Nerden Nereye Yüzüklerin Efendisi
“Geçmişimiz hayal
kırıklıklarıyla, pişmanlıklarla, kederle yüklüdür.”
Âşk,
ruhun susuzluğunu giderip dünyaya tekrar dönebileceği, yenilenmenin iç bölgesi,
mümkün olandan uzaklaştırılmış bir ada, çölün ortasında bir gül bahçesidir.
Bütün
peygamberlerin hayatı ve şeytanın bile aşktan nasibi olmuştur. Öyle ki herşey
âşkın etrafında şekillenmiştir.
İbn-i
Arâbi, İbni-i Farid, İbn-i Hazm ve diğer bütün meşhur veliler de bu aşkın
derinliklerinden kendilerine düşen nasiplerini almışlardır.
Aşk,
bir yolculuktur.
Bu
yolculuk kimi zaman bir balık karnında, kimi zaman ussuz bucaksız çöllerde,
bazen ilahi âlemde miraçta yaşanırken, çok kişinin de kalbi aleminde
kendisinnden bile gizleyerek acılarla ve sevinçlerle duyumsadığı serüvendir.
Peygamberimiz
salla’llâhü aleyhi ve sellemin ilâhi âlemde Miraç olarak yaşadığını, İlahi Komedya’da süfli âlemde Dante, sevilen
kadınına kavuşmak isterken, Tanrı’ya giden bir mistik yolculuğa dönüşümüdür.
Mevlana
Celaleddin Rumi, çok sevdiği bir erkek olan Şems Tebrizi ortadan kaybolduktan
ya da öldükten sonra, İslam'ın en büyük mistik şiirini, Mesneviyi ve Divan’ın
lirik derlemesini yazar. Mesnevi’de, bu erkekten hiç bahsetmeyip sadece Allah
Teâlâ’dan bahseder. Öte yandan, şiirin birçok bölümü öylesine somut ve iç
parçalayıcı bir aşkın izlerini taşır ki, arkadaş-insan figürüyle arkadaş-tanrı
figürü iç içe geçer. Buna karşılık Divan, tam anlamıyla Şems Tebrizi’ve
adanmıştır. Burada şair, sevilen arkadaş aracılığıyla Tanrı’dan bahseder.
Gerçeği görmeyenler ise kırk türlü saçmalıklara kurban eder bu güzellikleri. Bu aracı
figür ortadan kalkar ve âşk dolaysız olarak Tanrı’ya yönelir.
Yine Azize
Claire ve Aziz François arasındaki ilişkiler, doğmakta olan bir aşkın
Tanrısallığa aktarılmış (veya yüceltilmiş) tüm özelliklerini taşır.
Asıl
konumuz fantastik edebiyat eseri olan Yüzüklerin Efendisi ise yüzyılın en büyük
kitaplarından biri olarak görülmektedir.
Tolkien’in
tanımıyla Yüzüklerin efendisi bir “peri masalı”dır. İç âleminde veya ötesinde
berisinde yaşanmışlık emareleri illaki olmalıdır. Hepimizin de iç içe
yaşadığımız âlemlerde bu tür olaylarla karşılaşacağımız umulur. Tolkien,
Oxford’da çok sığ bir profesör olarak görülürdü. Genel olarak Oxford edebiyat
bölümünün yayınladığı makalelerde çok geride kalırdı, öyle ki 30lara kadar
bilinen birkaç tane makalesi vardı ve bunlardan en önemlisi, Peri Masalları
Üzerine yayınladığı makaleydi. Tolkien, kendini eleştirenlere karşı fazla
savunma yapmayışı yaşadığı gerçeğinden olabilir ve kendisinin de bir peri
masalı anlatıcısı olduğunu kabul etmiştir.
Hobbitler
cin diyarının insanları oldukları kesindir. Peygamberimiz salla’llâhü aleyhi ve
sellem
"Sizden biri kovuklara idrarını yapmasın,
uyuduğunuz zaman kandili söndürün, şüphesiz fare fitili alıp ev halkının
yanmasına sebep olabilir, Gece su/süt tulumlarını bağlayın, su kabının üstünü
örtün ve kapıları kilitleyin!"
(Râvilerden) Katâde'ye: "Kovuklara bevletmenin
mekruh olmasının sebebi nedir?" diye sorulunca dedi ki:"(Çünkü)
oralar cinlerin meskenleridir, denilir."
İnsanlar
yaartılmadan yeryüzü melekler ve cinler için mesken olmuştu…kendilerine göre
bir çok sorunları da vardı…Değişmez dünya kanunu onlar içinde gerekli idi.
Yokluk, ölüm, ayrılık. İblisin komutasında 1000 yıllık bir dönemi ve savaşları
unutulmamalıdır.
Yüzüğün
hikâyede merkeze düşmesi günümüz anlayışıyla ve gizli ilimlerin kapsamı
uygundur. Mesela İsmâiliye’nin “her harfin, âlemde bir ağırlığı kendine has
tabiatı ve bu hassasından (özelliğinden) dolayı nefislere bir tesiri vardır” tarzındaki düşünceler nedeniyle, zamanla korunmak veya hedeflere kavuşmak
amacıyla bazı şekil, yazı ve vefkleri
madalyon, yüzük ve metallere yaartılanlar tarafından yazılmış ve kutsal addedilerek taşınmaya sevk edilmiştir.
Tarihte
en meşhuru Hz. Süleyman'ın mühür yüzüğüdür. Mühr-ü veya Mühr-i Süleyman adı
verilmektedir. Hikâyesi ise şöyledir:
Hz.
Süleyman aleyhisselâm tahta çıkmasından sonra, Hebron ile Kudüs arasında bir
vadide bulunurken, rüzgarlar, su, cinler ve hayvanlar üzerinde hâkim olma
iktidarını, bu dört âleme ait dört koruyucu melekten almıştı. Her biri ona
kıymetli bir taş verdi. O bu taşları tunçtan ve demirden yapılmış bir yüzüğe
geçirdi. İyi cinlere verdiği emirlerini tunç ile kötü cinlere verdiklerini ise
demir ile mühürlüyordu. Bu yüzük onun
parmağında olduğu sürece cinler, herhangi bir zarar verme kabiliyetini
kaybettikleri gibi ayrıca onun emrinde her işi yapmak zorunda kalırlardı.
Efsaneye
göre; Süleyman, yıkanacağı ya da ayakyoluna gideceği zamanlar, hükümdarlık
mührünü cariyelerinden “Amina” adında birine bırakmayı gelenek
edinmişti. İşini bitirdikten sonra mührünü geri alırdı; ayrıca yardımcısı Asaf b. Barahya (Berhiya)da
bu yüzüğü kullanma iznine sahipti.
Hz.
Süleyman'ın mührü Amina'ya verdiği günlerden birinde şeytani cinlerden biri olan
Şahr, gelip Amina'ya oyun oynamak ister ve O'na Süleyman kılığında görünür.
Amina'dan mührü alır almaz aynı kılıkta tahta oturur ve ülkeyi yönetmeye,
dilediği gibi kanunlarda değişiklik yapmaya başlar. Bu arada Süleyman,
mühründen yoksun kalıp dilenci durumuna düşer. Aradan kırk gün geçince şeytan
mührü denize atarak kaçar. Mührü denizde bir balık yutar. Balıkçılar balığı
tutup Süleyman'a getirirler; O da balığın karnından mührü çıkarıp
hükümdarlığına yeniden kavuşmuş olur. Sonra da kendisine bu oyunu oynayan
şeytanı buldurur ve boynuna büyük bir taş bağlayıp onu göle attırır. Hz. Süleyman öldüğü zaman bu hükümdarlık
yüzüğü hala parmağındadır.
Hz.
Süleyman; kuşlara, hayvanlara, insanlara ve cin taifesine hükmeder, onları
çalıştırırmış. Hz. Süleyman Allah Teâlâ'nın verdiği insanüstü-metafizik bir
kuvvete ve derin bir ilme sahipmiş. Bazı müfessirlere göre de; bu güç-kuvvet,
O'na iç içe ters olarak girmiş iki üçgen şeklinde olan ve Hz. Süleyman'ı temsil
eden Mühr-i Süleyman'dan gelir. Bu sembol Tanrıyı temsil eden bir çeşit
tılsımdır.
Hz.
Süleyman'ın mührü hakkında Taberi (M.S
838-923). Hz. Süleyman'ın Cennet'ten getirilmiş olan yüzüğünün O'nun mührü
olduğunu bildirmiş, dört yüzlü yüzükte
"Güç
Allah'ındır", "Üstün olan Allah'tır", "En yüce yetki
Allah'ındır", "Bütüne hâkim olan Allah'tır" yazılarının yer
aldığını belirtmiştir.
Bundan
başka mührün üzerinde bir âdemotunun bulunduğu rivayet olunur. Ayrıca 1001 gece masallarında da bu yüzüğe
atıflar yapılmaktadır.
Güç,
iktidar ve saltanat simgesi olarak Mühr-i Süleyman, gizli güçler düşünülerek
resmedildiği gibi, kimi yerlerde de manevi güç, devamlılık ve iktidar dileğiyle
kullanılmıştır.
Yine
efsaneye göre bir gün yıkandığı sırada Süleyman'ın parmağından çıkardığı yüzüğü
çalan bir dev, gücünü de elinden almış olduğu peygamberin yerine kırk yıl hüküm
sürer. Ama sonunda dev yüzüğü denize düşürür. Öte yandan, uzun bir arayıştan
sonra yüzüğü yutan balığı tutup karnını yararak mührünü ele geçiren Süleyman,
tahtını ve sihirli gücünü yeniden kazanır.
Türkçe'deki "Mühür kimde ise Süleyman odur" deyimi
buradan gelir.
Tolkien,
Yüzüklerin Efendisi’nde
“Bütün herşey güç yüzüklerinin yapımıyla başladı
Yüzüklerin üçü Elfler'e
canlılar içinde ölümsüz, en akıllı ve en adil olanlara, yedisi Cüce Lordları'na dağların en iyi madencileri ve taştan
sarayların hükümdarlarına, ve dokuz
dokuz yüzük İnsanlar'ın yüce Kralları'na herkesten daha çok kudret isteyen bu
varlıklara verildi.
Bütün ırklara
hükmedecek güçteydi, bu yüzükler.
Fakat hepsi
aldatılmıştı
Başka bir yüzük daha yapılmıştı.
Mordor diyarında, Hüküm Dağı'nın ateşinde, Karanlık Lord Sauron gizlice dövmüştü,
hükmeden tek yüzüğü.
Bu yüzük diğer
hepsini kontrol altına alacaktı.
Yüzüğün içine
acımasızlığını, kötülüğünü ve bütün
ırklara hükmetme isteğini katmıştı
Hepsine hükmedecek tek bir yüzük!
Mordor Ortak
lisanda şöyle der:
"Hepsine hükmedecek bir yüzük hepsini o bulacak hepsini bir araya getirip karanlıkta birbirine bağlayacak!"
Teker teker, Orta
Dünya'nın özgür halkı yüzüğün etkisi altına girdi.
Fakat buna
bazıları karşı koydu İnsanlar ve Elfler
arasında kurulan son ittifak, Mordor Orduları'na karşı yürüyüşe geçti ve Hüküm Dağı'nın eteklerinde Orta Dünya'nın
özgür halkı için çarpıştılar.
Zafer
yakındı Fakat yüzüğün gücünü yenmek neredeyse imkansızdı ve tam o sırada bütün umutların söndüğü anda İsildur, Kral'ın oğlu babasının kılıcını
kaptı.
Sauron, Orta
Dünya'nın özgür halkının düşmanı yenilmişti!
Yüzük İsildur'a
geçti, kötülüğün sonsuza dek yok edilme
şansı bir kereliğine ona verilmişti, fakat insanların kalbi tamahkardır.
Ve güç yüzüğü
kendi kaderini kendisi belirliyordu.
İsildur'a ihanet
etti, ve onun ölümüne neden oldu ve
unutulması gereken bazı şeyler kayboldu.
Tarih
efsanelere efsaneler, masallara
dönüştü.
ve 2,500 yıl
boyunca yüzük, sırra kadem bastı.
Ta ki, şans
eseri kendine yeni bir taşıyıcı bulana
dek.”
Yüzük
kendini taşıyacak birini arıyor…Frodo bu eserde seçilmiş…neden seçildiği filmin
finalinde Gandalf ile gitmesi onun başka bir boyuttan geldiğini Sam’e ve
Hobbitlere söyledikleri söz işaret etmektedir.
Elveda benim
yürekli hobbitlerim.
Vazifemi
tamamladım.
İşte, tam bu
deniz kıyısında nihayeti olan
kardeşliğimizin sonuna geliyoruz.
Size ,
"Sakın ağlamayın." demeyeceğim;
çünkü her gözyaşı şerden akmaz.
Zamanı geldi
Frodo.
Bunun anlamı ne?
Bizim amacımız
Shire'ı kurtarmaktı Sam.
Ve kurtarıldı.
Ama benim için
değil.
Bunu demek
istemiyorsunuz.
Böylece
ayrılamazsınız.
Son sayfaları
senin için bıraktım Sam.
Sevgili Sam,
Her zaman ikiye bölünemezsin.
Önünde kendin
için geçirebileceğin nice yıllar var.
Keyfini
süreceğin ve yapacağın birçok şey.
Senin hikâyedeki
rolün devam ediyor.
Yukarıda
bahsedildiği üzere ırkların herbiri için yapılan yüzükler aynı ortamı paylaşan
âlemlerden bahsediyor olmasıdır. Fakat yüzük nihai hedef olunca ırklar yanlışa
düşmeye başladılar. “Yüzük şeytanın ta kendisi” olmuş karanlıkların
gelmesine neden olmuştur. Halka için Hz. Mevlana şunu söylemektedir.
Işığım dünyâyı kapladı; bir gözlerime bak., değerim yok
ama adımı değer taktılar.
…
Cebrâil perdeci, erler de bu perdenin ardında., ben, o
erlerin halkasına yüzük taşı kesilmişim:
tutup da yüzük halkası olamam.
İsâ, Mûsâ'nın eşi;
Yûnus, Yûsuf’un dengi..
Ahmed'se yapayalnız oturmuş; yâni ben onlardan ayrıyım
diyor.
Kaynak: Mevlânâ Celâleddîn, DİVÂN-I KEBÎR, Hazırlıyan :
Abdülbâkiy GÖLPINARLI, İstanbul Remzi Kitabevî, 1957, İstanbul,
c.VII, sh: 598
İşlerin
karıştığı dönemde seçilen Frodo bu işi kendi başına çözemezdi. Tolkien üçlü bir
arkadaşlık tesis etti.
Her
amaç bir yolculuktur. Peygamberimiz salla’llâhü aleyhi ve sellem buyurdular ki:
“İnsanlar yalnızlıktaki (mahzuru) benim kadar bilselerdi, hiçbir atlı tek
başına bir gececik olsun yol yapmazdi.” Kaynak: Buhari, Cihad 135, Tirmizi,
Cihad 4, (1673)
Yüzük
kardeşliğine neden olan yolculukta sanki birbirine girmiş âlemleri
hissedersiniz. Frodo nun gerçek olarak yaşadığı fiziksel boyut şu üçleme ile
vardır.
Minyon,
sessiz, utangaç asil bir karaktere bir Hobbit Frodo Baggins aslında hiç
kahramana benzemez. Kimsenin cesaret edemediği çok ağır bir yükü; Tek Yüzük'ü
taşıyıp yok etme görevini üstlenir. Diğer Hobbitlerden farklı olarak tüm
dünyayı dolaşmak ister. Yüzüğü taşıma görevini üstlenerek de bir anlamda bu
yolculuğa çıkmışlardır.
Samwise
Gamgee, Frodo'nun bahçıvanı ve yakın arkadaşı olan sağlam karakterli bir
Hobbit'tir. Basit görünüşüne rağmen çok cesaretlidir. Zorlu yüzük yolculuğu
boyunca Frodo'dan hiç ayrılmaz. Ölüme yakın oldukları en zor anlarda bile onu
bırakmaz. Her zaman yanında yer alarak yüzüğün yok edilmesinde önemli bir rol
oynar. Herşeyin bittiği yerde tekrar görevi hatırlatır.
Bay Frodo?
Yakında bahar
olur. Meyve bahçelerinde çiçekler açmaya
başlayacak. Ve kuşlar fındık ağaçlarına
yuva yapacak. Ekecekleri arpayı yazın tarlalardan toplamaya başlayacaklar ve günün ilk hasadıyla topladıkları
çilekleri kremayla yiyecekler.
Çileğin tadını
hatırlıyor musunuz?
Hayır Sam.
Yiyeceğin tadını
anımsamıyorum. Ne akan suyun sesini ne
de çimlerin dokunuşunu.
Ben karanlıkta çırılçıplağım. Hiç hiçbir şey
yok. Ateş çemberiyle aramda artık hiçbir
şey yok. Onu görebiliyorum, gözlerim
açıkken bile. O zaman hadi ondan
kurtulalım bütün bunlar için bir kez.
Frodo
tükenmişken:
Hadi Bay
Frodo. Onu sizin adınıza
taşıyamam; ama sizi taşıyabilirim.
Sam
kendini feda edecek kadar sadık bir arkadaştı.
Gollum
aslında Smeagol isimli basit bir hobbittir. Ancak bir gün Tek Yüzük'ü bulunca
onun karanlık güçlerinin etkisi altına girer. Ait olduğu toplumdan dışlanan,
işkenceler gören Gollum, Yüzük'ün de karanlık etkisiyle bozulur, acınacak bir
yaratık haline gelir. Bilbo Yüzük'ü ondan çalınca deliye döner. Her yerde
hayatta önem verdiği tek şeyi aramaya başlar.
Yüzük
Kardeşliği'nin bozulmasıyla Yüzük'ü Frodo'dan çalmaya çalışır. Onu tuzağa
düşürmek için elinden geleni yapar.
Yolculuk
boyunca şeytan ve nefsin birbiriyle konuşması gibi vesvesler içinde Gollum,
Frodo ve Sam için bir engel olmaktan öteye gidememektedir. Gollum’un yaşadığı
bütün şeyleri İnsan iç âleminde sürekli duyumsar.
Fakat
Gollum olmayınca bu yolculuk başarıya da ulaşamayacaktır. Onlara rehberlik
yapacak kimseleri yoktur.
Şeytanı şeytan eden nefsidir. Şeytan nefsine aldanmış ve
kibirlenmiştir. Bunun için ”nefis 70 şeytandan daha güçlüdür” buyurulmuştur.
Nefs güçlü bir binek gibidir.. Şeytan günaha
düşkünlüğümüz yüzünden nefsimize biner ve bize hakim olup cehenneme götürür.
Gollum
başarıya ulaşıp sonunda yüzüğe sahip olsada Frodo ile ileri geri ederken gayya
kuyusuna kendi ile beraber düşürür…
Frodo
dahi yüzüğün cazibesine kapılsada olay şans eseri denecek kadar müsbet şekle
dönüşmesi yine sadık arkadaş Sam ile olmuştur.
Süreklilik
arzden birçok bağımsız olaylar aslında birbirine bağlıdır. Bahsettiğimiz bu
üçlü gurubun geri planında alakalı diğer guruplar vardır.
Hepsinin
nihai hedefi aynı olunca birbirlerine etki ederek olum etkide katkıda
bulunmuşturlar.
Kocası
Celeborn ile Lothlorien Elf diyarında yaşayan Lady Galadriel, Orta Dünya'da
kalan Elflerin en yaşlısıdır. Bilgeliğinin yanısıra çok güçlü bir önseziye
sahiptir. Yolculuğu boyunca verdiği hediyelerle Frodo'ya büyük destek sağlar.
Frodo ile aralarında geçen olay gerçek anlamda onu test eden tek kişidir.
Lady Galadriel:
Frodo Ayna'ya bakar mısın?
Ne göreceğim?
Bunu bilgeler
bile bilemez.
Fakat ayna birçok
şey gösterir
Geçmişte olanlar
şimdi olanlar ve henüz gerçekleşmemiş olanlar.
Ne gördüğünü
biliyorum.
Çünkü ben de
görüyorum.
Eğer başaramazsan
bunlar olacak.
Kardeşlik
dağılacak.
Dağılmaya başladı
bile.
Yüzüğü almaya
çalışacak, kimden bahsettiğimi biliyorsun.
Teker teker,
hepsini yok edecek.
Eğer
istersen, tek yüzüğü sana verirdim.
Kendi rızanla
bana sunuyorsun.
Gönlümün bunu
fazlasıyla istediğini inkar edemem.
Ama o zaman karanlık yerine bir kraliçe olurdu.
Karanlık değil
ama, güzel ve korkunç.
Okyanuslar kadar
tehlikeli, Toprağın temelleri kadar kaypak, herkes beni sevecek ve benden korkacak.
Sınavı geçtim.
Artık
küçüleceğim ve batıya doğru gideceğim
(ölümsüz topraklara).
- Galadriel olarak kalacağım.
- Bunu tek başıma
yapamam.
Sen yüzük
taşıyıcısısın, Frodo.
Yüzük taşıyıcısı
olmak demek yalnız olmak demektir.
Bu Nenya, suyun
yüzüğü, ben de onun koruyucusuyum.
Bu görev için sen
seçildin ve eğer sen başaramazsan kimse
başaramayacak.
Ne yapmam
gerektiğini biliyorum, sadece yapmaya
korkuyorum.
Dünya üzerindeki
en küçük varlık bile geleceğin akışını değiştirebilir.
Arwen (Liv Tyler)
Dişi
bir Elf olan Arwen, Rivendell Lordu Elrond'un tek kızıdır. Orta Dünya'da
yaşayanların en güzeli olarak kabul edilir. Ölümsüz bir Elf olarak doğan Arwen,
Aragorn'a aşık olur. Bunun sonucunda da ölümsüzlük ve aşk arasında seçim yapmak
zorunda kalır.
Aragorn,
eski insan kralların soyundan gelir. Gondor tahtının varisidir. Güçlü bir
savaşçıdır. Tutku, cesaret ve bilgelikle savaşır. Özellikle Kralın Dönüşü
romanında karşılaştığı zorluklar ve aldığı kararlarla Orta Dünya'nın kaderinde
önemli bir rol oynar.
Elrond,
Elf diyarı Rivendell'in kurucusu ve bilge lordudur. Hikayede daha çok büyük
güçler ve yüzük hakkındaki engin bilgisiyle karşımıza çıkar. Ebedi savaş
yüzünden insanlardan yana ümidini kaybetmiş durumdadır. Tek kızı Arwen bir
ölümlü olan Aragorn'a aşık olur ve bu yüzden ölümsüzlüğünden vazgeçmek ister.
Kızının bu kararı karşısında Elrond bir kez daha yıkılır.
Gandalf,
Frodo'nun yüzüğü yok etme savaşı sırasında yanında olan can dostlarından
biridir. Yaşlı ve çok güçlü bir büyücüdür. Başlarda "Gri Gandalf"
olarak anılmaktadır. Morialı Balrog ile giriştiği büyük mücadeleden galip
ayrılır.Serinin İki Kule adlı kitabında daha güçlü bir büyücü olarak ve
"Beyaz Gandalf" adıyla karşımıza çıkar.
Karanlıklar
Lordu Sauron, bütün karanlık güçlerin efendisi ve Tek Yüzük'ün yaratıcısıdır.
İkinci
Çağ'daki Son İttifak Savaşları'nda "Tek Yüzük" elinden kesilince ruhu
bedeninden ayrılır. Önceki halinin
karanlık bir yansıması haline gelir. Bu şekilde bile son derece ürkütücü olan
Sauron'un tek amacı kayıp olan Tek Yüzük'ü bulup, eski bedeni ve gücüne
kavuşabilmektir. Bu amaç için "Büyük Göz" olarak tekrar ortaya çıkar.
Keskin bakışları karşısında kimse duramaz.Karanlık Güçler'den oluşturduğu büyük
ordusunu Yüzük Savaşı için hazırlar.
Geçmişte
Orta Dünya'daki büyücülerin en güçlüsü, en bilgesi olan Saruman, Sauron'un
karanlık güçlerine yenik düşer. Bilgeliğini, güce ve kibire olan tutkunluğu
yüzünden ikinci plana atar. Sonunda eskiden dostu olan herkes artık düşmanı
haline gelir.
En
çok istediği şey olan Tek Yüzük'e ulaşmak için kendi ürettiği Uruk-hai'lerden
bir ordu kurar ve Helm's Deep Savaşı'nı başlatır.
***
Sonuç
olarak belirtmek istediğim husus, bizleri ve dünyamızı değiştirenler bu dostlukları
kurmuş ve ihanet etmeden ve sadıkane yaşayanlara borçluyuz.
Kendinizi
sevmeyi başarmış olabiliriz. Fakat birine kendinizi sevdirmek ve onun gönlüne
girmek ise başlı başına bir meseledir.
Eğer
bir şekilde bulduysanız hangi rolü almış almış olduğunuz, kavuştuğunuz veya
hissettiğiniz duygulara sadık kalın…sırrınızı da kimseye açmayın.
İnsanların
hayat kaynakları birleşmiş gönül sahiplerinin fedakarlıklarıdır.
Aşık,
sevdiğini tapar gibi sever ve bir zarar
geleceğini hissedttiğinde kendini feda eder…Frodo ve Sam bunun en güzel
örnekleridir.
Frodo,
Sam’i kovduğu halde geri dönmüş ve yolculuğu tamamlamaya sebep olmuştur.
Tavsiyem,
sevdiğiniz gibi, sizi sizden çok seven kıymetliler bulun. Gollum da seviyordu
kıymetliyi ama…
Aşkım.
Hayatım.
Kıymetlimissssss!
--
Kıymetlimiss.
O bisi bir kere
ele geçirirse asla bırakmass.
Kıymetlimisi incitmemeliyiss.
Yemin ettin.
Kıymetlinin
üstüne yemin ettin!
Sméagol söz vermişti. Ancak kendinden
başkasına layık görmüyordu, kıymetliyi.
Benliğine dönüktü bütün sevgisi… Gollum gibi, İblis de İlahi kattaki
makamını kaybetti.
Sözü
Bilbo Baggins ile bitirelim.
Nasıl eski yaşamınızı geri getirebilirsiniz?
Nasıl devam
edebilirsiniz ki gönlünüzde geri dönüşün olmadığını anlamaya başladığınızda?
Bazı şeyleri
zaman asla iyi edemez.
Bazı yaralar
derinlere işler, izi hep kalır.
Gittim ve Döndüm:
Bir Hobbit Hikâyesi Yazan: Bilbo Baggins.
Koy aşağıya
O tatlı ve bitkin başını
Gece çöküyor
Serüveninin sonu geldi
Uyu şimdi
Ve daha önce gördüğün düşlerden birini gör
Onlar çağırıyor
Uzak kıyıların ötesinden
Neden ağlıyorsun?
Yüzündeki bu gözyaşları niye?
Yakında göreceksin
Tüm korkuların geçecek
Kollarımda güvendesin
Sen sadece uykudasın
Ne görebiliyorsun ufkun tepesinde?
Neden ak martılar
sesleniyorlar?
Denizin ötesinde
Doğan bir ay daha
soluyor
Gemiler geldi
Seni eve götürmek için
Ve hepsi dönecek
Gümüşî loşluğa
Bir ışık var denizin üstünde
Tüm ruhlar göçecek
Solan umutlar
Gecenin içinde
Geçici gölgeler soluyor
Zamanla unutulup
gidiyor
Sakın söyleme
Şimdi sonuna geldik diye
Ak kıyılar çağırıyor
Sen ve ben yine karşılaşacağız
Sen burada kalacaksın kollarımın arasında
Sen sadece uykudasın
Ne görebiliyorsun ufkun tepesinde
Neden ak martılar
sesleniyorlar?
Denizin ötesinde
Doğan bir ay daha soluyor
Gemiler geldi
Seni eve götürmek için
Ve hepsi dönecek
Gümüşî loşluğa
Bir ışık var denizin üstünde Gri gemiler gidecek Batı'ya
“Gerçekliğin
içinde kaybolmaktansa “hayallerin tek gerçeklik olduğuna” inanılmalıdır.”
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar