Print Friendly and PDF

RAMTHA- TİRANLARIN SON VALSİ ADLI KİTABINDAN ALINTILAR




Ego aslında deccaldir, ona insanın şeytani tarafı deniyor!
 Ego, insanlığın imajı ve kimliği oldu. İmaj ve kimlik ise, sürekli beslenmesi gereken canavarlardır. Egonuzla yaşadığınız zaman, yüce gücünüzü bölmüş olursunuz. Aslında bastırılan yücelik büyük öz benliğinizdir. İşte 35 bin yıldır evrimleşemeyen ruhun durağanlığı budur. İnsanoğlu tüm gücünü imajını korumaya harcamıştır.
Daha bıkmadınız mı?
 Şimdi insandan söz edeceğiz, erkek cinsinden!
 Değişimlerin itici gücü olan erkek ekonomik olaylardan sorumludur, savaşlardan sorumludur, kıtlıklardan sorumludur!
 Binlerce yıl önce erkekle kadın arasındaki ayrım meydana geldiğinde, erkek ve kadının birbirine hiçbir bakımdan benzememesi gerektiği düşünülüyordu. Tanrı erkekti, oğlu da erkekti, kutsal ruh her neyse o da erkekti!
 Kadın erkeğe hizmet etmek için vardı, o ruhsuzdu. Erkek, kadın özelliklerinin kendine yansımasından korkarak kadınla arasında bir fark oluşturmaya çalıştı ve kendini yüceltici bazı duygusal yetenekler geliştirmeye başladı. İnsanın imajını meydana getiren bu duygular, şimdi bedeninizde bastırılmış olarak duruyor. Şimdi de imajdan söz edelim. Bir erkek ağlayamaz, merhamet ve sevecenlik gösteremez, duygulu bir anında gözünden bir damla yaş akıtamaz, bunu yaparsa kadınsı görünür. Erkek elde edici olmalıdır, başarılı olmalıdır, çünkü başarısızlık kadınlığın bir göstergesidir. Erkeğin kendine uygun olarak yarattığı imaj güç sahibi olmaktır, sevgi sahibi olmak değil. Şimdi erkeklerin cinsel beraberlikleri neden ciddiye almadıklarını anladınız mı?
 Bu ilişkilerin onlar için hiçbir anlamı yoktur, sadece cinsel doyum ve rahatlama aracıdırlar!
 Yüzyıllar geçtikçe bu imaj daha da güçlendi. Kral bir erkekti, savaşçı bir erkekti, fatih de bir erkekti ve erkekler sürekli birbirleriyle savaşıyorlardı. Bahane olarak da bunun Tanrının buyruğu olduğunu ileri sürüyorlardı. Kazananlar önce aşiretler, sonra da hükümetler ve krallıklar kurarak insanları yönettiler, bunlar hep Tanrı adına yapılıyordu. Böylece fetihler, korku, sefalet, kıyım ve pislik başladı, tam 35 bin yıldır sürüyor!
 Fetihler ve soygunlar uzun bir süre devam etti. Sezarlar sefere çıkmak için para aramazlardı, sefere çıkarlar ve istediklerini gidip alırlardı!
 Ta ki Napolyon denen adam ortaya çıkıncaya kadar bu böyle sürdü. Napolyonla birlikte, bu olaylardan tatlı karlar elde edilebileceğini anlayan biri daha belirdi. Napolyon’u ve seferlerini, gitsin de fethetsin diye finanse ediyordu. Artık Napolyon getirdiği ganimetlerle ona olan borcunu ödeyebilirdi. Böylece Napolyon’un ilk fetihleriyle birlikte, bu kitabın kalan kısmında okuyacağınız olaylar da başladı. Onlara “Gri Adamlar” denir. Napolyon’un altın borçlandığı kişi, zaferleri finanse etmek ve ikmal yapmak için fevkalade bir sistem kurmuştu. Bunun çok kazançlı bir iş olduğu kısa sürede anlaşıldı, ne de olsa dünyanın gidişini değiştirecek bir işti. Bu ilk finansörün aklına çok önemli bir fikir gelmişti. İşinde başarılı olabilmesi için hiçbir ülkeye bağlılık yemini etmemesi gerekiyordu. İşi giderek büyümeye başladı. Bu ilk Gri Adam’ın sevdiği bir kadın yoktu, ama oğulları vardı. Onun serveti oğullarıydı, çünkü bu yüce mirasın kuşaktan kuşağa devam etmesini sağlayacaklardı. Sağladılar da!
 Servet sahibi olmak, güce giden kapıyı açan anahtardı, onun tek istediği güçtü!
 Kısa süre sonra bu adam ve oğulları, çatışmaya giren herkesten tatlı karlar elde etmeye başladılar ve çatışma yaratmanın çıkarlarına uygun olduğunu fark ettiler. Hırslı kral ve fatihlerin çatışmalarını destekledikçe daha çok kazanıyor, güçleri daha da artıyordu. Bu gücün yan ürünlerinden biri de oğullarını ve kendi adamlarını etkili makamlara yerleştirebilmeleriydi. Napolyon devrinden beri Gri Adamların etki alanları çok genişledi, ama onlar bu gücü yine de kan bağları olan aileler içinde tuttular. Bankalar kurmaya, hükümetleri etkilemeye başladılar. Kralları ve hükümet başkanlarını etki alanlarına aldılar. İsteklerini yerine getirmeyenler, bir anda para kaynaklarının kuruduğunu görüyorlardı. Avrupa’da artık her şeyi altının getirdiği güç ve bunun üzerine yazılı bulunduğu kağıtlar yönetiyordu.
Birinci Napolyon’dan sonraki tüm savaşları Gri Adamlar ayarladı, yönlendirdi ve finanse etti. Eğer savaş çıkma olanağı yoksa olanak yarattılar.
Onlar hiçbir ülkeye, hiçbir dine bağlı değillerdi. Sokaktaki adamdan, egosunu beslemek suretiyle diktatörler yaratıyor, suikastler tertipliyor, karışıklıklar ve fikir ayrılıkları meydana getiriyorlardı. Onlara göre her adamın, her krallığın bir fiyatı vardı. 1800’lü yıllarda ortaya çıkan ilk Gri Adamın ismi Rotschild idi. Bu adı sakın unutmayın, çünkü az sonra dünyanın her yanında insanlığın dengesinin bozulmasına bu ailenin nasıl öncülük ettiğini göreceksiniz. 1857 yılında bu hanedan Avrupa’nın her yerine ve önemli makamlara kendi adamlarını yerleştirdi. Diğer ülkelere ve Amerika’ya adamlarını gönderdiler. 1857 yılında Londra’da bir toplantı yapıldı. Toplantıda, Avrupa’da ve her iki Amerika’da yapılacak tüm savaşlar planlandı. Bunların en sonuncusu İkinci Dünya Savaşıydı, evet çok yakın zamanı da kapsıyordu bu plan. Bu aileler, Amerika’da kuzeylilerle güneyliler arasında yapılan savaştan da sorumludur. Silah üreticileriyle el ele vererek bu savaşı yarattılar. Kuzey güneyin servetine göz dikmişti, kölelik bahaneydi!
 Lincoln büyük bir liderdi, seçildiği günden itibaren Avrupa’dan para satın almayı durdurmaya çalıştı, kardeşin kardeşe kırdırılmak istendiğini biliyordu. Yeni bir para sistemi için cansiperane çalıştı, kendi parasını basmaya kalkışınca öldürüldü, çünkü Avrupa’da yerleşmiş sistem için bir tehlike oluşturuyordu. Bu üstün insanı öldüren bir deli değildi, kiralık bir katildi!
 Birinci Dünya Savaşı ise, Amerika, İngiltere ve İsviçre’deki bankerlerin çıkarıp finanse ettikleri bir savaştır. Bu savaş, Gri Adamların Amerikan halkının omuzlarına yüklemek istedikleri vergi sistemini yerleştirebilmek için çıkarılmıştır. ABD’yi bu savaşa sokmak için Gri Adamlar medyayı büyük ölçüde kullandılar. Batan bir gemi bahane edilerek savaşa sokuldunuz. Savaş bittiğinde savaş borçlarını ödeyebilmek için telkinler yapıldı, vergiler kondu ve halkınız Gri Adamlardan alınan borcu ödedi. Niçin savaştığınızı, niçin öldüğünüzü bir türlü anlayamamıştınız, çünkü olayın gerçek öyküsü size anlatılmadı. Derken yeni bir başkan geldi o da kazaya uğradı, onların isteklerini yerine getirmemiş, Federal Hazine sistemini kurmaktan kaçınmıştı. Sonra yeni bir başkana kavuştunuz, aslında bu makamı en iyi kimin dolduracağına hep Gri Adamlar karar verirler. Başkanlık seçimleri sırasında pek çok aday yarı yolda kalmıştır, bazıları da bir skandal sonucu makamından ayrılmak zorunda bırakılır, çünkü onların gitmelerine karar verilmiştir.
1920 yılında Gri Adamlar 12 ayrı aileden oluşuyordu. Bu aileler uluslararası bankalara sahiptiler, İsviçre’ye de fiilen sahip oldukları söylenebilir. Artık altın taşımanın uygun olmayacağına da onlar karar verdiler ve kağıt parayı yarattılar. Londra Bankasını kurdular, o banka onlarındır. Her büyük ülkede bir Federal Hazine meydana getirdiler, buralarda emellerine uygun olarak kağıt para bastılar. Artık ülkenizde (ABD), karşılığında altın bulunmasa bile kağıt para basılabilecekti. Başka bir deyişle, kağıt paralarınızın hiçbir değeri yoktur. Gri Adamlar, değersiz kağıt parçalarına dayanan bir ekonomik sistem yaratmayı başardılar. Hazinenin başına bir başkan atanıyordu, başkanı bir icra komitesi, komiteyi de ABD başkanı atardı, başkanı ise çoğu kere gölgeler atardı diyelim!
 Federal Hazine sistemi, ülkenize borç para veren bir bankacılık sistemidir, ama size borç olarak verdiği para, bir türlü aldığınız borcun faizini ödemeye yetmez. Eğer biraz sıkıntıdaysanız, ihraç mallarınız istediğiniz gibi satılmıyorsa bu borcu asla ödeyemezsiniz, çünkü durmaksızın faizi işler. Bu yüzden bazı şeylerinizi satmaya ya da rehine koymaya başlarsınız. Bu ülkenizin bir parçası veya benzeri bir şey de olabilir. Bu büyük özgürlük potası, ulusal borçlarını ödeyebilmek için kendini satıyor!
 Ülkenizin kendine borçlu olmasını kuşkulu bulmuyor musunuz?
 Ne tuhaf !
 Ben her zaman çok kuşku verici olduğunu düşünmüşümdür. Borcunuz kimedir?
 Bu borcu ödeyebilmek için gelir vergileri biraz daha yükseltildi. Sonunda o Kara Salı gününde herkes her şeyini borsanın düşüşüyle kaybetti. Hisse senetlerinin değeri baş aşağı düşüyor, New York’da insanlar kendilerini pencerelerden atıyorlardı!
 Gri Adamlar için harika bir fırsattı bu, büyük servetleri yok pahasına satın alma fırsatı, hem de yasal bir yoldan!
 Bu kriz de planlanmıştı elbette!
 Federal Hazine hiçbirinizin değildir, onun sahibi hükümetiniz de değil, o kendinin sahibidir!
 O günlerde çok güçlük çektiniz, insanlar açtı, ekmek kuyruklarında saatlerce dikiliyorlardı. Fakirlikten kurtulmak istiyordunuz ki, İkinci Dünya Savaşı çıkarıldı. Eğer finanse edilmemiş olsaydı, Hitler canavarı bir hiç olarak kalırdı. O devirde Almanya’yı finanse eden bankerlerin, Hitler’in megalomani hastalığı üzerine oynadıklarını anlamıyor musunuz?
 Başka bir deyişle, Adolf’un egosundaki mutlak güce erişme hırsı üzerine oynadılar. Bu sınırlı kişilikli zavallı, mutlak güce ulaşmayı o kadar istiyordu ki, kendini dünya imparatoru olarak hayal ediyordu. Bir yandan da servetlere el koyabilmenin yolunu bulmak zorundaydı. Bunu yapmak ve hırsızlığını yasallaştırabilmek için çok değerli bir ırkı yok etti. Şunu bilmenizi isterim, New York’taki bir banka Hitler’i finanse etmeye yardım etmiştir. İngiltere’deki bankalar ise, bir yandan onunla savaşırken bir yandan da onu finanse etmeye devam etmişlerdir. Doğal kaynaklarınız, nikeliniz, kömürünüz oraya gönderilmiştir. Almanların savaş makinelerini yapmak için metali nereden bulduklarını sanıyorsunuz?
 Gri Adamların fiilen sahip oldukları tüm ülkelerden elbette. Savaşı siz mi kazandınız sanıyorsunuz?
 Savaşı çıkaran Gri Adamlar hala görkemli servetlerine gömülmüş bir halde yaşamakta ve dünyayı yönetmekteler. Atlıların gerisindeki gerçek fatihler, çarpışmayı bir sıyrık bile almadan atlattılar, oğullarından bir tanesi bile savaşa gitmedi. Bu savaşta onların serveti korkunç derecede arttı. Şunu bilin ki, tiranların bu karanlık çağında artık hiç uzun yürüyüş olmayacaktır!
 (Sayfa: 21- 36)
Gölge Büyüyor Bankerler artık uluslararası olmuşlar cömertçe borç veriyorlardı. Vergi ödediğinizde, aslında kendinize olan borcunuzu ödediğinizi mi sanıyorsunuz?
 Gri Adamlara muazzam karlar ödemektesiniz. Ülkenizin kimseye borç veremeyecek kadar borcu var. Ama hayret!
 Bankerleriniz fakir ve gelişmekte olan ülkelere borç vermeye devam ediyorlar. Eğer siz o kadar parasızsanız, bankerleriniz borç verecek parayı nereden buluyorlar?
 Bankerler, bu fakir ve zavallı ülkeleri ekonomik açıdan 20. yüzyıl düzeyine çıkarabilmek için borç verdiklerini söylüyorlar. Bu ülkelerde halk demokrasi istiyor, sizin gibi yaşamak istiyor, öyleyse ihtilal için hazırlar demektir!
 Hemen ihtilalciler içeri alınıyor ve ikinci adımda sıkıyönetim ilan ediliyor. Eh şimdi kutuplar oluştu, elbet sizin de demokrasi diye çırpınan bu insanları desteklemeniz gerekiyor, ne de olsa askeri hükümet geçici!
 Süreci anlamaya başlıyor musunuz?
 Silah üreticileri çok para kazanırlar, silahlar birçok ülkelerden gönderilir, hatta bu ülkeden bile, bunlar hep demokrasi adına yapılır!
 O ülkelerin sıradan insanları sokaklarda yürür, demokrasi istediklerini haykırırlar. Artık onlar Gri Adamların imajlarını destekleyen bireyler olmuşlardır. Kargaşa bittiğinde bu yeni gelişen ülkenin neye ihtiyacı olur, Yankiler gibi yaşamak için yüklü borçlara elbette!
 Yani ihtilalciler dışarı, bankerler içeri!
 Başa geçenlerin verilen borç paraları çarçur edeceklerini bile bile milyarlarca dolar borç verir bu bankerler. Gri Adamlar bu ülkenin borçlarını ödeyemeyeceğini çok iyi bilirler, o zaman da bankerler senetleri yürürlüğe koyarlar. Ülkenin liderleri borç taksitlerini ödeyemeyince, örneğin ülkenin madencilik hakları ya da petrol çıkarma hakları bankerlere devredilir. Bu yakınlarda üçüncü dünya ülkelerinden kaçının borçlarını ödemeye davet edildiğini biliyor musunuz?
 Birçoğu!
 Gri Adamların olaylara ne kadar çabuk el koyduklarını, daha sonra o ülkenin nasıl da sakinleştiğini bilseniz şaşardınız!
 O ülkenin yerlileri vaat edilen ekonomik yardımı, ithalat ve ihracatın nerede kaldığını sorup dururlar. Sonunda Ayı’nın (SSCB) ülkesinden bazı şeyler gelir gerçekten, çünkü bunları göndermeleri bildirilmiştir onlara. Peki Ayı’nın ülkesi bunları nereden almıştır bilir misiniz?
 Sizden!
 Şu anda Gri Adamlar Birliğinin tümüne sahip olmadığı çok, ama çok az ülke vardır yeryüzünde. Bu ülkelerden ikisi şu anda savaşmaktadır (İran ve Irak ). Dünya ülkelerinin çoğu, Rusya da dahil Gri Adamlar tarafından yönlendirilmektedir. Hiç Bolşevik deyimini duydunuz mu?
 Lenin’e kim para verdi sanıyorsunuz?
 Lenin, idealindeki toplumu yaratmak için birdenbire yerden biter gibi nasıl ortaya çıkabildi?
 İhtilal, daha sonra birçok illüzyon yaratacak bu olay, komünizm damgasını yaratabilmek için Gri Adamlar tarafından finanse edildi. Marksizm neden böylesine idealist bir hükümet etme felsefesidir?
 Çok basit, bir seçkinler tabakasınca yönetilen bir dünyayı hedefler de ondan!
 Bunun anlamı şudur. Zengin ve güçlü olanlar sorumludur, dünyayı ve insanların hayvani davranışlarını kontrol altında tutarlar. Marks, sokaktaki adamın zekası olmadığını söylemiştir. Komünizm ve Marksizm teorisinin karşı karşıya bulunduğu en büyük tehlike, asla bir orta sınıfa sahip olamayacağı gerçeğidir. İdeal bir toplumda halk baskı altında tutulmalı, eğitimi dahil her şeyi yönlendirilmelidir, bu zorunludur. Böylesine bir toplum teşvik edilmiş, yaratılmış ve birçok amaçla finanse edilmiştir. Nihai amaç, bu toplumun gelecek yıllarda Yeni Dünya Düzenini yaratabilmesiydi. Komünizmin yaratılması gerekmiştir. Önce halkın yeni bir yönetime gereksinim duyması için bir kutuplaşma gerekiyordu, bir tehdit bulunmalıydı!
 Tüm dünya komünizm tehdidi altında bulunmasaydı silah tüccarları ne yaparlardı?
 Eğer komünizm olmasaydı sizin düşmanınız kim olacaktı?
 Bu zorla yaratılmış komünizm yüzünden Amerikan halkı hep özgürlüğünün tehlikede olduğunu düşünmüştür, bu yüzden burnunu hep başka toplumların işine sokmuştur. Bu başından beri iplerinizin başkaları tarafından çekilmesiydi, bir oyundu!
 Ayı’nın halkının merhametsiz ve katı olduğunu mu sanıyorsunuz?
 Onların ruhsuz olduklarını mı düşünüyorsunuz?
 Bir tek adamın tüm ulusu denetim altında tuttuğunu düşünün, bu ne muazzam bir ego ister?
 Ülkenizin, hatta tüm dünyanın tiranlar tarafından yönetilmesini, barışçı uyuşukluktan doğan tutum ve davranışlarınızın mümkün kıldığını anlamıyor musunuz?
 Amerika’nın uyuyan ahalisi, Gri Adamların düşlerini gerçekleştiriyor!
 Televizyon ve gazetelerin yapması gereken tek şey, sizlere bir insanın deli olduğunu ya da geçmişinde kirli çamaşırlar bulunduğunu söylemekten ibaret!
 Uyuyan kitleler hemen o insanı gülünç düşürerek kürsülerden indiriveriyorlar. Bu yaptıkları şey, tam da Gri Adamların yapmalarını istedikleri şeydir!
 Siz aydınlanma çağında yaşamıyorsunuz, tiranların çağındasınız ve oldukça uzun süreden beri devam ediyor bu çağ.
Gri Adamlar dünyanın sahibidirler.
Onlar dünyayı bağımsız ülkeler ve ayrı ayrı demokrasiler şeklinde görmüyorlar.
Onlar sınır filan tanımaz ve yasalara aldırmazlar, çünkü onlar yasaları etkilerler.
Dünyanın sahibi onlardır, çünkü dünyayı yöneten parayı onlar yönetir.
Amerika bir özgürlük ülkesi değildir artık, bir zamanlar öyleydi.
Siz uyudunuz, yeter artık diyemediniz!
 Yoksa tepesi atmış bir ulusun insanları karşısında 13 aileyle, uluslararası bankerlerin lafı mı olurdu?
 (Sayfa: 37-50) 

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar