BALIKESİRLİ ABDÜLAZİZ MECDÎ VE DİVANI (İNCELEME-METİN)
Hazırlayan: İbrahim KARATAŞÖNSÖZ
Divan
edebiyatı 16 ve 17. asırlarda en parlak dönemlerini yaşamış, 18. asırda da
birkaç önemli isim yetiştirdikten sonra bu şairlerin seviyesine bir daha
ulaşamamıştır. 19. asra gelindiğinde divan yazan şairlerin sayısı iyice
azalmıştır. Bir yandan eski şairlerin derinlik, estetik ve mazmun kullanımında
ulaştıkları seviyeyi yakayabilecek düzeyde şiirler yazılamaması, diğer yandan
Tanzimat’la birlikte başlayan Batılılaşma hareketleri bunda etkili olmuştur.
Böyle bir
dönemde dünyaya gelen Abdülaziz Mecdî Efendi (Tolun) 19. asrın son, 20. asrın
ilk yarısında yaşamış, çok önemli tarihî hadiselere şahit olmuş bir devlet
adamı ve şairdir. Yaptığı muallimlik, mebusluk, meclis katipliği, müsteşarlık
gibi vazifeler, hem toplumu yakından tanımasını hem de Osmanlı Devleti’nin
çalkantılı dönemini hakka’l-yakîn yaşamasını sağlamıştır. Bunlarla beraber
Mecdî Efendi hak ettiği değeri görmemiştir. 1941’de vefat ettikten sonra birkaç
samimi dostunun çabalarıyla ismi yaşatılmaya çalışılmış, ancak bunda çok
muvaffak olunamamıştır.
Abdülaziz Mecdî Efendi 20. asırda aruzla şiir yazan Mehmed Akif, Yahya
Kemal gibi ender şahsiyetlerdendir. Şiirde yeni arayışların olduğu dönemde,
basit ninnileri bile aruzla söyleyen bu şair, maalesef unutulmuştur. Her ne
kadar şairin yakın dostu ve talebesi Osman Ergin onun şiirlerinden bir kısmını
yayınlasa da şiirlerinin yarıya yakını yazma nüshalarda kalmış, Ergin’in
vefatıyla birlikte de yayınlanma imkanları ortadan kalkmıştır.
GİRİŞ
Abdülaziz
Mecdî Efendi Osmanlı Devleti’nin son döneminde yaşamış, yaptığı vazifeler
itibariyle imparatorluğun çöküşüne yakından şahitlik etmiş, siyâsî yönü de olan
bir şairdir. Yeni kurulan devletin ilk yıllarında aldığı resmî görevlerden
dolayı Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu da yakînen müşâhede etme imkânı bulan
Mecdî Efendi her iki dönemden de etkilenmiştir.
Mecdî
Efendi’yi ve şiirlerini tam olarak anlamak ve değerlendirmek için bu dönemin
siyâsî ve edebî faaliyetlerini bilmek gerekir. Çalışmamız siyasî veya edebî bir
tarih çalışması olmadığından, bu dönemdeki gelişmeler anahatlarıyla ele
alınacaktır.
Abdülaziz
Mecdî 1865 yılında dünyaya gelmiş, 1941’de vefat etmiştir. Cumhuriyetin
kurulduğu 1923 senesine kadar sırasıyla Abdülaziz (1861-1876), V. Murat (30
Mayıs-31 Ağustos 1876), II. Abdülhamid (1876-1909), V. Mehmed (Reşâd)
(1909-1918) ve VI. Mehmed (Vahdeddin) (1918-1922) dönemlerini,[1] Türkiye Cumhuriyeti
kurulduktan sonra ise Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü’nün
cumhurbaşkanlıkları dönemini yaşamıştır.
Çocukluk dönemini saymazsak şair, Osmanlı’nın en çalkantılı dönemlerini
bizzat yaşamış, imparatorluğun son yıllarında iki defa seçildiği mebusluk
vazifesiyle de çöküşe şahit olmuştur. Abdülaziz’in tahttan indirilmesiyle V.
Murad padişah olmuş, ancak üç ay sonra o da tahttan indirilerek II. Abdülhamid
padişah yapılmıştır.
Mecdî’nin
Osmanlı zamanındaki hayatının büyük bir bölümü, II. Abdülhamid’in yaklaşık 32
yıl süren padişahlığı esnasında geçmiştir. Şair, Abdülhamid’i beğenmektedir ve
ona
Çok yaşa ey merdüm-i çeşm-i cihan
Çok yaşa ey padişah-ı kamuran
dizeleriyle nakaratını oluşturduğu
bir müseddes yazmıştır.
1876’da
Meşrutiyet’in ilan edilmesi ve 1877’de Meclis-i Mebusan’ın açılmasının ardından
93 Harbi başlamış, savaşın kaybedilmesi ve içerde de muhaliflerin kendisine
karşı faaliyetlere giriştiklerini fark etmesi üzerine II. Abdülhamit, 1878’de
Meclis’i süresiz olarak kapatmıştır.[2]
Yaklaşık otuz yıl tam bir otorite ile devleti idare eden padişaha karşı
toplumda bir rahatsızlık oluşmuş, sultan, yaşlanmasının ve muhakemesinin eskisi
kadar kuvvetli olmamasının da etkisiyle bu rahatsızlığı geç fark edince de II.
Meşrutiyet’i ilan etmek zorunda kalmıştır.[3]
Abdülaziz
Mecdî’nin de üyesi olduğu İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin öncülüğünü yürüttüğü
karşı cephede, dindar ve Osmanlıcı genç şair Mehmet Akif, milliyetçi
muhafazakar Ziya Gökalp gibi kimseler de bulunmaktaydı. İlk zamanlarında
ittihâd-ı İslâm’ı savunuyorken zamanla İslamcı-Türkçü-Turancı çizgiye yönelen
İttihat ve Terakki üyeleri, Abdülhamid’in boşalttığı iktidar sahasını
doldurarak istediğini almıştır. Bu dönemde Üç Paşalar olarak bilinen
Enver-Talat- Cemal Paşalar söz sahibi olmuştur.[4]
Abdülaziz Mecdî de bu dönemde Balıkesir’den mebus seçilerek mecliste bulunmuş,
katiplik yapmıştır.
1909 yılında
II. Abdülhamid tahttan indirilmiş, yerine V. Mehmed padişah olmuştur. Sultan
Mehmed Reşad’ın yaklaşık 9 yıllık saltanatı dönemi savaşlarla geçmiş, önce
Balkan Savaşları, sonra I. Dünya Savaşı ile Osmanlı Devleti, dört bir yanından
düşmanlarla çevrilmiş, çok sayıdaki cephede aynı anda mücadele etmek durumunda
kalan devletin ordusu iyice zayıf düşmüştür. Padişahın vefatıyla VI. Mehmed
tahta oturmuş, saltanatın lağvedildiği 1 Kasım 1922 tarihine kadar tahtta
kalmıştır.
Kurtuluş
Savaşı’ndan sonra Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yeni bir devlet
kurulmuş, imparatorluktan kalma birçok şeyi ortadan kaldırarak büyük inkılaplar
gerçekleştirmiştir. Mecdî Efendi, Şer’iyye Vekâleti müsteşarlığı yaptıktan
sonra, bu kurumun lağvedilmesiyle yeni devlette başka bir görev almamıştır.
Abdülaziz
Mecdî Efendi’nin yaşadığı dönem, edebiyatımızda büyük dönüşümleri
barındırmaktadır. On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi" nin önsözünde
Tanpınar’ın “her şeyden evvel Türk insanında başlayan bir buhran ve yeni
ufuklar ve değerler etrafında yavaş yavaş kurulan bir iç düzeri”[5]
olarak nitelediği bu dönemde, siyasî gelişmeler edebiyatı şekillendirmiştir.
Divan
edebiyatı en parlak dönemlerini 16. ve 17. asırlarda yaşamış, 18. yüzyılda Şeyh
Galib (ö. 1799)’le son büyük temsilcisini vermiştir.[6]
19. asra geldiğimizde Sümbülzâde Vehbî (ö. 1809), Enderunlu Fâzıl (ö. 1810),
Sürûrî (ö. 1814), Enderunlu Vâsıf (ö. 1824), Pertev Paşa (ö. 1837), Şeyhülislâm
Arif Hikmet (ö. 1858), Leskofçalı Gâlib (ö. 1867), Yenişehirli Avnî (ö. 1884)
gibi şairler divan yazmış, hatta bazı çok güzel mısra ve manzumeler kaleme
almışlarsa da önceki şairlerin seviyesine yükselememişler,[7]
onların elde ettiği zevk asaleti, teksif kudreti, değişen ve daima mükemmele
giden söyleyişe ulaşamamışlardır.[8]
19. asırda
Batı’nın etkisi edebiyatımızda kendisini iyice göstermiştir. Bu zamana
gelinceye kadar savaşlar ve bazı ticaret antlaşmaları dışında pek temasta
bulunulmamış, Garp dünyasını alt üst eden Rönesans bile ciddî bir şekilde takip
edilemiş ve kültürel alış veriş yapılmamış olmakla birliklte 1789-1807 yılları
arası yenileşme ve müesseselerimizi Avrupalılaştırma fikrinin kökleştiği dönem
olmuştur.[9] Bu sıralarda
temelleri atılan fikirler Tanzimat ve Islahat Fermanları’nı netice vererek
siyâseten de etkisini göstermiştir.
Türk
edebiyatı tarihi Tanzimat’la birlikte temelde değişiklikler göstermesine
rağmen, bu değişim bir anda gerçekleşmemiştir. Batı’nın etkisiyle ilk eser
Tanzimat Fermanı’nın okunmasından yaklaşık yirmi yıl sonra, Şinasi (ö. 1871)
tarafından yayınlanmış, Fransız şiirinden tercümeleri ihtiva eden Tercüme-i
Manzûme isimli risâledir.[10] Türk edebiyatının Batılılaşma
tarihinin kendisiyle başlatıldığı Şinasi, birçok yönden ilklerin insanıdır.
Maliye tahsili için gittiği Paris’te edebiyatla da ilgilenen Şinasi, “didaktik
ağırlığı ile büyük bir yazar ve usta bir şair hiç olamayan ” birisidir.
Ancak o, Tercüme-i Manzûme’si dışında 1859 yılında Şair Evlenmesi ismiyle
bir tiyatro yazmış, ilk yerli özel gazete olan Tercümân-ı Ahvâl"i
yayınlamış, şiirin kısmen şeklinde, özellikle de muhtevasında önemli yenilikler
getirdiği Müntahabât-ı Eş’ar"ı hazırlamış, konuşma diline ve halk
kültürüne eğilmenin ilk ve ciddi denemesi sayılabilecek olan,
Arapça-Farsça-Fransızca karşılıklarını vermek suretiyle atasözlerini bir araya
getirdiği Durüb-ı Emsâl-i Osmaniye"yi neşretmiştir.[11]
Bir yandan
bahsi geçen yeni tarzlar baş gösterirken, diğer yandan eski edebiyat divan,
tekke ve aşık edebiyatlarıyla üç koldan faaliyetlerini sürdürmüş, ancak
toplumda eskisi kadar ilgi bulmamıştır. Şeyh Gâlib’i andıran tarzıyla şiirler
yazan Leskofçalı Gâlib, etkilediği Sebk-i Hindî üslûbunu benimsemiş az sayıda
şairle Encümen-i Şu’arâ olarak anılan bir grup kurmuş[12], Yenişehirli Avnî 3000
beyitlik divanıyla birlikte Mevlana’nın Mesnevî’sinin ilk üç cildini nesre
çevirmiş, Ziya Paşa (ö. 1880), Namık Kemal (ö. 1888) gibi şairlerle divan şiiri
çeşitli örneklerini vermiştir.[13]
Ziya Paşa
kendi şiirlerinin yanı sıra Harabat adını verdiği üç ciltlik bir
antoloji hazırlamıştır. Geleneğe uyarak münacât ve na’tla başladığı eserin
mukaddimesinde İran, Arap ve Türk şiiriyle ilgili tenkitlerde bulunmuştur. Harabat’ın
ilk cildinde Türkçe, Arapça ve Farsça kaleme alınmış kasidelere, ikinci
cildinde Ahmed Paşa, Nâbî, Nef’î, Şeyhülislâm Yahya, Fuzûlî gibi şairlerin daha
çok Türkçe şiirlerine yer veren müellif, son cildi Türkçe ve Farsça mesnevîlere
ayırmıştır.[14] Ziya Paşa’nın bu antolojisi
muasırı Namık Kemal’den büyük tepki görmüştür. Tahrîb-i Harâbât ve Ta’kîb-i
Harâbât adları altında neşredilen bu eleştirilerinde Namık Kemal, Ziya
Paşa’nın reformcu bir kişilik olmasına rağmen eskiyi hatırlatacak çalışmalarla
uğraşmasıyla birlikte Sultan Abdülaziz’e yanaşmak için çaba harcamasından
duyduğu rahatsızlığı dile getirmektedir.[15]
Divan
edebiyatının örneklerini veren şairler arasında bir tarîkate mensup olmayan
şair yok gibidir. Tasavvufî muhtevayı yoğun olarak kullanan bu şairler Şeyh
Gâlib seviyesine elbette yükselememişlerdir. Bu şairlerin yazdıkları nazîre,
tahmîs, taştîr nev’inden şiirler, bu karşılaştırmayı yapmaya çok müsaittir.[16]
Batılılaşma
dönemi Türk edebiyatı Tanzimat Edebiyatı, Servet-i Fünûn Edebiyatı ve Millî
Edebiyat başlıkları altında ele alınmıştır. 1859’dan 1896’ya kadarki dönemi
içine alan Tanzimat Edebiyatı’nın ilk devresinde Şinâsî Mekteb-i Edebî’si
etkiliyken, ikinci devresinde Ziya Paşa ve Namık Kemal etkisi daha fazladır.[17] Bu dönem edebiyatı, Divan
edebiyatına bir tepki olarak doğmuş ancak ortaya çıkan eserler divanla yeni
tarz arasında, hatta muhtevada kısmen, şekilde tamamen divan estetiğinin
hakimiyeti altında kalmıştır.[18] Tanzimat sonrası
edebiyatımızın en önemli özelliği ise, siyasi ve toplumsal meselelerin edebî
ürünlerde kendilerine geniş bir yer bulmaları olmuştur.[19]
1896-1901
yılları arasında yayın yapan ve gruba da adını veren Servet-i Fünûn Dergisi
etrafında, Recaizâde Mahmud Ekrem (ö. 1914) önderliğinde toplanan grubun genel
özelliği topluma küskün olmalarıdır. Şiirde Tevfik Fikret, Cenab Şahabeddin,
Süleyman Nazif; nesirde Halid Ziya, Mehmed Rauf, Hüseyin Cahit gibi isimlerden
oluşan Servet-i Fünûncular, bu küskünlüklerinden ötürü sanatın zengin dünyasına
sığınmışlar, muhteva açısından çok derinlik taşımasa da şekil bakımından
estetik kaygıların yüksek tutulduğu bir edebiyat devrini başlatmışlardır. Edebiyât-ı
Cedîde de denilen bu akım, Tanzimat Edebiyatı’nın devamı niteliğindedir.[20]
II.
Meşrutiyet’in ilanıyla tarihinin en hür dönemini yaşayan Türk toplumunda
edebiyat tamamen aktüalite ve siyasete kaymıştır. Bu durumdan rahatsızlık duyan
bir grup genç yazar Servet-i Fünûn’da yayınladıkları bir bildiri ile Fecr-i
Âti ismi altında, sanatın şahsî ve muhterem olması prensibiyle ortaya
çıkmışlardır. Ahmet Haşim, Emin Bülend, Hamdullah Suphi, Köprülüzade Fuad gibi
isimlerin imzasıyla kurulan bu grup mensuplarının kısa sürede farklı yönlere
dağılmalarından ötürü fazla bir iz bırakmadan erimiştir.[21]
1910-1913
yılları arasında cereyan eden edebî faaliyetlerin odağında olan Millî
Edebiyat Akımı, İstanbul Türkçesiyle, yerli konu ve tiplerin işlenmesini,
özellikle estetik değerlerin de ihmal edilmemesini esas almıştır. Millî Edebiyat’a
kadar şiirde aruz vezni kullanılmışken bu akımla birlikte hece vezni de
kullanılmaya başlanmış, hatta bir süre sonra Mehmed Akif ve Yahya Kemal dışında
neredeyse herkes hece veznini kullanmıştır. Ziya Gökalp gibi Türkçü-Turancı
isimlerden, Mehmed Akif gibi İslamcı görüşün şiirdeki temsilcilerine kadar
geniş bir yelpazede yazan kişilerden oluşan Millî Edebiyat’ın temsilcileri,
Batı’ya yabancı kalmamış, belli ölçülerde hepsi Avrupa’nın siyasî, fikrî,
teknik ve sanat alanlarına taraftar olmuştur.[22]
Fuat Köprülü
Millî edebiyatla ilgili şunları söylemektedir: “Millî edebiyat, koşma ve
destan tarzının, gazel veya şarkı vadisinin yeniden canlandırılması, eski basit
şekillere yahut iptidâî duygulara yeniden rücû’ edilmesi demek değildir. Biz,
millî edebiyatı mazide değil ancak istikbalde aramak lazım geldiğine kaniiz.
Yarınki millî Türk edebiyatı, menzularını eski il devri esatirinden, ümmet
devri hatıralarından, bugünkü millet hayatından alabilir; fakat bütün bunlar
kendi ruhundan kopmak, doğrudan doğruya kendi şahsiyetinden çıkmak, yabancı
edebiyatlardan tercüme edilmemek kaydıyla!”[23]
Devrin
şiirlerinin neredeyse tamamında lirik ve didaktik seviyede savaş, hamâset,
medeniyet, eğitim gibi sosyal konular işlenmiştir. Bununla birlikte Ahmet Haşim
gibi eserlerini neredeyse tamamen hayal dünyası ile veren, hasret, hüzün gibi
konuları işleyen şairler de bulunmaktadır.[24]
Abdülaziz
Mecdî edebiyatta büyük bir hareketliliğin ve savrulmaların yaşandığı böyle bir
ortamda yaşamıştır. Yazdığı şiirlerin bir kısmını çeşitli mecmua ve gazetelerde
de neşreden Mecdî Efendi, divan şiirine ait nazım şekillerini kullanmış, tüm
şiirlerini -ninni olarak söyledikleri dahil- aruzla yazmıştır.
Dönemin savaşlar başta olmak üzere siyasî
gelişmelerinden haliyle etkilenen şair, sosyal konuları şiirlerinde ele almış,
bu yolla duygu ve düşüncelerini, çözüm önerilerini okuyucularına aktarmıştır.
Tasavvufa intisabından sonraki dönemlerinde yazdığı şiirlerde ise dünyevî
meselelerden daha ziyade uhrevî konuları ve tasavvufî hakikatleri konu edinmiş,
etrafında halkalanan talebeleri ve sevenleri başta olmak üzere tüm ümmete
seslenmiştir.
BİRİNCİ BÖLÜM
ABDÜLAZİZ MECDÎ EFENDİ’NİN HAYATI, ESERLERİ VE EDEBÎ KİŞİLİĞİ
1. Doğumu,
Çocukluğu, Eğitim Hayatı
Abdülaziz
Mecdî Efendi önemli eserler vermiş olmasına rağmen hak ettiği değeri bulamamış
bir mutasavvıf şairdir. Onun yakın arkadaşlarından Osman Nuri Ergin bu duruma
işaret etmiş, vefatından sonra müellifimizin ve eserlerinin unutulmaması için
adeta bir seferberlik başlatmıştır. Bu çerçevede beş on yakın arkadaşını
toplayarak dönemin şartlarında çok da kolay olmayacak bir işe girişmiş, onlara
aralarında para toplayarak Mecdî Efendi’nin eserlerini bastırma teklifinde
bulunmuştur. Bu teklifin kabul görmesi üzerine kimi yazmak, kimi basım
masraflarını üstlenmek, kimi ailesiyle irtibatı sağlamak yoluyla bu bir grup
aydın önemli bir hizmet îfâ etmişlerdir.[25]
Mecdî Efendi
ile ilgili yapılan ilk çalışma niteliğindeki bu faaliyet daha sonra yapılacak
tüm çalışmalara kaynaklık etmiştir. Müellifle ilgili hazırlanan ansiklopedi
maddeleri, makale, tez ve kitaplarda hep bu çalışmadan istifade edilmiş, adeta
Ergin’in hazırladığı kitabın özeti takdim edilmiştir. Gerek Osman Nuri Ergin’in
kitabında, gerek yazılan tez ve makalelerde ve gerekse de çalışmamızın metin
bölümünde yer alan Sergüzeşt-i Hayât isimli mesnevîde Mecdî’nin hayatı
ayrıntılarıyla anlatıldığından bu bölümde aynı bilgileri tekrarlamayı zait
gördük. Bununla birlikte müellifin şiirlerini daha iyi anlamaya yardımcı
olacağını düşündüğümüzden hayatını anahatlarıyla anlatmanın gerekliliğine
inanıyoruz.
Abdülaziz
Mecdî, 1281 (1865) yılının Haziran ayında Balıkesir’in bugün Karesi Mahallesi
olarak adlandırılan Okçu Kara Mahallesinde dünyaya gelmiştir.[26] Babası
Şeyhu’l-kurra Hâfız Hasan Efendi, annesi Abacılar kethüdâsı Hacı Mehmet
Efendi’nin kızı Hanife Hatun’dur. Babasının ikinci hanımının üçüncü çocuğu olan
Mecdî’nin beşi öz, on biri üvey on altı kardeşi bulunmaktadır.[27]
Mecdî Efendi
hem anne hem baba tarafından asil ailelere mensuptur. Annesi cihetinden seyyid
olan müellif, annesinin vefatı üzere yazdığı şiirinde buna değinmektedir.
Şairimiz, tıpkı Hz. Hüseyin’in şehadeti gibi 10 Muharrem’de dünyaya veda eden
annesine seslenirken şunları söylemektedir:
Ettin işbât-ı şeref mâder Hüseyn’in neslisin
Meşhedin caşr-ı Muharremdir şehâdetdir
bugün
Her zamân söyler idin Zeynü’l-Cabâ’nın nesliyim
Çektiğin çille sana bir başka devletdir bugün[28]
Sûfî-meşrep
bir zât olmasının yanı sıra dinî ve fennî ilimlere âşinâ, edebiyat ve tarihe
meraklı olan Hâfız Hasan Efendi, Abdülaziz Mecdî’nin aynı zamanda ilk
hocasıdır. Sergüzeşt-i Hayât adlı manzûmesinde babasının, talimi üzerindeki
tesirlerinden bahseden şairimiz, şunları söylemektedir:
Derdi pederim benim dem-â-dem
Macnâda edeb demekdir âdem
Ol pir-i edib-i nükte-pira
Üstad-ı şehir-i meclis-ara
Yacni peder-i dakika-danım
Dana-yı serair-i zamanım
Taclîm idi makşadı yegane
Söylerdi sözü mucallimane
Nezdinde cihan idi debistan
Herkes ana karşı şanki şıbyan
Fehm-i sühana gelince kudret
Tedris eylemişdi sürcat
Etmişdi beni yanında hem-dem
Bir gölge idim ana dem-a-dem
Cari idi her zaman ifade
Her şeyden ederdim isticaze
Hafız Hasan
Efendi oğlunun ilk muallimi olmasına rağmen ona sufiyane telkinlerde
bulunmamıştır. Abdülaziz Mecdî Efendi babasının tasavvufla uğraşıp
uğraşmadığını bile bilmediklerini, ancak vefatından sonra babasından kalan
kitapların arasında Gazali’nin bazı eserlerini bulmalarından hareketle onun
tasavvufa yabancı olmadığını anladıklarını söylemektedir.[29]
Mecdî 14 yaşına geldiğinde Kur’an’ı hıfz etmiş bir şekilde Rüşdiye’ye
başlamıştır. Sergüzeşt-i Hayât adlı manzumede Rüşdiye’den ve hocalarından büyük
bir sitayişle bahseden müellif, birinciliği elinden hiç bırakmadığını,
mektepten şehadet alınca da hocalarının yerine derslere girdiğini
söylemektedir:
Beş altı sene peder okuttu
Mensücu uşül ile dokuttu
Bedr olmuş idi hilâl-i ‘aklım
Rüşdiyeye mücib oldu naklim
On dört idi ol zamânda sâlim
Tahşile müsâcid oldu hâlim
Mekteb idi türlü medhe şâyân
Envâr-ı fünün içinde tâbân
‘Âlimdi bütün mucallimîni
Tedrisi değerdi âferini
Abdülaziz Mecdî Rüşdiye’den sonra, Balıkesir Belediyesi’nde başkâtiplik
de yapan dayısı Müderris Yahyâ Nef’î Efendi’den medreselerde okutulan aklî ve
naklî ilimleri öğrenmiş, dayısının icazet verdiği ilk ve tek talebe olmuştur.
Osman Ergin bu durumu anlatırken şairimiz için sadef içinde tek olarak yetişen
büyük ve kıymetli inci benzetmesi yaparak dürr-i yetîm[30]
demektedir.[31] Abdülaziz Mecdî dayısından
aldığı icazeti şu mısralarda anlatmaktadır:
Neft denilen edib-i fazıl
Ser-defter-i zümre-i efazıl
Üstadım idi habir-i taclîm
Her dersi ederdi hüsn-i tefhim
Tekmil-i nusah ile icazet
Vermişdi bana o mihr-i fıtnat
Mecdî Efendi Rüşdiye’den mezun olduktan sonra 1884 yılında aynı
mektepte muallimliğe başlamıştır. Bu sırada yaşı yirmi, muallimlikten aldığı
maaş da 252 kuruştur. Mecdî, öğretmenlik yıllarını anlattığı mısralarda hocalık
kadar zor bir işin olmadığını, muallimin bütün hayatının dargın geçtiğini,
ancak talim sayesinde cihanın aydınlanacağını, bu yüzden de Şirvanlı Sadri ve
Emin Efendi ismindeki arkadaşlarıyla el ele vererek çalıştıklarını
söylemektedir.
Gayret ile zahmete alıştık
Üç arkadaş el ele çalıştık
Şirvanlı idi refik-i evvel
Şâcir idi şâcir-i mükemmel
Şadri diye müştehirdi namı
Tacmîm-i hünerdi hep meramı
Üstad-ı be-namı hace-ganın
Gayrette ferididir zamanın
Bir diğeridir Emin Efendi
Memdüh idi tavr-ı müstemendi
Gayetle sever idik devamı
Tedrise ederek ihtimamı
Niyyet idi niyyet-i nazife
Biz bilmiş idik nedir vazife (M. 3/198-204)[32]
Öğretmenlik yıllarının başlarında
ailesinin evlilik tavsiyelerine kulak vermediğini söyleyen şair, bir süre sonra
evliliğin lüzumunu fark ettiğini ve inadı bırakarak annesinin tavsiye
ettiği bir kızla evlendiğini, bu evlilikten ikisi erkek biri kız üç çocuğu
olduğunu anlatmaktadır.
Ben yirmi üçe girince mâder
Hep işleri risk edip ser-â-ser
Evlenme sözü ederdi tekrâr
Fikrinde eder dururdu ışrâr
Teklifine ictirâz ederdim
Ben doğruca derse giderdim
Üstâd idi mâdere birâder
İrzâya çalıştılar berâber
Tâm birisine eyledi temâdi
Terk eylemedim yine cinâdı
Gördüm ki bekâ-yı nevc-i insân
Bulmuş bu cihetle şekl-i imkân
Eşyâdaki izdivâca baktım
Evvelki cinâdımı bıraktım
Teklik yakışır Çüdâ’ya ancak
Mahluk ise çift olur muhakkak
Mader beni eyleyince İrza
Hep kendinin oldu şanki dünya
icabı bütün edildi icra
cÂdat-ı zifaf eyledi ihya
Mecdî’nin Rüşdiye’deki hizmeti “herbir senesi asr-ı kâmil”[33] hükmünde olan 9 yıl sürmüştür.
Rüşdiyeler lağv edilip İdâdîye dönüştürülünce buradaki muallimliği bitmiş,
Dârülmuallimîn mezunu olmadığı için de idadiye atanamamış ve açıkta kalmıştır.
Ancak Meclis-i Kebîr-i Maârif başkanı Ali Haydar Efendi’ye hitaben yazdığı
Arapça manzum arzuhalde durumunu beyan etmiş[34],
yazdıkları heyetin dikkatini çekince imtihana davet edilmiştir.[35] Arzuhalindeki üslûbunun
güzelliği, merâmını ifade ederken medrese tahsili görmüş olanları aratmayacak
tarzdaki sistematikliği imtihan heyetinde bu yazının Abdülaziz Mecdî’ye ait
olmadığına dair şüpheler uyandırdığından, mülakat esnasında, verilen muallimlik
münasebetiyle bir teşekkür-nâme yazması istenmiş, huzurda kaleme aldığı yazı da
çok beğenilince ehliyetine dâir hiçbir şüphe kalmamış bir şekilde Balıkesir
İdâdîsi Türkçe ve Edebiyat muallimliğine tayin edilmiştir.[36]
Mecdî Efendi bu esnada yaşadıklarını aşağıdaki beyitlerde anlatmaktadır:
Ben yirmi yedi yaşında mukdim
Mektepte duru iken mucallim
Birden bire bâ-irâde hayta
Rüşdiyye bizim edildi ilga
Mektep ile mahv olup beraber
Yok oldu emellerim ser-â-ser
İstanbul’a şedd-i rihal ettim
Mereic şayılan makama gittim
Ahvâlimi carz edip makama
Şohbetlerim eyledim ikame
Bi-faide çıktı carz-ı halim
Guş eyleyen
olmadı makalim
Hiddetle edip kaşide tanzim
Etmiştim
anı Reis’e takdim
Şiddet görülürdü her sözümde
Bir zerre idi cihan gözümde
Serbest idi cümle-i makalat
Taczimde etmedim mübalat
Ahvali bu etti işte tağyir iksir idi şanki
etti te’sir
Haydar idi meclisin reisi cİrfan
idi bezminin enisi
Bir nadire-i zamandı Haydar
Mecliste
nisar ederdi gevher
Feryadımı duydu işte ol zat
Etti beni
mazhar-ı cinâyât
Mecdî Efendi
vak’ayı böyle anlatmasına rağmen Ali Haydar Efendi’nin damadı, Evkaf
Müsteşarlığından emekli Şevki Bey kayınpederinden dinlediği kadarıyla biraz
farklı nakletmektedir. Anlattığına göre Abdülaziz Mecdî imtihana yetişememiş,
ısrarlarına rağmen imtihan edilmeyince hisli bir dilekçe yazarak gecikmesinin
dönemin şartlarındaki vasıta eksikliğinden kaynaklandığını, büyük zorluklara
katlanarak Balıkesir’den İstanbul’a sırf bu sınav için geldiğini ifade
etmiştir. Bunun üzerine imtihan heyeti onu daha çok üzmemek için, imtihan
sonucunda kazanamadığını söylemek kaydıyla, oldukça zor sayılabilecek bir
Arapça kıt’ayı tercüme ederek dil ve edebiyat kurallarına göre tetkikini
yapmasını istemiştir.
Mecdî çok
kısa bir sürede Arapça kıt’ayı manzum ve mensur olarak tercüme ederek dil ve
edebiyat kurallarına tatbikini mükemmel bir şekilde gerçekleştirmiştir. Aynı
zamanda imtihan kağıdındaki yazısının güzelliği ile de heyetin dikkatini çeken
bu genç molla diğer adayların çok fevkindeki performansıyla Ali Haydar Bey’in
teklifi, diğer tüm heyet üyelerinin de tasdikiyle muallim tayin edilmiştir.[37]
Abdülaziz
Mecdî kendisine Balıkesir’de muallimlik sözü verildiği halde Selânik veya Şam’a
gönderileceğine dair duyumlar alınca Haydar Efendi’ye manzum bir ricâ-nâme
yazmıştır. Osman Ergin’in verdiği bilgiye göre o zaman bir yere yazılmamış olan
bu şiiri Mecdî, bu hâdiseden yaklaşık yarım asır sonra hatırında kaldığı
kadarıyla yazmıştır:
Dinle ricasın cabd-i esifin
Rahm-âver olsun kalb-i şerifin
Bir validim var seksen yaşında
Yoktur mucîni başka başında
Destinde vardır şiddetli raşe
Kadir değildir kendi macaşe
Güya hayatı bendenle kaim
Muhtac-ı himmet bir zata daim
Etmez tahammül benden firaka
Gitmek olur mu Şam u cIrak’a
Dersi çıkardım Cami’ye artık
Terki olur mu sen söyle layık[38]
Mecdî’nin bu
girişimi de netice vermemiş, iki ay geçmesine rağmen ataması yapılmamıştır.
Bunun üzerine Haydar Efendi’ye hitâben Arapça bir mektup yazmış, mektubunda
kullandığı sanatlı üslûp Haydar Efendi’yi kendisine hayran bırakmış ve hemen
Balıkesir’de göreve başlatılmıştır. Bahsi geçen mektubun bir bölümü şöyledir:
Balıkesir’de
göreve başlayan Mecdî, kısa bir süre sonra Girit’e tayin edilmiştir. Girit
valisi Mahmut Celâleddin Paşa’nın Maârif Nezâreti’nden, Girit’teki Rum
mekteplerine rekâbet maksadıyla açılmış Mekteb-i Kebîr-i İslâm’da istihdâm
edilmek üzere “edebiyât-ı Osmâniye esâslarına vâkıf, halûk ve afîf bir zât”
olması kaydıyla bir muallim talep etmesi üzerine Abdülaziz Mecdî Girit’e
Edebiyât-ı Osmâniye dersi hocası olarak gönderilmiştir.[39]
Mecdî
Girit’te kırk dört ay kalmış, bu süre zarfında talebeleri başta olmak üzere tüm
ahâlînin sevgisini kazanmış, bölgenin ilim ve edebiyat meclislerinin
vazgeçilmez bir ismi olmuştur. Faaliyetlerini mektep ve sohbet meclisleriyle
sınırlamayan Mecdî’nin Girit’te çıkan Hakikat Gazetesi’nde şu yazıları
yayınlanmıştır:
6,7 ve 9. Sayılarda
“Mutâlaa-i Edebiyye”
15 ve 16.
Sayılarda “Târih-i Edebiyâtımıza Bir Nazar”
18’den 32’ye
kadar 14 nüshada “Edebiyât” başlıklı yazı dizisi.[40]
Abdülaziz
Mecdî Girit’te oldukça yoğun bir şekilde çalışırken babasının vefat haberi ile
sarsılmıştır. Babasının hastalığında yanında olamamanın ızdırabına cenazesine
katılamamanın acısı da eklenince, kaleminden şu mısralar dökülmüştür:
Mevti haberin alınca nâgâh
Mecnun gibi eyliyor idim âh
Şaçlar ağarıp yüzüm şarardı
Ak günleri ‘ömrümün karardı
Seksen beş içinde oldu nâ-büd
Ben yirmi sekizde girye-âlüd
El-ân acırım o pire el-ân
Hüznü içimdedir hurüşân
Tavşif edemem naşıl pederdi
Gördükçe elem ü keder giderdi
Âmâde olup anın derinde
Mevtinde bulunmadım serinde
Olsaydı firâşı büse-gâhım
Olmazdı bu rütbe âh u vâhım
Kışlarda olunca payı bî-tab
Arkamda gezer idi o na-yab
Tabutu da olsa haml-i duşum
Muztar mı olurdu böyle huşum
Gitti cademe o pîr nagah
Bi-faidedir bu yolda eyvah
Hüznü yaşasın benimle her an
Olsun o cinan içinde handan[41]
Dârü’l-Muallimîn-i
Âliye’de Edebiyât-ı Osmâniye muallimi olarak görev yapan Hasip Bey vefat edince
Mecdî bu vazifeye tayin olunmuş ancak Girit halkının ısrarlı talepleri üzerine
Maârif Nezâreti görevlendirmeyi iptal etmiştir. Giritliler bu gelişme üzerine
Hakikat gazetesinin 37. sayısında Mecdî’nin terfîsini tebrîk, Girit’te
kalmasından duydukları memnûniyetten dolayı da teşekkür mahiyetinde bir ilan
yayınlamışlardır.
Gazetenin bir sonraki sayısında ise Mecdî’nin veda ilanı
yayınlanmıştır. Bu ilanda Girit’i ve ahâlîsini çok sevdiğini ifade eden
muallim, mücbir sebeplerden ötürü bu şehre veda edeceğini söylemektedir.
Girit’in kaybına yol açan 1897’deki isyan, Mecdî’yi İstanbul’a dönmeye mecbur
bırakmıştır.[42] Şairimiz yaşadıklarını şöyle
anlatıyor:
Olsa ne kadar güzel havası
Çoktur bu cezirenin belası
Rahatla geçer mi rüz-gârı
cİşyân ile vardır iştiharı
Corci oraya olunca vali
Asayişi etmedi tevali
Acdası kıyam edip hilalin
Asarı göründü ihtilalin
Baştan başa çıktı nar-ı cişyan
Gülzar-ı zemini oldu al kan
Nerde ele geçse merd-i müslim
İcra olunur idi mezalim
Teşcîc ederek cuşatı Yünan
İlhak ile uğraşırdı her an
Merkezlere ceng edip sirayet
Kopmuş idi Hanya’da kıyamet
Pür-velvele şehr içinde düşmen
Yangın dahi çıktı bir taraftan
Tarihe koyup bu hadisatı
Sen söyle bakiyye-i hayatı
Ben hicrete ihtiyar ettim
Eşrarı koyup firar ettim
İstanbul’a nakl edip ciyali
Olmuş idi meskenim Cibali[43]
İstanbul’a dönen Mecdî, Haydar Efendi’nin bir idâdî müdürlüğü için
ısrarlı tekliflerini devlet işlerinde hizmet etmenin zorluğunu bahane ederek
reddetmiş, siyâsî belirsizliklerin hüküm sürdüğü bu dönemde ticaretle iştigal
etmeyi seçerek Tantavî-zâde Halit Bey hesabına buğday ticaretiyle meşgul olmuş,
Anadolu’nun birçok şehrini bu vesileyle ziyaret etmiştir. Ticaretle uğraşırken
memurluktan da uzak durmamış, Samsun’da ticaret odası başkanlığı, maârif
komisyonu azalığı, Mekteb-i İnâs fahrî müfettişliği gibi vazifelerde
bulunmuştur.[44]
Abdülaziz Mecdî hayatını anlattığı dizelerde tüccarlık döneminden
bahsederken buğdayın altın gibi kıymetli olduğunu söylemekte, bu işi yaptığı
beş yıllık zaman zarfında epey servet biriktirdiğini, günlerinin mutlu
geçtiğini ifade etmektedir.
Devranı görünce nâ-muvâfık
Mecdi’ye ticâret oldu lâyık
Câiz olamaz mı olsa şâcir
Hürriyet-i fikr içinde tacir
Yok faide dilber-i edebde
Gör hüsnü melike-i zehebde
Bir tâcir-i eşher-i zamane
Servetteki kudreti yegâne
IJâlid idi ismi hayrı meşhur
Her yerde sehâsı hilmi mezkur
Etmişti beni bu râha terğîb
Eylerdi yoluyla kalbi tatyib
Sermaye
elimde istikamet
Binlerce zeheb bana emanet
Arttırdı o zat
ictibarım
Her yerde duyuldu iştiharım
Cevlan-gehim
oldu hayli belde
Gezerdim nice deşt ile cebelde
Yozgat’la
Tokat ve şehr-i Konya
Niksar ve Sivas ve Ordu Ünye
Şamsun’la
Amasya Havza Macden
Bunlar bana oldu hayli mesken
Buğday idi baciş-i
seyahat
Pek faide-bahş idi ticaret46
4. Cezbe Dönemi ve Tasavvufa
İntisâbı
Abdülaziz Mecdî otuz yedi yaşındayken kendisine bir haller olmuş,
ticareti bırakıp her şeyden el etek çekerek Balıkesir’deki evine kapanmıştır.
Yaklaşık sekiz ay süren bu cezbe ve istiğrak hâlini şöyle anlatmaktadır:
Vaktim idi günlerin sacîdi
Sinnim o sene otuz yediydi
Sevdâ-yı IJüdâ derüna düştü
Efkâr-ı camîka kalbe uşdu
Koptu başıma benim kıyâmet
Etvârıma geldi başka hâlet
Her lahzada bin memât-ı zinde
Her mevtte cân yine bedende
Yezdân ile iltimâc-ı envâr
Envâr-ı sürâdikât-ı dîdâr
Müdhiş idi gird-bâdı caşkın
Muhrikti tecelliyâtı Hakk’ın
Ağlardı beni bütün görenler
Memnün idi Hakk’a hep erenler
Tavşifine yok lisanda kudret
Tacbîre şığar mı öyle halet
îştiğal-i ticareti bıraktım
‘Umman-ı Hûda’ya doğru aktım
Evlad û ‘iyal û mal û işğal
Dünyadaki tûrlû türlû amal
Baki ne ki varsa ben de dahil
Oldu nazarımda zıll-ı denail
Her şey’i görûnce böyle fani
Kalmış idi tek IJİ'ıda-yı baki
Evham bûtûn bûtûn silindi
Vahdet ne imiş o gûn bilindi
Yok başkası var olan Jûda’dır
Bakisi zılal-ı Kibriyadır
Tam bir sene böyle geçti eyyam
Kafi burada bu rütbe iham[45]
Mecdî’nin bu
yaşına kadar herhangi bir tasavvuf! tecrübesi olmamıştır. Hatta tasavvuf ve
tarikatlere karşı eleştirel yaklaşımlarda dahi bulunmuştur. Bununla birlikte
bir Kâdirî evrâdı olan öljl^Jl ^jj^'ı
her gün okuduğunu ve ortalarına geldiğinde gayr-i ihtiyârî ağladığını söyleyen
şair, ilk inâbeyi bu tarikate mensup Ali Aşur isimli bir zattan almıştır.[46]
Abdülaziz
Mecdî, Balıkesir'de geçen yaklaşık bir yıllık süre zarfında, halkta ve
şehirdeki devlet erkânında hastalandığına dair oluşan şüpheleri ortadan
kaldırmak maksadıyla Balıkesir Hacı Ali Camii'nde bir ay boyunca vaaz etmiş,
camiyi hıncahınç dolduran cemaate Yusuf Sûresi'nin tefsirini yapmıştır.
Kendisindeki hâlin maddî bir hastalık olmadığını, mânevî ve geçici bir hâl
olduğunu bu vesileyle ispat eden Mecdî yeniden ticarete atılmış ve bu maksatla
Konya'ya gitmiştir. 1902'nin sonlarından 1905'e kadar Tantavî-zâde Halit Bey
hesabına zahire tüccarlığı yapmış, bu şahsın iflas etmesi üzerine kendi
hesabına zahireciliğe devam etmiştir. Mecdî bu sırada hükümetçe atandığı Konya
Zahire Borsası komiserliği görevini de yürütmüştür.[47]
Mecdî’nin hayatında Konya’nın çok müstesna bir yeri bulunmaktadır.
Konya’da bir taraftan ticaretle meşgul olurken diğer taraftan Sultan Selim ve
Şerefüddin Camilerinde tefsir dersleri yapıyor, edebî sohbetlerde Hâfız divanı
okutuyordu. Bunların yanı sıra Mecdî, Balıkesir’de geçirdiği cezbe hâlinin
sükûn bulmasıyla tasavvufla yoğun bir şekilde uğraşmaya başlamıştır. Kendi
tabiriyle her biri “keşf-i hakâyıkla sükûnet ve itidâl-i kalbîye vâsıl olmuş
bulunan” Ayaşlı Şâkir Efendi, Sivaslı Ali Kemal Efendi, Çumralı Hacı Hüseyin
Efendi, vilâyet muhasebesinden Osman Efendi[48]
gibi kalp gözü açık insanlarla tanışmanın ve meclislerinde bulunmanın büyük
faydalarını görmüştür.
5. Ahmet Amiş
Efendi İle Münasebeti
Şabaniyye tarikatının şeyhlerinden Kuşadalı İbrahim
Efendi (ö. 1846)’nin nâib olarak gönderdiği Ömer el-Halvetî’ye intisab eden
Amiş Efendi (ö. 1920), 1846’da irşâda mezun olmuş, 1877’de memleketi olan
Tırnova’dan İstanbul’a gelmiş ve Fatih Camii türbedarlarından olmuştur.[49] Amiş Efendi, Gümüşhaneli Ahmed
Ziyâeddin Efendi (ö. 1893)’den Nakşibendî, Muhammed Nûru’l-Arabî(ö. 1888)’den
Melâmî icâzeti almış, zamanının önde gelen Melâmileri arasında gösterilmiştir.[50] [51]
Bununla birlikte o, aslen Şabaniyye tarikatına mensuptur, kabir taşına
yazılmış şiirde bulunan “Râh-ı Şa’bân-ı Velî’de ekmel-i devrân olup”
mısraıyla bu durum ifade 53 edilmiştir.
Mecdî Efendi, Amiş Efendi’ye intisap etmekle kalmamış, arkadaşlarından
birçoğunu şeyhinin yanına götürerek onların da bu feyizden istifade etmelerini
sağlamaya çalışmıştır. Herkesin mesleğine ve meşrebine göre hareket eden Amiş
Efendi, Mecdî’nin getirdiği dostlarıyla da ilgilenmiş, onların ilmî
seviyelerine göre muamelede bulunmuştur.
Amiş Efendi
herhangi bir eser yazmamıştır. Mecdî’nin tasavvufî düşüncesi , çoğu zaman üstü
kapalı konuşmalarıyla ve melâmî-meşrep yaşantısıyla insanlara dersler veren
şeyhi vasıtasıyla oluşmuştur. Şeyhinin terbiyesi altında yetişen Mecdî, bazen
manevî tokatlar da yemiştir. Bir defasında Amiş Efendi’nin havanın
soğukluğundan bahis açıp “İyi bir kürk olsa ısınırım’” demesi üzerine
Mecdî, hemen çarşıya giderek üç kürk getirip şeyhinin önüne koyar ve “İşte
efendim üç kürk, bu 50 lira, bu 30 lira, bu da 25 liradır”” der. Bunun
üzerine Amiş Efendi kürkleri istemediğini söyleyip geri gönderir. Bir süre
sonra ortada hiçbir şey yokken Mısır’a giden Mecdî, bu ayrılığı şeyhinin
kendisini bu hadiseden dolayı cezalandırmasına bağlamaktadır.[52]
Mecdî
Mısır’dan döndükten kısa bir süre sonra şeyhi vefat etmiştir. Amiş Efendi’nin
cenaze namazını da Mecdî Efendi kıldırmıştır.
1908 yılında
II. Meşrutiyet’in ilanıyla Balıkesir’den milletvekili seçilen Mecdî dört yıl
boyunca bu görevi büyük bir iştiyakla yerine getirmiştir. Daha ilk toplantıda
ilmi ve tecrübesiyle kendini gösteren şair, dili kullanmadaki ustalığının da
etkisiyle katiplikle vazifelendirilmiştir. Mecdî bir gün bile devamsızlık
yapmamak sûretiyle memleketine ve vatanına hizmet etmiş, çok değişik
sahalardaki meselelere çözüm bulmak için büyük çabalar harcamıştır.[53]
Mebusan
Meclisi’ni yakından takip eden Ziyâ Şâkir Tasvîr-i Efkâr gazetesinde yayınlanan
Mustafa Fazıl Paşa’dan Fethi Okyar’a başlıklı yazısında Mecdî ile ilgili
şunları söylemektedir:
“Mecdî
Efendi yaradılışındaki büyük kudreti asıl Mebusan Meclisi’nde göstermiştir.
Yüksek düşünceleri, son derece düzgün söz söylemesi ve bilhassa ahlâkî
faziletlerle adeta Meclis koridorlarında tam manasıyla bir nâzım mevkiine
geçmiştir. Ve başta ittihat ve Terakki Cemiyeti’nin en yüksek erkânı olmak
üzere, derhal etrafında bir hâle vücûda getiren Mecdî Efendi; ahlâkının
temizliği, seciyesinin yüksekliği, parlak nâtıkasının tesiri, derin
bakışlarındaki ifadenin kalblere kadar nüfûz eden kuvvetiyle bütün
muhataplarını derhal cezbetmek kudretine mâlikti.
Muhitine
giren her insan ona en derin hürmetle büyük bir muhabbet hissederdi. Sözleri o
kadar müessirdi ki herhangi bir teklifini reddetmek mümkün değildi. Bunun
içindir ki Mebusan Meclisi’nin diktatörü olan Talat Bey bile en bunaldığı zaman
Mecdî Efendi’nin delâlet ve tavassutuna müracaat eder, eğer yapılacak iş makul
ve münasip bir şey ise onun tesir ve nüfûzuyla o müşkil vaziyeti halleylerdi. ”[54]
Mecdî
milletvekilliği süresi dolunca yeniden vekil yapılmamıştır. Bunun üzerine önce
Balıkesir’e çekilmiş daha sonra ani bir kararla ailesini alarak Mısır’a
gitmiştir. Mısır’a yerleştikten hemen sonra Birinci Dünya Savaşı başlamış,
güvenli seyahat imkanı ortadan kalkınca yaklaşık altı buçuk yıl orada
kalmıştır. Bu süre zarfında ticaretle uğraşan Abdülaziz Mecdî en iyi bildiği iş
olan zahire ve un tüccarlığı yapmıştır.
Mısır’da
kaldığı dönemde siyâsî faaliyetlerden uzak durmuş, ulema meclislerinde zaman
zaman sohbetlere iştirak etmiştir. Arapçaya hâkim olmasının etkisiyle bu
ortamlarda hiçbir zorluk yaşamayan Mecdî, Mısırlıların Arap milliyetçiliğinden
rahatsız olmuştur. Bununla ilgili bir hatırası şöyledir:
Mısırlı
âlimler ne zaman Peygamberimiz’den bahsetseler ^jj*İ'
fjj^j “PeygamberimizArap’tır” derlermiş. Bir defasında birisi yine bu
cümleyi kullanınca Mecdî dayanamayıp jjİI
tüjj “Rabbimiz de Türk’tür” deyivermiştir. Bu hadiseden sonra görüştüğü
Mısırlılardan hiçbiri bir daha bu ifadeyi kullanmamışlardır.[55]
8. Yurda
Dönüşünden Vefâtına Kadarki Dönem
Mecdî’nin
Mısır yılları zorluklar içinde geçmiştir. Vatan hasretine savaşın getirdiği
sıkıntılar eklenmiş, nihâyet bir antlaşma imzalanınca hemen yurda dönmüştür.
İstanbul’a geldikten kısa bir süre sonra yapılan seçimlerde Balıkesir’den
milletvekili seçilmiş, ancak 3 ay kadar süren vekilliğinin ardından meclis
dağıtılınca bu görevi son bulmuştur.
Meclis
dağıtıldıktan sonra yaklaşık bir yıl herhangi bir işte çalışmayan müellif bir
aralık Muhâcirîn Komisyonu’nda çalışmış, daha sonra Şûrâ-yı Evkâf azalığında
bulunmuştur. Mart 1338 (1922)’den Şubat 1340 (1924)’e kadar yaklaşık iki yıl
Şer’iyye ve Evkâf Vekâleti müsteşarlığı yapan Mecdî, bu kurum lağvedilince
kendisine Diyânet İşleri Başkanlığı teklif edilmesine rağmen kabul etmeyip
vefat edene kadar herhangi bir işte çalışmamış, ilmî ve edebî faaliyetlere
yoğunluk vermiştir.[56] Soyadı Kanunu’ndan sonra Tolun
soyadını alan şair, şiirlerinin birçoğunu, kitap ve tercümeleri bu döneminde
kaleme almıştır.
Tasavvufa ve felsefî meselelere oldukça yoğun bir
ilgi duyan müellif, özellikle vahdet-i vücûtla ilgili çok sayıda eser okumuş ve
tercüme faaliyetlerinde bulunmuştur. Melâmî-meşrep tavırlar içerisinde de
bulunan şairle ilgili Mahir İz şunları söylemektedir: “Osman Nuri Bey (Ergin)
ile bir gün Profesör M. Hamidullah Bey ’in konferansında buluşmuştuk. Söz Mecdî
Efendi ’ye intikal etti ve şunu anlattı: Bir cuma günü Hazret’in yanında
bulunuyorduk, üç kişi idik. Ezan okunmaya başladı. Misafirlerden biri
kıpırdamaya başladı. Hazret bunu görünce “Bir işiniz mi var?” diye sordu.
Misafir: “Hayır, ezan okundu, cemaate gidilmeyecek mi?” deyince, “Cuma toplantı
değil mi? işte burada toplanmış bulunuyoruz” demiş olduğunu nakletti. Bunu ne
maksatla söylediğini ben anlamadım... İşte yalnız yarım hoca insanı dinden
çıkarmıyor, yarım derviş de böylece îmânı sarsıyor.”[57] Ancak Mecdî,
Melâmetîlik’i bir tarikat olarak görmemektedir. Ona göre “Melâmet adında bir
tarîkat olmamakla birlikte, sonu vahdet-i vücûda varan her tarîkat sâliki
mutlaka Melâmet yolundadır. Muhalifler ise Allah ’ı kainattan ayrı, kainatı da
Allah’tan ayrı sanırlar ve bu suretle bu ulu varlık arasında kendi vücutlarına
da bir yer ayırırlar; şu halde birinciler Melâmet’le denilen yollarından dolayı
kendilerine Melâmî denildiğine göre, ikincilere gittikleri eneiyet yani benlik
yolundan dolayı da eneî demek lazım gelir. ”[58]
Mecdî Efendi,
Şeyhi Amîş Efendi’nin vefatından sonra etrafında halkalanan talebelerine
dinî-tasavvufî konularda tavsiyelerde bulunmuştur. Söyledikleri, özellikle eğitimli
insanların anlayacağı derinlikte olduğundan, etrafında vasıflı bir kalabalık
toplanmıştır. Mecdî’nin “Allah’ı bilmek mümkün değildir. Çünkü bilen,
bilinenden büyük ve yüksek olmak lazım gelir. Bir kimse ben Allâh’ı bilirim
derse, o Allâh’tan büyük olmak lazım gelir. Çünkü muhît, muhâttan büyüktür”[59]
[60],
“Mevcûdâtın istîdâdına göre Allâh mevcutta muamele eder, sözü de doğru
değildir. O vakit istîdâdın tesîr-i ilâhî hariçte kalması lazım gelir ki doğru
değildir. Istîdâd da halk-ı ilâhî ile hâsıldır.”61 gibi sözleri
herkesin anlayacağı cinsten değildir.
Mecdî Efendi
hayata hep olumlu tarafından bakmış, çok bunaldığı kısa zaman dilimleri
haricinde ümidini hep korumuştur. Kendisinden hâl hatır soranlara “Dünyanın
en bahtiyar adamıyım yâhu!”[61]
diye cevap vererek, insanların şükretmeleri için ne kadar çok lütuf ve ihsana
muhatap olduklarını hatırlatmaya çalışmıştır.
Abdülaziz
Mecdî neredeyse ömrünün sonuna kadar yazmaktan, yazdırmaktan uzak kalmamıştır.
1941 yılının Haziran ayında Kitâbü’l-Ma’rife tercümesini yazdırırken
hastalanmış, bir süredir kendisini hissettiren yorgunluk ve zaaf emârelerine
karşı artık direnememiş, doktoru Prof. Dr. Süheyl Ünver’in kontrolünde yatak
istirahatine çekilmiştir. Mecdî’nin hastalığıyla ilgili ayrıntılı bir bilgi
bulunmamaktadır. Ancak vefatından kısa bir süre önce karaciğerleri dışındaki
uzuvlarından herhangi bir şikayeti olmadığını belirterek “Her şey yolunda ve
yerinde, lâkin Abdülaziz Mecdî hasta!”[62] demesinden hareketle
hastalığının karaciğerleriyle alakalı olduğu söylenebilir.
Bir buçuk ay
kadar devam eden hastalığı sürecinde iyice zayıflamasına ve halsiz düşmesine
rağmen “Ömrümde en rahat ve tatlı uykularımı şimdi uyuyorum, etrafımdakiler
korkmasalar hiç uyanmadan uyuyacağım, onlar endişe ediyorlar da arasıra uyanıyorum”[63]
diyen Mecdî 27 Ağustos 1941 (4 Şaban 1360) Çarşamba gece 01:45 dolaylarında
ebedî âleme göç etmiştir.
Naaşı aynı
gün saat 16 gibi Beyazıt-Soğanağa Mahallesi’ndeki Nur Sokağı’ndan alınarak
sevenlerinin omzunda Fatih Camii’ne getirilmiş, ikindi namazını müteâkip
kılınan cenaze namazı sonrasında yine dostlarının omuzlarında taşınmak
suretiyle Edirnekapı Şehitliği’ne götürülerek toprağa verilmiştir. Mezarı çok
kıymet verdiği İstiklâl Şairimiz Mehmet Akif Ersoy ve Babanzâde Ahmed Naim’in
mezarlarının yakınındadır. Mezar taşına İzmirli Akif’in düştüğü tarih ibâresi
yazılmıştır: [64]jjb^ ^^ jjj*hjuo û*j’-^' ^^ ^'-^ .
Mecdî gece
yarısından sonra vefat ettiğinden o günün gazetelerinden sadece Akşam ve Vakit
bu haberi yetiştirebilmiştir. Vakit’te yer alan ilan şöyledir:
Esbak
Balıkesir Mebusu ve mülga Şeriye ve Evkaf Vekâleti Müsteşarı sabıkı Abdülaziz
Mecdî TOLUN irtihali dari baka eylemiştir. Kendileri Beyazıtta Soğanağa
mahallesinde Nur sokağında 12 numaralı haneden saat dörtte alınarak ikindi
namazını müteaikp Fatih Camiişerifinde namazı kılınarak Edirnekapıda Şehitlikte
makberi mahsusasına tevdi edilecektir.
(Çelenk
getirilmemesi rica olunur.) ”[65]
Vakit
Gazetesi’nin başyazarlarından Hakkı Tarık Us (ö. 1956)’un imzasıyla çıkan
haberde Mecdî’nin fotoğrafı kullanılmış, yanına da şunlar yazılmıştır:
“ilim
Âleminin Büyük Kaybı
ilim
âlemimiz gene bir değerli şahsiyetini kaybetti. Bu, esbak Balıkesir
mebuslarından ve sabık Şer’iyye Vekâleti müsteşarı Abdülaziz Mecdî (Efendi)
’dir.
Evvelki
gece hayata gözlerini kapıyan Abdülaziz Mecdî’nin cenazesi öğleden sonra
Beyazıtta Soğanağa mahallesinde Nur sokağındaki evinden kaldırılarak Fatihe
götürülmüş, namazı orada kılındıktan sonra Edirnekapıdaki şehitliğe
gömülmüştür.
Abdülaziz
Mecdî 1281 haziranında Balıkesir’in Okçukara mahallesinde doğmuştur. Babası
Şeyhulkurra olan ve musikide hasseten sesinin güzelliğiyle şöhret bulmuş Hafız
Hasan Efendi’dir. Abdülaziz Mecdî, Hasan Efendinin kız, erkek 17 evladından
üçüncü oğludur. Anası Iclanoğulları zamanından beri Balıkesirde yerleştiği
mazbut bir aileden, Abacılar Kahyası ulemadan Hacı Mehmet Efendinin kızıydı.
Kendisinin
ilk hocası babası olmuş, sonra Balıkesir rüştiyesini bitirerek aynı mektebe
ikinci muallim olmuş ve bu hizmette 9 yıl kalmış, idadiyeye kalbi üzerine
buradan ayrılmış fakat Istanbula gelerek Meclisi Maarif reisine manzum bir
arzuhal vermiş ve mecliste imtihana girmiştir. Netice, yazının kendisine
aidiyetinde şüphe uyandırmış ve meclis huzurunda ikinci defa diz çökerek verilen
bir başka mevzua dair yazı yazmıştır. Iktidar ve ehliyetinde artık şüphe
kalmamış ve meclisin ittifakiyle Balıkesir idadisi türkçe ve edebiyat
muallimliğine tayin olunmuştur.
Girit
valisi Mahmut Celalettin paşanın mahallî Rum mekteplerine rekabet edecek bir
büyük İslam mektebine edebiyata vakıf bir hoca istemesi üzerine adı namzet
olarak bildirilmiş, sonra bu vazifeyi kabul ederek gitmiştir.
1324’te
açılan Meclis-i Mebusan’a Balıkesir ’den mebus seçilmiş ve mecliste ikinci reis
vekili olmuştur. Meclis’in feshinden sonra Şûrâ-yı Evkâf azalığına, Şûrâ’nın
ilgâsı üzerine Ankara’da Şer’iyye Vekâleti müsteşarlığına tayin olundu ve
vekâletin ilgâsına kadar orada kaldı.
Arapçada,
Farsçada mükemmel şiir söyleyecek kadar tasavvufa kadir ve tasavvuf deryasında
mütebahhir kâmil bir zattı. Neşrolunmuş ve olunmamış birçok kıymetli eserleri
vardır. Vefatı zâyiattandır. Kendisine rahmet diler, ailesine taziyelerimizi
sunarız. "'
Vakit
Gazetesi’nde yayımlanan Cemâleddin Server Hiç imzalı haber-yorum ise şöyledir:
“Kaybettiğimiz Büyük Âlim ve Mutasavvıf
ABDÜLAZİZMECDİ TOLUN
68
Vakit Gazetesi, 28
Ağustos 1941 Perşembe günü nüshası.
En yakın dostu Muhterem Mektupçu Osman Ergin’e:
Geçen sene
dâhî-i allâme İsmail Saib Sencer ’i kaybetmiştik; bu sene de büyük âlim, şair
ve mutasavvıf AbdülazizMecdî Tolun’u kaybettik.
Eski
edebiyatımıza derinden vâkıf ve mutasavvıf olan Abdülaziz Mecdî, ne yazık ki,
yetişmiş tek halef bırakmaksızın aramızdan ayrılan âlimlerimizden ve dîvan
sahibi şarilerindendi.
Şark
kültürüne geniş vukûfu ve Arap, Acem dillerinde şiir yazacak derecede tasarruf
kudretiyle tanınmıştır. Bilhassa Ferîdüddin-i Attâr’ı, Hayyâm’ı, Evhaddüdin-i
Kirmânî’yi, Sa’dî’yi, Mevlânâ’yı, İbn-i Fârız’ı, Mütenebbî’yi, Şeyhulekber’i ve
son zamanlarda tercümesiyle meşgul olduğu Abdülkerîm-i Ceylî’yi bol bol okuyan
ve bize onlardan metin kadar kuvvetli parçalar veren Mecdî, son çalışmalarını
tamamen vahdet-i vücûdfelsefesine hasretmişti.
Müstesna
irfanı, ârifâne nükteleri, velûd kalemi, bilhassa manzum söz iradındaki
hudutsuz kabiliyeti, şaşılacak bir mazhariyet halinde idi.
Rind şair,
“Bedâi’-hâne-i gül-gûn” dediği kainatı baştan başa neşeden ve güzel sevmekten
ibaret sayardı.
“Hüsne
meftûn”, “Çeşm-i siyâh”a meclûb olduğunu daima söylerdi ve bunda da samimi idi.
Birçok
mazmunlarını “Çeşm-i siyâh”tan “Vech-i Maksûd”dan aldı. Bunun için cümleden
âzâd, fakat yalnız hüsnüne esîr olarak yaşadı. Hatta diyebilirim ki; kemâlinden
sık sık bahsettiği Evhadüddîn-i Kirmânî gibi o da yanında güzel bulunmazsa
hakikatten bahsetmezdi.
Son yıllarda mübarek
ellerine titreme ârız olduğu vakit yine kendinden evvel dostlarını ve yarıda
bırakmamağa çalıştığı eserlerini düşündü. “........
safa meknun
safalar gam ile meşhun”
olduğunu çok iyi bilen ârif adam “Bütün asarı feyz kudreti kalbimde .... , Ne gam olmazsa kuvvet dest-ipây-i
nâ-tüvânımda” mısralarıyla bizi
teselliyede
bulunuyor; notlarını dostlarına dikte ettirmek sûretiyle etütlerini ikmâle
çalışıyordu.
Kendini
ilme vermek için çekildiği istiğna köşesinde ve bir veli gizliliği içinde her
zaman istifade edeceğimiz kıymetli tetkikler bıraktı. Bu arada yıllardan beri
dilimize çevirmekle uğraştığı Abdülkerim Ceylî’nin El-însân-ı Kâmil’ini de
bitirmeğe muvaffak oldu.
Üstat
îbdülemin’in Tezkire ’sinde “Fuzalânın ezkiyâsından edîb, nükte-şinâs, letâife,
mehâsin ve bedâyie mâil, melîhü’l-vech bir zât. ” olarak tavsîf ettği Üstat,
hakikaten çelebi hali ve deryâ-dilliliği ile beraber ölümüne kadar belki
ölümünden sonra da güzelliğini muhafaza eden çok sevimli, câzib, beşûş bir
simaya malikti.
Gençliğini
de ilme ve neşr-i maârife hizmetle geçirdi. Balıkesir camilerinde bir halka
va’z ü nasihati, gür sesi, takrirlerindeki talâkat ve belâgat beyanıyla iştihar
etti.
Bir
gazetede “Ferâgat eyleme ömründe halka hizmetten” demiş, dediğini de bizzat
yapmış bahtiyarlardandır. Hayatını insanlara hayırlı olmağa hasretti. Ve
ilminden pek çok gençleri istifade ettirdi.
Mürşid ve
mutasavvıf Mecdî ise, -huzurundan müstefid olanlara- son nefesine kadar
“maârif-i Rabbâniye ” talim etti.
irfan
sâkîliğinden lezzet alır, ledünnî, sofi idi. Felsefî imânını “Sînesi nûr-ı
îmânla müzeyyen olanın zâhir ve bâtını bâtında müheyyâ görünür” akîdesiyle ilân
etmişti.
Cumhuriyete
kadar devam eden mebusluğu, Şurayı Evkaf Reisliği ve Şer ’iye Vekâleti
müsteşarlığı dolayısıyla biraz siyasetle de meşgul olmuşsa da hayatının büyük
bir kısmı maârif ve tasavvuf sahasında geçmiştir. İlmî kemâlini kendi
gayretine, müstesnâ irfânını feyz aldığı Fatih Türbedârı Şeyh Hacı Ahmet Âmiş
Efendi (ölümü 1338 H.) merhûma borçludur. Girit’teki edebiyat hocalığında
okuttuğu edebiyat derslerine dair notları büyük bir cilt içinde toplamışsa da
Aksaray yangınında yandığını kemâl-i teessüfle söylerdi.
“Oldu
İsmail Efendi âzim-i dârü’l-karâr” 1859 mısraını İsmail Saib Merhumun ölümüne
“tarih” düşüren şair, bir dostuna yazdığı mersiyedeki şu mısraı da sanki kendi
hakkında söylemiştir:
“Ağladı
çeşm-i maarif, ağladı ashab-ı dil! ”6
Mecdî’nin
vefatı üzerine gazetelerde neşredilen yazıların yanı sıra bazı dostları
duygularını nazmen ifade etmiş ve bu ölüme tarih düşmüşlerdir. Osman Ergin’in
kitabında yer verdiği[66] bu şiirler şunlardır: [67]
Bir
taraftan gitmede ehl-i hakikat ehl-i hal
Eyledi cAbdülcazîz
Mecdi de işte irtihal
Vakıf-ı
sırr-ı 70 [68] [69]5^l
Ul carif-i vahdet-şinas
Mukteda-yı salikan-ı caşr
idi bi-kil u kal
Nutk-ı
ehlullahı keşf ü şerh ederdi bict-tamam
Al oku İnsân-ı Kâmil
gösterir neyse kemal
Âfitab-ı
feyz-i haktan kalbini pür-nur eden
Başka ‘alemde tulu‘
eyler ebed bulmaz zeval
Cevher-i
‘eşk ile yaran yazdılar tarihini
72Jljdjl J^£^
^j^ J^IS jlj^ıl o! ^^jl
1360
Ahmet Remzî[70]
Neşr-i
füyuz ederken merd-i ‘Aziz-i Mecdi
Tomar-ı ‘ömrü dürdü
yevmü’n-nüşur-ı Hakka
Tevhid-i
hakkta el-hakk bir bahr-i bi-kerandı
Müstagrak oldu gitti derya-yı nur-ı Hakka
İnsan-ı
Kamil ile aşar-ı pür-fuyuzu
Güftar-ı nükte-darı badi
zuhUr-ı Hakka
Sırr-ı
ehadle yazdım tarih-i nokta-darın
74<â^
jj^^ ^^A ıs:ı^
jjj^'^
1360
Ahmet Remzî
Geldi
cilliyyun istikbal için
Makdem-i
pak-i latif-i Mecdiye
GUş
edince rıhletin bi-hUş olup
Hu dedim sırr-ı nazif-i
Mecdiye cÖşr-i kamil çıktı tarihin dedim
1360
Abdülbaki Gölpınarlı[71]
[72]
[73]
Kabetü’l-Cuşşak
metaf-ı ehl-i dil ehl-i fünun
Mazhar-ı eltaf-ı Hakk cAbdülcazîz
Mecdi Tolun
Teşne-gane
ab-ı tevhidi şunarken nagihan
Rıhleti oldu ‘umum
ihvanına dağ-ı derun
Mah-ı şa‘ban-ı şerif
dördü çarşamba günü
Damen-i üstada el
koydukta ah reybü’l-menUn
İrtihal-i hazrete tarih
düşüp ‘Akif dedi 77jjljL s'^
jjj*ll^jc jjâjUl <_ıLa Ob>
1360
İzmir’de Akif
Çıktı
tarih-i mücevher ba-i bismillahtan
1360
İzmir’de Akif
İçti
zehr-ab-ı mematı pek büyük teslim ile
Hazret-i
Mecdi Efendi şahib-i fazl ü kemal
Nokta-i
eşkim döküp yazdım vefatın eyledi 79Ji^jjl s'jâl S'^ j^j^il^l ^J^
1360
Balıkesir’de Uncu Cemil [74] [75] [76]
JU£1I
jj*Jl jA ^.^ a^.'yij^ı J^'j
Ji^j
ji Jj ^a Jaâ 6^'j ^y^' ji—1'[77] [78]
1360
1360
Balıkesir’de Hasan Basri[79]
Hayret
cİlme
fazilete eşi yok bir misal idin
Sen kendi ‘âleminde
cihan-ı kemal idin
Ölmez senin ma‘aşır-ı
‘ilm ü faziletin
Ey ma‘nevi müessiri
‘ilm ü faziletin
Sönmez senin
meşâ‘il-i ‘irfan ü hikmetin
Sen nurusun efâzıl-ı
‘irfan ü hikmetin
Hep hürmet ‘aleminde
yaşarsın bilenlerin
Ya Rab bırakma boş
yerini eksilenlerin
Ferâizci-zâde Osman Faiz
Bütün esrar-ı vahdet mündemiçtir kalb-i
Mecdi’de Çıkar tarih anınçün bak [80]j' ^A 5^ jj$^
Geldi
üçler dedi Mecdiye tarih
85<Ü^ J^IS
jt^jl jj ^^jj£
1360
Üsküdarlı Salim
‘Ârif-i
sırr-ı Hakk agah-ı vücud
Hazret-i
cAbdülcazîz-i Mecdi
İrtihal
etti beka ‘âlemine
Şevk-i
didar ile candan geçti
Buldu
Hakk vuşlatını olmuş iken
Vahdetiyyuna
vücudu merkez
Ruhu
şad olsun olur tarihi 86jcJ is^ ^jjI jj^jj ^-jL
1360[86]
Tahir Olgun[87]
Çok güzelliklerle olmuşken
bu dünya pür-neval
Hiç degişmez bak ne
kanün koydu Rabb-ı zü’l-celal
Cisme göz yummak
mukadder hep zevi’l-ervah için
Hazret-i cAbdülcazîz
Mecdi de etti imtisal
Çalka hizmet kendisince
en büyük arzü idi
Rahm ü şefkat hilm ü
re’l'et onda bulmuştu kemal
Söylemek yazmakla bitmez
çok diger haşletleri
Bir fazilet hüsn-i ahlak
zübdesiydi böyle hal
Ba-huşüş gayet güzel
asarı var eşcarı var
Eylemişti bir zaman
teklif ile de iştigal
Öyle bir üstad-ı kamil
öyle bir ‘arifti ki
Rütbe-i ‘irfanı yüksek
kacbına ermek muhal
Bir mücessem nür-ı
hakktı zulmeti bogmak için
Şıı'lesi aydınlatırdı
‘ufkunu hurşid-misal
Müsta‘idler feyz
alırlardı vücûdundan onun
Gitti hayfa oldu çün
diller bu yüzden pür-melal
Çıktı jl^ <j ‘Ârifi
ta‘zim için tarihe bak
89JUJj| J^lS
jl^jl JS jIj^I ^JJ
1360
Yek mu‘avinle dedim
üstadımın tarihini
Bin dokuz yüz kırkı bir
geçtikçe etti irtihal
1941
Arifî (Kayseri Ziraat Bankası Müdürü Fahri
Bilge)
Ehl-i ‘ilmin muhterem
üstad-ı vala-güheri Fazl ü ‘irfanıyla ihraz eylemişti nik-i nam Kudsiyane
feyz-i irşadıyla nice zatları Vakıf-ı esrar-ı tevhid eylemişti ol hümam
‘Aşrımızda
şeyh-i ekberdir desek layık ana
Çünkü Şeyh’in pek çok
aşarın yazıp etti tamam
Rıhletiyçün söyledi Şalih
Yeşil bu mışra‘ı 90^lL ıj^l.^ı
^^^^^ £j^ Oj^^ <j^ ^.jjS
1360
Güzide
varlığıyla yüksek ‘irfanıyla ‘ilmiyle
Bu zatın zümre-i ebrar
içinde yoktu manendi Güherlerle bezenmiş böyle binde bir gelir tarih 9Y.^
jjjaJİAJO ^Jjj| AÎa. Jl^j
Kozanoğlu Cenap Muhittin
cAbdülcazîz
Mecdi etti cinane rıhlet
Bir cârif-i
ilahi oldu karin-i vuşlet
Yıllarca cilme
meşgul olmuştu ol IJüda-dad
Bir
şalih........ Zühdü verâcdı
haşlet
İnsân-ı Kâmili
tercüme ve şerh edip de
Kaşr-ı taşavvuf içre
gösterdi çok fazilet
Vafir hizmeti var
takdire layık amma
Bunlar için bulunmaz
artık eden vekalet
Fart-ı teessürümden
ettim şu sözlerle feryad
Mâte’l-Culüm
heyhat ey hab-daran-ı gaflet
Düştü dü şeş gibi şu
tarih-i tam Gavsi
92^i-j 4^111 ^JjjI
^A^ jjjalİAJO
1360
Şevket Gavsi
Eyledi cAbdülcazîz Mecdi Efendi irtihal
cÂlem-i lahütun envarında oldu bi-nişan
incizab etmiş idi Sultan-ı baz-ı eşhebe
Nam-ı ‘Abdülkadir
olmuştu ona vird-i zeban
Şıdk ile girdi o kudsi mesleğe pek genç iken
Seyr-i etvar-ı sülüke
eylemişti vakf-ı can
Parladı cilm ü kemali neşve-i ‘irfan ile
Nazm ü nesriyle olurdu
daima gevher-feşan
Cam-ı ‘ışkullah ile rüh-ı bülendi mest idi
Hayretin ezvakını her
hali eylerdi cıyan
Attı mevhüm varlığı erdi fena-yı mutlaka
‘Âkıbet himmet edince Hazret-i Şahib-zaman
Cennet-i didara yükseldi revan-ı enveri
Rehberiydi evc-i acladan
gelen kerrübiyan
Söyledim Sami gönülden ah edip tarih-i tam
93jl^ j^ j^
<^4j 4j ^±ş-a U>jU.
Ne büyük iman çerağıydı Sınırsız ‘irfan
ocağıydı Ma-sivanın tam kaçağıydı ‘Abdükaziz Mecdi’ydi adı
Âmiş’ten almış idi
eli
Muhiddinle İbrahim
Ceyli
En sevdiği iki halili ‘Abdül‘aziz Mecdi’ydi
adı
En harlı ateşli
çağında
Cezbeyle melamet
bağında
Eriyip ağdı gül yanağında ‘Abdükazîz
Mecdi’ydi adı
Nevafil idi rüh azığı
Yok idi onun hiç
yazığı
Hüsn-i mutlakın has aşığı ‘Abdül‘aziz
Mecdi’ydi adı
Neş’esine bulunmaz payan Yar cemalin
görürdü her an
Yoktu onun içün bir güman
cAbdülcazîz
Mecdi’ydi adı
Dinler
mezhepler tarikatlar
Her
çeşit haklar hakikatlar
Ötesine
varan halaş-kar
cAbdülcazîz
Mecdi’ydi adı
Gerçek
kulluk nedir bilirdi
Diline
hep hikmet gelirdi
Zatında
ermişlik belirdi
cAbdülcazİz
Mecdi’ydi adı
Ey
Ölmez artık sen lafı kes
Mahşeredek
dinlenir bu ses
Şakıtır
onu şahib-nefes
cAbdülcazîz
Mecdi’ydi adı
7.12.1941 Muallim Vahyi
Ölmez
O, yetmiş beş seneden beri mütehassir olduğu bir âlem-i feyz-a-feyze
yükseldi. Kudsiyân ile tertîb-i bezm etti. Âlî idi, i’tilâ etti. Sâfî idi, safâ
buldu. Rahîm idi, rahmet gördü. Cemîl idi, cemâle kavuştu. Münevverü’l-kalb
idi, şimdi bir âlem-i nûrda tenezzüh ediyor. Bir bülbül-i ilâhî-nevâ idi, şimdi
bahar içinde bahar görüyor. Binâ-berîn pâ-mâl-i mevt olmadı, müstağrak-ı hayât
oldu.
-jj j-. ;^-J
û Û-J^
-Jj Û-j-> ^-. Û-.
Û-J
Û-. ^j^ j-. jjâj -jj dj^
94-Jj Û ^-^ Ö^ 4^j
îbnülemin Mahmud Kemal înaf5
Mecdî
öğretmenlik yaptığı ve gurbette geçirdiği yıllarda bazı gazete yazıları ve
şiirler yazmışsa da esas eserlerini Mısır’dan döndükten sonra vermiştir. Bu
dönem aynı zamanda onun irşat faaliyetlerine ağırlık verdiği yıllardır.
1920 yılında
şeyhi Amîş Efendi vefat edince, başsız ve tesellisiz kalan müridlerin etrafında
toplanıp kendilerine mürşid olmasını talep etmelerine ilk etapta karşı çıkan
Mecdî, bir süre sonra tıp, hukuk, edebiyat, felsefe, fen gibi çok değişik
alanlardan insanların çevresinde birikmesine karşı çıkamamış ve “Ben
mürşidim diye iddia etmedim, fakat etrafımdakiler beni çok tevkir ettiler”
demesine rağmen sohbetleriyle insanları aydınlatmıştır.[104]
[105] [106]
Osman
Ergin’in verdiği bilgilere göre Mecdî’nin, risale ve kitaplardan oluşan on
dokuz adet eseri bulunmaktadır. Bu eserlerden bir kısmıyla ilgili çalışmalar
yapılmış, büyük çoğunluğuna ise dokunulmamıştır.
Mecdî’nin
eserleri şunlardır:
Osman Ergin,
Mecdî’nin bu isimde bir eseri bulunduğunu, ancak eseri görmediğini, Girit’te mi
yoksa Balıkesir’deki öğretmenlik döneminde mi okutulduğuna dair de bir bilgisi
bulunmadığını söylemektedir.[107]
Mecdî’nin
Girit’te öğretmenlik yaptığı dönemde Hakikat Gazetesi’nde de yayınladığı ders
notlarından oluşan eseridir.
Mecdî 1908
yılında hiçbir kaynaktan faydalanmadan hazırlamayı düşünerek bu eseri yazmaya
başlamıştır. Müellif insanın mâhiyetini ele aldığı eseriyle ilgili, “insandan,
kâmilinden, mâhiyet-i ahlâkiyesinden, ahvâl-i rûhiyesinden, bi ’l- münâsebe
kâinattan bahsedeceğim” demektedir.[108]
Ancak Mecdî, bu eserini 15 sayfa kadar yazdıktan sonra tamamlamamış, yıllar
sonra da bir talebesine “Al şunu sen tamamla!” diyerek vermiştir.[109]
Mecdî’nin Mısır’dan döndüğü sıralarda yazdığı bu eseri, Sebilü’r-reşâd
Mecmua’sında yayınlanmıştır. Altı bölüm halinde neşredilen eserin ilk üç bölümü
Inneme ’l-Mü’minûne Ihvetün başlığıyla, sonraki üç bölümü ise Âlem-i
İslâm ’da Esbâb-ı I’tilâ ve Inhitât başlığıyla yer almıştır.[110] Eserde İslam’ın siyâsî,
felsefî ve ahlâki konuları ele alışı değerlendirilmiştir.
Mecdî, yarım bıraktığı Insân-ı Kâmil isimli eserinde ele aldığı
konuları Arapça olarak yazdığı bu çalışmasını da tamamlamamıştır. Bu eser Osman
Ergin’in şahsî kütüphanesinde bulunmaktadır.[111]
Mecdî’nin bazı tasavvufî meseleleri nazmen ele aldığı eseridir. Osman
Ergin’in kendisinde olduğunu söylediği eserin başka nüshası bulunmamaktadır.[112]
7. Amerika’dan
Sorulan Suallere Cevaplar
Mecdî’nin dinî konuların ele alındığı bir ansiklopediye konmak üzere
sorulan 15 konu ile ilgili verdiği cevaplardan oluşan eser, müellif tarafından
bir saat içerisinde, herhangi bir kaynağa başvurmadan hazırlanmış, ancak
tercüme ettirilip gönderilememiştir. Osman Ergin yayınlamak üzere sakladığını
söylediği bu eseri neşredememiştir.[113]
8. Hakîkat-i
İnsâniye Tercümesi
Celâlüddîn
ed-Devvânî (ö. 908/1502)’ye ait olan küçük bir Arapça risâlenin tercümesidir.
Osman Ergin “küçük, fakat manası ve kıymeti büyük” dediği eseri yayınlayacağını
söylemesine rağmen neşretmemiştir.
Muhyiddîn
İbnü’l-Arabî’ye ait olan eserin tercümesidir. Eserde Hz. Muhammed’e yapılan
tazimler ele alınmıştır. Osman Ergin’in yayınlayacağını söylediği eser
neşredilmemiştir.
Mecdî’nin
eksik bıraktığı eserlerinden olan bu çalışması İsmail Gelenbevî
(ö.1205/1791)’nin eserini tercüme mahiyetindedir. Mecdî, eserin mukaddimesinde
vahdet-i vücût meselesini ele almış, ancak üzerinde çalıştığı yazma nüshanın
eksikliklerinden ötürü çalışmayı bırakmıştır. Osman Ergin eksik olmasına rağmen
bu çalışmayı yayınlayacağını söylemektedir,[114]
ancak eser neşredilmemiştir.
11. Istılâhât-ı
Sûfiye Tercümesi
Seyyid Şerif
Cürcânî (ö. 816/1413)’nin Ta’rifât isimli eserinin tercümesidir. Tasavvufî
kavramların ele alındığı bu eser Abdurrahman Acer tarafından latinize edilip
yayınlanmıştır.[115]
Abdülkerim el-Cîlî (ö. 832/1428)’ye ait olan eserin tercümesi olan
çalışma, Arapça aslıyla birlikte Varlık Mertebeleri ismiyle yayınlanmıştır.[116]
13. Tecelliyât-ı
İlâhiye Tercümesi
Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’nin Kitâbü’t-Tecelliyât isimli eserinin
tercümesine başlayan Mecdî’nin ömrü vefâ etmemiş, çalışma bu yüzden yarım
kalmıştır.
14. Kitâbü’l-Ma’rife
Tercümesi
Muhyiddîn İbnü’l-Arabî’ye ait olan bu eserin tercümesi de Mecdî’nin
vefatından ötürü yarım kalmıştır. Ancak çalışma daha sonra Hüseyin Şemsi
Ergüneş tarafından tamamlanarak Marifet Kitabı ismiyle yayınlanmıştır.[117]
Abdülkerim
el-Cîlî’ye ait olan eserin tam adı el-Insânü’l-Kâmil fî Ma’rifeti’l- Evâhir
ve’l-Evâikdir. Mecdî’nin en önemli eseri kabul edilen bu tercümeyi Selçuk
Eraydın, Ekrem Demirli ve Abdullah Kartal birlikte yayına hazırlamışlardır.
Eseri yayına hazırlayanlar önsözde Mecdî ve çalışmasıyla ilgili şunları söylemektedirler:
“Son devir önemli mutasavvıf ve edîblerinden birisi olan Abdülaziz Mecdî
Tolun, 1937 yılında tasavvuf tarihinde büyük ehemmiyeti olan bu klasik eseri
tercüme ederek, hem Türkçeye hem de tasavvuf kültürümüze önemli bir katkı
sağlamıştır. Osman Nuri Ergin, mütercimin tercümeye başlamadan önce İstanbul
kütüphanelerinde bulunan eserin yazma nüshalarını incelediğini, hiçbirisini
sıhhatli ve güvenilir bulmadığını, bunlardan yaklaşık on nüshayı kullanarak
tercümede esas olacak özel bir metin meydana getirdiğini belirtmektedir.’’”103
Mecdî’nin
1884’ten 1941 yılının Ağustos ayına kadar yazdığı şiirlerinin yer aldığı divanı
ile ilgili ayrıntılı bilgi, tezimizin ikinci bölümünde verilecektir.
Abdülaziz
Mecdî ile ilgili yapılmış çalışmalar oldukça kısıtlı ve birbirini tekrar eder
mahiyettedir. Bu çalışmalar içerisinde şairin şiiri ve sanatı ile ilgili
bölümler ise çok az yer kaplamaktadır. Bu sebeplerden ötürü Mecdî’nin edebî
şahsiyetini değerlendirirken elimizdeki en önemli kaynak, kendi Divan”ı
olmaktadır.
Çalışmamızda,
şiirlerinden hareketle Mecdî’nin edebî yönü tahlil edilmiş, divan edebiyatının
inceliklerine vukûfiyeti, aruza hâkimiyeti değerlendirilmeye çalışılmıştır. “Fuzalânın
ezkiyâsından edîb, nükte-şinâs, latâife, mahâsin ve bedâyie mâil,
melîhü’l-vecih””19 bir kişi olarak tanınan Mecdî’nin, “âşıkâne
ve mutasavvıfâne olan manzumeleri bu tarzı şiirin muvaffakiyetli
örneklerinden”” kabul edilmiştir. “Âlim, zekî, şâir, üstün dirâyet ve
firâset sahibi, gördüğünü tesir altında bırakan”” bir kişiliğe sahip olan
müellif, melâmî-meşrep kişiliğiyle de dikkatleri çekmiştir.[118]
[119] [120]
Öğrencilik
yıllarında şiir yazmaya başlayan Mecdî, hocası Fahrî Efendi’nin vefatı üzerine
ilk şiirini yazdığını Mâcerâ-yı Hayât başlıklı mesnevisinde yer alan şu
mısralarda söylemektedir:
‘Ömrümde birinci nazm-ı eşcar
Fevtinden eder teellüm izhar
Hep mevt ile girdiler zemine
Rahmet ede Hakk mucallimîne (M. 3/118-119)
Ancak şair burada bahsettiği şiirini divanına almamıştır. Bunun dışında
tespit ettiğimiz en eski tarihli şiir 9 Kânunusani 1302 (21 Ocak 1887) tarihli Karesi
Gazetesi"nde neşredilen Ali Haydar Bey’in Gazeline başlıklı
naziredir. Mecdî gazeteye gönderdiği pusulaya şunları yazarak şiirinin
yayınlanmasını talep etmiştir:
“56 numaralı muteber gazetenizi mütâlaa ederken gözüme Ali Haydar
imzalı bir gazel ilişti. Kemâl-i dikkatle kıraat olundukta, hakikaten bir
şâir-i âteş-zebânın dihân-ı hikmet-beyânından çıkmış bir gazel-i bî-bedel
olduğu anlaşıldı. Hem ne kadar bu meydanın fürsânından değilsem de nâzım-ı
müşârün ileyhin affına mağrûren tanzîrine cür ’et eyledim. Tab’ıyla minnettâr
buyurursunuz emel-i kavîsindeyim. ”[121]
Şiirin ilk ve son beyitleri aşağıda yer almaktadır:
Bakanlar kaddine reşk-aver-i kadd-i şanev-ber der
Çıramın seyr edenler nev-nihal-i
naz-perver der (G. 18/1)
Kime baksan alırsın canını andan içün Mecdi
Gönül razi değil amma yine şüh-ı
sitem-ker der (G. 18/5)
Abdülaziz Mecdî şiirlerinin bir kısmını Karesi, Mahfil, Mürüvvet,
Hakikat, Mekteb gibi gazete ve dergilerde neşretmiştir. Çocukluk sonrası
hayatını üç devrede ele alan şair, 1301-1318 (1885/1886-1902/1903) arasına Birinci
Hayat Devri, 13181328 (1902/1903-1912/1913) arasına Birinci İntibâh
(Uyanış), 1328 sonrasına ise ikinci İntibâh adını koymuştur. Mecdî’nin
hayatındaki değişiklikler, şiirlerini doğrudan etkilemiştir. İlk dönem
şiirlerinde daha çok hayatın zorlukları, anne-babaya hürmet, dünyevî aşk gibi
konuları işleyen şair, ikinci döneminde Müslümanların içinde bulunduğu
zorlukları ele almış, bunlardan kurtuluşun çareleri için kafa yormuştur. Üçüncü
dönemindeki şiirleri ise neredeyse baştan sona tasavvuf! konular ve ilâhî aşk
temalıdır.
Mecdî son şiirini vefatından yaklaşık üç ay önce 8 Mayıs 1941 tarihinde
yazmıştır. Urûc ile Rücû Arasında başlıklı bu şiirin ilk ve son
beyitleri şöyledir:
Gir gönlüme de dinle naşıl nale-güzînim
Feryadını sessiz çıkaran merd-i
metînim (G. 72/1)
Mecdî gibi ser-mest-i şafa yar ile gönlüm
Hicranla degil vuşlat ile
nale-güzînim (G. 72/8)
Müellif nüshası olarak elimizde bulunan yazma eserin ilk sayfalarında
edebiyat ve şiir hakkındaki görüşlerini ifade eden şair şunları söylemektedir:
“Hadîs-i Şerîf
4*^.1jLilI J* (jjj /
Sözün ba‘zı
sihr, şi‘rin ba‘zı aksamı hikmetdir.
Yacnî
söz olur ki tefsiri i‘tibariyle sihirdir. Şi‘r vardır ki mazmunu i‘tibariyle
mahz-ı hikmetdir.
Şi‘r: Bilmek
macnasına şucürdan melhuzdur, parlak fikirleri, parlak
ifadeleri eamic olan manzum sözlere ıtlak olunur.
Mesela cazamet-i
ilahiyeyi tasvir hususunda Şinasi merhumun:
Hakk Te‘ala ‘azamet ‘aleminin padişahı
La-mekandır
olamaz devletinin taht-gahı
IJaşdır zat-ı ilahisine mülk-i ezeli
Bi-hudud anda olan kevkebe-i lem-yezeli
Eser-i hikmetidir yerle gögün bünyadı
Tolu boş
eümle yed-i kudretinin ieadı
‘izzet ü şanını takdis kılar eümle melek
Egilir
seede eder piş-i eelalinde felek ilh. demesi gibi.
Edebiyat tacbîri
daha ‘umumîdir Şi‘r gibi manzumane mahşuş olmayıp nesre de şâmildir. Elfaz ve
kelimatdan ‘ibaret olan lisanlar ne kadar müte‘addid olursa olsun kalbdeki
ma'na vahid olduğundan her lisanda edebiyyat ve şi‘r olmak zarurîdir.
Türklerin pek
çok meşhur şa'irleri vardır.
Meşhur Mevlid
şahibi Süleyman Dede, Yunus Emre, Bakî, Nef'î. Fuzulî, Sabit, Nailî-i Kadîm,
Nabî, Sünbül-zade Vehbî, Nedîm, Şinasî, Kemal, Recaî-zade Ekrem gibi..
Şa'irlerin mecmu‘a-i eş‘arına (Dîvan) derler.
Şa'irlerin teracim-i
ahvalini yazan kitablara (Tezkire) denir.
‘Arabların
İmruu’l-Kays’ına, ‘Acemlerin (Firdevsî)’sine İngilizlerin Şekspîr’ine, Yunan-ı
kadîmin Omeros’una karşı bizde gösterilecek şa'ir olsa olsa NefTdir. Mesela
Firdevsî’nin: Şeh-name’si kadar muhteşem bir eseri yoksa da ‘azamet-i taşavvur
ve vüs‘at-i hayal i'tibariyle Nef'î hakîkaten la-nazîr bir şa'îrdir.”[122]
Mecdî şiiri
bir araç olarak kabul etmiş ve fikirlerini insanlara ulaştırmada etkili bir
şekilde kullanmıştır. Sûfî bir şair olmasının etkisiyle genellikle herkesi
ilgilendiren konuları işlemiş, vahdet-i vücûd başta olmak üzere tasavvufun zor
meselelerinin anlaşılması için çaba harcamıştır.
Dost
meclislerinin vazgeçilmez isimlerinden olan şairimiz, söylediği şiirlerle
birçok kişinin tasavvufî kavramlara aşina olmasını sağlamıştır. Genellikle
eğitimli insanlardan oluşan çevresi, şaire saygıda kusur etmemiş, onu adeta
mânevî bir önder kabul etmişlerdir.
Edebiyat muallimliği yapmasının etkisiyle eski şiire vâkıf olan
Mecdî’nin şiirleri '“güzel ve emsâline fâik”11 kabul
edilmiştir. Arapça ve Farçayı ileri derecede bilen şair, bu iki dilde şiirler
yazmıştır. Türkçe şiirlerinde ise dili başarılı bir şekilde kullanmış, ağdalı
bir üsluptan kaçınmıştır.
Mecdî’nin şiirlerinde öne çıkan özellikleri şöyle sıralayabilliriz:
Şair meramını anlatmak için sade bir Türkçe kullanmış, birçok şiirinde
sözü dolaştırmadan amacına ulaşmaya çalışmıştır. İnsanların dünya ve ahiret
mutluluğuna kavuşmalarına aracılık etmek, onlara Allah’ı ve sıfatlarını anlatmak,
Hz. Muhammed’in vasıflarını öğretmek gibi ulvî duygularla kaleme aldığı
şiirlerinde süslü ve sanatlı cümleler kullansa bile ağır bir dilden
kaçınmıştır:
Kalbim dil-i racnâ gibi ser-mest-i
hakikat
Mecdi ne sacâdet
Tekrar ederim şubh u mesâ hamd u senayı
Bildim
o Hûda’yı (G. 104/9)
Nedir Âdem nedir Havva nedir şeytân ile ğavğa
Bu cayniyyet bu ğayriyyet ile dolmuş
bûtûn dûnyâ
Şıfatı az esâsından kalır yek-pâre bir sevdâ
O sevdadır derûn-ı dilde hubb-ı Halık-ı yekta
Şûûnat-ı cihanda berk urur esrar-ı gûn-a-gün
113
İbnû’l-Emin Mahmud
Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, c. III, s. 1280.
Fakat
bahtım benim eltaf-ı pür-envar ile meşhun
Mecdî’nin şiirleri okuyucunun sıkılmadan, büyük bir zevkle
okuyabileceği mahiyettedir. Şair, duygu ve düşüncelerinin insanlarda karşılık
bulması için âhenge önem vermiştir. Şiirlerde kendini hissettiren sohbet havası
sayesinde akıcılık gerçekleşmektedir.
Beşer şerden değil hali deyip beyhude tacn
etme
Kerem-karanı vardır halk için imdada gelmiştir (G.
24/2)
Söyle amade durur südde-i babında dilim
Söyle müştakınım ey kıble-i cirfan söyle
(G. 93/3)
Jüda Jüda diye feryad eder rebab-ı derUn
Şada-yı Hakk’ı işit gel benim rebabımdan (G. 73/10)
Aldığı tasavvufî terbiyenin etkisiyle gönlünün ihlaslı bir tercümanı
olan Mecdî, bu sayede şiirleriyle başka sinelere de girebilmiştir.
Düşündüm şulha caid devri ben beyt-i
hayalimde
Kalemden oldu Mecdi tarz-ı şicr-i
dil-güşa peyda (G. 2/10)
Gam-küsarım yok benim Mecdi bu gurbet-hanede
Şi‘r
ile gamdan dil-i suzanı azad eylerim
Hak aşığı ve hakikat yolcusu olan şairimizin, hayatı boyunca uğruna
mücadele verdiği bu kavramlar, şiirlerinin de vazgeçilmez nitelikleri
arasındadır.
Hakikat sırr-ı ‘ulvidir yetişmez halline kudret
Fakat sözdür yine idrâk-ı ‘ulviyyâta bir âlet (T.
4/17)
Dersin bu mecazında hakikat görünürse
Ma‘na-yı şahihi ile Mecdi’ye inandım (G. 66/7)
Magz-ı Kurbanı beyan etmek içün ey Mecdi
‘Akl-ı furkan arıyor kalb-i serair-danım (G. 70/7)
Arif olmanın ancak ilim sahibi olmakla mümkün olacağını söyleyen Mecdî,
şiirlerini ilmî bir zemînde yazmıştır. Bilimsel gerçekliklere aykırı beyânı
bulunmayan şair, aynı zamanda hurafelere karşı bir savaş yürütmüştür.
Zerre düşse ‘ilm-i Mevla’dan eger bir kemtere
Kalbinin her zerresi bir meş‘al-i ‘irfan olur (G.
38/2)
Tecelli-sâz olur bin Tura envâr-ı kemâlâtın
Cihân-ı ‘ilme Mecdi sen gibi bir âşinâ geldi (G.
99/9)
Cehl-i mutlak perde çekmişdir cama-yı
kalbine
Kim ki Mevla’dan ledünni ilm ü cirfan
istemez (G. 45/2)
"Insân-ı kâmil olan enbiyânın kalbine gelen vahiy ve evliyânın
kalbine gelen ilhâm Hak’tan gelmektedir ve bunlar Hak’tan hikmettir”™
şeklindeki bir düşünceye sahip olan Mecdî, şiiri de hikmet olarak görmektedir.
îlhâma açık sinelerin etkili şiir söyleyeceği kanaatini taşıyan şair, bazı
şiirlerinde buna vurgu yapmaktadır:
Muvakkattir cihanın cümle hali ber-devam olmaz
Bu söz ilham u iclam-ı Çüda’la yada
gelmiştir (G. 24/22)
Maşdar u mevrid-i ilham-ı Huda’yım Mecdi
Sırr-ı mahşüş ile dil-beste-i
peyman olalı (G. 101/7)
Düşün dikkat ile her yazdığım güftarımı Mecdi
IJüda tevfikidir hâmem
benim rühu’l-beyan söyler (G.
37/10)
114
Olgun, AbdülazizMecdî
Tolun’unHayatı, Eserleri ve Tasavvufı Görüşleri, s. 93.
Sezgi, ruhî tecrübe ve mânevî yolla elde edilen bilgi[123] anlamına gelen irfan kavramı,
Mecdî’nin dünyasında önemli bir yere sahiptir. Mecdî’nin şiirleri genellikle
âşıkâne ve ârifâne duygularla yazılmıştır.
Cehl-i mutlak perde çekmişdir camâ-yı
kalbine
Kim ki Mevlâ’dan ledünni ilm u cirfan
istemez (G. 45/2)
Hem-pâye-i pirân olup tenvîr-i cirfân
eyledin
Olsa revâdır merkadin ruh-süde-i ehl-i şafâ (G. 3/2)
Sözlerim âvize-i çarh-ı kebüt olsun benim
Zâhir olsun bâtın-ı cirfân
cîrfân üstüne (G. 94/10)
Mecdî’nin hayatında aklın ve akılcılığın önemi büyüktür. Özellikle
hayatının ilk iki döneminde bu yönüyle bilinen şair, tasavvufa intisap ettikten
sonra da bu özelliğini tamamen yitirmemiştir. Onun şiirleri akla ve zekaya
övgülerle doludur. Aynı zamanda o, fen ve medeniyet gibi şiirin de akıl ve zeka
sayesinde etkili olabileceği inancındadır.
Zekâ meftünuyum cânân odur vicdâna cirfâna
Lisânımla benim âsârını inşâda
gelmiştir (G. 25/6)
Zeka bir nur-ı kudsidir müvellittir füyuzatı
Zekâ erbabı halk-ı calemi irşada gelmiştir (G. 25/7)
Yeni ve
orijinal şeyler üretilmeyecekse eskilerin söylediklerini tekrar etmekle bir
yere varılamayacığını söyleyen şair, kendi şiirinde de buna dikkat etmiştir.
Bikr-i fikr ister gürUh-ı şacîran Mecdi gibi
Köhne tarz-ı şicr ile fikr-i perişan
istemez (G. 45/7)
Şair cezbe,
istiğrak gibi tasavvuf! halleri yoğun bir şekilde yaşamasının etkisiyle
şiirlerini genellikle coşkulu bir şekilde söylemiştir.
Terennüm-saz idi bülbül çemen-zar-ı feşahatde
Onu Mecdi gibi bir şacir-i cUşana benzettim (G. 64/8)
Bakıp da zahir-i Mecdi’ye şanma mahzundur
Doğar içinde güneşler onun meserretten (G. 80/1)
Mecdî her
ne kadar şekilden çok manaya ehemmiyet verse de ifadelerin şeklen de güzel
olmasına dikkat etmiştir.
Cemal-ara-yı efkar olsa Mecdi çok mudur şicrim
Cemâl-i dilberim pirayedir hüsn-i beyanımda (G. 91/10)
Âh edip Mecdi lisanımdan dedi ruh-ı Nedim
Bende de böyle nevalar güft u gular var idi (G 96/8)
Ey sinesi müştak-ı Hak
Yazdım sana ince sebak
Aç dideni gel nura bak[124]
Sönmez çerağı öyle yak (Mr. 10/1)
2. Şairin Kendi
Şiirini ve Şairliğini Değerlendirişi
Mecdî birçok şiirinde mütevâzı bir duruş sergilemektedir. Kendisini
aciz, zayıf, pür-kusûr olarak niteleyen şair, bütün bu eksikliklerine rağmen
Allah’ın çeşitli lütuf ve ihsanlarına nail olmak için yalvarmaktadır.
Mecdi söz ile hall-i hakayık edemezsin
Hak lütfuna vabeste olur keşf-i hakikat (G. 13/11)
Elbette olur mazhar eltaf-ı cazîme
Mecdi gibi bir cabd-i perişan unutulmaz
(G. 44/10)
Bazı
şiirlerinde ise Mecdî bilgisi, şiir söyleme kabiliyeti, eğitimciliği gibi
Allah’ın kendisine lütfettiği hususlardan ötürü kendisini övmektedir:
Mest olur büy-ı kelamımla gönüller Mecdi
Gül şaçar sözleri her sinesi gül-zar olanın (G. 57/8)
Tecelli-saz olur bin Türa envar-ı kemalatın
Cihan-ı cilme Mecdi sen gibi bir aşina geldi (G. 45/2)
Çok mudur Mecdi olursam vecd ile mest-i müdâm
Lutf u ihsân eyledi cânân-ı câli-şân bana (G. 5/7)
Oldu meftünun senin Mecdi-i culviyyet-güzin
Fahr içün kâfi bu ey cânân-ı câlî-şân
sana (G. 6/5)
Kandil-i ilahi gibi mihrab-ı cihana
Mecdi aşılan şems-i cihan-ı digerimdir (G. 34/7)
Mecdi kaleminden dökülen şicr ile şevki
Ölsem de kalır şöhret-i caşkım ile nâmım (G. 71/10)
Mecdî hayatı boyunca hep dili
etkili bir şekilde kullanmayı gerektiren işlerle uğraşmıştır. Bir dönem
öğretmenlik yapan şair, sonra ticaretle meşgul olmuş, bunu mebusluk takip
etmiştir. Tasavvufa intisabıyla birlikte de insanlara Allah’ı anlatmayı
kendisine vazife edinmiştir. Konuşmadan ve anlatmadan yaşayamayacağını şair şu
dizelerde dillendirmektedir:
Kimin dilinde ziyâ-pâş olursa isticdâd
Kemâle doğru o dil incizâbsız yaşamaz
Kitab-ı câlemi tedkik eden başiret-kâr
Dalâli terk eder elbet kitâbsız yaşamaz
Hayât-ı milleti te’min eden macârifdir
Füyuz-ı bâğ-ı cihân âfitâbsız yaşamaz
Niçün sükuta mülâzım şefâh-ı gül rengin
Bu bezm-i ünste Mecdi hitâbsız
yaşamaz (G. 42/4-5-6-9)
Mecdî için
şiirin kalıpları çok önemli değildir. O, öncelikle manaya ehemmiyet vermiş,
meramını daha etkili ifade edebileceğine inandığı durumlarda şekil bilgisinin
koyduğu sınırları hiç çekinmeden aşabilmiştir.
Divan
şairleri uzun gazel yazmayı pek tercih etmemesine rağmen Mecdî, dokuz gazel-i
mutavvel yazmıştır. Çok sayıda gazel yazan şair, alfabedeki tüm harflerden
gazel vermek için bir gayret sarf etmemiş, on beş harften hiç gazel
yazmamıştır.
Mecdî, murabba, muhammes ve müseddeslerini yazarken klasik kafiye
kalıplarına çok dikkat etmemiş, birçok şiirinde bu kalıpların dışında kafiyeler
kullanmayı tercih etmiştir. Bunun yanı sıra şarkılar genellikle 3-5 bend
yazılmasına rağmen, Mecdî’nin şarkıları ikişer bendden oluşmaktadır.
Mecdî eski
edebiyatı tüm incelikleriyle bilmektedir. İlk gençlik yıllarından itibaren şiir
yazmaya başlayan şair, Fuzûlî, Nef’î, Nahîfî gibi büyük şairlerin şiirlerini
çokça okumuştur. Aynı dönemde yaşadığı Mehmet Akif, Muallim Nâcî, Ziya Paşa,
Ali Haydar Efendi, Ali İffet, Ayaşlı Şakir gibi isimlerin bir kısmını yakînen
tanıma fırsatı bulmuş, bazılarını da eserlerinden takip etmiştir.
Yetiştiği
nezih muhitin etkisiyle şiire meraklı olan Mecdî, kendine has bir üslûp
geliştirmiştir. Ancak bu tarzın oluşmasında doğrudan veya dolaylı olarak çok
sayıda şairin etkisi olmuştur. Divanı incelediğimizde üslûbu itibariyle bazı
şairleri doğrudan anımsatan şiirler görebilmekteyiz. Bunlardan birkaçını burada
karşılaştırmalı olarak ele alacağız:
Mecdî,
Bağdatlı Ruhî’nin Terkîb-i Bend-i Hikmet-engîz ü Hakâyık-âmiz ki
der-Dârü’s-Selâm-ı Şâm-ı Cennet-Meşâm Vâki ’ Şud Sene 1014 terkîb-bendinde
yer alan Dünyâ ana degmez ki cefasın çeke âdem[125] mısraını nakarat
olarak kullandığı 4 bendlik bir murabba yazmıştır. Bu şiirin son bendi
şöyledir:
Âlâmı süruru kederi cümlesi zail
Şehd-âbe deyip şunduğudur zehr-i helâhil
Erbab-ı nüha neşh ederek hep bunu kail
“Dünyâ ana degmez ki cefasın çeke adem” (Mr. 4/4)
Mecdî’nin
Konya’da bulunduğu dönemde yakından tanıdığı ve birçok yönüyle kendisinden
etkilendiği bir isim olan Ayaşlı Şâkir Efendi, Düşündüm redifli 184
bendden oluşan bir murabba yazmıştır.[126]
Aynı redifi kullanarak 114 bendlik bir murabba yazan Mecdî, bu şiirinde
Şâkir’in kullandığı mazmunları aynen tekrarlamış, gerek şekil gerekse de
muhteva bakımından birbirinden ayırt edilemeyecek bir eser meydana getirmiştir.
Aşağıda yer alan ilk üç bend Ayaşlı Şâkir’in, sonraki üç bend ise Mecdî’nin
şiirinden alınmıştır:
Bir gün oturup hilkat-i eşyâyı düşündüm
Ol mes’ele-i müdrike-fersâyı düşündüm
Halk ile Hakk’ı lafz ile ma’nâyı düşündüm
Hestî-i âdem-gâhı o feyfâyı düşündüm[127]
Tasdîa da olsam mütecâsir ulemâyı
İknâ edemem eldeki hüccetle hocayı
Gözden geçirip cidde-yi seylânı semâyı
İlk cilve-geh-i Âdem ü Havvâ’yı düşündüm[128]
Etmekle nüfûs üzre zekâ meyli tesaltun
A’kalleri etmiş beşeri sevk-i temeddün
Karşımda zerâdişt ile zend etti temekkün
Konfüçyüs’ü
Fohi’yi Buda’yı düşündüm[129]
Bir gün oturup matlab-ı aclâyı düşündüm
Cüşiş-geh-i envar-ı tecelliyâtı düşündüm
Taczim ile esmayı müsemmâyı düşündüm
Takdis ile tevhid ile Mevlâ’yı düşündüm (Mr. 9/1)
İnsan yine insanla eder neslini rüşen
Bilmem ne zaman oldu bunun aşlı müzeyyen
Mazileri tacmik ederek fıtrat içinden
Mahşül-ı kıdem Âdem ü Havva’yı düşündüm (Mr. 9/13)
Allah’ı beşer kütle-i eşyada ararken
Meşhüd-ı cuyün olmadı bir dide-i rüşen
Edyan-ı kadime geçerek hep nazardan
Konfüçyüs’ü Zerdüşt’ü Brehma’yı düşündüm (Mr. 9/19)
Mecdî
özellikle Mısır’da bulunduğu dönemde yazdığı şiirlerde, Osmanlı’nın içinde
bulunduğu vahim durumu ele almıştır. Aynı dönemde Mehmet Akif’in söylediği
şiirlerin muhtevası da aynıdır. Mecdî, Akif’e olan hayranlığını değişik
vesilelerle dile getirmektedir. Hatta hasta olduğu ve şiir yazamadığı dönemde
Akif’in dilinden bir münacat kaleme almıştır. Şairimiz, Akif’in iyi bir
takipçisidir. Bu yüzden Mecdî’nin şiirlerinde Mehmet Akif’in üslûbuna sıkça
rastlamaktayız.
Aşağıda yer alan ilk üç beyit Akif’in, sonrasındaki üç beyit ise
Mecdî’nin şiirinden alınmıştır:
Evler tünek olmuş, ötüyor bir sürü baykuş
Sesler de: “Vatan tehlikedeymiş... Batıyormuş!”
Lâkin, hani, milyonları örten şu yığından
Tek kol da “Yapışam.” demiyor bir tarafından!
Sâhipsiz olan memleketin batması haktır
Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır.[130]
Müntebih olmadı hâlâ yine millet acırım
Her ne
eylerse bize bizdeki cudvân eyler
Dâhili böyle cadâvet olacak mı dâim
Hâlimiz
dostu degil düşmeni giryân eyler
Acı Allâhım acı hâline cüşmânlıların
Bu gidiş yoksa bizi hâk ile
yeksân eyler (G.
36/22-23-24)
Mecdî
divanında beşi gazel, ikisi kaside, biri kıt’a olmak üzere sekiz adet nazîre
yer almaktadır. Şair, Ali İffet ve Ali Haydar Bey’e ikişer, Sivaslı şair
Fazlullah’a da bir nazîre yazmıştır. Fuzûlî’nin Su Kasidesine iki nazîre
yazan Mecdî, bir kıt’asına Nazîre başlığı koymuş ama kime yazıldığını
söylememiştir. Muhteva ve vezninden hareketle Ziyâ Paşa’ya yazılmış olabileceği
kanaatine vardığımız kıt’anın bazı beyitleriyle Ziya Paşa’nın terkîb-bendindeki
ilgili bölüm şöyledir:
Bed-asla necâbet mi verir hiç üniforma
Zer-düz palan ursan eşek yine eşektir
Bed-mâye olan anlaşılır meclis-i meyde
cİşret güher-i âdemi temyize mihektir[131]
insandaki insanlık olur cilm ile haşıl
Câhil olanın mertebesi rütbe-i hardır (Kt. 12/2)
Bed-hüy olur elbette cehalette kalanlar
Ahlâkı mühezzeb edecek feyz-i hünerdir (Kt. 12/4)
Ali Haydar Efendi,
Karesi Gazetesi’nin 1 Nisan 1303 (13 Nisan 1887) tarihli 56. sayısında bir
gazel neşretmiş, aynı gazetenin 22 Nisan 1303 (4 Mayıs 1887) tarihli 59.
sayısında ise Mecdî Efendi bu şiire bir nazîre yazmıştır. Bu gazeller aşağıda
yer almaktadır:
Ali Haydar
Efendi’nin Gazeli:
Nigah-endaz olanlar kamet-i zibana carcar der
Leb-i la‘lin bilenler gıbta-bahş-ı ab-ı kevser der
Seni bir vech ile halk eylemiş IJallak-ı calem ki
Gören hüsnün te‘ali şana ah-ı ekber der
Çeker ‘aşıkların her kil u kal-i bahs-i zülfünden
Görünce rüyunu hayran olup da bedr-i enver der
Aman çatma gazabla kaşların berk-i sehab-asa
Kıyametler kopartırsın ki ‘alem rüz-ı mahşer der
Edenler Haydar’ınla piç ü tab-ı kakülün tavşif
Dem-a-dem genc-i hüsnü bekliyor bir hayl-i ezder der[132]
Mecdî’nin Gazeli:
Bakanlar kaddine reşk-aver-i kadd-i şanev-ber der
Hıramın seyr edenler nev-nihal-i naz-perver der
Görenler vech-i ziba-yı cihan-piranı ey canan
Şaşup ya mah-ı ‘alem-tab ya mihr-i münevver der
Senin vaşf-ı müjende muhtelif ‘uşşakın akvali
Kimi bir nize-i hunin kimi hun-riz-i hançer der
O zülf-i tar u marın müşke benzetmez idim amma
Ne çare fenn-i nazmın kamilanı zülfe canber
der
Kime baksan alırsın canını andan içün Mecdi
Gönül razı degil amma yine şUh-ı sitem-ker der
Şairimizin, Fuzûlî’nin Su Kasidesine nazîre olarak yazdığı
şiirlerle ilgili ayrıntılı bilgi, çalışmamızın inceleme bölümünde yer
almaktadır. Tekrara düşmemek için o bilgileri buraya nakletmedik.
Ali İffet Bey, Mecdî’nin yakından tanıdığı şahıslardandır. Mecdî
Efendi’nin divanında Ali İffet’e nazîre olarak yazılmış iki şiir bulunmaktadır.
Aşağıda iki şairin de şiirleri yer almaktadır:
Ali İffet’in Gazeli:
Olunca hak-i derin gülşeni mezar bana
Dokunmuyor elem ü derdi rUz-gar bana
O rütbe etti gönül derd u gamla istinas
Ki zevk u neş’e verir ah ah u zar bana
IJabir olur mu gönül kahr u derd-i sevdadan
CünUn-ı caşk cenan verdi Kird-gar bana
Tenezzül eylemem encam-ı bağ-ı rıdvana
Füyüz-ı caşkm iken yar-ı dil-şikar bana
Beni sever bunu her hali gösterir amma
Nedendir eylemiyor zalim aşikar bana
Çıramı cilvesi nazı beni yaşatmayacak
Haram kıldı hayatım o işve-kar bana
IJıııüşa geldi yine tabc-ı pakin ey cİffet
Bu nazm-ı müntahabı kıldı yadigar bana[133]
Mecdî’nin Gazeli:
Tebessüm etmese de rüy-ı rüz-gar bana
Güler kerem ile her an cemal-i yar bana
cAta-yı Hak’la hakiki muhat-ı eltafım
Jazinedir kerem ü lütf-ı Kird-gar bana
Gezerdi ah ile şayyad olup o yare gönül
Nihayet oldu o ahü gelip şikar bana
Bu nur-ı revnak-ı gül-gun bu şucle-gah-ı şüun
Olur bedîca-i meknUn bu neşve-zar bana
Şığar mı sırr-ı hakikat lisanla İzaha
O olsa olsa olur dilde aşikar bana
Sever tevazucu adabı hüsn-i hulku gönül
UmUr-ı calemi tedviredir medar bana
Sebeb bu nazmıma Mecdi kelam-ı “cİffet”tir
Odur eden bu güzel fikri yad-gar bana (G. 4/1-4-5-15-17-22-23)
Ali İffet’in Gazeli:
Yar gelmişti bana mest-i hıraman bir gece
Mah girmiş koynuma nazan ü lerzan bir gece
Her taraf mağbUt-ı cennet her taraf tar-ı kelim
İntişar etmiş idi envar-ı Yezdan bir gece
Ta ezel olmuş iken medhUş-ı ser-gerdan-ı caşk
Kendime gelmiş idim üftan ü hizan bir gece
Leyletü’l-micrac idi ol şeb ki gördüm yarimi
Vechini lütf eyleyip gösterdi canan bir gece
Çeşm-i
sehhârı beni sevdalara gark eylemiş
Bâde-i ‘aşk ile olmuştum perişan bir gece
Parlatırken
berk-ı ruhsârı cünün-ı ‘aşkımı
Zindegi-i cân verirdi misl-i imân bir gece
İnsilâh etmiş
de hâk-i paye etmişti şitâb
Oldu cânım fahr ile cânâne kurbân bir gece
Tâ ebed ondan
cefâ benden dahi şıdk u vefâ
Yâr ile etmiştik öyle ‘ahd u peymân bir gece
Çevrini kesmiş idi benden liyâkatsiz diye
Tâ-be-şubh olmuş idim giryân ü nâlân bir gece
Gamze-i gam-hârı cânânın füsün-ı sihr ile
Derdime vermişti âb-ı hizr-i dermân bir gece
Kâh firkat
âteşi kâhı hayâl-i vaşl ile
Oldu ‘İffet nim-giryân nim-handân bir gece[134]
Mecdî’nin Gazeli:
Bezmimi tenvir eder lütfuyla canan her gece
Refet-i culviyyesinden
eyler ihsan her gece
Gözlerim pür-nür olur didar-ı dil-darım ile
Piş-i
çeşmanımda oldukça hıraman her gece
Derd-i hicrandan haber-dar olmadım ‘ömrümde ben
Gündüzüm
handan benim leylim de handan her gece
Görmedim meh-rü olanlardan eza bir an için
Vuşlatın
ezvakıdır her ah hurüşan her gece
Can ile cananı tevhid eyledim ‘aşkımla ben
Nür-ı
vahiddir benim sinemde rahşan her gece
Bahtiyarım bahtiyarım bahtiyarım bahtiyar
Yaveri
tali‘imdir pertev-efşan her gece
Bir güzel sevsem garamımdan olup mest-i
sürür ‘Aşkıma eyler benim takdim-i şükran her gece
Gıbta-keştir bahtıma Mecnün u Leyla’lar benim
Bahtımı
tebrik eder hürmetle devran her gece
Olmasın mı sözlerim Mecdi ser-a-pa gark-ı nur
Kalbimi tenvir eder didar-ı canan her gece
Yaptığımız araştırmaların sonucunda Mecdî’nin Sivaslı Fazlullah dediği
şairin Mehmed Fazlullah Torun olduğu bilgisine ulaştık. Mecdî bu şaire bir
nazîre yazdığı gibi, Fazlullah da Mecdî’nin bir şiirini tanzîr etmiştir.
Fazlullah’ın şiirleri bir araya getirilmediği, hatta birçoğu kaydedilmediği
için[135] şairimizin hangi şiire nazîre
yazdığını tespit edemedik. Ancak Fazlı mahlasını kullanan Fazlullah’ın Mecdî’ye
yazdığı nazîre ile Mecdî’nin şiirini buraya alacağız:
Mecdî’nin Gazeli:
Gözüm sevda-feza bir dide-i sevdada kalmıştır
Hayalim reng-i ruh-sar-ı cemal-arada kalmıştır
Bizim canan ile peymanımız leyl-i muhabbette
Ser-a-pa sırr olan bahs-i vefa-pirada kalmıştır
Benim her cüz’-i ferdimde onun her cüz’-i ferdinde
Yanan ateşle cismim ateşin deryada kalmıştır
Bilir her kim görürse rU-yı alinden gece canan
Benim ravzamdaki cünbüş-geh-i şahbada kalmıştır
Cihan bağında yoktur ruhu cazip başka bir revnak
O ancak rU-yı dilberle gül-i racnada kalmıştır
Mekan tutmaz gezer bak şimdi de kalb-i heva-h ahım
Diyar-ı gülde bezm-i bülbül-i şeydada kalmıştır
Cihan harbi olur zannetme zira her kesin akir
Güzeller caşk u sevdasındaki ğavğada kalmıştır
Eser yok lafz u macnada feşahatten belağatten
Bugün hüsn-i beyan elfaz-ı bî-macnada kalmıştır
Doğunca şems-i hak burc-ı dilde eski hulyalar
Taşavvurlar tefekkürler kuru dacvada kalmıştır
Hakayıktan dem urmak herkese asan degil Mecdi
O kudret şimdi birkaç muhterem simada kalmıştır
Fazlı’nın Nazîresi:
Gözüm dilberde gönlüm bâde-i hamrâda kalmıştır
Hayâlim bûy-ı gülde ârız-ı zîbâda kalmıştır
Temâşâ eylerim âyât-ı Hakk’ı vech-i âlemde
Benim sûrette meylim âlem-i ma’nâda kalmıştır
Hayâtın
zevkini sermest olan uşşâk-ı Hakk’tan sor
Sofinin aklı fikri cennet-i a’lâda kalmıştır
Cihân harbi
senin mihrâb-ı hüsnünden çıkar çıksa
Yüzün görmek için âşıkların kavgâda kalmıştır
Hakâyıkı dîn
olan esrâr-ı Hakk’ı eylemez ifşâ
O sırrı kim ki ben bilirim derse da’vâda kalmıştır
Muhâlif
gördüğün ahvâl muvâfıktır hakikatte
Zuhûr-ı sırr-ı hikmet Hızr ile Mûsâ’da kalmıştır
Kitâb-ı
kâinâtı kendi nefsinden oku ey dil
Eğer ilhâm ararsan nüsha-i kübrâda kalmıştır
İnâyet
beklemem kuldan ümîd ü intizârım hep
O dergâh-ı muallâ pâye-i Mevlâ’da kalmıştır
Bugün
Mecdî’yi tanzîr eylemem haddi şinâslıktır
O bulmuş Hakk’ı Fazlı âlem-i hülyâda kalmıştır[136]
Mecdî’nin
üzerinde etkisi bariz olan şairlerden biri de İran’ın meşhur şairi Hâfız’dır.
Farsçayı ileri derecede bilen şair, Hâfız’ın şiirlerini çokça okumuş, onun
felsefesinden de etkilenmiştir. Mecdî, Hâfız’ın iki gazelini Türkçeye nazmen
tercüme etmiştir. Bunlardan f<£ redifli gazel ve tercümesi aşağıda
verilmiştir. Ancak Mecdî, on beyitten oluşan gazelin ilk dokuz beytini tercüme
etmiş, mahlas olarak da Hâfız yerine Mecdî'yi kullanmıştır.
Hâfız’ın Gazeli:
fiöjS' ÖİAjj ^u^Âd ^9>*4 L&JL^ fi^jS ûİAjj 3 ^py>
3j^ S9I9 Qj b
Öİj fi^jJ ^9^ 3 3 Lfij-C JjİDj-^ı 3j ö-0 fi.ijS ûl^jJ.^ £jD L 3>-jD çj-Jİ gb9
ûlgj
&*^ Sİ 0^-9 A^O J^ d-! Sİ3İ^^ fiöjS ûİjjg 9 cSİdŞ-^ı 3j 3l_> OJİ ü-d 3^
Û9i^ 9 O^L^ ^J a^9+» 3S fi^j^
39J fi^j^ ûbb 3 ^9 İ>^ ^^ ^J fij^^D
ü-d 3^ fil^ ^J-^! O2>Lc AdÎ ı_9^>- j3 fi3j^ uL^ujj ^Jj ûî Jİ Qa2A> ^^uS
CA^9j 9 od CA^ö 3j 3j o^ud 9 Sj9a^ud q^-£j fi3jS
ûî ö^! Aö^ Jjİ û!M ^ 3^ ûî
g^b ^93>9 Ax> Jjİ ıöW jİ
fijb
p3jS ölgljS
flil^o <^Jİjj3 fl^ jS
Oö-lgÂj ı o ^ugj Oa>^
pj^^ fljlj^j A-^ O^l pJjS öl^>l fljJ-S j3 fl5 ö^Jjt^
j^l
hı9l> ög^ <^-J-b öoU^ g ^>^> Ö+^ p3jŞ öîjS ölgj jl
flo<a> p3j^ fl^ jû
^cşlC
fl^r ^âj^^İjA^ J_yc ölgj3 flj j^
129p3j^ ölgj3
^>-1^ ^Saâj lûJl^ı
Mecdî’nin
Tercümesi:
Terk-i hırş
eyleyip azade-i zindan oldum
cAklın irşadı ile peyrev-i rindan oldum
Yolumu
menzil-i cankâya iletdim amma
Katc içün merhaleyi murg-i Süleyman oldum
Eylerim
lütf-ı ezelden tamac-dâr-ı cinan
Gerçi kim ben nice meyhaneye der-ban oldum
cÂkıbet
şohbet-i Yusuf beni şad etdi fakat
Çayli dem derd-keş-i külbe-i ahzan oldum
Saye şal kalb-i perişanıma ey genc-i murad
Dîvân-ı
Hâfız, Tahran, 1973, s. 332.
Ben bu sevda ile bir hane-i viran oldum
Tövbeler etmiş idim öpmege ben sakiyi
Şimdi ol tövbeye bin kerre peşiman oldum
‘Âdetin ‘aksine cem‘iyyet-i dil el verdi
Gerçi ben şane-zen-i zülf-i perişan oldum
Çok mu divan-ı gazel şadr-nişini olsam
Şıdk ile müstemi‘-i şahib-i divan oldum
Şubh-ı hiz ile selamet dileyip ey Mecdi
Feyiz-hah-ı şeref ü devlet-i Kurban oldum
Mecdî’nin hayatında Mevlânâ’nın özel bir yeri vardır. Özellikle
Konya’da yaşadığı dönemde Mevlânâ'yı daha yakından tanıyan şair, büyük
mutasavvıfa derin bir hayranlık duymaktadır. Mecdî’nin divanında Mevlânâ’yı
övmek için yazılmış birer kaside ve gazel bulunmaktadır. Bunların dışında
şairimiz, Mevlânâ’nın öğretilerini sık sık kullananmıştır. Bahsi geçen kaside
ve gazelden birkaç beyit aşağıda verilmiştir:
Ey şah-ı celil-i mülk-i ‘irfan
Ey şahib-i magz-ı feyz-i Kurban (K. 9/1)
Eş‘ar-ı beliga-i kemalin
Miftah-ı
künuz-ı şir-i yezdan
El-hakk o terane-i ilahi
Rakş-aver olur kuluba her an (K. 9/13)
Şımah-ı can içün raz-ı nihandır nay-ı Mevlana
FüyUz-i caşka rehber bir zebandır nay-ı
Mevlana (G. 8/1)
Nevanın perde-i pinhanına esrarı gizlenmiş
O razı anla kim manend-i candır nay-ı Mevlana (G.
8/4)
FürUğ-ı feyz ile efkarımı tenvir eder Mecdi
Hikem-amUz-i esrar-ı nihandır nay-ı Mevlana (G. 8/7)
Nazirelerinin
yanı sıra Mecdî, Fuzûlî, Mahmud Celâleddin Paşa, Seyyid Nigârî, Ahmed Remzi
Efendi gibi şairlerin gazellerini tahmis etmiştir. Divanın şekil özelliklerinin
incelendiği yerde, bu tahmisler ayrı ayrı ele alınmıştır.
Abdülaziz
Mecdî şiirlerinde Kudsî ve Mecdî mahlaslarını kullanmıştır. Kudsî
mahlaslı şiirlerini ilk dönemlerinde kullanan şair, daha çok Mecdî mahlasını
tercih etmiştir. Divanda yer alan şiirler içerisinde Kudsî sadece iki gazelde
geçmektedir. Bu gazellerin tahallüs beyitleri şöyledir:
Habib-i hass-ı kalbim olduğundan isterim Kudsi
Hüma-yı calem-i esrar ola mahbüb-ı
vicdanın (G. 56/5)
Ey duhter-i pakize demiştin bana bir gün
Kudsi denilen caşık-ı Mevla gibi sevdim
(G. 62/7)
Mecdî, şiirlerinin büyük bir çoğunluğunda mahlas kullanmıştır. Tahallüs
beyti şiirlerinin genelinde son beyit olmuştur. Sondan bir önceki beyitte de
mahlas kullandığını gördüğümüz şair, diğer beyitlerde ise mahlasına neredeyse
hiç yer vermemiştir.
Aşağıda şairin Mecdî mahlasını kullandığı şiirlerinden iki örnek
verilmiştir:
Mecdi kaleminden dökülen şicr ile şevki
Ölsem de kalır şöhret-i caşkım ile nâmım
(G. 71/10)
Mecdi kuluna katre yeter bahr-i keremden
Şâd eden anı bir katre ile ey ulu Yezdân (K. 1/18)
4.2. MecdîMahlasını
Kullanan Şairler
Abdülaziz Mecdî’den önce Mecdî mahlası beş
şair tarafından daha kullanılmıştır. Bunlar Mehmet Mecdî (ö. 999/1590-91)[137], Mecdî Mehmet Efendi (ö.
1128/1716)[138], Mustafa Mecdî (ö.
1151/1738-39), Sarraçzâde Mustafa Mecdî Efendi (ö. ?) ve Bolulu Mecdî (ö. ?) [139]’dir.
KAYNAKÇA
Abdülkerim el-Cîlî. (2006). Varlık Mertebeleri. İstanbul: Furkan
Yayınları.
Abdülkerim el-Cîlî,
TOLUN, A., ERAYDIN, S., DEMİRLİ, E., & KARTAL, A. (1998). însân-ı Kâmil.
İstanbul: İz Yayıncılık.
AK, C. (2001). Bağdatlı RûhîDîvânı. Bursa: Uludağ Üniversitesi
Basımevi.
AKÜN, Ö. (2013). Divan Edebiyatı. İstanbul: İSAM Yayınları.
Ali İffet. (1937). Gazellerim. İstanbul: Nümûne Matbaası.
AŞKUN, V. (1948). Sivas Şairleri. Sivas: Kamil Matbaası.
AYVERDİ, İ. (2011). Misalli
Büyük Türkçe Sözlük (Cilt 2). İstanbul: Kubbealtı Yayınları.
AZAMAT, N. (1988). Abdülaziz Mecdi Efendi. Diyanet İslam
Ansiklopedisi, 1, 191.
AZAMAT, N. (1989). Ahmed Amiş Efendi. D.î.A, 2, 43-44.
CEBECİOĞLU, E. (2014).
Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü. Ankara: Otto Yayınları.
COŞKUN, M. (2012). Sözün Büyüsü Edebî Sanatlar. İstanbul: Dergâh
Yayınları.
ÇAĞBAYIR, Y. (2007). Ötüken Türkçe Sözlük (Cilt 4). İstanbul:
Ötüken Neşriyat.
ÇETİŞLİ, İ. (2006). Metin Tahlillerine Giriş/1. Ankara: Akçağ
Yayınları.
DİLÇİN, C. (2009). Örneklerle
Türk Şiir Bilgisi. Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları.
ENGİNÜN, İ. (2013). Yeni
Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923). İstanbul: Dergâh
Yayınları.
ERGİN, O. (1942). Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun, Hayatı ve
Şahsiyeti. İstanbul.
ERGİN, O. (1945). Balıkesirli AbdülazizMecdi Divanı. İstanbul: Gün
Basımevi.
ERSOY, M. (2005). Safahat. İstanbul: İFAV Yayınları.
ESKİMEN, A. (2008). MecdîMehmedEfendi'nin Gazelleri. Ankara.
Gazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi. (1996).
1.
GIBB, E. (1999). Osmanlı
Şiir Tarihi (Cilt 5). (A. ÇAVUŞOĞLU, Çev.) Ankara: Akçağ Yayınları.
GÜNGÖR, Z. (1994). Tahirü’l-Mevlevi
(Olgun) Hayatı, Eserleri ve Dini Edebiyatla ilgili Şiirleri. Ankara: Yüksek
Lisans Tezi.
GÜNGÖR, Z. (2012).
Türk İslam Edebiyatı Eserleri. A. YILMAZ içinde, Türk İslam Edebiyatı El
Kitabı (s. 147-171). Ankara: Grafiker Yayınları.
GÜRLEK, D. (32).
Dünyanın En Bahtiyar Adamı Abdülaziz Mecdi Tolun. Kubbealtı Akademi
Mecmuası, 81-87.
İNAL, İ.-E. (2000). Son
Asır Türk Şairleri. Ankara: Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları.
İPEKTEN, H. (2011). Eski
Türk Edebiyatı Nazım Şekilleri ve Aruz. İstanbul: Dergâh Yayınları.
İPEKTEN, H., &
İSEN, M. (1988). Tezkirelere Göre Divan Edebiyatı İsimler Sözlüğü.
Ankara: Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
İSLAMOĞLU, A. (2013). Dâvûd-ı
Halvetî ve Gülşen-i Tevhîd ü Tahkîk'i. Bolu: Bolu Belediyesi.
İZ, M. (2013). Yılların İzi. İstanbul: Kubbealtı Yayınları.
KARAYAZI, N. (2013). YârîDîvânı.
İstanbul: Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı Yayınları.
KÖPRÜLÜ, F. (2007). Bugünkü Edebiyat. Ankara: Akçağ Yayınları.
KURNAZ, C., &
TATÇI, M. (2001). Mehmet Nail Tuman, Tuhfe-i Nailî. Ankara: Bizim Büro
Yayınları.
KUT, G. (1998).
Anadolu'da Türk Edebiyatı. E. İhsanoğlu içinde, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti
Tarihi (s. 11-68). İstanbul: İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi
(IRCICA) Yayınları.
LEVENT, E. (tarih
yok). Tanzimat Döneminde Eğitimin Hukuki ve Kurumsal Yapısı. http://mimoza.marmara.edu.tr/~etemlevent/makaleler/01/18.htm
adresinden alınmıştır
MEMİŞOĞLU, E. (2004). Fâtih
Sertürbedârı Ahmed Amîş Efendi Hazretlerinden ve Abdülaziz Mecdî Tolun Beyden
Seçme Hatıralar ve Rivayetler. Ankara: Kalkan Matbaacılık.
Milli Eğitim
Bakanlığı'nın Kısa Tarihçesi. (tarih yok). www.meb.gov.tr/milli-egitim-
bakanliginin-kisa-tarihcesi/duyuru/8852 adresinden alınmıştır
Muhyiddîn el-Arabî,
TOLUN, A., & ERGÜNEŞ, H. (2008). Marifet Kitabı. İstanbul: İz
Yayıncılık.
OKAY, O. (2011). Sanat ve Edebiyat Yazıları. İstanbul: Dergâh
Yayınları.
OKAY, O. (2013). Batılılaşma Devri Türk Edebiyatı. İstanbul:
Dergâh Yayınları.
OLGUN, T. (2013). Abdülaziz
Mecdi Tolun'un Hayatı, Eserleri ve Tasavvufi Görüşleri. Kayseri.
ÖZTUNA, Y. (1994). Büyük Osmanlı Tarihi (Cilt 5). İstanbul: Ötüken
Neşriyat.
PALA, İ. (2011). Ansiklopedik Divân Şiiri Sözlüğü. İstanbul: Kapı
Yayınları.
PARLATIR, İ. (2012). Fuzûlî Türkçe Divan. Ankara: Akçağ Yayınları.
PEKOLCAY, N. (1994). İslami
Türk Edebiyatında Şekil ve Nev'ilere Giriş. İstanbul: Kitabevi Yayınları.
Seyyid Şerif Cürcâni,
& ACER, A. (2014). Ta'rifat-Tasavvuf Istılahları. İstanbul: Litera.
Şemseddin Sâmî. (1900). Kâmûsu’l-A ’lâm. İstanbul.
Şirazî, H.-ı. (2012). Divân-ı Hâfız. Tahran.
Tâhirü'l-Mevlevî. (1973). Edebiyat Lügati. İstanbul: Enderun
Kitabevi.
Tâhirü'l-Mevlevî, & ATALAY, M. (2008). Şâir Anıtları.
İstanbul.
TANPINAR, A. (2012). On
Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi. İstanbul: Dergâh Yayınları.
TARLAN, A. (1981). Edebiyat Meseleleri. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
TELLİ, F. (2005). Ayaşlı Muallim Şakir Efendi. Ankara: Kalkan
Matbaacılık.
TOLUN, A. (1920). Alem-i İslam'da Esbab-ı İtila ve İnhitat III. Sebilü'r-reşâd.
TOLUN, A. (1920). İnneme'l-Mü'minune İhvetün. Sebilü'r-reşâd.
ÜNVER, İ. (1988). XIX.
Yüzyıl Divan Şiiri. Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi
Dergisi, 131-140.
ÜNVER, İ. (1993).
Çeviriyazıda Yazım Birliği Üzerine Öneriler. Türkoloji Dergisi, 51-89.
VASSAF, H. (2011). Sefîne-i
Evliyâ (Cilt 4). (M. AKKUŞ, & A. YILMAZ, Dü) İstanbul: Kitabevi
Yayınları.
YILDIZ, A. (2003). Sivaslı Şairler Antolojisi. İstanbul: Kitap
Matbaacılık.
YILDIZ, A. (2012). Hz.
Muhammed’le İlgili Türler. A. Yılmaz içinde, Türk İslam Edebiyatı El Kitab
(s. 172-246). Ankara: Grafiker Yayınları.
Ziya Paşa. (1999). Tercî-i Bend ve Terkîb-i Bend.
İstanbul: Şule Yayınları.
METİN
KASİDELER
-1-
Mefûl ü/Mefa ‘ftü/Mefa cİlü/Fe
cül ün
Tevhid-i Bari
1
Ey hikmet-i icadı kılan câlemi
hayran[141]
Ey olmayan asar-ı kemalatına payan
2
Füshat-kede-i arza veren
feyz-i nev-a-nev
Ecram-ı semavatı kılan nur-ı füruzan
3
Muhtac değilsin bu cihan
hep sana muhtac
Sen zat-ı ehadsin bu cavâlim sana burhan
4
Payan mı olur kudret-i
feyyazına haşa
Nezdinde senin zerre degil câlem-i imkan
5
‘Âlemdeki her zerre dahi
başkaca câlem
Hayretde kalır kudretine fikr-i hikem-dan
6
Bin şekl-i bedayi‘ yazılıp
şafha-i kevne
Elbette yine bir gün olur aşlına puyan
7
Ya Rab bu sevafil bu ‘avali
ne eserdir
Kim her biridir feyz-i bedayi‘le füruşan
8
Hubb-i ezeli şucle
verip cezbeye şalmış
Ol neş’e
ile cümle cihan olmada süzân
9
Ol ‘aşk-ı dem-â-demle coşup
cümle-i eşyâ
Tehliline
teşbihine tahmidine güyân[142]
10
Devvâr felek rakşa girer
‘aşk ile dâim inşânla melek zevke varır ‘aşk ile her ân
11
‘Aşkındır olan rehber-i minhâc-ı
sacâdet
‘Aşkınla
tekemmül eder inşândaki imân
12
Yâ Rabb sana tahmid-i
hakiki-i sezâyı
Hakkıyla ne
mümkün ki eda eyleye insan
13
Efkar-ı beşer her ne kadar
etse te‘ali idrâk edemez künhünü ey Hazret-i Mennân
14
Zatın bilir ancak yine
zatındaki sırrı
Hayrette
kalır zatını bilmekdeki ‘irfan
15
Mevcüd-ı şamedsin ezelisin
ebedisin
Kayyum-ı tüvanasın eya halık-ı ekvan[143]
16
Ol rütbe büyüksün ki İlahi
bu büyüklük
Şığmaz beşerin daire-i fikrine bir an[144]
17
Ey kudret-i feyyazesi bin
lutf ile coşan
Ey feyz-i camîmü’l-keremi nUr-ı dırehşan
18
Mecdi kuluna katre yeter
bahr-i keremden
Şad eden anı
bir katre ile ey ulu Yezdan[145]
-2-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Cihan-ı
Âdemiyyet- YahUd Fikr-i İnsani
1
Cihan-ı ademiyyet bir
cihan-ı feyz-i ekberdir[146]
O calem şahnesinde zerreler hurşid-i enverdir
2
O bir bağ-ı mutarradır ki
arzı hem semavatı
Ser-a-pa nUra
ğark olmuş tarab-abad-ı ezherdir
3
Bedayic nur-ı
ahdardan bürünmüş kisve-i zinet
Mahâsin
feyz-i ezherle ser-a-pa revnak-âverdir
4
Hakâyık nâz ile keşf-i
nikâb eyler cemâlinden Macâlî mültemic mir’at içinde şucle-güsterdir
5
Müzehhebdir ‘ulUmun
nev-be-nev envâr-ı envâcı
FüyUzun
dem-be-dem envâc-ı âşârı müzehherdir
6
Bu hikmet-hâne-i mahfidedir
hep muhtefi esrar Bu rUşen şahnede esrâr-ı câlem nUr-ı azherdir
7
FürUğundan fürUc-ı
ders-i hikmet olmada peyda FürUcundan fünUn-ı nev-be-nev
pirâye-perverdir
8
Cihân bir nokta-i mevhUm
olur piş-i hayâlinde
O
vüs‘at-gâh-ı zevke karşı câlem böyle aşğardır
9
Macâlî her ne
rütbe olsa ‘âli hikmete münkâd
Macânî
nezd-i icadında dâim pest ü ahkardır
MK, 27a
10
VücUd-ı âdemiyyet kisve-i
tahkik u ‘irfanda
O nUr-ı
ma‘neviyle feyz-yâb oldukça ber-terdir
11
Denir her vaşıl-ı
ser-menzil-i cirfan olan adem Fürüğ-ı fikr ile bir şucle-i
kibrît-i ahmerdir
12
Havari k keşf eden bir
zü-funünun feyz-i fikriyle Cihan-ı mahifette namı yer yer ğıbta-averdir
13
O nür ile görüp lahütu seyr
etmiş nice kümmel
O nür ile
cihan-ı macnevî pür-zib ü ziverdir
14
İlahî müncelidir kudretin
zahirde batında
İlahî
feyzinin asarı her yerde münevverdir
15
Sana ya Rab zemîn-i ibtihal
ü iftikar üzre
Nida her
zerreden taczîm ile Allahu ekberdir
16
Veleh-bahş-ı cukül-ı
cakilahdır feyz-i idrakat Ziyac-yı mahifet senden bize
bir hazz-ı evferdir
17
Levamic berk
urup manzüme-i tevhidi söyler dil
Bu
feyz-a-feyz-i cirfan ile ruhum şule-güsterdir
18
Tecellî-yab-ı tevfîk-i bedîcin
ile ya Allah
Bu Mecdî caşık-ı
cüşan olan bir cabd-i kemterdir
4 Şevval 1322, Konya
-3-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
Hu[147]
1
Seyyale-i caşkım
ebedi nur-ı bekayım[148]
Her zerrede var şulelerim şems-i Jüda’yım
2
Cevlân-geh edip carşa-i
lâhutu gezer dil
Ekvana dönüp namiye-bahşa-yı fenayım[149]
3
Ezdadı ezip eemc
ile bir noktaya koydum
İksir-i sürurumla şifa-bahş-ı belâyım
4
Uceübe-i dehrim
kederim cayn-ı sürurum
Sırrımla seririmde şafa-ran-ı hafayım
5
İskat-ı izafat ederek
vahdete erdim
Vahdetle Jüda lütfuna hem-bezm-i likayım
6
Bir sırr-ı cazîmin
olarak varis-i hakkı
Bi-perva
uçarım sırr-ı vücudumla hümayım
7
Tevfik-i IJüda yaver olup
seyr ü süluke IJatmiyyet ile vakıf-ı esrar-ı camayım
8
Âzade-serim dağdağa-i havf
u recadan İklim-i kanacatte emirü’l-ümerayım
9
Müştak-ı macalîsi
olup şulh u şalahın
Her şeb
beşere zakir-i ayin-i ducayım
10
Sırrındaki culviyyeti
ettikçe tefekkür Rikkatle esef-han-ı d alal-i cühelayım
11
IJıırşid-i ümidimle
mücella-yı cemalim
Müstakbeli
tezkar ile hep nağme-serayım
12
cAhd-ı ezeli
şubh-ı tecellada göründü İmha-yı leyal etmege bir mihr-i vefayım[150]
13
Feryad-ı ceres bedrakadır
kuyuna yarin Feryadıma gel rehber-i rah-ı curefayım
14
Zerrat bütün ğulğule-saz-ı
ehadiyyet
Ezvak ile ben samic-i aheng-i nidayım
15
Rakşan ederim dilleri
manend-i küreyvat
Cünbüş-geh-i ezkarda ben nay-ı nevayım[151]
16
İlham-ı hakikatle dilim
mahrem-i esrar
Kurbiyyeti idrak ile pür-zevk ü şafayım
17
(La fahre) derim feyzimi
tevcih ile Hakk’a
Âdabda ben tabic-i Fahrü’l-üdeba’yım
18
Ben ben diye duydukça beni
eyleme tacyîb
Hak benliğidir ben ise bir lafz-ı edayım
19
Yıllarca öpüp hak-i der-i
kutb-ı cihanı
Kalbiyle bugün kıble-i cuşşak-ı Huda’yım
20
Geylan güneşi sırr-ı
zuhurumda l'üruzân
Veysi-şıfatım silsile-i ehl-i rızayım
21
Altmış üç ile dört yüzüyüm
cevher-i camic
Halvet-geh-i esrarda bir nur-ı bekayım[152]
MK, 73b
22
Eltaf-ı IJİ'ıda
harika-saz-ı şerefimdir
Hak’dan bilirim maşdar-ı te’sîr-i ducâyım
23
Âyine-i sırrımda hüveydâ
bütün eşya
Bi’l-cümle mecaliye şeref-riz-i cilayım
24
Şurette görüp şanma beni
sakin-i arzım
Ben calis-i ser-menzil-i sükkan-ı semayım[153]
25
Seyr eyleyerek daire-i halk
ile hakkı
MecmUca degil cami‘a-i her-dü-serayım
26
Allah derim rakşa girer
‘alem-i batın
Zahirdeki ‘aksiyle de pür-cUş-ı şadayım
27
Tesbih ederim halıkıma
lahza-be-lahza
Tevhid ile ‘aşrımda vahidü’ş-şu‘arayım
28
Bir batnım içün batını ben
eylemem ifsad
Bakmam ruh-i gerdUna şeref-dar-ı ibayım
29
Gel gülşenime mail-i gülzar
ise kalbin
Seyyah-ı riyazim ezeli bad-ı şabayım
30
Fahr etmedeyim Fahr-ı cihan
hubbu dilimde
Ser-tacım odur ‘aşık-ı evlad-ı ‘abayım
31
Tezkar ederim hüzn ile
hal-i Haseneyni
Eşk-averiyim sine-zen-i Kerbela’yım[154]
32
Allah’ı Muhammed’dir eden
dillere telkin
Ben bendesiyim şıdk ile şadr-ı ümenayım
33
Kafi gelemez medhine
elfaz-ı kerime
Medhinde anın ‘aciz-i elfaz-ı senayım
34
Sırrında döner rakşa girip
cümle ‘avalim
Feyziyle anın bedraka-i rah-ı hüdayım
35
Mir’ât-ı Muhammed’de IJüdâ
oldu hüveyda
Hakkım deme amma deme Hak’dan da cüdayım
36
Ahmed ki odur nüsha-i
kübra-yı kemalat
Babında anın hürmet içün nur-ı hayayım
37
Bir kerre öpen payini derse
yeri vardır
Lütfuyla anın ben de kebîrü’l-küberayım
38
Hak bendesiyim mülk-i cihan
tahtına şahib
Âsûde-dilim bi-keder-i neng ü riyayım[155]
39
Itlak ile takyidi der-i
halvete koydum
Ben labis-i
cabdiyyet olan şah u geydayım[156]
40
Hacatını icla
ederim dergeh-i Hakk’a
Mecdi şeref-ara-yı kulUb-ı fukarayım
11
Şubat 1341,
Bayezid-İstanbUl
-4-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Nact-ı
Celil-i Muhammedi
1
Coşup deryâ-yı vahdet
mevceler gevher-feşân olmuş213
O gevher şuclelenmiş mâye-i kevn
ü mekân olmuş
2
O gevher gevher-i
pür-feyz-i nur-ı Ahmediyyettir
Anın
emvac-ı cUşundan zemin u asuman olmuş[157]
3
Düşün ol bahr-ı nUru şucle-rîz-i
çeşm-i hak-bin ol
Naşıl bir bahr kim her katre bahr-i bi-giran olmuş[158]
4
Eya fahr-ı rusül ey nUr-ı
sırr-ı cümle-i eşya
Teşekkül-bend olup nUrunla böyle bir
cihan olmuş
5
Bedâyic-hâne-i
tekvinde sensin mebdeü’l-icad
VücUdun
feyz-i sari-i hitab-ı kün-fe-kan olmuş
MK, 21b
6
Şaçılmış lemca
lemca nakş-ı zer-rin-i kemalatın
Felekler şUret-ara-yı nukUş-ı pür-niyan olmuş[159]
7
Tecelli-yab-ı feyz-a-feyz
olup bala-yı ‘illiyyin
Tıraz-ı
‘izzetinden carş ile kürsi ciyân olmuş[160]
8
Naşıl bir feyz-i akdesden
hurUşandır ki envarın
Anın her
lem‘ası meşcal-furUz-ı ins ü can olmuş
9
Sen ol sultan-ı evreng-i
hidayetsin ki iclalin
Ser-â-pâ on sekiz bin caleme tuğra-yı şan olmuş
10
Sen ol callame-i
cilm-i ledünn-i “ üdnü minnF sin
Ki ‘ilmin mülk-i ‘irfana şeh-i şahib-kıran olmuş[161]
11
Sen ol tavus-ı bağ-ı
behcet-arasın ki Cebrail
Senin şevk-ı cemalinle o bağa bağ-ban olmuş[162]
12
Habib-i haşş-ı Mevla’sın bu
yüzdendir ki evşafın
Cihan-ı ‘aşk içinde bir cemal-i cavidan olmuş[163]
13
IJüda-yı lem-yezel kılmış
seni bir nüsha-i kübra
O nüsha nüsha-pira-yı cihan bağ-ı cihan olmuş[164]
14
Mu‘alla saye-i kudsiyyetin
eflake düşmekden
Bu bir hikmet ki cismin feyz-bar-ı hak-dan olmuş
MK, 22a
15
Zemine fahr içün kafi degil
mi iş-bu kudsiyyet
Mübarek
ravza-i pakin metaf-ı kudsiyan olmuş[165]
16
O ravzan kıbletü’l-amal-i
ümmet ya Rasulallah
O ravzan
mehbit-i envar-ı Rabb-i müstecan olmuş222 [166]
17
Seni hakkıyla medh etmek ne
mümkün ya Nebiyyallah Senin medhin bütün şâ'irlere hayret-resan olmuş[167]
18
Sana tebcil içün gökden
inüp Kıır’ân-ı culviyyet
cUlüvv-i şanına bir şahid-i vala beyan olmuş
19
Sana tekrim ile hayli
melaik nefha-piradır
Sana hep
enbiya şaf-beste-i taczîm-i şan olmuş[168]
20
Senin mişbah-ı feyzinden
alır hep evliya hattı
Senin
mişbah-ı feyzin pertev-i Hakk’a nişan olmuş[169]
21
Vücudun ‘alemine rahmet-i
Mevla-yı zü’l-in‘am
FüyUzun
ümmet-i merhumene zıll-i eman olmuş
22
Zalam-ı hevl-i mahşerde
çerağ-ı şefkatin vardır
Şefa‘at
nUru minhacü’l-halaş-ı müzniban olmuş[170]
23
Ne ümmettir bu ümmet kim sacadetten
hıyabanlar
Çekilmiş reisine her ‘acizin bir sayeban olmuş[171]
MK, 22b
24
Ne rif'attir yanar ‘aşkınla
kalbim ya Rasülallah
Ne ‘izzettir bana gözyaşlarım cüy-ı revan olmuş
25
Meded-hahım garibim ‘acizim
‘aczimle cüşanım
O ateş-ba‘iş-i fahrım ki kalbimde nihan olmuş
26
Sana bir bendedir Mecdi-i
kemter hak-i payindir
Lisan-ı ‘aşk
ile virdi dem-a-dem el-eman olmuş
1318, Balıkesri
-5-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Seyyid-i Kainata
Ta‘zim-i işarettir[172]
1
Sebil-i ma‘rifette bir
mukaddes reh-nümadır bu[173]
IJıılâşa maşdar-ı icad olan bir piş-vadır bu
2
Bunun
devrü’l-füyüzatındadır bi’l-cümle kudsiyyet
Cihanlar kendine meftun olan bir Muştafa’dır bu[174]
3
Mucalladır
müzekkadır muşaffadır mücelladır
Bütün culviyyeti cemc eyleyen bir müctebadır bu
4
ŞerTat feyz-i akvali
tarikat yümn-i ef'ali
Hakikatdır bütün hali Caceb bir muktedadır bu
5
Nebilerle veliler necm-i cirfan
u kemalatı
Sema-yı feyz-i tenvir eyleyen şemsü’l-hüdadır bu[175]
6
Kemalat-ı dü kevni cemc
edip zat-ı celilinde
Şafasından şafa-bahş-ı kulub-ı evliyadır bu
7
Tecelli lüccesinde garka-i
envar-ı Mevladır
Bütün envarı naşir mazhar-ı nUr-ı Huda’dır bu[176]
8
Semavat-ı cula
bir hatvedir rah-ı füyUzunda
Nübüvvetle şeref-bahşa-yı carz-ı itiladır bu[177]
9
cUrUc ettikçe
etmiş va-pesin-i paye-i cakla
IJıred-sıız-ı e‘azimdir mukaddes bir ziyadır bu
10
Der-i feyz-i kemalatındadır
ruhu’l-emîn der-ban
Kemalinden kemal-ara-yı kurbu’l-intihadır bu[178]
MK, 38a
11
Bu sırr-ı nUr-ı Mevla’dır
bu nUr-ı sırr-ı acladır
Sera’ir sırr-ı zatından doğan nUru’l-culadır bu
12
Yemininde güler gül-zar-ı
feyz-a-feyzi lahUtun
Yesarında duran nasUta zib-i inciladır bu
13
Edebdir farz-ı akdesdir
Cenab-ı Ahmed’e taczîm
Mukaddesdir Habib-i haşş-ı zat-ı kibriyadır bu
14
Olur ser-bürde-i tebcil o
zata cümle ehlülllah
Serir-i ıştıfada padişah-ı aşfiyadır bu[179]
15
Muhabbet cismimin her
cüz’-i ferdinden nümayandır
Dil-i sUzanıma sermaye-i zevk u şafadır bu
16
Dedikçe “ya Muhammed” nUra
müstağrak olur kalbim
Muhabbetden hüveyda ‘aşıkane bir nidadır bu
17
Füyuz-ı Ahmediyyet mevce
mevce şucle şalmışdır
Ziya hahanma kandîl-i lahUtî ziyadır bu[180]
18
Dahîlek ya Muhammed şucle-dâr-ı
feyz-i haşşın kıl
Bu Mecdî cabd-i
‘âcizdir kemine bir gedadır bu
15 KanUn-ı Evvel 1322,
Konya
-6-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Na‘t-ı Celîl-i
Muhammedi[181]
1
Dururken mu‘cizen meydanda
Kurban ya RasUlallah[182]
‘Uluvv-i şanına ister mi burhan ya RasUlallah
2
Lisanın ‘andelîb-i bağ-ı
i‘caz u belagattır
Bu i‘caza cihan olmaz mı hayran ya RasUlallah
3
Benî-adem içinde dürr-i
yekta-yı mu‘allasın
Sana eş olmağa yok başka şayan ya RasUlallah
4
Naşıl kandîl-i pür-nUr-ı
ilahisin ki her yerde
Olur bir nur-ı ‘irfanın füruzan ya Rasulallah
5
Kemal-i feyzinin sende olan
ol ruh-ı kudsinin
Ziya-yı ‘aksidir her kamil insan ya Rasulallah
6
Naşıl bir mehbit-i envardır
kalb-i çelilin kim
O kalbe ğıbta-keşdir ‘arş-ı Rahman ya Rasulallah[183]
7
Temevvüc-gah-ı esrar-ı
ilahi maşdar-ı ‘ilmin
O ‘ilme hiç olur mu hadd u payan ya Rasulallah
8
Bakan mişbah-ı lahuti füruğun
dest-i kudretdir
Söner mi böyle bir nur-ı dırahşan ya Rasulallah
9
O şu‘le şu‘le-i Hak’dır
şu‘a‘ı nur-ı mutlakdır
Olur ol şu‘leden bin şu‘le taban ya Rasulallah
10
Tecelli-zar-ı kudret
piş-gahında kurulmuşdur
Sana pek muhteşem bir ‘arş-ı sultan ya Rasulallah[184]
11
O ‘arş-ı ihtişamın Ka‘besi
hürmetle olmuşdur
Metaf-ı ekber-i seyr-aşinayan ya Rasulallah[185]
12
Şenindir devre-i iclal ü
şevket şan ile daim
Şenindir macnevî
her emr ü ferman ya Rasülallah
13
Muhibbin zat-ı Mevla sen
ise mahbüb-ı Rabbani
Neler
yapmaz bu culvî hubb-i cüşan ya Rasülallah
14
Senin hak-i derinden başka
hake yüz süren kalbin Naşîb-i nahsidir gafletle hüsran ya Rasülallah
15
IJİ'ıda kandil-i tevfiki
aşıp babında etmişdir
Ana pervane
bin hurşid-i rahşan ya Rasülallah
16
Derin me’va-yı feyz oldukça
aşar-ı kemalata
Gelir ol
baba bin Cibril-i der-ban ya Rasülallah
17
Ne kudsi dergehin vardır
gelip mi'râc içün her şeb Eder gökler anın havlinde devran ya Rasülallah[186]
18
Cihanlar kehkeşanlar
peykler seyyareler mehler Senin nürunla daim şucle-efşan ya
Rasülallah
MK, 52a
19
Alan mahiyyet-i ruhiyyeden
bir şemme-i nacîz
Sana hürmetle eyler böyle iman ya RasUlallah
20
Bugün erbab-ı fennin rUha
da’ir hall u tedkiki
Ser-a-ser şüpheli fikr-i perişan ya RasUlallah
21
O sırr-ı a‘zamı remzinle
anlar evliyaullah
Anı idraka yokdur başka imkan ya RasUlallah
22
Tecelli-i ilahi neşvesi
sayende gelmişdir
Bana bir mevhibendir nUr-ı ‘irfan ya RasUlallah
23
Senin bir cilve-i irşadına
mazhar olup rUhum
Alevlendi çerağ-ı feyz-i ikan ya RasUlallah
24
Ebed bezmindeki eltafının
asar-ı envarı
Ezel cUşiş-gehindendir hurUşan ya RasUlallah
25
O gün kim nUr-ı hubbun şucle
şaldı şahne-i kalbe
Gönül oldu ser-a-pa bir gülistan ya RasUlallah
26
Göründü perde-i esrar
içinde çeşm-i ‘irfanla
Ne ‘ali sırrı hamildir bu insan ya RasUlallah
27
O sırdır gösteren envar-ı
lahut ile nasutu
O sırdır
meşcal-i aşhab-ı iz‘an ya RasUlallah
28
Muhabbet cismimin her
zerresinden lemca-efşandır Muhabbetdir bana sermaye-i can ya
RasUlallah
29
Beni tenvir kıl daim
fürUğ-ı nUr-ı feyzinle
Bana
‘alemde sensin can u canan ya RasUlallah
30
Ne buldumsa seni sevmekle
buldum ey mu‘alla nUr Seni sevmekde var zevk-i firavan ya RasUlallah
31
Ziya-yı şems-i zatın
haver-i fıtrîde doğmuşdur
Şığar mı
kevne böyle nUr-ı rahşan ya RasUlallah
32
Düşünce pertev-i feyyaz-ı
‘ilmin kainat üzre Ziya-yı vahdetin oldu numayan ya RasUlallah
33
IJülâşa kalmadı mechUl-ı
mutlak hall edildi hep Mu‘ammasıyla esrarıyla ekvan ya RasUlallah
34
Eger men‘ etmeseydin ümmeti
medhinde ıtradan
Sana layık
idi bir başka ‘ünvan ya RasUlallah
Seni tavşife ta‘zime lisanım gayr-ı kadirdir
Senin vaşf-ı kemalin bence Kıır’ân ya Rasülallah
Beni ma‘zür tut ey Fahr-i calem cafve layık gör
Beyanatımda varsa sehv ü nokşan ya Rasülallah[187]
Perişan etdi zira fikrimi ahval-i kevniyye
Bugünlerde perişanım perişan ya Rasülallah
Tevali eyledi gurbetde kürbet türlü şekliyle
Keder kıldı bina-yı kalbi viran ya Rasülallah
Yetiştir lutfunu şayan-ı ihsanım ‘inayet kıl
Zebün etdi beni alam-ı devran ya Rasülallah
Eder pür-lerze ahım ‘arş-ı Rahman’a erişdikçe
O hadde vardı artık ah u efgan ya Rasülallah
52b
Yeter yokdur tahammül çekmege alamını dehrin
Bu eyyam-ı cefaya yok mu payan ya Rasülallah
Yetiş imdada muhtac etme dehr-i düna Mecdi’yi
Reva mı hande etsin ehl-i cudvan ya Rasulallah
43
Mürüvvet eyle ihsan eyle
cevr ü lutf-ı daimden
Açılsın her tarafdan bab-ı ihsan ya Rasulallah
44
Beni bir ferde muhtac etme
eyle kenz-i mahfiden
Dil-i viranımı mesrUr u şadan ya Rasulallah
45
Şefacat eyle
lutfunla bana dünya vü cukbada
Bana gösterme sen alam-ı cişyan ya Rasulallah
46
Perişan bir fakirim cabd-i
haşım bab-ı lutfunda
Perişanlar
olur babında handan ya Rasulallah
-7-
Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Kaşide-i Nactiyye[188]
Fuzuli’ye Nazire
1 Mebde-i feyyaz olup her cism-i
gevher-bare şu[189]
Macnevî nıe’nıurııdıır Hak kudretin izhare şu247
Maye-i esrarıdır nur-ı hayat-ı ‘alemin
Mevce mevce lem‘a-zendir cephe-i aşare şu
Şanki bir rUhu’l-mehasindir bahar-ı fıtrata
Reng reng olmuş da gizlenmiş ruh-i ezhare şu
Kabiliyyet feyzinin esrarını tefhim içün
Ebr-i nisandan inip dönmüş dür-i şeh-vare şu
Berg-i gülde jaleye düştükçe nUr-ı afitab
Rize rize mevce-zendir ateşin ruhsare şu
Sahil-i tekvine doğru mevce -hiz-i cUş olan
Bahr-i kudretten akar enhar ile ebhare şu
Eyler ihya her içen dil-mürdeyi bir katresi
Menba‘-ı Hak’tan akar ser-çeşme-i ebrare şu
Kaşdı hak-i pay-ı yarı ben gibi takbildir
Çağlayıp sür‘atle pUyan semt-i kUy-ı yare şu
Jane-berdUşun felaket halini taşvir eder
Durmayıp eyler sefer her deşte her kuh-sare şu
10
Ab-ı lutfu teşne-dillerden
diriğ eyler zaman
Vermemiştir
Kerbela’da zade-i Kerrar’e şu
11
isterim olsun tecelli-yab-ı
riı’yet her başar inmesin hiçbir göze ‘alemde Ya Rab kara şu
12
Canı canan ‘aşkına işarı
ta‘lim eyliyor
Atlayıp
şellaleden oldukça pare pare şu
13
‘Aks-i eşya müncelidir
şafhasında her zaman
Öyle bir
mir’at-ı Hak’tır çehre-i aşare şu
14
Sineni hubb-ı Nebi’den
şu‘le-dar-ı feyz kıl
Gül açılsın
eyle icra şafha-i gül-zare şu
15
Vechini etsem tahattur
gözyaşı eyler hücum
Şemse karşı
gelse elbette dolar ebşare şu
16
Ağladıkça ben Nebi ‘aşkıyla
çağlar sinesi
Şanki
‘aşıkdır benimle Ahmed-i Muhtare şu
A17a
17
Bahr-i zahhar-ı ilahidir
Muhammed Muştafa
Feyz-i ‘ilminden akar her kulzüm-i efkare şu
18
Feyz-i Hak ab-ı ezelden
eylemiş reyyan anı
Cevheriyle girmemişken ‘alem-i envare şu
19
Cüd-ı lütfundan hurüşan her
zaman ab-ı hayat
Hüsn-i hulkundan verir hem yare hem ağyare şu[190]
20
Olmasaydı cüy-bar-ı feyz-i
‘irfan-perveri
Hangi menba‘dan gelirdi gül-şen-i esrare şu
21
Her veli olmuş ana bir
çeşme-sar-ı ma‘rifet
Hep odur her dem veren her ‘aşık-ı ğam-hare şu
22
Selsebil-i feyz-i
esrarından almıştır anın
Lazım oldukça bina-yı ‘aşk içün mi‘mare şu
23
Ya Muhammed ağladım yıllarca
narım sönmedi
Âb-ı lütfundan söner bir katre düşse nare şu
24
Cebreil-asa derinde kalbi
der-ban eyledim
Sen verirsin ben gibi bir teşne hizmet-kare şu
25
Ben şu mazmunuyla
methettikçe Fahr-i cAlem’i
Ravza-i
kalbimdedir Mecdi benim fevvare şu
2 Kanun-ı Sani 1336
-8-
Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Kaşide-i
Na‘tiyye[191]
FuzUli’ye Nazire
1
Eşk-i çeşmimden akıttım
sine-i dildare şu[192]
Gül açar revnak şaçar akdıkça her gül-zare şu
2
Canını canan içün ifna eden
‘aşık gibi
Atlayıp şellaleden olmakta pare pare şu[193]
MK, 60b
3
Jane-ber-dUş-i felaket bir
esir-i gam mıdır
Durmayıp gitmektedir her deşte her kuhsare şu
4
Jak-i pak-i canberîni
şevk ile telsim içün
Ben gibi sürcatle pUyan semt-i kUy-ı yare şu
5
Berg-i gülde jaleye düşmüş
ziya-yı âfitâb
Rize rize
lemca-zendir ateş-i ruhsare şu[194]
6
Eyler ihya her içen
dil-mürdeyi bir katresi
Hangi menbacdan
gelir hum-hane-i hammare şu
7
Şanki bir ruhu’l-mehasinden
bahar-ı fıtrata
Reng reng
olmuş da gizlenmiş ruh-ı ezhare şu
8
Mürde ezvak-ı cihanı her
sene ihya eder
Zinde bir
reng-i nezaret bahş edip eşcare şu
9
Kabiliyyet feyzinin
kudsiyyetin iclam içün
Ebr-i
nisandan inip dönmüş dür-i şeh-vare şu
10
Şanki caşıkdır
semada afitabın nuruna incelip eyler teşacud günbed-i devvare şu
11
Vechine bakdıkca yarin
gözyaşı eyler hücum
Şemse karşı
gelse elbette dolar ebşare şu
12
Yar içün her derd-i ağyare
tahammül eylerim
Bir gül-i
ziba içün insan verir bin hare şu
13
Ağniyamız ictiyad
etmiş o rütbe hisseti
Çeşmesinden
katre vermez muhtazır bi-çare şu
MK, 61a
14
Âb-ı lütf u merhamet ihsan
eder mi rüz-gar Kerbela’da vermemişken zade-i Kerrar’e şu
15
Her perişan iş olur ğayetde
elbet muntazam Tire reng olmazsa girmez reng-i revnak-bare şu
16
Germ u serd-i rüz-garı gör
de merd-i kamil ol
Âb ile ateş
verir her tiğ-i cevher-dare şu
17
Zevk-i riı’yetten
tecelli-yab olsun her başar inmesin hiçbir göze ‘alemde ya Rab kara şu
18
Kesret ü vahdet nedir
ta‘lim eder her ‘akil[195]
Nazil olsa
katre katre kulzüm-i efkare şu
19
Sahil-i tekvine doğru
mevce-hiz-i cüş olan Bahr-i kudretten akar enhar ile ebhare şu
20
Feyz-i Hak ab ile reyyan
eylemişdir kalbimi
Cevher ile girmemişken calem-i izhare şu
cAks-i
eşya müncelidir şafhasından her zaman
Şanki mir’at-ı zuhur olmuş bütün aşare şu[196]
Ağladıkça ben
nebi ‘aşkıyla çağlar cuylar
Şanki ‘aşıktır benimle Ahmed’e Muhtar’e şu[197]
Bahr-i
zahhar-ı ilahidir Muhammed Muştafa
Feyz-i ‘ilminden akar her gülşen-i esrare şu
Bağ-ban-ı
terbiyet olmuş şeri‘at bağına
Ondan akmıştır o şirin şafha-i gül-zare şu
61b
Cud u
lütfundan huruşan her zaman ab-ı hayat
Hüsn-i hulkından verir hem yare hem ağyare şu
Olmasaydı
cuy-bar-ı feyz-i ‘irfan-perveri
Hangi menba‘dan gelirdi çeşme-i ebrare şu[198]
Her veli olmuş ana bir çeşme-sar-ı ma‘rifet
Hep odur her dem veren her ‘aşık-ı ğam-hare şu
28
Sel-sebil-i feyz-i
‘irfanından almışdır anın
Lazım oldukça bina-yı ‘aşk içün mi‘mare şu[199]
29
Ya Muhammed ağladım yıllarca
narım sönmedi
Âb-ı lütfundan söner bir katre düşse nare şu
30
Cebreil-asa derinde kalbi
der-ban eyledim
Sen verirsin ben gibi bir teşne hidmet-kare şu
31
Ben şu mazmunuyla medh
ettikçe Fahr-i ‘Âlem’i
Ravza-i
kalbimdedir Mecdi benim fevvare şu
-9-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Hazret-i Mevlana Celaleddin-i Rumi Kuddise Sırruhu’d-deymumi
Hazretlerine ‘Arzı Ta‘zimat
1
Ey şah-ı celil-i mülk-i
‘irfan[200]
Ey şahib-i
mağz-ı feyz-i Kurban
2
Feyzinle münevver oldu calem
Feyzinle bilindi sırr-ı furkan
Pertev-dih-i bezm-i hak-şinasan
4
Şemsü’l-Hak olup füruğa
mail
Bir sen gibi şemsi kıldı taban
5
Bir şems-i velayet oldu
güya
Burceyn üzerinde şucle-efşan
6
Sırrındaki feyz-i
akdesinden
Ervah-ı latife oldu rakşan
Miftah-ı künüz-ı şir-i yezdan[201]
8
cUlviyyeti
Hak’la natık oldu
Her beyt ile ol Kebîr-i Dîvân
9
Her kavl- nebih-i Fîh-i
Mâ-fîh
İclaline bir cazîm burhan
10
Her satrı kitab-ı Mesnevinin
Düstür-ı kavim-i feyz-i cirfan
11
Hep hulk-ı kerime oldu hadi
Lafzındaki dürre-i dırahşan
12
El-Hak ne güzel kitab-ı cali
Vaşfında zebanlar oldu hayran
Rakş-aver olur kulüba her an
14
Bir sözde görürse hakkı
vicdan
Olmaz mı fürüğuna şitaban
Her kimde olursa rüh-ı insan
16
Sensin şeh-i calem-i
macanî
Şıytınla tanine geldi ekvan
17
Sayende yetişti bunca carif
Keşfinle açıldı feyz-i pinhan
‘Aşk
u şağefin çerağ-ı kudsı
Şi‘rinde
göründü ey hikem-dan
MK, 33a
19
Mir’at-ı cihan-nüma-yı
candır ‘Aşkınla yanan çerağ-ı ikan[202]
20
Bir cezbe-i ‘aşk ile
‘avalim
Etmekte
merakizinde devran
21
Merkezde duran cihan-ı
şemsin Milyonla cihan peyinde püyan[203]
22
Ecram-ı müzie meslegince
‘Uşşak-ı IJüdâ gibi hıraman
23
Her zerrede var nişanı
‘aşkın
Ya Rab bu
ne hikmet-i fürüzan
24
insandaki ‘aşk-ı ekmel amma
Zinet dih-i
‘aşk-ı cümle ekvan[204]
25
‘Aşk oldu anınla
kaimü’l-feyz
‘Uşşak-ı IJüda bu hale burhan
26
cÂlem kuru bir
şebah kalırdı
Ger olmasa zib-bahş insan[205]
27
Ey kudreti bi-hudud olan
Hak
insanda nedir bu feyz-i sır-dan
28
‘Aşk ‘ilmini Meşnevi’den
alsın
Her kim arıyorsa derde derman
29
Ben bende-i dergeh-i celalim
‘Aczim beni kıldı böyle cuşan
30
Yoksa ne reva ki madih
olsun
Mecdi denilen kemine ‘ünvan
25 Haziran 1321, Konya
-10-
Mefa Cilün/Mefa Cilün/Mefa Cilün/Mefa
cilün
Seyyidina
‘Abdü’l-kadir-i Geylani Kuddise Sırruhu’n-nurani Hazretlerine ‘Arz-ı Ta‘zimat[206]
1
Liva-yı kadr-i iclalin
dikildi asuman üzre264 [207]
Çalındı
tabl-ı ‘irfanın sema vü hak-dan üzre[208]
2
Ricalüllaha sultan olduğun
azade-i şekdir Veliyyü’l-emr-i daimsin cüyüş-ı ‘arifan üzre
3
Senin naşb ettiğin şaviş
olur sır-danı ekvanın Yürür hükmün akalimü’l-kemale her zaman üzre
4
Sana mahşuş olan bir
mazhariyyetdir ki Hak’dandır Taşarruf dest-i kabzında durur emn ü eman üzre
5
içen hamr-ı muhabbet ke’s-i
‘aşk-ı müstediminden
Görür
mir’at-ı dilde yari zevk-i cavidan üzre
6
Biladullahı bir hardal
misali seyr eden sensin Kerametle şaçarsın lerzeler seyf ü sinan üzre
7
Veliler duşuna mevzu‘ olan
pay-ı celilinden
Keramet
ahz eden revnak verir ruy-ı cihan üzre
8
Makamın rütbe-i gavsiyyet
oldu ey meh-i Geylan
Ziya-yı
feyzini işal edersin Cacizan üzre
9
Cihanda ğulğul-i ‘irfanını
guş etmeyen yoktur Müridanın çıkarsa çok mu fark-ı farkadan üzre
10
Fürugun nev-be-nev müzdad
olup ey pir-i Rabbani
MK, 34a
Şahaif-bend-i
a‘şâr oldu feyzin akteran üzre
11
Olur ser-mest-i ‘irfan
kadiriler feyz-i lütfundan Nesim-i ‘atıfet esdikçe senden bi-dilan üzre
12
O dil kim nur-ı ‘aşkın
şu‘lesinden renge girmiştir
Çemen-zar-ı
cihanda meyl eder mi erguvan üzre
13
Muhabbettir cihanın
maşdar-ı icad u tekvini
Muhabbet
mazhar-ı rüchan olur elbet cihan üzre
14
Kitab-ı ‘aşk içinde öyle
güller var ki bir bergi
Görünse
şems-i feyyaza olur her gül-sitan üzre[209]
15
Çerağ-ı nur-ı kudsîdir
muhabbet nuru insana
Odur canana rehber narı düşmüş nUr-ı can üzre[210]
16
Benim virdü’ş-şabahım nam-ı
cAbdü’l-kadiri tebcil
Nigeh-bandır tarîk-i caşk içinde kar-ban üzre
17
İlahî Kacbe-i
makşUda hadi mahz-ı lütfundur
Tecellî neş’esin sen bahş edersin hep cenan üzre
18
Tecalî-yab-ı cirfan
ol hemîşe caşk ile Mecdî
Tenezzül eylemez rUhü’l-kudüs safil mekan üzre
-11-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa
Cîlü/Fe cül ün
Konya Valî-yi Vala-şanı cAtUfetli Faik Beg Efendi Hazretlerine
Nacil Oldukları Muraşşac Nişan-ı Zî-şandan Dolayı Tebrik
1
Leb-rîz-i tarab olmadadır
kalb-i perişan[211]
Pîş-i nigehimde uçuyor reng-i baharan
2
Envar-ı meserret yağıyor
arzıma semadan
Her şafhada elvan-ı şafa olmada handan
MK, 25a
3
Balalara uçmuş gibi ezhar-ı
baharı
Elvah-ı
semaviyyede var feyz-i gülistan
4
Kuyuna temevvüc ederek calem-i
lahüt
Olmuş bu
menazırda anın caksi nümayan
5
Ol rütbe müşacşac
ki bu tabiş-geh-i envar Taşvirine yok fikret içn rehber-i imkan
6
Bir manzara kim nür ile
derya-yı letafet Bir mezhere kim feyz-i bedayicle hurüşan
7
Ol manzara ol mezhere ol
levh-i bedayic Eyyam-ı celilü’ş-şeref-i vali-i zi-şan
8
Her lahza anın burc-ı sucüdu’ş-şerefinde
Nür-ı
nazarı padişahın olmada rahşan
9
Ol nür-ı nazardan yine bir
şucle-i kudsi Parlattı macalî-geh olan sinede burhan
10
Çoktur denemez himmet-i culyasına
karşı
Olsa ne kadar garka-i eltaf-ı firavan
11
Bir vali-i ‘ali ki macalîde
şerefte
‘İrfanda tedabirdedir faik-i akran
12
Envar-ı kemalatı eder mihre
rekabet
Âşar-ı deha fikr-i münirinde nümayan
13
Ahlakı gibi zat-ı
hıdîvanesi ‘ulvi
Evşaf u meziyatına yok gayet ü payan
14
Veysi’ler olur nesrini
taklide heves-kar
NefTler olur şa‘şa‘a-i şi‘rine hayran
15
Teşrifi ile Konya’da var
revnak-i diger
Tedbiri verir her tarafa feyz-i dırahşan
16
Mes‘üd ola ikbal ile ihlal
ile daim
Zi-şan ola şadan ola handan ola her an
17
Dem-beste iken hayli
zamandan beri Mecdi
Zib-i sühan oldu sana bir vali-i zi-şan
Mart 1320, Konya
-12-
Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl
ün
Mâderimin Bâlin-i İhtizârında
1
Jun-ı dil-hun-âba riz-i
çeşm-i rikkattir bugün[212]
Her taraftan ru-nümâ âlâm-ı hasrettir bugün
2
Zevk u şâdi mâil-i ğâr-ı
fena olmuş durur
cÂlem-i cizzet harâb-âbâd-ı zillettir bugün
3
Ben libâs-ı mâteme girdikçe
ağlar kâ’inât
Ağladıkça ben cihân mağmum-ı fıtrattır bugün
4
Mağrib-i âmâle düşmüş şucle-i
şemsü’l-hayât
Hep emeller mâ’il-i reng-i küdurettir bugün
MK, 41b
5
Eşk-i dil cuşân-ı firkat
sine âteş-dân-ı ğam
Ben huruşân-ı elem bir yevm-i hicrettir bugün
6
Mâderin oldu hayâtı lemca-i
tiğ-i ecel
Muhtazardır vâşıl-ı ser-hadd-i sekrettir bugün
7
Söndü her türlü hayât
ümmidi söndü âh kim
Ah ser-i demden çıkan niran-ı şiddettir bugün
8
Ey olan cömrü
deruna derd ile dağ-ı elim
Derd ile böyle sükutun dağ-ı firkattir bugün
9
Ben seni şad eyledim amma
cihan şad etmedi
Talic-i mackUsu giryan-ı nedamettir bugün
10
Derdine iksir-i tefsir
olmağa sacy eyledim
Gülmesin derman ki rU-gerdan-ı nuşrettir bugün
11
Devr-i mescUd-ı
hayatın devre-i ahir idi
Muhterem bir hal ile ölmek saadettir bugün
12
Altı aydır çektigin cillet
ne müzcic derd idi
Mevte dil razı degil hala ne halettir bugün
13
Geçti yetmiş yıl hayatın
bin cefa bin derd ile
Konya oldu makberin kim dar-ı ğurbettir bugün
14
Ettin isbat-ı şeref mader
Hüseyn’in neslisin
Meşhedin caşr-ı Muharremdir şehadettir bugün
15
Her zaman söyler idin
Zeynü’l-Caba’nın nesliyim
Çektiğin çille sana bir başka devlettir bugün
MK, 42a
16
Mehbit-i envar olsun
medfen-i pakin senin
Rüh-ı pakin şüphesiz makrün-ı rifattir bugün
17
Kudsiyan olsun enis-i
uhrevi daim sana
Gayrı cevlan-gah-ı ruhun şahn-ı cennettir bugün
18
Âhir-i ‘ömründe Mecdi
fart-ı hidmet eyleyip
Aldığında gönlünü mesrür-ı hürmettir bugün
19
Kırk bir ihlaş ile bir
tarih-i mühmel söyledim
Maderin ruhu karin-i Rabb-i ‘izzettir bugün
10 Muharrem 1326, 6 Şubat 1323, Girid, Sa‘at 10, Yevm-i Çehar-şenbe
-13-
Fa ilâtün/Fâ ilâtün/Fâ ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Ahmed Nür’a
1
Derd-i hürriyetle insan
bende-i ahrar olur[213]
‘Âleme sultan da olsa halka hidmet-kar olur
2
Yokdur azad-ı elem
ğam-hane-i ‘alemde hiç
Gül içün bin har olur her yar içün ağyar olur
3
Hüsn-i haslet tıynet-i
pakizenin mahsulüdür
Maye-i pak-i sadefden dürre-i şehvar olur
4
Lemcadır nUr-ı
IJüdâ-yı lem-yezeldendir edeb
Etse bir yerde tecelli ziver-i atvar olur
MK, 53b
5
Mukteza-yı hilkati ‘akreb
gibi ta‘zibdir ihtiraz eyle ğaraz ashabı ciır’et-kâr olur
6
Başka burhan istemez
isbat-ı mahiyyet içün Herkesin güftarı kadr-i ‘aklına micyar olur
7
Geçmesin beyhude ‘ömrün
sebt-i nam et ‘aleme
Bir eser koy kim cihanda zinet-i a‘sar olur
8
Şu‘le sal ma-dUnuna
ma-fevka eyle imtisal
Şemse bak asarı hep envar-ı zer-rin-tar olur
9
Ehline ‘arz etmeyip ağyara
keşf-i raz eden
Olsa da Hallac-ı MansUr-ı zaman ber-dar olur
10
Kalbidir insanın ancak
mahfaza esrarına
En şamimi
olsa dostun naşir-i esrar olur
11
ihtiraz et gördügün her
şahşa etme ictimad
Kah olur
gafletle insan hem-dem-i eşrar olur
12
Halka kaşdı hayr olan
hulk-ı kerim aşhabının
Namı
tarih-i beşerde zübdetü’l-ahyar olur
13
‘Aklıdır irşâd eden her
işde ‘âkil âdemi
Şânma
şeyhin himmeti ihvan içün her-bâr olur[214]
14
Kuvvet-i bâzu-yı fikrinle
çalış her makşada
Âdeme
himmet dilenmek en hakiki câr olur
15
Bil penâh u melcemin sensin
senin ey nur-ı dil iş bu sırrı bilmeyen şâyân-ı istihkar olur
16
Bir tecelli-gâh-ı ezdâd-ı
şü’ündur kâinat
Künhüne
âgâh olan âzâde-i ekdâr olur[215]
MK, 54a
17
Zulmeti nur-ı mübin
hemmi ferah ta‘kib eder
Şiddet-i serma geçer ruy-ı zemin ezhar olur
18
Medd ü cezir hadisatın
mevce-i icabıdır
Meh de olsa
talicin ikbal olur idbar olur
19
Mesleğin olsun reşidan-ı
cihanın mesleği
Rüşd ü cirfan
ile insan vasicü’l-efkar olur
20
Ehl-i dildir şübhesiz calemde
cakil var ise
Çünkü
bunlar cilm ile derya gibi zehhar olur
21
İhtiyac-ı caşrı
fehm et halk-ı calem daima
Nev-zuhUr
efkara şiddetle perestiş-kar olur
22
Aşıl makşad gavr-ı
müstakbeldedir mazi ise Hadisatıyla bize bir defter-i asar olur
23
Söz mühimdir söyleme bir
yerde dikkatsiz kelâm
Kadrini tenzil ü iclâ eyleyen güftâr olur[216]
24
Söz deyip de geçme sözdür
râbıt-ı emr-i cihân
Sözle insân
nâzım-ı manzUme-i her-kâr olur
25
Sözledir cümle tefahüm
cümle asar-ı selef
Söz ile şîrâze-bend-i nüsha-i tezkâr olur
26
Nükte-dân ol her sözünde
yâve-gülukdan şakın
Çünki bî-macnâ sühandan neşveler bî-zâr olur
27
Fazla sözle meclisi izcâc
eden pür-gülara
Ehl-i meclisden gelen âvâz-ı istiksâr olur
MK, 54b
28
Nahvet ü şiddet tekebbür
gayrı tahkîr eylemek cAks-i te’şîrât ile müstelzim-i âzâr olur[217]
29
Kesr-i kalb etmek hatâdır
çünkü pek malümdur Kalb-i insân nazra-gâh-ı Hazret-i Settâr olur
30
Kimseden ister misin
incitme aşlâ çâresi Kimseyi incitmemek esbâbını ihzâr olur[218]
31
Kuvve-i mâliyye caşrın
kıbletü’l-âmâlidir
Şahne-i câlem
anınla şahne-i gül-zâr olur
32
Bakma tacn-ı
zâhide her müşkili teysîr edip
Eyleyen puladı telyin dirhem ü dinar olur
33
Nef'ini hakkıyla tacyîn
etmeyen ‘acizlerin
Iztırabat-ı hayat-ı telhi pek düşvar olur
34
Zerr ile kadrin tezeyyün
eylese gevher gibi
Dilber-i baht-ı ‘azizin matmah-ı enzar olur
35
Bak cemal-i aşfer-i dennane[219] kim her beldede
Kıymet-i ‘ulviyyesiyle rayic-i bazar olur[220]
36
Bir siyasidir o
zü’l-vecheyn fıtrat kim anın
Şıyt-ı tefsiri tanin-endaz-ı çar aktar olur
37
Mal ile ‘ilm ü kemali cem‘
eden zat-ı ‘aziz
Tac-ı re’s-i ağniya fahr-ı ulu’l-ebşar olur
38
Namı te’yid eyleyen amma
fazilet feyzidir
‘İlm ile insan nice a‘şara pertev-bar olur
MK, 55a
39
NUr-ı kalbinden tecelli
eylesin envar-ı Hak
Feyz erince kalb-i insan meşrik-i envar olur
40
Erbaindir mazhar-ı sırr-ı
kemali merdümün
Erbacîn
feyz ü fütuhata tecelli-zar olur
41
Hüsn-i tedbir ü tefekkür
her işi teshil eder cAkl u tedbiriyle adem kavmine ser-dar olur
42
IJıılk-ı ‘alîdir tevazuc
rif'atin mirkatıdır
Nefsini hak
eyleyen tac-ı ser-i ebrar olur
43
Kimseye şarf etme tavr-ı cunf
ile sengin kelam
Doğru da
olsa kelamın doğrusu bir har olur
44
Tatlı söz sihr-i helal-i
‘akilandır söz bilen
Dillere
hakim olan bir cakil-i sehhar olur
45
Tatlı sözle kalb-i nası
celb eden danaların
Kacbe-asa
meclisi ser-menzil-i züvvar olur[221]
46
Akraba ser-name-i yaranın
olsun her zaman
Akraba düşmen de olsa kalbi refet-kar olur
Maderin
ser-tac-ı fahr u hürmet ü iczaz kıl
Maderin memnun eden elbette ber-hor-dar olur
Nur-ı caynım
en mühim pend-i mükerrerdir sana
Validen her hürmete şâyeste-i isâr olur
Mâderin
kalbindedir Hakk’ın rıza-yı aczamı
Hüsn-i dacvatiyle hatta yok olan şey var olur
55b
Bir esas üzre
kurulmuşdur şerayic şöyle kim
Hakk-ı gayra kim tecavüz eylese gaddar olur
Çalka bi-dad
eyleyen bi-merhamet zalim ise
Şübhesizdir müstehakk-ı lacnet-i Kahhar olur
Macnevîdir
varsa insanda mehasin macnevî
Yoksa zahir-bin olan bir cild içün hun-har olur280
Hüsn-i
simadan ziyade hüsn-i hulka caşık ol
Mayesi hüsn-i zenanın gaze-i cattar olur
Görmüşüz meyl etmeden binlerce gül-gun çehreler
Gör de geç bunlar bütün fettan olur mekkar olur
55
Tut mesavide müsavi cahili
sekran ile
Bunların atvarı daim vazc-ı na-hem-var olur
56
Böyle erbab-ı mesaviyle
görüşmekden şakın
Merd-i hüşyarın hemişe hem-demi hüşyar olur
57
İntihab-ı yar-ı şadık pek
mühimdir pek mühim
Çünki zahir şandığın bir merdüm-i murdar olur
58
İhtiyaç eyyamıdır ahbabını
temyiz eden
Âdemin derler mihekki dirhem ü dinar olur
59
Vüscat eyyamında
bilmezsin vefakaranını
Çünki etrafında herkes medh ile devvar olur
60
Hüsn-i zannım böyledir
eltaf-ı Mevla’dan benim
Vech-i ati üzre feyzin revnak-ı edvar olur
MK, 56a
61
Öyle cüş eyler ki senden
bahr-ı mevvac-ı culüm
En küçük bir katresi hem-cüşiş-i ebhar olur
62
Vakti geldikde cihan-ı
feyz-i tam u akdese
Âfitâb-âsâ kemalin şucle-i izhar olur
63
Nur-ı cari feyz-i sari lemcalar
neşr eyleyip
Şucle-i cirfan u caklın şöhre-i emşar
olur
64
Macnevî maddi ne
varsa cizzet ü nam ü şeref
Ke’s-i baht u talicin bunlarla hep ser-şar olur
65
Kutb-ı aktab-ı macalî
eyleyip Mevla seni
cÂlemi hurşid-i feyzin naşir-i envar olur
66
Sanihat-ı fikrine erdikçe
feyz-i macnevî
Böyle Mecdi sözlerin hep nuhbe-i eşcar olur
3
Şaferü’l-hayr 1335, 1
December 1916, İskenderiye
-14-
Mefülü/Mefallü/Fe ‘ûlün
Oğlum Ahmed Nur’a
1
Âyine-i sırr-ı ittişal ol[222]
Tenha-rev-i calem-i cemal ol
Miftah-ı künuz-ı la-yezal ol
3
Ey ruh-ı latif-i sırr-ı
meknun Gül-biz-i şafa-yı nUr ol
4
Kal ehline beste-bab-ı
‘irfan Keşşaf-ı serahr-i kemal ol
5
Geç lafz-ı sevad-ı
ma-sivadan Sır-dan-ı cela’il-i me’al ol
6
Aldanma tevacüd-i kuyUda
Pür-vecd-i vücUd-ı hüsn-i hal ol
7
Ahlak ile kesb-i imtiyaz et
Ahlakına şanlı bir misal ol
8
Şems olmasa semada nUr-ı
fazlın Şakilere ma’il-i vişal ol[223]
9
‘Aynındaki caksi
müstevi gör
Himem-şürb-i paye-i zülal ol[224]
10
Mâhiyyetinin delilidir halk
Feyz-âver-i
ahsenü’l-hişâl ol
Her hâlde
düşmen-i d alâl ol
12
Rehber tutarak füruğ-ı
‘aklı Dânâ-yı hakikat u hayâl ol
13
‘Ahdinde sebât edip hemişe
Mağbüt-ı revâsih-i cibâl ol
14
Rüşd-i külle karin olup
kemâle Tedbir ile a‘kalü’r-ricâl ol
Mahbüb
kılıp ehl-i hâl ol
16
Tatyib kılıp meylin olsun
Ahbâbına çeşme-i zülâl ol
17
Fakr ehline eyle fart-ı
ta‘zim
Chyâ-yı
rızâ-yı zül’l-celâl ol
18
Mecdi kerem-i Cenab-ı
Hak’la
Müstağrak-ı
lütf-ı bi-hemal ol
Konya
-15-
Mefül ü/Fâ ilâtün/Mefül ü/Fâ ilâtün
cAkl-ı
Kâmil-i Dırahşâna
1
Ey hüsn-i misâlin dil-dâr-ı
pür-vakârı[225]
Kesme gedâlarından eltâf-ı bi-şümârı
2
Sâyende revnak-ârâ kalbimde
feyz-i aclâ
Sâyendedir dil-ârâ bâğ-ı dilin bahârı
3
Kudretle feyz-i rahşân
sırrınla şucle-efşân
Vechin görünce insân ğayb eyler ihtiyârı
4
Ser-tâcısın zamânın
müşkil-küşâ beyânın
Sensin bu kibriyânın hurşid-i zer-nisârı
5
Ey kıble-i dırahşân ey câlem-i
füruzân
Fahr-i cihân-ı cirfân ey mefharet medârı
6
Ser-bezm zemin-i hürmet
olmak sana ne devlet
Eyler fuyuz-ı fıtrat zatınla iftiharı
7
Rütben şümus-ı rif'at cunvan
sana fehamet Senden alır fazilet dehrin bütün kibarı
A12a
8
Güller açıp hayatın fer
verdi nUr-ı zatın
Sensin bu
beyyinatın her dem şükUfe-zarı
9
Hüsn-i faziletinden sırr-ı
hakikatinden
Şan-ı
fehametinden sevmezsin iştiharı
10
Çokdur nıiı’ellelatın
miftahı mucdılatın
Senden bu
muceizatın her feyze sırrı sari
11
cİlmin muhit-i
her fen hilmin ile müzeyyen
Ettin hemişe rUşen nUrunla rUz-gârı
12
Ey menbac-ı
mekârim ser-defter-i ecâzim Ser-çeşme-i merâhim eUdun hazine-dârı
13
Sensin terakkiyâtın feyz-i
tekemmülâtın
CUş-ı
teeelliyâtın deryâ-yı bi-kenârı
14
Feyyazı her nizamın hadîsi
haşş u camın
Sensin bu insicamın her yerde şucle-darı
15
Sen naşir-i edebsin feyz-i cazîm-i
Rab’sın
Tevlîde sen sebebsin dillerdeki mesarı
16
MiFat-ı Hak-nümasın
dildar-ı can-rübasın
Bahşende-i şafasın ey neşve çeşme-sarı
17
Kalbimde yaptı cennet
lütfunla kabiliyyet
Söndürdü ab-ı rahmet nîran-ı ıztırarı
18
Hayrette kaldı efkar yok
medhine seza-var
Gözden geçirdim ey yar her lafz-ı gül-cizarı
A12a
19
Mecdî gibi hakîrin
sırrındadır serîrin
Bir feyz-i bî-nazîrin lütfunla bahtiyarı
Bayezîd-Nür Sokağı, 4 Haziran 1933
-16-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
Edeb
1
Fecr-i şâdıkla doğan nur-ı
mücellâ-yı edeb285
Oldu efkârımı feyz-âver-i macnâ-yı edeb
2
Cephe-sâ-yı şeref-i matlac-ı
tevfik oldu
Şubh-ı handân-ı hakikatteki rü’yâ-yı edeb
3
Mahfel-i kalbime kürsi-i sacâdet
kurdu
Geldi iclâl ile cizzet ile dânâ-yı edeb
4
Eyledi haşlet-i mümtâzeyi
bir bir tacdâd
Dedi en şanlısıdır haşlet-i zibâ-yı edeb
5
Kehkeşânlar dökülür râhına
tevkir ederek
Göklere carz-ı cemâl etse dil-ârâ-yı edeb
6
Neyyirâtın harekâtındaki
etvârına bak
Ser-te-ser levh-i cihân levha-i ğarrâ-yı edeb
7
Nazar-ı hayreti meftun-ı
bedâyic eyler
Lemca-zen devr ile binlerce süreyyâ-yı edeb
8
Edeb-amuz-ı vaza’if görünür
hep kemalat
Bu cihan
nüshasıdır nüsha-i kübra-yı edeb[226]
9
Gülşen-ara-yı bahar olmağa
la’ik şayılır Ravza-i feyz-i l'eza’ilde temaşa-yı edeb
10
Mest-i medhUş degil kalbini
bi-dar eyler Gaflet-azadı eder ademi şahba-yı edeb
11
Kalbimi cezb ile şeyda-yı
cemal etti beni NUr-ı didarı ile dilber-i racna-yı edeb
A35a
12
Olmamak kabil olur mu o
mehin meftunu
Hüsn-i
ruhsarı gibi tavrı da ruhsa-yı edeb
13
Girmek istersen eger
bezmine adab ile gir Bezmidir çünkü anın menbac-ı vala-yı edeb
14
Pir-i mey Kacbe-i
culya şayılır devrinde
Şohbeti
‘akiledir nicmet-i ‘ıızmâ-yı edeb
15
Şüphesiz layık olur secde-i
tekrimata
Feyz-i
‘irfanla olan maştaba-pira-yı edeb
16
Canlıdır secde-gehim can-ı
cihandır ebedi Ehl-i ‘irfana budur Ka‘be-i ‘ulya-yı edeb
17
Şu‘le şal kalbime ey nur-ı
melahat kerem et Geldi divanına bir ‘aşık-ı şeyda-yı edeb
18
Her güzel gıbta eder hüsn ü
cemal-i edebe Şu‘le-zendir o kadar rahşiş-i sima-yı edeb
19
Eyledim cümle mecellat-ı
hikemden tedkik Hepsinin gayesidir medh-i mezaya-yı edeb
20
Naşş-ı Kıır’an ile tebcil
olunan hulk-ı ‘azim Ruh-ı ma‘naya göre nur-ı secaya-yı edeb
21
Re’s-i ta‘zim-i şeref-aver
eder şahibini
Girse bir
kalbe şeref-paş olarak pa-yı edeb
22
Âdemin kadrini bilmekliğe
bir tılsımdır
Gösterir
mertebe-i ‘aklı meraya-yı edeb
A36b
23
Var yeri piş-i edepte
eğilip cilliyyîn
Neyl-i eltâfı içün etse temennâ-yı edeb
24
Olsa bir câlemi
ahlâk-ı bedîcü’ş-şânın
Nur olurdu ana hurşid-i mucallâ-yı edeb
25
Hilkatin gâye-i esrarını
idrâk edenin
Meslek-i pâki olur meslek-i aclâ-yı edeb
26
Halka câid
görünür cümle nakâ’iş yoksa
Halk eden câlemi etmiş idi me’vâ-yı edeb
27
Hak bilen hakkını hem-cinsi
olan insanın
Eylemez haddi tecâvüz ile ğavğâ-yı edeb
28
Çeşm-i dikkatle kurun-ı
beşeri hep okudum
Haşm-i haşmet ile hep macreke-efzâ-yı edeb
29
Kuvvetin piş-i celâlinde
ezilmiş haklar
Kuvvetin şancatıdır eylemek ibzâ-yı edeb
30
Kim bu cudvânı yıkıp
şulhu ederse te’yid
İştihârıyla olur kıble-i cuzmâ-yı edeb
Ey beşer şerre tehalükte ne ma‘na vardır
Fıtratın zineti olmuş iken ihya-yı edeb
Arama hüsn-i hişal-i edebi hod-binde
Girmemiş kalbine macna-yı muşaffa-yı edeb
Kendi kendinden eder şerm ü haya her hod-bin
Mekteb-i ‘akla girip eylese peyda-yı edeb
Âharın hakkına hürmet ile tefsir etti
Şerh ederken edebi hey’et-i şüra-yı edeb
Ey ‘avalim yaratan Jalık-ı zi-şan-ı kerim
Eyle hep dillere lütfun ile ilka-yı edeb
Merhamet hakim olup rüy-ı zeminde beşere
Dolsun aşar-ı mürüvvet ile şahra-yı edeb
‘Akl ü ‘irfan u muhabbet şaçarak envarı
Çerh-ı devvar-ı zaman eylesin icra-yı edeb
Kalmasın şahne-i ‘alemde kederden aşar
Hep meserret ile gülsün bütün ebna-yı edeb
39
Gül şaçıp şahn-ı baharında
cihanın her an
Eylesin carz-ı melahat bize leyla-yı edeb
40
Ben o Leyla’yı bu ızmar ile
izhar ettim
Eyledim tarz-ı belagat ile ifa-yı edeb
41
Hayli geçmişse de Mecdi bu
cihandan üdeba
Gelmedi sen
gibi cirfan ile güya-yı edeb[227]
14
Teşrin-i Sani 1935,
Bayezîd-Şoğanağa
-17-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Hüve’l-Baki Hüseyin Kazım Beg’e Mersiyye
1
Yine dehrin derünu derd-i
matemle hurüşandır[228]
Yine çeşm-i cihan eşk-i elemle girye-efşandır
2
Yine ser-geşte etti cilm
u cirfan ehlini ekdar
Yine kalb-i ahibba dag-dar-ı nar-ı hicrandır
3
Yine yıktı harab etti ölüm
bir ravza-i cilmi
Yine bag-ı macarif
bad-ı şarşarla perişandır
Naşıl kıydın Hüseyn-i Kazıma ey mevt-i bî-inşaf
Naşıl
kıydın o bir nur-ı cihan-ı cilm ü ‘irfandır
O ‘akl-ı küll l'üyüzat-ı ‘ulum-ı şems-i
enverdi ‘Ulüvv-i şanına asar-ı feyz-a-feyzi burhandır
Bütün akvam-ı Türk’ün elsininde vakıf-ı yekta
Lisan ehli
kitabında olan tedkîke hayrandır
Mu‘azzamdır kitabı tam otuz beş yılda bitmiştir
Lügatta yok
nazîri öyle te’lîl-i füruzandır
O bir mecmu‘a-i ‘alîsidir nev‘-i kemalatın
Onun evşaf-ı
vala-şanı her tebcîle şayandır
Şinasî gıbta-averdi kerem erbabına her an
Fetanetle
haşafetle o bir meşhur-ı devrandır
Bu öyle neşve-pîra meclis-ara-yı leta’iftir
Bunun
bezm-i latîfinden keder her dem girîzândır
Hülasa öyle
bir ‘alî mehasinle müzeyyen kim
Macalî her kelam-ı ihtişamında dırahşandır
12
Gerek vali gerek nazır iken
evkafa her türlü
Mesâ'isi
bunun vareste-i asar-ı nokşandır
13
Kemal-i ‘aklını gösterdi
her hidmette gayretle
Bu ma‘na-yı
şahihiyle yetişmiş kamil insandır
14
Hüseyn-i Kazım’ı a‘şar-ı
‘alem eylemez nisyan Onun asar-ı feyyazı şeref-pira-yı ezmandır
15
Kolaylıkla eriştirmez
zamanlar böyle bir ‘irfan
Bu dana-yı
hakikattir hakayık-dan-ı ‘irfandır
16
Tecelli eylemiştir
fıtratında feyz-i gün-a-gün
Bu nür-ı
fıtratıyla mazhar-ı eltaf-ı Yezdan’dır
17
Ölüm cisme ta‘alluk eyleyen
hilki bir afettir
Bu ma‘naca
onun rühu cihan-ı canda canandır
18
Ta‘arruz eylemez dest-i
tabi‘at feyz-i ervaha
O feyz-i
ma‘nevi nür-ı Huda’dır pertev-efşandır
19
Mu‘amma-yı hayatı
halledenler nür-ı ‘irfanla
Riyaz-ı huld-ı calîde meserretle hıramandır
A25a
20
Muhabbetle kulüb-ı
eşdikasında olan medfün
Muhalleddir cihan-ı macnevîde nür-ı rahşandır
21
Bıraktı hane-danında gül-i
racna iki dühter
Biri ğam-dîde “Rikkat”tir biri “Nazan”-ı süzandır
22
Bıraktı bir de nür-ı
‘aynını bir hem-ser-i paki
O da gurbette felcin ihtilacatıyla nalandır
23
Hava tebdiline ‘azm eyleyip
Tarsüs’a gitmişti
Etıbbanın beyanınca o herbir derde dermandır
24
Ölümle karşılaştı hatre-i
evlası Tarsüs’un[229]
Dedim efsüs-ı şad efsüs için bir kehf-i virandır
25
Bu gurbette ölüm feryad-ı
ateş-nake ba‘istir
Bu gurbette ölüm dag-ı elim-i kalb-i yarandır
26
Getirdi na‘şını Tarsüs’tan
damad-ı gam-naki
Mezarı Küplüce kurbunda bir lahd-i dırahşandır
27
Benim tavşifimin
fevkindedir bi-şüphe Kazım Beg
Ona hem yarı hem ağyarı hürmetle sena-handır
28
Bakıp ahlakına ePaline
Mecdi derim her an
Onun elbet makamı Ravza-i Rıdvan-ı Rahmandır
29
IJüda baki kalan aczasını
handan ede daim
Bu haliş bir temennidir bu nice vird-i her-andır
24 Kanün-ı Sani 1934
-18-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Hüve’l-Baki Tokadi-zade
Şekib Beg’e
Mersiyye
1
Şekib ölmüş diyenler bence
ğafletle yalan söyler290
Şekib ölmez onun evşafını her an zaman söyler
2
Eser bir rüh-ı sabitdir
muhalleddir füyüzatı
Füyüzatı cihan tebcil eder herbir lisan söyler
3
Kelamından ‘ibaretse ‘ukül
erbabı macnada
Kemal ehli ne söylerse hayat-ı cavidan söyler
4
Şekib’in cümle asarı
hayat-ı cavidanıdır
Onu hayretle takdir eyleyen halk-ı cihan söyler
5
Ne ruh-ı ateşindir münceli
herbir kelamında
O bir ateşli sevdadır ne söylerse yaman söyler
6
Çıkıp bir nar-ı sevdavi
huruş etmiş derunundan
Bu ateşle yanar her zerresi ah u figan söyler
7
Tutuşmuş carşa
çıkmış nar-ı sevda nura kalb olmuş
Harem-gah-ı IJüdâ pişinde durmuş el-eman söyler
8
Açıldı perde-i vech-i
kâ’inât ıztırarından
Ona şimdi cihanı her nihanı pek cayan söyler[230]
9
Niçin yandın sualinden
gelirse lerze-i haşyet
Cevabı bir şehid-i macnevî bir nev-civan söyler
10
Bu muhrik bir temaşadır bu
nar-ı caşka mahşerdir
Bu mahşer magfiretden cafv-ı Mevla’dan nişan söyler
A5a
11
Biri hummale ateş oldu
yandı gitdi on günde
Biri caşka feda-yı canını bi-imtinan söyler
12
Şekib u şabirin ateşle
yandı mihver-i şabrı
Bu hüzn ü matemi dehrin lisanı an-be-an söyler
13
Yanarsa ihtiyarı ademin
te’sir-i sevdadan
Çıkar hükm-i ezel meydana ders-i imtihan söyler
14
Bu hal-i pür-melali hüzn
ile andıkça yaranı
Sirişk-i al ile her dideden bir tercüman söyler
15
Bu matem öyle şaldı ğulğule
etraf u eknafa
Gelir avaze her yerden zemin u asuman söyler
16
Nedir ferda-yı hali
güllerin ezhar-ı renginin
Bunu her dideye cibret ile reng-i hazan söyler
17
F'ena-tev’em düşer feyz-i
bekaya bir tenahidir
Bu sırr-ı muğlakı herbir hakim-i nükte-dan söyler
18
Tahavvüldür bu calem
mahşer-i ezdadının sırrı
Bu sırrı halledenler hikmet-i hayret-resan söyler
cAdem yokdur tenevvu‘ gösteren bir sırr-ı mutlakdır
Mezahirden bize Hak lehçesi rühu’l-beyan söyler
Mucammâ-yı hayatı hall içün hayretdedir insan
Bu sırrı bil ki Hak erbab-ı ‘aşka pek nihan söyler
Şekib’in oğlunun simasını fikr etmek istersen
Sana gülşende gez simayı reng-i erğuvan söyler
Şekib’in haşlet-i culviyyesi meşhur-ı ‘âlemdir
Bunu taşdik eder erbab-ı ‘irfan şahran söyler
Tekellümle geçen eyyamını ‘arz eyleyip şimdi
Sükunetle sana kabr-i hazini bi-zeban söyler
Yazarken hüznümü ben öyle cuş etdim ki ey Mecdi
Benimle ah eder mersiyyeyi kevn ü mekan söyler
IJıışuşiyle yanıp fart-ı teessürle felaketden
Yetim olmuş kızıyla zevcesi her an fiğan söyler
Beni dil-hun eden şekl-i felaketden bu haletdir
Ne söylerse kızı mersiyye-i ateş-feşan söyler
27 Bununla bul
teselli ey güzide dühter-i dilber
Şekib ölmez
onun evşafını her ân zaman söyler
14 Teşrin-i Evvel 1932
-19-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Tokadi-zade
Şekib’e-İkinci Mersiyye
1
Şafak ruh-ı Şekib’in reng-i
âliyle hüveydâdır292
Yine ufk-ı kederde levhalar kan ile peydadır
2
Şekib’in al kefenden
câmesiyle seyr-i eflâki
Hakayık-bin olanlarca ne muhrik bir temaşadır
3
Temessül eylemiş cuş-ı
belagattan cihanlarda
Serir-i ihtişamı cilve-gah-ı nur-ı ma‘nadır
4
Okur eş'annı feyz-i
talakatle o ‘alemde
Ma‘ali ‘alemi tahsin-i eş‘arıyla şeydadır
5
Şekib ölmez demiştim çünkü
eş‘arıyla bakidir
Ona feyz-i ebed caşk-ı muhalled şimdi me’vadır
6
Vücud-ı macnevîdir
varlığın macna-yı aşlîsi
Bu macnaca hayatı daimîdir pek mucalladır
7
Cihana şığmayan nUr-ı zeka
zayic olup gitmez
O nUrun şuclesi her dem semalarda mücelladır
8
Keşahftir müvelled feyz-i
aşlî-i leta’iften
Latifin kudreti hayret-res-i cakl-ı muşaffadır
9
Düşün bir zerrenin fennen
fenası kabil olmazken
Demek macdUm olur rUha sebük-mağzane dacvadır
A21a
10
VücUd-ı zahirîsi ğa’ib oldu
gerçi gözlerden
Fakat hestî-i pür-nUru onun şekden müberradır
11
O caşka müptela culviyyete
meftUn idi her dem
Onun macşUku Nâşırdı o bir macşUk-ı zîbadır
12
Görünce nUr-ı macşUku
cihan-ı dîgere perran
O da çıktı semaya şimdi macşUkuyla hem-padır
13
Hayat-ı cunşurî-i
Naşırı mahveyledi hemmi
Yakan cism-i Şekib’i bi-eman pür-nâr-ı sevdadır
14
Şu kabr-i muhteşemden dinle
var kahında bir feryad
O feryad-ı hazin dest-i felekten ah u şekvadır
15
Emeller şekl-i macküsuyla
pişinde nümayandır
Hayatın şeklini tenkid ile ye’si dü-baladır
16
Nıtak-ı ‘izzeti balada
kudret görmek isterdi
Nakayışdan te’essiır-yab olan bir merd-i danadır
17
Kemal-i mutlakın esrarı
pinhandır nazarlardan
Bilen varsa o da dem-bestedir memnüc-ı ifşadır
18
Bu calem öyle
bir destura tabicdir ki kudretle
Onu tedbir ü tedvir eyleyen her yerde Mevla’dır
A22b
19
Sükut et sen de ağla hüznü
taşvir eyleyen Mecdi
Teessürle akan karşındaki eşk-i ahibbadır
Mefailün/Fe ilatün/Mefailün/Fe ilün
Feriha’nın Kabri Başında
-Validesi
Lisanından-
1
Feriha dillere düşmüştü
müptela diyerek293 Bahar-ı 'ömrü hazan-ı elem-feza diyerek
2
Degil o yolda şorun mader-i
hazininden Nedir o nür-ı şabahatte i'tila diyerek
3
Feriha nür-ı IJüda’dır
Feriha nür-ı IJüda
Anın o
dilberi dil-dar-ı Kibriya diyerek
4
Bedhalar şaçılan pertev-i
cemalinden
Bilin
Feriha’yı mahbübe-i IJüdâ diyerek
5
Hayası hüsnüne hüsnü hayaya
galiptir
Gezerdi
şöhreti dillerde pür-haya diyerek
6
Cemali mevhibe-i bi-nazir-i
Mevla’dır
Gören
cemaline hayran cata cata diyerek
7
Feriha dühter-i pakim bedîca-i
cömrüm
Öperdi destimi ey mader-i vefa diyerek
8
O girdi gönlüme hüsnüyle
şanma toprakta
Gezer
içimde o hala şifa şifa diyerek
9
Bakar nigah-ı hazinim
nigah-ı dilberine Söner mi böyle güzel yüzdeki ziya diyerek
A40a
10
Feriha pertev-i gül-gün
nigahı kalbe füsün Seza mı mevt-i elimi deva deva diyerek
11
Bakar da vechine meftün
olurdu gülşenler Çıkarsa seyr-i bahara şafa şafa diyerek
12
Feriha nür idi tam on sekiz
idi sinni
Cemali
şoldu hayata cefa cefa diyerek
13
Denilse layık olur mu bu
gence böyle bela Kederlenirdi bu sözden bu söz hata diyerek
14
Lisanı vahdeti natık kelamı
hubb-i Rasül
Yanardı
kalbi anın caşk-ı Muştafa diyerek
Bütün mahasin-i ahlakı layık-ı tekrîm
Yarattı Hak onu timsal-i Hak-nüma diyerek
Zeka o nür-ı bedîc-i IJüdâ fürüzandı
Görünende
şuleleriyle zeka zeka diyerek
Bu nev-carüsa nida geldi hür-ı cennetten
Buyur bu
yerde makamın şafa-feza diyerek
Bela-yı caşkı içinde bela-yı mescüdum
Taşır gönül
onu en şanlı bir bela diyerek
Beka-yı rühunu görmekte çeşm-i gam-nakım
Fakat
tahassüre badî nedir fena diyerek
Seninle oldu sekiz gayb olan ciger-parem
Bu ahı carşa
çıkar ah iştika diyerek
Şikayet etmede Mevla’ya haklıyım haklı
Gönül
harabesi me’vâ-yı ibtila diyerek
Benim bu rüh-ı garîbim
gırîv ü ahımla Cihanda şöhret alır derde mübtela diyerek
23
Reva degil mi şehid-i verem
olan kızımın
Gönül mezarını beklerse Kerbela diyerek
24
Te’eşşürat-ı derünum
taşınca sinemden
Mezara dinletirim hale aşina diyerek
25
Demiş vefatına Mecdi bedîca
bir tarih
Feriha uçtu
Hûda'ya Hûda Hûda diyerek
1934 Teşrin-i Şani[231]
MUSAMMATLAR
TERKÎB-BENDLER
-1-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
Na‘im Beg Merhuma
1
Göründü cephesi taban
güzide bir fıtrat295
Kemâl-i cilm ile meşhür olan bu şahşiyyet
Bu nür-ı bâg-ı macârif bu halk-ı pâk-i
celil
Bu mevc-i feyz-i mukaddes bu rüh-ı ünsiyyet
Serada necm-i süreyya semâda necm-i sera
Fezada şacşaca-pîrâ ziyâ-yı culviyyet
Nedim-i kuds-ı münevver fehim-i sırr-ı kader
Sedir-i halk-ı tevazucda kibriya haşlet
Kemal-i mutlakı ‘arif hakayıka vakıf
Muhat cîlm-i ledünnü sera’ir-i hilkat
Vahid-i dürre-i beyza kilid-i kenz-i hafa
Derün-ı sine-i sinası nür-ı kudsiyyet
Cihana feyz-i ilahi şucac-ı
şubh-ı ezel
Ebed cemali niyazında hacle-i vuşlat
Karihasında şalabet haşişa-i ezeli
‘Akidesinde sevabit kevakib-i hikmet
Kitab-ı sine-i fazlı mekarimü’l-ahlak
Jitab-ı lütf-ı makalı kelam-ı mahviyyet
Bu kim bu şahş-ı mucalla bu zat-ı pak-i kerim
Baban sülalesinin mefhar-i bülendi “Na‘im
A31a
2
Rida-yı mateme girmiş de
aşfiya-yı beşer
Sırr-ı teellümü ekmiş döker dümüc-ı keder
Zalam-ı ye’s ile şeb-reng olan şudür-ı sürür
Süküt içindeki feryadı kalb-i dehre döker
Reva mı kilk-i belagat bu hüzne ağlamasın
Esef esef diye giryan cihan-ı cilm ü hüner
Beyanı kalb-i beliğin harab-ı hicrandır
Midad-ı kilk-i te’eşşür sipah-ı ah-ı şerer
Hazin hazin düşüyor eşk-i çeşmi ‘irfanın (‘urefanın)
Düşürdü ah elinden yine türaba güher
Naşıl bu ğayb-ı güherden tekellüm eylemesin
Fürüğ-ı revnakı bin şems ü mah-ı kevne deger
Çata taşavvuru yoktur siham-ı Mevla’da
Niçün gelir de fakat cay-ı na-be-caya düşer
Te’essiırat-ı derüni nedir bu hilkatte
Cihan bilir ki nihayet gelen cihana gider
Yazıldı eşk ile matem şaha’if-i dehre
Durur bu nakş-ı te’essiır cihanda haşre kadar
Na‘im’in oldu mematı kulüba derd-i elim
Ziya‘-ı merd-i ‘azime olur fiğan-ı ‘azim
A32b
3
Dilinde şuclesi
vardır fürüğ-ı Mevla’dan
Elinde levha-i ğarra kitab-ı iclâdan
Kemal ü fazlını tebcil edince kilk-i edib
Muhit ‘ilmini tefrik eder mi deryadan
Sücüd-ı vahdete dalmış ğaram-ı akdesle
Ecel gelince de geçmez şalatı ifadan
Ecel gelince degil geldi rühu kabz etti
O secde etmede duymaz hayatı ifnadan
Kitab-ı ‘ömrü kemalat
ile müzeyyendir inerse kabrine layık kitaba baladan
Bunun makam-ı tecellisi kurb-ı Mevla’dır
Alır naşib-i mu‘azzam Na‘im uhradan
‘Amiş o zat-ı mukaddes o kıble-i ervah
Naşibe verdi bu zata füyüz-ı ‘ulyadan
Ziya-yı ‘akl ile tetkik edilse rüh-ı beyan (revh)
Doğar şümüs-ı hakikat butün-ı ma‘nadan
Na‘im’i şanma ki Mecdi o rüh-ı sakittir
Şadası güşa geldi riyaz-ı ‘ukbadan
Ölür mü rüh-ı hakikat söner mi nür-ı kadim
Kulüba şa‘şa‘a-efza fürüğ-ı rüh-ı Na‘im
TERCÎ’-BENDLER
-1-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Hüve’l-Baki Na‘im
Beg’in Kabri Başında296
1
Baban-zade “Na‘im”m
merkad-i pakinde nalanım
Onun mevt-i elim-i matem-efzasıyla süzanım
Bu insaniyyetin timsalidir timsal-i ‘alisi
Bunun gaybubetinden fart-ı ekdarımla giryanım
Sirişkim şucle-i ahımla kandil oldu kabrinde
Ser-i kabrinde her an türbe-dar-ı şucle-efşânım
Maşalih sevk eder de ayrılırsam kabr-i pakinden
Vekaletle mezarında durur kalb-i vefa-danım
Bunun evşafı ‘alidir bu bir insan-ı kamildir
Bunu takdir eder takdis ile bi’l-cümle ihvanım
Hayat-ı müste‘arı terk edip balaya uçmuştur
O bala vaşfını yazmakta ‘aciz kilk-i hayranım
Ölüm ruha ta‘alluk etmeyen bir hal-i kevnidir
Bu ma‘naca anın ruhuyla hem-bezm-i füruzanım
Tahavvüller kalır eşkal ile batn-ı ‘anaşırda
Cihan-ı ma‘neviyi fikredince kalb-i tabanım
Cihanı secdede terk eyleyip Mevla’ya gitmiştir
IJııluş-ı kalbine ihlas ile her an sena-hanım
Na‘im’in şöhreti ma‘lumudur ağyar ile yarin
Olur ser-name-i tebcili namı cümle a‘şarın
A29b
2
Riya vü sümcadan
hali idi ePal ü etvarı
Kelam-ı şıdk u hakdı
da’ima bi’l-cümle güftarı Ahibba görmemiştir müddet-i cömr-i
medidinde Bütün ahbaba karşı böyle bir yar-ı vefa-karı Seha bir haşlet-i
mümtazedir tab‘-ı keriminde O mevcudu dahi yoksa severdi cüdu işarı Fakir-i
şabiri görse dolardı eşk ile çeşmi Mürüvvet etmege meftun idi kalb-i kerem-darı
Tekebbürle gurur aşhabına baş egmedi aşla Bütün kalbiyle sevmezdi hukük-ı gayrı
ızrarı Tama‘dan ihtiraşat-ı beşerden nefret eylerdi Gönül almaklığa ma‘tüf idi
her türlü efkarı Na‘îm’m haşlet-i culviyyesi meşhür-ı ‘alemdir
Na‘îm’m medhe layıktı bütün güftar u reftarı Hadiş ‘ilminde yekta-yı zaman
dana-yı devrandır Bunun burhanıdır terk ettiği kıymetli aşarı Kalemden cüş eder
çeşmim gibi eşk-i hurüşanım Revadır ağlasa mevt-i Na‘im’e yar u ağyarı Na‘im’in
şöhreti ma‘lümudur ağyar ile yarın Olur ser-name-i tebcili namı cümle a‘şarın
A29b
3
Alıp bir pîr-i
‘alî-menkabetten feyz-i Rabbani
Mücessem hulk-ı ‘alîydi bu zat-ı pak-i nuranî
Mahasinle müzeyyen bir vücud-ı nadirü’l-fıtrat
Mücella-yı ma‘alî mazhar-ı eltaf-ı sübhanî
Kulub-ı aşfiyaya ğıbta-averdi hayatında
Kemali cilmi hilmi nur-ı ‘aklı nur-ı ‘irfanı
Tevazu' meşreb-i pakinde dadım zînet olmuştu
Bu halinden ana meftun idi bi’l-cümle ihvanı
Leta’il'ten hakayıktan ma'anîden konuştukça
Vukuf-ı kamili tezyin ederdi bezm-i yaranı
Bunun feyz-i kemali Hazret-i Ahmed ‘Amiş’tendir
O hazret bir güneşti neşrederdi nur-ı insanı
Nazîri az olan bir pîr-i ‘alem-gîr-i kudsiyyet
Yüzünden berk ururdu dadıma envar-ı Yezdanî
Bunun damadıdır mahdumumuz damad-ı ‘alîsi
Te‘alî eylemişti feyz-i şıhriyyet ile şanı
Bu kurbun sırrı hakkani kemal-ı zatı furkani
Bu vahdaniyyetin seb‘u’l-meşanîsindedir sanî
Na‘îm’in şöhreti ma‘lumudur ağyar ile yarın
Olur ser-name-i tebcili namı cümle a‘şarın
A30b
4
Akar eşkim gibi eşk-i
huruşan çeşm-i ihvandan Yanar kalbim derünunda düşen ateşli efğândan Sükut u
beht ile feryad eden bir halkadır yaran Tutuşmuş sineler dil-süzdur hep nar-ı
hicrandan Bu hicran öyle ateştir ki sönmez işti‘al eyler Hayat oldukça da’im
çıkmaz aşla kalb-i insandan Şafa-abad olan bezm-i muhabbet rahne-dar oldu
Vefa-kar-ı muhabbet çıktı gitti bezm-i yarandan Ederdi istifade dâÜmâ şohbet
edenler hep Bu dana-yı hakikat vakıf-ı esrar-ı ‘irfandan Müdelleldi kelam-ı
ihtişamı bahse girdikçe Münevverdi bütün dacvâları envar-ı burhandan
Ma‘arif şahnesinde şahib-i kürsi-i hikmetti Ma‘ali levhasında pek müşa‘şa‘
nür-ı imandan Onun dârü’n-nacim-i mağfirettir dar-ı valası Olur
dil-sir-i rahm u ‘atıfet eltaf-ı Rahman’dan Hayat-ı dünyevisi pak idi
pakize-meşrebdi
Girer cennate Mecdi
lütf-ı Hak’la bab-ı ihsandan Na‘im’in şöhreti ma‘lümudur ağyar ile yarin Olur
ser-name-i tebcili namı cümle a‘şarın
14 Ağustos 1934
-2-
Fa ilatün/Fa ilatün/Fa ilatün/Fa ilün
-Söylenmiş Mersiyyedir-
1
Söndü şad-eyvah nur-ı
afitabı ruhumun297
Meskenimdir ah ile beyt-i harabı ruhumun
Ruhumun gayb oldu gitti merkez-i nuru ah
Hangi nura karşı olsun incizabı ruhumun
F'iic’eten terk-i hayat etti refîk-i şadıkım
Yaktı cism ü canı nar-ı ızdırabı ruhumun
Cismimin her cüz’-i ferdinde yanar nar-ı firak
Ömr-i sanîdir bana firkat cazâbı ruhumun
Zevc-i şadık zevc-i müşfik zevc-i mescüdum idi
Vaşf-ı camidir ana muhrik kitabı ruhumun
Bir melek-haşlet ki devran mislini görmüş degil
Maye-i feyyazı olmuştu hitabı ruhumun
Merhamet bir nur idi kalbinde her an müncelî
Ruhudur her lütf-ı pak-ı müstetabı ruhumun
A38b
Sevdiginde ehl-i fakrı da’ima şefkat ile
Var ana kalbimde caşk-ı bî-hesabı ruhumun
Ruhumu ettim mezarında kadîmî türbe-dar
Lahdı olsun da’ima şahn-ı türabı ruhumun
Kokladıkça
ben önümde parlayan toprakları
Guşuma gelmekte ruhundan
cevabı ruhumun “Sine cüryân dide giryan dil perişan-ı keder Kalmadı
şekl-i hayatımda meserretten eser”
2
Ye’s ü matem eyledi kalb-i
hazini tar u mar
Âh-ı ateş-nak ile olmaktayım ateş-nisar
Her ne rütbe ah edersem haklıyım ah etmede
Âh kim ben dağ-darım dag-darım dağ-dar
Her neye baksa gözüm her yer benimle girye-nak
Her ne ses duysam
olur guşumda şavt-ı ıztırar Muzdaribtir cümle zi-ruh-ı cihan ahım ile
Oldu ahımla cihanım bir cihan-ı bi-karar
Ey elem ey derd-i can-suz-ı cefa-yı iftirak
Gözyaşımla sizsiniz kalbe inen ğam-güsar
Gitti çünkü ğam-güsarım ben hazin-i laneyim
Derd ü ğam olmak zaruridir bana leyl ü nehar
Şimdi bir beytü’l-hüzün oldu hücum-ı ğam ile
Çok zaman olmuş iken lanem benim darü’l-mesar
A38b
Ey refikim şefkatinle câleme lazım idin
Olmadı layık sana terk-i hayat-ı müstecâr
Ben gibi her dem sitaren eyliyor ah u fiğan
Tar u mar oldu mematınla hayatım tar u mar
“Sine cüryan dide giryan dil perişan-ı
keder Kalmadı şekl-i hayatımda meserretten eser”
3
Jake düşmek şanına layık
degil bir gevherin Ruhum olsun ey ilahi ruh ilahi makberin Jaşlet-i culviyyeni
burhan edip gönlüm diyor Ruh-ı pakin nurudur ruz-ı cezada mahşerin Nesli cali
hulku cali cilmi cali zat idin
Şığmıyor vaşf u
beyana rütbe-i bala-terin
Şanki bir nur-ı
mukaddestir temessül eylemiş Öyle kudsi kalb idi sinende kalb-i enverin Feyz-i
diger bahş edip fenn-i tababet halkına Şan verirdi hıdmete lütf-ı
merahim-güsterin Ravza-i rıdvan-ı Mevla babını feth eyleyip Hüsn-i zannım
eylemiştir ğurfe-i cennet yerin Ey Jüda ey Jalık-ı nur-ı semavat u zemin
iltihabı sönsün artık sineden ateşlerin
A39b
Lütfunun bir katresi nar-ı cahimi söndürür
Merhamet et gönlüme
olsun ilahi mazharın Jatır-ı meksurumu cir eyleyip rahmın ile
Lütf-ı mahşuşun benim
gögsümde olsun ziverin Terceman-ı iltihab-ı kalb olan Mecdi gibi
Kalbim olsun mazhar-ı sırrı server-i ekberin[242]
“Sine cüryân dide giryân dil perişân-ı keder
Kalmadı şekl-i hayâtımda meserretten eser”
OE 133, 121 numaralı şiir
-3-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
ŞÂCÎR MEHMED CÂKÎF’ÎN MEZÂRI BAŞINDA
1
Edeb gül-zârını derd ü
elemler etti istilâ[243]
Bu gül-zârın içinden koptu bin feryâd ü vâ-veylâ
Kalem ağlar kalem erbâbı ağlar sineler mahzun
Çarâb-ender-harâb olmuş kederden şicr ile inşâ
Gezer mâtem bulut şeklinde ahbâbın kulubunda
Üful etti güneşler parlatan bir şâcir-i dânâ
Giden bir öyle şâcir kim kemâlât-ı taşavvurda
Îhâtâ etmemiştir fikrini vâsic olan dünyâ
Edeb dünyâsı hayrândır onun hüsn-i beyânından
Cihân-ı ictilâ-yı caşr içinde şâcir-i
yektâ
O bir mevzücu yazsa hüsn-i te’sir-i beyân ile
Ederdi en başit elfâzı culviyyet ile ihyâ
Cihân-ı şicr ü inşâyı temâşâ eyledim gördüm
Onu
takdir içün yer yer kurulmuş carş-ı istilâ
Mezarından işittim bir şada ser-mest-i vecd
oldum O istiklal-i millet marşının avazıdır hala Bu lahdin şahibi hurşid-i
dünya nur-ı ‘ukbadır Bu lahdin zir-i pür-nuru semalardan dü-baladır
2
Bu zatındır faziletle macalî
nur-ı vicdanı Faziletten macâliden de bala ‘akl ü ‘irfanı Mucallâ
bir kemalin muhteşem bir fikr-i alisi Mu‘azzam şa‘ir-i millet onun tebcil-i
‘unvanı Mücella bir zekanın maşdar-ı vala-yı ızharı Münevver bir dehanın
menba‘-ı pür-nur-ı zi-şanı Sema-yı fikr ü taşvirin fezasında dolaştıkça
Kalemden yağdırır parlak ziyalar kalb-i rahşanı Taşavvurda yegane meslek-i
mahşuşa maliktir Bütün şa‘irler olmuştur bunun meftun ü hayranı Tevazu‘
meşreb-i pakinde bir ‘âlî-tabî‘attır Tenezzül hulk-i ‘alisindedir ‘ulviyyeti
şanı Bütün aşarı parlaktır ne yazmışsa hayatında Temevvüc eyleyen derya-yı ‘irfan
ruh-ı cuşanı Şehidanın kanından nur alıp söz şekline koymuş O rütbe rikkat-aver
yazdığı şi‘r-i şehidanı Bu lahdin şahibi hurşid-i dünya nur-ı ‘ukbadır Bu
lahdin zir-i pür-nuru semalardan dü-baladır
Derunumda mahasinle müzeyyen bir cihan peyda
O calem şahnesinde
bin zemin bin asuman peyda O calem bir cihan-ı macnevîdir
fikre ‘aittir
Tecelli-i cemalinde
onun herbir nihan peyda FürUğunla tecelli eylemiş ezvak-ı gUn-a-gUn Onun her
neşvesinden bin şafa binbir güman peyda içinde haşmet ü şöhret içinde caşk-ı
nUr-a-nUr içinde bin bahar ezharı var bin gülsitan peyda Bu calem
hangi şahible müzeyyendir dedim oldu DerUnumda Muhammed Akif’i vala-beyan peyda
Duyunca ahımı feryadımı cAkif içün Mecdi Benim sinemdedir cAkif
deyip oldu zaman peyda Onu tarih-i devran hüsn-i şöhretlerle kaybetti Onun cunvan-ı
feyyazı cihanda an-be-an peyda Düşündüm bir kitabe yazmağı seng-i mezarında
Cihanımda benim oldu bu nUrani cihan peyda Bu lahdin şahibi hurşid-i dünya
nUr-ı ‘ııkbadır Bu lahdin zir-i pür-nUru semalardan dü-baladır
27 KanUn-ı Sani 1937, Bayezid-NUr Sokağı
MURABBALAR
-1-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Manzume
1
Bilmem niçün olmuyor
kadem-zen[244]
Çokdan beru bezme yar-ı gül-ru
Hicran ile dideden akar cu
Viran oluyor gönül elemden
2
Ey kalb-i esir-i derd-i
hicran
Ummakta mısın daha vişali
Bi-faidedir bırak hayali
Zannetme gelir bu bezme canan
MK, 4a
3
Bilmem ne darılmış ol
cefa-kar
Görmez beni vuşlata münasib
Bilmez mi heva bu rütbe ğâlib
Can gitse de caşk olur beka-dar
4
Matem-kede oldu bâğ-ı
vuşlat
Gam vermede kalbe seyr-i gülşen
Cismim oluyor zebun-ı şiven
Baciş olacak memata firkat
5
Oldum ne Caceb
şeh-ber-i sevda
Ferhad-ı
cibal-i gam fuadım
Ger yansa
tenim bütün rimadım
Bi-şübhe olur esir-i sevda
6
Medhüş-ı bela-yı hasret
etdin
Rahm etmedin
ey sipihr-i gaddar
Çevrinle
kılıp cüda-yı dildar
Bigane-i
bezm-i şohbet etdin[245]
-2-
Müstefilün/Fâilâtün
Çülüsiyye
1
Ey mefhar-i ‘Osmaniyan[246]
Hak eylesün
‘ömrün mezid
‘Aşrında
vardır her zaman
Dillerde bir şevk-i cedid
Şevket-meab-ı
zü‘l-vakar
Sayende millet bahtiyar
Lütfundan calem müstefid
Oldu cihan darü’l-mesar
Eşvakımız pertev-nisar
Geldi bize bir şanlı cîd
Kandil-i reng-a-rengler
Yer yer çıkan fişengler
Bir başka zevk eyler pedid
Eyler bunu vird-i zeban
MK, 7a
Tahtında olsun kam-ran
Sultanımız cAbdü’l-hamîd
19 Ağustos 1308
-3-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Zulmette Bir Güm-râh-ı Hidâyet-yâb’ın Taşvir-i Hâli
1
Zulmet-geh-i igtirab içinde[247]
Hayret-zede oldu kalb-i güm-rah
Kaldım reh-i ıztırab içinde imdadıma gel
garibim Allah
Her manzara ebr-i gamla meşhun
Bir kuşede yok enis ü hem-dem
Ya Rab bu
ne hal-i rikkat-efzun
Seylab kapattı reh-güzarı
Var bir de önümde nehr-i cuşan
inletmede
şavtı kuh-sârı[248]
MK, 12b
4
Mehtabı çıkar da bari ya
Rab
Piş-i nazarımda rehber olsun
Pertev şaçarak o nur-ı matlab
Etraf-ı
cihan münevver olsun
5
Bilmem nideyim şaşırdım
Allah
Etmekte
tezayüd ıztırarım
Peyda yine bir bela-yı na-gah
Bir hufreye
vardı reh-güzarım
6
Ya Rab bu benim mezarım
olsun
Eyyam-ı melale ver
nihayet Öldür de biraz kararım olsun
Yetmez mi
bu çekdigim sefalet
Bir kere de nur-ı mihri yad et
Elbette olur bu gam da za’il
Şabr eyle
beni biraz da şad et
MK, 13a
8
Bir tarfa içinde Rabb-i
mutlak
Lutfiyle eder melali tacdîl
Bir rehber-i feyz ile muhakkak
Ekdarı eder
mesara tahvil
Jurşid ile nur infilakı
Bi-şübhe nişanıdır felahın
Karşımdaki
ebrin inşikakı
10
Şad oldu gönül kesildi
baran
İşte şafakın
da nuru lâmic
Yüz tuttu
görünmeğe beyaban
Çoş[249] çıktı bu nev-zuhur-ı talic
11
Ben câzim-i
eslemü’t-tarikim
Gösterdi o
şah-rahı Mennan
Müstağnî-i
minnet refikim
Kâfi bana
rehberi-i Yezdan
-4-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
1
Bir turfa-nüma hane-i şad
rengdir ki calem[250]
Seyyandır
içinde edilen zevk ile matem
Bi-kayd-ı
cihan olmalısın şöylece her dem
“Dünya ana degmez ki cefasın çeke adem”
2
Beyhude tekellüm ederek bud
u ne-buda
Surah-ı bela
açmamalı fülk-i vücuda
cAklın
var ise zerre kadar düşme kuyuda
“Dünya ana
degmez ki cefasın çeke adem”[251]
MK, 28b
3
Bir dil ki olur nur-ı
hakikatle şafa-zad
Sir-ab-ı beka neşve-i gül-riz ile abad
Her demde bu mışrâcı kılar şevk
ile inşad “Dünya ana degmez ki cefasın çeke adem”[252]
4
Âlâmı süruru kederi cümlesi
za’il
Şehd-abe deyip şunduğudur zehr-i helahil
Erbab-ı nüha neşh ederek hep bunu ka’il
“Dünya ana degmez ki cefasın çeke adem”
25 Kanun-ı Sani 1320, Konya
-5-
MeFül ü/Fâ ilâtün
1
Dil kaşrıdır mucalla[253]
Feyz-i Çüda’ya me’va
Andan olur hüveyda
Her türlü
feyz-i ma‘na
Her feyze müstehakdır
Reşk
eylese ehakdır
Ol feyze carş-ı acla
MK, 43b
Şekden beri bir iman
Hak’dan bu lütf u ihsan Zevkimledir mücella
Her şeyde sırr-ı
vahdet Mebsut-ı nur-ı kudret
Yek-pare
zir ü bala
Feyz-i Hüda’la ka’im
Mahfi hemişe da’im
Fani
zılal-i peyda
Gör mutlaku’l-vücudu
Evham ile kuyudu
Fikrinden
eyle imha
Gencur-i
ihtifadır
ManzUr-ı
ma-sivadır
Bin reng ile
hüveyda
Ağustos 1322, Bilecik
-6-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Fe
cül ün
Der Medh-i
Kutbu’l-vaşılîn Hazret-i İbrahim ed-DesUki Kuddise Sırruhu
1
Cihan-ı manevînin kutb-ı
irşad-ı haluku[254]
Velayet
ufkunun hurşîd-i lahUtî şurUku
Celalinden
eden pür-lerze acşâb u ‘urUku
DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî
2
Alıp esrar-ı cilmi
padişah-ı la-mekandan
Jabîr olmuş
bütün etvar-ı ‘feyz-i cavidandan
Mürîdanı aşan
‘irfanla fark-ı farkadandan
DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî[255]
MK, 67b
3
Mu‘azzam bir velî, kutb-ı
macâlî pîr-i rabbanî
Cihan-ı kudsu
tenvîr eyleyen envar-ı burhanî
Kerametde güruh-ı evliyanın şanlı sultanı
DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî
4
FüyUzatı hurUşan-ı macalî
asumandan
BülUğUnda alan miftahı Fettah-ı cihandan
Dem-a-dem berk uran envarı ufk-ı hak-dandan
DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî
5
Olur Mecdî gibi cuşşaka
her dem pertev-efşan
Habîb-i Kibriya’dan nUr alır her kamil insan
Zamanlar kendine meftUn olan bir şems-i cirfan
DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî’dir DesUkî
16 Şacban 1340, 14 nisan 1338[256]
-7-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
HU-Şafa[257]
1
Rahşende-i caşk-ı
Muştafa’yım[258]
Babında kemîne bir gedayım
Bir başka cihanda pür-ziyayım
IJıırşîd-i şabah-ı pür-şafayım
Her manzara oldu pür-bedâyic
Yok sırr-ı sürura başka mânic
Müstağrak-ı
lütf-ı Kibriyayım
Esrarı bilindi kainatın
Macnâsını halledip hayatın
Tabende-i
hayat-ı ictilâyım
Dünyada
göründü sırr-ı cukbâ Ğa’ib nazarımda eşya
Âzade-i
hubb-ı ma-sivayım[259]
MK, 68b
Yeksan görürüm mücahedatı
Pür-neşve bulup bütün hayatı
Âsude-i
derd-i iştikayım
6
Bin renge de girse
ihtilafat
Bir ğayede
birleşir kemalat
‘Aşkımla bilindi sırr-ı gayat
Gayet-res-i
sırr-ı intihayım
Yok keşfine vüs‘at-i
hitabım izhara da olsa incizabım
Gayette
yine bütün hafayım
8
Hak’dan bilirim bu lütf u
cüdu
Yok ortada benliğin vücüdu
Gördükçe o lütf-ı bi-hudüdu
Ser-şar-ı
muhabbet-i Huda’yım
Yok başka şafaya meyl-i balim
Âyine-i sırr-ı ittişalim
Meşmül-i
nigah-ı evliyayım
10
Fecr oldu leyal-i ıztırarım
Her anda mülazim-i neharım
Bir gül-şen-i dahimi baharım
Bir
gül-şen-i devr-i incilayım
11
Feryadım iken belaya ma‘tüf
Her halim idi cefaya me’lüf Pür-neşve bugün
o kalb-i melhuf Âsüde-nişîn-i ibtilayım
MK, 69a
12
Eltaf-ı IJİ'ıda olup
be-dîdâr Ufukda doğar şümüs-ı esrar Vuşlatla neticelendi ekdâr
Ezvaka
düşen elem-cüdâyım
13
Bir başka zeminde iftiharım
Yok kendime karşı iğtirârım Hak’dan doğuyor
bütün vakarım Encâmına muzhir-i senayım[260]
14
‘Aczimde turur kemal-i
‘irfan
Fakrımda fürüğ-ı ‘akl-ı furkan Rahşende
yanımda nür-ı burhan Burhanda üli’n-nühayım
15
Küncümdeki genc-i dürr-i
ikan Sinemdeki nür-ı feyz-i Kur’an Pür-şa‘şa‘a dilde şems-i taban
‘Aczimle o feyze reh-nümayım
16
Kalbimde hakikatü’l-hakayık
Bahşendesidir Cenab-ı Çalık
Emrimde dela’in-i dekaik
Zahirde egerçi bi-nevayım
17
Bir başka zemindeyim
hurüşan
Envar-ı cihan cihan-ı nümayan
Uçmaz orada tuyür-ı imkan
Ben tayr-ı ‘acib-i irtikayım
18
Lahüta erince ‘akl-ı derrak
Eşyayı görür ‘ademle şad hak
Esrar-ı vücüdu ettim idrak
Menzil-res-i rütbe-i bekayım[261]
19
Bir bende-i haşşıyım
Çüda’nın
Mensübu Cenab-ı Muştafa’nın
Mecdi o Habib-i Kibriya’nın
Babında kemine gedayım
22 Mart 1338, Bayezid-İstanbül
-8-
Mefulü/Mefa ‘ilünFe Ulün
Hu[262]
1
Al zevki cihan-ı
pür-şafadan[263]
Eşyadaki nur-ı inciladan
Bahseyleme derd ü ibtiladan
Dem ur bana kudret-i Jüda’dan
2
Bir bâğçe şu câlem-i
bedâyic
Ezdad ile reng reng lâmic
Göstermede perde perde Şânic
Envarını menbac-ı hafadan
3
Dil-beste olup tanîn-i caşka
Mızrabını ur enîn-i caşka
Düşdükçe gönül zemîn-i caşka
Yüksel o gönül ile semadan
MK, 77a
4
Ver kalbini câşık-ı
IJüda ol
Feyz al keremiyle ğam-cüdâ ol
Eltaf ile zevke mübtela ol
Bî-huş olarak güzel şadadan
5
ilhamını caşk
edip füzUn-ter
Ol şems-i cihan gibi
münevver Bakdıkca gözün cihana yer yer Kalbin ile ol geniş fezadan
Geç rah-ı leyal-i ğam-füzUnu
Gör nUr-ı nehar-ı pür-fünUnu
Sînende
olan cihan-nümadan[264]
Macna bir ise nedir tacannüd
Her nağme terane-i teceddüd
Her nağme
terane Kibriyadan
8
IJıfTaş ile hem-dem-i
leyalî
Cehlin ile düşmen-i
macalî Olmak ne reva a zat-ı calî
Geç fikr-i cinad-ı
pür-hatadan
Bî-ğaye şiı’ıın-ı sermediyyet
Her zerrede berk uran hakîkat
Her şems
ile berk urur ziyadan
10
Nokşana düşerse sende efkar
MacyUb-ı nazar olur mu dildar
Vechindeki hüsnü etme inkar Sil perdeni çeşm-i pür-camadan
11
Hep sende füyUz-ı
kabiliyyet Kalbindedir vech-i nUr-ı kudret Cehlin sana ettiren şikayet
‘İrfan ile
geç bu maceradan
‘Aklınla cihan-ı pür-ziya ol
Âlamı bırak bütün şafa ol Hala mı uşanmadın
beladan
MK, 77b
13
Yok ğayet-i haddi kâ’inâtın
Varlık o demek odur hayatın Ma‘nasını bil
tahavvülatın
Zevk al bu
hayat-ı dil-küşadan[265]
14
Gel kendine ey ğabiyy-i
devran
Nokşan olamaz cihanda nokşan
Dem urma hatadır ey perişan
Meçhulün
olan bu müddecadan
Bildin mi nedir o la-tenahi
‘Aklın odur işte şucle-gahı
Bul sırrı
hakikat-i zekadan[266]
16
Her sırrı bulan bilen
zekadır
Mahiyyeti feyyaz-ı
Kibriyadır cÂlem ona karşı bir ridadır
Yükselt onu
vaşf-ı na-revadan[267]
17
‘Aklında iken bütün fazilet
Ma-dununa eyleme
izafet Makhur-ı deha iken tabi‘at
Yüksek
tutulur mu hiç dehadan[268]
Tahlile çıkar ise şıfatı
Anlar mı o sırr-ı ka’inatı
Anlar mı zuhûr ile hafadan[269]
19
Darvin denilen zeka-yı
mecnün
Düstûruna etti fenni meftün
Lakin o zeka zeka-yı mağbün
Seçmez o hakikati hatâdan
Terk eyle kuyüd-ı ihtiyatı
Bir gör şu muhit ile muhatı
Kurtul bu beliyye-i ‘amadan
Eyler mi tenevvücata bühtan
Mağlûbun olur mu hükm-i Yezdan
Keffeyle lisanı iftiradan
21
Ezdad ile kudret oldu taban
Bin mûr ile çıkdı bin Süleyman
Pertev şaçıyor kemal-i rahşan
Her şeydeki nur-ı Kibriyadan[270]
22
Ey kıble-i ‘aklı semt-i
mechul
Meçhulün olur
mu tarzı ma‘kul
Efkarını
reybin etti maclul
boşlanmadı ‘illetin devadan
MK, 78a
23
Her noktaya vaz‘ edip
cebini
Seccade eder
isem zemini
Allahıma
şükr-i dil-nişini
Mecdi yine
‘acizim edadan
15
Şubat 1939, Beyazıt-Nur
Sokağı[271]
-9-
Müstefilün/Müstefilün/Müstefilün/Müstefilün
MK, 79a
Düşündüm[272]
1
Bir gün oturup matlab-ı aclâyı
düşündüm[273]
Cuşiş-geh-i
envâr-ı tecelliyâtı düşündüm
Ta‘zîm ile
esmayı müsemmâyı düşündüm
Takdis ile
tevhid ile Mevla’yı düşündüm[274]
2
Bir mübdic-i
feyyazı iken cümle cihanın
Mahdüdu olur mu o IJüda kevn ü mekanın
Ahkam-ı kaza maşdarı her kudret u şanın Fevkindeki kürsi-i mucallayı
düşündüm
3
Kalbimde bulup zevk ile
gül-zar-ı sürüru
Her gün okurum dikkat ile ayet-i nüru
Ekvanı müraya-yı tecella-yı zuhüru
Eşkale
düşen nür-ı hafayayı düşündüm
MK, 79a
4
Ferman-ı ilahiyle yürür
işbu hükümet
Ahkamı bütün şacşaca-i feyz ile kudret
Zerratı bile ğulğule-saz-ı ehadiyyet
Her zerrede
bin hikmet-i culyayı düşündüm
5
Ya Rab ne mucazzam
görünür kudret-i tezyin
Esrara nüfüz
eyleyemez çeşm-i hafa-bin ‘Ummân-ı ezel mevce-zen-i sahil-i tekvin
Bi-sahil
olan vüscat-ı deryayı düşündüm[275]
6
“Kün” emri olup gül-figen-i
mevci sehabın
Her zerrede asarı göründü bu hitabın
Ecsamı bulup cilve-gehi nur-ı müzabın
Mecmüca-i kudret olan eşyayı düşündüm
7
Pişimde turup ha’il olan
şahiki aşdım
Terkib-i canâşırda sera’irle dolaşdım
Her devr-i tabkatdaki etvare ulaştım
Her külle tekemmül veren eczayı düşündüm
MK, 80a
8
Âyâtı mücella okunur tak-ı
semada
Cuda nihayet olamaz mülk-i Jüda’da
Âvaze-i haşmet olarak sakf-ı fezada
Pür-kevkebe bir levha-i ğarrâyı düşündüm[276]
9
Ebcad-ı
semavideki her gül-şen-i ezher
Bünyan-ı macâlîde durur şekli münevver
Kevkebleri gördükçe birer câlem-i diger
Hem kevkebi hem kevkebe-pirayı düşündüm
10
Taczim ile
tezkar ederek Hayy-i Vedudu
Kıır’ân ile ışdar edilen emr-i sücudu
Kalbinde görüp macşer-i ecnas-ı vüdudu
Âdem denilen nüsha-i kübrayı düşündüm
11
Âfak ile enfüsdeki bin
türlü bedayic
Yek-digere ithaf ediyor feyz-i levamic
Kübrada mı şuğrada mıdır cemc-i cevamic
Ömrümde bütün ben bu mucammayı düşündüm
MK, 80b
12
İmcan ile bak caleme
her tarzı mükemmel
Bürhana ne hacet ki ola şekli müdellel
Anat-ı zaman fikr ile oldukca müselsel
Teşmil ile uhraya bu Ulayı düşündüm
13
İnsan yine insanla eder
neslini rUşen
Bilmem ne zaman oldu bunun aşlı müzeyyen
Mazileri tacmik ederek fıtrat içinden
MahşUl-ı kıdem Âdem ü Havva’yı düşündüm
14
İzhar ederek hikmeti ol
halık-ı bİ-çUn
Etmiş bütün eşyayı tehalüf ile meşhUn
Her şahşa göre tıynet alır şekl-i dİger-gUn
İnsandaki evşaf u secayayı düşündüm
15
Bir kısm-ı beşer şanki
melâ’ik ile hem-hâl Bir kısmı şeyâtîni de etmektedir idlâl İnsânı bulup
maşdar-ı hayr u şerr-i ef'âl Ahyâr ile acdâyı mezâyâyı düşündüm
MK, 81a
16
Ebhâr-ı dalâletde kopup
cehl ile tüfan Tutmuş idi âfakı bütün mevc-i hurüşân Cân Nühuna keştîyi edip
melce’-i cünbân Cüdî-i selâmetdeki mersâyı düşündüm
17
Tezkâr olunur gerçi vukücât-ı
cazîme Mahfuz olamaz cümle-i efül-i cesîme Mahfî-i zalâm olsa da
edvâr-ı kadîme
El-ân
duyulan şayha-i şekvâyı düşündüm
18
Tahsîn olunan çeşm-i
hakîkat nazarıyla Takbîh olunur dîde-i hikmet nazarıyla Târîhi açıp levha-i cibret
nazarıyla
Bin şekle
giren cadl ile imhâyı düşündüm
19
Allâh’ı beşer kütle-i
eşyâda ararken Meşhüd-ı cuyün olmadı bir dîde-i rüşen Edyân-ı kadîme
geçerek hep nazardan
Konfüçyüs’ü Zerdüşt’ü Brehma’yı düşündüm
MK, 81b
20
Mevcüd iken insanda şu
idrak-ı mübeccel
Macbüd ona olsun mu cemadat ile heykel
Eşnamı görüp gaflet-i mazide mükellel
Geçmişdeki bi’l-cümle hatayayı düşündüm
21
Şöhret ile Mışr’a denilip
mader-i dünya
Olmuş idi miknet ile şancatda dü bala
Ehramı görüp şimdi ana medfen-i acla
Pür-debdebe bir kıt‘a-i culyayı düşündüm
22
Niran-ı ‘adavet ile
Nemrüd-ı sefili
Envar-ı muhabbetde gülistan-ı Halili
Bin renge giren kudret-i Mevla-yı celili
Envar ile niranını itfayı düşündüm
23
Vadi-i mukaddesden alıp
feyz-i ‘azimi
Açmış yed-i beyza ile Tevrat-ı cesimi
Tenkile miı’ekkel ser-i her şahs-ı leimi
Destinde ‘aşa Hazret-i Müsa’yı düşündüm
MK, 82a
24
Yacküb’u o
ruşen-güher-i feyz-i şafayı
Niran-ı muhabbette geçen devr-i cefayı
Feryad-ı hazinindeki macnâ-yı vefayı
Hasretle
akan eşk-i belayayı düşündüm
25
Bela-ter olan hüsnü ile
şems-i semadan
Bir ayet olan cakl ile ayat-ı Çüdâ’dan
Âzâde kılan Mışr’ı belaya-yı galadan
Kencân
güneşi Yusuf-ı zibayı düşündüm
26
Çak eyleyerek damenini şabr
u kararın
Bin buse nisar eyledi damanına yarin
Yad eyleyerek şiddetini şavlet-i narın
Pa-mal-i
şegaf-ı kalb-i Zeliha’yı düşündüm
27
Zindan olarak Yusuf’a bir
mekteb-i câlî
Olmuş idi tevhid ile
mişbah-ı macâlî ihvanın olur secde-gehi feyz ü kemali
Kencan’daki
zindandaki riı’yâyı düşündüm
MK, 82b
28
Pür-şacşacadır
şad ile şeh-name-i Iran
Tugra-yı şehametleri hep şems-i furuzân
Bin cild-i
edeb lahd-i harabında nümayan
“Perse-polis”i
zinet-i eşyayı düşündüm
29
Şahitlik eder elsin-i
aşar-ı kadime Revnak-zen imiş fenne mebani-i cesime Babil’de olan ser-be-sema
şarh-ı cazime
Taclik
olunan ravza-i hadrayı düşündüm[277]
30
Şahralara şığmaz görünür
ceyş-i caremrem Heyca-yı hurüşan ile pür-ğulğule calem
Ğalib ile mağlüb iki sultan-ı mucazzam İskenderi daratını Dara’yı
düşündüm
31
Âfakı tutup haşmet ü
darat-ı Süleyman Dünyaya mişl oldu o sultan-ı dırehşan Görmez bu cihan devri
gibi devr-i fürüzan Ol gündeki Şahyün-ı şeref-zayı düşündüm
MK, 83a
32
Tacü’ş-şeref-i yümn-i Yemen
lacl-i dırahşan Yaküt u zebercedle müzeyyen idi cumran
Himyerleri olmuşsa da hep şanlı hükümran Ben bir kızı Belkis-i dil-arayı
düşündüm
33
Gavğa-yı belahetle geçen cÂd
ü Şemüdu
İfna-yı rüsul de’bi olan kavm-i Yehüdu
İdris ile Eyyübu ben-i Lüt ile Hüd’u
Yünus’la Şucayb’ı Zekeriyya’yı düşündüm
34
Ferman-ı ilahiyle gelen
hangi nebi var
Hakkında anın olmasın ikrar ile inkar
Geçmişde çekilmiş nice bin gerdene minşar
Hak-gülara ‘âlemdeki izayı düşündüm
35
Tarihe şeref-bahş-ı hüner
Çin-i kadimin
Burhanı olur heybeti bir sedd-i ‘azimin
Dört yüz bu kadar milyon ile cehl-i cesimin
Âsarı olan şondaki yağmayı düşündüm[278]
MK, 83b
36
Parlak Roma’yı tantana-i
kudret ü şanı
Geh ‘adl ile geh zulm ile mağrür-ı cihanı
Taklib ederek şavleti ahkam-ı zamanı
Dünyayı tutan devlet-i kübrayı düşündüm
37
Bala-yı şavamitte vatan
‘aşkı mutantan
Her hufresi bir makbere-i ‘azm-i müzeyyen
Tahrib olunan Kartaca geçti nazarımdan
Feryâd-ı
hazinimle bekayayı düşündüm
38
Bir hârika-i hilkat-i iccâz-nümâyı
Bir bedraka-i râh-ı
hüdâ nür-ı Jüda’yı Meryem’le tecelli eden esrâr-ı hafayı
Bikrindeki
mahşülü Mesiha’yı düşündüm
39
Teslis-i ulühiyyete
düşmekle Naşâra
Âfak-ı diyanette
zuhür eyledi ğavğa Jalk u Hakkı tefrika yeter dide-i bina
Ol veçhile
ben şekl-i müsennayı düşündüm
MK, 84a
40
Acmaya verip
nür-ı ma'ürifle füyüzat Marzaya edip zerk-i faziletle mükafat Dil-mürdeye ilka
ederek rüh-ı kemalat Feyz-aver-i insan olan ihyayı düşündüm
41
Kalbinde cehennem görünen
şir-i jiyanı Dünyaya veren dehşet-i heyca heyecanı Bir ceyş-i mucazzamla
yıkan nışf-ı cihanı Ceng-aver-i meşhüru Atilla’yı düşündüm
42
Fetret denilen devr-i
fezayihdeki eyyam
Zulmet-kede-i şüriş-i pür-süzsa hükkam
Tecrim ile telcîne seza meclis-i ahkam
Ol devr-i belayada berayayı düşündüm[279]
43
Nagah şalıp ğulğule ekvana
Muhammed
Dacvet
ederek calemi Kıır’ân’a Muhammed
Çıkdıkta
hakayık ile meydana Muhammed
"Levlâk” hitabındaki macnayı düşündüm
MK, 84b
44
Zulmetleri imhaya çıkan
nür-ı fürüzan
Âyat ile
ahkama veren cadl-i hurüşan
Dininde mucalla
görünen şan ile burhan
Peygamberi ol muccize-fermayı düşündüm
45
Mahlük degil misli
secaya-yı keremde
Can koymadı
avaze-i tekbiri şanemde
Tevhid ile
tehziz-i kulüb ettigi demde
Ber-geşte olan Lat ile cUzza’yı düşündüm[280]
46
Bala-yı ser-i Mekke’de
bang-i ehadiyyet
Oldukta tanîn efken-i eflâk-ı hakikat
Cünhan ederek ruhumu bir nur-ı muhabbet
Bir
devlet-i kudsiyye-i cuzmâyı düşündüm
47
Havlinde cihanlar dolaşan
merkez-i nevvâr cAyniyyete câid görünür hüzme-i envâr
Pişinde tecellîye düşünce bütün âsâr Kudret-geh-i Mevlâ’ya müvellâyı düşündüm[281]
MK, 85a
48
Cibrîl-i Emin cenb-i
dırahşân-ı Nebî’de Der-bânlık eder südde-i tâbân-ı Nebî’de
Bin muccize yâd eyleyerek şân-ı
Nebî’de Kıır’ân’ı o miftâh-ı hafâyâyı düşündüm
49
Tahlîl-i hakâyıktaki
tebyîn-i Muhammed Mahşul-i fer-i dîde-i hak-bîn-i Muhammed Bir cây-ı mucallâda
durur dîn-i Muhammed Edyân ü mezâhibdeki ârâyı düşündüm
50
Mermuz-i işârât-ı mucammâ-yı
ilâhî
Mir’at-ı mücellâ-yı mucallâ-yı ilâhî
Şaçtıkça
ziyâ sîne-i Sînâ-yı ilâhî
Seyyale-i berkiyye-i imayı düşündüm
51
Taclîm-i macalîde
işarat-ı Muhammed Mahlül-i hüveyda-yı kemalat-ı Muhammed Mekşüf olamaz sırr-ı
füyüzat-ı Muhammed İfşa-yı serâ’irdeki ahfayı düşündüm
MK, 85b
52
Cüşiş-geh-i envarda esrarı
‘ayandır cAyniyyet-i a'vândaki a‘yanı nihandır Şems ü mahı envarı
anın başka cihandır
Ol ‘alem-i
feyyazı temaşayı düşündüm
53
Gayya-yı cehalette
tevakkufdaki ışrar Küffara olur satir-i der-vaze-i efkar
Bu cehli görüp Mekke’de bir rehber-i inkar
Kalbim dedigi kütle-i harayı düşündüm[282]
54
Âyat-ı ebed zat-ı
muhabbetle hurüşan Manzüme-i sermed ana tebcil-i fürüzan Fermanı semavat-ı
ma‘alide dırahşan
Tuğrası
dedim necm-i süreyyayı düşündüm[283]
55
Bir meşrikıdır şucle-feşan
şems-i vücudun
Nuru’ş-şerefi
Kacbe-i esrar-ı sücudun
Bir çaresi
yok vaşf-ı hakikiye şucüdun
Medhindeki her lafz-ı mücellayı düşündüm
MK, 86a
56
Te’sîs-i faziletde edip sacy
dem-a-dem
Açdıkda
Feyyaz Nebi ümmete bir menhec-i akvem
Olmuş idi
avaze- rıhlet ile mülhem
“El-yevme”yi “ekmeltü”yü ifayı düşündüm[284]
57
Verka-yı şegaf şeh-peri
üstünde peyamı
Yaşlar ile carz
eylediğim resm-i selamı
Hubb-ı Nebevi
namına tebcil-i müdamı
Takbil-i turab-ı reh-i Batha’yı düşündüm[285]
58
Şıddik-ı şafa-pişeyi
gam-dide-i garı
Kürsi-i
hilafetteki sani-i vakarı
Nuru’ş-şerefin
vech-i kerimindeki carı
Mir’at-ı Nebi Haydar-ı danayı düşündüm[286]
59
Ferda-yı firakındaki
tefrik-i mezaya cUlviyyete bir aşl-ı hilaf eyledi peyda Durunda cÖmer
etse de Islâm’ı mucallâ cüşmân demini bâciş-i
iğvâyı düşündüm
MK, 86b
60
Mervân gibi azdır ser-i
bî-mağz-ı dirayet Baczen de görülmüşse de sevdâ-yı riyaset Aşhâb-ı
kemâlâtı bilip necm-i hidâyet Tekrîm ile takdim-i tehâyâyı düşündüm
61
Cünbân olarak dîde-i
dîdân-ı siyâset
Şarşıldı siyâdet ile
dîvân-ı hilâfet Şıffîn’e serilmiş idi şaffeyn-i şehâdet
Şâh-ı
Necef’i hem-ser-i Zehrâ’yı düşündüm[287]
62
Teslîs-i şehâdet ile hâl-i
Hasaneyn’i Bâlâdaki dâmâd-ı Resülü-i sekaleyni Giryân ederek hün ile çeşm-i
meleveyni El-ân dökülem demc-i ahibbâyı düşündüm
63
Sıbt-ı Nebevî şâh-ı
şehîdân-ı veğâdır Jün-âb-ı Hüseyn reşha-i esrâr-ı kazâdır Mecrâ-yı siyâsette
akan kerb ü belâdır
Giryan olarak meşhed-i aclayı düşündüm
MK, 87a
64
Mensi-i heves “vectaşimü”
naşş-ı vifakı
Dacva-yı şadakat ile tevlid-i şikakı
Tesmim-i fazilet içün infak-ı nifakı
İcra-yı tasallutundaki sevdayı düşündüm
65
Ahkam-ı şiı’un şüclesi
reisinde sinanın
Berk-i şerefin şacşacası seyf-i zamanın
Çıkmıştı fakat minbere afatı lisanın
Ol minberi ol cadet-i süflayı düşündüm
66
Yetmiş iki mezhepteki
aşhab-ı mezahib
Dacva-yı teferrütle görür re’yini şâ’ib
Âra-yı milel tefrika-efza-yı meşâ’ib
Feyza-yı dalaletteki ğavğayı düşündüm
67
Mezheple tacaddüd
edemez aşl-ı şerîcat
Yek-reng-i melahat olur eşkal-i hakikat
Hürmet-fiken oldukta fakat cüd-ı siyaset
Erbab-ı dirayette müdarayı düşündüm[288]
MK, 87b
68
Meydanda iken nur-ı fürüzân
ile Kıır’an
Bilirim ne
içün re’y-i muhalif ile tuğyan
Mâcinlik eder
din ile sevdâ-yı harişân
Din nâmına divân-ı belâyâyı düşündüm[289]
69
Bi-gâne turur deydene-i
dide-i dünyâ
Pür-şacşacadır
yoksa ser-i sırr-ı hüveydâ
Azdır dediler
rehber-i didâr-ı hafâyâ
Ben Kâf-ı vücudumdaki cankâyı düşündüm[290]
70
Akşâ-yı merâtip şayılır
mahifetullâh
Bâlâ-yı
semavâtı görür kalb-i Jüdâ-hâh
Merdân-ı
Jüdâ’dır olan esrârına âgâh
İnsândaki ol zevk-i muşaffâyı düşündüm[291]
71
Aktâba tecelli eden envâr-ı
cemâli
Esrâr-ı macâlî-i
makâmât ile hâli
Bir
hârika-pirâ-yı mucallâ-yı kemâli
Geylân güneşi kutb-ı mezâyâyı düşündüm[292]
MK,
88a
72
Esrarı alıp meslek-i
Şa‘ban-ı Velî’den
Ezhârı kopar ravza-i Rıdvan-ı ‘Alî’den
Mürşiddir eden kalb-i müridanını rüşen
Bahşayiş-i
pîran-ı ‘atayayı düşündüm[293]
73
Cüşende olup zevkle bir
merkez-i nevvar
Bin şems eder ‘aşkla
devvare-i envar ‘Aşkından olup “bişnev” ile ‘aşık-ı dîdar
Gönlüm gibi
feryada düşen nayı düşündüm[294]
74
Pertev-dih olup sineye
seyran-geh-i a‘la
Nakş-ı dilimi ‘aşk ile bend eyledi Mevla
Aşhab-ı keramatın edip şanını i‘la
Nakşiyye’yi
sadat-ı Buhara’yı düşündüm[295]
75
Tefsîr-i ma‘anîdeki ahkam-ı
nuşüşu
Te’vîl-i ma‘alîdeki esrar-ı Füşüş’u
Tefrik ile ahval-i ‘umüm ile huşüşu
Hallac ile
hakkındaki fetvayı düşündüm[296]
MK, 88b
76
Ma‘şük-ı hakikiyi bulan
‘aşk-ı mecazı
Vamık ile
‘Azra’yı mehasindeki razı
Ferhad ile
feryadını Şirin’deki nazı
Mecnün-ı bela-dideyi Leyla’yı düşündüm[297]
77
Beş yüz senelik saltanatın
cay-ı kararı
‘İlmin o
güzel mektebe-i feyz-medarı
Feryad-ı
ahirinde düşen tac-ı vakarı
Bağdad ’ı o ruh-sare-i ‘azrayı düşündüm[298]
78
Envar-ı macârif
şaçılıp Kurtuba’lardan
Her memleket
olmuş idi cumrânla müzeyyen
Bağında öter
Endülüs’ün büm-ı ğam-efken
Meşhüre-i fenn zinet-i “IJanırâ”yı düşündüm[299]
79
İkbale beka olmadığı darb-ı
meseldir
Her gün
görülen mes’ele-i caks-i ‘ameldir
Hikmet-kede-i
Hak’daki esrar-ı ezeldir
Esmada olan sırr-ı tekazayı düşündüm[300]
MK, 89a
80
Tüfan-ı belaya iki
hün-har-ı dilin
Timür-ı
cefa-karı Hülagu-yı şehiri
Gaddar u
sitem-kar-ı cihan çifte şeriri
Seylabe-i hünin-i dahayayı düşündüm[301]
81
Şaçmışsa da envarını bin
şems-i fazilet
Etmekte
temadi şeb-i yelda-yı cehalet
Andan dökülür
câleme hep zulm ile zulmet
El-an kararan ol şeb-i yeldayı düşündüm[302]
82
cüsmân denilen
şems-i fürüzan-ı zuhuru
Fatih ile
şimşir-i Süleyman’daki nüru
Jurşid-i
hilafetde fütühat-ı şucüru
Envar-ı hilal-i şeref-efzayı düşündüm[303]
83
Mazideki bin debdebe-i
şan-ı cazimi
Dünyayı tutan
velvele-i hükm-i kadimi
Hazırdaki her
zucreti her derd-i elimi
İstanbülu piraye-i dünyayı düşündüm[304]
MK, 89b
84
Öldürmededir derd-i madşet
fukarayı
Görmüş
denemez çeşm-i cihan böyle galayı
Zengin şayılır
şimdi giyen köhne cabayı
Can tende gezen mürde-i ahyayı düşündüm[305]
85
Yangınlar edip beldede
teşdid-i sefalet
Bir caile
bir hücrededir sakin-i zillet
Evladınadır
şahn-ı vatan güşe-i hicret
Bir açlığı bir tengi-i süknayı düşündüm[306]
86
Her fırka eder nağme-i
uhrayı terennüm
Hürriyyeti
şandık siper-i zulm ü tahakküm
Ecza-yı vatan
nale-zen-i nar-ı tekellüm
Hala sürünen bir sürü dacvayı düşündüm[307]
87
Bir mezhere kim olmuş idi
sacd ile abad
Envac-ı
şafa cilvesine mevkic-i bünyad
Şahnında
bugün eşkim eder çağlayan icad
Kaşrındaki sükkanı yetamayı düşündüm[308]
MK, 90a
88
Eltaf-ı Huda’dır yine
pertev-zen-i cavdet
Müstakbele
doğru görünür şems-i celalet
Sönmez
sönemez nür-ı cataya-yı nübüvvet
Atide olan belde-i racnayı düşündüm[309]
89
Kahrından olur lütf-ı IJüda
nüru be-didar
Ahzan-ı
hazandan çıkarır revnakı ezhar
Her leylin
olur ahiri bir fecr-i ziya-dar
Sermaya bakıp şiddet-i germayı düşündüm[310]
90
Cünban-ı muhabbet ederek
‘ismeti ezman
Hem-bezm-i
rical eyledi nisvanını devran
Ayin-i
tesettür şayılır ‘adet-i nokşan
Ezmanı tahavvül-geh-i ehvayı düşündüm[311]
91
Düşmüş yere birçok seri
efserleri gördüm
Bir kamile
ta‘birini adab ile şordum
Söyler gibi
andan yine fikrim ile yordum
Şulhan çıkacak a‘zam-ı enbayı düşündüm[312]
MK, 90b
92
Allame-i fen bedraka-i
kudret-i icad
Binlerce
yetişmiş Edison’lar gibi üstad
Her müşkili
halle yetişir ‘akl-ı Jüda-dad
Her fendeki
herbir yed-i tülayı düşündüm[313]
93
Göstermededir dahil-i
ebdanı şucâcât
Makhür-ı deva
keşfedilip cümle huveynat
Bir gün
erişir gaye-i esrara kemalat
Müstakbel-i feyyaz-ı etibbayı düşündüm369 [314]
94
Servetleri ifna eden asar-ı
belayı
Vadi-i
dalaletteki her nefs ü hevayı
Her-dem
değişen meşrebi mişvarı kabayı
cÂdet denilen mashara simayı düşündüm[315]
95
Buhran-ı fazilette görüp
tarz-ı hayatı
Her yerde
değişmiş bulurum hep şafahatı
Nisyan ederek
cümle-i hayr u hasenatı
Âbaya tahakküm eden ebnayı düşündüm[316]
MK, 91a
96
Mazi-i karibin gam-ı
eyyam-ı siyahı
Her sinede
icad ile bir gulgule-gahı
Ta carşa
çıkarmış idi feryad ile ahı
Va-veyl-i cumümi
ile mevtayı düşündüm[317]
97
Cinnet getirip ‘akl-ı
selîm-i medeniyyet
Heyca-yı
‘umumîye girişti beşeriyyet
Her melhame
olmuş idi bir rüz-ı kıyamet
Ol velvele-i heybet-i heycayı düşündüm[318]
98
Derya gibi cüşende-i dem
ceyş-i ‘aremrem
Yer yer
dolaşır şavlet-i nîran-ı cehennem
Bin alet
tahrîb ile bir harb-ı mu‘azzam
Tüfan demi sîne-i gabrayı düşündüm[319]
99
Ol günde bakıp dikkat ile
hal-i cihane
Volkan
kesilen mahşer-i akvam-ı zamane
Terdîf ile
bir nüşhu hücüm u heyecane
Harb istemeyen Hazret-i ‘Isa’yı düşündüm[320]
MK, 91b
100
Fennin bize bahş eylediği
neP u zarardır
Tercîh-i
mazarrat beşere şîme-i şerdir
Ahval-i cihan
‘akile mir’ât-ı ‘iberdir
Müstakbeli asayiş-i her cayı düşündüm[321]
101
Mekteble olup medrese bir
zıdd-ı müsavî
Yek-digere
her dem ediyor catf-ı mesavi
Yer yer
aradım her ikinin sırrını havi
Peyğüle-i cirfan-ı tekayayı düşündüm[322]
102
Meydanda iken şacşaca-i
nür-ı hakikat
Teksif-i camâ
etmededir perde-i gaflet
Dünyayı tutar
macşer-i cumyân-ı başiret
Bir macşeri bir dide-i bünyanı düşündüm[323]
103
Pür şacşaca
binlerce Süheyl-i Yemeni’den
Bir halesi
var tavr-ı tecellide mülevven
Pür nür-ı
şafa halede bir mah-ı müzeyyen
Bir mah ile bin şems-i dil-arayı düşündüm[324]
MK, 92a
104
Bir fanide yok külfet-i
evzâc-ı riyada
Her serdeki
sevda ise de başka hevada
Âmâli de
âlâmı da en şonra fenada
Bi-süd uzanan
dest-i temennayı düşündüm[325]
105
Ol gün ki toğup sinede
envar-ı huruşan
Tenvir-i
yakin eyledi arayiş-i cirfan
Bildim ne
imiş matlab-ı aclâ-yı füruzan
Ser-mest olarak sineyi Sina’yı düşündüm[326]
106
Oldukta şalşala-efzayı
hakayık
Seylab-ı
sirişkim idi ahvale mutabık
Gayet-res
olup leylime bir fecr-i muvafık
Ol şeb yazılan ayet-i büşrayı düşündüm[327]
107
İhrac ile kalbimde olan
hubb-ı sivayı
Sari görürüm câlem-i
esrar-ı Jüda’yı
Ufkumda
füruzan iki hurşid-i vefayı
Bir verd-i ter-i dühter-i Selma’yı düşündüm[328]
MK, 92b
108
Taclim ile bir
hayli zaman neşre çalışdım
Mebcüş
olarak carbede-i nutka alışdım
Bir müddet
içün zümre-i tüccara karışdım
Gurbet demini
gezdigim enhayı düşündüm[329]
109
Ahkâm-ı kaza vakıfı bir
zât-ı kerem-kâr
Ahkâm-ı
nizâmâtı eder digeri tezkâr
‘Uşşâk-ı Jüdâ
bendesi Mecdi-i vefâ-dâr
Bâlâdaki a‘zâ ile şurâyı düşündüm[330]
110
Meydânda turur bedraka-i
vahdet-i mevcud
Pertev
şaçıyor âyet-i nurunda o meşhud
Fenler bunu
halleyleyemez kudreti mefkud
Fenden yukarı cilm ile bâlâyı düşündüm[331]
111
Aklın peridir şeh-per-i
Cibril semâdan
Uçtum
pür-‘irfân ile ufk-ı dü serâdan
Ser-mest
olarak nefha-i esrâr-ı Jüdâ’dan
Kavseyni tecelli-i “ev ednâ”yı düşündüm[332]
MK, 93a
112
Feryâd-ı teessüfle güruh-ı
‘ukalâya
Tevcih ederim
nutkumu bir âb-ı belâya
‘Âlemdeki ol
âfet-i meşhur-ı şafâya
Zehr-âbe
deyip neşve-i şahbâyı düşündüm[333]
113
Mahdud-ı cavakıb
görerek şekl-i hayatı
Tedkîk ederek
sırr-ı mecadımda mematı
Takallüb ile
etvar-ı şühud u şafahatı
Uhra denilen calem-i ferdayı düşündüm[334]
114
Milyonla doğup ufkuma
hurşid-i şeref-bar
cUkbamı
eder lütf-ı IJüda ğarka-i envar
Koydum ser-i
teslimi edip kudreti tezkar
Ben
secdedeyim rahmet-i Mevla’yı düşündüm[335]
cAbdülcazîz
Mecdi
-10-
Müstefilün/Fâilâtün
Birisine Jitaben
1
Ey sinesi müştak-ı Hak[336]
Yazdım sana
ince sebak
Aç dideni gel
nura bak[337]
Sönmez çerağı
öyle yak[338]
Gül bağına gel gir de gör
Güller ne rütbe gizlidir
Macnâya
gel dil ver de gör
Kulakları kalbi şağır
Kabil midir fehmeylesin
Durma bağır durma bağır
Güneş gören bir zerrede
Bin bir cihan seyrindedir
Kudret ile
bir nazarda
Can incelir canan olur
Kalmaz zamanlar ortada
Her an ona
bir an olur
Vaşıl olan farkındadır
Bir şuledir şevk u şeğaf
Lezzet bunun zevkindedir
Macnâdadır sırr-ı ezel
Makşud eger vuşlat ise
Nefsin bırak da öyle gel
OE3 56b
-11-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Nutk-ı Şâmit
1
Rengiyle hadika-i muzâhir[339]
Gönlüm gibi lemca lemca rahşân
Cuşende önümde hep münâzir
Fikrim gibi mevkFim füruzân
cAks etti füruğu nev-bahâra
Hep reng-i bedîca girdi ezhâr
Taczîm ederek o gül-cizâra
Etvar-ı edebledir hıraman
Estikçe çemende bad-ı tehlil
Kıır’ân okunur içimde her an
4
Seyl-i gafleti dide-i
dilinden
OE3 56a
Bak anla nedir kitab-ı câlem
Mefhum olamaz mı sırr-ı rüşen
Meydanda iken nişan-ı aczam
Bir zübdede toplanır serâ’ir
Âyine olup tecelliyata
Bir sırr ile mültemic-i muzahir
6
Pür-cüş-ı şafa riyaz-ı câlem
Mevc urmada caşk ile bedâyic
Mecmuasıdır içinde adem
Hak mazharıdır bu halk-ı câmic
7
Mişbah-ı dilin olursa
rahşan
Muzlim görünür mü cunşuriyyât
Vahdet ile kalbi eyle taban
Çıksın
aradan bütün izafat
OE3 57b
8
Hüvviyyeti tarh edince
dilden
Yek-pare olur vücüd-ı eşya
Dil sırrı görür önünde rüşen
Emvacı
görünce cayn-ı derya
9
Vahdetle taşıp cihan-ı macna
Zahirde göründü sırr-ı lahüt
Kalbindeki vehmi eyle imha Lahütun olur cihan-ı
nasüt
10
Pür-şacşaca
dilde şems-i vahdet
Zıldır görünen bütün ‘avalim
At kışrını lübbe eyle dikkat
Her şey bu
cihanda Hak’la ka’im
11
Eşya dedigin şu müncemid
nür
Eşkal-i bedîca-i cihandır
Dahilde durur kitab-ı mestür
Hariçte ne
var ise nişandır
OE3 57a
12
Sensin bu zurüfa zarf-ı
vâsic
Sensin bu büyük cihan-ı macnâ
Sensin bu cihanda nur-ı sâtic
Sensin bu taşan cazim derya
Hak sırrını koydu ademide
Âdemde demide na-demide
Matlüb ara sırr-ı müncelide
Sinemdeki neşve-i ilahi
Bak pertev-i feyz-i ıştıfama
Sırrımdan alınca intibahı
15
Gül-gün görünen
letâhfü’n-nür
Tekvin-i bedîca zehre-efşan
İlhamı sitarelerle mestür
Tahlil olunursa sırr-ı insan
OE3 58b
16
Bir zerrede bin şümüs
gerdan
Bir noktada bin muhit ebhar
Yek-neşve olup cihan-ı cirfan
Âşâr-ı bedîca cayn-ı esrar
17
Yek-zâ’ikadır başar başiret
Eşkale düşerse in'itâlat
Macnada söner füyüz-ı riı’yet
Zata erişince cümle lezzat
18
Ey zatı olan nihanda pinhan
Ey sırrı olan şümüs-ı esrar
idrak hakikatinde hayran
Bin şırrı dilin zeka-yı ebrar
Hak sırrını bildiren ilham
Lütfun bendedir mukarrebine
Bab-ı hareminde secde-gahım
-12-
Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
'illin
Validesi Lisanından Selim’e Ninni
1
Uyu ey Yusuf-ı zamanım uyu[340]
Uyu ey ziver-i cihanım uyu
Uyu ey neşve-i cenanım uyu
Uyu ey nur-ı meh-feşanım uyu
2
Sen benim neyyir-i
hayalimsin
Sen benim tıfl-ı meh-cemalimsin
Sen benim zinet-i kemalimsin
Uyu ey nur-ı çeşmim canım uyu
3
Bana hatif diyor ki
oğlundan
Göreceksin bütük sacâdeti sen
Yeri var hıdmet eylesem sana ben
Uyu ey tıfl-ı şadümanım uyu
MK, 65a
Nazarımda nişanısın şanın
Yükselir bunda namı şüccânın
Uyu ey kahraman civanım uyu[341]
5
Büyüdükçe şeref şaçıp yer
yer
Görürüm ben cihan sana baş eger
Seni etsin IJüda karin-i zafer
Uyu ey şanım kahramanım uyu[342]
6
Beşiğin şanki mehd-i
şirandır
Görünen hep şehamet ü şandır
Derecen rütbe-i müşirandır
Uyu ey fahr-i hanümanım uyu
7
Nur akar şanki vech-i
alinden
Görürüm bin şeref cemalinden
Söylenir maderin bu halinden
Uyu ey mah-ı aşiyanım uyu
Aranınca nücum-ı ikbali
Görürüm sende şems-i iclali
Uyu ey mihr-i asumanım uyu
MK, 65b
Var yüzünde vakar u temkinin
Uyu ey nuru kalb-i ğam-gînin
Uyu ey mihr-i hüsn ü anım uyu
10
Sana bir söz naşihat-ı
mâder
Gâlib olmaktadır cihânda hüner
Bu cihân merd-i ğâlibe baş eger
Uyu ey Yusuf-ı zamânım uyu
7 Muharremü’l-Haram 1336, 24 October 1917, İskenderiye
-13-
Fe ‘ilâtün/Fe ‘ilâtün/Fe ‘ilâtün/Fe ‘il ün
cAzîz Mecdi’ye “Tenvimiyye”
1
Uyu ey nuru olan meşrik-i
envârım uyu[343]
Uyu ey ravza-i ikbâle şeref-bârım uyu
Uyu ey hüsnü olan ziver-i ezkârım uyu
Uyu ey nurum olan ruh-ı ziyâ-dârım uyu
2
Şems-i ikbâlim olup fıtratı
gül-gun etdin
cÂlem-i hüsne doğup kalbimi memnun etdin
Fikrimi hüsnümü envâr ile meşhun etdin
Uyu ey nazrası pertev-dih-i enzârım uyu
3
Devlet-i câliye-i
mecd ü şerefle her ân
Yaşa binler yaşa ey nur-ı bedîcü’l-lemecân
Seni ‘irfan ile Hak eyleye meşhur-ı cihan
Uyu devlet
ile ey devleti bi-darım uyu
-14-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün Peri-zade[344]
1
Cihan dalmış sükuna
istirahat vakti gelmiştir[345] Bütün zi-rUha
şuğlünden feragat vakti gelmiştir Sükut et gayrı feryadın nihayet vakti
gelmiştir Peri-zadem uyu nevm-i sacadet vakti gelmiştir[346]
2
Şeref verdin şeref bezm-i
cihana nUr-ı vechinden Hayatım şıı'lelendi senle revnak verdin ey gül-ten
Şafa-yı kalbimi tezyid eden ‘alemde sensin sen Peri-zadem uyu nevm-i sa‘adet
vakti gelmiştir
3
Doyurdum var mı hacet şir-i
naba sükkere aba Yoruldun cisminin var ihtiyacı fer ile taba Benim ey nUr-ı
kalbim ağlama dal naz ile haba Peri-zadem uyu nevm-i sa‘adet vakti gelmiştir
Jüda ikbal ile eyyam-ı cömrün eylesin müzdad
Meserretle hayatın devresin kılsın şeref-abad
Kızım eltaf ile etsin seni Mecdi gibi dil-şad
Peri-zadem uyu nevm-i sacadet vakti gelmiştir
5 Kanün-i Evvel 1927, Cağaloğlu-İstanbul
MUHAMMESLER VE TAHMİSLER
-1-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Münacat
1
İlahi derd-i takat-süzıma
feyzinle derman et[347]
Esir-i
pençe-i gadrim beni meşmül-i ihsan et
Ciger-gâh-ı
hazini garka-i lütf-ı firavan et
Kerem kıl Cacizim
ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebünum ya İlahi kalbimi lütfunla handan et
2
Dil-i bi-çaremin ta carşa
çıktı nale vü ahı
Tahammül
kalmadı çekmekliğe endüh-ı can-gahı
Döker baran-ı
gam gam-dide gönlüm her seher-gahı
Kerem kıl Cacizim
ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebünum ya İlahi kalbimi lütfunla handan et[348]
MK, 29a
3
Belaya şabr edip yıllarca
ettim sinemi şad çak
Ser-a-pa
şanki oldum bir mihen-abad-ı dehşet-nak
Yetiş
lütfunla gayrı oldu ahımla siyeh eflak
Kerem kıl Cacizim
ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebünum ya
İlahi kalbimi lütfunla handan et
4
Kemale erse gam mesrur
kılmak hikmetindendir
Karîn-i cizzet etmek ‘acizanı ‘izzetindendir
Zebunı galib-i acdâsı kılmak gayretindendir
Kerem kıl Câcizim ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebunum ya
İlahî kalbimi lütfunla handan et
5
Olurken dîdeler habîde-i
hab-ı şafa ya Rab
Benim çeşmimden aktı seyl-i pür-cuş-ı bela ya Rab
Ciger-suz-ı melâ’ikdir çıkan muhrik nida ya Rab
Kerem kıl Câcizim ya Rab beni
şadan-ı her an et Zebunum ya İlâhî kalbimi lütfunla handan et
6
Zemîn-i ibtihal üzre düşüp
feryad u ah ettim
Kerem babında zanu-zen olup zikr-i ilah ettim
Beden iklimini ‘aşkınla ser-ta-ser tebah ettim
Kerem kıl ‘acizim ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebunum ya
İlahî kalbimi lütfunla handan et
MK, 29b
7
Ederse kudretin Nemrudu
kahra peşşe-yi tevkil
Olur bal-i za‘îf-i ahkarı bir şeh-per-i Cibril
Eriştir ‘izzete erdi kemale mihnet-i tezlîl
Kerem kıl
‘acizim ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebunum ya İlahi kalbimi lütfunla handan et
8
Eder tenvir-i calem
zerre alsa pertevinden tab Olur bir katre feyzinle şadefte dürre-i na-yab Dil-i
tarikimi lütfunla kıl hurşid-i calem-tab
Kerem kıl Cacizim ya Rab beni
şadan-ı her an et Zebunum ya İlahi kalbimi lütfunla handan et
9
IJıırUş-ı ‘aşk ile
ateş-nisar-ı neng ü car oldum FürUğ-ı nUr ile memzUc olan bir başka
nar oldum Ziya-yı fecr-i taban vuşlatıyçün leyl-i tar oldum Kerem kıl Cacizim
ya Rab beni şadan-ı her an et ZebUnum ya İlahi kalbimi lütfunla handan et
10
Düşüp bir şucle-i
ümmid-i gül-gUn sine-i tara Çekildim halk-ı ‘alemden kenar-ı bag-ı efkara cAceb
bir derde düştüm faş edilmez yar u ağyara Kerem kıl ‘acizim ya Rab beni şadan-ı
her an et ZebUnum ya İlahi kalbimi lütfunla handan et
MK, 30a
11
Düşündükçe olur pür-lerze
‘alemler celalinden Gelir zevk-i miı’ebbed cUd-ı memdUd-ı kemalinden Müzehheb
eyle ‘irfanım benim nUr-ı cemalinden
Kerem kıl Cacizim ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebunum ya İlahî kalbimi lütfunla handan et
12
O dil kim hıfz-ı mahşuşun
anı etmektedir abad
Cihana karşı kayd-ı havfa düşmekten olur azad
Beni kayd-ı elîm-i ibtila etmektedir berbad
Kerem kıl Cacizim ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebunum ya
İlahî kalbimi lütfunla handan et[349]
13
Leyal-i haşyet içre şucle-i
ahım siracımdır
Beni cuyan eden nur-ı mübîne ihtiyacımdır
Tazarruc ibtihal u meskenet feyz-i mizacımdır
Kerem kıl Cacizim ya Rab beni şadan-ı
her an et Zebunum ya İlahî kalbimi lütfunla handan et
14
Cihan şuriş-geh-i
pür-ğulğul-i sevda-yı servettir
Benim matlubum ancak macnevî bir başka devlettir
Gönül zindan-ı gamda vakf-ı suziş-gah-ı mihnettir
Kerem kıl Cacizim ya Rab beni
şadan-ı her an et Zebunum ya İlahî kalbimi lütfunla handan et
15
Esîr-i derd-i hicranım beni
vaşlınla iczaz et
Cihan-ı ma‘nevîde namımı cavîd ü mümtaz et
Serîr-i sırr-ı
feyz-a-feyz-i ‘irfanda ser-efraz et Kerem kıl ‘acizim ya Rab beni şadan-ı her
an et
Zebunum ya
İlahî kalbimi lütfunla handan et
MK, 30b
16
Dilim tenvir edip fahr-ı
cihan feyz-i ‘azîminden
Çehar erkan-ı dînin yümn-i fazl-ı müstedîminden
Gönüller pertev-i al-i ‘aba hubb-ı kerîminden
Kerem kıl ‘acizim ya Rab beni şadan-ı her
an et Zebunum ya İlahî kalbimi lütfunla handan et
17
Bana tevfîkmm hüsnüyle ver
bir şu‘le-ver zîver
O nuru her huşuşumda
bana kıl rehber-i ekber Fürüğ-ı maye-i mahiyyetim olsun münevver-ter
Kerem kıl ‘acizim ya Rab beni şadan-ı her
an et Zebunum ya İlahî kalbimi lütfunla handan et[350]
18
Tevalî-i beladan ‘acz ile
pür-suzdur Mecdî
Bela aşhabına karşı hikem-amuzdur Mecdî
Şeb-efruzan yolunda
guşşe-dar-ı ruzdur Mecdî Kerem kıl ‘acizim ya Rab beni şadan-ı her an et
Zebunum ya
İlahî kalbimi lütfunla handan et
21 Mart 1321, Konya
OE 141, 127 numaralı şiir
-2-
Mefailiin/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
Muhammes
1
ljııruş-ı ‘aşk ile eşya
bütün ‘ibadette407
Sücüd-ı haşyete dalmış zılal-ı vahdette
Döner nazireler İcad eder d alalette
Döner bu şa‘şa‘alar hep harim-i kudrette
Döner döner de olur bir fem-i hakikatte
2
Seması arzına meftün durur
sehabında
Şehabı pembe benekler şaçar türabında
Türabı renge bürünmüş şarab-ı nabında
Şarabı neşveyi gizler derün-ı abında
Düşün bu gül-şeni baş ey kenar-ı babında
3
Bu ihtişam-ı bedayi‘ bu
feyz-i gün-a-gün
Meşam-ı canına şalmış
ise fürüğ-ı cünün Doğar l'ıı’âd-ı latifinde şu‘leler gül-gün Bu şıı‘leleıie
se'râ’ir olur bedi‘a-nümün
407 |
OE 127 |
Düşün düşün bu bedayic Hûda'yadır meftun
4
BedFalar mı yaratmış
teşadüfün eseri
Bu cahilane tefelsüf d alaletin şereri
Yakar bu fikri kalemin latif şuleleri Cihan-ı kalb-i celilinde berk uran haberi
Düşün düşün de çıkar nUr içindeki güheri
5
Mü’eşşir olmasa asar olur
mu lemca-nişar Arar bu ‘aşk-ı hurUşan cemal-i yari arar Cemal-i yar
ise eşyada naşir-i envar Gelir vücUd-ı hafiden zuhUra doğru akar Şaşar bu
cUşişe ‘aklın fürUğ-ı feyzi şaşar
6
Feza-yı sine-i ekvana hiç
olur mu hudUd içinde türlü kürevyatı şekl-i na-mahdUd Eder mi böyle fezayı
ihata çeşm-i şühUd cAdem vücUd-ı hurUşanda mevce-i mefkUd Şaşırma
şonra bu calem seninledir mevcUd
7
Nedir bu mevceli güller
kenar-ı haşmette Şaçar cemal-i miı’eyyed cihan-ı ‘izzette Ziyası nUr ile
yek-san fürUğ-ı zulmette ŞümUsu zerrede taban durur letafette
Nedir bu kevkebe bilsem nedir bu fıtratte
8
Evet bu şekl-i müşacşac
evet mucammâdır
Bu sırrı kim ki bilirse o merd-i danadır
Tenevvücât nümayan hurüş-ı deryadır
Cihan cihan-ı Huda’dır cihan-ı macnâdır
Evet yegane mü’eşşir cihanda Mevla’dır
2
Teşrin-i Evvel 1938,
Bayezid-Nür Şokağı
-3-
Fâ ‘ilâtün/Fâ
‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Muhammes
1
Güller açtı gülsitan-ı
baht-ı tabanım benim[352]
Şevk ile pertev şaçar çeşman-ı handanım benim
Oldu leb-riz-i meserret kalb-i süzanım benim
Mah-ı kudsiden münevver oldu eyvanım
benim in u andan bi-haberdir şimdi her anım benim
MK, 57b
2
Etdim ol mahı temaşa dide-i
hayran ile
La-mekan arzında secde eyledim izcân ile
Şahid ü meşhüdu bir gördüm bakıp imcân ile
Li
nıaFıllâh' ı terennüm eyledim ikan ile
Kul
hüvallahu ehaddır nur-ı imanım benim[353]
3
Ser-hoş etti pir-i mey bir
bade-i tesnim ile Sırr-ı İsmadli bildim gerdeni teslim ile Ma-siva eşnamını
kesr eyledim taşmim ile Hem-dem-i esrar olup vahdetde İbrahim ile Ravza-i
‘irfanı pür-nür etdi niranım benim[354]
4
Varlığı her varlığa
sermaye-i ibraz iken
Hep
mürayâdan nümayan dilber-i mümtaz iken Nüru her mevcüdun üstünde ‘alem-efraz
iken Semme vechullah ile her dem tecelli-saz iken
Len
terâni’dir nikab-ı nür-ı rahşanım benim”[355]
5
Sırr-ı vahdet fıtratın bir
bezm-i cüş-a-cüşudur ‘Ârifan-ı Hak o bezmin mest-i nüş-a-nüşudur Badesiz ol
meclis-i ünsün serim medhüşudur Küntü kenzen bezm-i vahdette Jüda
menküşudur Zer-nişan oldu derün-ı hatda ‘irfanım benim
MK, 58a
6
Bir nizam-ı feyz-bahşa bahş edip erkanına
Zinet-aver oldu neşr-i nur ile eyvanına
Zir ü bala ser-füru eyler culüvv-i şanına
Ka’inat-ı cismi teshir etdi her fermanına
Taht-gah-ı dildeki sultan-ı zi-şanım benim
7
Etme ümmid-i macalî
iktidar-ı huşdan
Şor hakayık bahsini bir mürşid-i mey-nuşdan
Mazharım eltafa bir pir-i hataya puşdan
Merkez-i kudretdeki derya-yı cuş-a-cuşdan
Mevce-zen bir katredir derya-yı cuşanım benim
8
Rah-ı Hak’da rehberim oldu
ilahi sanihat
Berk urur her lahzada binlerce kudsi varidat
Nakş-ı calem var iken ister mi başka muccizat
Başka bir Kur’an-ı Hak’dır beyyinat-ı kahnat
Muhkematından bunun her satr-ı burhanım benim
9
cÂrifan mest
olsa da bir vecd-i müstağrak ile
Hall-i kayd eyler vücud-ı vacib-i mutlak ile
cÂdet üzre remz edip her muğlakı muğlak ile
Söyledim Mecdi kelam-ı Hakk’ı feyz-i Hak ile
Muktebesdir Hak kelamından bu tibyanım benim
1
Şafer 1336, 17 November
1917, İskenderiye
-4-
Mefûl ü/Mefa ‘ftü/Mefa cİlü/Fe cül ün
Kısm-ı salis-
Hayat-ı İntibah-ı Sanî[356]
1
Mazîyi ve müstakbeli her
hali düşündüm[357]
Tarîh-i beşer
şafhaları geçti gözümden
Geçtikçe
gözümden geçen amali düşündüm
Vicdan-ı
beşer ateş alır gamla sözümden
Vicdan kanatan vahşet-i ef'ali düşündüm
MK, 46a
2
Milyon sene geçmişdir
cihandan yine el-an
Bir devr-i
tekemmül ne içün gelmedi bilmem
Olsun
beşeriyet denilen kütle-i ihvan
Fikrimce
bütün neş’eli hep zevk ile hurrem
Hep şad-ı macîşet ve bütün şulh ile handan
3
‘Âkilleri, ‘âlimleri pür
ye’s ü küdüret
Zalimler ise
şerr ile me’nüs-ı fezahet
Mescüd-ı
mela’ik idi Âdem bu ne halet
‘Âlemdeki
evladına bak dürlü sefalet
Çekmekte yazık ah beşeriyyet beşeriyyet
4
Oldukca beşer cinsini
ta‘zîb ile meşgül
Bitmez bu teselsül eden ahval-i elime
Bitmez eger etmez ise Hak kuvveti mes’ül
Bitmez bu cihan bitse de eşhaş-ı leime Bitmez bize oldukça sacâdet
yolu mechül
5
Bitmez diyorum çünkü
cehalet mütevali Bitmez diyorum çünkü ‘adavet mütekabil Bitmez diyorum çünkü
cihan gadr ile mali Vicdana ri‘ayetde tefekkür mütesafil Bitmez diyorum çünkü
uzak devr-i te‘ali
MK, 46b
6
Mutlak beşere karşı acır
kalb-i hazinim Her ‘aşra ve her ‘unşura şamil kelimatım Tenfiz-i zaman ahı
değildi bu eninim Efkar-ı telehhüfle benim hep harekatım Sa‘d-ı beşeri görmek
içün nale-güzinim
7
Fıtratdaki ‘ulviyyetidir
şanına burhan Tebcile revadır beşeriyyet beşeriyyet Geçsin yere insanları
ta‘zib eden insan Geçsin yere perverde kılan fikr-i cinayet[358]
Geçsin yere her kimde olursa kara vicdan
30 Mayıs 1328[359],
İstanbul Mecdi
-5-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
istikbalde
Şabah-ı İştirak[360]
1
Fikrim görüyor cazîm
bir nur[361]
Fikrim görüyor
cihan-ı diger
Her ferd o
cihan içinde mesrur
Her ferd o
cihanda neşve-perver
Her şey oluyor şafala manzur
2
Bir başka cihan şabah-ı
meşhud
Bir başka mekan o cay-ı ezher
MK, 47a
Yoktur orada cidal-i merdud
Her sinede var şafa-yı enver
Her kuşede bir makam-ı mescüd
3
Her kalbe akan ferahlı
enhar
Seyyale-i
iştirak-i rahşan
Guya bu cihan cihan-ı ezhar
Envar-i vidad içinde taban
Âğüş-ı vefa içinde efkar
4
Yok kimsede ihtiraş-ı
menfur
Her dilde uhuvvet ü muhabbet
İhvan-ı şafa şafa ile mesrur
Yok kimsede çehre-i cadavet
Yok ortada iştika-yı mağdur
5
Bir devr-i mürüvvet ü sacadet
Bir devre-i ihtifal-i calî
Bir devr-i celil-i ademiyyet
Bir devre-i ihtişam-mali
Bir devr-i tekemmül-i uhuvvet
MK, 47b
6
Arttıkça ziya-yı fikr ü cirfan
Artar beşerin terakkiyatı
Zulmetde kalır mı fikr-i insan
Bir gün bulacak tecaliyatı
Ol gün doğacak şabah-ı rahşan
30 Haziran 1328[362], cÂşıkpaşa,
İstanbul
A17b
-6-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Muhammes
1
Ne güldendir ne şavt-ı
bülbül-i meşhurdan peyda[363]
Belâ cuşşaka da’im bir ruh-i pür-nurdan peyda
Bu şiven-gah eder çok kerre şuru surdan peyda
Olursa gâhi
şuriş bâde-i engurdan peyda
Olur hep fitneler bir dide-i mahmurdan peyda[364]
2
Şükuh u şan-ı şevkettir
cihan gül-zar-ı hilkattir
Mezahir
mevcelerdir mevce-i derya-yı kudrettir
Ledünni macrifet
feyz-i cazîme mazhariyyettir
Nazar kıl
ka’inata mayesi caşk u muhabbettir
Olur asar-ı feyzi nazır u manzurdan peyda[365]
3
Olup ser-mest-i şadi
lale-zarın şevk u cuşundan
Olur avare cuşşak-ı ilahi cayş ü nuşundan
Elest avazesi gitmez bu kavmin guş-ı huşundan
Enin-i caşkı guş et bahr-ı mevvacın huruşundan
Olur bu nağme
hem tanbur u hem zenburdan peyda
4
IJıııTış u cuş eden her
şeyde nur-ı sırr-ı vahdettir O sırrı keşfeden feyz-i ‘azim-i Ahmediyyettir
Şiı’un-ı sermediyyette ilahi bir hükümettir Veren şuret bu hiç-a-hiçe bir
şems-i hakikattir Bütün zerrat olur ol mihr-i nur-ı envardan peyda
A18a
5
cUküs-ı nura
aldanma görüp zahirde ekvanı Dil-i derrakini kıl feyz-i ‘irfan ile nüranî Nedir
idrak et zatındaki esrar-ı pinhanı
Jamuş ol kalb-i müzmindir tecelli-gah-ı
Sübhani Kelim’e olsa da nur-ı tecella Tur’dan peyda
6
Güherdir macrifet
bir şey1 eder mi kadrini tehvin Muvakkattır hasudan-ı fazilet etse
de nefrin Nihayet bir gün evşafın eder hep dilleri tezyin Zaman eyler cemal
ehl-i kemalin kadrini tacyin Olur kuh-ı bülendin irtifa‘ı durdan
peyda[366]
7
Şafa-yı dâ’imi mümkün müdür
her ferde ‘âlemde Ne müz‘ic şafhalar vardır hayat-ı nev‘-i ademde Keder eksik
degil mes‘ud olan her zat-ı hurremde Ser-a-pa yanmamak kabil mi Mecdi ateş-i
gamda
Lehib oldukça
böyle dildeki ten-nurdan peyda
İskenderiye, 24 Nisan
1916
-7-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Mersiyye
1
Libas-ı mateme girmiş
önümde kuhlar bağlar[367]
Şerik-i ğam
olur elbet bana mevti ile şağlar
Reşid’in
fevtine efğan edip cümle cihan ağlar
Peder ağlar
ana ağlar yetimanı yürek dağlar
Reşid ölmüş denildikçe fiğana ğark olur dağlar
MK, 45a
2
‘İbadet rahına gitmiş idin
ey hacc-ı beytillah
Nihayet Mekke
oldu medfenin senin IJİıdâ-âgâh
Mukaddes
arzda öldünse de olsun sana bin ah
Peder ağlar
ana ağlar yetimanı yürek dağlar
Reşid ölmüş denildikçe fiğana ğark olur dağlar[368]
3
Baban arzu’l-hicazı ğarka-i
eşk-i elem etti
Senin
derdinle çeşmin çeşme-i ekdar u ğam etti
Seni devr-i
felek eyvah kim hâk-i ‘adem etti
Peder ağlar ana ağlar yetîmanı yürek dağlar
Reşîd ölmüş
denildikçe fiğana ğark olur dağlar
4
Bıraktın beş yetîmin ateş-i
hicran ile giryan Yürekler taştan olsa elbet eyler ah ile efğan Sana bi’l-cümle
bildikler akıttı dîdelerden kan Peder ağlar ana ağlar yetîmanı yürek dağlar
Reşîd ölmüş denildikçe fiğana ğark olur dağlar
5
Reşîd ölmek sana layık
değildi genç idin el-an Kime koydun da gittin beş yetîmi böyle hün-efşan Ne
rütbe matem etsek ağlasak elbet sana şayan Peder ağlar ana ağlar yetîmanı yürek
dağlar Reşîd ölmüş denildikçe fiğana ğark olur dağlar
6
Yakışmazdı sana ölmek fakat
takdîr-i Hak böyle Reva olmaz denilmek emr-i Hakk’a böyle ya şöyle Bize şabr
eylemekten ğayrı var mı varsa sen söyle Peder ağlar ana ağlar yetîmanı yürek
dağlar Reşîd ölmüş denildikçe fiğana ğark olur dağlar
7
Leza’iz-yab-ı gün-a-gün
olup Firdevs-i aclada IJıraman-ı şafa ol kurb u lütf-ı haşş-ı
Mevla’da
MK, 45b
Hazin
ebyatını Mecdi şürüc ettikçe irada
Peder ağlar
ana ağlar yetimanı yürek dağlar
Reşid ölmüş
denildikçe fiğana ğark olur dağlar
15 Şubat 1323, Konya
-8-
Müfte Cilün/Müfte Cilün/Müfte ilün
Pederi
Lisanından İki Yaşında Hamiye’ye
1
Benzetirim güllere gülşen
kızımı[369]
Görmesem
olmaz duramam ben kızımı
Şaklasın
Allah nazardan kızımı
Pek severim
Hamiyemi şen kızımı
Şemc-i şeb-ara gibi rüşen kızımı
2
Hamiye’dir ğonca gibi
hande-feşan
Hamiye’dir
dide-i can nür-ı cenan
Hamiye’dir
hanede nev-reste fidan
Pek severim
Hamiyemi şen kızımı
Şemc-i şeb-ara gibi rüşen kızımı[370]
3
Ravza-i kalbimde açan işbu
çiçek
Öyle güzel
kim şanırım bir melek
Zinet-i
etvarına vermiş emek
Pek severim
Hamiyemi şen kızımı
Şemc-i şeb-ara gibi rüşen kızımı
4
‘Ömrünü müzdad ede Mevla-yı
celil
Kalbini hem
şad ede Mevla-yı celil
Neslimi abad
ede Mevla-yı celil
Pek severim
Hamiyemi şen kızımı
Şem‘-i
şeb-ara gibi rüşen kızımı
29 Kanün-ı Sani 1317,
Şamşün
-9-
Fe ilâtün/Fe ilâtün/Fe il ün
Selma’ya ikinci
Ninni-Hacı F'a’ik Beg’e Nazire[371]
1
Uyu ey mihr-i dırahşanım
uyu[372]
Uyu ey
dilber-i nazanım uyu[373]
Uyu ey
ziver-i vicdanım uyu[374]
Uyu ey nür-ı
fürüzanım uyu
Uyu her handene kurbanım uyu
Uykuya daldı bütün halk-ı cihan
Uyu yordu seni feryad u figan
Rahatınla gönül olsun şadan
Uyu ey şemc-i şebistanım uyu
3
Ey benim tuhfe-i feyz-i
ezelim
Kurre-i cayn-ı dilim ey güzelim[375]
Gözleri senle beraber süzelim[376]
cÂlem-i tayf-ı latifi gezelim
Uyu ey merdüm-i çeşmanım uyu
4
Uyu ey lemcası
bi-misl ü bedel
Uyu ey şucle-i ümid ü emel
Uyu ey nazlı çiçek nazlı güzel
Hıfz ede şıhhatini Rabb-i ecel
Uyu ey sürür-ı hübanım uyu
MK, 51a
5
Uyumakla büyür etfal-ı
cihan
Uyu da cismine gelsin derman
Bir daha girmez ele böyle zaman
Uyu ey mah-ı bedîcü’l-lemecân
Uyu ey çehresi tabanım uyu
Kıyamam
eyleyemem gerçi citab
Lakin artık
canıma geçti cazab
Verme
ninnilere efğanla cevab
Görmedim kaç
gecedir rahat-ı hab
Uyu ey neyyir-i dırahşanım uyu[377]
7
Gidiyor derd-i dilim hep
kederim
Sana düştükçe
a Selma nazarım
Ey küçük kız
seni gayet severim
Yaşa binler
yaşa ey verd-i terim
Uyu ey
dilber-i fettanım uyu
Haziran 1915, İskenderiye
-10-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Sacdiye’ye
“Ninni”
1
Ey lütf-ı celil-i
Kird-karım[378]
Ey şanlı
kızım a gül-cizârım
Artık uyu ey
benim nigarım
Ninni sana ey
gül-i baharım
Ninni sana ey
şafa-nisarım
2
Ninni sana ey cemâl-i taban
Ninni sana ey meh-i fürüzan Binler yaşa ey fürüğ-ı handan Ninni sana ey gül-i
baharım Ninni sana ey şafa-nisarım
3
Ey gülşen-i ‘ömrümün vefası
Ey gözlerimin ziya-fezası Tal uykuya ey gönül şafası Ninni sana ey gül-i
baharım Ninni sana ey şafa-nisarım
A10b
4
Ey verd-i terim meh-i
hayatım Müstağrak-ı nür olup cihatım Şenlendi seninle kainatım Ninni sana ey
gül-i baharım Ninni sana ey şafa-nisarım
5
Sen Sa‘diye’sin şerefli
dühter Bir dühter-i pak-i sa‘d-ahter Sensin bana talic-i münevver
Ninni sana ey gül-i baharım
Ninni sana ey şafa-nişarım
6
Pek çok yaşamakla bahtiyar
ol
Şayeste-i lütf-ı Kird-kar ol
Tac-ı ser-i baht-ı pür-mesar ol
Ninni sana ey gül-i baharım
Ninni sana ey şafa-nişarım
Kalbinde devam edip meserret
Mecdi gibi ol enis-i ‘izzet
Ninni sana ey gül-i baharım
Ninni sana ey şafa-nişarım
Bayezid, 1 Ağuştos
1926, 1 Şaferü’l-hayr 1345
-11-
Fâ ‘ilâtün/Fâ
‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Tahmis-i Gazel-i Fuzulî
1
‘Aşkın etti har-ı zar-ı
‘alemi gülşen bana[379]
‘Ayn-ı şadidir cihanda ğam ile şiven bana
Öyle bir halet ‘inayet eyledin kim sen bana
Kâr-ger düşmez hadenk-i ta ‘ne-i düşmen bana
Keşret-i peykânın etmiştir demirden ten bana
MK, 62a
2
Kim olursa caşk
u sevdanın hakiki mahremi Her cefanın her belanındır hemişe hurremi Şiddet-i
sevdala duymam medh u kadh-i câlemi Eymenem seng-i melâmetten kim
alıp çevremi Oldu zencir-i cünün bir kal'a-ı âhen bana136
3
cAşk-ı kamil
kalbi jeng-i ma-sivadan pak eder Canı cananın güzer-gahında ferş-i hak eder
Bende nokşan var ki gönlüm ah-ı ateş-nak eder Andanım rüsvâ ki seylâb-ı
sirişkim çâk eder Zahm-ı tigin kanı giydirdikçe pirâhen bana
4
Şerhalar açdım gönülde
derd-i hicranınla ben Reh-neverd-i hasretim şubh u mesa ey gül-beden Hangi gün
bilmem olur karşımda vechin şucle-zen Hiç meskende karârım
yokdurur ol zevkten Kim kaçan hâk-i ser-i küyun ola mesken bana
5
cAşk tefsiriyle
böyle pak-cevher olmuşam Sırr-ı insaniyyete sayende mazhar olmuşam Sine
Sina’dır tecelli-gah-ı envar olmuşam [380]
Dem-be-dem
şenı‘-i cemalinden münevver olmuşam
Ey gözüm nuru gerekmez dide-i rüşen bana
MK, 62b
6
Macera-yı ‘aşk ile gönlün
yine ğavğâsı var
Küşe-i
mihnette vaveyla-yı gam-peyması var
Meyl-i
riı’yetden cihana karşı istiğnası var
Başda bir
serv-i semen-ber vaşlının sevdası var
Süd vermez bâğ-bân nezzâre-i gülşen bana43
7
Nezd-i Hak’da başkadır
Mecdi culüvv-i menzilet
Haşmet ü
darat ile olmaz hakiki mescadet
Makşad-ı akşa
ise ‘âlemde hüsn-i ‘akıbet
Ey Fuzuli
odlara yansun bisât-ı saltanat
Yegdir
andan Hak bilir bir küşe-i külhan bana
23 Rebiu’l-ahir 1336, 5
February 1918, İskenderiye
-12-
Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Tahmis-i Gazel-i
Mahmüd Celaleddin Paşa
1 Dilde niran-ı muhabbet
da'imiyyü’l-iltihab[381] [382]
‘Aşk-ı
takat-süz ile oldum esir-i ıztırab
Ben bu derd-i
can-güdazı kendim ettim intihab
Eyledim bir neyyir-i can-suz-ı hüsne intisab
Kim hıyâm-ı mihre tâb-ı zülfüdür zer-rin nikâb
2
cAks-i envar-ı
cemali pertev-efşan şaneden
Allah Allah bir melek taşviri taban şaneden
Çeşm-i ‘âşık olmamak mümkün mü hayran şaneden
Sâye-sâz oldukça kisU-yı perişan şaneden
Bedr-i rUyunda temeşşül eyliyor feyz-i sehâb
3
Öyle gam-peyma-yı rah-ı
pür-ğubar oldum ki ben
Öyle bir zehr-aba nüş-ı ıztırar oldum ki ben
Ağlamaktan öyle meslübu’l-karar oldum ki ben
Şöyle ser-mest-i ğam-ı hicrân-ı yâr oldum ki ben
Görünür şahbâ-yı dilde eşk-i gül-gUndan habâb
4
Anladım esrarı teşrih-i
hafaya el verir
Bezm-i vaşlı yad ile tezyid-i sevda el verir
Pay-mal oldu vakarım etme rüsva el verir
Verme artık câm-ı lebriz-i muşaffâ el verir
Sâkiyâ düştüm ayaklar altına hâlim harâb
5
‘Aksine devr eyleyip
şad-çak-ı ye’s etti teni
Çak çak eyler idim destimde olsa dameni
Âh kim ser-keşte etti ah ile böyle beni
Mahv-ı amale uymazgerdiş-i çarh-ı den!
Döndürülmez vefk-ı matiüb üzre hep bu asiyab
MK, 19a
6
Düşmen-i hün-rîzi oldu
gönlümün zevk-i mesar
Âh her şeb ta-be-şubh olmaktayım encüm-şümar
Rahat-i kalbiyyemi efkarım etti tar u mar
Etti hissiyatım istila hayâl-i çeşm-i yar
Hâl-i bî-tabîde didem her gece mahrüm-ı hab
7
Rehberimdir bir edîb-i
nükte-dan-ı irtical
Çame-i mucciz[383]
beyanı mahir-i sihr-i helal
Pertev-i efkarı Mecdî câlem-efrüz-i hayal
Olsa güncayiş-pezir hame-i kudret-i Celal
Derd-i dil hakkında ben telif ederdim bir kitab
1310, Girîd-Hanya
-13-
Mefül ü/Mefa îlü/Mefa îlü/Fe ül ün
Amasya’da Medfün Seyyid Nigarî Hazretleri’nin Na‘leyn-i Nebevî’yi istikbal
Münâsebetiyle Söylediği Gazelin Tahmisidir[384]
1
Pertev şalalı ‘aşkıma
envar-ı Muhammed[385]
Âteş-fekenim
sinededir nar-ı Muhammed
Oldum olalı
‘aşık-ı didar-ı Muhammed
Gönlümde
gezer la cl-i güher-bâr-ı Muhammed
Tâ zahir ola lü’lü’-i esrâr-ı Muhammed
2
Gül-zarı eder sineyi Sina
gibi gülşen
Güftarı kılar
kalb-i siyeh-pareyi rüşen
Nefhinden
alır rüh-ı nevin mürde olan ten
Şıhhat
bulur cuşşâk-ı maraz-dâr lebinden[386] [387]
Peymâne-i candır leb-i gül-nâr-ı Muhammed44,
3
Miftah-ı hafayası olup
Hazret-i Kıır’ân
Evşafına
kudsiyyet ile olmada burhan
Mahbüb-ı
IJüdâ olmağı zann eyleme asan
Bir hoş
düşün ey tâlib-i ser-çeşme-i hayvan
Gör kim ne revân-bahşdır elkâr-ı Muhammed
4
Her huzmesi bin sırr ile
zer-tar-ı hüdadır
Nür-ı siyehi
ğıbta dih-i şems-i semadır
Mecnun dilime silsile-i al-i ‘abadır
Azdır deme gencine-i esrar-ı Hüda ’dır
Ser-tâ-be-kadem turre-i tarrâr-ı Muhammed
5
Ezdadı ezip cem‘ ile bir
ma‘şere koymuş
‘Uşşakı yakıp dillerini ahkere koymuş
Kudretle kader sırrını bir deftere koymuş
Ser-rişte-i tedbir-i cihanı yere koymuş
Ser-beste-i ser-kâkül-i serdâr-ı Muhammed
MK, 72b
6
Şahn-ı dilini eyle
şafa-zar-ı muhabbet
Esrar-ı Muhammed ile ol vakıf-ı hikmet
Aş sine-i şad-pareye bir şems-i hakikat
Bakmaz ruh-i gül-zâre degil tâlib-i cennet
Meyl eylemez ağyâre taleb-kâr-ı Muhammed
7
Payından alıp bUyu gönül
‘aşkınla mesttir
Erse yetişir payı dahi mestine desttir
MelbUs-ı Nebi nefha-zen-i bezm-i elesttir
Hep ‘âliden alıdırkamupest-heme-pesttir
Nacleyn-i ser-efrâz-ı şeref-dâr-ı Muhammed
8
Fahr eyle gönül Fahr-i
Cihan hubbu ser-a-pa
Fark-ı ser-i Mecdi’de olup şems-i mücella
Baş egdi cihan bahtıma lutf eyledi Mevla
Başımda karâr eyledi ol serv-i dil-ârâ
Dâmânım öperse yeridir ‘arş-ı mu‘alla144
9
Şubat 1941,
Bâyezid-İstânbul[388] [389]
OE1, 52a
-14-
Mefâ ‘Ilün/Mefâ ‘Ilün/Mefâ ‘Ilün/Mefâ
‘ilün
Ahmed Remzi Efendi’nin Gazelinin Tahmisi[390]
1
O nadanlar ki dananın
müfahham olduğun bilmez[391]
Onun bir merkez-i
feyyaz-ı a‘zam olduğun bilmez Kemalat ehlinin her sırra mahrem olduğun bilmez O
âdemler ki âdem küll-i ‘âlem olduğun bilmez
Muhakkak
âdem ü âlemde bir dem olduğun bilmez
2
Hakayık ‘ilmidir sırr-ı
hüveyda feyzine gülşen
Füyuzâta serir-i ihtişam-ı sinedir mesken
Cihanda kalb-i ademdir naziri olmayan mahzen
Haber-dâır olmamışsa ‘alleme’l-esmâ’ rümûzundan
Beni
âdemse de âdem mükerrem olduğun bilmez
Nedir şubh-ı
ezel, nur-ı ebed gül-zar-ı fıtratta
Bu
cUş-a-cUşa, nUr-a-nUra bak asar-ı kudrette
Bunu haileyle
evvel pUte-i ğayb u şehadette
Sabâh-ı
Hakkı idrâk etmeyen tahmir-i tıynette
Zuhur-ı âdemin 'âlemden akdem olduğun bilmez[392]
4
Macanîsi kemalin
mevce-zen nur-ı mücessemde
O enmUzecdedir
cemcu’l-cevamic sırrı der demde
Tavaf eyle
bulursan böyle bir adem bu calemde
Temâşâ
etmeyen didâr-ı Hakkı vech-i âdemde
Gönül nâmında bir beyt-imu'azzam olduğun bilmez[393]
OE1, 52b
5
Hakikat lafza şığmakdan mucalla
sırr iken mübhem
DerUnu
kamilin elbette olmaz söz ile mülzem
Bilende nükte
vü acladır demek bilmem
Cidâl ü
kül ile vahdet-şinâsım zanneden âdem
O sırrın ehl-i hâle feyz-i mülhem olduğun bilmez[394]
6
işit mihrab-ı ‘alemden
çıkan aşvatı ey sacid
Bütün
avazeler tesbih ile takdisedir ‘aid
Oku Kıır’ân-ı
zatından lisan-ı Hakla ol hamid
Kitab-ı bî-huruf-ı 'aşkdan dersi
almayan zahid Okur ayatı elfazıyla muhkem olduğun bilmez[395]
7
Juruşândır fakat çıkmaz
şada deryâ-yı vahdetden Güneşler nur alır mahfi olan şems-i hakikatden Müşacşacdır
derunum câmi‘u’l-ezdâda hayretden Bilir bilmez edenlergüft ü gU sırr-ı
hüviyyetden 'Acebdir vakıf-ı esrarın ebkem olduğun bilmez
8
Cihâd-ı nefsi muctâd-ı
dili kılmazsa bir kimse
IJüdâ şemşir-i ‘aşkiyle dilin dilmezse bir kimse
OE1, 53a
Nigâhından zılâl-ı gafleti silmezse bir
kimse Beşerde kainatı mündemiç bilmezse bir kimse ŞümUsun zerrelerde katrede
yem olduğun bilmez
9
Jıred-fersâ-yı dikkat olmayan âfak u enfüsde Devâ-pirâ-yı
mihnet olmayan âfak u enfüsde Jarâb-ı ‘aşk u hayret olmayan âfâk u enfüsde Nazar-endaz-ı
'ibret olmayan afak u enfüsde Zemîn u asuman levh-i mücessem olduğun bilmez[396]
10
Olur ehl-i kemalin sözleri
ağyardan mektum
Muşaffa sinedir ravi-i sina remzine mefhum
Bu vadilerde rai cayn-ı mer’i olduğu maclUm
Kelimi zannedenler rü'yel-ı dîdârdan mahrum
Terânîlen terânîiçre müdğam olduğun bilmez
11
Bulur haşyet ricali lütf-ı
Hak’la rütbe-i bala
FüyUz-ı ‘aşk ile bir kısmını taltif eder Mevla
Bela-keşlerce zindan-ı beladır Cennetü’l-me’va
Meşâ’ib câşıka ‘ayıı-ı menâsıb bilmeyen dânâ
Ser-i dâr-ı belâ bir kürsî-i Cem olduğun bilmez[397]
OE1, 53b
12
O ateşdir ki onun te’siri
na-kabil-i tavşif
Eder ‘akilleri şiddet ile dehşet ile tahrif
O ‘aşkın narıdır güçdür belayı eylese teksif
Eden hâlât-ı caşk-ı yâri kil u kâl ile ta crîf
Meyân-ı dide vü dil sırr-ı mübhem olduğun bilmez[398]
13
Bütün asar-ı Mevlana
hikem-amUzu ebrarın
Onun asarıdır ser-name-i ‘irfanı asarın
Kitab-ı Mesnevi en şanlısı en şanlı güftarın
Cihânda var mıdır şâh u gedâdan Mollâ IJünkâr'ııi
Serîr-i 'aşkda sultan-ı efham olduğun bilmez
14
Bulanlar kenz-i la yenfa
kanâcatden olur memnun
‘Alakatı kesince öyle parlar dürre-i meknün
IJazâ’in kaşr-ı kalbin zir u balasındadır medfun
Olanlar kasr-ı bî-bünyâd-ı câh u servete meftun
Meger iklîm-i fakrın cây-ı hurrem olduğun bilmez
15
Beşer şerden alınmışdır
sever kendi kerem görse
Fakat vermekte titrer dest-i mahrüm-ı nicam görse
OE1, 54a
Başar çigner geçer pişinde mağlüb-ı elem görse
O huniler ki halka cevreder cüzî sitem görse
cAdâlet-hâh olur nefsinde azlem olduğun bilmez
16
Makamatı görüp geçmiş gibi
söz söyleyen vâciz
Şavabı terk edip şekl-i hatayı belleyen vâciz
Kuru dacvâ ile ‘ukbada devlet bekleyen vâciz
Beni ebru-yı yâre secdeden meıf eyleyen vâciz
Rüku eyler de mihrabın neden hum olduğun bilmez
17
Hakikat sırr-ı ‘ulvidir
yetişmez halline kudret
Fakat sözdür yine idrak-ı ‘ulviyyata bir alet
Bu tahmise bu maksaddır bu (Mecdi)ye veren cür’et
Gazeller nazm eder, taltif eder intak içün (İffet)
Sükûtun (Remzî)-i nâ-çâre elzem olduğun bilmez
MÜSEDDESLER
-1-
Müfte Cilün/Müfte cilün/Fâcilün
Meda’ih-i Hazret-i Padişahı
1
Ey veli ni‘met-i bl-imtinan[399]
Âfitab-ı şevket ü iclal-i şan
Kişverinde ma‘rifet pertev-feşan
Münceli sayende feyz-i cavidan
Çok yaşa ey merdüm-i çeşm-i cihan
Çok yaşa ey padişah-ı kamuran
2
Gülşen-i ‘aşrın ser-a-pa
lemca-zâr
Mevc urur ezhar her yer nev-bahar
Feyz-i eltafınla millet bahtiyar
iftiharından vatandır neşve-bar
Çok yaşa ey merdüm-i çeşm-i cihan
Çok yaşa ey padişah-ı kamuran[400]
MK, 9a
3
Sen Çüda’nın pertev-i
ihsanısın
Tahtının şevket-feza-yı şanısın
Rüzigarın muhyi-i ‘irfanısın
Şanlılar ‘Osmanlılar sultanısın
Çok yaşa ey
merdüm-i çeşm-i cihan
Çok yaşa ey
padişah-ı kamuran
16 Temmuz 130 9[401],
Hanya
-2-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Bir Rütbe[402]
1
‘Aksin bu kadar olursa
rengin[403]
Aşlın Cacabâ ne rütbe dilber
MK, 35a
Sevdim seni
ey cemâl-i ‘âli
Fikrimde
letâ’ifm münevver
Zâhirdeki
derdden cüdâyım
Ben ‘âşık-ı şancat-ı IJüdâyını
Dil nazır-ı
manzarü’l-e‘âli
Her nazrası
başka sırra ma‘tuf
İlhâm-güzin-i
fikr-i ‘âli
‘Aşkınla beni
münevver eyle
Mişkat-ı füruğ-ı enver eyle
3
Ver cezbeme başka bir
letafet
Ruhun gibi
ma’il-i hıram ol
Sevda vü
şağaf dilimde pinhan
Gönlüm gibi
cazibü’l-ğıram ol
Çehrendeki
lemca-i letafet
Gülşenlere
vermede hacalet
17 TemmUz 1324, Konya
-3-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
Muzaffer[404]
1
Hadid bir nazar ateşin bir
macna[405]
Ser-i bozorg
zeka şucle-dar nUr-ı mübin
Cebin-i vasici
envar-ı feyzedir mücella
Sükutu
kavline ğalib hemişe fikri metin
Riyaz-ı
tab‘ına da’im eser nesim-i zafer
O kim Muzaffer Mecdi olunur dide-peser
2
Odur hadika-i ‘ömründe
meyve-i zi-şan
Tenevvür etmede ‘aklında feyz-i insani
Neşat-ı kalbime ba‘is-i zekası pür-‘irfan
Cevabı hayreti mucib kelamı pirani
MK, 43a
Şafa-yı nur-ı hayatım bu şu‘le-i ümid
Bu şu‘le şu‘le-i candır bu şu‘ledir cavidan
3
Şabah-ı mes‘adetimden doğan
bu şems-i münir
Bahar-ı ‘ömrümü elbet eder karin-i şafa
Eder vefasını gördükçe çeşm-i pertev-gir
Derun-ı dilde mücella hadikalar peyda
Bu nur-ı dide-i dildir bu ‘akl-ı kamildir
Bununla devr-i hayatım hemişe mukabbeldir
4
Füruğ-ı mes‘adet olsun sana
refik-i hayat
Şafa-yı bal ile geçsin hemişe ezmanın
Edeb o barika olsun sana müzeyyen zat
Ziya-yı feyz ile dolsun zeka vü ‘irfanın
Cihan cenanını bilsin cihan-ı feyz-i ‘amim
Ferid-i cümle cihan ol şehir-i her iklim
Konya
A26a
-4-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Şü’ün
Torunlarım Selma
ile Selim’e Şiddet-i Şita ve Ondan Şonraki Şafa-yı Heva Münâsebetiyle
1
Cihan dârü’l-bedâyicdir
bedâyic-hâne-i gül-gün[406]
Fezasında ne varsa hüsnüne insan olur meftün
Şü’ün-ı
sermediyyette ilahi neşveler efzün
Serir-i
ihtişamından güler memnün ile mahzün
Kederlerde
şafa meknün şafalar gam ile meşhün
Şü’ünat-ı cihanda mevc urur esrar-ı gün-a-gün[407]
2
Kesafetle olur sükna-yı
haşmet nar-ı beyzadan
Cihan revnak bulur ezdad ile icra-yı gavgadan
Bedayic rü-nümündur dildeki esrar-ı sevdadan
Gelir hayret temevvüc-gah-ı acşarı temaşadan
Kederlerde şafa meknün şafalar gam ile meşhün
Şü’ünat-ı cihanda mevc urur esrar-ı gün-a-gün
3
Saadetten çıkar en şon cizy
u ye’s ile feryad
Baharın cüş-ı
ezharı hazan-ı gam eder icad
^azanında
olur ezhar-ı reng-a-reng sa'd-abad
Tenahiden müberradır şü’ıında cilve-ger ebcad
Kederlerde şafa meknun şafalar gam ile
meşhun Şü’unat-ı cihanda mevc urur esrar-ı gUn-a-gUn
A27b
4
Açılmaz kudretin esrar-ı
piç-a-piçidir pinhan
Senin anınla dahimdir hududu olmayan ezman
Mücella-yı macalîdir mukaddes şuledir insan
Bu şehristan-ı seyyarın derUnu mecmac-ı
ekvan Kederlerde şafa meknUn şafalar gam ile meşhUn Şiı’unât-ı cihanda mevc
urur esrar-ı gUn-a-gUn
5
Bu haşmet-gah-ı devvarın
hayır yoktur medarından
Çıkar avaze-i tekbir-i kudret her kenarından
Akar hayret fürUg-ı neyyiran-ı bi-kararından
Bütün ezman ü edvarı mücerred ihtiyarından
Kederlerde şafa meknUn şafalar gam ile meşhUn Şü’Unat-ı cihanda mevc urur
esrar-ı gUn-a-gUn[408]
6
Haber aldınsa kalbinde olan
sırr-ı hüveydadan
Tekevvün cUş-ı hilkat mevcelerdir bahr-ı macnadan
Dekart’ın rUhuna bir deste gül at semt-i baladan Şemim-i mefharet duysun bu
dest-aviz-i dünyadan
Kederlerde şafa meknun şafalar gam ile meşhun
Şiı’ıınat-ı
cihanda mevc urur esrar-ı gun-a-gun
7
Melul olma cihanın gerdiş-i
şayf u şitasından Kemâl-ârâ-yı ‘irfan ol fünunun itilâsından Çalış ‘ömrün
baharında şafa çıksın cefasından Çıkar sa‘yinle cennet feyz-i ‘ilmin
incilasından Kederlerde şafa meknun şafalar gam ile meşhun Şü’unat-ı cihanda
mevc urur esrar-ı gun-a-gun
A27a
8
Bidayetsiz olan varlık
senin sırrınla tev’emdir
Evet tev’em fakat zahirde kevnin kevn-i akdemdir
Nihayetsiz te‘anukla cihan ruh-ı mücessemdir
Bu esrar-ı vücudun hamili ‘alemde ademdir
Kederlerde şafa meknun şafalar gam ile meşhun
Şü’unat-ı
cihanda mevc urur esrar-ı gun-a-gun
9
işittim kubbeden ‘aks-i
şada ‘ayn-ı sıı’alinıdir Ziya-yı ‘akl u ‘irfan şu‘lelenmiş perr ü balimdir
Sa‘adet bahş eden Mecdi Huda'ya ibtihalimdir Benim hallak-ı feyyazım gafur-ı
kil u kalimdir Kederlerde şafa meknun şafalar gam ile meşhun Şü’unat-ı cihanda
mevc urur esrar-ı gun-a-gun
Bayezid Nur Sokağı, 26 Şubat 1934
cİlâve
10
Enis ü hem-demim her dem
benim bir yar-ı şirin-ter
Şafa-güster vefa-perver merahim-kar u rUh-aver
Güneşler nUr-ı vechinden bunun ahz-ı şucac eyler
Bu bir lütf-ı ilahidir budur bir talic-i ekber
ŞüTınat-ı cihanda berk urur esrar-ı gUn-a-gUn
Fakat bahtım benim eltaf-ı pür-envar ile meşhUn[409]
A28b
11
DerUnumda benim gülgül olan
macna-yı vahdettir
Bu macna sırr-ı sari-i cihan-ı sermediyyettir
Bu macna gülşen-i hikmette nUr-ı Ahmediyyettir
Cihan gönlümdedir gönlüm cihanda sırr-ı fıtrattır
ŞüTınat-ı cihanda berk urur esrar-ı gUn-a-gUn
Fakat bahtım benim eltaf-ı pür-envar ile meşhUn
12
Cihan-ı Ahmediyyettir
fürUğ-ı Hak ile rahşan
Hakikat sırrı sırrıyla onun mestUrdur her an
Zeka-yı ekmel olmazsa o sırrı keşfe yok imkan
Şucacm fart-ı tefsiriyle hayrette kalır insan
ŞüTınât-ı cihanda berk urur esrar-ı gUn-a-gUn
Fakat bahtım benim eltaf-ı pür-envar ile meşhun
13
Nedir Âdem nedir Havva
nedir şeytan ile ğavğa
Bu cayniyyet bu gayriyyet ile dolmuş bütün dünya
Şıfatı az esasından kalır yek-pare bir sevda
O sevdadır derUn-ı dilde hubb-ı Jalık-ı yekta
ŞiıTınât-ı cihanda berk urur esrar-ı gUn-a-gUn
Fakat bahtım benim eltaf-ı pür-envar ile meşhUn
-5-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
OE 131, 120 numaralı şiir
1
Gel ey Leyla gel ey nUr-ı
zemin ü asumanım[410]
Gel ey Leyla gel ey gözden nihanım kıble-i canım
Gel ey Leyla gel ey şems-i münir-i leyl-i hicranım
Gel ey hasretle ateş-bar-ı kalbim şanlı cananım
Gel ey Leyla yeter ser-haddi aştı ah ü efğanım
Gel ey Leyla gel ey nUr-ı bedrim nUr-ı rahşanım
2
Nedir nazın neden örttün
yüzün enzar-ı hürmetten
Gönüller dikti meşcaller yolunda ah-ı hasretten
Gel ey Leyla nedendir imtinâcın bezm-i vuşlattan
Gel ey Leyla halaş olsun derünum reng-i
zulmetten Semadan yüksek olsun derünum taht-ı dırahşanım Serir-i ihtişamın işte
gel kalb-i perişanım
3
Sevad-ı zülfüne olsun feda
tabende sünbüller
Nigah-ı lütfuna kurban senin bin çeşm-i rüşen-ter
IJırânı-ı nazını gözyaşlarım gül-şenle yad eyler
Gel ey Leyla benim parlat riyaz-ı sinemi yer yer
Gel ey hüsnüyle câlem-süz olan leyla-yı nazanım
Gel ey
ahü-nigahım naz-ı vahşetle hırâmânım[411]
4
Sönen carz-ı
harabında bu bağın hüsn ü anlardır
Tutan vadileri şahraları sisler dumanlardır
Yanan hicranla karşımda o geçmiş şanlı anlardır
Duyan feryadımı ancak bu ateşle yananlardır
Yetiş imdada ey Leyla yetiş ey rüh-ı şadanım
Gel ey
Leyla-yı rühum gel benim verd-i gülistanım
5
Cihan pür-nür idi yer yer
ziyanın intişarından
Evet pertev şaçardı
şems-i ruhsarın medarından Jaber-dar-ı elem yoktu cihanın ıztırarından
Neden
şormazsın ey Leyla derünun iğbirarından
Gel ey Leyla gel ey nur-ı cihanım bedr-i vicdanım
Gel ey vechi cihanlar parlatan mah-ı l'üruzanım
6
Şu şahralarda gezmiştim
seninle şendi şahralar
O şahralar bugün gönlüm gibi yadın ile ağlar
Zemin muğber zaman muğber semanın vechidir muğber
Bu muğber yerleri sen gül-şen eyle rUyunu göster
Gel ey Leyla terennüm eyle gülsün çeşm-i giryanım
Gel ey Leyla yeter naz eyleme ey nUr-ı çeşmanım
7
Garamımdan benim ateş yanar
sırr-ı hüveydada
Garam aşarı mahşUl-i dilimdir cümle eşyada
Benim matlubum ancak sine-i pür-nUr-ı Leylada
Rızanı beklerim Leyla rızanı bab-ı Mevla’da
Senin mecnununum Leyla senin vecdinle cUşanım
Gel ey Leyla senin bir lütfuna bin kerre kurbanım
8
Seninle şad olan yerler
gülistan-ı bedayicdir
Bedayicdir evet zira cemalin nUr-ı sati‘dir
O nUru görmeyen her dide ma‘rUz-ı fecayicdir
Hakikattir sözüm Leyla beyanım cayn-i vaki‘dir
‘Azabımdan ‘uzUbet eyle peyda ey kerem-danım
Cemalinle biraz gülsün bu solğun yüzlü ezmanım
9
Hayat-ara olan bir nazra-i
reft-penahındır
Nigahındır evet matlüb-ı mecnun bir nigahındır
Evet mecnun eden çeşmindeki nür-ı siyahındır
Gel ey Leyla-yı canım kehkeşanlar ferş-i rahındır
Firakın derdinin tefsiridir sinemde niranım
Seza-var-ı terahhüm caşk ile bi-tab ü hayranım
10
Gönül bir rüh-ı sakindir
eninim tercümanımdır
Bu sözler hame-i şâirdeki hüsn-i beyanımdır
Meserretler içinde hüznü tezkir-i lisanımdır
Benim leyla-yı vicdanım benim sırr-ı cihanımdır
O Leyla nür-ı canımdır o Leyla nür-ı imanım
O Leyla bezm-i kalbimde çerağım nür-ı rahşanım
11
Kalem Mecnün-ı Mecdi’dir
mürekkep zülf-i Leyladır
Bu mecnundan bu Leyladan ğarez bir başka macnadır
Mucalladır o ma‘na cilve-gah-ı feyz-i acladır
Serir-i dil-pezir-i dilde bir sırr-ı hüveydadır
Ne hacet dacvet-i Leylaya Leyla nür-ı pinhanım
Tenim canım cihanım mevce-i bahr-i hurüşanım
20 Temmüz 1936, Bayezid-Nür Sokağı
Mefulü/Mefailün/Fe culün
Ninni
1
Ey mah-ı nevin-i asumanım468
Ey maye-i zevk-ı cism ü canım
Ey gonce-i hüsn-i
gülistanım Ninni okumakla ter-zebanım
Baktıkça şafana dide-ganım Leb-riz-i tarab
olur cenanım
OE2 2b
Âyine-i nazra-i IJİ'ıdâ'sın
Gencine-i sırra aşinasın
Öyle şanırım IJüdâ-niınıâsın
Söyle bana ey sema-nişanım
Gördün mü kadim aşiyanım
Bir mahbes-i tende
ibtilaya Senden yine yol çıkar semaya
Bak kalbine manzar-ı
Jüda’ya Ey mah-ı nevin-i hüsn ü anım Dal uykuya ey ziya-feşanım
468 |
OE2 2a |
Dünya denilir bu nev-cihana
Mihnet evidir bu gam-keşane
Herkes çekilir bir imtihana
Ver Hakını ayrı cism ü cana
Ey mah-ı nevin-i asumanım
Dal uykuya
geçmesin zamanım
5
cAllame-i caşır-ı
bi-hemal ol
IJıırşid-i kemal-i bi-zeval ol
Ahlafına şanlı bir
misal ol Ser-defter-i feyz-i ehl-i hal ol Binler yaşa ey füruğ-ı canım
Ey gonce-i
nur-ı gülistanım
MÜSEBBA’LAR -1-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Selma’ya Ninni
1
Ey mah uyu bu hoş zamandır[413]
Herkes sana
karşı mihribandır[414]
Şuş ağlama
ağlamak ziyandır[415]
Rikkatle
nesim-i nev vezandır[416]
Rahat edecek
zaman bu andır[417]
Sen bir gül-i
bağ-ı hüsn ü ansın
Amma bu kadar niçün yamansın
Gam görme
cihan-ı bi-vefada
Bilsen ne
bela var Avrupa’da
Yerde ve
denizde hem havada
Kan akmada
sel gibi veğada
Biz caşr-ı
emindeyiz şafa-hah
Rahatla uyu beşikte ey mah
MK, 48b
3
Çoktan beri dide-düz-ı
habım
Tenvimin içün pür-ıztırabım
Bî-fa’ide mi bütün hitabım[418]
Ey mah uyu kesildi
tabım Gerçi yine tatlıdır cazabım
Lakin uyu ey şafa-yı cömrüm Ey
meyve-i pür-vefa-yı cömrüm
4
Kehvareni şallayansa mader[419] Ninni okuyan sana
melekler[420] Vechinde nedir o
tab-ı enver Çeşmindeki nazra-i münevver cUlviyyetedir delil-i azher
Ey mah uyu şafa-güzin ol Nur-ı dil-i
mader-i hazin ol
5
Rabbim seni bahtiyar etsin
Şıhhat ile kam-kar etsin Servet ile nam-dar etsin İnsalini şad-hezar etsin
Mecdi gibi huş-yar etsin Mescüd u cazîz u kam-yab ol
Ey mah-ı
nevin karin-i hab ol
17 Mayıs 1331, 20 May
1915, Mışır-İskenderiye
ŞARKILAR
MK, 10a
-1-
Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Şarkı
1
Derd-i hicranınla her dem
eylerim feryâd u âh[421]
Merhamet kıl
sevdigim bir kerre et catf-ı nigâh
Iztırârımdan
cihân çeşmimde ser-tâ-pâ siyah
Iztırârımdan cihân çeşmimde ser-tâ-pâ siyâh[422]
MK, 10b
2
Öyle mahzunum ki şâdi hiç
gelmez yâdıma
Katc-ı
ümmid eyledim yokdur gelen feryâdıma
Merhamet
senden yine sen bâri gel imdâdıma
Merhamet senden yine sen bâri gel imdâdıma[423]
A11a
-2-
Mefnl ü/Mefâ ‘Îlü/Mefâ ‘Îlü/Fe ‘ül ün
1
[424]Ben
şen degilim olsa da gülşen ne kadar şen481
Naz eyleme sensin beni dil-şad edecek sen
Lütfun ile kıl dide-i müştakımı rüşen
Vaşlın ile kıl kalb-i perişanımı gülşen
2
Ey hüsn-i dil-arası eden
gönlümü meftün
Leylasını sevmiş mi Caceb ben gibi Mecnün
Sevdikçe seni sev diye sensin yine memnün
Vaşlın ile kıl kalb-i perişanımı gülşen
Cağaloğlu, 2 Eylül 1929
A19a
-3-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
1
Nigâhın âteşin tefsirini
cân-gâhıma şaldın482
O şürette elimden ihtiyâr-ı kalbimi çaldın
Cihân-pirâ gözümde bir ziya ‘âlemde sen kaldın
Güneş senden mi yoksa sen güneşlerden mi nür aldın
2
Senin yok reng-i âlinde
eşin sen öyle dilbersin
Nezâketle beni meftün eden bir ‘işve-perversin
Ne yüzdür yüzlerin her vech-i dilberden münevversin
Güneş senden mi yoksa sen güneşlerden mi nür aldın
481 |
A 11a |
482 A 19a, OE 96 |
422
TARİHLER
-1-
MeFulü/Mefâ llün/Mefulü/Mefa ‘il ün
Meclis-i Macârif Reisi Merhum Haydar Efendi Hakkında Sene-i
Târih-i Velâdet
1
Bir nur-ı pâk-i cişmet
bir gonce-i letafet483
Etmiş yine gayet Jallâk-ı zü’l-mekârim
2
Tebşir-i makdemiyle fart-ı
meserretimden
Nur-ı mücessem oldu âyine-i hayâlim
3
Gül-zâr-ı câfiyetde
olsun bahâr-âsâ
Âsîb-i derd ü gamdan âzâde cömrü dâ’im
4
Mecdi ana bu târihi
dâru’l-kumât zinet
Pirâye verdi dehre müjde Jadice Jânım
1316 cArabî
28 Mâyıs 1311, Kandiye
-2-
Fa Cilatün/Fa Cilatün/Fa
Cilatün/Fa ilün
Târih-i Velâdet
1
Fazıl-ı yekta cenab-ı
Şükri-i daniş-verin484
Oldu bir nev-zad-ı paki revnak-ara-yı şühüd
2
Kendini evladını ahfadını
ba-cizz u şan
Gülşen-i şıhhatte handan eyleye Rabb-i vedüd
3
Yek kalemde çıktı Mecdi
şevk ile tarih-i tam
Oldu mebruke-hanım zib-aver-i mehd-i vücüd
13 Ramazan 1311, Girit
-3-
Mefülü/Fâ ‘ilâtün/Mefülü/Fâ ‘ilâtün
Doktor Hüsameddin Efendi’nin Süreyya Namındaki Nev-zadına Tarih-i
Veladet
1
Manend-i bedr-i taban bir
tıfl-i lemca-efşan485
Etti şerefle ihsan Mir Hüsam’a Mevla
2
Ettikçe mah u hurşid feyz-i
cihanı tezyid
Olsun bu necm-i ümid revnakla calem-âra
3
Nefd de olsa Mecdi tarihi
böyle derdi
Mehd-i şühuda verdi bir başka fer Süreyya
1314 ‘Arabi, Girid
-4-
Fe ‘ilatün/Fe ‘ilatün/Fe ‘ilatün/Fe ‘ilün
Tarih-i Veladet
1
Sevdiğim Şükrü Beg’in bag-ı
fuadı yetişip486
Meyvesi etti emel-gah-ı latifin tezyin
2
Bu gönül meyvesidir
ma-haşal cömr-i cazîz
Neş’esi bir idi zevke eder rühu karin
3
cÖmrü müzdad ola
envâc-ı şafada dâ’im
Rehber-i feyz ü kemali ola bir rüh-ı emin
4
Söyledim cevher-i yekta
gibi Mecdi tarih
Ferr ile
revnak ile doğdu Celaleddin
1323, Konya
-5-
Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Tarih-i Vefat
1
Nadire ağlar seninçün
kâ’mât487
Bir küçük kız terk edip ettin vefat
486 MK 38b |
487 MK 38a |
Ah kim kesti
verem dermanını
Yirmi yaşında akıttı kanını
3
Mecdiya cennette olsun
tabire
Sal-i fevti “Rıhlet etti Nadire”
1323, Konya
MK, 41a
-6-
Mefül ü/Fâ ilâtün/Mefül ü/Fâ ilâtün
1
Şahen-şeh-i cihanın
‘Abdülhamid Çan’ın488
‘Aşrında işbu camic tekrar edildi ihya
2
Yapmış idi mukaddem Mürsel
bu yerde cami‘
Hacı Hasan ahiren tecdiden etti inşa
3
Hacı Halil Ağa kim Gözlülü
derler ana
Bani-i şaliş oldu yaptı bunu ser-a-pa
4
Mecdi mücevher-asa tarihi
oldu ziba
Cami‘ edildi inşa feyz-i nevi dü-bala
1325, 9 Haziran 1323,
Konya
A18b
-7-
MeFülü/Mefacİlün/MeFülü/Fe
‘ûlün
Hüve’l-Baki
“Merhumun Büyük Validesi Lisanından”
1
Eyvah gitti elden pek genç
iken Celal’im489
Firkatle suz-nakım hasretle bi-mecalim
2
Ey dide yaşlarınla sir-ab
kıl mezarı
Zira içinde vardır pejmürde gül cemalim
3
Düşmüştü validen de pek
genç iken türaba
Şayestedir ne rütbe artarsa infialim
4
Acmak-ı cana
geçti alam-ı çerh-ı devvar
Bin türlü derde düştüm bilmem nedir vebalim
5
Efkara tercümandır Mecdi
gibi sühan-saz
İclan eder cihana sinemdeki melalim
6
Eyvahı dört cihetten duydum
yazınca tarih
Jak-i siyaha
düştü pek genç iken Celal’im
Mart 1331, 9
Cemaziye’l-üla 1333
A3b
-8-
Mefa ‘Hün/Mefa ‘Hün/Mefa ‘Hün/Mefa ‘îlün
1
Fürüğ-ı şıhhat olsun dâÜmâ
feyz-i mizacın[434]
Tetevvüc eylesin nür-ı şerefle imtizacın
2
Refikinle şafa-dar-ı
hayat-ı cavidan ol
Mübarek olsun
ey Zehra mübarek izdivacın
Cağaloğlu, 3 Haziran
1929
OE 152, 142
numaralı şiir
-9-
Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ıl ün
1
Fazıl-ı devran cenab-ı
Şâ’ib-i şöhret-şicâr[435]
Kesret-i ‘ilmiyle olmuştu celîlü’l-ictibar
2
Asiya vü Avrupa’da nür-ı
fazlı münteşir
Kendini hürmetle medh ü yad ederdi ruz-gar
3
Canlı bir darü’l-kütüptü
kalbi fihrist-i culum
Mazhar-ı nUr-ı ilahi caşık-ı Perverdigar
4
Sinesi hubb-ı nebiden şucle-dar-ı
feyz idi
Kenz-i mahfisi melamet hırkasından aşikar
5
Şofrası her zi-hayata bezl
ederdi nicmeti
Kisesi eylerdi muhtacı keremle bahtiyar
6
cÖmrü yetmiş yıl
mücerred geçti caşk-ı cilm ile
Kendini lütf ile şad etsin Cenab-ı Kird-gar
7
Ağladı çeşm-i macarif
ağladı aşhab-ı dil
Ağladı Mecdi vefatında bunun ağyar u yar
8
Noktasından nükteli
Şâ’ibledir tarih-i fevt
Oldu İsmâ'il Efendi cazım-ı darü’l-karar
1359, Bayezid-NUr
Şokağı
-10-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Kitabe-i Seng-i Mezar
1
Esip bahar-ı ‘ömrüne verem
dedikleri semum492
IJazan-ı mahve uğradı bu nev-‘arUs-ı hacle-gah
2
Türab-ı lahd-ı pakin
metaf-ı hUr u ‘ayn edip
Makamın riyaz-ı kudsiyanı eylesin ilâh
MK, 11b
3
Bu mışra‘-ı hazin anın
vefatı salin anlatır
Şarab-ı mevti genç iken Hamide-nUş kıldı ah
-11-
Fa ‘ilatün/Fa
‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ıl ün
Kitabe-i Seng-i Mezar
1
Nuh’tur ismi
Abuğlu-zade’dir hem şöhreti493
On sekiz yaşında bir rUhu’l-mahasin nev-nihal
2
Hüzn ü ekdar içre terk etti
pederle maderin
Almadan amalini ‘ukbaya etti irtihal
3
Kabrini gülşen-sera-yı
cennetü’l-firdevs edip
RUhunu a‘la-yı ‘illiyyinde kılsın Zü’l-celal
4
Gevher-i eşkiyle Mecdi
yazdı bir tarih ana
Nuh Efendi
cennetü’l-mevaya kıldı intikal
1323, Konya
-12-
Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Kitabe-i Seng-i
Mezar
1
Lahdidir bu bir
şeca‘at-peykerin494
Bir hamiyyetli gazanfer ‘askerin
2
Jake düştü ‘asker-i
heybet-nümUn
Gayret-aver binbaşı buldu sükUn
3
Durmadı sa‘y etti ma-dame’l-hayat
İş başında füc’eten etti vefat
4
Besmeleyle çıktı bir
tarih-i sal
Etti
Muhyiddin Efendi intikal
-13-
Fa ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘ilâtün/Fâ ‘il ün
Kitabe-i Seng-i
Mezar
1 Konya
mektUbisi Vahyi Begefendi maderi[436]
Etmiştir cismine medfen bu hak-ı ezheri
2
Şehr-i meşhur-ı
Manastır’dan bir ‘ali dud-man
MK, 38b
Nisbetiyle müştehir merhUme-i calî-mekan
3
Hubb-ı Mevlana-yı RUmi
canının cananıdır
Mazhar-ı eltaf-ı Mevla olmak anın şanıdır
4
Fikrime tarih içün Mecdi
cevahir naz ile
Bağ-ı cAdn’e
nakl-ı me’va kıldı rUh-ı cÂdile
1323
-14-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Faim Valide’ye
Kitabe-i Seng-i Mezar
1
Kadınlar zümresinde
müştehirdir hüsn-i hulkuyla495 [437]
Budur tacü’ş-şeref bir seyyide nisvan-ı İslam’a
2
BetUl olmak ana bir fahr-ı
din olmuştu ‘ömründe
Fakire rahm
ederdi ‘atıfet bi’l-cümle eytama
3
Ola hem-bezm-i huran-ı
ilahi bezm-i cennette
Şafa-yı uhreviden gark ola her türlü incama
4
Vefatı salını ismi Zeliha
anlatır Mecdi
Bu tarihin bin üç yüz on bir oldu bakma bir lama
-15-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
MK, 44a
Doktor İsmacîl Efendi’ye Kitabe-i Seng-i Mezar
1
Malik-i hızk u maharettir
tababetten bu zat497
Hüsn-i ahlakıyla vaşıl oldu evc-i ‘izzete
2
Tam otuz yıl etti icra-yı
tababet şevk ile
Şit-i ‘ali şaldı namı şan-ı insaniyyete
3
Bir çıkar Mecdi mücevher
böyle tarih-i latif
Ruh-ı İsma‘il-i hazık uçtu şahn-ı cennete
1325 ‘Arabi
-16-
Fe Cûlün/Fe Cûlün/Fe
Cûlün/Fe cül
Kitabe-i Seng-i Mezar Balıkesri’de
1
Bu kabrin içinde yatar bir
cevher498
Şadâkatli merdin ola kabri nur
2
Garib olduğundan denilse
şehid
Bu hükm-i karibe denilmez bacîd
3
Bu aşlında bir Silleli
iş-güzâr
Ducâ eyle zirâ ğaribü’d-diyâr
4
Dedi fevte târihi bir
Konyalı
Behişte hırâm
Muhammed cÂlî
1313,
Kânun-ı Evvel 1323, Konya[443]
MESNEVİLER
-1-
Mefûlü/Mefa'ilün/Fe Tıh'in
1
Allah ki zât-ı kibriyâdır[444]
Müstağni-i cümle mâ-sivâdır
2
Bir sırr-ı ‘azimdir
muhakkak
Ta‘bire gelir mi sırr-ı muğlak
MK, 36a
Bir bahr-i ‘azime mevce guyâ
4
Ma‘nâyı bilince nur-ı
‘irfân
Hayretle düşer sükuta insân
5
Bir kenz-i mu‘azzam u
mutalsam
Miftâhına dendi sırr-ı a‘zam
Tahdid olunur mu kibriyâsı
Bir gölge gibi olur hüveydâ
NUr-ı
ehadiyyetin ziyası
Erdi o
kemâle merd-i câkil
10
Eltaf-ı Hûda'ya müstahakdır
Allah’ı bilen ne derse hakdır
11
Allah derim hemişe Allah
Hem-nagme benimle kalb-i agah
12
Zannetme ki sırr olunca
Mevla Fikr etmemedir o sırrı evla
13
Kukan bu huşUşa oldu nazil
Allah’ı bilir habir olan dil
14
Fıtrattaki cümle sırr u
hikmet insandaki en büyük fazilet
15
Hallakını bilmedir muhakkak
Halleyle
nedir o zat-ı mutlak
Bul dürre-i
zerretü’l-hayatı
17
Miftah-ı sa‘adetü’l-fütuhun
Pertev-dih
olunca feyz-ı ruhun
Mekşufun
olur senin kemahi
19
Mefhum-ı hakikatü’l-hakayık
‘İrfana verirse feyz-i layık
20
Bir ta’ir-i kuds olur
hüveyda Menkuş-ı cenahı feyz-i a‘la
Amma bu
dahi şikeste-perdir
Tenvir
kılarsa feyz-i rahi
MK, 36b
23
Pertev şaçar anda ‘akl-ı
furkan
Meydana çıkar ol nur-ı pinhan
24
Meydan deme macnevîdir
amma
Zanneyleme şöyle böyle haşa
25
MekşUf-ı başîretin olur Hak
Sırrında şühUd olur muhakkak
26
Derya-yı şafa vü zevk-i cirfan
Mecra-yı dilinde olsa cUşan
27
Ravzandaki zehretü’l-macanî
Gül-bîz-i vişal eder cenanı
Mişbah-ı münevvirü’l-felahı
29
Bir sırr-ı şerîf-i
cavidandır
Ol sırrı gören şafa-yı candır
30
Zevk ehline keşf olan bu
esrar
Bî-ganeyedir hicab u estar
31
Tacbîre lisan ki
tercümandır
Ol sırda Caciz-ı beyandır
cAşkm ile olmada mübahi
Eltafına karşı iftikarı[445]
34
Senden erişirse feyz-i
kamil
En nakış olan
olur mükemmil
21 Temmuz 1321, Konya
A7b
-2-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
1
cAşkım beni attı
sebze-zâra[446]
Erdim güle gülşene bahâra
Şaçmakda
füruğu feyz-i fıtrat
3
Tabende cemal ü hüsn-i
gül-gun
Gülşende
açıldı ğayb-i meknUn
Gözler kamaşır bu kibriyadan
Kalbimde
açıldı bin gülistan
6
Eşya-yı bedîca
vech-i handan
Envarın
içinde Hak nümayan
NUr alsan a merkez-i ziyadan
8
Bak rUy-ı zemin ü asumana
Döndür yüzü kıble-i cihana[447]
9
Sırr olsa da şübhesiz
hüveyda Hazır ile ğaybı eyle peyda
10
Bir noktada cem‘ eden
hayatı Kalbinde tutar bu kâ’inâtı
Hep şuclesi hayy olan Vedudun
A8a
Bin renge giren bu şâdırâtı
13
Bil sırr-ı vücudu
maşdarından
Bul nUr-ı zuhUru mazharından
14
Sacyin ile keşf
edip bu râzı
Fehmeyle hakikati mecâzı
15
Hak olsa ne rütbe sırr-ı
muğlak
Bi-şübhe odur VücUd-ı Mutlak
OE2 1b
-3-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Macera-yı Hayat
1
Hem-bezm-i şafa idim ezelde[448] Bir ravza-i nur-ı
bi-bedelde
2
Bir ravza ki reng reng
ezhar Derya gibi mevce mevce envar
3
Bir ravza ki şahnesi
semen-ber Çarub-ı zemini zülf-i dilber
4
Revnakla şafa tecessüm
etmiş Gülşen olarak tebessüm etmiş
5
Elhan-ı tuyuru âyetü’n-nur
Sükkan-ı harimi cümle sürur
6
Estikçe nesim-i canberîni
Gül-biz-i tarab eder zemini
7
Eşcarı şafa-nisar-ı enhar
Enharı ferah-feza-yı gül-zar
8
Ser-menzil-i zevk-ı
kudsiyandır cUşşâkı anın kerrubiyandır
Kaşaneler anda ‘arifane
Bakmakta feza-yı la-mekane
Çuhanı zemin zemin-i hıraman
Her köşede başka bir hıyaban
Yok ortada fikr-i bud u na-bud
Âşar-ı elem içinde mefkud
Şeffaf idi şahne şahne-i gülşen
Mevla görünürdü cennetinden
Menziller o yere öyle bala
Her dem duyulur kelam-ı Mevla
Gezmekte idim Avrupa’da şadan
Ervah ile can olurdu rakşan
1a
Maderle peder olup bahane
Celb eylediler beni cihane
Gayb oldu kadim aşiyane
İndim bu sefil hak-dane
17
Can oldu esir-i kayd-ı
şiven
Bir sicn-i zalamı etti mesken
18
Baştan başa calem-i
canaşır
Ervaha bedel gişave zahir
Ettim senelerce ah u feryad
20
Hayret-zedelikle cakl-ı
derrak
Âlama düşüp kesildi şad-çak
21
Temyizini gayb edip şucürum
Sönmüştü başımda şanki nürum
22
Feryadımı gah ederdi teskin
Bir lütf-ı garib ü zevk-i şirin
23
Şalmıştı benimle şanki arza
Bir cüy-ı latifi eski ravza
24
Maderden akardı ismidir şir
Ancak ererdi ‘akla te’sir
25
Ba‘zen de gelirdi guş-ı
cana
Âtideki nağme-i ‘arifane
26
Ninniler okurdu böyle mader
Etmiştim anı güzelce ezber
Ninni
Ey maye-i zevk-ı cism ü canım
Ey
ğonce-i hüsn-i gülistanım Ninni okumakla ter-zebanım
Baktıkça şafana
dide-ganım Leb-riz-i tarab olur cenanım
OE2 2b
Âyine-i nazra-i IJİ'ıdâ'sın
Gencine-i sırra aşinasın
Öyle şanırım IJİıdâ-niınıâsın
Söyle bana ey sema-nişanım
Gördün mü kadim aşiyanım
Bir mahbes-i tende
ibtilaya
Senden yine yol çıkar
semaya
Bak kalbine manzar-ı Çüdâ’ya
Ey mah-ı nevin-i hüsn ü anım
Dal uykuya ey ziya-feşanım
Mihnet evidir bu gam-keşane
Herkes çekilir bir imtihana
Ver hakkını ayrı cism ü cana
Ey mah-ı nevin-i asumanım
Dal uykuya geçmesin zamanım
5
cAllâme-i câşır-ı
bi-hemal ol
IJıırşid-i kemal-i bi-zeval ol
Ahlafına şanlı bir misal ol
Ser-defter-i feyz-i ehl-i hal ol
Binler yaşa ey fürug-ı canım
Ey gonce-i nur-ı gülistanım
OE2 2a
27
Hayretle bakıp bu
nev-cihane
Maderle okur idim terane
28
Kehvare-i teng ederdi ifham
Vardır bu
cihanda hayli alam
29
İhtar ediyor idi kımatı
‘Âlemdeki şekl-i irtibatı
Elbette
mezar olur nihayet
31
Kehvare eder şııdâ'ı tehziz
Amma yine
namı mehd-i ta‘ziz
Eğlencelidir
yine cefası
33
Girmiş idi hub intizama
Kehvare aşıldı sakf-ı bama
IJâbınıda
bulunmuyordu ra‘şe
35
Gah oynar idim durup
bucakta
Ba‘zen de
gezer idim kucakta
Fark etti gönül süruru ahı
37
Yıldızlara maha meyl
ederdim
Murğana bakıp uçar giderdim
38
Meftun olur idim ziyaya
insandaki hüsn-i dil-rubaya
Girmişti ruşen biraz kemale
Etmişti beni cihana meczub
41
Artık unutup cihan-ı nuru
iş eyledim ‘alem-i zuhuru
Eşyada görür idim kemali
Zi-ruh olan latif ayat
44
İkbar ile gökte nur-ı ecram
Bir mevcudu
etmesin mi ifham
OE2 3b
Benzer
kelimat-ı beyyinata
46
Teşkil-i hurUfu muntazamdır
Macnalı kitab-ı muhteşemdir
47
Her şeyde fürUğ-ı nUr-ı
vahdet Mevla-yı yeganeye işaret
48
İnsan ise fihris-i mutalsam
cÂlem ana karşı şerh-i a‘zam
Sözler atılır şımah-ı cana
50
Kalmaz burada fakat hikayet
Var pir-i
zamanda başka ‘adet
51
Cinlerle periler
karnavallar
Tehdid-i hayât ise maşallar
52
Terhib-i şabide var mı macnâ
Lâyık mı bu nev-hayâli itfâ
En beteri şohbet-i şetime
Bir şâh-ı cedidi kâ’inâtın
Tezhib-i dimâğını tâm eyle
Ahlâk iledir cemâl-i âdem
57
Bir lemcasıdır
edeb Çüdâ’nın
Ser-tâcı edebdir enbiyânın
58
Derdi pederim benim dem-â-dem
Macnâda edeb demektir âdem
Ol pir-i edib-i nükte-pira
Üstad-ı şehir-i meclis-ara
Ya‘ni peder-i dakika-danım
Dana-yı serâ’ir-i zamanım
‘Âşıktı edeb ile kemale
Söylerdi bu yolda bin makale
Bilmişti havayic-i zamanı
Gayetle severdi ‘akilanı
Ta‘lim idi makşadı yegane
Söylerdi sözü mu‘allimane
3a
Nezdinde cihan idi debistan
Herkes ana karşı şanki şıbyan
Fehm-i sühana gelince kudret
Tedris eylemişti sür‘at
Dibace-i ders ‘ıyalim oldu
Mecdi o cihana adem oldu
67
Yok ortada levha nakş u
imla
Tedris ediyordu cilm-i eşya
68
Hep zihnimde eyliyordu
tersim
Esmayı bu yolda etti taclîm
69
Etmişti beni yanında
hem-dem
Bir gölge idim ana dem-a-dem
Her şeyden ederdim isticaze
Söyler idi hikmet-i tabîci
Yıldızları anlatırdı bir bir
73
Bir bahse ki feth-i bab
olurdu
Valid ana bir kitab okurdu
74
Bir canlı kitab idi
mükemmel
Kamüs-ı culüm idi mufaşşal
Bir mertebe
şınıfı etti terfic
Talimine
etti şonra gayret
77
Evvelce eyledi esası tarşin
Keyfince
kılar binayı tezyin
78
Bir valid-i muhteremdir ol
pir Layıktır ana kemal-i tevkir
Her müşkil
önümde oldu asan
Tezyin-i
dimağa alet oldu
81
Kıır’an'ı kolayca ezber
ettim Vicdanıma misk-i ezfer ettim
82
Mactüf idi
kesb-i cilme her an
Bi-la’ide
geçmiyordu ezman
OE2 4b
83
Her şubh u mesa dürusa
gayret
Valid bana vermiyordu fırşat
Oynardı sokakta kısm-ı etfal
Ben evde kitab ile bucakta
86
Hiç anlamadım nedir şabavet
Derler ki o demdedir sacadet
87
Feryad ile girdigim şU calem
Hep meşgaledir bana dem-a-dem
Olmaz bu cihanda istirahat
89
Hamsine erişti sinn ü salim
Uğraşmağa kalmadı mecalim
Etmekte beni hemişe puyan
Hep işle
gelir gelen cihane
92
Bir velvele-gah-ı ibtiladır
Dünya degil
ismi bir beladır
Zannetme
kolay geçer hayatı
Bir lokma
içün mücadelata
95
Macna-yı cihan
fena demekse
Yek-digeri
öldürüp yemekse
Bir gayesi
yok mu ka’inatın
97
Her şeyde heder demekse
gayet İster bu uşUle bir ‘adalet
98
Ğalib ne içün zebUnu her an
Gadr ile eder hazin ü giryan
Hem-cinsini
kul yapıp da şatmak
Ya ‘aksini
al bunun misale
OE2 4a
101
Ağnamı zi’ab eder ganimet
insanda da böyledir tabi‘at
102
Bir şeyde vucudu etmek ibka
Bin şeyden
eder hayatı ifna
103
Ezhar-ı şafa-nisar-ı
gül-şen
Şolmakta
bütün hazan gelirken
104
Her köşede türlü inkılabat
‘Âlem mi bu
yoksa bir harabat
105
‘Âkilleri mahv eder belaya
Binlerce bu
yolda var zahaya
106
Hayret-res-i ‘akıldır
şiı’ıınat
Var bir de nikabı “hikmet-ayat”
Zinet verelim yine o faşla
108
Beş altı sene peder okuttu
MensUeu uşUl ile dokuttu
109
Bedr olmuş idi hilal-i
‘aklım
Rüşdiyeye mUeib oldu naklim
110
Ondört idi ol zamanda salim
Tahşile müsa‘id oldu halim
111
Mektep idi türlü medhe
şayan
Envar-ı fünUn içinde taban
Tedrisi değerdi aferini
113
Fahri denilen o zat-ı fazıl
Ser-tae-ı efazıl ü emaşil
Ser-çeşme-i ab-ı zinde-ganı
Sirab ediyordu teşne-ganı
Takriri idi dürerle memlü
Şakird olamaz ana Aristo
‘ilmindeki pertev-i dırahşan
Meşhür Kemal’i etti hayran
Dört yıl dersine devamım
Amma ebedidir ihtiramım
5b
‘Ömrümde birinci nazm-ı eş‘ar
Fevtinden eder te’elliım izhar
Hep mevt ile girdiler zemine
Rahmet ede Hak mu‘allimine
Oldum ise kaç sene müdavim
Mektepte ‘Aziz olurdu namım
Tevfik-i Jüda olurdu rüşen
Gitmezdi birincilik elimden
122
Ezhar-ı culum
ile debistan
Olmuş idi macnevî gülistan
123
Mektep idi mahrec-i fazilet
Binlerce efendi etti neş’et
124
Mektepten alınca ben
şehadet
Derhal göründü başka hidmet
125
Fahri’ye bedel mucallim
oldum
Tedris-i culUma hadim oldum
126
Lütf etti bana Jüda-yı
Mennan
Diz çöktü önümde hep refikan
127
Eltaf-ı Jüda’yı eyleyip yad
Âtideki şicri ettim inşad
Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ıl
ün
128
Kim ki eltaf-ı Jüda’dan
nail-i ihsan olur
Mekteb-i cilmde her müşkil ana asan olur
129
Zerre düşse cilm-i
Mevla’dan eger bir kemtere
Kalbinin her zerresi bir meşcal-i cirfan olur
130
Feyz erince şir-har-ı cilme
nevzad olsa da Hazret-i cîsa gibi kehvarede güyan olur
131
Lutf-ı Hak’tır baciş-i
te’yîd olan insana hep
Merd-i ümmi lutf erince calim-i zi-şan olur
132
Nür-ı macna
sözlerinden berk uran bir şacirin
Sözleri mahsüd-ı fikriyyün-ı kahtan olur
133
Dest-i kudret şahne şahne
gösterip aşarını
Feyz ile piraye-bahş-ı calem-i imkan olur
134
Bak baharın tabiş-i
ezharına envarına
Şevk ile her zerre bir arayiş-i bostan olur
135
Ebr-i Nisana fazilettir macarif-perveran
Feyz ile piraye-bahş-ı gülşen-i ezman olur
OE2 5a
136
Yok hünerden başka bir
sevda-yı şervet sinede
Gerçi halkın arzüsu şervet ü saman olur
137
Nefsine muğrik olup haddi
tecavüz eyleyen
Eşkiyâ-yı
fıtratın meksebi husrân olur[449]
138
Sırr-ı tesbih-i cemâdı fehm
eden ‘ariflerin
Duyduğu her
nağme bir âvâze-i sübhân olur
139
Merd-i kâmil olmağa lâyık
olan her talibin Cephesinde lem‘a-i nur-ı zekâ tâbân olur
140
Saltanat âsârıdır Hak’dan
bütün gördüklerin
Gerçi
zâhirde kimi bende kimi sultân olur
141
Lutf-ı Hak yâver olursa en
kemine âdeme
Feyz ile
Mecdi gibi ser-defter-i ikrâr olur
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Terfi' ile
oldu bir velâyet
143
Mektepte şereflenip bu
yüzden
Olmuş idi
ğıbta-bahş-ı gülşen
İhya-yı macarif oldu muctad
145
Mağbüt-ı bilad olup şerefte
Mektepler açıldı her tarafta
Tedrise verildi tarz-ı ziba
147
Tedris idi bence hatt-ı
evfer
Kalbimdi anın ile münevver
Ezvak değerdi kainata
149
Bilinmez idi bizdeki
şebabet
Rahat ne demek nedir kesalet
150
Gündüz ve gece bütün
meşağil
Rii’ya mı kitab olurdu şağil
151
Tahşile idim o rütbe caşık
Bidar idi benimle şubh-ı şadık
152
Eğlencem idi benim dürusum
Koynumda kitâb idi carUsum
153
Tedris idi gerçi şuğl-ı
mekteb
Hâriçte vazife başka mekseb
OE2 6b
Ser-defter-i zümre-i efâzıl
155
Üstâdım idi habir-i taclîm
Her dersi ederdi hüsn-i tefhim
Vermişti bana o mihr-i fıtnat
157
İnsândaki en büyük meziyyet
Tekrime sebep olan fazilet
158
Bi-şüphe ki cilm
ü marifettir
Hak’dan bize nUr-ı mescadettir
159
Bir câlem ise
vücUd-ı insân
IJıırşidi içinde nur-ı ‘irfan
160
Macnada cihan
demekse adem
‘İrfan o cihanda şah-ı a‘zam
161
Âdemden olunca calemi
taban
Hep secdeye düştüler sürUşan
162
Ger olmasa carif-i
meşakil
İnsan ile bir olur heyakil
163
‘Âlemde ne var ise mü’eşşir
Hep ‘ilm ile fenle oldu zahir
Her fendeki ayrı ayrı alat
Te’sir-i şedidi gizli narın
166
Bin türlü bedayi‘-i
temeddün
Bin şekl-i nevinde bin televvün
Efkar-ı cedidesi hayatın
168
Tayyare balon şimendüferler
çekerler506
169
Bunlar gibi türlü türlü
asar Âsar-ı keramet-i be-didar
170
Hep feyz-i behin marifettir
Hep sihr-i
nevin marifettir
OE2 6a
Şark ehline hükmeder kesalet
172
Meydanda görülmez ihtiracat
Binbir gece şuğludur hikayat
173
Mağribde doğan şümüs-ı cirfan
Zulmet-gehde şark-ı fürüzan
174
Bir kerre dolaş da
Avrupa’da
Et şonra seyahat Asya’da
175
Gör halkı naşıl enis-i
gaflet
Yok medhe değer hüner fazilet
176
Baştan başa bir harabe calem
Meyyit gibi ortasında adem
177
Makber gibi haneler
görürsün
Çok yerde de haymede durursun
178
Macdenleri yerde
muhtefidir
Ellerdeki keseler tehidir
179
Her yerde ‘atalet ü sefalet
Her belde harabe-i zaruret
Yollarla muvaşalat mefkud
181
Mevsim ise mevsim-i
zemistan
Evden çıkamaz çamurdan insan
182
Kar düştü mü saha-i zemine
İster karada büyük sefine
183
Her şeye denir bu şey de
fani
Hiç kimse benimsemez cihanı
184
Bir ismi kesafetin tevekkül
Olmazsa açık reh-i tese’ül
185
Yüzlerdeki berk evrak-ı
zekalar
Oldukça söz aşinalar
186
Mahküm-ı catâlet-i
zamandır
Ülfet bu zeminde pek yamandır
187
Göz açmalıyız cihanda artık
Hep olmalıyız dilimizde şadık
188
cOşmanlı demek
hariş-i şandır
Tarih-i beşerde kahramandır
189
Ecdadı düşün naşıl çalışkan
Bayrakları bak kefenle al kan
OE2 7b
190
Fehmeylediler o gün zamanı
Titretmediler mi hep cihanı
191
Sermaye bugün culüm
u fendir
Fen yok ise hişşe bir kefendir
192
Bast etmeyelim uzun hikaye cAtf-ı
nazar eyle ma-ceraya
193
Yirmiydi yaşım mucallim
oldum Evlad-ı zamana hadim oldum
194
Müşkil bu cihanda hayli
çoktur
Lakin hocalık kadar da yoktur
Eyyamı geçer elim ü berbad
196
Dargındır anın bütün hayatı
Degnek ile eyler iltifatı
197
Takdire deger hayat-ı taclîm
Her bir sene bence caşr-ı kamil
198
Gayret ile zahmete alıştık
Üç arkadaş el ele çalıştık
199
Şirvanlı idi refik-i evvel
Şâcir idi şâcir-i mükemmel
200
Şadri diye müştehirdi namı
Tacmîm-i hünerdi hep meramı
201
Üstad-ı be-namı hâce-gânın
Gayrette ferididir zamanın
Memdüh idi tavr-ı müstemendi
Tedrise ederek ihtimamı
204
Niyyet idi niyyet-i nazife
Biz bilmiş idik nedir vazife
205
Mekteb deme mecmac-ı
nihalan
Üstad ise bâğçeye nigeh-ban
OE2 7a
206
Dikkat ile bağa hidmet
ister
Her meyvesi
başka rikkat ister
Pek dilber
olur nazarda şimşad
208
Himmet ile dağ kopar
yerinden Himmettir eden cihanı gülşen
209
Himmet ile bak
şimendüferler seyahat eyler507
210
Hep himmettir mu‘ allimînin
Âşarı temeddün-i nevinin
211
Keşf eylediler nice bedayic
Himmet ile oldu hepsi lamic
212
Himmetle yaşar bu nevc-i
adem Himmet iledir beka-yı calem
213
Bir gün şu latif olan
terane
Girmiş idi rişte-i beyane
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
214
Doğar hurşid-i gayret
meşriku’l-envar-ı himmetten
Cihan pür-nür olur revnak bulur aşar-ı himmetten
215
Kiyasetle haşafet sacy
u gayret mişli bin haşlet
Dürer-paş-ı şereftir sahil-i ebhar-ı himmetten
216
‘Atalettir cehalettir
kuşüru şark-ı ednanın
Çıkar ‘irfana garbın şems-i zerrin tar-ı himmetten
217
Riyaz-ı hulda reşk-endazdır
feyz-i nad arette
O güller kim ziya-efşan olur gül-zar-ı himmetten
218
Siyaset ‘alemi bin lerze-i
haşyet eder peyda
Kemal-asa metanet gösteren ahrar-ı himmetten
219
Cibali tişe-i gayretle çak
eyler zemininden
Ne beklersen cihanda bekle cür’et-kar-ı himmetten
220
O calem ki
füruğ-ı cilm ile tenvir eder dehri
Yapar iklil-i cizzet namına ezhar-ı himmetten
221
Eger ab-ı hayat-ı mevkit-i
matlub ise Mecdi
Anın cari olur enhar-ı himmetten508
OE2 8b
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
222
Dibacede söyledim ki evvel
Mebde1 idi calim-i mükemmel
Bir velvele-gah-ı ibtiladır
Envac-ı ğava'il-i zamanı
225
Her kim ki te'ehhül
etmemiştir
Dünyayı tekemmül etmemiştir
Envac-ı şafa-yı can içinde
227
Ahbabı egerçi hayli çoktur
Havvası
fakat yanında yoktur
228
Ekl eylememiş henüz
şecerden Gafil bu kadim olan haberden
Tacbîr-i
diğerle hacle-gahı
230
Macna-yı hafisi
hacle-gahın Zinet-gehidir enin ü ahın
231
Zahirde egerçi muhteşemdir
Zinetler
içinde mürtesemdir
232
Macnada fakat
güzel tuzaktır
Zannetme ki
açtığın duvaktır
Yoktur ğam
u zevkine nihayet
234
Elbette bilirdi hayr u
şerri
Boş söylememiş sözü Macarrî[450]
235
Ben yirmi üçe girince mâder
Hep işleri risk edip ser-â-ser
236
Evlenme sözü ederdi tekrâr
Fikrinde eder dururdu ışrâr
Ben doğruca derse giderdim
İrzâya çalıştılar berâber
OE2 8a
239
Tâm birisine eyledi temâdi
Terk eylemedim yine cinâdı
240
Gördüm ki bekâ-yı nevc-i
insân
Bulmuş bu cihetle şekl-i imkân
Evvelki cinâdımı bıraktım
242
Teklik yakışır Çüda’ya
ancak
Mahluk ise çift olur muhakkak
Hep kendinin oldu şanki dünya
cÂdat-ı zifaf eyledi ihya
245
Dört beş senede çoğaldı
neslim ifrağ edilip fuşula aşlım
246
Bahş etti bana kerim Mevla
Bir kız iki oğlan oldu peyda
247
Şahşiyyetim eyledi tacaddüd
Hep ben idim eyledim teceddüd
248
Aşliyyet-i ferc
u aşlı anla cAyniyyet-i vaşl u faşlı anla
249
Mebde1 ne ise o
müntehadır
Nevciyyet içinde bir bekadır
250
Her gördüğünde adem eski
adem
Şüret
değişir fakat dem-a-dem
251
Vahdetteki nür-ı kabiliyyet
Eşyayı eder karin-i kesret
Macnada yeganelik hüveyda
253
Bir aşla varınca böyle
hilkat insana reva mıdır ‘adavet
Evsah-ı şeni‘ası hayatın
255
Kuvvet ile cehl olursa
halim
Dünyayı
tutar bütün mezalim
256
Tenvir ederse halkı ‘irfan
Rahat
bulamaz cihanda tuğyan
257
Gelmiş nice bin nebiyy-i
mürsel
Geçmiş nice ‘alim-i mükemmel
OE2 9b
258
Işlah-ı cihana meyl edilmiş
Şeh-rah-ı reşadete gidilmiş
259
Amma yine canlıdır şenacat
Gürbüz durur ortada rezalet
260
Mümkün mü degil Caceb
tekemmül
Da’im mi beşerdeki teseffül
Sermayesi hep bu seyykatın
262
Fıtratta mıdır nakışa haşa
Kabil olamaz mı fikri icla
263
Tacmîk-i nazar
eden beşerde
Efâl-i beşerde hayr u şerde
264
Anlar ki esas terbiyyettir
Asar uşUl-i marifettir
265
Tacmîm-i edeb
ederse kanun
‘Alemler olur şafayla meşhun
266
Bir öyle hükümet eyle icad
Kandil-i
sa'âdet etsin ikad
267
Terbiyyet-i idaresi
mükemmel İnsan nazarındadır mübeccel
268
Tenvir-i kuluba sa‘y-i
dâ’im İnsanlığa hıdmeti müdavim
269
Bir böyle hükUmet olsa
mevcUd
Eyyamı
olurdu devr-i mes‘Ud
Bir yerde ederse rekz-i rayat
271
Tehdid ederek hukuku evvel
Her makşadı hud‘adır mükemmel
272
Tevkif edilir dimağ-ı insan
Tahdid olunur fürUğ-ı ‘irfan
Mektepler olur hiyelle mali
274
Hürriyyet ise o yerde muctad
Ahlak edilir böyle ifsad
Bir hoş günü geçmemiş cihanın
276
Hep şan ü şeref
meratibindir
Her söz bu cihanda galibindir
OE2 9a
277
Kuvvet denilen bela-yı
mübrem
Her şeyde muhallil ü muharrem
278
Meydanda durur iken hükumat
Hadi şayılır yine hükumat
279
Tenvir edilseydi nevc-i
adem
Bi-ceng ü cidal olurdu calem
Rahat mı olur cihanda heyhat
281
Men‘ eyleyerek hurubu evvel
Bir yol ara silm içün mükemmel
282
Bir başka idare eyle te’sîs
Ahkamı bütün seza-yı takdis
283
Her sinede berk urup
uhuvvet
Hiç olmasın ortada ‘adavet
284
Fikrim yine başka raha
gitti
MevzıT-ı beyan teba‘üd etti
Teşrih-i sevabık-ı zamana
286
Ben yirmi yedi yaşında
mukdim
Mektepte duru iken mu‘allim
287
Birden bire ba-irade hayfa
Rüşdiyye bizim edildi ilga
288
Mektep ile mahv olup
beraber
Yok oldu emellerim ser-a-ser
İstanbul’a şedd-i rihal ettim
Mereic şayılan makama gittim
Ahvalimi carz edip makama
Şohbetlerim eyledim ikame
Bî-fa’ide çıktı carz-ı halim
GUş eyleyen olmadı makalim
IJıdmetlerinı eyledikçe tacdad
Redd ile eevab edildi îrad
Evrakımı gayb edip devâ’ir
Efkarımı gamla etti dâ’ir
10b
Gerçi adı Meelis-i Macarif
Yok ortada kadr-i cilmi carif
Cevher dahi eyleseydim ibraz
Bulmazdı o yerde eay-ı iczaz
Çok olsa da cilm u iktidarın
Yoktur nazarı ana kibarın
297
Aşliyyet ü fazl ile efazıl
Kat‘ eyleyemez bu yerde menzil
Bî-fabdedir cinâd etme
299
Altundur edeni muradı
teysîr
Her kalbe eder cemali te’şîr
300
Te’şîri fakat hafada meknuz
Kanunda bile cezası mermuz
Bir baba da yoksa intisabın
302
‘Aşrında şayılsan İbn-i
Sîna
IJayr umma yine zamanda aşla
303
El-kışşa bütün teşebbüsatım
Günlerce olan mürâcacâtım
304
Bir fanide etmeyince tevlîd
Ye’s eyledi ıztırabı teşdîd
305
Hiddetle edip kaşide tanzim
Etmiştim anı Reis’e takdim
306
Şiddet görülürdü her
sözümde
Bir zerre idi cihan gözümde
307
Serbest idi cümle-i makalat
Taczîmde etmedim mübalat
308
Ahvali bu etti işte tağyir
iksir idi şanki etti te’sir
309
Haydar idi meclisin recisi cİrfan
idi bezminin enisi
310
Bir nadire-i zamandı Haydar
Mecliste nisar ederdi gevher
311
Feryadımı duydu işte ol zat
Etti beni mazhar-ı cinâyât
312
Her kâcideden
çıkarsa bir şaz
Haydar dahi çıktı öyle mümtaz
OE2 10a
313
Beldemdeki mekteb-i cedide
Yol açtı o yazdığım neşide
314
T acyîn olunup
yine mu‘ allim
Oldum yine
tâlibâna hadim
315
Mecliste diyordu şonra bir
zât ‘İrfanını artık ettin isbât
316
Sen makşadı etme ğayrı
ta‘kib
Bizlerce vazife oldu tatyib
317
T e’kid ile ettiler mevâcîd
Zanneyledim oldu şanlı bir ‘id
Çok
durmadım olduğum mekânda
319
Ta‘yin ile manşıb-ı cedide
Nakl eylediler beni Girid’e
Rahat idi yok idi feeayic
321
Şehriye egerçi oldu müzdad
Gamdan yine olmamıştım azad
322
Gurbet veriyordu hayli alam
Hasretle geçerdi eümle eyyam
323
Hep derdim idi benim
pederden
Bi-tab oluyor idim kederden
324
Bir gün ana yazdığım şu
mektüb
Olmuştu yanında hayli merğüb
325
Ey pir-i latif-i pak-tıynet
Ey şems-i münir-i mihr ü şefkat[451]
Kevneyde baciş- necatım
327
Sinemde te’eşşür-i firakın
Didemde sirişk-i iştiyakın
Niran-ı elem-i lehîb-efruz
Hasret gibi var mı hiç dil-suz
Geçmekte figan ile leyalim
Gündüz de o yolda iştigalim
11b
Hicran çekilir bela değildir
Zehr-ab içilir deva değildir
iznin iledir bu igtirabım
Bilmem niçün artar ıztırabım
Yadımda benim fakat o pister
O pister içinde valid inler
Valid ki elem-keş-i heremdir
En müşkülü gamların bu gamdır
Bir kerre daha o piri göster
Olsun bana buse-gah pister
Eyvah dil-i hazinime eyvah
Gurbetler içinde oldu gümrah
Girdim deme hayy iken mezara
337
Sükkanı le’îm ü
şeytanet-kar
Erbab-ı fiten gürüh-ı esrar
338
İhlaş ile vird-i her
seher-gah
Min-şerrihim estadzü billah
339
Gelmez bu meşaka gerçi
takat
Amma ki ne çare var zarüret
Ikad-ı lehib ıztıraba
341
Hacet denilen ne bi-emandır
Zehr-ab-ı devahi-i cihandır
342
Çok hurremi dil-figar eyler
Âvare-i rüz-gar eyler
343
Şad-çak yedinde çok giriban
Destinden anın hezar efğan
344
Halim benim işte böyle
valid
Ahvâlini sen de söyle valid
Şâd eyle kadim olan gedânı[452]
346
in nazm-ı hazin be-yâft
pâyân
Ez yâd-ı
firâmişem meger dân[453]
1 Kânun-ı Evvel 1309,
Girid
OE2 11a
347
Mantıkla mecelle fenn-i
inşâ
Bunlar gibi ba'zı ders-i aclâ
Taclim idi cümle iştigâlim
349
Mektep idi bir büyük
debistân
Yüzlerce içinde nev-nihâlân
350
Tedris ile uğraşır dururdum
Bir cum'a
günü cihân görürdüm
351
Bir yıl daha olmamıştı
hasret
Etti pederim kederle rihlet
352
Mevti haberin alınca nâ-gâh
Mecnun gibi eyliyor idim âh
353
Şaçlar ağarıp yüzüm şarardı
Ak günleri ‘ömrümün karardı
354
Seksen beş içinde oldu
nâ-büd
Ben yirmi sekizde girye-âlüd
Hüznü içimdedir hurüşân
356
Tavşif edemem naşıl pederdi
Gördükçe elem ü keder giderdi
Mevtinde bulunmadım serinde
Olmazdı bu rütbe âh u vâhım
359
Kışlarda olunca payı bî-tab
Arkamda gezer idi o na-yab
360
Tabutu da olsa haml-i duşum
Muztar mı olurdu böyle huşum
Bî-fahdedir bu yolda eyvah
362
Hüznü yaşasın benimle her
an
Olsun o cenan içinde handan
Tarîh-i Vefatı 23 Nîsan
1310 Perşembe Günü Sacat 4
OE2 12b
363
Mektepte bitince imtihanlar
Tahsîne koyuldu hep duyanlar
Zîra yanıyor idim o pîre
365
Valî’den alıp bir ay icazet
Ettim sefere heman cazîmet
366
Ben Akdeniz’i siyah ettim
Yollarda o rütbe ah ettim
367
Geldim pederin turabın
öptüm
Macmüre-i pür-harabın öptüm
Ettim yine ihtiyar-ı gurbet
Geldim yine
mekteb-i kebire
370
Tedris ediyordu def-i alam
Üç yılda bu
yolda geçti eyyam
371
Etmiştim o yerde bezl-i
mechüd Asarı şerefle oldu meşhud
372
Evlad-ı Girid-i pür-zekavet
İnşad ile
öğrenip kitabet
cİrfan ile mekteb oldu mümtaz
374
Halkın nazarında oldu
gülşen
Tahsin duyulurdu her görenden
375
Takdire seza görüldü hıdmet
Herkes bana eyliyordu hürmet
376
Muctâdım idi
şafa-yı gülşen
Her cum'a günü gezer idim ben
377
Hüsnüyle şehir olan cezire
Baştan başa dil-küşa mesire
Sermest eder ademi şafası
379
Vaşfında kalem olup
şafa-zad
Bir gün şunu eylemiştim inşad
OE2 12a
Hanya Temaşa-gahı[454]
Bir meşcere-i letâfet-ârâ
381
Bir öyle latif deşt-i naşüt
Güya ki bedîca-zar-ı lahut
382
Her şafhada başka bir
taravet
Her küşede başka bir letafet
Eşcarı tarab-feza-yı enhar
Asib-i harifden müberra
Güller açılır hazan içinde
386
Nakkaş-ı bedayic-i
tabicat
Vermiş bu zemine başka zinet
387
Bir yanda cibali
düş-ber-düş
Sislerle şevahiki şafa-püş
388
Diger cihetinde revnak-aver
Bir bahr-ı latif-i mevce-güster
389
Estikçe nesim-i feyyaz-bahşa
Güya bürünür behişte şahra[455]
390
Gülşenleri başlar ihtizaza
Neşr-i nefehat-ı ğune u naza
391
Cevher şaçılır sutüh-ı
bahre
Güller dökülür miyah-ı nehre
392
IJıırşid ise şafha-i[456] semadan
Elvaha olur fürüğ-efgen
393
Her manzara pür-neşat u
pür-eüş
Envar ile zühreler hem-ağüş
394
Gördükçe olur bu hali
diller
Mahbübe-i fıtrata müsahher
395
Pür-nağme bütün zemin u
bala
Âşar-ı ğaram olur hüveyda
Cümbüş-geh-i pür-şafa içinde
397
Gûya ki eder güruh-ı cuşşak
Dilberlere karşı carz-ı eşvak
OE2 13b
398
Her dem ki gelir hayale
canan
Sinemde yanar lehib-i hicran
399
Ağlar çıkarım bu neşve-gaha
Meydan veririm fiğan u aha
400
Gezdikçe feza içinde tenha
Yaktıkça yakar derûnı sevda
401
Piş-i nigehimde her
çemen-zar
Eyler ruh-ı dil-rubayı tezkar
402
Güldükçe o dil-nişin
çemenler
Ben yaş dökerim zemine yer yer
403
Eyler dil-i zarı ihtizazat
Müstağrak-ı nûr-ı ihtisasat
404
Geldikçe temevvücata ebhar
Şığmaz şafahat-ı kalbe envar
405
Gönlümdeki şevk-ı ğam
nümüde
Sinemdeki ateşin sürüde
406
Güya ki bakar da cülar
ağlar
‘Aksiyle düşer fiğana dağlar
Bir başka keder verir nigaha
408
Bir dilber-i hastaya
mümasil
Şemsi görürüm ğurüba ma’il[457]
409
Gül-gün bir iki sehab-pare
Ol cirm-i münir-i zer-nisare
Jün-ı dil-i zarın eyler ibraz
411
Hengam-ı firakı eylerim yad
Dil ğamla olur harab-abad
412
Parlar yine serde nar-ı
sevda
Âteş kesilir gözümde şahra
413
cAvdet ederim
hazin ü giryan
Heyhat söner mi nar-ı hicran
3 Mart 1310-17 Ramazan 1312[458],
Girid, Mekteb Ceride-i Usbüciyyesinde matbücdur.
OE2 13a
414
Olsa ne kadar güzel havası
Çoktur bu cezirenin belası
415
Rahatla geçer mi rüz-gârı cİşyan
ile vardır iştiharı
416
Corci oraya olunca vali
Âsayişi etmedi tevali
Âsarı göründü ihtilalin
418
Baştan başa çıktı nar-ı cişyan
Gülzar-ı zemini oldu al kan
419
Nerde ele geçse merd-i
müslim İcra olunur idi mezalim
420
Teşcîc ederek cuşâtı
Yunan İlhak ile uğraşırdı her an
421
Merkezlere ceng edip
sirayet
Kopmuş idi
Hanya’da kıyamet
422
Pür-velvele şehr içinde
düşmen
Yanğın dahi
çıktı bir taraftan
Sen söyle
bakiyye-i hayatı
Eşrarı
koyup firar ettim
425
İstanbul’a nakl edip ciyâli
Olmuş idi meskenim Cibali
1312-441 Şubat
426
İstanbul’a ben olunca vaşıl
Fikrimde tebeddül oldu haşıl
427
Müşkil idi hıdmet-i hükümet
Fikrim idi başka bir macîşet
Meydanda devran bütün evamir
Tutmuştu cihanı hep cevayis
OE2 14b
430
Devranı görünce na-muvafık
Mecdi’ye ticaret oldu layık
431
Ca’iz olamaz mı olsa şacir
Hürriyet-i fikr içinde tacir
432
Yok fanide dilber-i edebde
Gör hüsnü melike-i zehebde
433
Bir tacir-i eşher-i zamane
Servetteki kudreti yegane
434
Hal id idi ismi hayrı
meşhur
Her yerde sehası hilmi mezkur
435
Etmişti beni bu raha terğîb
Eylerdi
yoluyla kalbi tatyib
Binlerce
zeheb bana emanet
Her yerde
duyuldu iştiharım
438
Cevlan-gehim oldu hayli
belde
Gezerdim nice deşt ile cebelde
439
Yozgat’la Tokat ve şehr-i
Konya Niksar ve Sivas ve Ordu Ünye
440
Şamsun’la Amasya Havza Macden
Bunlar bana oldu hayli mesken
441
Buğday idi baciş-i
seyahat
Pek
faide-bahş idi ticaret
442
Benden kaçamaz idi denanîr
Peşinde idim anın ‘akıb-gîr
443
Ben dilber-i aşferin
dem-a-dem
Bezminde idim enîs ü muharrem
444
Çandan idi rüy-ı baht-ı
meymün
Gönlümde şafa vü neşve efzün
445
Ettikçe bana o ‘arz-ı dîdar
Çeşmanım olurdu gark-ı envar
Telyîn eder işte hadîdi
447
Zer kuvveti olsa sende
mevcüd
Emrinle gelirdi cümle mefküd
448
Ben kudretini ‘azîm gördüm
Fukdanını pek elîm gördüm
OE2 14a
449
Cem‘ eylemek altunu
hünerdir
Tedvîr eden ‘alemi bu zerdir
450
Hasret-keşiyim bugün o
yarin
Mahzunu
leyal ile neharın
451
V ardır yine iltifatı gahi
Eyler onu
da’imi ilahi
452
Ettim idi beş sene ticaret
Cemc
etmiş idim epeyce servet
453
Vaktim idi günlerin sacîdi
Sinnim o
sene otuz yediydi
454
Sevda-yı IJüdâ deruna düştü
Efkar-ı camîka
kalbe uşdu
455
Koptu başıma benim kıyamet
Etvarıma geldi başka halet
456
Her lahzada bin memat-ı
zinde
Her mevtte
can yine bedende
457
Yezdan ile iltimac-ı
envar
Envar-ı
süradikat-ı didar
458
Müdhiş idi gird-badı ‘aşkın
Muhrikdi tecelliyatı Hak’ın
459
Ağlardı beni bütün görenler
Memnun idi Hakk’a hep erenler
460
Tavşifine yok lisanda
kudret
Tacbîre şığar mı öyle halet
461
îştiğal-i ticareti bıraktım
‘Umman-ı Hûda’ya doğru aktım
462
Evlad ü ‘iyal ü mal ü işğal
Dünyadaki türlü türlü amal
463
Baki ne ki varsa ben de
dahil
Oldu nazarımda zıll-ı denail
464
Her şey’i görünce böyle
fani
Kalmış idi tek IJüda-yı Baki
Vahdet ne imiş o gün bilindi
466
Yok başkası var olan
Çüda’dır
Bakîsi zılal-ı Kibriyadır
467
Tam bir sene böyle geçti
eyyam
Kafî burada bu rütbe îham
OE2 15b
468
Cemciyyetim olsa
da firavan
Cemc ettiğim oldu hep perîşan
469
Feryad idi ol zamanda muctad
Ettim sana çok misal îrad
OE2 22a
470
Kafî bu kadar misali caşkın
Âşarı tecelliyat-ı Hakk’ın
471
El-kışşa bu hale ülfet
ettim
Etvar-ı kadîme riccat ettim
472
Bir halkada nokta-i bidayet
Derdiyle bulur yine nihayet
Ettim yine Konya’ya ‘azimet
OE2 23b
474
îştigal-i ticarete koyuldum
Ahvalime aşina da buldum
475
Durdukça o şehr-i
dil-güşada
Ettim iki yolda istifade
476
Hem mahrem-i razı ‘anlanın
Hem tacir-i hıttası evanın
477
Pek çillelidir fakat bu
belde
Ma‘cun-ı turabı gam ezelde
478
Baladaki zat-ı feyz-perver
Eltafını gördüğüm tüvan-ger
479
Ya‘ni kerem ü seha-yı halid
IJalıd denilen o zat-ı ‘abid
480
Ben .... bakıp dururken[459]
Macrüz-ı felâket oldu birden
Çıktı ana karşı bin mucârız
Mahv oldu o macden-i mürüvvet
Âlâmı çekildi hayli müddet
Bir digeri de şudur belânın
485
Şurette benimle yâr-ı şâdık
Macnâda fakat le’îm ü fâsık
486
Bir merd-i cehül-ı bed-tabîcat
Mağrür-ı cedid-i nakd u servet
487
Evvelce olup zelil ü münkâd
Takdir-i Çüda ile oldu damad
488
Damadım olunca misl-i
şeytan
Taczîb kılıp ederdi her an
489
Ol rütbe.............. 519
En hoş sözü şanki cayn-ı azar
İmrar ediyor idi zamanı
491
Birkaç sene böyle geçti
ezman
Serhadde varınca bağy u tuğyan
Tezliline ihtimam ettik
OE2 23a
Kar etmedi hileli bazarı
494
Tam altı yıl eyledim ikamet
Ben Konya’da görmedim sacadet
Ser-menzil-i feyz-i ‘irfandır
496
Altıncı sene değişti ahval
Doğmuş idi aktab-ı iclal
497
Bir velvele koptu nagehani
Her yerde görüldü şadumani
498
Hiddetle hurüşa geldi
millet
Düştü yere müstebid hükümet
499
Her çehre idi beşüş u
handan
Hürriyeti millet etti i‘lan
Her yerde koyuldu intihaba
501
Merğüb idi ehl-i istikamet
MebTıs arıyordu her vilayet
502
Beldemde benim bütün ahali
Hakkımda çıkardı şavt-ı ‘ali
503
Yar eylediler nemekle nanı
Jıdmet diye ettiler figanı
Ta Konya’ya yazdılar cevabı
Gelmiş idi hıdmetin zamanı
506
İşgalim olup umür-ı millet
Me’va yine oldu Der-sacadet
OE2 24b
507
Şamimiyyet idi millette
cari
Uhuvvetle ‘adalet feyzi sari
508
Memalik-i gıbta-bahş bag-ı
rıdvan ‘Adem-abada gitmiş şanki ‘udvan
509
Bütün millette yerleşmişti
gayet Müsavat ü ‘adaletle uhuvvet
510
Hükümet girdi devr-i
intizama
Nihayet verdi revnakla zalama
511
Açıldı bezm-i meb'üsan-ı
millet
Çıkardı meşveret asar-ı rahmet
OE2 26b
1
-4-
Mefa ‘Hün/Mefa ‘Hün/Mefa ‘Hün/Mefa ‘Hün
OE1, ilave 1a
hastalığından dolayı şi'r söyleyemeyen büyük şâ'ir cÂkif
Beg’in haberi olmaksızın lisân-ı istimdadından[460]:
1
Serilmiş bak şu takatsiz
yatan cism-i harabımdır[461]
Meded-hâhım eninimle nigâh-ı ıztırâbımdır
2
Çevirme hâ’ib ü hasır çıkan
feryâd-ı ğamnâkı
Benim söndürme Allahım içimden nür-ı idrâkı.
3
O idrâkim ki lütfundan
doğan bir lemcadır taban
O idrâkim ki eyler secde babında senin her ân
4
O idrâkim ki âfakımda tatlı
bir eninimdir
O idrakim ki şendendir o bir nur-ı mübinimdir
5
Cihanlar zerre-i lütfun ile
olmakda handanın
Beni ihya içün kafi degil mi lütf u ihsanın
6
Çevir dönsün cefasından bu
şolgun yüzlü eyyamım
Çevir gülsün hayat-ı saniyemle cömr-i gül-famım
7
‘Avalim şucle-i
kudsiyyenindir müncemid nUru
Başiret gözleriyle gördü kalbim nUr-ı mesturu[462]
8
Güneşler, kehkeşanlar
şu‘ledir emvac-ı kudretten
OE1, ilave 1b
Tahayyür etmemek kabil mi Allahım bu haşmetden
9
Bu maşnu‘-ı bedrindir
‘ukulü eyleyen hayran
Bu
hayretten döner rakş u sema‘ eyler bütün devran
10
Fakat bilmem nedendir şonra
cür’et Hakk’a ‘işyana Neden düşmektedir binlerce cebhe çah-ı hüsrana[463]
11
Zemin-i haşyetin vecdinde
haşi‘ girye-i hUn-ab
Feza-yı vahşetin zirinde hunin zulmet-i gird-ab
12
Cemalinden celalinden müşacşac
şahnedir ekvan
Bu
kudret-gaha hayranım ilahi da’ima hayran
13
ŞabUr-ı derd-i devranım, mucalla
nUr-ı imanım
Evet nUr-ı
mucalla nUr-ı iman nUr-ı rahşanım
14
Senin kahrınla bi-tabım
senin lütfunla kudret-yab
Senin
kandilinin mihrabıdır sinemdeki mihrab
15
Senin meczUbunum,
mecnUnunum kalbimde Leyla’sın Cihanlar hep şenindir hep senin sen öyle
Mevla’sın
16
Yanar ‘aşkınla ateşler
içinde şuleler efzUn[464]
Demem amma
yine derdimle olsun sineler mahzUn
OE1, ilave 2a
17
Senin sevdanı rehber
eyledim sevdanla dil-şadım Senin nUr-ı nigahınla ezeldendir bu mu‘tadım[465]
18
Doğar elbette
matlUbum benim de ufk-ı sevdadan
Doğar derler güneşler şuleler hep leyl-i yeldadan
19
Hayata meyl-i kalbimdir
derunî aşinalardan
Bu
gird-ab-ı müşevveşden uşandım yoksa çokdan ben
20
Hayatın imtidadından yegane
bir emel makşUd
O makşUd-ı
celîli bendenin sensin sen ey MacbUd[466]
21
Gönüller name-i namımla
dîvanında giryandır
Bu giryan
dîdeler ‘aşk-ı hayatımla du‘a-handır[467]
22
Benim kesme şada-yı hamemi
medh-i cemalinden
Çıkan sesler
senindir hep senin kudsî kemalinden
23
Yarat ‘aczinde kudretler
cihan-ı sermediyyette Tanînim dalğalar şalsın semavat-ı hakîkatte[468]
24
Yaşat öldürme şükranım
medîd olsun cenabında
Keremler
lütf u ihsanlar ne varsa hepsi babında
OE1, ilave 2b
25
Bu istimdad u
feryadım enîn-i ıztırabımdır
Bu feryadım sena-yı sine-i rikkat me’abımdır
26
Yaşat müştak-ı temcidim
yaşat tevhide catşanım
Yaşat
mevkuf-ı hamdetmek içün evkat ü ezmanım[469]
27
Tahammül eylemem ihvanımı
ağlatma Allahım Sana tehlilim olsun cömrüm oldukça bütün ahım
28
Yaşat tebcil-i evşafınla
hamem iftihar etsin Yaşat gönlümde cişyan-kar olan asar-ı ğam bitsin
29
İlahî! Kudretin pişinde
feryad eylerim feryad Perişanım zacifim eyle şıhhatle beni dil-şad
30
Bu calemde senin
vaşlınla şadan olmadan gitmem
Tecelli-yab-ı feyz-a-feyz-i cirfan olmadan gitmem
5
Temmuz 193 6[470], Bayezid-Nur Sokağı
cAbdü’l-caziz Mecdi
OE 153, 143 numaralı şiir
-5-
Mefül ü/Fâ ilâtün/Mefül ü/Fâ ilâtün
Sünbül Sinan Hazretleri
1
Sünbül müdür Sinan mı bir
bağ-ı gül-feşan mı[471] Cism-i cihan mı
yoksa hurşid-i cism ü can mı
2
‘Ulviyyetinden aldı envar
dar-ı naşüt Fahreylemekte her an rüh ile bağ-ı lahüt
3
Sünbül deyip de geçme
zannetme ferd-i cadî ‘Alnında hak yediyle menküş ism-i Hadi
4
Hak kudretiyle kadir
batında ilmi zahir ‘İlm-i ledünde mahir bir mefhar-i ekabir
5
Divan-ı evliyada kürsi-i
kudse şahib Medhinde vaşf kaşır der-ahsen-i menakıb
6
Nefhiyle lem‘a-efken
şohbette şahn-ı gül-şen
Bin
merkezin füyüzu feyziyle oldu rüşen
7
Ey seyyidü’l-e‘azım ey
ma‘den-i mekarim
Ey kutb-ı
feyz-i da’im ey zübde-i ‘avalim
8
Ey nefha-i peyember ey
sırrı şanlı rehber
Ey gül-şen-i münevver ey sünbül-i mucamber
9
Ey şahış-ı hüviyyet ey
nur-ı sırr-ı vahdet
Ey calim-i şerîcat ey kıble-i hakikat
10
GUşumda aşlı hala senden
gelen hitabın
GUya semadan indi kalbe senin kitabın
11
“Fark u tefazül olmaz
nisbetle sırr-ı zata
Yacni bütün tefazül raeic olur şıfata”
12
Ol cümle-i vecize beytimde
münderiçtir
Esrar-ı feyz-i cirfan zirinde mündemiçtir
13
Mışrac-ı
evvelimde caynı sühan senindir
Şerh-i ikinci mışrac altında bendenindir
14
Teşrih edip bu sırrı bahş
eyledin macali Vahdet-şinas-ı caşkı sermest eder me’al i
15
Âb-ı reşad-ı feyzin
tesnim-i caşıkandır
IJıılk-ı kerim-i zatın memdUh-ı kamilandır
16
Merkez Efendi olmuş ayine-i
cemalin
Rekz eylemiş livayı ta reisine kemalin
17
‘Aşrında bezm-i ünsü
olmuştu sülbül-istan
Hala civar-ı kabri olmakta bir gül-istan
18
Müştak-ı lütf u himmet
Mecdi diler ‘inayet
Kalbinde kıble-gahı mahbub-ı Hak Muhammed
-6-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Nutk-ı Manzum
1
Allah mukaddes-i ‘avalim[472]
Çallâk-ı bedâyi‘-i ‘alâim
Matbu‘-ı mübeccelü’l-hişâli
3
Durdukca cihan mu‘ammer
etsin
Evrengine
revnak-âver etsin
4
Zira o hakayık-iktinahın
Şahenşeh-i ma‘rifet-penahın
5
Âmali terakkiyatı maşrüf
Her nazrası iltifata ma‘tüf
6
‘Aşrında tacammüm
etti ‘irfan
Her küşede
yok mu bir debistan
Biz
olmadayız sa‘id ü hurrem
8
Kim her dem akdes-i yegane
Bi-şübhe deger bütün cihane
9
Ey zümre-i ezkiya-yı tullab
Şaf-beste-i ihtiram u adab
10
Mekteb size hâce-i
edebdir Tahşil-i maşarife sebebdir
11
Eyyam-ı sa‘ide-i civani
‘Ömrün odur en güzel zamanı
MK, 8b
12
Fevt eylemeyin o vakti
zinhar Tekrar ederim bu nuşhu tekrar
13
Kesb eyleyiniz edeb-i
kitabet Ârayiş-i cümle-i meziyyet
14
Zira ki füyuzun en celili cUlviyyetin
en büyük delili
15
Feyz-aver ictila-yı
insan Zib-aver intizam-ı devran
Piraye-i
şahıdır mebani
17
Hep hame-i dil-nişin-i
beyandır Nakkaş-ı bedayic-i cihandır
18
Evşaf-ı kalem beyana şığmaz
Âsarı anın
cihana şığmaz
19
Mecdi size gönderildi hadim
Ol fende
kemine bir mucallim
-7-
Müstefilâtün/Müstefilâtün
Merhum Celâl eddîn Paşa’ya Nişane İçin Teşekkür-nâme
1
Ey ser-firâz-ı erbâb-ı cirfan533
Ey nükte-dân-ı ferhunde-cunvân
Müşkil-küşâ-yı emr-i hükümet
3
Sensin hıdiv-i yekta-yı
dahî
Zâtınla devlet millet mübâhî
4
cAkl-ı metin ü
fikr-i münîrin
Re’y-i zer-rîn ruşen-zamîrin
Her işde eyler Hakk’a işâbet
Bir har-zarı etdin mesire
7
Tedbirin etti dünyâyı
hayran
Engüşt ber-leb kaldı vezirân
8
El-hâşıl öyle bir
kâr-dânsın
Kim ‘aşrımızda fahr-ı zamânsın
9
Kâbil değildir vaşfın beyânı
Deryâyı almaz zirâ âvânı
MK, 11a
Hep hâşıl etsin âmâlin Allâh
11
Leb-riz-i fahrım lütfunla
üstâd
Kalb-i harâbı sen ettin âbâd
Perdet-dih olsun hurşid-i şânın
13
Ehliyyetimden bâlâ bu ihsân
Nâkışdır etsem bin yola şükrân
14
Mecdi dem-a-dem böyle
du'a-han
Olsun mu'inin
tevfik-i Mennan
16 Kanun-ı Sani 1309,
Girid
MK, 14b
-8-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ülün
Merhum Pederime
Yazılmıştır
1
Ey pir-i latif-i pak-tıynet[473]
Ey şems-i münir mihr-i şefkat[474]
Kevneynde bâciş-i necatım
Didemde sirişk-i iştiyakın
Hasret gibi var mı hiç dil-suz
Gündüz de o yolda iştigalim
6
Hicran çekilir bela
değildir
Zehr-ab içilir deva değildir
Bilmem niçün artar ıztırabım
8
Yadımda benim fakat o
pister
Ol pister içinde valid inler
9
Valid ki elem-keş-i
heremdir
En müşkülü gamların bu gamdır
10
Ey çarh-ı sitem-güzin vefa
kıl
Bir cerha-i mühlike deva kıl
11
Bir kerre daha o piri göster
Olsun bana büse-gah pister
Gurbetler içinde oldu gümrah
Girdim deme hayy iken mezara
14
Sükkanı le’im ü
şeytanet-kar
Erbab-ı fiten güruh-ı esrar
15
İhlaş ile vird-i her
seher-gah
Min şerrihim estacîzü billah
16
Gelmez bu meşaka gerçi
takat
Amma ki ne çare var zaruret
Ikad-ı lehib ıztıraba
18
Hacet denilen ne bi-emandır
Zehr-ab-ı devahi-i cihandır
MK, 16a
19
Çok hurremi dil-figar eyler
Âvare-i ruz-gar eyler
20
Şad-çak yedinde çok giriban
Destinden anın hezar efğan
21
Halim benim işte böyle
valid
Ahvâlini sen de söyle valid
Şâd eyle kadim olan gedânı[475]
23
in nazm-ı hazin be-yâft
pâyân
Ez yâd-ı
firâmişem meger dân
MK, 15b
-9-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ülün
Meclis-i Macârif
Re’isi Haydar Efendi Merhuma Tebrik-i cîd
1
Ey zât-ı celil-i
nükte-perver[476]
Tahrir-i yegâne-i sühan-ver
Jurşid-i semâhat u fazilet
Ser-levha-i defterü’l-ecazim
4
Arayiş-i bezm-i cilm
u ‘irfan
Ser-tac-ı macarif-i aşinayan
Pakize-şiyem
semiyy-i haydar
Necm-i
şerefin cihanda taban
7
Fazlın gibi ol hemişe
mümtaz ikbal ile şan ile ser-efraz
8
Bir tuğra daha edip de
payen Pertev şala afitaba sayen
9
Her ruzun ola şerefle bir
‘id
Her ‘id
dahi seza-yı tes‘id
10
Mahşul-i kelam ey hüner-ver
Mes‘ud ola iş bu ‘id-i ekber
‘Id-i Edha 1311
MK,
16a
-10-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
Müşıla-i
Süleymâniye Riı’üsıına Nâiliyyetinde Makâm-ı Meşihat-i cUlyâya
Yazılan Bir Mektüb-ı cArabî Zeylindeki Teşekkür-i Manzum
1
Ey pertev-i cirfân
ile zib-âver-i devrân538
Ey fazl u kemâlât ile iftâya veren şân
2
Ey kudve-i câlisi
nehârir-i zamânın
Ser-nâme-i sâmisi meşâhir-i cihânın
3
Bir başka şeref buldu
vücudunla meşihat
Sâyende şafâ görmede erbâb-ı fazilet
4
Aclâm-ı zamân
minnet ile lütfuna şâkir
Erbâb-ı dehâ1 hayret ile vaşfını zâkir
5
Kâbil değil evşâfını tacdâd
kemâ-hi
Zirâ şeref ü şânına yok hadd-i tenâhi
6
Hak eyleye ikbâlini
iclâlini müzdâd
Gül-zâr-ı cenânın ola dâ'im tarab-âbâd
7
Tedris ile oldukça ketb-i
encümen-ârâ
Ol cay-ı meşihatta devvar şeref-efza
8
Ol dem ki gönül lütf ile
abad oldu
Alam ile viran iken azad oldu
MK, 17b
-11-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Hanya Temaşa-gahı
1
Bir manzara-i bedica-pîra539
Bir meşcere-i letafet-ara
Güya ki bedica-zar-ı lahüt
3
Her şafhada başka bir
taravet
Her küşede başka bir letafet
Eşcarı tarab-feza-yı enhar
Âsîb-i harifden müberra
Güller açılır hazan içinde
Vermiş bu zemine başka zinet
8
Bir yanda cibali
düş-ber-düş
Sislerle şevahiki şafa-püş
Bir bahr-ı latif-i mevce-güster
Güya bürünür behişte şahra540
Neşr-i nefehat-ı ğunc u naza
12
Cevher şaçılır sutüh-ı
bahre
Güller dökülür miyah-ı nehre
MK, 18a
13
IJıırşid ise levha-i
semadan Elvaha olur furüğ-efgen541
14
Her manzara pür-neşat u
pür-cüş Envar ile zühreler hem-âğüş
15
Gördükçe olur bu hali
diller Mahbübe-i fıtrata müsahhar
16
Pür-nagme bütün zemin ü
bala Âsar-ı garam olur hüveyda
17
Kuşlar uçuşur feza içinde
Cümbüş-geh-i pür-şafa içinde
18
Güya ki eder gürüh-ı cuşşâk
Dilberlere karşı carz-ı eşvak
19
Her dem ki gelir hayale
canan Sinemde yanar lehib-i hicran
20
Ağlar çıkarım bu neşve-gaha
Meydân veririm fiğan u aha
Yaktıkça yakar derünı sevda
22
Piş-i nigehimde her
çemen-zar
Eyler ruh-ı dil-rubayı tezkar
23
Güldükçe o dil-nişin
çemenler
Ben yaş dökerim zemine yer yer
Müstağrak-ı nür-ı ihtisasat
Şığmaz şafahat-ı kalbe envar
26
Gönlümdeki şevk-ı ğam
nümüde
Sinemdeki ateşin sürüde
27
Güya ki bakar da cülar
ağlar
‘Aksiyle düşer fiğana dağlar
Bir başka keder verir nigaha
29
Bir dilber-i hasteye mümasil
Şemsi görürüm gurUba ma’il
Ol cirm-i münir-i zer-nisare
Jun-ı dil-i zarın eyler ibraz
MK, 18b
32
Hengam-ı firakı eylerim yad
Dil gamla olur harab-abad
33
Parlar yine serde nar-ı
sevda
Âteş kesilir gözümde şahra
34
cAvdet ederim
hazin ü giryan
Heyhat söner mi nar-ı hicran
3
Mart 1310-17 Ramazan 13 1 2542,
Girid, Mekteb Mecmuasında
-12-
Mefûlü/Mefa'ilün/Fe Tıh'in
Çumra’da[477]
1
Ey müzehher dil-firib-i
gül-şen[478]
Baktıkça gözüm size olur şen
2
Mevc urmada üstünüzde revnak
Var sizde Caceb letâfetü’l-Hak[479]
3
Yârin size var mı bir
nigâhı
Parlattı gönülde intibâhı
4
Her bergde berk uran
şatâret
Her rengde parlayan şabâhet
MK, 32a
5
Bir feyz-i bedîca
reh-nümundur
Bir lemca-i hayy-i kâf u nundur
6
Beyhude midir bu berg-i şad
reng
Bi-fa’ide mi bu canlı ferheng
Manzumeye bak ne rütbe ğarra
8
Asar-ı IJİ'ıda-yı
lem-yezeldir
Bir levha-i reng-i bi-bedeldir
9
Her manzarası cihan-ı
halkın
Bir lemcasıdır füyuz-ı Hakk’ın
10
Bir cîlm-i ledün
kitabı calem
Her ayeti bir tıraz-ı muclem
11
Ayat- celil-i Rabb-ı mutlak
Baştan başa bir kitab-ı muğlak
12
Bir lafzını hall içün
cihanın
Hayrette beyanı ‘anlanın
13
Ey gül-şen-i reng-i
‘arifane
Ey sa’ık olan beni beyane
14
Kalbimde açıldı feyz-i
gül-gun
Şahrada furuğ-ı neşve meşhun
Bağındaki tarz-ı dil-nişini
16
Bir vakt-i rabic-i
dil-küşada
Gördükde gönül olup küşade
BUy-i harem-i vefası geldi
18
Hakk’ın keremi bu bağa
ermiş
Esrar-ı bedîca şekle girmiş
19
Gül-şen mi bu bir kitab-ı
manzUm
Her harfi nişan-ı sırr-ı maclUm
20
Me’lUf ise caşka
çeşm-i nazır
Bir nUr-ı latif olur münazır
Tedkike heves eden kema-hi
Macnaya olur mu lafzı ha’il
23
Ey Rabb-i Kerim ü Hakk-ı
mutlak
Feyzinle
bilindi sırr-ı muğlak
23 Mayıs 132 1[480], Konya
-13-
Fe ilâtün/Fe ilâtün/Fe il ün
Mesnevi[481]
1
Bir şeb olmuş idi fikrim
rüşen[482]
Mevkicim hurrem idi gönlüm şen
2
cÂlem nur idi
manzür-ı başar
Pembe bir lemca hurüşan yer yer
Her tarafdan
yağıyordu envar
4
cAks-i envar-ı
feza-yı melekut Saha-pira-yı cihan-ı nasUt
MK, 40a
5
SU-be-sU reng-i çemen
revnak-dar Cevher-i nUr akıtırdı enhar
6
Meşcer ü mezheridir
diger-gUn Her cihet nUr-ı safa-yı gül-gUn
7
SUre-i NUr’u okurdu bülbül
Dönmüş elmasa o yerde sünbül
Serv-i simin-i
zemin pertev-bar
9
Görmedi dide henUz böyle
cihan Yaraşır nUruna reşk etse cinan
10
Yok idi mUnis-i can bir
canan
Var ise ben
idim anda insan
11
Dide pür-nUr-ı şafa dil
şadan Fikr-i can-binim olurdu rakşan
12
Oldu bir ruh-ı mücerred
peyda
Kisve-i
şekle bürünmüş macna
Beşerin
sırrını tahkik eyle
Şerh-i macnada
sözü tacmîk et
15
Dedim ey calim-i
esrar-ı beşer
Muhtelif
bundaki efkar-ı beşer
16
Bence lakin görünür ki
zahir Batına zıll-i keşîf-i bahir
17
Şems-i batındaki envar-ı
guyUb Perde-i ten ile olmuş mahcUb
18
RUhdur mecmac-ı
esrar-ı şafa
Kisve-i
tendir ana cayn-ı cata
19
Perdeyi yırtan olur sırra
habir NUr-ı cirfan ile bir şems-i münir
Dedi hakdır bu sözün şadıkdır ‘Urefa cümle
bunu natıkdır
Fehm ile vehmi olanlar za’il
Türlü
‘irfanı olurlar hamil
Künh-i ahvale olurlar vakıf
Cümle
esrarı olurlar ‘arif
Olsa bir dilde habîrane haber
Nüh tıbakı
tıbkı hall eyler
Haşıl olmuş ise ‘akl-ı furkan
Bilinir
sırr-ı latîf-i Kıır’an
‘Akl u ‘irfana olanlar malik
Hüsn-i
ahlaka olurlar salik
40b
Cümle ‘ulviyyeti cami‘ ahlak
Zübde-i
cümle şerayi‘ ahlak
Zîveri
ma‘rifetin hulk-ı kerîm
Enbiya şanına kıldı ta‘zim
28
Söyleyince bunu ol ruh-ı
fütuh
Eyledi hatırıma şöyle sünUh
Ziver ü nadire-i ‘irfanın
30
Zib u arayiş-i tezkar edeyim
Şeref-i nazm ile iş‘ar edeyim
31
Öyle vali ki ma‘ali yek-ser
Hüsn-i ahlakına olmuş ziver
32
Tab‘ıdır celb-i kulUba
meyyal
Ahsen-i menkabeti hüsn-i hişal
Fikri ‘ali dahi vicdan ‘ali
34
CUd u ihsanı
cevadü’l-himemin
Ekmel-i şureti hüsn-i keremin
35
Cümlenin vird-i
lisanü’l-hali
Gelmedi Konya’ya böyle vali
36
Vakıf-ı cümle mezaya-yı
hikem
Ha’iz-i cümle macanî-i himem
37
Bende-i aşdak-ı sultan-ı
cihan
Jadim-i şadık-ı şah-ı devran
Celb-i dacvet ile bulmuş paye
39
Yaşasın bin yaşasın şah-ı
cihan
Sayesinde dili halkın handan
40
Konya’ya vermek içün nev
ikbal
Etti bir vali-i calî irsal
41
Karı tenfiz-i macalî-i
umur
Sacy-ı vali ola da’im meşkur
42
cArz-ı hürmetle
sözümdür meşhun
Başka bir kaşda değildir makrun
43
Ma-haşal Hazret-i Rabb-i
bi-çun
cÖmr ü ikbalini kılsın efzun
44
Şicr-i Mecdi’ye
neşatın eseri
Verdi arayiş ile zib ü feri
25 Nisan 1323, Konya
-14-
Mefa ‘Hün/Mefa ‘Hün/Fe ‘ülün
Çoş-amedî
Kam-kar Ankara Yolunda ve Ankara’da
1
Gel ey ferzend-i pakim
kam-karım549
Gel ey nUrum gel ey pertev-nisarım
2
Gel ey cirfan
kitabı nükte-danı
Gel ey esrar-ı “ğaybi” tercemanı
3
Gel ey oğlum benim
nUru’l-fuadım
Zamiri pak olan vala-nejadım
4
Eriştirdim seni
babü’l-kemale
Yakındır vuşlatın nUru’l-cemale
5
Enisindir senin rUh-ı
mücerred
Füruğun nur-ı Hak’dandır miı’eyyed
6
Makamın ‘akl-ı küllün
cilve-gahı
Bulurlar hep bu yoldan Hakk’a rahı
7
Budur ‘ariflerin hadd-i
kemali
Mukarrebler görür zat-ı cemali
8
Onu taşvire yoktur şekl-i
imkan
Bu sırrı derk eder mi ‘aciz insan
9
Bunu ifşaya yoktur izn-i
Mevla
O sırdır çünkü zat-ı pak-i a‘la
10
O sırdır işte sırrı
kainatın
O sırdır mucidi mevc-i hayatın
11
IJüda keşf etmedikçe
anlaşılmaz
O sırrın pertevi kalbe şaçılmaz
12
Bu bahsi eyleyip atiye
ta‘lik
Bugünkü hali eyle ‘ayn-ı tahkik
13
Şafa geldi benim
nUru’l-kemalim
Vişalinle münevver zevk-i balim
14
Şafa geldin şafadan olma
hali
Sana bahş eylesin Mevla kemali
MK, 71a
15
Şafa geldin bu bezmi gülşen
ettin
Şafa geldin de çeşmi rüşen ettin
16
Şafa geldin derünumdur
münevver
Şafa geldin ilahi gözlü dilber
17
Şafa geldin seninle
kam-karım
Şafa geldin benim calî-tebarım
18
Reşadet zinet-i güftarın
olsun
Keramet ziver-i efkarın olsun
19
Şeref sevmek seni Mecdi her
an
Jüda kılsın seni bir kamil insan
-15-
Mefa ‘Hün/Mefa ‘Hün/Fe ‘ülün
Hü IJoş-ânıedi Süheyl
Ankara Yolunda ve Ankara’da İken
1
Gel ey ferzend-i ruhum
nur-ı canım550
Hakikat gülşeninde raz-danım
2
Gel ey ayine-i vahdet
cilası
Gel ey hurşid-i ‘irfanın ziyası
3
Gel ey rUh-ı latif-i
pak-idrak
Gel ey oğlum gel ey sır-dan-ı "Icvlâk"
4
Yetiştirdim seni bağ-ı
şafada
Gülümsün gül-bün-i vahdet-nümada
5
Bıraktın arkada ğamlı
hududu
Nedir fehmeyledin Hayy u VedUdu
6
Çerağın şu‘lesi nUr-ı
ezelden
Bu bir sırdır ne sendendir ne benden
7
Mezahirden hurUşandır
bedayi‘
Bedayi‘dir fürUğ-ı nUr-ı lami‘
8
Gönül sakit o sırrın rahı
memdUd
FürUğun şiddetinden babı mefkUd
9
Muhabbet kaynayıp ta kaşr-ı
dilden
Rıza-yı Hak urursa berk-i rüşen
10
Olur sırrın vücüdu
revnak-efzâ
Zamanı gelmedikçe etmem ifşa
11
Fakat ifşaya yoktur şekl-i
imkân
Olur olsa o sır dilden nümâyân
12
Sana tebyin içün hiss-i
rakiki
Bıraktım şimdilik bahs-i dakiki
13
Şafa geldin şafadan sine
gül-biz
Dilim pür-neşvedir şevkinle leb-riz
MK, 71b
14
Süheylimsin benim ey kalbi
rüşen
Gelip ettin bu bezmi bezm-i gülşen
15
Muradım çeşm-i tahirden
nazardır
Bu vuşlat altı aydır muntazardır
16
Nazar iksir-i can-ı
cavidandır
Nazar tevfik-i bahş-i sultandır
17
Muhabbet nuru olsun şucle-efken
Dilin pertev alıp nUr-ı Huda'dan
18
Şafa geldin sürUrum oldu
müzdad
Şafa geldin gönül vaşlınla abad
19
FürUğ-ı kalb-i Mecdidir
meserret
Meserrettir ziya-yı şevk-i riı’yet
1
Rebîcu’l-Âhir
1342, 9 Teşrin-i Sani 1339, Ankara
-16-
Müstefilün/Fâilün/Fe Filim
Mesnevi
1
Bilmem nedendir bu genc
yaşımda551
Şaçlar ağardı böyle yaşımda
Feyz-i baharı mahv etdi ğurbet
-17-
Mefûlü/Mefa'ilün/Fe Tıh'in
1
Eyvah ki şad-hezar eyvah[483]
Gitti cademe o pir nagah
Ak günleri
‘ömrümün karardı
Tarih-i vefat, 23 Nisan 1310, Sa‘at 4,
Yevm-i Penç-şembe
-18-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ülün
Bir Ma‘şümenin
Kitâbe-i Seng-i Mezarı
1
Ey gülbünü gülşen-i hayâtın[484]
Ey şi‘r-i nevini kâÜnâtın[485]
2
Bir bâd-ı Semüm ki -
eceldir
Revnak-şiken-i gül-i emeldir
MK, 8a
Mahvetti seni
bu hâlin üzre
4
Ezvak-ı dilim seninle
medfun
cÖmrüm geçecek cihanda mahzun
-19-
Mefulü/Mefailün/Fe ‘ûlün
Beyşehir’de Bir
Kitâbe-i Seng-i Mezar
1
Makberdeki mer’e-i sacîde555
Burdurlu Alay Beg’e hafide
Ser-kâtib-i şerca oldu hem-ser
Muhtâc-ı ducâ şehid-i gurbet
4
Yek-sâle carüs
idi bu dilber
Hâmil idi oldu hâke ziver
MK, 39b
Mâtem-zede
kıldı kâ’inâtı
Gufran-ı IJüda olup penahı
Cennate çekildi hacle-gahı
Mecdi, Konya
GAZELLER
HARFÜ’L-ELÎF
-1-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Gazel
1
Gönülden lahza lahza öyle
bir feryad olur peyda[500]
Tecessüm etse her feryaddan Ferhad olur peyda[501]
2
İlahi cezbelerdir sinemin
şevk-ı nihanisi
Düşünce caşk-ı Mevla dilde feyz-abad olur peyda
3
cAceb mi şevk
ile caşık ser-a-pa nur-ı mahz olsa
Erince lutf-ı Hak bir başka isticdâd olur peyda
4
Muhammed Muştafa kim
mazhar-ı sırr-ı ilahidir
Anınla câlem-i esrara istişhad olur peyda
5
O nUru’n-nUr-ı Mevla kim
anın mir’at-ı sırrında
Ufak bir noktadan bin câlem-i icad olur peyda
6
Tecelli eyledikçe çeşm-i
dilde caşk-ı pür-nUrum
Bana her zerreden bir nazra-i irşad olur peyda
7
Yapış babü’l-füyUz-ı
Ahmed-i muhtare kim Mecdi
Anın feyziyle da’im carif-i dil-şad olur peyda
1318, Balıkesir
-2-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
1
Karanlıklardaki gül-şende
gül-gün bir ziya peyda558
Ufuklarda ümidin sinesinden incila peyda
2
Güneş ikbale nazırdır
nigah-ı ihtizazıyla
Bu bir necm-i saadettir ziyasından şafa peyda
3
Taşavvur eyledikçe şubhunu
necmin hayalimde
Şerefli bir zaman bir nev-zemin bir nev-sema peyda
4
O şubhun gül-şeninde berk
urunca pertev-i hurşid
Faziletle olur ‘akl-ı beşerde i‘tila peyda
5
‘Adavet zulmeti makhür olup
nür-ı ‘adaletle
Meveddetten olur her sinede lütf-i IJüdâ peyda
6
Muhabbettir cihanın bâ’is-i
tanzim-i ahvali
‘Adavet zulm ü gadrinden olur her dem bela peyda
7
Cününun infilakından çıkar
niranı ‘udvanın
Cünunun iştidadından olur harb ü veğa peyda
8
Akar hun-ı beşer feryad
eder ah-ı telehhüfle
Olur her zinde çeşminde dümUc-ı iştika peyda
9
FüyUzat-ı cihan şulh u
şalahın pertevindendir
O pertevden gönüllerde olur türlü ziya peyda
10
Düşündüm şulha caid
devri ben beyt-i hayalimde
Kalemden oldu Mecdi tarz-ı şicr-i dil-güşa peyda
15
Teşrin-i Sani 1940, Bayezid
-3-
Müstefilün/Müstefilün/Müstefilün/Müstefilün
Şeyh Haci ‘Abdullah Efendi Merhuma
1
Ey mahrem-i sırr-ı IJüda ey
şeyh-i nUrani lika559
Feyzin devam üzre olur erbab-ı ‘aşka mukteda
2
Hem-paye-i piran olup
tenvir-i ‘irfan eyledin
Olsa revadır merkadin ruh-sude-i ehl-i şafa
3
Nakş-ı cihanı seyr eder
Nakşiligi derk eyleyen
Senden o feyz-i akdese yol buldu hayl-i etkiya
4
El kaldırıp Mecdi gibi
Hak’dan taleb kıl maksadın
Oldu husul-i maksada bâcis kubür-ı evliya
15 Temmuz 1322,
Seydişehri
-4-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
cAli cİffet Beg’e Nazire
1
Tebessüm etmese de rüy-ı
rüz-gar bana560
Güler kerem ile her an cemal-i yar bana
2
Derün-ı dilde müşacşac
durur gülistanım
Yeter bu zevk-i gülistan bu nev-bahar bana
3
Sürür-ı kalbi kanâcatle
eyledim tezyin
Bu lütf-ı aczam-ı servet safa-nisar bana
4
cAtâ-yı Hak’la
hakiki muhat-ı eltafım
gazinedir kerem ü lütf-ı Kird-gar bana
5
Gezerdi ah ile sayyad olup
o yare gönül
Nihayet oldu o ahü gelip şikar bana
Vefa vefa diye ağladı kalb-i nal anım
Vefalı
çıktı sözünde o gül-cizâr bana
Niyazı naz ile mezc eyleyip keremler eder cAlâka-dârım
olan yar-ı cişve-kâr bana
Şaçınca kalbe meserret o nazenin dilber
Riyaz-ı
huld-ı sacâdet olur mesar bana
Dilimde nur-ı meserret elimde bade-i nur
Bulursa yol
yine gelsin o ıztırar bana
Çekildi gitti gönülden elem denen menfur
Erişti baht
ile eltaf-ı bi-şümar bana
Cihan dönerse de dönmem cihan-ı macnâdan
Bu bi-karar
cihan merkez-i karar bana
Cihan cihan bu şafa-zar-ı kevni seyr ettim
Göründü
devr-i devâ’irle nur-ı dar bana
Muhit u merkezi yok bi-nihaye bir câlem
Veleh verir
bu macâlî-i şucle-dâr bana
14
Şucur-ı kamili
buldum hulaşa-i ekvan
Odur mecalim-i
ekvanda feyz-var bana
15
Bu nUr-ı revnak-ı gül-gUn
bu şucle-gah-ı şi'ıTın Olur bedîca-i meknUn bu neşve-zar
bana
16
Çıkan bu cümle fünUn çıktı cakl-ı
kamilden
Göründü
matlac-ı aczam bu çeşme-sar bana
17
Şığar mı sırr-ı hakikat
lisanla İzaha
O olsa olsa
olur dilde aşikar bana
18
Küçük karınca da olsam yine
küçük caklım Olur cihan-ı şağirimde şehr-yar bana
19
Kemal-i cakla
güzel şicre hüsne meftUnum
Neşat-ı kalb ile güftardır şicar bana
20
Gönül diler ki cihan halkı
lütfa ğark olsun Olur mezelleti görmek elim car bana
21
Beşerde sırra tevazuc
deva-yı kafildir
Devayı
söyledi bir merd-i hUş-yar bana
22
Sever tevazucu
adabı hüsn-i hulku gönül
Umur-ı calemi tedviredir medar bana
23
Sebep bu nazmıma Mecdi
kelam-ı “cİffet”tir
Odur eden bu
güzel fikri yad-gar bana
9 Şubat 1934
-5-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
Gazel
1
Lutf u ihsan eyleyip
canan-ı calî-şan bana[502]
Eyledi didar-ı pertev-barını erzan bana
2
Şahn-ı ekvan ser-te-ser
müstağrak-ı feyz-i sürur
Baktığım her noktadan bir nur olur handan bana
3
Dilde bir mah-ı şeb-aranın
vişali zevkı var
Oldu nevrUz-ı sacadet leyle-i hicran bana
4
Bir cihan-ı macnevî
envarını göstermede
Feyz-i lahUti fürUğ-ı neşe-i ikan bana[503]
5
Feyz-ı cari nUr-ı sari berk
urur her şafhada
‘Akıbet bir gülşen oldu ateş-i suzan bana
MK, 24a
6
Ah ile efğan ile cananı
meftun eyledim
Rahm edip
olmaktadır mahrem bugün canan bana
7
Çok mudur Mecdi olursam
vecd ile mest-i müdam
Lutf u ihsan eyledi canan-ı ‘ali-şan bana
1319, Konya
-6-
Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ıl
ün
Gazel
1
Rah-ı ‘aşkında feda olsa
revadır can sana563 ‘İşve-karım çok mu benden böyle bir kurban sana
2
Görmedim hüsnün gibi
‘ömrümde hüsn-i cezbe-dar Başka bir ihsan-ı Mevla’dır bu hüsn ü an sana
3
Bir bakışta gönlümü ettin
esir-i ibtila
Der isem şadık
degil mi fitne-i devran sana
4
Ahımı duydukça vehme düşme
ey ahU-nigah
Bir zarar etmez emin ol caşık-ı nalan sana
5
Oldu meftunun senin Mecdi-i
culviyyet-güzîn
Fahr içün kafi bu ey canan-ı calî-şan sana
1310, Girid
-7-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
Gazel
1
Darbe-i dil şevkini tecdid
içün kafi sana564
Kendi sazın sUzunu teşdid içün kafi sana
2
Her kemanın nağmesi bir
başka halet gösterir
Kendi nağmen zevkini tezyid içün kafi sana
3
Ravza ravza calemi
geşt ü güzar etmek nedir
Ravza-i kalbin neva-yı cîyd içün kafi sana
4
Âharın kaşane-i macmUru
olmaz meskenin
Himmetin kaşaneler teşyid içün kafi sana
5
Lütf-ı Hak her ferde ayrı
bildirir esrarını
cAkl u fikrin sırrını tefrid içün kafi sana
6
Bir mu‘arız yok cihan
kanununu tağyir içün
İş bu hüccet halık-ı tevhid içün kafi sana
7
cÂlem-i imkana
Mecdi zerre meylin olmasın
Zevk-i mahfi kalbini tecrid içün kafi sana
-8-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Gazel
1
Şımah-ı can içün raz-ı
nihandır nay-ı Mevlana565
FüyUz-i ‘aşka rehber bir zebandır nay-ı Mevlana
2
Firak-ı yar ile dillerdeki
feryadı söyler hep
cAceb bir şamit-i cali-beyandır nay-ı Mevlana
3
FürUğ-ı fikr ile bir dil ki
zinet-saz-ı ‘irfandır
Ana bir hem-dem-i muhrik-nişandır nay-ı Mevlana
4
Nevanın perde-i pinhanına
esrarı gizlenmiş
O razı anla kim manend-i candır nay-ı Mevlana
5
Gıda-yı ruh olan ma‘na gibi
bir ruhu havidir
Şakın
zannetme bî-macna figandır nay-ı Mevlana
6
Olur ser-mest-i hayret
nagme-i hüsnü'l-me’al inden Jıred-fersa-yı cümle kamilandır nay-ı Mevlana
7
FürUg-ı feyz ile efkarımı
tenvir eder Mecdi
Hikem-amUz-i esrar-ı nihandır nay-ı Mevlana
HARFÜ’L-BÂ1
-9-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
Gazel
1
Reng reng oldı cemal-i
tab-darından nikab566
İmtizaç
etti şafakla caks-i nUr-ı mahtab
2
Parladı şebnem içinde
parlayan güller gibi
Ruhların
oldu ser-a-pa garka-i nUr-ı hicab
3
Nazdan mı raz-ı digerden
midir bilmem nedir
Yoksa
rahında kıyamımdan mıdır bu ıztırab
4
Çok zamandır bir nigah-ı
lutfunun mahrumuyum
Merhamet kıl sevdiğim etme bu rütbe ictinab
5
Cismimin her ciız’iı meftUn-ı
cemalindir senin
Zerrelerdir eyliyor hurşide carz-ı incizab
6
İltihab-ı ateş-i caşkım
tezayüd etmede
Korkarım bu iltihab eyler beni mahv u harab
7
İhtirazım mevtden şundan ki
kalb-i nazikin
İncinir belki görüp Mecdi’yi pa-mal-i turab
30 Teşrin-i Sani 1310,
Girid
-10-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
1
Her ne söylense yazılsa bin
makale bin kitab567
Âh kim nUr-ı hakikat etmiyor keşf-i nikab
2
Dinledik gördük ü dikkatle
tefekkür eyledik
Her hitabı her kitabı her rümUzu bab bab
3
NUr-ı hestiden bu pestide lisan
biganedir
Vadi-i
Eymen’de söz var yok fakat faslu’l-hitab J J
• • • • •
4
Kalb onu idrak eder amma
beyana çare yok
Hep bu merkezde durur her kim ki olmuş kam-yab
5
Fehm eden riı’yet eden
idrak eden ebkem kalır
Her ne rütbe verse tacbîrata sonra ferr ü tab
6
Zat-ı akdes muhtecipdir
kibriyadır perdesi
Olsa da riı’yet temessüldür ana Mecdi hicab
İskenderiye
-11-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Tokat Yolunda
Gazel
1
Semend-i himmetim herhangi
semte sevk eylersem568
Çıkar rahımda türlü ıztırab u ibtila Ya Rab
2
Mihen-peyma-yı deşt-i
gurbet olmak cana geçmiştir
Bu müzcic ibtilaya yok mu hadd-i intiha Ya Rab
3
Tokad şehrinde bir dilber
beni böyle harab etti
O şehri hüsn ile abad eyle da’ima Ya Rab[504]
HARFÜ’T-TÂ’
-12-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Bu reng-a-reng olan nur-ı
vücudun mevcidir şüret[505]
O şurettir tenezzülden hüveyda şekl-i hüviyyet
2
Zuhuru cüş-ı evşafı butunu
mevce-i zatı
Görünmez zat-ı Hak mer’i olan emvac-ı culviyyet
3
Şıfatıyla bütün asara cayn-ı
zat-ı Hak derler
Bu söz evşafa racicdir değildir sırr-ı kudsiyyet
4
O sırr-ı akdese vaşıl olan
aşhab-ı ezvakın
Fürüğ-ı keşfi şığmaz lafza kalbidir bu keyfiyyet
5
Bu keyfiyyet demek de bence
bir tacbîr-i nakıştır
Bu sırr-ı aşfiyadır zevk-ı zatidir bu kurbiyyet
6
Bu bir sırr-ı hüveydadır
‘avalim zıll-ı peydadır
O zıll eşya-yı ma‘nadır budur ma‘na-yı ‘ayniyyet[506]
7
Odur Batın odur Zahir odur
Evvel odur Ahir
Bunun macnası pek bahir fakat fehmindedir devlet
8
Tenahi la-tenahi cümleden
olmaz ise fani
Beka esrarını hakkıyla bilmez carif-i hikmet
9
Harem-gah-ı Hûda'dan bir
şadadır Ahmed-i Muhtar
Odur herbir cihanı çınlatan bir ğulğul-i vahdet571 [507]
A16a
10
O şavt-ı dil-firibin mesti
de hüş-yarı da sensin
Kolay mı
söyle ey Mecdi bir olmak şüret u siret
28 Temmüz 1933
-13-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
Gazel
1
Sina'da degil sinededir
nür-ı hakikat[508]
Müsa deme bir vakıf-ı esrara işaret[509]
2
‘Aklında ara her ne ararsan
bulacaksın
Mahiyyeti idraka odur şahib-i kudret
3
Şor ruhuna ruhunda mı
cisminde mi kuvvet
Söyler sana esrarı bütün hâCe-i fıtrat
4
MakhUr-ı Hûda'dır görünen
cümle-i eşya Eşya görünür şekle girip pertev-i vahdet
A39a
5
Şey’iyyete macna-yı
latif etmede tebşir
Te’şir-i
bedîci göremez dide-i gaflet
6
Ma-fevk-i tabkattaki feyyaz
dehayı
Tevlid
edemez feyz-i hakikatle keşafet
7
Halık mı şanırsın görünen
kevn-i keşifi
Hak
cilvesidir dalgalanan feyz-i tabi'at
8
Aşliyyeti inkar ile ferciyyete
tapma Ferciyyet olur aşlına bir vaşf-ı meziyyet
9
Bir sırr-ı hüveyda denilir
zat ile vaşfa Birdir şu kadar var ki hakikatle hüviyyet
10
Eşya ezeli mevcesidir
sırr-ı Çüda’nın
cAyniyyet ile şucle-nüma nur-ı fehamet
11
Mecdi söz ile hall-i
hakayık edemezsin
Hak lütfuna
vabeste olur keşf-i hakikat
12
Mayıs 1935[510]
-14-
Müfte ilün/Fâilün/Müfte cilün/Fâcilün
1
cAli cİffet
denilen zat-ı sütude-haşlet[511]
Şacir-i mahir-i dana-yı bedîcu’l-kudret
2
Âteş-i caşk ile
Mecnuna verir derd-i elim
Firkat-i yari ile buldu kemal-i şöhret
3
Cisminin zerreleri olsa da
bir nar-ı cahim
Kalbine ğıbta eder nur-ı riyaz-ı cennet
4
Söz bilir güfteleri şicri
münakahtır hep
Kudreti zatına sermaye füyuzu fitret
5
cAli cİffet
deme bir şacir-i yekta demedir
‘Ali cİffet deme baştan başa bir culviyyet
6
Da’ima tarz-ı teğazzülde
terennüm eyler
Şi‘ri vâdî-i ta‘aşşukta nidâ-yı hasret
7
İbtilâ kendisine bâciş-i
feyz olmuştur
‘Âşıka feyz-i tecellî de belâdır devlet
8
Neşr-i âsârı ile kendini
tebrîk ederim
Yaşasın bin yaşasın ‘iffeti culvî hilkat
9
Tarz-ı güftârını Mecdî gibi
herkes beğenir
Okuyanlar elemi ‘aşkına eyler hayret
HARFÜ’R-RÂ
-15-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
Gazel[512]
1
Devâ elinde o dilber
cerîha-dârı arar[513]
Vişâle meyli düşüp gül hezâr-ı zârı arar
2
Koyup hakîkati zâhid mecaza
doğru koşar
Tebâh ‘aklı
serabında çeşme-sârı arar[514]
3
Vücuh-ı calem-i
eşyayı seyr edip ‘uşşak
Riyaz-ı huld-i cihandan cemal-i yari arar
4
Olan habir-i füyUzatı “kâbe
kavseyıi'm
Harim-i kuds-i tecellide şucle-zarı arar
5
Murad-ı haşş-ı müridanı bahş
içün merdan
DerUn-ı dildeki eşvakı nUru narı arar579 [515]
-16-
Fa ‘ilâtün/Fâ ilâtün/Fâ ilâtün/Fâ ‘ıl ün
Kam-kar Uluğ
Lisanından[516]
1
Hüsnün etmiştir beni bir
‘aşık-ı şöhret-şicar
Kam-karım ben senin ‘aşkınla her dem kam-kar
2
Bi-cihet herhangi semte
eylesem ‘atf-ı nigah
NUr-ı vechin dideme olmaktadır pertev-nisar
3
Sine Sina şeklini ahzeyledi
feyzin ile
Narımı nUr
eyledin ey dilber-i ‘ali-vakar
4
Yok benim gönlümde senden
başka türlü bir vücud
Her nigârın nUru senden ru-nümâdır ey nigâr
5
Sırr-ı eşyâ müncelidir
zerre zerre dideme
Başka bir hâlet dilimde oldu şimdi ber-karâr
6
Bir velinin bâdesinden nUş
edip bir kâse caşk
Vecd ile oldum ser-i bâbında mest-i hUşyâr
7
CUş eder deryâ gibi
gönlümde zevk-i intibâh
Kâm-kârım ben anın feyziyle her dem kâm-kâr
25 Hazirân 1339, Ankara
-17-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
1
Öyle bir câlem
nigâh-ı zevkime pertev-nisâr582
Görmemiştir böyle bir câlem cuyUn-ı ibtişâr
2
Şahne şahne mâh-rUlardan
münevver gülşeni
Lemca lemca berk urur her lahza başka bir bahâr
3
Mest-i didâr-ı Jüdâ bin câşık-ı
hüş-yârı var
Lütfunu ibzâl kılmıştır o yerde Kird-gâr
4
Keşfedip esrarını keşşaf-ı
çeşm-i intibah
Koymamıştır
südde-i iclal-i nura perde-dar
5
Huzme huzme şucle-zen
envar-ı şems-i macnevî Şucle şucle nurunu
şaçmaktadır Perverdigar
6
Halka-zen vahdetle bin kutb-ı
cazîm-i iştihar Bezm-i ünse ünste binlerce ğavş-ı pür-vakar
7
Yek-cihettir yek-lisandır
yek-dil olmuş dilleri Dillerinde kalmamış ağır ü jeng-i iğbirar
8
Tard edilmiştir izafat ü
niseb yok cemc u fark Nur u zulmettir fezanda vahîdü’l-ictibar
9
Yok mekan ü kevni yad etmek
mukaddestir o yer Zarf u mazrufu teemmülden müberra dar-ı yar
10
Bir cihan kim mesti de
hüş-yarı da hüş-yardır
Bir cihan
kim anda yek-sandır nihan ü aşikar
11
Ruh-ı mutlak nefs-i mutlak
nur-ı mutlak mevcedir Bahr-ı macna pür-sükun emvacı da’im bi-karar
12
Şanma hiçidir vücudun
gül-şen-i feyyazını
Vahdet-i
ezdad ile parlar menar-ı nUr u nar
13
Yok bu gül-şende
celîlü’Pakla da bir mülteca Keşf-i baladan dü-bala da olan sükkanı var
14
Masdar-ı nUr-ı hakikat
mecmac-ı bi-reng-i halk Varlığın sermaye-i esrarı ondan vaye-dar
15
Yok lisanın cakl
ü fikrin kudreti tebyin içün Olsa olsa sanihatındır delil-i çeşme sar
16
Müsteva-yı carş
ü ferşe gizlenen nUr-ı cazîm İncila-gah-ı cihana şuleler eyler nisar
17
Evveliyyet ictibarî
vasf-ı lağvi mebde’in
Âhiriyyet
vasfı da bi-şübhe vasf-ı ıztırar
18
Kam-karan-ı hakikat ebkem-i
cirfan olur
Feyz-i
akdes zevkini izaha yoktur iktidar
19
Çünki Mecdi yok beyanın
çaresi eyle sükut
Görmemiştir
böyle bir calem nigah-ı ibtisar
16 Nisan 1936, Bayezîd-Nur Sokağı
-18-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
1
Haclede yar ile her şeb
gülerim ta-be-seher583
Gündüzüm de benim eyler bu meserretle güzer
2
Ne ğarabet ki bir olduk
ikimiz sevdada
Şimdi bir rUh olarak bende fürUzan dilber
3
Şirk idi başka nedir şekl-i
mahabette vişal
Eyledim ben oradan carş-ı macalîye sefer
4
Ne emel var ne elem var ne
de sevda-yı dîger
Şahne-i kevn ü mekan dîdeme handan yer yer
5
Geçti buhranlı demim bitti
o feryad-ı medîd
Nar-ı nUrum yakarak kalmadı ateşten eser
6
Cümle zerratımı bir öyle
tarab kapladı kim
Kudretim yok onu teşrîhe benim zerre kadar
7
Baczı ah eylerim
amma bu şada-yı dilber
Kesret-i neşve ile cuş-ı meserretle çıkar
8
Sa’ik-i kahir-i feyyaz-ı
ezeldir amil
Hilkati türlü tecellisine etmiş mazhar
9
Fıtratın sırrını tetkik
edemez ‘akl-ı kaşir
Hayretin mevceleri cUşiş-i efkarı başar
10
‘Akif’in kilkini tahsin
ederim şacirdir
Sözü az söylese de her sözü rengin söyler
11
RUh-ı Vasıf beni alkışladı
Mecdi ben de
Beyt-i atisini güftarıma ettim ziver
12
“Hakk’a tefviz-i umUr et ne
elem çek ne keder
Gam u şadi-i felek böyle gelir böyle geçer”
7
Nisan 1938, Bayezid-NUr
Şokağı
-19-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Nazire
cAlî Haydar Beg’in Gazeline
1
Bakanlar kaddine
reşk-aver-i kadd-i şanev-ber der584
Çıramın seyr edenler nev-nihal-i naz-perver der
2
Görenler vech-i zîba-yı
cihan-pîranı ey canan
Şaşup ya mah-ı calem-tab ya mihr-i münevver der
3
Senin vaşf-ı müjende
muhtelif cuşşakın akvali
Kimi bir nize-i hunin kimi hun-rîz-i hançer der
4
O zülf-i tar u marın müşke
benzetmez idim amma
Ne çare fenn-i nazmın kamilanı zülfe canber der
5
Kime baksan alırsın canını
andan içün Mecdî
Gönül razı değil amma yine şuh-ı sitem-ker der
-20-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
1
Bedîca-i ezelî caşk
içün hüveydadır585
Hayata zevk-i hayatı veren bu sevdadır
2
Budur tekevvüne badi budur
medar-ı vücud
Cihan bu caşk ile şubh-ı ezelde peydadır
3
Ne maddeye tabic
ne kuvvetin eseri
Zuhuru ‘aşk-ı kadimin bütün bu eşyadır
4
Bu sırrı senden alıp
söyledim sana ben
Bu söz cemaline raeic kemal-i macnadır
5
Kapında emre müheyya
cemal-i tabanım
Bedayicim sana karşı kapında leyladır
6
Seninle bende tecelli-i
rUh-ı vahidden
Sözüm cihanı tefekkürde şavt-ı aladır
7
Bu sırrı keşf ile bildim ki
cümle cihan VücUd-ı vahid olup rUh aşka me’vadır
8
Ne rütbe yazsa kalem ‘aşk
içün sena-yı tavil O rütbe vaşf-ı celil ü bedîca ahradır
9
Cemal-i nUr-ı güher nUr-ı
pak-i ‘ismettir
Bedi‘adır bu güher şan-ı hüsn-i simadır
10
Nigah-ı kudretinin ‘aşkı
dide-i dilde
Şafa-yı ‘aşk ile kalbim benim muşaffadır
11
Kelam-ı mu‘ceze remzin
şarahatin yoludur
Dilim benim o kelam-ı belîğa mecradır
12
Kemal-i hüsnümü tavşif
edince kilk-i beliğ
Benim degil o sühanlar seninle peydadır
13
Yanaklarımdaki gül-gün
cemal-i rahşanım
Cihan-ı hüsn-i bedîca bedica-pîradır
14
Dudak degil iki
gül-pembedir benim dehenim
Sözüm çıkınca bu gülden düşün ne zibadır
15
Benim nigah-ı mestimi her
kim görürse bir kerre
Bütün hayatı onun nar u nür-ı sevdadır
16
Görülmemiş kerem-i Hakk’a
mazhariyetten
Bedkalarla cemalim benim mücelladır
17
Öperse var yeri zülfüm
senin ayaklarını
Bu hak-i rüye bu büse ne lütf-i yektadır
18
Muhabbetindir eden kalbi
cilve-gah-ı sürür
Muhabbetinle gönül bağı neşve-efzadır
19
Vücûdumun bütün eczası
rühunun şereri
Seninle vahdete raeic olan bu macnadır
20
Füruğ-ı şems-i muhabbet bu
vahdetin eseri
Bunun delili derUnumda nar-ı beyzadır
21
Bu mah-ı kalb ile Mecdi’ye
peyk-i sevdayım
Cihanda zevk-i hayatım benim bu sevdadır
9 Teşrin-i Sani 1939, Bayezid-NUr Şokağı
-21-
Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ıl
ün
Gazel
1
‘Âdetim bezm-i ezelden
halet-i mestanedir[517]
Ser-hoşem me’va-yı haşım kUşe-i meyhanedir
2
Dil temaşa-yı hikemle
bağlayıp tavr-ı ‘acib
‘Âkili bi-dar eden sirette bir divanedir
3
Müntabı‘ her zerresinde
nakş-ı zer-rin-i kemal
‘Âlem-i imkan eger-çi şUreta viranedir
4
Meş‘al-i kudret ziyası
çevresinde devr eder
Mah u hurşid ü kevakib şanki bir pervanedir
5
Zevk-i da’im isteyip
niran-ı ‘aşka durma yan
Bir deni dünya içün bu ettiğin perva nedir
MK, 23b
6
Nar-ı hicran ser-te-ser
yakdı vücüd iklimini
Mest-i nazım galiba kaşdın feda-yı canedir
7
Vaşlına canlar feda olsun a
sultanım senin
Taht-gah et gönlümü gönlüm güzel kaşanedir
8
Mest-i ‘aşk olmuş gönül
Mecdi dem-a-dem ah eder
‘Âşık-ı bezm-i elestim ‘adetim mestanedir
1319, Konya
-22-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
1
Gözüm sevda-feza bir dide-i
sevdada kalmıştır587
Hayalim reng-i ruh-sar-ı cemal-arada kalmıştır
2
Bizim canan ile peymanımız
leyl-i muhabbette
Ser-a-pa sırr olan bahs-i vefa-pirada kalmıştır
3
Benim her cüzM ferdimde
onun her cüz’-i ferdinde
Yanan
âteşle cismim ateşin deryada kalmıştır
4
Bilir her kim görürse rü-yı
âlinden gece cânân
Benim
ravzamdaki cünbüş-geh-i şahbâda kalmıştır
5
Cihan bağında yoktur rühu
câzib başka bir revnak O ancak rü-yı dilberle gül-i racnâda
kalmıştır
6
Mekân tutmaz gezer bak
şimdi de kalb-i hevâ-hahım
Diyâr-ı
gülde bezm-i bülbül-i şeydâda kalmıştır
7
Cihân harbi olur zannetme
zirâ her kesin akir
Güzeller caşk
u sevdâsındaki ğavğâda kalmıştır
8
Eşer yok lafz u macnâda
feşâhatten belâğatten
Bugün
hüsn-i beyân elfâz-ı bî-macnâda kalmıştır
9
Doğunca şems-i hak burc-ı
dilde eski hulyâlar Taşavvurlar tefekkürler kuru dacvâda kalmıştır[518]
10
Hakâyıktan dem urmak
herkese âsân değil Mecdi
O kudret
şimdi birkaç muhterem simâda kalmıştır
27 Haziran 1939,
Bayezid-Nur Şokağı
-23-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Sivas’ta NUr cAlî Baba Evladından Fazlullah’ın Bir Gazeline
Leyla Lisanından Nazire
1
Cemalimden ziya-efşan olan
hurşid-i enverdir589
Bu hurşid-i ezeldir her ebedde şucle-güsterdir
2
Tecelli eyledi vechinde
hakkın pertev-i kudsu
Gören ruhsarımı macdUm olan mevcUd-ı kemterdir
3
Bu bir nUr-ı hakikattir
hicab-ı nUr ile mestUr
O nUru görse kalbin nUru der Allahu ekberdir
4
Benim leylalığım bir ism-i
şahşi-i mecazidir
Tacayyünden geçince rUh-ı leyla cayn-ı gevherdir
5
Benim zülfümdedir
“Ve’l-leyl”i sırrı şucle-i evşaf
Benim vechimdeki nUr ayeti remz-i muharrerdir
6
Bırak şahşiyyeti vazgeç
tekevvünden tacayyünden
cAdem evcindeki varlık kemale feyz-i digerdir
7
O varlıkta tacaddüdler
tenevvünler olur yek-san
Koyup elfaz ü macnayı ara balası ber-terdir
8
Hakikat sırrı bir sırr-ı
hüveyda-yı mucazzamdır
O sır kamillerin kalbindedir sırr-ı münevverdir
9
Görüp erbab-ı fazlı
bi-sühan söz söyle ey Mecdi
Bu vadide süküt-ı carifan nutk-ı müzehherdir
12
Teşrin-i Evvel 1939,
Bayezid-Nür Şokağı
-24-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
Gazel
1
Bezm-i vuşlat neşvesiyle
elde şahba nürdur[519]
Zevk-i cüş-a-cüş ile gönlüm ser-a-pa nürdur
2
Feyz alır rühum revan
oldukça rah-ı ‘aşkına
Kıble-gah-ı şu‘le-darım bir mu‘alla nürdur
MK, 28a
3
Hüsnünü tavşife yarin
yokdur imkan-ı beyan
Kalıb-ı elfaza şığmakdan müberra nürdur
4
Sinemi Sina gibi hem-reng-i
lahut eyleyen
Nâr-ı
hayret-sUz-ı ‘aşkımdan hüveyda nUrdur
5
Zib-i gül-şen ta‘me-i ğâret
olur şarşarlara
Bâğ-ı
kalbin revnakı her dem mutarrâ nUrdur
6
Şeb-çerâğ-ı feyz-i ‘aşkın
perteviyle bak ki hep İncila-sâz-ı başirettir ser-â-pâ nUrdur
7
Tavr-ı ‘âlem jeng-dâr-ı
mihnet etmez sinemi
Zevk-i dâhimle gönül Mecdi muşaffâ nUrdur
19 Şevvâl 1322, Konya
-25-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Kaviler şanma şahn-ı ‘âleme
bi-dâda gelmiştir591
Neler vardır cihân hayrâtını bünyâda gelmiştir
2
Beşer şerden değil hâli
deyip beyhUde ta‘n etme
Kerem-kârânı vardır halk içün imdâda gelmiştir
3
Güler gül-zâr-ı kalbinde
meserret hayli insânın
Cihâna her gelen zanneyleme feryâda gelmiştir
591 |
A 14a |
Ne
‘ali tali‘-i mescuda makrunum ki cananım
Vişâl-i cavidanıyla mübaret bada gelmiştir
Cemal-i vech-i dil-darın tenezzüh-gahı kalbimdir
O nüzhet-gahına tenvir-i Sacd-abad’a
gelmiştir
Zeka meftunuyum canan odur vicdana ‘irfana
Lisanımla benim asarını inşada gelmiştir
Zeka bir nUr-ı kudsidir müvellittir füyUzatı
Zeka erbabı halk-ı ‘alemi irşada gelmiştir
Zekadandır bu ‘umran-ı bedi‘i fenn ü ‘irfanın
Zeka feyz-i refahı rahatı icada gelmiştir
Zeka her kudret-i fıtriyyenin fevkında hakimdir
O hükm-i satı‘-ı feyyazını irada gelmiştir
Zeka zatındaki envarı neşre iştiyakından
FürUğuyla cihan fanusunu ikada gelmiştir
Mekan-ı ‘izzeti bulmak içün gerdUnu devretmiş
Nihayet cizz ü devlet nur-ı isticdada gelmiştir
12
Sacadet feyz ü
devlet şanki bir şakird-i ihsandır
Tehalükle
zeka namındaki üstada gelmiştir
13
Zekavetten naşibi olmayan
avare her gafil
Bu
hayret-haneye hayret ile üftada gelmiştir
14
Temeddün ‘aleminde her ne
varsa gördügün asar
Zeka
onlarla kadr ü şanını işhada gelmiştir
15
Bu yıllarda fakat nUr-ı
zeka sönmüş müdür bilmem Bütün asar-ı zacret her dil-i azada gelmiştir
A15a
16
Tasallut nevbeti rUy-ı
zemine fart-ı şiddetle
O buhran
namı altında çıkan cellada gelmiştir
17
Düşündüm müflisini çok o
rütbe bahr-ı buhranda
Ne kayd-ı
zabt u tahrire ne de ta‘dada gelmiştir
18
Cihan tarihine baktım
‘umumi böyle bir afet
Ne devr-i
dUr-ı maziye ne de ecdada gelmiştir
19
Bu kaht-ı iktişadi altı
yıldır caleme sari
Mazarratı bunun hem şada hem na-şada gelmiştir
20
Zekavet çare-cü olmakta
fakra bi-nevalıkla
Şaşırmış Caciz olmuş dehr-i dündan dada gelmiştir
21
Fakat fikrimce bitmiştir bu
buhran zâ’il olmuştur
Hûda'nın lütf u ihsanı bize imdada gelmiştir
22
Muvakkattır cihanın cümle
hali ber-devam olmaz
Bu söz ilham u iclam-ı Hüda'la yada gelmiştir[536]
23
Yine gül-zar olur herbir
fakirin kalbi nicmetle
Denir devran yine burc-ı şafa-mu‘tada gelmiştir
24
Olup ser-şar-ı eltaf-ı
ilahi hame ey Mecdi
Riyaz-ı
huld-i ‘irfana mübaret bada gelmiştir
7 Temmüz 1933
-26-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Gazel
1
Eden ‘aşkı füzün-ter nar-ı
cevlan-girim olmuştur[537]
Çoğaldıkça muhabbet ba‘is-i tenvirim olmuştur
2
Bu nur-ı ‘aşkı sinem
şahnesinde eyleyen iş‘al Habib-i haşş-ı Mevla’ya olan tevkirim olmuştur
MK, 31a
3
Benim her lahza ‘aşkımdan
hurUş u cUş eden feryad
IJüda’ya karşı bir avaze-i tekbirim olmuştur
4
Sirişk-i ale müstağrak olan
hal-i perişana
Sebep
‘aşkımla feryadımdaki te’sirim olmuştur
5
Fiğan-ı halk-ı ‘alem hep
benimdir çünkü efğanım Cihana kuvve-i berkiyye-i tezkirim olmuştur
6
Cihanı tutsa feyzim çok
mudur müzdad olup bir gün Cenab-ı Baz-ı Eşheb dest-girim pirim olmuştur593
[538]
7
Jüda’dan hüsn-i tevfik
isterim rahımda ey Mecdi IJüdâ’nın zikri nUr-ı kalb-i cevlan-girim olmuştur
23 Mart 1321, Konya
-27
Mefa ‘Uün/Mefâ ‘Uün/Mefâ ‘Uün/Mefâ ‘il ün
1
Macalî ziver-i
aşar-ı revnak-darın olmuşdur[539]
Mahasin berk urup her yüzdeki envarın olmuşdur
2
Çıkan her zerreden avaze-i
Allahu ekberdir
Cihanlar pür-hurüş-ı sübhatü’l-ezkarın olmuşdur[540]
3
Füyüzat-ı dü kevni caleme
ifham eden mürşid
Hurüşan-ı halaya Ahmed-i Muhtarın olmuşdur[541]
MK, 68a
4
Habib-i akdesin bir öyle
şems-i marifettir kim
Anın her zerresi bir meşcal-i esrarın olmuşdur[542]
5
Tahammül eylemem bir lahza
dür olsam cemalinden Benim her cüzM ferdim caşık-ı didarın olmuşdur[543]
6
Senin bahr-ı muhit-i
kudretin her dem hurüşandır
Anın emvacı na-mahdüd olan aşarın olmuşdur[544]
7
Muhabbetdir dil-i Mecdi’yi
tenvir eyleyen hurşid
Büyük devlet
o lutfu bendene işarın olmuşdur
1
Nisan 13 3 8[545]
-28-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Gazel
1
Mahasin berk urup her
ateşin ruh-sare düşmüşdür[546]
Fürüğ-ı nür-ı kudsidir tecelli-zare düşmüşdür
2
Yanar elbette şahn-ı
sinesinde ateş-i sevda
Nigahımdan çıkan bir şucle kalb-i yare düşmüşdür
3
Sezadır olsa feryadında
şabit bülbül-i gam-har
Tecelli-gah-ı hikmetden naşibi nare düşmüşdür
4
Cemal ü hüsnünün mevcüd
iken binlerce müştakı
Gül-i racna gidip bezm-i harab-ı hare düşmüşdür[547]
5
Beyanatım olur elbette
böyle reng reng ezhar
Jayal-i vech-i dilber gül-şen-i efkare düşmüşdür
6
Temevvüc-gah-ı vahdet
mevce-hiz oldukca tekvine
Telatumdan huruşan ğulğule aşare düşmüşdür[548]
7
Bedayi‘-hane-i kudretde
nUrun inficarından
Şu culvî kehkeşanlar künbed-i devvare dönmüşdür[549]
8
Ezel bezminde taksim-i
ilahi muktezasınca
Jüda ‘aşkıyla yanmak zümre-i ahyare düşmüşdür
MK, 66b
9
DerUnumda tecelli eyleyen
elvanı envarın
Tecessüm eyleyip karşımdaki ezhare düşmüşdür[550]
10
İlahidir gönülde berk uran
nUr-ı hakikatdir
Bunu zannetme
Mecdi şive-i güftare düşmüşdür
28 KanUn-ı Evvel 1337,
Bayezid-İstanbUl
-29-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
Hazan
1
‘Adem-abada gitmiş gülleri
gül-zar-ı hüzn-aver[551]
Letafet-bahş
olan yerler kesilmiş dar-ı hüzn-aver
2
Cihanı bir ‘umumî ye’s ü
matem etmiş istila
Nümayan
cümle-i mevcUdda asar-ı hüzn-aver
3
Cebîn bir hak-i zillet
bergler pa-mal-i ber-badî
Temaşa
eyledikçe ‘arz eder efkar-ı hüzn-aver
4
Semayı ebr-i gam ‘arzı
sükunet kaplamış amma SükUnet içre var bir ah-ı ateş-bar-ı hüzn-aver[552]
5
Perişan hatırım gerdUn-ı
dUnun inkılabından
Dehanımdan çıkan elbet olur güftar-ı hüzn-aver
14 KanUn-ı Evvel 130 5[553],
Balıkesir
-30-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Gazel
1
Baharı gör hazana bak düşün
ne inkılabdır[554]
Cihan fena
cihanıdır netîcesi harabdır
2
“Bu karban-seray-ı ka’inata
her gelen gider”
Me’âl -i
zî-hayat hep şu gördügün turabdır
3
Tekellüfat-ı sim u zer,
mezahim-i beni beşer
Bütün şafa bütün keder ‘azab u ıztırabdır
4
Netice-bin-i cömr
olup düşün şahâ’il-i hayat
Nigah-ı ibtişar içün ‘azim bir kitabdır
5
Bu masivayı hiçe şay ğumüma
dalma Mecdiya
Cihan fena cihanıdır neticesi harabdır
19 Nisan 1318, Şamsün
-31-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
1
IJüda nür-ı melahetle seni
bir afet etmiştir[555]
Beni ‘aşk-ı ilahi şucle-dar-ı hayret etmiştir
2
İzafat u nesepten irtibatı
kat‘ eden rühum
Fürüğ-ı kalbimi sırr-ı beliğ-i vuşlat etmiştir
3
Ne vuşlattır bu vuşlat kim
cihanı canı cananı
Ser-a-pa cayn-ı nür u nür-ı cayn-ı vahdet
etmiştir
4
Zaman rabteylemiştir
kuvveti bazü-yı ‘irfana
Cihan her devleti merhün-ı sa‘y ü ğayret etmiştir
5
Cefayı ‘işveyi canan-ı
nazan sevdigindendir
Vişalin zevkini mahşul-i eşk-i firkat etmiştir
6
IJİ'ıda ezdadı hem-aheng
edip feyz-i nev-a-nevle
Ser-a-ser kahnatı cilve-gah-ı kudret etmiştir
7
Değişmiştir zaman şakirdini
tanzir eder üstad
Bu destur-ı nevin Mecdi’yi peyk-i ‘iffet etmiştir
8
Bedi‘i bir nigarın hüsnüdür
piraye şi‘rinde
O hüsnün
şu‘lesi Mecdi’ye bahş-ı şöhret etmiştir
1
Ağustos 1934[556]
-32-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Harim-i yardan dur olmamak
‘ulvi kararımdır[557]
Bu lahuti kararım maye-i rifat-medarımdır
2
Dilimde bülbül-asa meyl-i
gül-şen derdini tutmam
Tecella neşvesi her dem benim feyz-i baharımdır
3
Füruğ-ı yardan her zerrede
meşhud olur bir nur
Tecelli-zar-ı calem şucle-gah-ı gül-cizarımdır
4
Gözüm pür-nurdur bir sürme
çekdi çeşmime mürşid
Bu hayret rahının asarıdır zerrin ğubarımdır
5
Habib-i Kibriya’nın nUr-ı caşkı
şeb-çerağımdır
Cihan-ı dil benim Mecdi cihan-ı şucle-darımdır
Konya
-33-
Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ il ün
Gazel
1
Dilberim taht-ı cemalin
hüsrev-i zi-şanıdır[558]
Her gören envar-ı hüsn ü anının hayranıdır
2
Secde eyler nurunu gördükçe
mah-ı asuman
Her güneş pervane-i ruhsar-ı nUr-efşanıdır
3
Perde-dar-ı babıdır
seyyaresiyle her felek
Kehkeşanlar ferş-i rUy-i südde-i eyvanıdır
4
Ser-geran-ı tılcat-ı
kudsiyyesi kerrUbiyan
Tabiş-i didarının lahUtiyan sekranıdır
5
Haklıyım her lahzada bin
kerre feryad eylesem
Cismimin her zerresi bir ‘aşık-ı cuşanıdır
6
Dil tecelli-hane-i envar-ı
reng-a-rengdir
‘Aşkıdır tenvir eden kalbim anın tabanıdır
7
Başka bir fikr ü emel yok
‘aşık-ı şadık içün
Makşad-ı akşası ancak ‘aşıkın cananıdır
8
(La) demek cananına ca’iz
degil bir can içün
Cism anındır can anın ferman anın fermanıdır
9
‘Âşık-ı envar-ı Hakk’ım ben
mecazi söylemem
Taht-gah-ı
kalbimin Mecdi IJüdâ sultanıdır
10
Şafer 1336, 24 November
1917, İskenderiye
-34-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
Gazel
1
Bin lü’lü’-i şeh-vâre degen
eşk-i terimdir[559]
Sinemdeki
sevdâ-yı IJüdâ şâh-eserimdir[560]
2
Gel nezdime ey yar-ı
şegaf-dar-ı IJüda cu
Mişbahı yakan sinede ati şererimdir[561]
3
Ben şems-i vücudum doğarım
haver-i dilde
Dilden dile her şucle benim şuclelerimdir
4
Damanını öpmüşdü dilim bir
dil-i nUrun
Ârayiş-i bahşayişi feyz-i nazarımdır
5
MeknUn duruyor sırrı anın
künc-i dilimde
Gencine-i dil mecmac-ı dürr ü güherimdir
6
Her dem öperim hak-i der-i
al-i cabayı
Hubb-ı Nebevi nUr-ı dilim tac-ı serimdir
MK, 72a
7
Kandil-i ilahi gibi
mihrab-ı cihana
Mecdi aşılan
şems-i cihan-ı digerimdir[562]
9
Subat 1341,
İstanbUl-Bayezid
-35-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1 Fena tev’em
gelir feyz-i bekaya bir tenahidir[563]
Tenahi la-tenahi her birer şe’n-i ilahidir
2
Tacayyün la-tacayyün
sırr-ı kudsi cevf-i vahdette
Celal-asa
cemal-i mutlakın bir cilve-gahidir
3
Bürüz-ı Hak mucalladır
şıfatın şucle-gahından
Mücella
eyleyen meclayı nürun bir nigahidır
4
Tecalîden
tenezzülden tenezzühden teşebbühten Dem urmak ‘arifin ‘aklınca güya intibahidir619
[564]
5
Nebahet intibahın semt-i
reisinden dü-baladır
Muşaddir
maşdarın elbet mukaddes bir penahidir
6
Ne mümkün sırrı ifşa ehl-i
vahdet yazsa bin dürlü
Bunu yazmak
bu kavmin bence kudsi bir günahidır
MK, 76b
7
Olanlar nür u zulmet
şahnesinde ‘alimü’l-evşaf
Ne rütbe
olsa ak yüzlü bu sırrın rü-siyahidır
8
Zekanın, ‘akl u ‘irfanın
fürüğ-ı i‘tilasından
Tefevvuk-yab
olan zevk-i şühüdu zevk-i şahidir
Bu sırr-ı
müfred-i efrad-ı Hak şığmaz beyanata
Fakat ehl-i
melamet zevk ile Mecdî mübahîdir
27 Mayıs 1932, Bayezîd-İstanbul[565]
-36-
Fe ilatün/Fe
ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
Canana[566]
1
Neşve-i kalb ile her yer
bana bir gülşendir[567]
Dîde şen manzara şen hem-dem-i ruhum şendir
2
Yaşa ey kalbi olan menşeli
lütf u keremin
Yaşa ey nur-ı mukaddes bu ziya şendendir
3
Eyledin sinemi bir gülşen-i
nevvar-ı şafa
Nur-ı caşkın ile ruhum ne kadar ruşendir
4
Çeşm-i sehhar ile her kalbi
edersin teshir
Fenn-i te’sir-i nigahın ne mukaddes fendir
5
Naşıl olmaz sana pervane
dil-i müştakım
Şems-i vechin bana her lahza ziya-efkendir
6
Ateş-i ‘aşkına yansın
dilerim Mevla’dan
Hüsn-i ruhsarına her kim ki senin düşmendir
7
Ehl-i dil feyz-i kemalatı
hakikatte arar
Kalb-i Mecdi
o ziya ‘alemine rev-zendir[568]
Bayezîd-Şoğanağa
Mahallesi, 19 Mayıs 193 3[569]
-37-
Müfte ilün/Fâilün/Müfte cilün/Fâcilün
1
Ser-nüvişt-i ezeli ‘âkili
hayran eyler[570]
Birine neşve verip digeri giryân eyler
2
Gülü ârâyiş eder gülşeni
pür-nür-ı şafâ
Ateş-i derd ile her bülbülü nâlân eyler
3
Ebedi nür-ı nübüvvetle
şeref vermek içün
Yûsuf’un mekteb-i ‘âlisini zindan eyler
4
Kimine giydirerek köhne
‘abâ-yı fakrı
Kimini servet
ile ğarka-i ihsân eyler
5
Birini rind-i cihan vakıf-ı
‘irfan ederek
Diğerin
ğılzet ile zahidi de nadan eyler[571]
6
Kimisi fart-ı zekavet ile
Âşaf şayılır
Kimini
cümle cihan-ı halka sultan eyler
7
Kederin ‘akıbeti neşve-i
bî-ğayet olur
Girye-riz-i
elemi şevk ile handan eyler
8
Lütfunun ğayeti yok kahrına
yokdur payan
Bu olan
işleri hep Jalık-ı devran eyler
9
Kim bilir perde-i esrarını
istikbalin
Hadisatıyla
o esrarı nümayan eyler
10
İhtira‘at ile mağribde
toğar şems-i ‘ulum Avrupa ‘alemini meşrik-i ‘irfan eyler[572]
MK, 50a
11
Maşrık-ı ‘akl u hüner olmuş
iken şark-ı kadîm Şimdi ol kıt‘ayı bir kuşe-i viran eyler
12
cGıbta-bahşa-yı
İrem eyleyerek bir ciheti
Nice macmüreyi
de hak ile yeksan eyler
13
Ca-nişin-i şeref-i cizz
ü refah olmuş iken Rumeli halkını en şonra perişan eyler
14
Üç buçuk düşmen-i bed-huyu
muzaffer ederek Koca bir sultanın tahtını lerzan eyler
15
Satvet ü kahr ile meşhur-ı
cihan ordumuzu
Bir iki
gülle-i düşmenle hirasan eyler
16
Viyana burcuna fer vermiş
iken bayrağımız Şimdi ol bayrağı amade-i hüsran eyler
17
Orduyu böyle Selanik’de
silah atmayarak Hedef-i hande eder suhre-i Yunan eyler
18
Nazar-ı merhametin
düşmeyecek mi ya Rab
Jak-i
zilletteki eytama ki efğan eyler
19
cArşı pür-lerziş
eder ah-ı hazin-i cişmet
Öyle bir ah
ki namusuna nisvan eyler[573]
20
cAşr-ı asar-ı
temeddün denilirdi caşra
Ne içün sözlerini Avrupa nisyan eyler
21
Medeniyyet denilen dilber-i
fettan bir gün
Bütün ‘üsmanlıları keyfine kurban eyler
MK, 50b
22
Müntebih olmadı hala yine
millet acırım
Her ne eylerse bize bizdeki cudvan eyler
23
Dahili böyle ‘adavet olacak
mı da’im
Halimiz dostu degil düşmeni giryan eyler
24
Acı Allahım acı haline
‘üsmanlıların
Bu gidiş
yoksa bizi hak ile yeksan eyler
-38-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Semavi hüsnünü nurum
zeminde gül-sitan söyler630
Güzer-gahındaki
nuru semada kehkeşan söyler
2
Cemalin öyle tezyin
eylemiştir dest-i kudret kim
Nazîrin yok diye her yerde hüban-ı zaman söyler
3
Gülün etvarına hayret gelir
ıTıyıın göründükçe
Bu parlak müddecayı her çiçekten zeban söyler[574]
4
Mahasinde vefa yoktur sözü
bühtan-ı fahiştir
Bunu canım degil canan yüzünden hüsn ü an söyler
5
Gülün esrarını her bülbüle
faş eylemek olmaz
Bu sırrı bağ-ban erbab-ı caşka pek nihan söyler
6
IJüda babında hayranım ne
canım ben ne cananım
Cihanın zevkini gönlümdeki nür-ı cihan söyler
7
Ne medhe ihtiyacım var ne
zemden müctenib tabcım
Fakat müşkül budur bî-hüde-gülar çok yalan söyler
8
Beşer şer gördü fenlerden
macalî muntafî oldu
Yok olsun ihtirastın lisan-ı keşfi kan söyler
9
Kabahat şer içün mebde1
olan eşrara Siddir
Bunu telcîn eder tarih-i calem an-be-an söyler
10
Düşün dikkat ile her
yazdığım güftarımı Mecdi
IJüda tevfikidir hamem benim rühu’l-beyan söyler
14 Şubat 1940, Bayezid
-39-
Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ il ün
1
Kim ki eltaf-ı Çüda’dan
na’il-i ihsan olur632
Mekteb-i ‘ilimde her müşkil ana asan olur
2
Zerre düşse ‘ilm-i
Mevla’dan eger bir kemtere
Kalbinin her zerresi bir meş‘al-i ‘irfan olur
3
Feyz erince şir-har-ı ‘ilme
nevzad olsa da
Hazret-i ‘Isa gibi kehvarede güyan olur
4
Lutf-ı Hak’dır ba‘is-i
te’yîd olan insana hep
Merd-i ümmi lutf erince ‘alim-i zi-şan olur
5
Nür-ı ma‘na sözlerinden
berk uran bir şa‘irin
Sözleri mahsüd-ı fikriyyün-ı kahtan olur
6
Dest-i kudret şahne şahne
gösterip aşarını
Feyz ile
piraye-bahş-ı calem-i imkan olur
7
Bak baharın tabiş-i
ezharına envarına
Şevk ile
her zerre bir arayiş-i bostan olur
8
Ebr-i Nisana fazilettir macarif-perveran
Feyz ile
piraye-bahş-ı gülşen-i ezman olur
OE2 5a
9
Yok hünerden başka bir
sevda-yı şervet sinede Gerçi halkın arzusu şervet ü saman olur
10
Nefsine muğrik olup haddi
tecavüz eyleyen Eşkiya-yı fıtratın meksebi husran olur[575]
11
Sırr-ı tesbih-i cemadı fehm
eden ‘ariflerin
Duyduğu her
nağme bir avaze-i sübhan olur
12
Merd-i kamil olmağa layık
olan her talibin Cebhesinde lem‘a-i nur-ı zeka taban olur
13
Saltanat aşarıdır Hak’dan
bütün gördüklerin
Gerçi zahirde kimi bende kimi sultan olur
14
Lutf-ı Hak yaver olursa en
kemine ademe
Feyz ile Mecdi gibi ser-defter-i ikrar olur
-40-
Fe ilatün/Fe
ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
Gazel
1
Katreler dalgalanır dideme
derya görünür[576]
Zerreler şıı'lelenip şems-i mücella görünür
2
Parlayıp kisve-i elfaz-ı
kesafetteki nür
Bu mezahir bana baştan başa macna görünür
3
Nür-ı vahiddeki feyz-i
ezelin cüşundan
Türlü elvan ile bin türlü meraya görünür
4
Kudretin mevcesidir kevn-i
kesif ile latif
Levh-i dilde biri dünya biri cukba görünür
5
Şüret-i sırr-ı vücüdu
düşününce carif
Çeşmine adem olan nüsha-i kübra görünür
6
Görülenle görenin sırrını
tevhid eyle
Bu mucammâ sana her sırr ile peyda görünür
7
Sinesi nur-ı melâmetle
müzeyyen olanın
Zahir ü bâtını bâtında müheyya görünür
8
Zâtını çeşm-i başiret bile
riı’yet edemez
Şekl-i evşâfı fakat çeşme hüveydâ görünür
9
Bu hakikatle münevver ise cirfân
Mecdi
Lütf-ı Mevlâ ile didâr-ı mucallâ görünür
Teşrin-i Sâni 1933
-41-
Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ il ün
Gazel
1
Cism-i âteş-nâk içünde
nâr-ı sevdâ gark-ı nur[577]
Nur-ı mahzım sen beni etdin ser-â-pâ gark-ı nur
2
Pertev-i vechin gönül
âyinesinden caks edip
Gark-ı nur câlem gözümde zir u bâlâ gark-ı nur
Haşılım ‘aşkınla benden
her hüveyda gark-ı nur |
-42- |
Mefa ‘Uün/Mefâ
‘Uün/Mefâ ‘Uün/Mefâ ‘il ün |
Müşterek637 |
Mecdi |
‘Azab-ı firkati
mehcUr-ı bezm-i yar olandan şor638 |
Bu muhrik ateşi
MecnUn gibi gam-har olandan şor |
Ahmed |
Tekabüldür kitab-ı
hubb u ‘aşkın bend-i aşlisi |
Bunun tefsirini bir
‘aşık-ı dil-dar olandan şor |
Mecdi |
Bilinmez sırr-ı
vahdet köhne elfaz-ı taşavvufla |
636 637 638 |
b sözünde: sözünle OE |
Başlık: - OE MK 56b, OE 48 |
Bu sırrı rah-ı Hak’da
mahrem-i esrar olandan şor
4 |
Ahmed |
Nedir ta‘nın şafa-yı kalbden mahrum iken zahid Hakikat neş’esin gel hem-dem-i
ebrar olandan şor |
5 |
Mecdi |
Nedir
sırr-ı vilayet Muştafa’ya feyz-i kurbiyyet Anı aşhab içinde Haydar-ı
Kerrar olandan şor |
6 |
Ahmed |
Hakikatdir tecelli eyleyen ‘aşk-ı ilahiden Bu sırrın zevkini ManşUr olup
ber-dar olandan şor |
7 |
Mecdi |
Bilir mi şahib-i servet olanlar ateş-i fakrı Bu derdi sine-i ‘üryanı beyt-i
nar olandan şor |
8 |
Ahmed |
Şakın zannetme beldenle bilad-ı gurbeti yek-san ‘Azab-ı ıgtırabı sa’ih-i emşar
olandan şor |
9 |
Mecdi |
Selamet sahilinden kimse bilmez hevl-i deryayı Nedir can havfini mihnet-keş-i
ebhar olandan şor |
10 |
Ahmed |
Cihana bahş-ı hayret eyleyen asarını fennin Deniz altında gavvaşat ile
seyyar olandan şor |
MK, 57a |
|
11 Mecdi |
Nedir hürriyyet-i millet yolunda mevti istihkar Varıp Midhat gibi bir server-i
ahrar olandan şor |
12
Ahmed |
Hûda'nın en büyük lütfu cihanda cakl-ı
kamildir Bunun macnasını git
halidü'l-asar olandan şor |
13
Mecdi |
Belagat zevkini efsüsde diller eylemez idrak Onu esrar-dan-ı nükte-i eşcar olandan
şor |
14
Ahmed |
Fününun ihtirastın culuvv-i kadrini ancak Semalarda bugün jeplin ile
tayyar olandan şor |
15
Mecdi |
Naşıldır söylemek oğluyla adem müşterek eşSr Bu lezzetle dili Mecdi gibi
ser-şar olandan şor |
16
Ahmed |
Naşıldır istifade şicr-i hikmet-var-i
validden Anı Ahmed celis-i meclis-i hüşyar olandan şor İskenderiye |
HARFÜ'Z-ZÂ |
-43- Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin |
Gazel
1
Bu har-zara düşen
ıztırabsız yaşamaz[583]
Şeh-i cihan dahi olsa ‘azabsız yaşamaz
2
Beşer o rütbe rakabetle şerre
ma’il kim
Cihanda kimse bugün piç ü tabsız yaşamaz
3
Naşib-i macdelet
ister birer birer akvam
Bu hali şulh-ı cihanın nişabsız yaşamaz
4
Kimin dilinde ziya-paş
olursa isti‘dad
Kemale doğru o dil incizabsız yaşamaz
MK, 64a
5
Kitab-ı calemi
tedkik eden başiret-kar
Dalali terk eder elbet kitabsız yaşamaz
6
Hayat-ı milleti te’min eden
macarifdir
Füyüz-ı bağ-ı cihan afitabsız yaşamaz
7
Fuad-ı caşr-ı
fazilet olan ‘ali tab‘an
Nedim-i bezm-i cihandır cevabsız yaşamaz[584]
8
Olur mu şahnesi hali
rical-i ‘irfandan
Riyaz-ı huld-i edeb ab u tabsız yaşamaz[585]
9
Niçün sükuta mülazım
şefah-ı gül rengin
Bu bezm-i ünste Mecdi hitabsız yaşamaz
19 Şubat 1337,
Bayezid-İstanbül
-44-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Cihan-ı nür-ı macnada
zemin ü asuman olmaz[586]
Mukaddestir o ‘alemde ‘anaşırdan nişan olmaz[587]
2
Devam-ı seyre kadir per’ ü
bal ister o devrane
Bu murğan-ı ilahi sahasında aşiyan olmaz
3
Girenler nakd-i can işar
ederler bab-ı teslime
Erenler bezmine bir başka dürlü armağan olmaz
4
Vücüd-ı mutlakın esrarıdır
mantük-ı ‘irfanım
Hakikatde işaretden celi başka beyan olmaz
5
Meratib seyri elzemdir
sülük-ı rah-ı Mevla’da
Kemale
ermeyen ‘aşık hakiki şaduman olmaz
6
Şadakatle yapış
babü’l-füyuz-ı Gavs-i Geylana
Anın imdad-ı feyz-i manevîsinde güman olmaz
7
Bu er meydanıdır serden
geçerler sırrı vermezler
Vişal
îcabıdır Mecdî bu merkezde lisan olmaz[588]
19 KanUn-ı Evvel 1337
-45-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe
cül ün
1
Ahval-i cefa-pîşe-i ezman
unutulmaz[589]
Âlam-ı cihan geçse de hicran unutulmaz
2
Her zevki unutmaklığa imkân
dahi olsa
Vuşlat denilen zevk-i hurUşân unutulmaz
3
Devrân ne kadar olsa
hatîâtını satir
Tenkîd-i tevarîh ile nokşan unutulmaz
4
cİrfan ile ahlak
ile kıl zatını mümtaz
Evşafı
mükemmel olan insan unutulmaz[590]
5
‘Atf-ı nazar-ı merhamet
eyle zuafaya
Murana Süleyman gibi ihsan unutulmaz
6
Hikmet iledir namını ibka
ise makşad
Lokmanlık eden ‘akil-i devran unutulmaz
7
Te’sir-i lutfuyla eder
dilleri tenvir
Feyz-aver olur şohbet-i rindan unutulmaz
8
Farz eyle unutsam da bütün
halk-ı cihanı
Bir sen gibi ser-defter-i ihvan unutulmaz
9
Mümkündür unutmak bile her
çeşm-i gazalı
‘Âlemde fakat çeşme-i ‘irfan unutulmaz
10
Elbette olur mazhar-ı
eltaf-ı ‘azime
Mecdi gibi
bir ‘abd-i perişan unutulmaz
Bayezid[591], 19 Haziran 1933
-46-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
1
Mur ‘alî-himmet oldukça
Süleyman istemez[592]
Nefsine
sultan olan bir başka sultan istemez
2
Cehl-i mutlak perde
çekmişdir cama-yı kalbine
Kim ki Mevla’dan ledünni ilm ü cirfan istemez
3
Âteş-i fakr u zaruret
hanümanın yaksa da
Merd-i calî dun olan bir kimseden nan istemez
4
Sacyidir mescüd
eden her yerde herbir ademi
Hükm-i calî-i temeddün catıl insan istemez
5
Yeryüzünde macrifet
sultan-ı aczamdır bugün
Mülk-i iclalinde aşla kavm-i na-dan istemez
6
Hükm-i satıc
galibindir naşş-ı katıc kuvvetin
• • <7^ •
• • • •
Bak cidal-i ka’inata başka burhan istemez
7
Bikr-i fikr ister güruh-ı şacîran
Mecdi gibi
Köhne tarz-ı
şicr ile fikr-i perişan istemez
-47-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
1
Bahtın yok ise nicmet-i
dünya ele girmez[593]
Hükmünle senin hikmet-i Mevla ele girmez
2
isterse Jüda katren olur
bahr-i mu‘azzam
Kim der o zaman katrede derya ele girmez
3
Hubb-ı ezeli şuclesi
doğmazsa gönülde
Peymane ile neş’e-i culya ele girmez
4
Meşhüd-ı dü diden dahi
olmuşsa ‘avalim
Zevkin yok ise sırr-ı hüveyda ele girmez
5
Dünya ne imiş anla bu
emvac-ı vücüdu
Yoksa şeref ü devlet-i ‘ukba ele girmez
6
Çeşminden akıtmazsan eger
eşk-i niyazı
Ser-çeşme-i feyyaz-ı muşaffa ele girmez
7
‘Aşk olmaz ise vahdeti
idrak edemezsin
Ey hace bu ğafletle bu ma‘na ele girmez
8
‘Aşk olmaz ise zemzeme-i
kalbine makrün
Dil ahı ile dilber-i ra‘na ele girmez
9
imdada erişmez ise miftah-ı
mu‘alla
Matlubun olan hall-i mu'amma ele girmez
10
Mecdi ne yaman şacir
imiş Mir Nigari
Eşcarı gibi şicr-i mucalla ele girmez
30 EylUl 1934[594]
-48-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Nazire
1
Keman ebruların nazik
cilası artar eksilmez[595]
Bedihidir
ki nev-mahın ziyası artar eksilmez
2
Gözün cellad-ı can mı yoksa
sahir mi nedir bilmem Dem-a-dem cezbe-i caşk-intiması artar eksilmez
MK, 3b
3
FünUn-ı fitneyi ebrulara
çeşmin mi ögretdi
Anın da cişve-i
sevda-fezası artar eksilmez
4
Dedikçe el-aman rahm et
bana ey afet-i devran Bela-perver olan gamzen ezası artar eksilmez
5
Cenab-ı Haydar’a peyrev
olup dem-beste ol Mecdi Gönül yandıkça caşkın ma-cerası artar
eksilmez
HARFÜ’L-KÂF
-49-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
Gazel
1
Dest-i sakiden içip bir
kâse-i ser-şâr-ı caşk[596]
Eyledim matlubum üzre ben bu şeb izhâr-ı caşk
2
Ol kadar cuş-âver oldum ol
mey-i vuşlatla kim
Eyledi her cüz’-i ferdimden zuhur âsâr-ı caşk
3
Âşinâ-yı caşk
olandan şor leddünniyyâtını
cÂlem-i zevkin ne anlar sırrını ağyâr-ı caşk
4
İltimâc-ı
hüsnünü seyr eyledikçe dilberin
Gönlümü kıldım tecelli-hâne-i envâr-ı caşk
5
Fenn-i caşkm bir
yegâne vâkıf-ı esrârıdır
Var mıdır gönlüm gibi Mecdi tecelli-zâr-ı caşk
22 Teşrin-i Evvel 1303,
Balıkesir
HARFÜ’L-KEF
-50-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
1
Şucle şalmış
rüyuna envâr-ı Mevlâ reng reng[597]
Nür-ı kudsiyyet cemâlinden hüveydâ reng reng
2
Mazhar-ı nür-ı nigâhın
olduğum günden beri
Sineden pertev-feşândır nâr-ı sevda reng reng
3
cAşk-ı feyyazın
fürüğundan mehâsin-gâh olup
Şafha şafha gelmiş oldu dilde peydâ reng reng[598]
4
Sinedir Hakk’ın hakiki şucle-gâh-ı
akdesi
Nür-ı Hak’dan olsa da Vâdi-i Sinâ reng reng
5
Reng reng ezhâra düşmüş
şanki nür-ı âfitâb
cAks-i ruhsârınla olmuş nakş-ı dibâ reng
reng
6
Münceli sâyende her
fikrimde bin nür-ı sürür
Rü-nümâdır her sözümden feyz-i aclâ reng
reng
7
Gülşen-i sâhilde nâzınla
hırâm ettikçe sen
Pertev-i rüyundan oldu küh u deryâ reng reng
8
Sineden Mecdi hurüş ettikçe
caşkın şuclesi
Kâ’inât-ı dildedir carş-ı mucallâ reng reng
25 Mart 1927,
Bayezîd-İstânbül
-51-
Mefülü/Mefailün/Fe
‘ûlün
1
Ey nür-ı bedîci
rüz-garın[599]
Ey zinet-i feyzi nev-baharın
2
Gülşenlere ğıbta verdi
hüsnün
Ey gülşen-i hüsnü Kird-gar’ın
Samanını aldın ihtiyarın
4
Tefsirini gel de gör
nigahın
Bak haline kalb-i tar u marın
5
Her lahza gönülde var bir
ateş
Sinemde de olsa gül-cizârın
6
Hicrin gibi vuşlatın da
dil-süz
Yek-neşve fürüğu nür u narın
7
Pür-harika caşk
içün cemalin
Pür-cazibe çeşm-i şucle-darın
Mahrüm-ı likasıyım kararın
Pür-neşve vidad-ı gül-nisarın
10
Feryadımı dinle vaşf-ı
hüsnün
Gülşende naziriyim hezarın
11
Her lahza yanımdasın
fürüzan
Karşımda cemal-i pür-mesarın
12
Dil-şad-ı devamıyım vişalin
Müstagrakı lütf-ı bi-şümarın
Sinemde serir-i iftiharın
Günden güne artsın ictibarın
Pür-nür ola leyl ile neharın
16
Binler yaşa ey fürüg-ı
rahşan
Ey nür-ı bedîci
rüz-garın
15 Eylul
-52-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Nezaketdir senin arayiş-i
etvar u güftarın656
Zebün etdi dil-i avaremi çeşman-ı sehharın
2
Yanıp narınla kalbim nüra
döndü feyz-i ‘aşkından
Heva-yı zülf ile ser-mest-i şadidir giriftarın
3
Hilal ebruların mihrab-ı
kudsiyyet-nişanımdır
Nigahın oldu hadi kıblem oldu şems-i ruh-sarın
4
Zimam-ı ihtiyarım çünki
aldın lütfu ibzal et
Yakışmaz şanına şad etmemek bir sen gibi yarın
5
Hidayet-bahş olup ‘aşk-ı
ilahi kalb-i süzane
Hüma-yı hüsn ile hem-bezm-i vuşlatdır şena-karın
-53-
Mefül ü/Fâ ilâtün/Mefül ü/Fâ ilâtün
1
Envarı dalgalandı gönlümdeki
nigarın657
Gül-güneler göründü renginden nur u narın
2
Bir yari sevdi dil kim
vechindeki cemali
Görmez cuyün-ı cibret hüsnünde bin baharın
3
Çeşmimde nür-ı riı’yet
ondan ‘ibaret oldu
Kalbim olursa çok mu ‘aynı o gül-‘izarın
4
Canım olunca canan canan
olunca canım
Her şeyde hüsn ü anı rahşende oldu yarın
5
Bi-hüde şanma eyler taşvir
hadişatı
Hikmet akar içinden sür‘atle cüy-barın
6
Reng-i takallübatı bin
şekle eyler ifrağ
Dillerde muhteliftir tebşiri rüz-garın
7
Mecdi’de caşkm
amma bir fikr-i sabit oldu
Vardır kararı
onda efkar-ı bi-kararın
-54-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
1
Vakıf-ı esrar-ı sevda
gözlerindir gözlerin[600]
Cilve-gah-ı nur-ı macnâ gözlerindir gözlerin
2
Her bakışda bir hakikat
sırrını tefhim eder
Âşinâ-yı her mu'ammâ gözlerindir gözlerin
3
Nazra-i mest-i vişalinden
buruşan zevkimi
Eyleyen zevk-i mucalla gözlerindir
gözlerin
4
Bir bakışda mürdeye feyz-i
hayatı bahş eder
Hamil-i sırr-ı Mesiha gözlerindir gözlerin[601]
5
Külfet-i elfazı bi-macna
görüp vuşlat içün
Eyleyen sırr-ı hüveyda gözlerindir gözlerin
A8b
6
Hüsnünün yokdur naziri
şübhe yok bunda fakat
Her güzellikden dü-bala gözlerindir gözlerin
7
Makşadın tefhimine hacet mi
var ... içün
Vakıf-ı esrar-ı sevda gözlerindir gözlerin[602]
-55-
Fe ilâtün/Fe ilâtün/Fe ilâtün/Fe il ün
1
Ha’iz olmaz ise bir kıymeti
insan dedigin[603]
Kadri i'la mı eder rütbe vü cunvân dedigin
2
Ne demek ehl-i kemalat u
cahı tezyif
Böyle mi nazik olur şahib-i cirfan dedigin
3
cAkl-ı küll
feyzi ile kamil-i vala-şandır
Zahir-i haline nisbetle perişan dedigin
4
Menfacat hubb-ı
vatan hissine olmaz ğâlib
Bir fazilet ile perverde mi merdan dedigin
5
Bizce macnâsı
ricalin şayılır pek culvî
cÂrızî rütbe midir sence bütün şan dedigin
6
İhtiramatını ref1
eylese millet mesela
Ferd-i cadîye döner pek ulu sultan dediğin[604]
Oldu rencide sözünle dili aşhab-ı dilin
Böyle mi
nükte yapar merd-i sühan-dan dediğin
Tatlı sözle dil-i
aşhabını eyler meclüb cAcaba böyle midir server-i yaran dediğin[605]
Ne içün meşreb-i şübbanı edersin takbih
Pek mi düzgün o senin meslek-i piran dediğin
Millete hidmeti tercih ederiz her emele
Bu faziletle müzeyyen mi veziran dediğin[606]
cAşkı derdiyle başımdan ne belalar geçti
Bize nisbet ile millettir o canan dediğin[607]
Olamaz böyle cebanetle siyasi hidmet
Olmalı
millete bin kerre feda can dedigin
Âteş-i fakr
ile ser-geşte olan millettir
Hep hatiata sebeb olsa da erkan dediğin
14
Hal-i İslam’ı düşünmek bize
bir vacibedir
Na-tamam olmamalı dildeki iman dediğin
15
istikametle ‘adalet
olamazsa hakim
Böyle yek-digeri ifna eder ihvan dediğin
16
Tutanın kalbi desayisle
olursa macyüb
Doğru eşya mı çeker eldeki mizan dediğin
17
Avrüpa fikr-i teğallüble
yürürse tekrar
Yine bir gün yıkacak ‘alemi ‘udvan dediğin
18
Gösterir nazıra her lahzada
bin türlü şi'ıTın
Sinema levhasıdır şanki bu devran dediğin
19
Kimsenin hakkını koymaz
diğerin destinde
‘Âdil-i mutlak olur Jazret-i Yezdan dediğin
A13a
20
Görünür bezm-i siyasetde
bile mekr-i nisa’
Başka bir dahiyedir zümre-i nisvan dedigin
21
Unutulmaz bütün ahvali
rical-i ‘aşrın
Kaydeder her
işi mecmüca-i ezman dediğin
İskenderiye, Şubat 1919[608]
-56-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
1
Vahy-i münzeldir bana
Hak’dan kitabı ‘aşkımın[609]
Feyz-i akdesten nidadır her hitabı ‘aşkımın
2
Bin bedayi‘ revnak-aradır
riyaz-ı sinede
Öyle parlaktır gönülde ab ü tabı ‘aşkımın
3
Muhteşem bir kenz-i
‘izzettir ser-a-pa şahnesi
Başka bir ma‘müredir beyt-i harabı ‘aşkımın
4
Gel de cüş-a-cüşu seyret
sine-i ‘uşşakta
Cüşa geldikçe şadasıyla rebabı ‘aşkımın
5
Keşf-i esrar-ı hakikat
eylemek mümkün müdür
Perde çekmekte ana gül-gün nikabı ‘aşkımın
6
Iztırabımdan da her dem
neşve-yabım neşve-yab
‘Ayn-ı
feyyaz-ı ‘uzübettir ‘azabı ‘aşkımın
7
Bezm-i vuşlatta gönül
ahvalini şordukça yar
Eşk-i çeşmimle ne muhrikdir cevabı ‘aşkımın
8
‘Aşk içün vermem cihanda
kimseye hakk-ı sıı’al
Yarime raci‘ benim ancak hesabı ‘aşkımın
9
‘Akl-ı furkandan hakayık
keşfine ma’il isen
Muhtevidir makşadı Mecdi kitabı ‘aşkımın
29 Teşrin-i Sani 1933
-57-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
1
Mahasinden temessül
eylemişdir cism ile canın[610]
Dil-i danadaki envâra benzer vech-i rahşânın
2
Yaşım akdıkca bezm-i
vuşlatında fart-ı sevdadan
Harim-i gülde giryândır benimle ebri nisanın
3
Heman bir hande-i ihsan
yeter mi ‘aşık-ı zare
Mukaddes ‘ahdinin icabını layık mı nisyanın
4
Degil mi calib-i refet
lisan-ı halimin ahı
Yetişmez mi figanı sevdigim kalb-i perişanın
A11b
5
Habib-i hass-ı kalbim
olduğundan isterim Kudsi
Hüma-yı calem-i
esrar ola mahbub-ı vicdanın
Cağaloğlu, ‘Ağustos 1929
-58-
Fe Cilâtün/Fe
Cilâtün/Fe Cilâtün/Fe ilün
1
İçi her lahza yanar talib-i
didar olanın[611]
Kalbi rahat mı eder ‘aşık-ı dildar olanın[612]
2
Cisminin zerreleri şems-i
hakikat gibidir
Şağaf-ı yar ile her zerresi pür-nar olanın
3
Tur’u da nur-ı ilahisi de
kendinde olur
Sinesi ‘aşk
ile tabiş-geh-i envar olanın[613]
4
Kudsiyandır dolaşan
reisinin etrafında
Lütf-ı
Mevla’ya erip mahrem-i esrar olanın
5
Vech-i pak-i
şerefi Ka‘be-i ‘ulya gibidir ‘Akl-i rahşanı ile kıble-i edvar olanın[614]
6
Vech-i insan gibi bir Kacbe-i
culya var iken
cAklı yokdur Hak içün gökleri devvar olanın
7
Talici yaver
olup kalbi şaçar nur-ı sürür
Ben gibi dilber-i nazanı kerem-kar olanın
8
Mest olur büy-ı kelamımla
gönüller Mecdi
Gül şaçar sözleri her sinesi gül-zar olanın
28 Kanün-ı Evvel 1928,
Cağaloğlu-İstanbül
-59-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
Gazel
1
Cemâl-i rüyuna râcic
cevâbı cananın[615]
Hurüf-ı câliye söyler kitabı cananın
2
Tahavvülat-ı dü calem
naşib-i pakinde
Tecelliyat-ı ilahi nişabı cananın
3
Memat zinde güler tabiş-i
şifahından
Hissiyat-ı mürdeye bacis hitabı cananın
4
Gelir bu nuru temaşaya
kudsiyan-ı Jüda
Füruğa öyle bürünmüş cenabı cananın
5
Şafa-yı kalble feyyaz olan
bedayicden
Naşibe-bahş-ı keremdir muşabı cananın
6
Açar süradik-ı her sırr-ı
gayb-ı meşhudu
Rahik-i cadne müşabih şarabı cananın
7
Düşürdü secde-i iclale
cümle meh-rUyan
Açılsa nUr-ı mülevven nikabı cananın
8
Nedir hurUşa mı gelmiş
zülal-i kudsiyyet
Akar riyazına feyZ-i müzabı cananın
MK, 70b
9
Durur hemişe fürUgunda
mah-ı kudsiler
Ziya-yı şems-i ehadden mi tabı cananın
10
Misal-i revnakı kalb-i
cihandadır Mecdi
HurUf-ı calîye
söyler kitabı cananın[616]
10
Zi’l-hicce 1341, 24 TemmUz
1339, Ankara
-60
MeFulü/Fa latü/MefiFİlü/Fa ilün
1
Ben ‘aşık-ı cemal-i
füruzanınım senin[617]
Pertev şaçan kemaline hayranınım senin[618]
2
Şuşmam nihal-i ‘aşka konup
eylerim figan
Ben candelîb-i zar-ı gülistanınım senin
3
‘Aşkım nigah-ı farkımı cemc
etti hüsnüne
Yandım o hüsne ah perişanınım senin
4
Piş-i culuvv-i
kudrete koydum irademi
Bab-ı rızada çaker-i fermanınım senin
5
Elbet ziyama gıbta eder
şemsi ‘alemin
Olsam da zerre zerre-i rahşanınım senin
6
Baktıkça nUr-ı vahdeti
ta‘lim eder gözün
Herbir nigah-ı lütfuna kurbanınım senin
7
Sensin ziyaya mazhar eden
‘abd-i haşını
Ey neyyir-i cihan meh-i tabanınım senin
8
Cevher akar şular gibi her
lahza sineden
Zer-i navdan-ı Kacbe-i ‘irfanınım senin[619]
9
Kaynar durur içimdeki
nîrân-ı pür-lehib
Derya-yı nar u nur-ı buruşanınım senin
10
Hâ’il degil nikab-ı ruhun
olsa da kesif
Ben şahid-i cemal-i dırahşanınım senin
11
Sensin bu nuru bendene
ihsan eden kerim
Ser-halka-i edib-i debistanınım senin
A37a
12
Mecdi benimle sen de
füruzanım ol benim
Ben ‘aşık-ı
cemal-i füruzanınım senin
12 Mart 1935, Nur Sokağı[620]
-61-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
1
Âhengi yine başladı
sinemdeki ahın[621]
Daldım yine sevdasına ben çeşm-i siyahın
2
Vuşlat ile ettin beni
meftun-ı mehasin
Ey pertevi mahsudu olan şems ile mahın
3
Encüm şaçarım payine sinem
feleğinden
Uğrarsa bana böyle senin her gece rahın
4
Baştan başa müstağrak olur
nUruna ruhum
Ey nUr-ı melahat bana düştükçe nigahın
5
Vechin ne güneştir ne kamer
belki onunla
Berk urmadadır mevceleri nur-ı ilahın
6
Şayet var ise hüsnünü
sevmekte kuşUrum
Affet beni şermendesi etme bu günahın
7
Mecdi’yi halaş etti siyah
bahtın elinden
RUz u şebimin nUru olan çeşm-i siyahın
6
Teşrin-i Evvel 1934,
Bayezid-NUr Sokağı
HARFÜ’L-LÂM
-62-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa
Cîlü/Fe cül ün
1
Gel muntazırım nUruna ey
nUr-ı cihan gel[622]
Ey sevdigim ey nUr-ı dilim geçdi zaman gel
2
Bi-tab-ı eza dide gönül
ateşe düşdü
Ey nur-ı muhabbet yetişir ah u figan gel
A10a
3
Bekletme beni ateş-i
hicranın içinde
Gel hüsnün ile bezmime ver zinet ü şan gel
4
Gel bezm-i vişale beni
dil-şad-ı kerem kıl
Gülşendeki güller gibi kıl feth-i dehan gel
5
Müzdad ederek hüsnünü
ihsanını Mevla
ikbal ile
etsin seni hurşid-i cihan gel[623]
Şubat 1927
HARFÜ’L-MIM
-63-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
1
Gördüm seni bir mâh-ı
dil-ârâ gibi sevdim[624]
Sevdim seni bir câşık-ı şeydâ gibi sevdim
2
Mecnun gibiyim kalb-i
şegaf-dâr ile her ân
Leylâ gibi
gördüm seni Leylâ gibi sevdim
3
Her lahza gönül gülse
revadır seni zira
Gülşende gülen bir gül-i racna gibi sevdim
4
Hakkımda görüp ‘aşkını bir
devlet-i sermed
Her nazranı bir ni‘met-i ‘uzma gibi sevdim
5
Pistan denilen çifte gülün
sinede cünban
Ol çifte gülü menba‘-ı sevda gibi sevdim
6
Vaşlın gibi hicrinde dahi
şevk u şeğafle
Ruhsarını karşımda hüveyda gibi sevdim
A9a
7
Ey duhter-i pakİze demiştin
bana bir gün
Kudsi denilen ‘aşık-ı Mevla gibi sevdim[625]
-64-
Mefûl ü/Mefa ‘ftü/Mefa cİlü/Fe cül ün
1
Sevdim seni ben lütfa
müheyya diye sevdim[626]
Her cilvesi refet ile peyda diye sevdim
2
Gezdim aradım sevmek içün bir gül-i ra‘na
Seçtim seni sevdim gül-i racna diye sevdim
3
Ben rind-i IJİ'ıda'yını
severim hüsn-i bedîci
Sevmek seni bir zevk-i mucalla diye sevdim
4
Sevdama sebeb şanma o
vechindeki bendir
Her ‘uzvunu ben menbac-ı sevda diye sevdim
5
Gülsün dedim amma sana
döndüm bu sözümden
Nurum seni ben nur-ı mücella diye sevdim
6
Zinet ile tavşife ne hacet
seni zira
Her zinete bir zinet-i ‘ulya diye sevdim
7
Bilmem naşıl ifham edeyim
‘aşk-ı derunu
Mecnun gibiyim ben seni Leyla diye sevdim
8
Mecdi bana bir lahza eza
etmedi yarim
Ben yarimi her lütfa müheyya diye sevdim
10 Kanun-ı Evvel 1938
-65-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Gazel
1
Güneş doğmuştu gülşende
ruh-i canana benzettim[627] Baharı hüsn-i
dildar-ı şafa efşana benzettim
2
Çemen revnak-feza gül
pür-şafa bülbül terennüm-saz Bu culvî cünbüşü zevk u şafa-yı cana
benzettim
3
Keman ü ney ile feryad eden
cuşşak-ı Mevla’yı Jatib-i gülşen-i tevhid olan mürğana benzettim
4
O rütbe feyz ü revnak var
baharın reng ü büyunda Jata olmaz desem ben ravza-i rıdvana benzettim
5
Bu cünbüş-gah-ı feyz-a-feyzden
zevk almıyorsun sen Kuşüra bakma zahid ben seni hayvana benzettim
6
Kitab-ı gülşeninden nakş-ı
Hakk’ı eyleyip tedkik Bu ezhar-ı bedîci ayet-i Kıır’ân’a benzettim
7
Bedayic-hane-i
lahütu mürşidden işitdikce
Gülistan-ı
fazilet bir dil-i handana benzettim
8
Terennüm-saz idi bülbül
çemen-zar-ı feşahatde
Onu Mecdi
gibi bir şacîr-i cüşana benzettim
-66-
Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ il ün
1
Nur-ı ‘aşkı leyle-i
hicranda hurşid eyledim686
Fecr-i
şadıklarla zevk-i kalbi tezyid eyledim
2
Vuşlatın envarı açtı bir
cihan-ı i‘tila
İctilâdan
nur alıp ‘irfanı te’yid eyledim
3
Nur-ı canım bildiğimden yok
nihayet lütfuna
Bi-nihaye feyzi nur-ı çeşm-i ümmid eyledim
4
Şu‘le-i şubh-ı ezelden
sinemi tenvir edip İltima‘ımla o sönmez nuru tecdid eyledim
5
Lütfuna medyun-ı şükran
olmamak kabil midir
Ben senin sayende eyyam-ı gamı ‘id eyledim
6
Münceli gördüm bütün
‘alemde nur-ı vahdeti
Böyle bir
iman ile Jallak’ı tevhid eyledim
Ben Nahifi namına
bir name tesvid eyledim
30 Haziran 1936, Bayezîd-Nur Sokağı
-67-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe
cül ün
Bir şuridenin hasb-i hal-i beyanı
1
Yandım o güzel gözlerinin
sihrine yandım687
Sihrin ne bela olduğuna ben de inandım
2
Gördüm seni parkın
kenarından geçiyorken
Nur oldu zemin ben Venüs inmiş yere şandım
3
Etsen de beni vacde-i
vuşlat ile taltif
Bî-hude üzülme diyemem va‘dine kandım
4
Çak olsa tenim ben yine
‘aşkından uşanmam
Lütf eyle deme ‘aşıkına senden uşandım
5
Yandım gece hicranım ile
ateşe düştüm
Duydun mu seni ah ile yandım diye andım
6
Artırma benim derdimi
ahvalimi sorma
Bir dilber-i sevda-zedenin ‘aşkına yandım
7
Dersin bu mecazında hakikat
görünürse
Macnâ-yı şahihi ile Mecdi’ye inandım
3
Kanün-ı Sani 1341,
Bayezid-Nür Şokağı
-68-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
Gazel
1
Ben dil-i na-şadımı bilmem
naşıl şad eylerim[632]
Bezm-i vuşlatla be-kam olsam da feryad eylerim
2
Öyle haşiyyet bırakmıştır
ki dilde rüz-gar
Her gelen dil-şadı ahvalimle na-şad eylerim
3
Kim benim ta‘mir ederse
hane-i viranımı
Ben ana taczim ile bin Kacbe bünyad eylerim
4
Hasid-i bed-tıynete mümkün
müdür tefhim-i Hak
Kim demiş ‘âlemde ben İblis’i irşad eylerim
5
Görmedim feyz-i meserret ol
kadar vardır ki ben
Geçmişin birkaç sönük eyyamını yad eylerim
6
İhtirac-ı nevle
fen Şirini carz etse cemal
Dağ olup yıkmak içün her ferdi Ferhad eylerim[633]
7
Bin terakki olsa da calem
henüz vahşetdedir
Müddecama dilber-i bi-rahmı işhad eylerim
8
Gam-küsarım yok benim Mecdi
bu ğurbet-hanede
Şicr
ile ğamdan dil-i suzanı azad eylerim
-69-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
IJJce
Hafız-ı Şirazi Kuddise Sırruhu Hazretlerinin (Kerdem) Redifli Bir Gazelinin
Tercümesi[634]
1
Terk-i hırş eyleyip azade-i
zindan oldum[635]
cAklm irşadı ile peyrev-i rindan oldum
2
Yolumu menzil-i ‘ankaya
iletdim amma
Katc içün merhaleyi murğ-i Süleyman oldum
3
Eylerim lütf-ı ezelden tamac-dar-ı
cinan
Gerçi kim ben
nice meyhaneye der-ban oldum
4
‘Akıbet şohbet-i Yusuf beni
şad etdi fakat
Hayli dem derd-keş-i külbe-i ahzan oldum
5
Saye şal kalb-i perişanıma
ey genc-i murad
Ben bu sevda ile bir hane-i viran oldum
MK, 42b
6
Tövbeler etmiş idim öpmege
ben sakiyi
Şimdi ol tövbeye bin kerre peşiman oldum
7
‘Adetin ‘aksine cem‘iyyet-i
dil el verdi
Gerçi ben şane-zen-i zülf-i perişan oldum[636]
8
Çok mu divan-ı gazel
şadr-nişini olsam
Şıdk ile müstemi‘-i şahib-i divan oldum
9
Şubh-ı hiz ile selamet
dileyip ey Mecdi
Feyiz-hah-ı
şeref ü devlet-i Kurban oldum[637]
17 Muharrem 1326[638], Konya
-70-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
Bir Cemal-i Pak-Rü’yete
1
Gördüm ruh-i ziba-yı
mücellasını gördüm695 Yarin kerem-i vuşlat-ı culyasmı
gördüm
2
Dikkatle bakarken bu cihan
nüshasının ben Vechindeki envar-ı hafayasını gördüm
3
Tacrîf edemem
rü’yeti ruh olsa beyanım
Ben cismi
degil ruh-ı muşaffasını gördüm
4
Her zerresi bir başka cihan
hüsnünü hamil
Her noktada
bin reng-i mucallasını gördüm
5
Macna süzülüp
nur ile elvana büründü
Reng
‘aleminin harika-pirasını gördüm
6
Sima-yı hakikatten açıldı
ruh-i mestur
Mahfi
denilen zübde-i ma'nâsını gördüm
7
Ben bende degildim beni lal
eyledi rü’yet Can ‘aleminin nüsha-i kübrasını gördüm
8
Derler ki görünmez göze ruh
olsa mücerret
Bir ruh-ı mücerret idi simasını gördüm
9
Ekvana ziya şaçtı sutur-ı
ebediyyet
Levh-i ezelin ayet-i büşrasını gördüm
10
Öldüm de dirildim de yine
ma’il-i ‘aşkım
‘Aşkım ile ‘aşkın daha balasını gördüm
11
Her gördüğümün ‘aynını
kendinde görenler
Der nUrunu Sina’sını Musa’sını gördüm
12
Yek-reng idi şUret ile
siretteki varlık
Hem şureti hem sırr-ı hüveydasını gördüm
13
Söz bitmelidir ‘aşk-ı
hakikide nihayet
Sözsüz denilir ruy-ı dil-arasını gördüm
14
Söz oldu gönül ‘aşk ile
Mecdi bu cihanın
Pirayesini şems-i mücellasını gördüm
31.3.1940, Bayezid-NUr
Şokağı
-71-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
Gazel
1
Düşeli sineme sevda-yı
nihan suzanım[639]
Vuşlatın
derdi ile her cihete pUyanım[640]
2
Görün ey mah-ı cihan-ı
melekUt-ı akdes Görün ey lemcası bin maha degen cananım
3
Devlet-i da’ime-i vaşlını
cUyan olalı
Oldu dünya
şerefi pa-zede-i vicdanım
4
‘Akl-ı küll fikrimi tenvir
edeli ‘aşkın ile
Nisbet-i
şeyn-i cünUn oldu nişan-ı şanım
5
Vaşfının velvelesi
zelzele-bahş-ı efkar
Her gören
hüsnünü der söyleyemem hayranım
6
Ebedi bir ‘azamet bir
ehadiyyet-i meşhUd Bi-cihetdir nazarım mest-i IJüda-cTıyanını
7
Mağz-ı Kurbanı beyan etmek
içün ey Mecdi ‘Akl-ı furkan arıyor kalb-i serâ’ir-dânım[641]
5 Mart 1323, Konya
-72-
Mefnl ü/Mefa ‘ftü/Mefa cİlü/Fe
Tıl ün
1
Düştüm düşeli ‘aşkına
ser-mest-i müdâmım699
Dîvâne-i ‘aşk oldu diye gezmede nâmım
2
Bî-gâne durursun sana
te’sîri görülmez
Âteşteki teNîr ile yazsam da kelâmım
3
Kâfir mi olursun bana bir
kerre nigâh et
Alsan ne olur lütf ile bir kerre selâmım
4
Ağlar beni eşkimle gören
her dil-i sengîn
Ağlatmadı hâlâ seni râhında kıyâmım
5
Koysam başımı dizlerine
cânımı alsan
Vuşlatla benim işte budur şanlı merâmım
6
Herhangi zamân cânımı
cânâna verirsem
İşte o zamân devlet-i tâlihle be-kâmım
7
Bitmez mi teğâfül şu benim
‘aşkıma karşı
Nurum sana râmım sana her emrine râmım
8
Sözlerde kuşurum var ise bakma
kuşura
ŞUrîde-serim
caşk ile fersUde-nizamım
9
Sevdama inan çünki yalan
söyleyemem ben îhlaş ile ben pey-rev-i pîran-ı kiramım
10
Mecdî kaleminden dökülen şicr
ile şevki
Ölsem de
kalır şöhret-i caşkım ile namım
11
Fettanlığı kafî görerek
eyleme taczîb
Rahında serilmiş yatarım mest-i müdamım
3
Teşrîn-i Evvel 1938,
Bayezîd-NUr Şokağı
-73-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe
cül ün
cUrUc île RücUc Arasında
1
Gir gönlüme de dinle naşıl
nale-güzînim700
Feryadını
sessiz çıkaran merd-i metînim
2
Ezhar-ı elemle bezenen
yarelerimle
Gül
bağçesine döndü benim beyt-i hazînim
3
Envar-ı sürUra dalarım
ğamlar içinde
Ruhumdaki gül-şende elemlerden eminim
4
Bala-rev eder fikrimi
esrar-ı bedîca
En doğrusu gamdan da ferahtan da beriyim
5
Bâ’iş buna şafiyet-i
menkUş-ı cebinim
ŞUretteki kisvemle fakat hak-nişinim
6
Durmaz gezerim şaha-i
eflak-ı cihanı
Eflak-ı cihan şakfı benim şath-ı zeminim
7
Madem ki sensin sebebi
nevha-i kalbin
En tatlı teğanni demedir ah ü eninim
8
Mecdi gibi ser-mest-i şafa
yar ile gönlüm
Hicranla degil vuşlat ile nale-güzinim
8
Mayıs 1941, Bayezid-NUr
Şokağı
HARFÜ’N-NÜN
-74-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
1
‘UzUbet oldu nihayet çıkan
‘azabımdan[642]
Erişti nUra gönül nara incizabımdan
2
Gönülde caşk-ı
hakikatle doğdu hurşidim
Cihân-ı
sine münevver bu afitabımdan
3
Derünu keşfe kifayet eder
kitâb-ı cebin Okunmuyor mu zamirim benim kitabımdan
4
işin nedir senin ey ğam bu
bezm-i vuşlatta
Çekil benim şu şafa-gâh olan cenabımdan
5
Harabedir diyerek geçme
iltifata deger
Tefahhüs eyle künüzu dil-i harabımdan
6
Su’ale' karşı beyanata
güş-ı hüşunu aç Sürüd-ı sırr-ı hakikat çıkar cevabımdan
7
Görünmüyor mu kemalata
karşı taczîmim
Nezaketimle doğan güfte-i şavabımdan
8
Dokunmasın o güzel zülf-i
yare Allahım Hata çıkarma kerem kıl benim hitabımdan
9
Me’ab ü mebde-i kalbim
sürüra müstağrak
Ayırma kalbimi Ya Rab şafa-me’abımdan
10
IJüdâ IJüdâ diye feryad
eder rebab-ı derun
Şadâ-yı Hakk’ı işit gel benim rebabımdan
11
Ne sönmez âteşi varmış
ğarâm-ı pirinin
Lehib-i dil daha muhrik-dem-i şebâbımdan
A33b
12
Bu nazm-ı dil-keşi Mecdi
kopardı kilk-i beliğ
Riyâz-ı
dildeki ezhâr-ı bi-hesâbımdan
14 Eylül 1934[643]
-75-
Mefailiin/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
1
Kaçar iken o sitem-ger
benim nigâhımdan[644]
DerUn-ı kalbine bir şucle düştü âhımdan
2
Tutuştu sinesi sevdâ-yı
kalbi fehm etti
Tebâcud etmiyor artık benim penâhımdan
3
Esir-i câzibem oldu o bezm-i
vuşlatta
Çıkar
mı nâz-ı tevâhhuşla hab-gâhımdan
4
Bu kalb-i kemtere her an
yağar sürur-ı ‘azim
Fürüğ-ı kalbimi ikad eden ilahımdan
5
Cemal-i cunşura
meyl etme put-perestliktir
FürUğ-ı rUhu ayır nUr-ı mihr ü mahımdan
6
Bu ah ü vaha ne hacet
Çüda’ya bağlanarak
Eriş şafaya a Mecdi bu intihabımdan
7
DerUna ‘atf ederek hep
nigah-ı tetkiki
Gözün çevirmelisin harice nigahımdan
12
Şubat 1937, Bayezid-NUr
Şokağı
-76-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe
cül ün
1
Gönlümdeki envar-ı şafa
senle hurUşan704
Gönlüm deme sensin demedir sen ile taban
2
Te’sir-i bedrin senin ey
nUr-ı bedayic
Her cüz’-i vücUdumdaki ‘aşkınla nümayan
3
Ettin beni ihya ne imiş
sırrımı bildim
Canım da cihanım da benim sen ile handan
4
Sevmek şu demektir ki eder
‘aşık u ma‘şuk
Yek-digere her varlığı vuşlat ile kurban
5
Kırk yıl oluyor varlığımı
‘aşkına verdim
Sen varlığını öyle bana eyledin ihsan
6
Hem dahili hem haricidir
cümle izafat
Zatın yüzüdür şa‘şa‘a-i nUr ile pinhan
7
idrak ü taşavvurla bilinmez
bu hakikat ister bunu zevk etmege bin zevk-i hurUşan
8
Her sırda bu sırrın var
iken nUr-ı latifi
Zulmetteki ğafiller eder sırrını nisyan
9
Yek-digere mir’at-ı şafa
zahir ü batın Mazharlık eder şaltanata ‘alem-i imkan
10
‘İrfan ü kemaliyle olan
zübde-i ekvan Mihrab-ı cihandır bu cihan halkına her an
11
EnbUbe-i feyyazı isen
kudret ü ‘aczin
Mecdi bütün ezdad ile ol cami‘-i ‘irfan
27 Teşrîn-i Sanî 1939,
Bayezîd-Nur Şokağı
-77-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
IJace Hafız-ı Şîrazî Kuddise SırruhU’dan Terceme
1
Bana ey sakî-i gül-rU
şarab-ı nabı kıl ihsan[645]
Tahammül kalmadı dilde şanırken caşkı ben asan
2
Şaba ol turradan şaçdıkca
bU-yı nafe-i miski
Gönüller oldu zülfünden anın eyvah hUn-efşan
3
Bilir resm-i tarîk-i
menzili agah olan salik
Boya seccadeni meyle ederse pîr-i mey ferman
4
Bana canan ilinde emn-i cîyşe
çare yokdur kim
Ceres eyler sefer rahındasın tarzında hep efğan
5
Gece muzlim hücUm-ı mevc-i
derya ha’il-i dîger
Bilir mi halimiz sahildeki kavm-i sebük-baran
6
Ferağat eyledikce halkdan
halk olmadı fariğ
Bana bed-namlık-ı cazvîn mecalis eyledi iclan
7
Huzur ister isen canandan
olma Mecdiya gafil
Unut dünya vü ma-fihayı geldikçe dile canan
-78-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
1
Şaşıp fıtrat tecellisindeki
şadi ile gamdan706
Hakikat sırrını yer yer ara rUhum bu ‘alemden
2
Baharın cUşişi nUr-ı
fürUzan olsa da hatta
Şolar bad-ı hazanla fark olunmaz reng-i matemden
3
Leyali ‘alemin zulmet şaçar
mu‘tad-ı fıtrattır
Şabahı haşmet-i envar olur hurşid-i hurremden
4
IJülaşa devr-i dahimde
güneşte ayda güllerde
Doğar ğâ’ib olur vermez devam-ı neşve her demden
5
Benim kalbim ise sabit
bedi‘a ‘aşkına meftUn
Arar her dem bunu kendindeki sırr-ı mu‘azzamdan
6
Olurken ben bu haletle
ğarik-i ‘aşkı pinhanın
Dedi bir mah-ı peyker dinle senle vaşla mahremden
7
Derunum sırrını tertil-i
tarz-ı şicre söylettim
Kopardım gülleri gül bâğçesinde kalb-i ademden
-79-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
1
DUş-ı iclalime bin kerre
aşılmıştı kefen707
Zinde bir fikr ile öldüm de dirildim yine ben
2
Renc ü mihnet dökülürdü
ser-i kalb-i eleme
Şimdi yok sinede aşla eşer-i derd-i mihen
3
Yüze gülmezse hakayık
açarak perdesini
Göremezsin bilemezsin bu nedendir o neden
4
Şendedir menşe’-i feyyazı
sürr ü elemin
Gönlü şen ademedir gamlı cihanlar gül-şen
5
Harice ‘aks ile fettanlık
eder gözlerden
Dilber-i sinededir yoksa bütün mekr ü fiten
6
Şeref-efza-yı mahasin
olurum ‘aşkımla
Ravza-i fıtrat içinde bana güldükçe çemen
7
Vahdetin sırrını kesret ile
tacrîf ederiz
Şecer-i vahide dallar gibiyiz ben ile sen
8
Düşünüp kendini yükselmeğe
bak ey Mecdi
Öpüşürken ruh-ı rühunla leb-i hüsn-i beden
31.3.1940, Bayezid-Nür Şokağı
-80-
Mefûl ü/Mefa ‘ftü/Mefa cİlü/Fe
cül ün
1
Geçmez dil-i sevda-zede
sevda hevesinden708
insan geçmez kendini iclâ hevesinden
2
Öptüm öpeli rüyun ile
zülf-i siyahı
Geçtim gül ile sünbül-i racnâ hevesinden
3
Feryad-ı hafidir bana bir
meslek-i calî
Yok bende eser bülbül-i şeyda hevesinden
4
Ben sevdiğimin lütfuna her
lahza esirim
Dönmez beni vuşlat ile ihya hevesinden
5
Ben canımı cananımı tevhid
ile geçtim cUkbâdaki ezvak ile dünya hevesinden
6
Bir dilbere dil-dade-i caşkım
ki o yarin
cUlviyyeti var medh-i mucalla hevesinden
7
Bir nazrasına bend olarak cümle
cavalim
Devvar-ı cünün hürmeti ifa hevesinden
8
cÂşık sana Mecdi
denilen pir-i vefa-kar
Âteş gibi yanmakta bu sevda hevesinden
1
Teşrin-i Evvel 1938,
Bayezid-Nür Şokağı
-81-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
ilin
1
Cihan-ı sine münevver
fürüğ-ı vuşlattan709
Rida-yı nüra büründü gönül meserretten
2
Naşibe-dar-ı macalî
nigah-ı idrakim
Teşekkülümdeki sırr-ı bedîc-i fıtrattan
3
Hadika-i ebede ibtisam-ı
nür-ı ezel
Bedîca şaçtı içimde füyüz-ı kudretten
4
Hakayıkın ne imiş sırrı lemca-paş
oldu
Tecelliyat-ı celil-i hitab-ı ‘izzetten
5
Bedi‘a-zar-ı cihandır
kitab-ı cud-ı vücud
SütUr-ı
kesreti nUr-ı midad-ı vahdetten
6
FüyUz-ı ‘aliye meknün-ı
kalb-i pakindir
Çıkar
matalib-i ‘ulyanı kenz-i himmetten
7
Şusuz kalır mı cihanda
hayat içün ‘akil içerse ab-ı hayatı ‘uyün-ı hikmetten
8
Rıza-yı Hakk’a olur
reh-nüma-yı rah-ı sedad Feragat eyleme ‘ömründe halka hidmetten
9
içinde zevk-i tecerrüd
işinde zevk-i şu‘Ur Yüzün çevirme fakat kıble-i hakikatten
10
Taşavvurata şığar mı
‘uluvv-i sırr-ı ‘azim Gelir ‘ukUle ‘akamet o yerde hayretten
11
IJavâıakın yeri yoktur
saray-ı ‘irfanda
Şabah olunca söner şem‘alar hacaletten
12
Bakıp da zahir-i Mecdi’ye
şanma mahzundur
Doğar içinde
güneşler onun meserretten
29.1.1935, Bayezîd-Nur Sokağı
-82-
Mefailün/Fe cilâtün/Mefacilün/Fe
’ilün
Gazel
1
Nesîm-i ‘atıfet esmekte
rUz-garım içün[646]
Açıldı devre-i gül-gUn yine baharım içün
2
Ne rütbe eylese şükran
gönül yine azdır
Kemal-i lütfunu ibzal eden nigarım içün
3
Şemîm-i kakülü güller
yarattı gülşende
Nazîre oldu gülistan o gül-‘izarım içün
4
Öter çemende şetaretle
bülbül-i kalbim
Neva-yı gül ne şereftir benim hezarım içün
5
Bu nUr-ı feyz-i mehasin bu
ibtisam-ı latîf
Bedî‘adır ezelî yar-ı tab-darım içün
6
Nigah-ı lütfunu etmez dirîğ
cananım
Çaşîşedir bu
tecellî vefa-şi‘arım içün711
7
Demekte hüsnünü işar edip o
dil-darım
Vedicayım
ben o Mecdi-i bahtiyarım içün
1
Şubat 1934[647]
-83-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Doğar hurşid-i gayret
meşriku’l-envar-ı himmetten[648]
Cihan pür-nür olur revnak bulur aşar-ı himmetten
2
Kiyasetle haşafet sacy
u gayret mişli bin haşlet
Dürer-paş-ı şereftir sahil-i ebhar-ı himmetten
3
‘Atalettir cehalettir
kuşüru şark-ı ednanın
Çıkar ‘irfana garbın şems-i zerrin tar-ı himmetten
4
Riyaz-ı hulda reşk-endazdır
feyz-i nad arette
O güller kim ziya-efşan olur gül-zar-ı himmetten
5
Siyaset ‘alemi bin lerze-i
haşyet eder peyda
Kemal-asa metanet gösteren ahrar-ı himmetten
6
Cibali tişe-i gayretle çak
eyler zemininden
Ne beklersen cihanda bekle ciır’et-kar-ı himmetten
7
O calem ki
fürüğ-ı cilm ile tenvir eder dehri
Yapar iklil-i cizzet namına ezhar-ı himmetten
8
Eger ab-ı hayat mevkit-i
matlüb ise Mecdi
Anın..... cari
olur enhar-ı himmetten
-84-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Avrupa Harbinin Onbeşinci Ayında
1
Haber geldi dil-i
sevda-penaha gül-cizarından714
Gülistanlar açıldı sinede hüsnün baharından
2
ilahi bir şafaktır narı
nüru reng-i vahittir
Bunun burhanı tabandır cihanın lem‘a-zarından
3
Olur mest-i muhabbet bü-yı
reng-a-reng-i fıtrattan
Geçenler kalb-i reft-karımın bağı kenarından
4
Benim seyr-i derünum
muntazamdır devr-i dahimde
Fakat hariçte çıktı ‘alemin devri medarından
5
Şerer-paş-ı ‘adavettir
beşer me’lııl-ı şer oldu
Bu ateş
çıktı zulmün merkez-i ateş-nişarından
6
Yanıp meşrikte mağripte
tutuştu ateş-i ‘udvan ‘UfUl etmektedir fennin fürUğu ıztırarından
7
Cihanda öyle yanlışlar
yapar ki ba‘zı ‘akiller Ölen mecnunların rUhu güler çıksa mezarından
8
Fakat baş egme baş ez
zalimin zulmü görüldükçe Hakiki merd olan aşla feda etmez vakarından
9
Hukuku hıfz eden ancak bu
düstUr-ı mu‘azzamdır
Bu hilkat
sırrıdır fehmeyleyen dönmez kararından
10
Cihan esrar-ı ezdadındadır
dikkatle bak her an Doğar şems-i hakikat zulmetin muzlim diyarından
11
Te’essüf etme Mecdi lütf-i
Hakk’a ‘alemin vechi
Güler bir
gün yine şulhun cemal-i tab-darından
12
Bu leylin şubh-ı
feyyazındaki ‘alemdedir rahat Gönüller ğark olur nura sürUrun inficarmdan
14 Teşrin-i Sani 1940,
Bayezid
-85-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
cîlün
1
Gönül mesrur olur ah
eyledikçe cuş-ı ahımdan[649]
Gelir zira çıkan her aha lebbeyk ilahımdan
2
ilahım ‘aşkıma bir öyle
halet verdi kim her an
Akar seyyale-i nur-ı muhabbet her nigahımdan
3
Nigahım reng-i gül-gun-ı
bedayi‘ eyleyip tevlid
Nebahet yağdırır kalbe fürüğ-ı intibahımdan
4
Ben ol ‘abd-i siyeh-ruyum
ki bab-ı lütf-ı Mevla’da
Güneş ahz-i şu‘a‘ eyler benim ruy-ı siyahımdan
5
Nebi ‘aşkıyla suzanım odur
feyyaz-ı ihlaşım
Cihan dönse yine dönmem bu kudsi kıble-gahımdan
6
Harabat ehlinin
ser-mestiyim rind-i ilahiyim
IJarâb-âbâd isen şorma sevabımdan günahımdan
7
Cümud-ı kalbe nafi‘ bir
deva ister isen Mecdi
Hararet al
derun-ı sine-i sevda-penahımdan
18 Eylül 1933
-86-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
Hem Cana Hem Canana
1
Lemca-pâş
oldukça nUrun afitab-ı sineden[650]
Gel de cUş-a-cUşu seyret incizab-ı sineden
2
Sine Sina-yı kemal oldu
cemalinle senin
Çıktı bin macnâ-yı vahdet bir hitab-ı sineden[651]
3
Çeşm-i dikkatle oku
miftahıdır her müşkilin
Kainatın sırrını hallet kitab-ı sineden
4
Lahza lahza berk urur
kalbimde bin nUr-ı sürUr
Lütf u ihsanınla kurtuldum cazab-ı sineden
5
Bakma ezhar-ı bahara bak
riyaz-ı sinene
Feyz-i da’im şucle-zendir ab ü tab-ı sineden[652]
6
Mest ederdi cümle mevcUdatı
feyz-i caşk ile
Düşse gerdun üzre bir katre şarab-ı sineden
7
Makşadın tahşil-i culviyyat
ise Mecdi senin
Ders oku her dem kitab-ı müstetab-ı sineden
Bayezid, 14 Haziran 1933
-87-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Gazel
1
Cemâlin şucle-pirâ-yı
cihân-ı hüsn ü ân olsun[653]
Cihânlar
böyle durdukça fürUğun câvidân olsun
2
Kitâb-ı kâ’inâtın sırrını
hep sende keşf ettim
Ne
devlettir benim karşımda böyle bir cihân olsun
MK, 63b
3
Şalın gülşende gül-gUn lemcalar
neşr eylesin vechin Güzer-gâhında nUrundan zeminde kehkeşân olsun
4
FüyUzâtınla mağbUt-ı
gülistân-ı macânîyim
Ne hâcet
başka feyze feyz-i lütfun ân-be-ân olsun
5
Mehâsinden fürUzân hüsn ü caşkın
imtizâcından
Gözüm gülşen görür her yerde isterse hazan olsun
6
Füyuz-ı Ahmediyyetdir
ma‘ali-bahş-ı efkarım
Bu culviyyetle gönlüm şuclelensin kam-ran olsun
7
Bütün elvah-ı fıtrattan
hakayık keşf edip Mecdi
Bedayi‘-hane-i
‘alemde gönlün raz-dan olsun
Şubat 1336, Üsküdar
-88-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
1
Dar-ı hikmet şanma ey yar-ı
cefa-kar-ı cünUn720
Her ne olsa gafletin zındanıdır dar-ı cünUn
2
‘Aklı meth etmek naşıl
‘aklın kemalinden ise
Sekr-i cinnet de eder tahsin-i eş‘ar-ı cünUn
3
Bir hakikat varsa şeydalar
olur azade-ser
‘Âkilin alamını çekmez giriftar-ı cünUn
4
Cezbe derler bir cünUn
vardır budur feyz-i ‘azim
Bunda eyler
i‘tila balaya esrar-ı cünUn
5
Canı canan ile tevhid
eylemekse makşadın
Kalmasın
kat‘-ı niseble yar ü ağyar-ı cünün
6
Vahdet-i mevcüdu idrak
etmeyen ğafillerin
Şuclesi
sönmüş duran efkarıdır nar-ı cünün
7
‘Âkil-i mecnün-nümaya yok
sözüm zira olur Böyle ‘akillerde ‘akla perde etvar-ı cünün
8
Başka türlü medh içün
şeydalığı yoktur sebep ‘Âkile memdüh olur mu medh-i asar-ı cünün
9
Yok deme ‘akl ü cününu fark
içün mikyas-ı hak Mahz-ı zulmettir fürüğ-ı ‘akla envar-ı cünün
10
Cinneti cennet şanan
ser-geşteler nezdindedir Nar-ı ğam ka‘r-ı cehennem şahn-ı gül-zar-ı cünün
11
Bir mu‘ammadır cihan esrarı
dalmak keşfine ‘Âkili mecnün eder mecnünu ser-dar-ı cünün
12
Ben naşıl fikr-i cününu
‘akla tercih eylerim ‘Âlemi yıktı cihan harbinde efkar-ı cünün
13
‘Aşk ile mecnun olan
yaranımı tatyib içün
Fart-ı ‘aklımdan tulU‘ etti bu güftar-ı cünUn
14
Her ne rütbe olsa hali
muntazam bir ademin
Ba‘zı ef'alinde vardır tavr-ı reftar-ı cünUn
15
‘İffeti tanzire yok hamemde
Mecdi iktidar
‘Akl ile kabil midir tanzir-i enzar-ı cünUn
5 Haziran 1939, Bayezid-NUr Şokağı
HARFÜ’L-VÂV
-89-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
HU
1
Gavs-ı a‘zamdan alan ihlaş
ile destUr-ı HU[654]
Kalbi zikr-i Hak ile elbet eder pür-nUr-ı HU
2
Şemc-ı bezm-i
evliya Sultan ‘Abdü’l-kadir’in
Halka-i zikrinde zakir hU okur mezkUr-ı HU
3
Şucle-i tevhid
ile ekvanı ğark-ı nUr eden
Çeşm-i hak-binan içün her zerredir bir TUr-ı HU
MK,
21a
4
Ey güruh-ı evliyanın
şeh-süvar-ı eşbehi
Ey olan esrar-ı Hak’da rehber-i manşur-ı Hu
5
Yaş döken derviş-i
dil-rişin bu Mecdi bendenin
Eyle kalbin
mahrem-i sırru’s-surur-ı nur-ı Hu
1318, Balıkesri
-90-
Fe
‘ilâtün/Fe ‘ilâtün/Fe ‘ilâtün/Fe ‘il ün
Rical-i Şacbâniyye’den
Merhum Hacı Kamil Efendi Hazretleri’ne Kitabe-i Seng-i Mezar[655]
1
Kutb-ı calî-i
zaman mürşid-i ‘irfandır bu[656]
Merd-i meydan-ı IJüda “Kamil”-i devrandır bu
2
Nur-ı seyyali akar Kuşadalı
feyzinden
Mehd-i ‘irfanda iken çeşme-i ihsandır bu
3
Bosnevi Hacı Muhammed o
veliyy-i eşher
Remz edip der idi bu hazrete insandır bu
4
Mazhar-ı sırrı edip
Hazret-i Ya‘kub Jan’ın
Maşdar-ı
feyz-i IJüdâ kıble-i ihvandır bu[657]
İnziva-hane-i
‘alemde mücerred yaşadı
Zahir ü batın içün ‘alim-i zi-şandır bu
6
Etmedi meyl-i cihan yüz
senelik ‘ömründe
Hürmet et merkadına ravza-i rıdvandır bu
MK, 48a
7
Kameti oldu nihan fevtine
(gufran) tarih
Çıkdı Mecdi ne güzel maye-i gufrandır bu724 [658]
HARFÜ’L-HE
-91-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
il ün
‘Ali ‘İffet
Beg’e Nazire[659]
1
Bezmimi tenvir eder
lütfuyla canan her gece[660]
Refet-i ‘ulviyyesinden eyler ihsan her gece
2
Gözlerim pür-nür olur
didar-ı dil-darım ile
Piş-i çeşmanımda oldukça hıraman her gece
3
Derd-i hicrandan haber-dar
olmadım ‘ömrümde ben
Gündüzüm handan benim leylim de handan her gece
4
Görmedim meh-ru olanlardan
eza bir an içün
Vuşlatın
ezvakıdır her an hurUşan her gece
5
Can ile cananı tevhid
eyledim ‘aşkımla ben NUr-ı vahiddir benim sinemde rahşan her gece
A19b
6
Bahtiyarım bahtiyarım
bahtiyarım bahtiyar
Yaveri
tali‘imdir pertev-efşan her gece
7
Bir güzel sevsem garamımdan
olup mest-i sürUr ‘Aşkıma eyler benim takdim-i şükran her gece
8
Gıbta-keştir bahtıma MecnUn
u Leyla’lar benim Bahtımı tebrik eder hürmetle devran her gece
9
Olmasın mı sözlerim Mecdi
ser-a-pa gark-ı nUr
Kalbimi tenvir eder didar-ı canan her gece
Bayezid, 21 Teşrin-i Sani 1933
-92-
Mefül ü/Fâ ilâtün/Mefül ü/Fâ ilâtün
1
Seyr-i meratib ettim ben calem-i
Çüda’da[661]
Gördüm cemal-i Hakk’ı mir’at-ı Kibriyada
2
Allahu ekberimdir ihfa-yı
zat eden Hak
Envarı mültemicdir ruhsar-ı Muştafa’da
3
Zülf-i siyah-ı canan
zenciridir cukülün
idrake sedd-i rehdir bir Sidre Münteha’da
4
Âyine-i şuverdir mir’atı
sırr-ı zatın
Raisi cayn-ı mer’i mahfidir incilada
5
Hak’dır vücüd-ı mutlak
sırrın odur muhakkak
Macna tefahhuş etme tacbîr-i ma-sivada
6
Bir sırr olup hüveyda
gelmiş vücüda eşya
Eşya yine o sırdır ayine-i şafada
7
Mecdi ser-i huzücun
kaldırma secde-gehden
Gördün cemal-i Hakk’ı mir’at-ı Kibriyada
-93-
Mefa ‘Uün/Mefâ ‘Uün/Mefâ ‘Uün/Mefâ ‘il ün
1
Kederden yok eser şekl-i hayat-ı
cavidanımda[662] Meserret
revnak-aradır zemin ü asumanımda
2
Cihanım kalb-i handanım
gibi eltafa müstağrak Sacadet şemsi tabandır benim ufk-ı cihanımda
3
Zaman gül-gün zemin gül-gün
füruğ-ı sinedir gül-gün Bahar-ı dâ’imi gül-gün derüni gülistanımda
4
Naşıl şad olmasın gönlüm
benim her lahza cananım Şeref-pira-yı vuşlattır serir-i nür-ı canımda
5
Geçen alamı gömdüm kacr-ı
na-yabında nisyanın Ferahtır şimdi rakşan şevk ile şahn-ı cinanımda
6
Emeller namına her ihtiramı
çak çak ettim Demektir intikam aldım felekle imtihanımda
7
Bütün asar-ı feyz-i kudreti
kalbimde cemc ettim Ne ğam olmazsa kuvvet dest ü pay-ı na-tüvanımda
8
IJüda eltafı pertev şaldı
herbir nüra müstağrak
Güneşler doğru kudretten sema-yı la-mekanımda
9
Nihayetsiz cihanlar var
içinde şevk ile devvar
Gözün varsa gezin bir lahza sakf-ı aşiyanımda
10
Cemal-ara-yı efkar olsa
Mecdi çok mudur şicrim
Cemal-i
dilberim pirayedir hüsn-i beyanımda
2
Haziran 193 5[663]
-94-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
Gazel
1
cÂşık-ı sırr-ı
ezel bir dil-i dana olsa[664]
Derd-i vuşlat ile hem-cüşiş-i derya olsa
2
Sırr-ı vahdetteki ezvakımı
etsem telkin
Her sözüm kalbine bir nür-ı mücella olsa
3
Sırr-ı esrar-ı vücüda
ulaşır şanma şakın
cAklın idraki ne nisbette dü-bala olsa
4
Çarem-i haşş-ı Çüda’ya seni
işal edemez
Cebredil olsa
da her hatvede hem-pa olsa[665]
MK, 70a
5
Lütf u takrib-i Jüda
bedreka olmazsa eger
Vuşlat olmaz ne kadar cehd-i muşaffa olsa
6
Feyz-i cabdiyyete
tercih edemez ehlullah
Böyle bin câleme sultan-ı mucallâ olsa
7
Ehl-i Hakk’ın nazar-ı
pakine nisbetle cihan
Müncadimdir ne kadar şacşaca-efzâ olsa
8
Macnevîdir bu
yolun sırrına ermez zühhad
Sübha-i zikr ile bir gevher-i yekta olsa
9
Zat-ı Mevla’yı nedir anlar
idi Mecdi’den
Bezm-i
esrarına bir hem-dem-i dana olsa732 [666]
3
Zi’l-hicce 1341, 17 Temmuz
1339, Ankara
-95-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
Candan Canana
1
Söyle ey vakıf-ı her sırr-ı
füruzan söyle[667]
Söyle ey merkez-i nevvar-ı huruşan söyle
2
Söyle ey meşrik-i envar-ı
ezel hurşidi
Söyle ey maye-i her şucle-i taban söyle
3
Söyle amade durur südde-i
babında dilim
Söyle müştakınım ey kıble-i cirfan söyle
4
Sırr-ı esrar-ı vücudun dile
düşmezse eger
Dilim olmaz mı ana mackes-i rahşan söyle
5
Şucle şalsın
içime zübde-i ayatullah
Öyle bir nutk-ı vecazet ile Kıır’an söyle
6
Kudretin kuvve-i iccazını
icad ederek
Sırr-ı idrakime sırrın ile Furkan söyle
A13b
7
Bitmedi şerh-i tefaşili
ilahiyyatın
Yok mudur hall-i nihaisine imkan söyle[668]
8
Bilirim kuvve-i kudsiyyene
mevduc esrar
Merhamet eyle de ey merhamet-cunvan söyle
9
Zerre göster bana bin şemse
olur baciş-i nur
Katrede
dalgalanan bir ulu ‘umman söyle
10
Bi-cihet dönmedeyim vüs‘at-i
‘irfanında
Yok mu
esrarına bir paye-i payan söyle
11
Kalbimi eyledi iksir-i
kemalin teshir inkıyadımda eger var ise nokşan söyle
12
Nurunun şu‘lesidir şu‘le-i
kalb-i meftun
Sırr-ı
zatın ile bir gaye-i ihsan söyle
13
Ruhumun devre-i bi-haddini
ta‘dad edemem
Mümted-i
Hakk mı nedir ‘alem-i insan söyle
14
Nar u nurunla bu sevda-zede
benden yansın ‘Aşkımı arttıracak sözleri her an söyle
15
Gözlerim didene ma‘tuf
olalı giryandır
Sırr-ı
vuşlat mı eder çeşmimi giryan söyle
16
Her güzel yüzde temaşa
ederim ruhsarın
Sırr-ı sari mi nedir her yüze canan söyle
La’ik-i dergehin olmuşsa fedadır canım
Lütf edip
halime ey fıtrat-ı zi-şan söyle
Gözyaşım şebnem olup düşmedi mi gülşenine
Bülbülün
etmedi mi ‘aşkını iclan söyle[669]
Bir kıvılcım çıkarıp harice atsam dilden
Haşıl olmaz
mı kıvılcım ile volkan söyle
Ser-füru-bürdeyim ey yar senin babında
Ziver-i
fi‘lim olur var ise ferman söyle
Emr u fermanını icra-yı şeref bilmedeyim
Hatıra
varid olur mu sana ‘işyan söyle
Şekl-i arayiş-i kevneyni unuttum senle
Etmedim mi sana ben kendimi kurban söyle
Söyle sen gayeme benden de güzel vakıfsın
Söyle ey can-ı cihan ey ulu canan söyle
1339
-96-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
1
Eylerim cananıma şükran
şükran üstüne737
Lütf-i revnak-sazıdır ihsan ihsan üstüne
2
Baht handan kalb handan müncatıf
yek-digere
Şevk ile pertev şaçar handan handan üstüne
3
Çaresi vahdet-sera-yı
vuşlatın lütfundadır
Düşse dilde ateş-i hicran hicran üstüne
4
Canıma canan dedim vuşlat
nedir fehm eyledim
Şaçtı vahdet nürunu canan canan üstüne
5
Hüsn-i vech-i yari tavşif
eylemek mümkün degil
Nakş-ı zinet ursa da cunvân cunvân üstüne
6
Ben kimi sevdim ise
meclüb-ı her anım olup
Döktü nür-ı mescadet ezman ezman üstüne
7
Doğmada şems-i meserret
burc-ı baht-ı envere
Neşr-i envar etmede rahşan rahşan üstüne
8
Haşılı kalbim ser-a-pa
şimdi pür-nür-ı sürür
Hayli dem yağmış idi niran niran üstüne
9
Ten de şadan can da şadan
sevdiğim de şad-man
Lemca-rîz ü gül-feşan şadan şadan üstüne
10
Sözlerim avize-i çarh-ı
kebüt olsun benim
Zahir olsun batın-ı ‘irfan ‘irfan üstüne
11
Bade-i nür-ı hakikat aktı
Mecdi hameden
Nüş edip düşsün yere rindan rindan üstüne
12
Temmüz 1939, Bayezid-Nür
Şokağı
-97-
Mefa Cîlün/Mefâ
Cîlün/Mefâ Cîlün/Mefâ cîlün
Beni fazla medh eden bir adama hitaben
1
Bilip sırr-ı hüveydayı cila
ver nür-ı imana738
Tarik-i macrifette dikkat eyle düşme hüsrana
2
Hakikatte tenevvücler
bütün bir aşla racicdir
Fakat keşrette tabi‘ başka başka vaşf ü ‘unvana
3
Tenahi la-tenahi ittişal ü
infişalinden
“Harâret”le misal al nisbet-i feyz-i buruşana
4
‘Avalimde bana ta‘zim ile
baş egse mevcudat
Yine aşla unutmam kulluğu Jallak-ı zi-şana
5
Neden ıtra edersin namımı
tebcil edip böyle
Füyuzat-ı Jüda’dandır tecelli kalb-i insana
6
De la-mevcude illa hu
ayırma Jak ile halkı
Füruğ-ı mutlak-ı feyyazı ver hurşid-i ‘irfana
7
Bu sırru’s-sırr-ı vahdettir
lisanın hazzı yok bunda
Tekellümle bedayi‘dir düşen eşkal-i imkana
8
Tecelli sırrını Mecdi bu
sırrın şahibinden şor
Peri-hanlar cemalinden bakıp enva-ı canana
5
Teşrin-i Evvel 1940,
Bayezid
HARFÜ’L-YÂ’
-98-
Fâ Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ
Cilâtün/Fâ il ün
1
Lale devrinde ne güller var
ne bular var idi739
Güller altından akan sevdalı sular var idi
2
Muntazamdı cîyş
ü cişret mest idi eyyam-ı caşk
Şahn-ı gül-zar-ı cihanda hay u hular var idi
3
Neşveler dillerde rizan-ı
şafa bir devr idi
Bade bir elde öbür elde sebular var idi
4
Gözleri meyden süzülmüş
lebleri handan-ı naz
Tenleri gülden de nazik lale-rUlar var idi
5
Dide-i sevdayı pür-nUr
eylemişti rUz-gar
Baht-ı ser-keşten o devre ser-fürUlar var idi
6
Gül diyarında giriban-çak
ahım yok idi
Bülbül-i şeydaya gülden cüst u cUlar var idi
7
ÂrzUlar söndü Sacdabad’ı
mahv etti zaman
Devr-i gül-gUnda ne gül-gUn arzUlar var idi
8
Âh edip Mecdi lisanımdan
dedi rUh-ı Nedim
Bende de böyle nevalar güft u gUlar var idi
15 Temmuz 1936, Bayezîd-Nur Sokağı
-99-
Mefül ü/Fâ ilâtün/Mefül ü/Fâ ilâtün
Gazel
1
Cühhaledir cihanın tekrîm ü
ictibârı[670]
Erbab-ı fazla dehrin dahimdir iğbirarı
2
Binlerce var leTman nicmetle
şad u handan
Gördün mü ehl-i dilden bir merd-i kam-karı
3
Etmiş cazab-ı
hicran kalbin hezar pare
Gülşende gel de seyr et feryad eden hezarı
4
Hüsn ü letafetiyle handan
iken çemen-zar
Olmakda bad-ı kahrın fersUde-i ğubarı
5
BUm u ğurab öter ki şahrada
hürr ü mescUd
MahbUs eder şadası tUtî-i dil-figarı
6
Bir şeyde kabiliyyet asarı
olsa mevcUd
Devran olur nihayet elbette can-şikarı
7
Beyhüdedir te’essüf derya
dil-i zaman ol
Mümkün olur mu tağyir ahval-i rüzgarı
14 Şafer 1336,
İskenderiye
-100-
Fâcilâtün/Mefacilün/Fe
'illin
Gazel
1
Rüşenim bende-i ilah olalı[671]
Feyz-i Hak ‘aşkıma penah olalı
Nay-ı kalbin şafiri ah olalı
3
Gevher-i lem‘a-dar-ı
‘irfanım
Ben bu meslekte hak-rah olalı
Dide pür-nür-ı intibah olalı
MK, 64b
5
Girdi ebr-i hicaba mihr-i
felek
Nür-ı vechin cihana mah olalı
6
Dil şefah-ı nesim-i
gülşendir
Gül
hariminde büse-gâh olalı
7
Bendeyim her gedâya ey
Mecdi
Taht-ı iklim-i kalbe şâh olalı
11 Kânün-ı Sâni 1336, Üsküdar
-101-
Mefa Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa cîlün
Gazel
1
Gülistan-ı muhabbetten
nesim-i can-feza geldi[672]
Dil-i
pür-zevk u şâdâna yine bir nev-şafa geldi
2
Cihanlar talğalandı
ğulğul-i pür-vecd-i mutribden
Şımah-ı
cana Hak’dan bir şafir-i kibriyâ geldi
3
Dilim kürsi-i vala-şan
olunca dilber-i kudse
Benim
damanımı takbile carş-ı i‘tila geldi
4
Gönüller nüra gark olsun
çerağ-ı bezm-i ünsümden Harim-i ihtiram-ı kalbime bir meh-lika geldi[673]
5
Baş egsin sırrıma
bi’l-cümle mevcüdiyle ‘alemler
IJüda lütf
eyledi menşur-ı nur-ı ictifa geldi[674]
6
Cihanımda kopup bir ğulğule
eşvat-ı büşradan Denildi ravzatü’l-kudse IJüda geldi Jüda geldi
7
Değişti devr-i câlem
şucle-gâh-ı nev cemal oldu FüyUzat-ı Jüda nUr-ı mübîn-i Muştafa
geldi
8
Bedâyic
pertev-efşandır zamanın kıble-gahından FürUğ-ı nev-be-nevle caşra
feyz-i incila geldi[675]
9
Tecelli-saz olur bin TUr’a
envar-ı kemalatın
Cihan-ı cilme Mecdi sen gibi bir aşina geldi
12 KanUn-ı Evvel 1341, Bayezid
Şoğânağa-İstânbUl
-102-
Mefül ü/Fâ ilâtün/Mefül ü/Fâ ilâtün
1
Canan şafaya çıkmış feyz-i
bahare karşı[676] cArz-ı tefevvuk
eyler her gül-cizâre karşı
2
Ezharı caşk u
şevkin gönlümdedir müzeyyen
Güllerle
hacle kurdum sinemde yare karşı
3
Kabin-i vuşlat oldu canana
can-nişarı
Candır hemişe canan ben can-nişare karşı
MK, 76a
4
Ben caşık-ı
cemalim macşük olup o maha
Gevher-feşan-ı caşkım her şucle-dare karşı
5
Envar-ı ibtihacın sinemde
oldu cuşan
Fecr-i bahar-ı gül-gun ebr-i nehare karşı747
6
Dikkatle bak füruzan her
zerreden huruşan
Yok mu nigah-ı caşkın deyyare dare karşı
7
Talic ne rütbe calî
bir feyze oldu mazhar
Macşük-ı
vuşlat oldum Mecdi nigare karşı748
1
Kanun-ı Evvel 1930,
Bayezid-Nur Sokağı
-103-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
1
cÂşıkım dilberin
hüsnüne hayran olalı749
Şems-i ruhsar-ı cihan-tabına suzan olalı
747 b nehare: bahara OE |
748 b oldum: oldu OE |
749 |
OE3 65a |
2
Gıbta-keş pertev-i dil-dara
kelim olsa
Nâz ile şahne-i bezmimde fürüzân olalı
3
Âyet-i nüru hüveydâ görürüm
vechinde
Nâr-ı kalbin..... hurüşân olalı
4
Bağlayıp bir tele bin kalbi
şağaf-dâr etmiş
cAşk ile yâr-ı ezel zülfü perişan olalı
5
Vech-i bakiyi bilip
nağme-zen-i eşvâkım
Derd-i cuşşâk-ı IJüdâ Süre-i Rahman olalı
6
Ettim ihyâ nice dil-mürdeyi
enfasım ile
Südde-i pir-i kerem-kârda kurbân olalı
7
Maşdar u mevrid-i ilhâm-ı
IJüdâ'yını Mecdi
Sırr-ı mahşüş ile dil-beste-i peymân olalı
25 Şubat 1341,
Bâyezid-İstânbül
-104-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
1
Ey nüsha-i zibâ-yı
kemâlât-ı ilahi750
Fıtrat sana îsar-ı mahasinle mübahî
2
Akmakda senin nur-ı
muhabbet nigehinden
Bir ben bilirim bir de gönül ah o nigahı
3
Yakdım dil-i müştakımı
vechinde bıraktım
Ben şanma yüzünde görünen hal-i siyahı
4
Bir cürm ise sevmek seni ey
yar-ı kerem-kar
Bin tacate tercîh ederim ben o günahı
5
Lütfun ile müstağrak-ı
envar-ı sürUrum
Bilmem elem-i firkati firkatdeki ahı
6
Şükranını bilmem naşıl îfa
edeyim ben
Her şubh u mesa görmedeyim yarı vicahî
7
IJıırşîd olurum nUr-ı
muhabbet ile Mecdî
Gördükçe neharım ile leylimde o mahı
-105-
Mefülü/Mefailün/Fe ‘ûlün
1 Ey nazrası dîdeler penahı751
Aldım nazarından intibahı
Vechinde
görünce mihr ü mahı
Mihrab-ı
kemali kıble-gahı
4
Ben manzar-ı haşşınım
füruğun Gösterdi bana bu şanlı rahı
5
Hakkımda idame eyle her an
Tezyid-i kemal eden nigahı
6
Sekranı olan müdam-ı caşkın
Anlar mı sevab ile günahı
7
Mecdi nazarınla oldu
pür-nur
Ey nazrası kalbimin penahı
26 Ağustos 1933
MÜSTEZÂD VE KIT’ALAR
MÜSTEZÂD
Mefûl ü/Mefa ‘ftü/Mefa cİlü/Fe
cül ün
1
Bildim bileli maşdar-ı
feyyaz-ı bekayı752
Esrar-ı Hûda'yı
Terk etti gönül debdebe-i mülk-i fenayı
Esbab-ı cefayı
2
cÂriftir olan
neş’e-i culyâ ile cuşan
Rakşandır o her an
Ancak o bilir nükte-i illa ile layı
Keşfetti camâyı
3
Mihrab-ı cihan ahsen-i
takvim-i Hûda'dır
Taczîme
revadır
Huşumdaki guşumla işit sen bu nidayı
Fehmeyle hafayı
4
cUşşâk-ı Hûda
sinedeki bülbüle hayran
Her nağmesi cirfan
Tevhid ile çınlattı bütün arz u semayı
Mest etti şafayı
5
Eşya ki ezel mevcesidir
şahn-ı fezada
Hep caşk-ı
Jüda’da
A33a
Bul aşlını tetkik ile kalb-i curefâyı
Âyat-ı hüdayı
6
Âyat-ı Jüda sinede mestür-ı
ezeldir
Halli ne güzeldir
Bil
Tür-ı vücûdundaki vadi-i Tuva’yı Jallak-ı kuvayı
7
Cibril ile kalmak ne reva
Sidre’de mebhüt
Matlüb ise lahüt
Refref
ile bul sırr-ı hüveyda-yı calayı Keşfeyle ğıtayı
8
Nür oldu cihan ben okudum
ayet-i nüru
Mişkat-ı zuhüru
Bildim ne imiş kalbe doğan şems-i
duhayı Gördüm o ziyayı
9
Kalbim dil-i racna
gibi ser-mest-i hakikat
Mecdi ne sacadet
Tekrar
ederim şubh u mesa hamd u senayı
Bildim o Huda'yı |
16 Eylül 1934753 |
753 16
Eylül 1934: Bayazıt-Nur sokağı-16 Eylül 1934 OE |
KITALAR
-1-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe
cül ün
Bir Daver-i Can-berare
1
Efzâsmı tezyin ediyor şimdi
selikan754
Ta evc-i belagattaki calî derecatın
2
Şübban-ı vatan olmada
cuşan-ı telezzüz
Vicdanlara vecd-aver o kudsi nağamatın
-2-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
Beste-nigar okuyan bir hanende-i hoş-elhane:
1
Kederin kalmadı asarı
gönülden gitti755
Şükrü ifada kuzum Cacz u kuşurum der-kâr
2
Dil-nişin nağmelerin canıma
tefsir etti
Öpeyim ağzını ey beste-gir-i hub-nigar
Mecdi, Girid
-3-
Fa Cilâtün/Fâ Cilâtün/Fâ il ün
1
Her şerefte mefharü’l-caşr
eylesin[700]
Validin asasını Rabb-ı ehad
2
Öyle bir merd ol ki herkes
söylesin
İnne haza’ş-şible min zake’l-ehad
Girid
-4-
Fe ilatün/Fe ilatün/Fe ilatün/Fe il ün
1
Gayretimle yetişen bir
gül-i nev-hiz-i edeb[701]
Âh kim düştü bugün hak-sera-yı cademe
2
Fevtine kan dökerek
ağlamamak kabil mi
Genç iken uğradı bi-çare bela-yı vereme
1 Rebîcu’l-evvel
1312, Girid
-5-
Mefa Cîlün/Mefa
Cîlün/Mefa Cîlün/Mefa cîlün
Kıtca
1
Mihektir altün u kalb
akçeyi temyiz eden amma[702]
Ahibbanın vefa mikyası da’im sim ile zerdir
2
‘Atası hin-i hacette vefası
varsa ahibbanın
cUlüvv-i kadr u kıymette güherden belki
ber-terdir
-6-
Mefa Cîlün/Mefâ
Cîlün/Mefâ Cîlün/Mefâ cîlün
Yeraltı Câmic-i
Şerifi Hatibi Hafız cAli Efendi’ye
1
Müessirdir şada-yı
dil-pezirin ruha nafizdir[703]
Nazir olmaz
sana bülbül de gelse bezmi tezyine
2
Yazılsın namına bir
zer-nişan cunvân-ı câlî-şan
Sesin şuraca
layıktır hezaran fart-ı tahsine
Şura-yı Evkaf, 29
Kanun-ı Evvel 1337
-7-
Mefa Cîlün/Mefâ Cîlün/Mefâ Cîlün/Mefâ
cîlün
Hafız Ferid
Efendi’ye
1
Gönül cünbüş-geh-i esrar-ı
Kıır’an oldu nefhandan[704]
Semavidir
şada-yı dil-firibin vecdi calibdir
2
Duyanlar cezbe-darın olsa
çok mu şevk u cuşundan
Sesin muhrik
uşulu nağmenin her kalbi cazibdir
.... 11 Nisan 1338
-8-
Mefâ ‘Hün/Mefâ
‘Hün/Mefâ ‘Hün/Mefâ ‘Hün
1
Hakikat....................... bir nür-ı mahfîdir[705]
O nur-ı macnevîden nur-ı canın bir cihan olmuş
2
Bütün..... mecladır bu bir sırr-ı hüveydadır
O sır bir bahr-i macnâdır cihan andan cayân olmuş
16 Kanün-ı Evvel 1932,
Bâyezîd-İstanbül
-9-
Mefâ ‘Hün/Mefâ
‘Hün/Mefâ ‘Hün/Mefâ ‘Hün
1
Edeb bir lütf-ı Mevla’dır
tevazu‘ ondan aclâdır[706]
Güzel hüy zinet-i ‘alîsidir aşhab-ı ‘irfanın
2
Tecavüz etmeyen haddi olur
azade-ser da’im
Makaş elbet keser Mecdî uzarsa müyu insanın
Bayezîd, 8 Mayıs 1933
MK, 14a
-10-
Fâ ‘iîâtün/Fâ
‘iîâtün/Fâ ‘H ün
Mahmüd Celale’d-dîn Paşa Merhümun Münşeatına Takrîz-i
Manzüm
1 Âferîn
İlyas-ı şahib-ğayrete763
Cemc u tertib eyledi pertev eser
2
Bir eser kim sebk-i
nazmında anın Münceli nur-ı belagat ser-te-ser
3
Bir çemen-zar-ı edeb kim
her yeri Meşrikü’l-envar ezhar-ı hüner
4
Da’imi şad eder her gonceyi
Şüphe yoktur bin gülistana deger
5
Nahl-bend-i gül-bün mazmunudur
Bir vezir-i nükte-dan-ı nam-ver
6
Zatıdır mecmüca-i
cilm u edeb
Tabc-ı
paki naşir-i dürr ü güher
7
Bir sühan-dan kim ana
mevhubdur Kuvve-i iccâzda feyz-i diger
Muntazırdı
şevkle şam u seher
9
intizara karşı bezl-i lutf
edip
Ol edib-i aczam-ı calî nazar
10
Kendisi eşcarmı
neşr eyledi
cÂlem-i cirfâna verdi zib ü fer
11
Bacz-ı
menşürat-ı zengin dahi
Toplayıp İlyas-ı Mahmüdu’s-seber
12
Nev-heveskarana ihda eyledi
Her cihetle
oldu rüşen dideler
26 Mayıs 1310, Girid
-11-
Mefül ü/Mefa Cîlü/Mefa Cîlü/Fe cül
ün
Nazire
1
Envar-ı maarifle tezeyyün
eden adem[707]
Her rif'ate her ‘izzete her feyze makardır
2
İnsandaki insanlık olur
‘ilm ile haşıl
Cahil olanın mertebesi rütbe-i hardır
3
Bir nüsha-i kübra denilir
ademe amma
Cahillere karşı bu sühan cay-ı nazardır
4
Bed-huy olur elbette
cehalette kalanlar
Ahlakı
mühezzeb edecek feyz-i hünerdir
5
Her matlabı ihraza olur baciş-i
yekta cİlm ü hüneri şahibine şanlı eserdir
6
Rifat vererek ademe ta
şubh-ı ezelde
MescUd-ı
mela’ik eden işte bu güherdir
7
cÂlim olanın
şan-ı refhin eder ima Âşar-ı kemalatı ana tak-ı zaferdir
8
İnsanda tevazuc
şayılır meşreb-i calî
Jod-bin
olanın her işi ğayetde zarardır
9
Beyhude tekellüm ile
efkarını yorma
Her iş bu
cihanda eser-i hükm-i kaderdir
10
Çeşmin var ise görmege
layık nazar eyle Ahval-i cihan akile mir’at-ı ciberdir
11
Bir öyle kemalatı kazan kim
ola hadi
Asarı ise ğıbta-res-i nevc-i beşerdir
12
Bir Caciz-i
bi-vaye şayıldımsa da Mecdi
Feyz-i ezeli
tabamıza lutf-i diğerdir[708]
27 Mart 1320, Konya
-12-
Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ilatün/Fa ‘ıl ün
Kitabe-i Seng-i
Mezar
1
cArif-i
deryâ-şiyem pir-i refhü’l-menzelet[709]
Eyledi teslim-i gerden "ırciF fermanına
2
Menbac-ı cüd u
mekarim maşdar-ı cirfan idi
Yaptığı asarı şahittir culüvv-i şanına
3
Rühunu bala-nişin-i bezm-i
lahüt eyleyip
Kabr-i pakin mehbit-i haşş eyleye ğufranına
MK, 12a
4
Fatiha ihdası lazımdır o calî-himmete
Rühunu
dil-şad etmek isteyen ihvanına
Girid
-13-
Müstefilâtün/Müstefilâtün
Bir Merhumenin Yetimanı Lisanından Kitâbe-i Seng-i Mezarı
1
Şefkatli mâder gaybubetine767
Eyvah olduk böyle perişan
2
Pejmürde şuret dil-hun-ı
hasret
Meşğul-i girye me’lüf-ı efğan
3
Bir derde düştük kim yadı
ile
Hala gönüller olmakta lerzan
4
Eyvah bileydin sen gittin
el-an
Kaldı miı’ebbed bir nar-ı hicran
5
Kan ağlarız biz yadınla
da'im
Gitsen de elden kabil mi nisyan
6
Ey şems-i harib ey cism-i fani
Ey perde-puş-ı envar-ı gufran
7
Biz ağladıkça cennette
olsun
Murğ-ı latif-i ruhun hıraman
Girîd
-14-
Müfte
ilün/Fâilün/Müfte cilün/Fâcilün
Kitabe-i Seng-i Mezar
1
Herkesin merhale-i ‘akıbeti
makberdir768
Bî-beka debdebesi dağdağası dünyanın
2
İnkılâbâtını bir ince
tefekkür eyle
Şu siyeh-fam olan hak-i fenâ-‘unvânın
3
Muhtevidir nice esrarı
vücüd ile ‘adem
Halline yol bulamaz ‘aklı fakat insanın
4
Kim bilir şoldu nice
zehre-i ra‘na-yı hayat
Serilip sath-ı türabında bu kabristanın
5
İşte bu şahibe-i levha dahi
olmuş idi
Şan ile şöhret ile seyyidesi nevanın
6
‘Âkıbet düştü yere berg-i
hazan-dîde gibi
Oldu pa-mal-i fenası bu dahi devranın
2 Temmuz 1312, Girîd
[1] Yılmaz
Öztuna, Büyük Osmanlı Tarihi, c. 5, Ötüken Neşriyat, İstanbul, 1994, s.
208-409.
[2] Öztuna, Büyük Osmanlı
Tarihi, c. 5, s. 310.
[3] Öztuna, Büyük Osmanlı
Tarihi, c. 5, s. 389.
[4] Öztuna, Büyük Osmanlı
Tarihi, c. 5, s. 382-393.
[5] Ahmed Hamdi Tanpınar, On
Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2012, s.
17.
[6] Orhan Okay, Sanat ve
Edebiyat Yazıları, Dergâh Yayınları, İstanbul, 2011, s. 90.
[7] Günay Kut, Anadolu’da
Türk Edebiyatı, Osmanlı Devleti ve Medeniyeti Tarihi, ed. Ekmeleddin
İhsanoğlu, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) Yayınları,
İstanbul, 1998, s. 6164.
[8] Ahmed Hamdi Tanpınar, On
Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s. 90.
[9] Tanpınar, On Dokuzuncu
Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s. 55-70.
[10] Orhan
Okay, Batılılaşma Devri Türk Edebiyatı, Dergâh Yayınları, İstanbul,
2013, s. 52.
[11] Okay, Batılılaşma
Devri Türk Edebiyatı, s. 53.
[12] İsmail
Ünver, XIX. Yüzyıl Divan Şiiri, Ankara Üniversitesi Dil Tarih ve Coğrafya
Fakültesi Dergisi, c. XXXII-1, 1988, s. 133.
[13] Kut, Anadolu’da
Türk Edebiyatı, s. 66.
[14] E.J. Wilkinson Gibb, Osmanlı
Şiir Tarihi, c. 5, trc. Ali Çavuşoğlu, Akçağ Yayınları, Ankara, 1999, s.
559.
[15] Gibb, Osmanlı Şiir
Tarihi, c. 5, s. 562; Kut, Anadolu’da Türk Edebiyatı, s. 67;
Tanpınar, On Dokuzuncu Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s. 415-417.
[16] Ünver, XIX. Yüzyıl
Divan Şiiri, 136-137.
[17] Okay, Batılılaşma Devri
Türk Edebiyatı, s. 55.
[18] Okay, Batılılaşma Devri
Türk Edebiyatı, s. 54.
[19] İnci
Enginün, Yeni Türk Edebiyatı Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923),
Dergâh Yayınları, İstanbul, 2013, s. 9.
[20] Okay, Batılılaşma
Devri Türk Edebiyatı, s. 57.
[21] Okay, Batılılaşma
Devri Türk Edebiyatı, s. 58.
[22] Orhan Okay, Orhan Okay, Batılılaşma
Devri Türk Edebiyatı, s. 59.
[23] Fuad Köprülü, Bugünkü
Edebiyat, Akçağ Yayınları, Ankara, 2007, s. 16.
[24] Orhan Okay, Orhan Okay, Batılılaşma
Devri Türk Edebiyatı, s. 60.
[25] Osman
Ergin, Balıkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun, Hayatı ve Şahsiyeti, İstanbul,
1942, s. II.
[26] Ergin, Balıkesirli Abdülaziz
Mecdi Tolun, s. 1.
[27] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 1.
[28] Bu şiir MK 41a’da
“Mâdenimin Bâlln-i İhtizârında” başlığıyla yer almaktadır.
[29] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 1.
[30] Dürr-i
yetîm kavramı ile ilgili İskender Pala şunları söylemektedir: “Dürr-i yetîm
tâbiri sadefteki tek inciden kinâyedir. Dünyanın yegâne incisi deyimi
Peygamberimiz için kullanılır.” (İskender Pala, Ansiklopedik Divân Şiiri
Sözlüğü, Kapı Yayınları, İstanbul, 2011, s. 126.)
[31] Osman
Ergin, BalIkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 4.
[32] Çalışmamızda kullanılan bazı
beyitlerin sonunda, hangi şiirden alındıklarını gösteren kısaltmalar
kullanılmıştır. Buna göre parantez içinde yer alan M., Mesnevî; G., Gazel; K.,
Kaside; Mr., Murabba yerine kullanılmıştır. Kısaltmanın yanındaki sayıların
ilki şiirin divanda yer aldığı sırayı, ikincisi ise kullanılan beytin şiirdeki
yerini belirtmektedir.
[33] OE2 7b. (Çalışmamızın
İkinci Bölümünde, Nüsha Tavsifleri başlığı altında tanıtılan nüshalara ait
kısaltmalar bazı dipnotlarda kullanılmıştır. Buna göre A, Müellif nüshasını;
MK, Milli Kütüphane’deki ikinci nüshayı; OE, Osman Ergin’in hazırladığı matbu
nüshayı; OE1, Osman Ergin Kütüphanesinden alınan birinci nüshayı; OE2, Osman
Ergin Kütüphanesinden alınan ikinci nüshayı; OE3 ise Osman Ergin
Kütüphanesinden alınan üçüncü nüshayı göstermektedir. Bu kısaltmalardan sonraki
sayı ve harf ise alınan bölümün yer aldığı yaprağa işaret etmektedir.)
[34] Nihat Azamat, “AbdülazizMecdîEfendi”,
D.İ.A., 1/191.
[35] Abdülaziz Mecdî
Tolun’un Hayatı, Eserleri ve Tasavvuf Görüşleri isimli yüksek lisans tezini
hazırlayan Talat Olgun, Abdülaziz Mecdî’nin o dönemin Milli Eğitim Bakanı Büyük
Haydar Efendi’nin dostu Baki Efendi’ye hitaben bir manzume kaleme aldığını
söylemekte, bu bilgiye kaynak olarak da Osman Ergin tarafından hazırlanan Abdülaziz
Mecdi Divanı'nın beşinci sayfasını göstermektedir. Ancak yaptığımız
araştırma sonucu Olgun’un verdiği bu bilginin doğru olmadığını görmekteyiz. Bu
konu Osman Ergin’in hazırladığı BalIkesirli Abdülaziz Mecdi Tolun, Hayatı ve
Şahsiyeti isimli kitabın beşinci sayfasında anlatılmaktadır. Ancak burada
Haydar Efendi Meclis-i Maarif reisi olarak tanıtılarak dilekçenin Haydar
Efendi’ye verildiği söylenmiş, Baki Efendi diye birisinden hiç
bahsedilmemiştir. İsmi geçen Büyük Haydar Efendi, son dönem Osmanlı
hukukçularından olan Büyük Ali Haydar Efendi’dir. Ali Haydar Efendi Olgun’un
söylediği gibi Milli Eğitim Bakanı (Maârif Nâzırı) olmayıp Meclis-i Kebîr-i
Maârif reisidir. (Ayrıntılı bilgi için bkz. DİA, Ali Haydar Efendi, Büyük,
c. 2, s. 396; Meclis-i Kebîr-i Maârif için bkz. Millî Eğitim Bakanlığının
Kısa Tarihçesi, www.meb.gov.tr/milli-egitim-bakanliginin-kisa-tarihcesi/duyuru/8852;
Yrd. Doç. Dr. Etem Levent, “Tanzimat Döneminde Eğitinin Hukukî ve Kurumsal
Yapısı”, http://mimoza.marmara.edu.tr/~etemlevent/makaleler/01/18.htm)
Ali Haydar Efendi’nin 24 Kasım 1884 tarihinden, vefat ettiği 27 Kasım 1903’e
kadar bu kurumun reisliğini yaptığı dönemde, sırasıyla Mehmed Tâhir Münif Paşa,
Ahmed Zühdü Paşa, Mehmed Celâleddin Paşa ve Mustafa Haşim Paşa Maârif nâzırlığı
vazifesinde bulunmuşlardır.
[36] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 6.
[37] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 7-8.
[38] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 9.
[39] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 9-10.
[40] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 11.
[42] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 12-13.
[43] OE2 13a.
[44] Osman
Ergin, Balıkesirli AbdülazizMecdi Tolun, Hayatı ve Şahsiyeti, İstanbul,
1942, s. 53.
[45] OE2 14a.
[46] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 16-17.
[47] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 18.
[48] Bu
kişiler hakkında detaylı bilgi için bkz.: Ergin, Balıkesirli AbdülazizMecdi
Tolun, s. 19-22; Talat Olgun, Abdülaziz Mecdî Tolun’un Hayatı, Eserleri
ve Tasavvuf! Görüşleri, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, Kayseri, 2013, s.
56-57.
[49] Hüseyin
Vassaf, Seflne-i Evliya, c. 4, Hz. Mehmet Akkuş, Ali Yılmaz, Kitabevi
Yayınları, İstanbul, 2011, s. 155-156; Nihat Azamat, Ahmed Amiş Efendi,
D.İ.A., 2/43.
[50] Azamat, Ahmed
Amiş Efendi, s. 44.
[51] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdî Tolun, s. 142.
[52] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdî Tolun, s. 44-45-46.
[53] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 35-44.
[54] Tasvîr-i
Efkâr, 6 Kânûn-ı Sânî 1924, Sayı 568. Ergin, Balıkesirli AbdülazizMecdi
Tolun, s. 43-44.
[55] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 48.
[56] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 54.
[57] Mahir İz, Yılların İzi,
Kubbealtı Yayınları, İstanbul, 2013, s. 204-205.
[58] Olgun, AbdülazizMecdî
Tolun’unHayatı, Eserleri ve Tasavvuf Görüşleri, s. 126.
[59] Erdem
Memişoğlu, Fâtih Sertürbedârı Ahmed Amîş Efendi Hazretlerinden ve Abdülaziz
Mecdî Tolun Beyden Seçme Hatıralar ve Rivayetler, Kalkan Matbaacılık,
Ankara, 2004, s. 134.
[60] Memişoğlu,
Fâtih Sertürbedârı Ahmed Amîş Efendi Hazretlerinden ve Abdülaziz Mecdî Tolun
Beyden Seçme Hatıralar ve Rivayetler, s. 129.
[61] Dursun
Gürlek, “Dünyanın En Bahtiyar Adamı” Abdülaziz Mecdî Tolun, Kubbealtı
Akademi Mecmuası, Yıl: 32, Sayı: 1, s. 87.
[62] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 320.
[63] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 320.
[64] Kutbu’l-ârifîn Abdülaziz
Mecdî Tolun vefat etti.
[65] Vakit
Gazetesi, 27 Ağustos 1941 Çarşamba günü nüshası.
[66] Ergin, BalIkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 321.
[67] Vakit
Gazetesi, 17 Eylül 1941Çarşamba günü nüshası.
[68] Ene’l-Hak
[69] Etti ah
üstad-ı kamil merd-i mükemmil intikal
[70] Ahmed
Remzi Akyürek (ö. 1944), son devir mutasavvıf şairlerinden olup Üsküdar
Mevlevîhanesi’nin son şeyhidir. (bkz. Hasibe Mazıoğlu, AhmedRemzi Dede,
D.İ.A., 2/304,305.
[71] ‘Abdül‘aziz Mecdi gitti
huzUr-ı Hakka
[72] Fatiha ruh-ı şerif-i
Mecdiye
[73] Asıl adı Mustafa İzzet
Baki olan Abdülbaki Gölpınarlı (ö. 1982), çok yönlü bir kişi olup, divan
edebiyatı, iran edebiyatı, tasavvuf ve tarikatlerle ilgili yaptığı çalışmalarla
ün kazanmıştır. (bkz. Ahmed Güner Sayar, Abdülbaki Gölpınarlı, Ötüken
Neşriyat, İstanbul, 2013.)
[77] Vaşıl-ı sırru’l-ehad Mecdi
hüve’l-‘aynü’l-kemal
El-lisanü’l-gaybi ve’l-hakk kile fi
şe’n irtihal
[78] Dil-i magfur guyed sal-i
rıhlet
Be-Mecdi şems-i taban-ı velayet
[79] Hasan Basri Çantay
(1964), Kur’an meali de yazmış olan son devir alimlerinden olup Mecdî’nin
hemşehrisidir. (bkz. Emin Işık, Hasan Basri Çantay, D.İ.A.,
8/218-219)
[80] ZuhUr-ı Hakk bi-kalb-i U
[83] Mecdî’nin doktoru da
olan Süheyl Ünver (ö. 1986), hattat, tezyinatçı, minyatürcü yönleri de bulunan
son devrin önde gelen münevverlerindendir. (bkz. Ahmed Güner Sayar, A.
Süheyl Ünver, Hayatı, Şahsiyeti ve Eserleri, Ötüken Neşriyat, İstanbul,
2004.)
[84] Gitti bir insan-ı kamil
cennete
[85] Şeyh-i tevhid idi Mecdi-i
e‘azz.
[86] Tâhirü’l-Mevlevî, Şâir
Anıtları, Yayına Hazırlayan Mehmet Atalay, İstanbul, 2008, s. 57.
[87] Tâhirü’l-Mevlevî diye
tanınan Tahir Olgun (ö. 1951), Mevlevî dedesi olmasının yanı sıra, şair,
gazeteci ve edebiyat tarihçiliğiyle ön plana çıkan son dönem aydınlarındandır.
(bkz. Zülfikar Güngör, Tahirü’l-Mevlevi (Olgun) Hayatı, Eserleri ve Dini
Edebiyatla İlgili Şiirleri, Yüksek Lisans Tezi, Ankara Üniversitesi, 1994.)
[104] Merden-i ten zindegl-i can
bûd
Reften-i can canib-i canan bûd
Merg bûd reften-i can sûy-ı can
Belki tahklk-i hayât an bûd
[105] İbnülemin Mahmud Kemal (ö.
1957) Osmanlı’nın son dönemi ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında yaşamış devlet
adamları, şairler, musikişinaslar ve hattatlar üzerine biyografileri ve tarih
bilgisiyle tanınan münevverlerimizdendir. (bkz. Ömer Faruk Akün, îbnülemin
Mahmud Kemal, D.İ.A., 21/249- 262.)
[106] Ergin, BalIkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 227.
[107] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 81.
[108] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 84.
[109] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 85.
[110] Sebilü’r-reşâdMecmuası,
450, 451, 452, 453, 456, 457. sayılar, İstanbul, 1336 (1920).
[111] Ergin, BalIkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 85.
[112] Ergin, BalIkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 85.
[113] Ergin, BalIkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 85.
[114] Ergin, Balıkesirli
AbdülazizMecdi Tolun, s. 86.
[115] Seyyid Şerif Cürcânî, Ta’rifât-TasavvufIstılahları,
Yayına Hazırlayan: Abdurrahman Acer, Litera Yayıncılık, İstanbul, 2014.
[116] Abdülkerim Cîlî, Varlık
Mertebeleri, Furkan Yayınları, İstanbul, 2006.
[117] Muhyiddîn İbnü’l-Arabî, Marifet
Kitabı, Trc. Abdülaziz Mecdî Tolun, Hüseyin Şemsi Ergüneş, İz Yayıncılık,
İstanbul, 2008.
[118] Abdülkerîm el-Cîlî, İnsân-ı
Kâmil, Trc. Abdülaziz Mecdî Tolun, Yayına Hazırlayanlar: Selçuk Eraydın,
Ekrem Demirli, Abdullah Kartal, İz Yayıncılık, İstanbul, 1998, s. 18-19.
[119] İbnü’l-Emin Mahmud
Kemal İnal, Son Asır Türk Şairleri, c. III, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı
Yayınları, Ankara, 2000, s. 1280.
[120] Mahir İz, Yılların
İzi, Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2013, s. 205.
[121] Ergin, Balıkesirli
Abdülaziz Mecdi Tolun, s. 61.
[122] A 2a,
2b, 3a.
[123] Ethem
Cebecioğlu, Tasavvuf Terimleri ve Deyimleri Sözlüğü, Otto Yayınları,
Ankara, 2014, s. 245.
[124] Yanına
şu mısra not düşülmüştür: Kalbin gözüyle nura bak.
[125] Bağdatlı
Rûhî Dîvânı, Yayına Hazırlayan Coşkun Ak, Uludağ Üniversitesi Basımevi,
Bursa, 2001, s. 190.
[126] Fatma Betül Telli, Ayaşlı
Muallim Şakir Efendi, Kalkan Matbaacılık, Ankara, 2005, s. 103-141.
[127] Ayaşlı Şakir Efendi’nin Düşündüm
redifli şiirinin birinci bendi.
[128] Ayaşlı Şakir Efendi’nin Düşündüm
redifli şiirinin kırk birinci bendi.
[129] Ayaşlı
Şakir Efendi’nin Düşündüm redifli şiirinin yüz dördüncü bendi.
[130] Mehmet
Akif Ersoy, Safahat-Üçüncü Kitap, Yayına Hazırlayan: M. Ertuğrul Düzdağ,
İstanbul, 2005, s. 186.
[131] Ziya
Paşa, Tercî-i Bend ve Terkıb-i Bend, Yayına Hazırlayan:A. Ali Ural, Şule
Yayınları, İstanbul, 1999, s. 115-118.
[132] Karesi
Gazetesi, 56. Sayı, 1 Nisan 1303 (13 Nisan 1887), Balıkesir, s. 3.
[133] Ali
İffet, Gazellerim, Nümûne Matbaası, İstanbul, 1937, s. 33.
[134] Ali
İffet, Gazellerim, s. 26.
[135] Vehbi
Cem Aşkun, Sivas Şairleri, Kamil Matbaası, Sivas, 1948, s. 135.
[136] Alim
Yıldız, Sivaslı Şairler Antolojisi, Kitap Matbaacılık, İstanbul, 2003,
s. 52.
[137] Şemseddin
Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm, c. 6, İstanbul, 1316(1900), s. 4168; Ayşe Derya
Eskimen, Mecdî Mehmed Efendi ’nin Gazelleri, Basılmamış Yüksek Lisans
Tezi, Ankara, 2008, s. 1.
[138] Haluk İpekten, Divan
Edebiyatı İsimler Sözlüğü, Ankara, 1988, s. 277.
[139] Şemseddin Sâmî, Kâmûsu’l-A’lâm,
c. 6, İstanbul, 1316(1900), s. 4168; Cemal Kurnaz, Mustafa Tatçı, Mehmet
Nail Tuman, Tuhfe-i Nailî, c. II. Bizim Büro Yayınları, Ankara, 2001, s.
906.
[141] MK 25b,
OE1 6b, OE3 6b, OE 19
[142] b
Tehliline tesbihine tahmidine: Tehlilini tesbihini tahmidini OE1, OE3
[143] b KayyUm-ı tüvanasın eya
halık-ı ekvan: Şığmaz beşerin daire-i fikrine bir an OE3
[144] Bu beyit OE3’te
bulunmamaktadır.
[145] b Şad eden: Şad et anı
OE3
[146] MK 26b, OE1 6a, OE 20
[147] Başlık: - OE // Kaşide-i
Mimiyye OE3
[148] MK 73a, OE1 43b, OE3 54b,
OE 72
[149] b namiye-bahşa-yı
fenayım: nâmiye-vahşâ-yi fenâyım OE
[150] a şubh-ı: sulh-ı OE
[151] OE’de bu
beytin mısraları yer değiştirmiş şekildedir.
[152] a
yüzüyüm: yüzeyim OE
cevher-i câmi‘: sırr-ı mecâmi‘ OE3
(OE3’te ayrıca “cevher-i câmi‘” notu kenara düşülmüştür.)
Mısra: 63 ile 400’ü cem‘ etmededir
dil OE1
Osman Ergin’de şöyle bir dipnot
bulunmaktadır: “63 ile 400 ebcet hisabiyle Ahmed Ameş karşılığıdır ve böyle
demekle mürşidini kasdeder.”, s. 88.
[153] a görüp
şanma beni sakin-i: - OE3
b calis-i ser-menzil-i sükkan-ı: -
OE3
[154] b
Kerbela: kerb ü bela OE, OE1, OE3
Ayrıca metin üzerinde “kerb ü
belayım” şeklinde bir düzeltme vardır.
ÂsUde-dilim: Âsûde-dilin OE
“Cihan-ı ma‘nevî” şeklinde bir
dipnot bulunmaktadır, MK.
[157] a pür-feyz-i: kamUs-ı OE1,
OE2, OE3 b cUşundan: feyzinden OE1, OE2, OE3
[158] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[159] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[160] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[161] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[162] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[163] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
b cemal-i cavidan: cavidan MK
[164] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
b bağ-ı cihan: bağ-ı can OE3
[165] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[166] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[167] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[168] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[169] Bu beyit OE’de bulunmamaktadır.
[170] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[171] Bu beyit
OE’de bulunmamaktadır.
[172] Başlık:
Seyyid-i Kainata İşaret-i Ta‘zim OE2 // Na‘t-ı Celil-i Nebevi Şallallahu
‘Aleyhi ve Âlihi OE3
[173] MK 37b,
OE1 16a, OE2 20a, OE3 59b, OE 32
[174] a
devrü’l-füyUzatındadır: devr-i füyUzatındadır OE2
[175] b
Sema-yı feyzi: Müsemma-yı feyz-i MK
[176] Mısranın
yanında şu not bulunmaktadır: “yahUd: Bu feyz-a-feyz ile ser-tac-ı feyz-i
enbiyadır bu”. Bu not OEl’de de dipnotta verilmiştir.
b ‘Aceb bir mazhar-ı nUr-ı Hüda’dır
bu, Hüda’dır bu OE1 // Bu feyz-a-feyz ile ser-tac-ı feyz-i enbiyadır bu OE2,OE3
[177] b
‘arz-ı: ‘arş-ı OE1, OE3 // MK’da üstüne ‘arş yazılmıştır.
[180] b Ziya
hahanına kandîl-i lahUtî ziyadır bu: Ziya-hatâna bir kandîl-i lahUtî ziyadır bu
OE3
Mısranın yanına şu not düşülmüştür:
Dil-i agaha^ karşı matla‘-ı şemsü’l-hüdadır bu // OE1’de aynı not/mısra
bulunmaktadır
OE2’de bu beyit bulunmamaktadır.
[181] Başlık:
Na‘t-ı Celîl-i Muhammedî şallallahu te'ala ‘aleyhi ve sellem OE3
[182] MK 51b,
OE1 26b, OE3 16a, OE 45
[183] a mehbit-i: mehbat-i OE
[184] a kudret piş-gahında: kudsiyyet-penâhında OE
a Mısra: Tecelliyyat-ı gun-a-gun-ı
Mevla’dan kurulmuştur OE3
[185] b seyr-aşinayan:
sırr-âşinâyan OE
[186] a
dergehin: dergahın OE1
Bu beyit OE’de yer almamaktadır.
[188] Sebilü’r-Reşâd, Cilt 18,
Adet 454’te yayınlanmıştır.
[189] A 16a
[190] Bu
beyitten sonuna kadarki kısım MK60a’da da bulunmaktadır.
[191] Sebilü’r-reşâd, cild 18,
aded 454, şahife 135
[192] MK 60a, OE 54
[193] a Mısranın üstü çizilerek
“.......... canan ‘aşkına işarı
ta‘Hm eyliyor” yazılmıştır.
b olmakta: üstü çizilerek “oldukça”
yazılmıştır.
[194] b
ateş-i: âteşîn OE
[195] Vezinde
bozukluk vardır.
[200] MK 32b,
OE1 13b, OE3 9b, OE 28
[201] b şlr-i:
sırr-ı OE, OE1
[202] b çerağ-ı ikan: çerağ-ı itkan OE1
[203] b peyinde: pişinde OE1
[204] b ekvan: evkan OE
[205] b
zib-bahş: zinet-bahş OE1
[206] Başlık: Medhiyye
der-hakk-ı Heykelü’n-nûranl Gavşü’r-rabbanl Sırr-ı Sübhani Gavşü’l-a‘zam
Hazret-i Seyyidina ve Senedena ‘Abdülkadirü’l-Geylanl Kuddisena’llahu
bi-esrarihi’l-yakin ve mette‘ana bi-envarihi’l-mübin OE3
[209] OE3’te bir önceki beyitle birbirinin yerine yazılmıştır.
[210] b canana: - OE3
[211] MK 24b
[212] MK 41a
[213] MK 53a, OE1 30b, OE3 23a, OE 47
[216] b i‘lâ:
i‘lân OE1
[217] b te’şîrât: te’şîri OE3
[218] a incitme: incinme OE1
[219] MK
nüshasında kenarda “(dinar) olması muhtemeldir” notu bulunmaktadır. Altında
okunamayan bir imza bulunmaktadır.
[220] b bazar:
pazar OE1
[221] OE3’te
45 numaralı beyittir.
[222] MK 35b, OE1 15b, OE3 14a
[225] A 11b, OE 90
[226] a kemalat: kelimat OE
[228] A 24a
[229] Metinde şu dipnot bulunmaktadır: “Efsüs
Tarsüs’un ism-i kadimidir. Efsüs Farısice teessüf demektir.”
[230] a Mısraın vezni problemlidir.
[231] Şiirin altında “Bu merşiyyenin tahriri teehhür etmiştir”
şeklinde bir not bulunmaktadır.
[244] MK 3b, OE 3
[245] Bir esir-i sevda imzasıyla 46 numaralı Mürüvvet gazetesindedir
[246] MK 6b
[247] MK 12a, OE 7
[248] MK’da 2 ve 3. bendler tek
bend olarak yazılmıştır.
[249] Yazmada bu kelimenin yeri boştur, ancak Osman Ergin
“Hoş” şeklinde yazmıştır. O. Ergin, s.5.
[250]MK 28a, OE1 8b, OE3 7a
[251] d Dünya
ana degmez ki cefasın çeke adem:
Eydan OE3
[252] d Dünya ana degmez ki
cefasın çeke adem: Eydan OE3
[253] MK 43a, OE1 18a, OE3 13a,
OE 37
[254] MK
67a, OE1 37b, OE3 32a, OE 64
Başlık: Der
Medh-i Kutbu’l-'arilîn Ğavşü’l-vâşılîn Hazret-i Seyyid İbrahim DesUkî
Kuddise’llahu Sırruhu’l-‘alî OE3
[255] a
esrar-ı ‘ilmi: esrarı MK
b etvar-ı ‘feyz-i cavidandan:
esrar-ı cavidandan MK
[256] OE3’te tarih
bulunmamaktadır.
[257] Başlık: Şafa OE, OE3
[258] MK 68a, OE1 38b, OE3 34a,
OE 66
[259] c
Mısra: Gaip nazarımdad zıll-i eşyâ OE eşya: zıll-ı eşya OE1, OE3
[260] b
kendime: kimseye OE
[261] b hak:
çak OE1, OE3
[262] Başlık: - OE, OE1
[263] MK 76b, OE1 47b, OE 78
[264] a derUnu: derunî OE
c nehar-ı: nihâr-ı OE
[266] d Mısra:Bul sırr-ı hakikati zekâdan OE
[267] b feyyaz-ı: feyz-i OE, OE1
[268] d dehadan: dehan MK
[269] Bu bend
MK’da bulunmamaktadır. OE1’de 24 numaralı kıtada yer almaktadır.
[270] b Bin: Bir OE
[271] Tarih ve yer OE’de
bulunmaktadır.
[272] Mahfil Dergisinde
yayımlanmıştır, 26. Sayı, 3. Cilt, s. 38.
[273] MK 79a, OE3 37a, OE 69.
[274] a Bir gün: Bir şep
[275] c ezel: ebed OE, OE3
[276] b Cuda:
Mevcuda OE, OE3
[278] a
şeref-bahş-ı hüner: şeref-bahş olan OE
[279] b
şüriş-i pür-süzsa hükkam: süziş-i pür-şüriş-i hükkam OE, OE3 c meclis-i:
mahfel-i OE // mahfil-i OE1
[280] c
tehziz-i: tehzîb-i OE
[281] b ‘âid:
sârî OE3
d Mevlâ’yı: Mevlâ’ya OE3
[282] b der-vaze-i: devvare-i OE
[283] a muhabbetle: Muhammed’la OE
[284] b Mısra: Açtıkça o Kur’an
ile bir menhec-i akvem OE
Bu kıta, OE’de 58 numaradadır, s.
76.
[285] b Mısra: Göz yaşlarımın
arzı olan resm-i selâmı OE
Bu kıta, OE’de 56 numaradadır, s.
75.
[286] Bu kıta, OE’de 57
numaradadır, s. 76.
[287] c
Şıffîn’e: Sıffeyn’e üE
[288] Bu kıta
OE’de 112 numaradadır.
[289] b
Bilirim: Bilmem OE3 (MK’da üstü çizilip yanına “bilmem” yazılmıştır.) Bu kıta
OE’de 111 numaradadır.
[290] Bu kıta
OE’de 67 numaradadır.
[291] Bu kıta
OE’de 68 numaradadır.
[292] Bu kıta
OE’de 69 numaradadır.
[293] Bu kıta OE’de 70
numaradadır.
[294] c ‘Aşkından: Aşkımdan OE
Bu kıta OE’de 71 numaradadır.
[295] Bu kıta OE’de 72
numarada, s. 78.
[296] a ahkam-ı nuşüşu: esrar-ı
Fususu OE b esrar-ı Füşüşu: esrar-ı nususu OE Bu kıta OE’de 73 numaradadır.
[297] Bu kıta OE’de 74
numaradadır.
[298] Bu kıta OE’de 75
numaradadır.
[299] Bu kıta OE’de 76
numaradadır.
[300] Bu kıta OE’de 77
numaradadır.
[301] Bu kıta üE’de 78
numaradadır.
[302] Bu kıta üE’de 79
numaradadır.
[303] Bu kıta üE’de 80
numaradadır.
[304] Bu kıta üE’de 81
numaradadır.
[305] Bu kıta OE’de 82
numaradadır.
[306] Bu kıta OE’de 83
numaradadır.
[307] Bu kıta OE’de 85
numaradadır.
[308] Bu kıta OE’de 84
numaradadır.
[309] Bu kıta OE’de 86
numarada, s. 80.
[310] b revnakı ezhar: revnak-ı
ezhar OE Bu kıta OE’de 87 numaradadır.
[311] Bu kıta OE’de 88
numaradadır.
[312] Bu kıta OE’de 113
numaradadır.
[313] Bu kıta OE’de 91
numaradadır.
[314] Bu kıta OE’de 92
numaradadır.
[315] Bu kıta OE’de 89
numaradadır.
[316] Bu kıta OE’de 90
numaradadır.
[317] Bu kıta OE’de 93
numaradadır.
[318] Bu kıta OE’de 94
numaradadır.
[319] Bu kıta OE’de 95
numaradadır.
[320] b mahşer-i akvam-ı
zamane: kavm-i nasara-yı zamana OE Bu kıta OE’de 96 numaradadır.
[321] Bu kıta OE’de 97
numaradadır.
[322] Bu kıta OE’de 98
numaradadır.
[323] Bu kıta OE’de 99
numaradadır.
[324] Bu kıta OE’de 106
numaradadır.
[325] Bu kıta OE’de 107
numaradadır.
OE ve OE3’te kıta,
Bir faide yok külfet-i evza'-ı
riyada
Her serdeki sevda ise de başka
hevada
Âmali de alamı da en şonra fenada
Bi-süd uzanan dest-i temennayı
düşündüm
[326] b arayiş-i ‘irfan:
asayiş-i irfan OE
d sineyi Sina’yı: sine-i sinayı OE
Bu kıta OE’de 100 numarada dır.
[327] a Oldukta şalşala-efzayı:
Oldukta ecres salsala-efzayı OE d ayet-i büşrayı: ayat-ı büşrayı OE
Bu kıta OE’de 114 numaradadır.
[328] Bu kıta OE’de 101
numaradadır.
[329] Bu kıta OE’de 102
numaradadır.
[330] Bu kıta OE’de 103
numaradadır.
[331] Bu kıta OE’de 104
numaradadır.
[332] Bu kıta OE’de 105
numaradadır.
[333] Bu kıta OE’de 108 numaradadır.
[334] Bu kıta OE’de 109
numaradadır.
[335] Bu kıta OE’de 110
numaradadır.
[336] OE 102
[337] Yanına şu mısra not
düşülmüştür: Kalbin gözüyle nUra bak.
[338] c Aç dideni gel nUra bak:
Kalbin gözüyle nura bak OE
[340] MK 64b, OE3 19a
[341] OE3’te b ve c mısraları
birbirinin yerine yazılmıştır.
[342] OE3’te b
ve c mısraları birbirinin yerine yazılmıştır.
[343] MK 65b
[344] “Peri-zade, Muhterem
Üstad’ın küçük mahdumları Muzaffer Beg’in kızıdır, 1927’de doğmuştur.” Şeklinde
bir dipnot bulunmaktadır. MK
[345] MK 66a
[346] Nakarat yerine diğer
bendlerde “Eydan” yazılmıştır.
[347] MK 29a, OE1 8a, OE2 16a,
OE3 59a, OE 23
[348] Nakarat yerine MK’da
“Eydan”, OE’de “Kerem kıl”, OE2’de “Kerem” yazılmıştır. OE2 ve OE3’te nakarat
tekrarlanmıştır.
b çekmeklige: çekmege OE1
[349] a hıfz-ı
mahşuşun: lutf-ı mahşuşun OE3
[350] Bu kıt’a
OE2 ve OE3’te bulunmamaktadır.
[352] MK 57a, OE1 28b, OE2 21b, OE3 64b, OE 49
Başlık: Feryad-ı Sürür OE3
[356] Başlık: Kısm-ı Salis-i
Hayat, İntibah-ı Şânî OE, OE1
[357] MK 45b, OE1 21b, OE 40
[358] Osman
Ergin’de bu mısra yer almamaktadır.
[359] 12 Nisan 1912.
[360] Başlık: - OE
[361] MK 46b, OE1 22a, OE 41
[363] A 17b, OE 95
[364] b pür-nurdan: nûrudan OE
c surdam: şûrdan OE
[365] b mevcelerdir: hep mevcelerdir A
[366] c eder
hep dilleri tezyin: eder dilleri lezyin OE
e durdan: dûradan OE
[367] MK 44b
[368] İlk ve son bent dışındaki
bentlerde nakarat tekrarlanmamış, “Eydan” yazılmıştır.
[369] MK 45b
[370] 2, 3 ve 4. bentlerde
nakarat tekrarlanmamış, “Eydan” yazılmıştır.
[371] Başlık: İkinci Ninni OE3
[372] MK 50b, OE3 21a
[373] OE3’te üçüncü mısradır.
[374] OE3’te ikinci mısradır.
[375] OE3’te üçüncü mısradır.
[376] OE3’te ikinci mısradır.
[377] d rahat-ı hâb: rahat u hab OE3
e neyyir-i dırahşanım: neyyir-i
rahşanım OE3
[378] A 10a
[379] MK 61b,
OE 56
[380] d Mısra:
Eymenem sesg-i melâmetten kim alup çemremi OE
[381] d vaşlının: vuslatın OE
[382] MK 18b, OE 10
[383] Mefhar, Osman Ergin, s. 9
[384] Başlık: Amasya’da
defîn-i hak-i gufran Cenab-ı Seyyid Hamza Nigarî Kuddise Sırruhu’Pâlî
Hazretleri’nin 1286 târihinde Harput’ta sülale-i ‘Abbasiyye’den Muhammed Beg
nezdinde bulunan na‘leyn-i Nebevî Darü’l-Hilafe’ye nakl edilirken istikbal ile
Na‘leyn-i Sa'adeti başlarına koyarak Amasya’yı teşrif ederlerken ‘aşk u cezbe
ile söyledikleri gazelin tahmîsidir OE3
Müstensih
dipnotta şu bilgiyi paylaşmıştır: “Na‘leyn-i sa‘âdet Harpüt’ta ‘Abbasî
sülâlesinden Mehmed Beg nezdinde bulunmuştur”. OE1’de bu bilgi başlıkta
verilmiştir.
[385] MK 72a, OE1 42b, OE3 55b,
OE 71
[386] Bu dört mısra MK’da
şiirin sonunda yer almaktadır ancak bir okla yerinin burası olduğu işaret
edilmiştir.
[387] d gün-nâr-ı: gülzârı OE
Bu kıtanın son
mısraıyla ilk kıtanın son mısraı Osman Ergin’de birbirlerinin yerine
yazılmıştır, s. 86.
[388] e Dâmânım: Dâmânın OE
[389] OE’de “Nâleyn-i saadet
Harputta Abbasî sülâlesinden Mehmet bey nezdinde bulunmuştur” şeklinde bir
dipnot bulunmaktadır, s. 87.
[390] Başlık: - OE
[391] OE1 52a, OE 123
[392] c şehadette: şehadetle OE
[393] b der demde: her demle OE
[394] c Mısra: Bilen de nükte-i
irfan alâ dır demek bilmem OE
[397] e cem: - OE1
[398] a onun te’siri: te’siri
onun OE
[399] MK 8b
[400] 2 ve 3. bentlerde nakarat
tekrarlanmamış, yerine “Eydan” yazılmıştır.
[401] 2 8 Temmuz 1893.
[402] Başlık: - OE
[403] MK 35a, OE3 12a, OE 31
[404] “Muzaffer 12 yaşında
iken” şeklinde bir not bulunmaktadır.
Başlık: Muzaffer Mecdi OE3
[405] MK 42b, OE3 15b
[406] A 26a, OE 105
[407] Şiirin diğer kıtalarında
son iki mısranın yerinde “Eydan” ibaresi yer almaktadır.
[408] c
neyyiran-ı: neyyirât OE
[409] Şiirin
diğer kıtalarında son iki mısranın yerinde “Eydan” ibaresi yer almaktadır.
[410] OE 131
[411] a Sevad-ı zülfüne: Sivad-ı zümfüne OE f
hırâmânım: hırmanım OE
[413] MK 48a, OE3 20a
[414] OE3’te dördüncü mısradır.
[415] OE3’te beşinci mısradır.
[416] OE3’te ikinci mısradır.
[417] OE3’te üçüncü mısradır.
[418] OE3’te bu mısra
bulunmamaktadır.
[419] OE3’te ikinci mısradır.
[420] OE3’te birinci mısradır.
[421] MK 10a
[422] d Mısra tekrarlanmamış,
yerine “Eydan” yazılmıştır.
[423] d Mısra tekrarlanmamış,
yerine “Eydan” yazılmıştır.
[424] OE, 88, s. 102.
[434] A 3b
[435] OE 152
[436] MK 38a
[437] MK 43b
[443] Başlıktan
anlaşıldığı kadarıyla Mecdî’ye ait değildir. Şairin görüp de kayıt altına
aldığı bir mezar taşı yazısıdır.
[444] OE1 15a,
OE2 19b, OE3 62a, OE 25
[445] Beyit: OE2, OE3
Müzdad olur iftihar-ı Mecdi Zira
sana iftikar-ı Mecdi
[446] OE1 51a, OE 99
[447] b
döndür: dönder OE
[448] OE2 1b
[449] b Mısraın vezni problemlidir.
[450] “Ebû’PAlâ’ el-Ma‘arrî’nin izdivâcı tecviz
etmediğine dâir olan meşhur sözlerine işârettir” şeklinde bir dipnot
bulunmaktadır.
[451]b Ey şems-i münîr-i mihr ü şefkat: Ey
şems-i münîr mihr-i şefkat MK 14b
[452] Bu beyit MK’da yoktur.
[453] 325-346. Beyitler MK’da
da bulunmaktadır, MK 14b
[454] 380-413
arası beyitler MK 18 ve OE 6’da da bulunmaktadır.
[455] Bu beyit
sadece OE2’de bulunmaktadır, OE2 12a
[456]a şafha-i: levha-i MK
[457] a mümasil: mümail MK
[458] 1312: 1512 OE
[460] Başlık Hastalığından
dolayı şi'r söyleyemeyen büyük şâ'ir Mehmed 'Âkifin haberi
olmaksızın lisân-ı istimdadından OE
[461] OE1 1a, OE2 26b, OE 117,
OE 117.
[462] b gözleriyle: gözlerimle OE
[463] b çah-ı: ‘umk-ı OE
[464] Önceki mısrayla yer
değiştirilmiştir, OE’de bu haliyle yazılmıştır.
[465] a
b
[469] b ezmanım: ezmanı OE
[470] 1936: 1935 OE
[471] OE 143
[472] MK 8a
[473] MK 14b, OE2 10a
[474] b Ey şems-i münir mihr-i şefkat: Ey şems-i münir-i mihr ü şefkat
OE2
[475] Bu beyit MK’da yoktur.
[476] MK 15b
[477] OE3’te “Çumra Konya’ya
yakın bir karyedir” notu bulunmaktadır.
[478] MK 31b, OE1 12b, OE3 8b,
OE 27
[479] b letâfetü’l-Hakk:
letafet elhak OE
[480] 2 3 Mayıs 1321: 27 Mayıs
1321 OE
[481] Başlık: - OE
[482] MK 39b, OE 35
[483] MK 16b
[484] MK 7b
[485] a gülşen-i canın:
gülşen-i hayatın OE3
[500] MK 22b, OE1 3a, OE2 15a,
OE3 5b, OE 14
[501] b Tecessüm: tebessüm OE
[502] MK 23b, OE1 4a, OE3 5a,
OE 16
[503] b İkan: ikam OE
[504] Şiirin yanında “Dört
beyti zâyi'dir” şeklinde bir not bulunmaktadır.
[505] A 15b, OE 94
[506] a peydadır: peydardır OE
[507] b cihanı: cihan OE
[508] A
39b, OE 114
[509] b
vakıf-ı esrara: ârif-i billâha OE. ‘arif-i billaha işaret ibâresi A nüshasında
sayfanın kenarına yazılmıştır.
[510]12 Mayıs 1935:
Bayazıt-Nur sokağı-12 Mayıs 1935 OE
[511] Mecdî’nin
dostu Ali İffet’e yazdığı bu şiir, Ali İffet tarafından neşredilen Gazellerim
isimli kitapta “Şi’r ü edebin büyük üstatlarından Reisü’l-ârilîn pek
muhterem hocamız Bay Mecdi Abdülaziz hazretlerinin kıymetli tohfeleridir”
ibaresiyle birlikte yer almaktadır. Ali İffet, Gazellerim, Nümûne
Matbaası, İstanbul, 1937, s. 6.
[512] Başlık: Doktor Süheyl’e OE1
[513] MK 65b, OE1 35a, OE 61 ’
[514] MK’da beytin yanına şu
not yazılmıştır: yahUd- “tebah-ı ‘akılla şonra yine nigarı arar”
[515] b nUru: nusuru OE
[516] MK 69b
[517] MK 23a, OE1 4b, OE3 5b, OE 15
[518] a Mısraın vezninde problem
bulunmaktadır.
[519] MK 27b, OE1 7a, OE3 7b, OE 21
[536] b
Hüda'la: Hudada OE
[537] MK 30b,
OE1 11b, OE2 18a, OE3 62b, OE 24
[538] b
dest-girim: dest-gîhim OE
[539] MK 67b, OE1 37a, OE2 24a,
OE 65
[540] b sübhatü’l-ezkarın: sephatül’ezkârın OE
[541] b Hurüşan-ı: Fürüzan-ı OE2
OE1 ve OE2’de 4. beyittir.
[542] OE1 ve OE2’de 5.
beyittir.
[543] OE1 ve OE2’de 6.
beyittir.
[544] OE1 ve OE2’de 3.
beyittir.
[545] 1 Nisan 1338: 1 Nisan
1338-İstanbul-Beyazıt OE
[546] MK 66a, OE1 36b, OE 62
a
Cemal ü hüsnünün: Cemal-ı hüsnünün OE
[548] Bu beyit OEl’de
bulunmamaktadır.
[549] Bu beyit OE’de
bulunmamaktadır.
[550] Bu beyit OE’de bulunmamaktadır.
[551] MK 6a, OE3 2b, OE 5
[552] b SükUnet içre var bir
ah-ı ateş-bar-ı hüzn-aver: Sükunette nümayan bir ah-ı ateş-bar-ı hüzn- aver MK
[553] 1 4 KanUn-ı Evvel 1305:
1305 OE
[554] MK 20b, OE3 4a, OE 11
[555] A 30a,
OE 106
[556] 1 Ağustos 1934:
Bayazıt-Nur sokağı-1 Ağustos 1934
[557] MK 45b, OE1 20a, OE3 14b,
OE 39
[558] MK 59b,
OE1 20b, OE3 29b, OE 52
[559] MK 71b, OE1 41a, OE3 53b,
OE 70
[560] a degen: bedel OE
[561] b ati: ah-ı OE
[562] a cihana: cihanda OE3
[563] MK 76a, OE1 46a (Bu şiir
OE1 48a’da da yazılmıştır.), OE 77
[564] a teşebbühten: teşebbüsten
OE
[565] 27 Mayıs 1932,
Bayezîd-İstanbul: 27 Mayıs 1932, Nur Sokağı-Bayezid-İstanbul OE
[566] Başlık: - OE
[567] A 7a, OE1 50b, OE 83
[568] a hakikatte: hakikat OE
[569] Osman Ergin, Bayazıt-Nur
sokağı-29 Mayıs 1933, s. 98.
[570] MK 49b, OE1 24a, OE 44
[571] b zahidi de nadan: zahid-i
nadan OE, OE1
[572] OE1 de bu beyit
bulunmamaktadır.
[573] a ‘Arşı
pür-lerziş: ‘Arş-ı pür-lerziş OE1
[574] b Mısraın vezninde problem
bulunmaktadır.
[575] b Mısraın vezninde problem
bulunmaktadır.
[576] A 20b, OE 99
[577] MK 24a, OE1 5b, OE3 6b, OE 17
[583] MK 63b, OE1 34a, OE3 23b,
OE 59
[584] a tab‘an: tab’anım OE
[585] b huld-i edeb: huld u
edeb OE3
[586] MK 67a, OE1 36a, OE2 26b,
OE 63
[587] a ma‘nada: mutlakta OE2
[588] a serden: sırlar MK
[589] A 6b, OE1 50a, OE 82
[590] a zatını: zatını OE1
[591] Osman Ergin’de Nur Sokağı
ilavesi bulunmaktadır, s. 98.
[592] MK 49a, OE1 24b, OE3 16b,
OE 43
[593] A 34b,
OE 109
[594] 30 Eylül 1934:
Bayazıt-Nur sokağı-30 Eylül 1934 OE
[595] MK 3a, OE 2
[596] MK 4b,
OE3 1a, OE 4
[597] MK 74b, OE1 44a, OE 74
[598] b gelmiş: gülşen OE, OE1
[599] A 9b, OE
86
[600] A 8a, OE 84
[601] a hayatı: hayat OE
[602] a .. : Nüshada boş
bırakılmıştır.
[603] A 12a, OE1 54b, MK 78b.
[608] Şubat: 1 Şubat OE
[609] A 20a, OE 98
[610] A 11a,
OE 89
[615] MK 70a,
OE1 40b, OE 48
[616] a
Misal-i: Meal-i OE
[617] A 37b, OE 113
[618] b hayranınım: hayranım OE
[619] Osman Ergin, Bir kabza
hâk-i Kâbe-i irfanınım senin, s. 126.
[620] 12 Mart 1935 Nur Sokağı:
Bayazıt-Nur Sokağı-12 Mart Nur Sokağı, s. 126.
[621] A 34a, OE 110
[622] A 9b, OE
87
[623] a Müzdad: Müjdad OE
[624] A 8b, OE1 51b, OE 85
[627] MK 59a, OE3 28b, OE 51
[632] MK 58b,
OE1 18a, OE3 27a, OE 50
[633] b
olup: delip OE, OE3
[634] Başlık:
OE1 Hace Hafız-ı Şîrazl Kuddise Sırruhu Hazretlerinin (Kerdem) Redifli
Gazelinin Tercümesi OE1
[635] MK 42a,
OE1 18b, OE 36
b şane-zen-ı: şan-zen-ı OE
[637] a Şubh-ı hiz ile: Subh-hîzimle OE
[638] 1 326: İ323 oE
[639] MK 39a, OE1 17a, OE2 20b,
OE3 63a, OE 33
[640] a sUzanım: pinhanım OE2
[641] b kalb-i: fikr-i OE3
[642] A 32a, OE 107
[645] MK 44b, OE1 19b, OE 38
[646] A 26b, OE 104
[649] A 23a,
OE 101
[650] A 6a, OE1 49b, OE 81
[651] a cemalinle: cemalin OE
[652] a riyaz-ı: riza-yı OE
[653] MK 63a,
OE1 34b, OE3 31a, OE 58
[654] MK 20b,
OE1 1a, OE3 5b, OE 12
[655] Başlık: Merhum Hacı Kâmil
efendi Hazretlerine OE
[656] MK 47b, OE1 23a, OE3 33a,
OE 42
[657] a edip: idi OE, OE1, OE3
[658] MK 50a’da bu şiir tekrar
yazılmıştır.
[659] Başlık: ‘Alt ‘İffet Beg’e
Nazire: Ali İffet’e Nazire OE
[660] A 19a, OE 97
[661] OE3 66b.
Bu şiir 66a’da aynen bir daha yazılmıştır.
[662] A 42b,
OE 115
[663]2 Haziran 1935:
Bayazıt-Nur sokağı-2 Haziran 1935 OE
[664] MK 69b,
OE1 39a, OE3 36a, OE 67
[665] a Mısra: Bezm-i canana
yine rahını işal edemez OE3
Ayrıca beytin yanına şu mısra
yazılmıştır: “Harem-i fazl-ı Hüda’ya seni işal edemez” OE3
[666] a Zat-ı: Lutf-ı OE3
(Yanına “zat-ı” notu düşülmüştür)
[667] A 13a, OE 92 ’
[668] Osman
Ergin’de bir sonraki mısrayla birbirlerinin yeri değişmiştir, s. 105.
[670] MK 60a, OE3 29a, OE 53
[672] MK 74a, OE1 44b, OE 73
[673] b Hüda lütf eyledi
menşür-ı nür-ı i'tila geldi OE1
[674] b Harîm-i ihtiram-ı
kalbime bir meh-lika geldi OE1
[675] a pertev-efşandır zamanın
kıble-gâhında: yertev-efşandır zamanı kiblegâhından OE
[676] MK 75b, OE1 46b, OE 76
[700] MK 13b
[701] MK 13b
[702] MK 49a, OE3 23b
[703] MK 49a
[704] MK 49a
[705] OE1 45b
[706] A 3b
[707] MK 24b, OE1 5a, OE 18
[708] b lutf-i: - MK
[709] MK 11b
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar