Sinemada bir BEAT yeniği: BURROUGHS
İMA C. ÖZKAN 9, 20130
Beat Salgını
Beat yazarları bilindiği üzere yazı dışında da pek çok
sanatsal faaliyet içinde bulunmuşlardı: Tiyatro, resim, fotoğrafçılık, müzik
gibi sinemaya da bulaştılar bir ucundan. Her ne kadar kendini doğrudan bu
kuşağa ait bir yazar olarak nitelemese de beatler arasında Burroughs, yazı
dışında en fazla sayıda sinemasal etkinliğe dahil olan bir adam. Beat ve sinema
konusundaki kaynaklar; sözgelimi Naked Lens: Beat Cinema adlı
yapıtta Jack Sargeant, ilk Beat filmi olarak Robert Frank-
Alfred Leslieikilisinin çektiği Pull My Daisy filminin
adını anar. Bu film, 1959 yılında çekilmiştir ve yaklaşık
yarım saatlik bir süreye sahiptir. Oyuncu demek ne kadar isabetli olur
bilmiyorum ama, kadroda Allen Ginsberg, Gregory Corso, Peter Orlovsky bulunuyor.David
Armam ise filmin müziğini yapmış, dahası oyuncu olarak da boy
gösteriyor. Bu demirbaş Beat yazarları, hikayede doğrudan gündelik hayat
içindeki bir kesitte kendilerini oynuyorlar. İstasyon memuru Milo’nun ufarak
evine beat’lerin doluşmasını anlatan neşeli, hayat dolu bir hikaye.
Aslında Jack Kerouac’ın sahne yüzü görmemiş bir oyununa dayandığı
söyleniyor filmin. Dolayısıyla senaryo metni Kerouac’a ait. Filmi asıl ilgiye
değer noktası tam buradan başlıyor: Pull My Daisy başlangıçta sessiz çekilen
bir film ve daha sonraki dublajla karakterlerin tamamını emprovize olarakbizzat
Kerouac seslendiriyor. Ayrıca genç bir masalcı baba edasıyla anlatıcı da o.
Böylece sinemaya ilk “beat yeniği” düşmüş oluyor.
Bu kuşak içinde belki de en acayip yazarlarından biri
olan William S. Burroughs, 1914 Şubat’ında Missouri’de doğdu.
Çapraşık, maymun iştahlı biri gibi gözüküyor, eğitim hayatı da öyleydi. İlkin
dil eğitimi almak için Harvard’da okudu; antropoloji dalında yüksek lisans
yaptıktan sonra ise tıp öğrenimi için Viyana’da gitti. Maya uygarlığı merakı
onu Meksika’da tuttu bir dönem; ardından da bitmez seyahatleri başladı. 1944
yılına gelindiğinde tam bir junkie idi. Bazı dergilerde yazdığı erken
denemelerini saymazsak, yazarlık kariyerine esaslı adımları Allen
Ginsberg’le tanışmasıyla 1950’lerin başlarında attı. Naked Lunch’ı
yazdığında New York’ta önemli bir ün bile yakaladı. 60’lı yıllarda ömrü Paris,
Londra, Tanca ve New York arasında mekik dokumakla geçti denebilir.
Deneme, şiir, roman ve hikaye yazarı Burroughs’un önce
resme; oradan da sinemaya bulaşması galiba 50’lerin sonunda Paris’te ikamet
ettiği 9. Cadde Git le Coeur; nam-ı diger “Beat Hotel“de,
ressam Brion Gysin’in de oturuyor olmasıyla başlar. Henüz yirmi
yaşına girmek üzereyken Breton tarafından Paris sürrealist grubundan ihraç edilen
Gysin, yine de epey sükse yapmış bir ressamdı. Burroughs bir rastlantı eseri
tablolarını kurutmakta kullandığı Gysin’e ait eski bir gazeteyi eline alır.
Gazetenin şeritler halinde kesilip, montajalanmak üzere bazı çizimlerle
karalanmış olduğunu fark eder. Bu teknik, Burroughs’un metin yazarken
kullandığı kes-yapıştır alıştırmalarından, yani cut-up’larından biriydi aynı
zamanda ve fazlasıyla ilgisini çekti. Çünkü ressamımız tesadüfen kendi kendine
keşfettiği kolaj tekniğiyle çalışmalar yapıyordu. Yazarımızsa aynı dönemde
avant-garde romanı Naked Lunch’ı henüz bitirmiştir. Ve birbirlerini
yakından tanımaya başlarlar. Gysin; biri resimde, diğeri yazıda bağlantısız
görünen parçaların şiirsel görüntülerinin eklemlenmesiyle oluşan cut-up
tekniğine yoğunlaştıklarını görünce, birlikte bir şeyler yapmaları gerektiğini
düşünmeye başlar. Daha sonra Antony Balch’ın da katılımıyla üçlü
tamamlanır ve Burroughs sinemaya ilk adımını 60’ların başında atar.
1964’te BBC’deki bir söyleşide William Burroughs “cut-up/kes-yapıştır” tekniğini
şöyle özetliyordu: “Eline yazılı bir kağıt al, ortasından kes. Sonra
bölümlere ayırdığın parçaları yeniden diz. Bu yolla yeni sözcük
kombinasyonlarına, yeni sözcüklere ulaşırsın.” Cut-up, bir kolaj tekniği.
Burroughs, raslantısal kes- yapıştır’lar kullanmak yerine, kontrollü yeni
metinler yarattı. Düz okumalara alışkın olanlar için bu biraz meşakkatli, hayal
gücünü zorlayan bir tarz olacak şüphesiz. Burroughs’un belki de ilk kez
Lautremont şiirlerini şeritler halinde kesip, binlerce farklı varyasyonda
şiirsel metinler elde ettiği teknik, esasında benzer şekilde 1800’lerin
sonunda Mallarmetarafından da, rastgelelik ve olasılık
faktörleriyle giriştiği deneysel şiirlerinin bazılarında “Un coup de des
jamais n’abolira le hasard” doğrultusunda denenmişti. Yine Apollinaire yazım
düzeni, sonra Dadaistlerden Tristan Tzara’nın bazı metin
deneyleri-şapkadan çıkan kelimeler!- cut-up tekniğiyle büyük benzerlikler
taşıyordu. Bu bakımdan Burroughs bir ilk değildi ancak, istikrarlı ve
iştahlıydı söz konusu tekniği yoklarken. Deneysel öncüleri aştığı nokta işte
tam da burası. Burroughs cut-up’ı test yayını olmaktan çıkarıp, 1960 itibariyle
bu tekniğe hasrettiği üçlemesini ard arda yazdı. Bu cut-up serisinin ilk romanı
1961 tarihli Soft Machine /Yumuşak Makine, ikincisi 1962’de
çıkan Ticket That Exploded/Patlamış Bilet ve üçüncüsü de
1964’tekiNova Express.
Gelecek Bölüm: Katıksız Cut-up ve Sinema
ETİKETLER BEAT HOTEL BEAT KUŞAĞI BEAT KUŞAĞI YAZARLARI CUT-UP TEKNİĞİ İMA C. ÖZKAN NAKED LUNCH SİNEMA MAKALE - TANITIM WİLLİAM S. BURROUGHS
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar