Print Friendly and PDF

Tesbîh Âletiyle Tesbîh Çekmek Câiz Değil midir?



IMAM SUYUTI, EL-MINHA FI'S-SIBHA
[Tesbîh Âletiyle Tesbîh Çekmek Câiz Değil midir?]

بسم الله الرحمن الرحيم الحمد لله و سلام على عباده الذين اصطفى

Uzun zamandır 'tesbîh(âletin)in 'Sünnette bir aslı var mıdır?' diye sorulmaktadır. O yüzden onun hakkında gelen hadîsleri ve eserleri (Sahabe söz, iş ve takrîrlerini) araştırıp bularak bu cüz'ü topladım. Yardım istenen sadece Allah celle celâlühû'dur.

(l.Hadis): IbnuEbiŞeybe, Ebû Dâvûd, Tirmizî, Nesâî ve Hâkim,(Abdullah) ibn ü Amr radıyallahu anhuma'dan rivayet etmiş ve Hakim 'sahîh' olduğunu söylemiştir:  

"Nebi sallahu aleyhi ve sellem'in tesbîhleri eliyle saydığını gördüm.”[1] [2]

(2.Hadis): -ibnu Ebi Şeybe, Ebû Dâvûd, Tirmizî ve Hâkim, Yüseyre radıyallahu anhâdan -ki hicret eden (Sahabe) kadın!ar(ın)dan idi- şöyle dediğini rivayet etti: "Resûlüllah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

(Ey kadınlar!..) Tesbîh'e (sübhanellah demeye), tehlîl'e (la ilahe illellah demeye) ve takdîs'e ('sübhane'l-meliki'l-kuddûs' veya 'sübbûhun kuddûsün Rabbu'l- melaiketi ve'r-rûh' demeye) sarılın, ğafil olmayın, tevhîdi unutursunuz. (Onları) parmak uçlarınızla sayın. Çünkü onlar, (bedeninizden, kendileriyle ne yaptığınız) sorulacak ve konuşmaları istenecek olan(uzuv)lar-dır.”2

(3.Hadis): Tirmizî, Hâkim ve Taberânî, Safiyye radıyallahu anha'dan şöyle dediğini rivayet ettiler:

"Resûlüllah sallellahu aleyhi ve sellem yanıma girdi; önümde tesbîh etmekte olduğum dört bin hurma cekirdegivardı O, 'nedir bunlar, ey Huyey’in kızı?' dedi. Ben, 'onlarla tesbîh ediyorum' dedim. O, 'senin başında dikildiğimden beri           bunlardan       daha      çok      tesbîh      ettim'        buyurdu.       Ben,

'(onu) bana(da) öğret, ey Allah’ın Resûlü!..' dedim. O, ()/'Allah'ı, yarattığı şeyler adedince tesbîh ederim', buyurdu.”[3]

Bu hadîs de sahîhdir.

(4.Hadîs): Ebû           Dâvûd,      Tirmizî,      Nesâî,      ibnu    Mâce,                              ibnu

Hibbân ve Hâkim Sa'd ibnu Ebî Vakkas radıyallahu anhu'dan rivayet etmişler ve bu rivayetin Tirmizî Hasen, Hâkim de sahîh olduğunu söylemişlerdir:

"Sa'd ve Nebî sallellahu aleyhi ve sellem bir kadının yanına girmişler, kadının önünde de hurma çekirdekleri veya küçük taşlar vardı; tesbîh ediyordu. Bunun üzerine Resûlüllah sallellâhu aleyhi ve sellem, 'bundan dahâ kolay' veya (râvînin tereddüdü) 'daha efdal olanı sana haber vereyim mi?' buyurdu..."‘[4]

(5. Hadîs): Hilâl el-Haffâr'ın Cüz'ünde, Beğavî'nin Mu'cemu's-Sahâbe'sinde ve ibnu Asâkir'in Târîh'inde, Mu'temir ibnu Süleyman yolundan Ubeyy ibnu Ka'b'dan, Onun, dedesi Bakıyye'den, Onun da Nebî sallellâhu aleyhi ve sellem'in azâdlı kölesi Ebû Safiyye'den yaptıkları şöyle bir rivayet vardır:

"(Ebû Safiyye'nin) önüne bir deri yaygı konulur ve içinde taşlar bulunan bir sepet getirilir, onunla günün yarısına kadar tesbîh ederdi; sonra da kaldırılırdı. Birinciyi kılınca (o sepet tekrar) getirilir, onunla akşama kadar tesbîh ederdi.”[5]

(6. Hadîs):(Yine), Ahmed ibnu Hanbel deez-Zühd'de, Yûnus ibnu Ubeyd'den, anasının şöyle dediğini rivayet etti:

"Ebû Safiyye'vi -ki O Resûlüllah sallellâhu aleyhi ve sellem'in Ashabındandı ve komşumuz idi- küçük taşlarla tesbîh ederdi."[6]

(7. Hadîs): ibnu Sa’d,Sa'd'ın kölesi Hakîm İbnu'd-Deylemî'den, "Sa'd İbnü Ebî Vakkâs'ın, taşlarla tesbîh ettiği"ni rivayet etmiştir.[7]

(8. Hadîs): ibnu Ebî Şeybe el-Musannef'de, Sa'd'ın kölesinden, "Sa'd'ın taşlarla veya hurma çekirdekleriyle tesbîh ettiğini" rivayet etti.[8]

(9. Hadîs): ibnu Sa'd et-Tabakat'da şöyle dedi:

Bize Ubeydullah ibnu Mûsa haber verdi (dedi). (Ubeydullah) bize isal haber verdi (dedi). (İsraîl) cabir'den (haber verdi): Bir kadın O'na (cabir'e), Fâtıme binti Hüseyin ibni Alî ibni Ebî Talib'den rivayet ederek şöyle dedi:

"O (Fatıme), düğüm atılmış bir ip ile tesbîh ederdi."[9]

(10. Hadîs): Abdullâh ibnu Ahmed, ez-Zühd Zevaid'inde, Nuaym ibnu Muhriz ibni Ebî Hureyre'den, O (Nuaym), dedesi Ebû Hureyre'den şöyle rivayet etti:

"Ebû Hureyre'nin iki bin düğümlü bir ipi vardı; onunla tesbîh çekmedikçe uyumazdı."[10]

(11.      Hadîs): Ahmed ibnu Hanbel de ez-Zühd'de (isnadıyla) Kasim ibnu

Abdirrah-man'ın şöyle dediğini rivayet etmiştir:

"Ebû’d-Derdâ'nın bir kese içinde Acve hurması çekirdeklerinden hurma çekirdekleri vardı; sabah namazını kılınca onları birer birer çıkarır, onlarla tesbîh ederdi "11

(12. Hadîs): ibnu Sa’d, Ebû Hureyre'den şöyle rivayet etti:

"(Ebû Hureyre) yarısı beyaz yarısı kara (alaca) olan hurma çekirdeğiyle tesbîh ederdi."[11] [12]

(13. Hadîs): Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs'de (isnadıyla) merfû' olarak şöyle rivayet etti:

"Tesbîh aleti (Allah celle celâlühû'yu) ne güzel hatırlatıcıdır!..."[13]

(14. Hadîs): ibnu Ebî Şeybe (el-Musannef'de) Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhu'dan rivayet etti:

"(Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhu) taşlarla tesbîh ederdi."[14]

(15. Hadîs):(ibnu Ebî Şeybe yine) Ebû Nadra yoluyla, Tufâve(denilen bir yer)'den olan bir adamdan şöyle dediğini rivayet etti:

"Ebû Hureyre radıyellahu anhu'nun yanında konakladım; O'nunla beraber, içinde taşların -veya hurma çekirdeklerinin- bulunduğu bir kese vardı. Tükenene kadar onlarla sübhânellah derdi."[15]

(16. Hadîs):(ibnu Ebî Şeybe yine) Zazan'dan şöyle dediğini rivayet etti:

"Ümmü Ya'fûr'dan tesbîhlerini aldım. Alî'ye vardığımda, 'Ümmü Ya'fûr'a tesbîhlerini geri ver' dedi."[16]

Sonra, Celâl el-Bülkînî asrında yaşayan müteahhir bir yazara âid Tühfetü'l- 'Ibad'da tesbîh aleti hakkında güzel bir bab gördüm. Orada aynen şu ifadeleri müşahade ettim: Âlimlerin bazısı şöyle dedi: Tesbîhlerin parmak uçlarıyla sayılması ibnu Amr hadîsinden dolayı tesbîh aletinden daha iyidir. Ancak şöyle de denilmektedir: Tesbîh eden kimse yanılmayacağına güveniyorsa parmak uçlarıyla sayması daha iyi olur; değilse, tesbîh aleti evladır. Şübhesiz ki, Ebû Hureyre radıyallahu anhu gibi kendilerine işaret edilen (meşhûr olan), kendilerinden (ilim ve feyz) alınan ve kendilerine i'timad edilen efendiler (büyük zatlar) tesbîh aleti edinmişlerdir. Ebû Hureyre’nin iki bin düğüm bulunan bir ipi vardı, onunla on iki bin tesbîh çekmedikçe uyumazdı. Bunu ikrime şöylemiştir.

(17. Hadîs): Ebû Dâvûd'un es-Sünen'inde, Ebû Nadra el-Ğıfârî'nin şöyle dediğine dair bir rivayet vardır:

"Bana, Tufave'den bir şeyh, şöyle söyledi: Medîne'de Ebû Hureyre'ye misafir oldum. Ben, misafir yüzünden ondan daha çok ve daha kavi kol ve ayak sıvayan (hizmet etmeye girişen) bir adam görmedim. (O adam şöyle) dedi: Bir gün ben O’nun huzurdayken. O, sedirinin üstündeydi. Beraberinde, içinde taşların yâhud hurma çekirdeklerinin bulunduğu bir kese, aşağı tarafında da kara bir câriye vardı. O, şu taşlarla tesbîh çekiyordu. Nihayet kesedekileri bitirince keseyi câriyeye attı. O da onları toplayıp tekrar keseye koydu ve hemen Ebû Hureyre'ye geri verdi..."[17]

Denilmiştir ki, 'Ebû Hureyre radıyallahu anhu mücezza',[18]hurma çekirdeği ile tesbîh ederdi.'

Hafız Abdulğanî, el-Kemal'de, Ebû’d-Derdâ Uveymir radıyallahu anhu'nun (hâl) tercümesinde, günde yüz bin tesbîh ؟ektiğini anlatmıştır.

(Hafız Abdulğanî, el-Kemal'de) Seleme ibnu Şebîb'den deşoyledediğini zikretmiştir: “Hâlid ibnu Ma’dân Kur'ân okumasından ayrı olarak kırk bin tesbîh ؟ekerdi; öldüğünde, yıkanmak i؟in teneşir üzerine konulunca parmağını şöyle hareket ettirmeye başladı -yani tesbîh ile."[19]

Ma'lûm ve muhakkaktır ki, yüz bin, hatta kırk bin ve bundan daha azı parmak uçlarıyla sayılamaz. Bununla doğru olarak ortaya çıkmış ve sabit olmuştur ki, Ebû'd-Derda ve Halid ibnu Ma'dan (bu sayıdaki tesbîhleri) bir alet ile sayıyorlardı. Allah celle celâlühû en iyi bilir.

Ebû Müslim el-Havlânî rahmetullahi aleyh'in bir tesbîhi vardı. Bir gece tesbîh elindeyken kalktı. (Ravî şöyle) dedi: Tesbîh döndü ve koluna sarıldı ve tesbîh çekmeye başladı. Bunun üzerine Ebû Müslim döndü; tesbîh de kolunda dönüyor ve şöyle diyordu: Seni tesbîh ederim, ey yerden bitenleri bitiren ve ey varlığı daim olan!.. (Ebû Müslim, hanımına), 'gel, ey Ümmü Müslim!.. Bak tuhaf olan şeyi erin en tuhaf olanına.' dedi. (Ravî), 'Ümmü Müslim derhal geldi; tesbîh, dönüyor ve tesbîh çekiyordu; (Ümmü Süleym) oturunca da tesbîh de sustu' dedi. Bu hâdiseyi, Ebû'1-Kasim Hibetüllâh İbnul-Hasen et-Taberî, "Kerâmâtü’l- Evliya" isimli kitabında anlattı.

Şeyh İmâm Ârif Ömer el-Bezzâr şöyle dedi: Şeyh Ebû'l-٧efa Kakiş'in -Arabî olarak Abdurrahman ın- efendim Şeyh Muhyiddîn Abdülkadir el-Geylanî'ye -kadde- sellahu ervahahum'a- verdiği tesbîh, onu yere koyduğu vakit tane tane dönerdi.

Kâdı Ebû’l-Abbâs Ahmed ibnu Hallikân Vefeyatü'l-A'yan'da şöyle dedi: Bir gün, Ebû'l-Kasim Cüneyd ibnu Muhammed rahimehuah'ın elinde bir tesbîh göründü; (O'na) 'sen şerefine rağmen eline tesbîh (mi) alıyorsun?' denildi; (O, bu), kendisiyle Rabbime ulaştığım yoldur, ondan ayrılmam' dedi.[20]

Bunun (tesbîhin kullanılması) hakkında (isnadı, Hasen-i Basrî'ye varan) müselsel bir hadîs rivayet ettim.[21]

[Süyûtî, bu ('ben falancıyı elinde tesbîh olduğu halde gördüm ve ona şöyle şöyle sordum' sözüyle) müselsel olan muttasıl isnadıyla Ebû'1-Hasen el- Malikî'den Cüneyd'i elinde tesbîh bulunduğu halde gördüğünü, ve O'na, 'ey üstâd!.. Sen bu zamana kadar tesbîh ile beraber misin?' diye sorduğunu, O'nun da, 'üstâdım Ma’rûf el-Kerhî’yi elinde tesbîh olduğu halde gördüm' dediğini rivayet ettikten sonra, isnadın son halkası olark Hasen-i Basrî'yi zikretti ve Ömer el-Malikî'nin O'na aynı suali sorması üzerine],

Hasen-i Basrî, şöyle dedi: 'Bu (tesbîh âleti), önceleri kullandığımız bir şeydir; sonraları onu bırakacak değiliz ya!.. Allah celle celâlühû’yu kalbimle, elimde ve dilimde zikretmeyi seviyorum'

şayet, tesbîh edinmekte şu büyüklere muvafakat, onların inci dizisine girmek ve bereketlerini elde etmekten başka bir şey olmasaydı, bu itibarla (yine de) [işlerin en mühimlerinden] ve en kuvvetlilerinden olurdu. Nasıl öyle olmasın ki?.. O, Allah celle celalühû'yu zikrettiren bir şeydir. Çünkü insanın onu görüp de Allah celle celalühû'yu zikretmediği az olur. Bu da onun en büyük faydalarındandır. Selefden biri -rahi-mehullaa- onu, bununla ("müzekkire" /zikrettirici kelimesiyle) isimlendirmiştir.

Onun faydalarından biri de devamlı zikretmeye alet edilmesidir; onu her ne vakit görse bir zikir aleti olduğunu hatırlar; bu hatırlama da onu zikretmeye ؟eker götürür. Allah azze ve celle'yi zikretmeye götüren sebeb ne güzel bir şeydir. Kimisi onu "kavuşturmak ipi", kimisi de "kalblerin rabıtası" diye isimlendirmektedir.

Sözüne güvendiğim birisi, bana, bir kafile ile Beyt-i Makdis'in kapısında (veya sokağında) olduğunu haber verdi ve şöyle dedi: Bir Arab müfrezesi o kafilenin tamamının elbiselerini soydu, onlarla beraber benim de elbiselerimi soydu. Sarığımı aldıkları zaman başımdan bir tesbîh düştü; onu gördüklerinde 'bu adam tesbîh sâhibi birisiymiş' dediler ve benden aldıklarını bana geri verdiler; ben de selâmet içinde döndüm gittim.

Ey kardeşim!.. Bu parlak mübarek alete ve (üstünde) topladığı dünya ve Âhiret hayırlarına bak!..

Ne Selef'den, ne de Halef'den hiçbir kimseden, zikrin tesbîh ile sayılmasının caizliğinin yasaklandığı nakledilmemiş, aksine çoğu tesbîhle zikri saymaktadırlar ve bunu mekrûh görmemektedirler. Birisi tesbîh sayarken görülmüş ve ona 'Allah celle            celâlühû’ya karşı mı       sayıyorsun?'         denilince,       'hayır, O'nun

için sayıyorum' demiştir.

(Tarafımızdan kısaca) anlatılmak istenen şudur: Sünnet-i Şerîfe'nin getirmiş olduğu belli sayıdaki zikirlerin ekserisi, çoğu kez parmak uçlarıyla sayılamaz. şayet sayılması mümkün olsa bile, bununla uğraşmak huşûu yok eder. Halbuki muad edilen de budur. Allah celle celâlühû en iyisini bilir.

ibnu 'Asakir Tarîh'inde, Bekr ibnu Huneys'den, O da ismini söylediği bir adamdan şöyle dediğini rivayet etti:

Vefeyatü'l-A'٧an'ında (1/373) böyle bir rivayet yoktur. Allame Leknevî de bu rivayeti Süyûtî'ye nisbet ettiğine göre, rivayet, büyük ihtimalle O'na aiddir.

Ebû Müslim el-Ha٧lânî'nin elinde kendisiyle tesbîh ؟ekmekte olduğu bir tesbîh âleti vardı. Tesbîh elindeyken kalktı. Tesbîh döndü. Tesbîh koluna dolandı ve tesbîh ؟ekmeye başladı. Ebû Müslim döndü. Tesbîh kolunda dönüyor ve şöyle diyordu: Seni tesbîh ederim, ey yerden bitenleri bitiren ve ey varlığı dâim olan!.. (Ebû Müslim, hanımına), 'gel, ey Ümmü Müslim!.. Bak hele tuhaf olan şeylerin en tuhaf olanına...' dedi. (Râvî), 'Ümmü Müslim derhal geldi; tesbîh, dönüyor ve tesbîh ؟ekiyordu; (Ümmü Süleym) oturunca ise tesbîh de sustu.'

İmâdüddîn el-Münâvî (iki beytinde) tesbîh (âleti) hakkında şöyle dedi:

(O tesbîh âleti), dağınıklığın dizilmiş hâlidir; onunla baş başa kalır.

Zeki olan ve (tesbîh âleti) onun himmetinden (dağınık olanları) bir araya toplar.

ismi yüce olan Allah celle celâlühû'yu zikrederse,

O himmet üzerinde ayrılır heybetinden.

[Süyûtî'nin Risalesi Bitti.]



[1]   ibnu  Ebî Şeybe             (7745),      Ebû          Dâvûd  (1502), Tirmizî (3495), Nesâî (1355) veHâkim (1/547),

(Abdullah) ibnu Amrradıyallahu anhuma'dan

[2]   ibnu  Ebî Şeybe             (7738),      Ebû         Dâvûd  (1501), Tirmizî (3595. hadîsden sonra 'bu babda Yüseyre'den

şu rivayet de vardır' deyip senedsiz olarak) ve Hâkim(1/547), Yüseyre radıyallahu anha'dan.

[3]Tirmizî (3563), Hâkim (1/547)ve Taberânî (...), Safiyye Mâce (...),radıyallahu anha'dan.

[4]    Ebû Dâvûd (1500), Tirmizî (3577 Daru ibni Hazm, 3568 Çağrı), Nesâî (.),ibnu ibnu Hibban (837) ve Hâkim (1/548) Sa'd ibnu Ebî Vakkas radıyallahu anhu'dan.

[5]    Buhârî, et-Tarîhu'l-Kebîr, Mualla ibnü Abdirrahman, Yûnus ibnü Ubeyd'den, O; anasından, anası da Ebû Safiwe'den(8. cildin sonundaki Kitabu'l-Küna:44, Daru'l-Fikr) ibnü Abdi'l-Berr, el-isîtab, Saîd ibnü Âmir, Yûnus ibnü Ubeyd yoluyla, "hurma çekirdekleriyle", Abdü'l-vahid ibnü Ziyad da yine Yûnus yoluyla "taşlarla" lafzıyla (el-Isabe kenarı:4/108), Beğavî'nin bunu rivayetinde, Abdü'l- vahid ibnü Zeyd, Yûnus ibnü Ubeyd'den rivayette Mualaya mütabeet etti. (ibnü Hacer, el- Isâbe:4/109), ibnü'l-Esîr, Abdü'l-vahid, Yûnus yoluyla "taşlar" lafzıyla (Üsdü'l-Ğabe: 6/175, mad:6016,eş-Şa'b), ibnu Asakir, Tarîhu Dımeşk (...)

[6]    Ebû Nuaym, Mu'cemu's-Sahabe (5/2938, Daru'l-Vatan-1419), Ebû Safiyyeradıyallahu anha'dan

[7]   ibnu Sa'd (3/76, Daru ihyai't-Türasi'l-Arabî-1417) Hakîm ibnu'd-Deylemî'den.

[8]   ibnu Ebî Şeybe (7741)

[9]   ibnu Sa'd (8/468 Daru ihyai't-Türasi'l-Arabî-1417) Fatıma Binti Hüseyn radıyellahu anhu'dan.

Ebû Nuaym Hilyetü'l-Evliyâ (1/468, mad:1329, ilmiyye-1418) Ebû Hureyreradıyallahu anhu'dan.

[11]   Ahmed ibnu Hanbel'de ez-Zühd (175, ilmiyye-1403), Ebu'd-Derda radıyellahu anhu'dan.

[12]    ibnu Sa'd (...), Ebû Hureyre radıyallahu anhu'dan. Benzer rivayetin kaynağıEbû Nuaym'dan geçti;18. dipnota bakınız.

[13]    Deylemî, Müsnedü'l-Firdevs (5/15, H:7029, Daru'l-Kitabi'l-Arabî-1407) [Ali radıyellahu anhu'dan]

[14]    ibnu Ebî Şeybe, el-Musannef (7742 maa olarak) Ebû Saîd el-Hudrî radıyallahu anhu'dan.

[15]    ibnu Ebî Şeybe, el-Musannef (7743), Ebû Hureyre

[16]    ibnu Ebî Şeybe (7744), zazan'dan.

[17]    Ebû Dâvûd, es-Sünen (2174)

[18]  Mücezza demek bir kısmı kazınıp beyazlatılan, diğer yanı da olduğu gibi kara olarak bırakılan (böylece de alaca hale gelen) hurma çekirdeği, demektir. Karalık ve beyazlık bulunan her bir şey mücezza'dır. Bunu dil alimleri söylemiştir. (Bu dipnot, Süyûtî'nin şu risalesinin asıl metninden buraya indirilmesi münasib görülen bir parçadır.)

[19]    El-Mizzî, Tehzûbu'l-Kemâl:8/174, [el-Hilye:5/210 İsnadı kesiktir.], Tehzîb hamişi:8/174

[20]    ibnu Hallikan, Vefeyatü'l-A'yan (1/373)

[21]    Bu (و قد رويت)"rivâyet ettim” ibaresinin başındaki (^)'nin matbaa hatası olduğu kanaatindeyiz. Aksi takdîrde müselsel Rivayet ibnu Halknın olması îcab edecekti. Halbuki ibnu Hallikan'ın,

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar