Print Friendly and PDF

Hayatı Şekillendiren Rüyalar




Hazırlayan: SÜMEYRA SARI

İnsan hayatının yaklaşık olarak üçte birini oluşturan rüyalar, Eric Fromm’un ifadesiyle insanın kendisine yönelttiği bir mesajdır ve şayet kişi kendini anlamak ve tanımak istiyorsa rüyalarına kulak vermelidir.  Rüyalar, her gece bize kendimizi tanımamız ve tasavvufi manada düşünürsek şahsi tekâmülümüzü tamamlamamız adına okuyup üzerinde düşünmemiz için gönderilmiş birer mektup gibidirler. Jung rüyaların şahsi tekâmüle yönelik katkısını, rüyanın içinde kişiliğin dengesini ve bireyselliğini teşvik etmeye yönelik maksatlı ve dengeleyici unsurlar barındırmasına bağlarken, büyük mutasavvıf Kuşeyri, rüyayı insanların kalplarinde yaratılan ve karar kılan şeyin tahayyül ve tasavvur yolu ile idrak edilmesinden ibaret sayarak rüyayı kulun Allah ile kurduğu irtibatın bir yansıması olarak değerlendirmiştir.

Aslında Jung da bilinçaltının bizim üzerimizdeki etkisini başlı başına dinsel bir olgu olarak değerlendirir. Ona göre hem dini inanç hem rüyalar dinsel birer olgudur. Zira her ikisi de kendi dışımızdaki bir güç tarafından ele geçirilişimizin bir ifadesini teşkil etmektedir.  İşte tam bu noktada rüyayla gerçekleşen dini tecrübe olayları, iki dinsel olgunun bir arada tezahür ederek bireye aşkın varlığın kendi üzerindeki tasarrufunu güçlü bir şekilde hissettirmesi adına büyük önem arz eder. Zira birey rüyayla gerçekleşen dini tecrübe olaylarında gerçek hayatta beş duyu organı ile tecrübe ettiği dış dünyanın varlığına eş olarak, rüyalarında ilahi varlığın mevcudiyetini tecrübe eder.

Rüya yoluyla gerçekleşen dini tecrübe olayları üzerine yapmış olduğumuz bu çalışmada biz rüyanın mekân olarak dini tecrübeye eşlik ettiği ve bireylerin had safhada bir gerçeklik hissi ile ilahi varlığın kendileriyle kurduğu yakın teması fark ettikleri dini tecrübelere eğildik. Bu araştırmayı yapma sebebimiz, salt rüyaların dönüştürücü gücünün zannettiğimizin çok üstünde bir oranda bireyler üzerinde etkili olduğunu fark etmemizdir. Bu etki, duygusal alan ile sınırlı kalmayıp, bireyin manevi hayatının sınırlarını aşarak dünyevi hayatını da kapsayan davranış değişikliklerine yol açmaktadır.

Araştırmamızın sonunda görüyoruz ki rüya yoluyla gerçekleşen dini tecrübe olayları bireyin manevi hayatını olumlu yönde etkilemekle kalmayıp, sosyal hayatına da faydalı olmaktadır. Zira rüyayla gerçekleşen dini tecrübe olaylarında bireylerin yaşamış oldukları bu tecrübeler, öncesinde inanç olarak varlığını kabul ettikleri fakat kendilerine âfâkî gelen cennet, cehennem, hesap günü, kıyametin kopuşu, kabir azabı gibi gayba ait dini olguları rüyalar vasıtasıyla bizzat tecrübe etme fırsatı sunmuş olduğundan, bireyler dünya hayatının geçiciliğine dair müthiş bir farkındalık edinmişlerdir.

Bu farkındalık dolayısıyla hem sosyal hayatlarını hem de manevi hayatlarını olumlu yönde etkilemektedir. Daha ziyade korku ve pişmanlık duygusunun ağır bastığı rüya örneklerinde dini tecrübe sonrası bu etki bireyler üzerinde bariz olarak kendini hissettirmektedir. Bireyler bu durumun manevi hayatları açısından olumlu bir etkisinin olduğunu, bu şekilde rehavete kapılmaktan korunduklarını dile getirmişlerdir.

Bu örneklerin haricinde bireylerin Allah’ın kendileri ile özel olarak ilgilendiğini fark ettikleri, kalplerini sevgi, huzur ve güven duyguları ile dolduran rüyayla gerçekleşmiş dini tecrübe örnekleri de mevcut ki bu örneklerde bireyler ortak olarak Allah’ın kendilerine ne kadar değer verdiğini, her ne kadar günahkâr olsalar da kendilerini asla başıboş bırakmadığını rüyalar vasıtasıyla hissettirdiğini belirtmişlerdir. Huzurun ve sevginin baskın olduğu rüya kaynaklı bu tecrübeler bireyler üzerinde onları şükre sevk eden ve yaşama sevincini arttıran bir etki oluşturmaktadır.

Rüya yoluyla gerçekleşen dini tecrübelerin insanı hayrete düşüren bir özelliği de her bireyin kişiliğine ve karakterine uygun olarak, bireyin etkilendiği sembol veya unsurların yer aldığı bir formatta zuhur etmesidir. Yani dini tecrübe ilahi kudretin iletmek istediği mesajı bireyin en iyi anlayacağı şekilde ortaya çıkmaktadır. Mesela, ölüm korkusu yaşayan tarikat mensubu bir katılımcının rüyasında değer verdiği bir tarikat büyüğünü musalla taşında görmesi ve o tarikat büyüğünün kendisini yanına çağırması ile bu rüyanın akabinde kendisinde var olan ölüm korkusunun azaldığını fark etmesi buna bir örnektir.

Rüyayla gerçekleşen dini tecrübelerde araştırmamızda yer alan katılımcıların az bir kısmı tarikat mensubu bireylerden seçilmiş olmakla birlikte büyük çoğunluğunun herhangi bir tarikata mensubiyeti bulunmamaktadır. Bu da bireylerde tesettüre girme, namaza başlama, topyekun dini bir dönüşüm yaşama gibi davranış değişikliğine sevk edici bir güç olarak rüyanın birey üzerindeki bağımsız etkisini ortaya koyması bakımından dikkate değerdir. Zira gündelik hayatında dini mevzularla alakadar olmayan, her hangi bir dini grubun veya tarikatın sohbet ve zikir meclislerinde bulunmamış veya herhangi bir tarikat önderi ile gönül bağı kurmamış bir bireyin ilahi kudretin varlığını ve mesajını doğrudan hissettiği bir rüya tecrübesi ile manevi hayatına yön vermesi bize daha manidar gelmektedir.

Ancak yine de çalışmamızın ikinci bölümünde “tasavvufta rüya” başlığı altında değindiğimiz üzere şeyh ile müridin interaktif bir ilişki içerisinde olduğu ve rüyaların müridin tekamül sürecinde yol gösterici bir görev ifa ettiği tarikatlarda yer alan bireylerin rüyalarının incelenmesi rüyayla gerçekleşen dini tecrübe olayları açısından önem arz ettiği için az da olsa tarikat mensubu bireylerle de mülakat yapma gereği duyduk. Diğer katılımcılardan farklı olarak onlarda gözlemlediğimiz şeylerin rüyalarında sıklıkla kendi tarikat büyüklerini görmeleri, rüyayla gerçekleşen dini tecrübelerinin fail sebebi olarak Allah’ın yanı sıra intisap ettikleri şeyhlerinin büyük bir etkisinin olduğunu düşünmeleri ve rüyalarını yorumlamada şeyhleri dışında başka birine yorumlatmamaya özen göstermelerini söyleyebiliriz.

Rüya kaynaklı dini tecrübeler yaşayan bireylerde gözlemlediğimiz bir diğer husus ise bu tarz tecrübeler yaşayan bireylerin Fromm’un ifade ettiği gibi kendini anlamak ve tanımak yönünde belli bir çaba içinde olmalarıdır. Kendini anlamak noktasında bireylerin göstermiş olduğu bu çabanın rüyayla gerçekleşen dini tecrübeleri yaşamalarında etkili olduğunu düşünmekteyiz.

Sonuç olarak rüyayla gerçekleşen dini tecrübeler bireylerin dindarlığını pekiştiren, manevi hayatını canlı tutan, bir motivasyon kaynağı olarak Müslüman bireyin hayatında canlılığını muhafaza eden tecrübelerdir. Bu açıdan, rüyayla gerçekleşen dini tecrübeler rüya ile dini tecrübenin birbirlerini etkilemesi, bu etkilerin mahiyeti, derecesi ve bireylerdeki tezahürleri açısından kapsamlı, gerek nitel, gerekse nicel çalışmaların konusu olmayı beklemektedir.

 

Üniversite mezunu 68 yaşındaki bir kişinin kendisini Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellemin sohbetinde gördüğü rüyası:

“Yine bir gece yatsı namazını kılmış, her zaman yaptığım gibi dualarımı okuyarak istirahat için yatağıma uzanmıştım. Rüyamda güzel, fakat mütevazi döşenmiş bir eve giriyorum. Besmele çekip önce sağ ayağımı içeriye atıyorum. Ayakkabılarımı girişte çıkarıp bana uzatılan terlikleri giyiyorum. Beni salona alıyorlar. içeride bir grup insan, sessiz, sadece bir noktaya kenetlenmişler bakıyorlar. Başköşede bir hatip konuşuyor ve diğerleri de onun ağzından tane tane dökülen sözleri büyük bir dikkatle dinliyorlar. Ne bir fısıltı, ne de bir soru yok. Sadece gözler ve yürekler o şahsa kilitlenmiş, hayranlıkla bakıyorlar. Hatibin o kadar güzel ve cezp edici, nurlu bir yüzü vardı ki, konuşurken haya edip gözlerine bakamıyorsunuz. Ancak ara sıra göz ucuyla ona yönelen kaçamak bakışlar, hepsi o kadar...

Anlaşılan bu mecliste ders veriliyordu. Ben de sessizce içeriye giriyorum. Konuşan şahıs bana en uç köşede oturulacak biryer gösteriyor. işaret edilen yere yavaşça çöküyorum. Ama gözlerim ve kulaklarım hep o şahısta. Konuştukça yüreğime sevgi duyuyor.

Karşımda oturan şahsı seyrettim, doya doya seyrettim. Dolunayı imrendirecek bir cazibeye sahipti. Silüeti o günden beri hayalimden hiç gitmeyen bu kişi, Peygamber Efendimizdi. Sohbet boyunca ona, sadece ona doya doya baktım, dinledim, simasının nuruyla ruhumu yıkadın, o kadar.

Sabah ezanlarıyla birlikte uyandım.

Üniversite mezunu 33 yaşındaki bayanını, nurani bir zatı gördüğü ve hayatında dini bir dönemin başlamasına vesile olan rüyası:

“Hayatımda özellikle dönüm noktası olarak nitelediğim rüya, benim için rehber telakki ettiğim ney hocamı dinleyip ardından kendisinin ilminden istifade etmeye karar vermeme vesile olan rüyam oldu. Rüyamda bilemediğim bir yerde siması bana yabancı ancak tabiatı ve duruşu ile son derece dostane veyüzünde güzel bir tebessüm ile elindeki sopasına dayalı duran yaşlı bir zat gördüm. Kendisinin yanında huzur hissettim adeta bir sığınma ve dünyadan arınma, sanki benim elimi tutmasını istedim. Ve onu görerek yaklaşma arzum ile onun kaybolup gözlerimi açmam sanki bir oldu. O yoktu ama içimde hissettiğim huzurun telafisi tarifsiz oldu. ve o gecenin sabahında kültür merkezinde ney dinletisi afişi benim dikkatimi çekti. Neyi dinlerken hissettiğim hissiyat, arınma, sığınma, sanki rüyamda hissettiğim duygunun aynısıydı ”

Lise mezunu üniversite öğrencisi 20 yaşındaki bayanın kıyametin kopuşunu gördüğü rüyası:

“Bir kıyamet sahnesi görmüştüm içinde bolca dini sembollerin olduğu. Akşam olmak üzereydi. Ezan okunuyor. Sıkıntılı bir hava var. Güneşin düştüğünü ve yarıldığını gördüm. Kıyamet kopmak üzereydi fakat kendimde bir korku hissetmiyordum. Çünkü ben korkmasına gerek olmayan güruhtandım. Yani kıyamet kopacak ama bana bir şey olmayacak. Bunun bilincindeydim rüyamda. Çok uzun bir rüyaydı. Heyecanla uyanmıştım. Ama korkudan kaynaklanan bir heyecan değildi. Ve uyandığımda kendimi secde eder pozisyonda bulduğumu hatırlıyorum. ”

İlkokul mezunu 76 yaşındaki kişinin Emirsultan Hazretlerini gördüğü rüyası:

“Emekli olduktan sonra Almanya’da imamlık yapıyordum. Oraya bir kitapçı geldi ve dini içerikli kitap ve kasetler satıyordu. Bana da bir kaset hediye etti. Ben de o gece yatmadan evvel o kasedi dinledim. Emir Sultan Hazretlerinin hayatı anlatılıyordu. Ben de gurbetteyim. Hüşyâr oldum. Hüzünlendim ağladım. Ağlayarak uykuya dalmışım.

Gençliğimde Bursa’ya gelip Bursa’da metfun olan evliyaları ziyaret etmiştim. Sonra Bursa’ya imam olarak tayin oldum. On yıl kadar Bursa’da görev yaptım fakat gerek meşguliyetlerden gerekse türbenin tadilatından dolayı hiç Emir Sultan Hazretlerini ziyaret edememiştim.

Bu olaydan on on beş yıl önce memleketimdeyken Emir Sultan Hazretlerinin türbedarı Idris Efendi diye bir zat bana misafir olmuştu. Ehl-i tarik, saf bir mü’mindi.

O gece rüyamda Emir Sultan Hazretlerinin türbesini ziyarete gitmişim. İdris efendiyle buluştuk. Boynuma sarıldı. Sen nerede kaldın bugüne kadar dedi bana. Türbe kalabalık ve ziyaretçilerle doluydu. Sen burada bekle, kalabalık bir dağılsın dedi bana. Sonra yalnız kaldık. Beni çağırdı türbenin yanına ve sandukanın perdesini yandan kaldırdı ve bana dedi ki “şimdi buyur ziyaretini yap”dedi. Tabutun içinde bembeyaz kefeniyle uzanmış yatıyordu Emir Sultan Hazretleri. Fakat yüzünü görmedim ancak o olduğunu biliyorum. Sonra elim ile mübareğin başını sıvazlamaya başladım. Yumuşacık tenini hissettim. Elim çenesine doğru gelmişken sanki ben daha rahat sıvazlayayım diye başını hafifçe hareket ettirdi. Idris efendi de beni dikkatlice izliyordu. Bu hareketi fark etti. Fark edince coşkuyla “canlandı” diye bir nara attı ve üzerine kapanmak istedi. Tam o sırada kefenin içinden bembeyaz elini çıkardı mübarek ve Idris Efendiye mani oldu. Sanki “müsaade et” der gibiydi. Onun üzerine Idris Efendi çekildi. Ve ben mübareğin yüzünden göğsüne kadar sıvazladığım. Yumuşacık gayet rahat hissettim. Uyanmışım. Uyandığımda on sene boyunca Peygamber torunu bu muhterem zatı ziyaret etmediğim için çok büyük pişmanlık duyarak ağladım.”

Üniversite mezunu 27 yaşındaki bayanın hafızlık yaparken Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellemi gördüğü rüyası:

“Yine hafızlıkyaptığım dönemdi. O dönem çok münzevi bir hayatım vardı Kur’an kursunda. Bazen dersimiziyetiştiremediğimiz dönemler olur. Yine bir gece teheccüde kalktım. Dersime çalıştım çalıştım yapamadım. Sonra sabah namazını kıldım. Çok üzüldüm o günün dersini veremeyeceğim diye. Sonra yattım. Rüyamda hala çok net gözümün önüne gelir. Bir arkadaşım geldi ve koş Peygamber efendimiz geliyor senin dersini almaya. Çabuk ol dedi. Ben apar topar kalktım. Nasıl heyecanlıyım. Nasıl yetiştiricem. Efendimiz geliyor. Yavaş yavaş geliyor, ben hazırlamaya çalışıyorum. Ve geldi. Eûzü besmele çektim. Sayfanın başındaydım. Hoca beni namaz için uyandırdı. O kadar titremiştim ki ben hayatımda öyle titrediğimi bilmiyorum. Uyandığımda bile zangır zangır titriyordum.”

İlkokul mezunu 70 yaşındaki bayanın Hz. Fatıma’yı gördüğü rüyası:

“Ku’an kursu hocalığı görevine yeni atanmıştım. Bir veya iki sene olmuştu. O sıralar beş büyük kadın Hz. Amine, Hz. Asiye, Hz. Meryem, Hz. Hatice, en son da Hz. Fatıma’nın hayatını okumuştum. Etkilenmiştim onların hayatlarından.

Rüyamda talebelerimle beraber ders yapıyormuşum. Bir ses, bir ilan duydum. “Hz. Fatıma’yı görmek isteyen varsa gelsin!” diye biri bağırıyor. Hemen talebeleri bıraktım. Kur’an kursundan çıktım. Yaz mevsimiymiş. Rüyayı kışın gördüm ama yazmış. Çıktım dışarıda hac arabaları gibi sıra sıra otobüsler upuzun sıralanmış. Hemen kursun önünde bir otobüs, önünde bir adam var. Bağıran oymuş. “Hangisinde?” diye sordum. “Işte burada” dedi. Hemen o otobüse girdim. Basamaklardan çıktım. Birinci sıradaki koltukta baştan aşağı çarşaflı birisi oturuyor. Sadece o siyah çarşaf içindeydi. Bütün koltuklarda beyaz örtülü hanımlar vardı. Hepsinin başı önüne eğik vaziyette duruyorlardı.

Ben bir adım çıkınca o çarşafın altından bir el gel işareti yaptı. Ben hemen çarşafının altına girdim. Bir sarıldım. Pembe beyaz, incecik bir hanım. Taş gibi sarıldım. Sarıldıktan sonra “Ya Hz. Fatma annemiz, bana şefaat eder misin?” dedim. Başını salladı evet manasında. “Benim yavrularıma evlatlarıma da şefaat eder misin?” dedim. Yine başını salladı. “Bütün kadın taifesine de şefaat eder misin ümmetine?” dedim. Yine başını salladı. Ben o anda uyandım. Gerçekten bir farkı yoktu yaşadığım şeyin. Sarıldığımda mis gibi kokusunu duydum. Kokusu burnumda kaldı. Teninin pembe rengi gözümde kaldı.”

Not:  Hz. Fatıma Annemizi kim rüyasında gördüyse onu çarşaflı görmüştür.

Lise mezunu 24 yaşındaki kişinin nurani bir zatı gördüğü rüyası:

“Regaib kandilinin gecesiydi o rüyayı gördüğümde. Ben namaz kıldım, dua ettim ve yattım.

Rüyamda bir yeşilliğin içindeydim. Üzerimde beyaz bir elbise var ama tamamen vücut hatlarım kapalı. Başım kapalı. Sadece ellerimi ve ayaklarımı açık görüyorum. Bir anda yanımda biri beliriyor ve bana diyor ki: “Eğer kalbinde olan şeyi yaparsan, karşında gördüğün, alabildiğin her şey senin olacak. Karşımda da alabildiğine meyve bahçeleri vardı. Yemyeşil bir yer ve birbirine yardım eden insanlarla doluydu orası. Rüyamda acaba olabilir mi diye düşünüyorum ve oraya gidiyorum. Beni çok güzel karşılıyorlar. Bir şeyler ikram ediyorlar. Çok güzel bir ortamdı.

Uyandım ve dedim ki benim istediğim bir şey var o da sadece örtünmekti.”

Ön lisans mezunu 31 yaşındaki bayanın kıyametin kopuşunu gördüğü rüyası:

“Bu rüyayı üst üste birkaç kez gördüm. Zaten ilk gördüğümde pek dikkate almamıştım. ikinci üçüncü defa gördükten sonra çok etkilendim. Onun üzerine örtünmeye ve dine yönelmeye karar verdim.

Rüyamda kıyameti gördüm. Kıyamet kopuyordu. O anı yaşadım. Oturduğum evin karşısındaki binaların aynen domino taşları gibi yıkıldığını gördüm. Büyük bir çukurun içindeyim. Çukurun etrafı duvarlarla çevrili. Yani hiçbir şekilde kurtuluşumuz yok. Herkes çığlık atıyor. Ailemden hiç kimse aklıma gelmiyor. Sadece kendimi düşünüyorum. Ve sürekli Allah’ım ne olur ölmeyeyim, ben daha senin için hiçbir şey yapmadım. Senin huzuruna gelmeye hazır değilim. Sürekli dilimde “daha bir şey yapmadım, daha bir şey yapmadım, ölmeyeyeyim.” diyordum. Çok etkilendim. Rüyanın akabinde Örtündüm, namaza başladım.”

Ön lisans mezunu 46 yaşındaki bayanın bir hoca efendiyi gördüğü rüyası:

“On dokuzyaşımdaydım. Bu rüyayı gördüğümde enemin tavan yaptığı bir dönemde olduğumu söyleyebilirim. Hafız olduğum için insanların teveccühünü ve takdirini alıyordum. Bazı yorumları yapmaktan çekinmeyecek kadar kendimiyetkin buluyordum. Bülent Ersoy da o günlerde yeni cinsiyet değiştirmişti. O zamanlar bu Türkiye için büyük bir olaydı ve heryerde bu konuşuluyordu. Ben sık sık Bülent Ersoy’un aleyhinde konuşuyordum ve görüştüğüm insanlara “ben onun imanından şüphe ediyorum. Mü’min olan biri böyle bir şey yapmaz. Onun akıbeti cehennemdir.” şeklinde söylemlerde bulundum. Bir ay kadar ben böyle her yerde konuştum.

Bir gece rüyamda bir hoca gördüm. Bir konferans salonunda vaaz ediyordu. Vaazını bitirdi ve sorusu olan var mı dedi. Ben de onu dinleyen kalabalığın içindeydim ve el kaldırdım. Bir sorum var dedim. “Bülent Ersoy’un akıbeti hakkında bilgi verir misiniz?” dedim. Hoca dedi ki: “Tövbe kapısı kapanmış mıdır? Tövbe kapısı kapanmadığına göre bir şey diyemeyiz.” Ben uyandım. Tabi büyük bir şaşkınlık ve pişmanlık içindeydim.”

İlkokul mezunu 41 yaşındaki bayanın Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellemi gördüğü rüyası:

“Rüyamda peygamber Efendimiz’i görüyorum. Çöl gibi bir yer. Ama yüzünü görmüyorum. Siluetini görüyorum. Onun peşinden gidiyorum. Yer yer buğday tarlaları var. Ama devamlı değil. Bölük bölük. Kalbim o kadar çok onun peşinden gitmek istiyor anlatamam. Kafam bile onun olduğu tarafa dönük. Ama ben başka yöne gidiyorum.

Bu rüya her zaman zihnimde tazeliğini muhafaza eden, sürekli olarak beni etkileyen bir rüyadır. Çünkü dini hayatımızda hep bir iniş çıkışlar oluyor ya. Bu rüyada gördüğüm devamlı olmayan, bölük bölük buğday başaklarını ben buna yordum. Sanki bu yolda girişlerim çıkışlarım olacakmış gibi geldi. Ama şundan da emin oldum. Her ne kadar aynı süreklilikte devam edemesem de kalbim hep Resulullah’ın gittiği yönde olacak. Kendimi en uzak hissettiğim zamanlarda bile. Yani o rüyada hissettiğim kalbimdeki O’nun olduğu yöne doğru gitme iştiyakı beni sevindirdi.

Ancak bu rüya aynı zamanda beni çok korkutan da bir rüyadır. Hep korkmuşumdur o dini yoldan gidememekten. Belli aralıklarla girmek çıkmak, bunlar beni korkutuyor.”

Üniversite mezunu 48 yaşındaki bayanın Hz. Fatıma’yı gördüğü rüyası:

“Bundan yaklaşık yirmi-yirmi iki yıl önce, Bursa’ya taşındığım senelerde bir rüya görmüştüm. Şu an kendime manevi bir rehber olarak kabul ettiğim, çok kıymet verdiğim ablamı gördüm. Kendisine karşı önceden zaten karşılıksız, doğal bir sevgi hissediyordum. Hiçbir beklentinin olmadığı, hiçbir şeysiz bir sevgiydi bu. Bir şeyini beğendiğimden falan değil.

Fakat aradan geçen bir yıllık bir zaman diliminden sonra rüyamda, gökyüzünün boşluğunda, büyük minderlerin üzerindeyiz. Ablam bir tarafta başköşede ama herkes havada yani. Oldukça yüksek bir yerde minderlerin üzerinde oturuyorken birden gökyüzünde bir hareketlenme hissettim. Yukarıya başımı kaldırdım. Gökyüzünün içerisinden bir şey şekillendi ama kucakları açılmış, kapalı ama sureti olmayan bir şeye dönüştü gökyüzünden bir parça. O arada ben öyle hayretle bakarken ablamız da baktı. “Hz. Fatıma “dedi. Sonra o yukarıdaki şekil geldi, bu ablamızı göğsünün içine aldı onun içinde kayboldu. Sonra bir ara döndüm o minderlerde oturan hepimiz ayağa kalkmışız gayri ihtiyari olarak.

Uzun süre beni manen etkiledi bu rüya.”

İlkokul mezunu 37 yaşındaki bayanın Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellemi gördüğü rüyası:

“Ben hafızlığımı yeni tamamladım. Öncesinde yarım hafızken bırakmıştım. Büyük bir vicdan azabı yaşıyordum. Seneler geçti. Evlendim. Evlendikten sonra da sürekli bir vicdan azabı hissediyordum. Ben bu ayetleri unutacağım diye korkuyordum. Unutacağım için hesaba çekilip azaba maruz kalmaktan çok korkuyordum hafız olma sevgisinden ziyade. Çünkü çok meşakkatli bir şey olduğundan tekrar başlamak insana zor geliyor. Hep başlamak istedim başlayamadım. Sonra bir gün bir rüya gördüm. Rüyamda büyük bir taht ve üzerinde peygamber efendimizi gördüm. Yanında dört halifeden sahabeler vardı ancak Hz. Ali mi, Hz. Ömer mi seçemedim. Peygamber Efendimiz kollarını tahtın kenarlarına dayamış. Ben gittim elini öptüm. Sağ eliydi. Hani telepati derler ya, içten konuşuyoruz biz. Ya genel manada şefaat ya da hafızlık. ikisinden birini istedim Resulullah’tan. Tam olarak içimden geçen hangisiydi onu bilmiyorum. Uyandığımda hafızlığa yordum onu. Ben “Ne olur yardım edin bana, yardım edin diye içimden söylediğimi hatırlıyorum. Resulullah sadece “inşallah” dedi.

Yalnız şöyle bir şey daha var. Ben maalesef o zamanlar sigara içiyordum. Ve rüyamda hissettiğim şey, sanki Resulullah’ın bana bir kırgınlığı var gibiydi. Şimdi çok üzülüyorum uyandığımda bu rüyanın etkisinde kalarak uyanmalıydım. Ama öyle olmadı. Bulaşık yıkıyordum mutfakta. Radyoda dini bir sohbet dinliyordum. Peygamber Efendimizin ismi geçti ve ben hatırlayıp ağlamaya başladım. Ben bu rüyayı böyle mi hatırlayacaktım neden bunun etkisiyle uyanmadım. Neden daha açık, net konuşmadık. Epey bir üzülmüştüm yani. Ve Resulullah’ın o kırgınlığını sigara içiyor oluşuma bağladım. Artık nefret etmeye başladım.

Ama Resulullah’ın “inşallah” demesi bana kuvvet verdi. Bana dua etti ve şu an hafızlık bana nasip oldu.”

Üniversite mezunu 35 yaşındaki kişinin kıyametin kopuşunu gördüğü rüyası:

“Ben rüyamda kıyametin kopuşunu gördüm. insanlar çıplaktı ancak sadece enselerini görüyordum. Sıra sıra hesap vermek için dizilmişlerdi. Ve bariz bir ten yanık kokusu duydum. Normal yanık kokusu değil. Genzimi yakıyordu. Uyandığımda uzun bir müddet evde veya etrafta herhangi bir yangın olup olmadığını kontrol etmiştim. Yanardağlar patlıyor. Denizler taşıyor. Ağaçlar yerin dibine giriyor. Her taraf çöle döndü. Etraf sapsarıydı. insanlar eyvah neyapacağız diye kaçışıyorlardı. Bir binanın tepesine çıktık. Herkes nasıl hesap vereceğiz diye telaşla,panikle bekliyorlar. Ben dedim ki insanlara “Herkes nasıl olsa hesap verecek. Bundan bir kaçış yok. inelim burada durmanın bir anlamı yok dedim.” Ama günahlarımız çok” dediler. “Benim de günahlarım var ” dedim. “Ama bundan kaçış yok. ” Sonra kadınların çığlıklarını duydum. Daha sonra yaşlı bir amca beni çağırdı. “Gel kızım merdivenle in aşağıya “dedi. İndim o merdivenlerden. Baktım ki orası yemyeşil çok güzel. Ağaçlar, kuşlar, şelaleler akıyor. Papağanlar, muhabbet kuşları var. Yaşlı amcalar teyzeler oturuyor. Beni getiren amca bana kâsede şeker sundu. Senin kızın var. Kızın için de al dedi. Ben teşekkür ederim gerek yok dedim. Israr etti. Kızım için de şeker aldım. Sonra uyandım.

Ama çok etkilendim. Kıyametin kopuşu, insanların çığlıkları, insanların hesap vermek üzere dizilmiş beklemesi. An be an sıranın sana yaklaşıyor olması ve o korku. Artık yapılacak hiç bir şeyin kalmamış olmasından kaynaklanan çaresizlik duygusu çok kötüydü.”

İlkokul mezunu 40 yaşındaki bayanın Abdülkadir Geylani Hazretlerini gördüğü rüyası:

“Ben eskiden namaz kılmayı sevmiyordum. Önceden çok hatim etmiştim. Kur’an okuyordum ama bırakmıştım. Kur’an da okumuyordum. Okumayı da sevmiyordum. Bir gece rüyamda biri geldi. “Kalk, uyan bu uykudan. Sen ne yapıyorsun? Kalk da namaz kıl.” Dedi. “Sen kimsin?”dedim ben. “Ben Abdülkâdir Geylânî’yim” dedi. Uyandım. Kalktım camı açtım. Gece saat üç gibiydi. Çok güzel, uçuşan bir kelebek gördüm. Uyanıktım bu esnada. Ve kendi kendime şöyle dedim. “Ya Rabbi, bu kelebek bu kadar güzelse sen kim bilir ne kadar güzelsin”. Bu rüyadan sonra namazlarımı aksatmamaya gayret ettim. Ve bu rüyadan sonra ara ara Abdülkâdir Geylânî Hazretleri benim rüyalarıma girip beni uyarmaya başladı.

Mesela önceleri dışarıya çıkarken çorap giymezdim. Rüyamda yürüyorum, ayağıma kene yapıştı. “benim ayağım gitti, benim ayağım gitti” diye bağırmaya başladım. Mahallemdeki caminin arkasından geçti Abdülkâdir Geylânî Hazretleri ve bana seslendi uzaktan. “Kızım” dedi. “Bir daha çorapsız gezme”. Ben “sen kimsin hocam” dedim. “Ben sana dikkat eden biriyim” dedi. “Söyleyeceksiniz isminizi” dedim.

Çingene gibi sordum. Dedi ki “Ben Abdülkâdir Geylânî’yim. Çorapsız gezme. Çorapsız gezersen öyle kene yapışır.” Ben bir uyandım ama onun etkisiyle ayağıma bakıyorum bir şey var mı diye. Yani çorapsız gezmemi bile istemedi.

Şunu samimi olarak söylüyorum. Hiçbir tarikatla alakam yok. Abdülkâdir Geylânî Hazretleri hakkında da hiçbir şey bilmiyordum rüyalarıma girmeye başlayıncaya kadar.”

Üniversite mezunu 25 yaşındaki katılımcının Kâbe’de geçen rüyası:

“Tesettüre girmeden önce bir rüya gördüm. Ve tesettüre girme kararımı büyük ölçüde etkileyen bir rüya oldu.

Öncesinde şunu söyleyeyim. Ben istiyordum örtünmeyi ama ailem istemiyordu. Kararlıydım bu konuda ama ister istemez ailem baskı yaptığı için tereddütlerim vardı. Gördüğüm rüya büyük ölçüde beni rahatlattı.

Rüyamda önüme büyük bir kapı açıldı ve birden karşıma Kâbe çıktı. Eski haliyle şimdiki haliyle değil. Etrafı topraktı. Birkaç gün sonra yine aynı şekilde Kâbe ’yi gördüm. Fakat bu sefer kendimi orada zemzem suyuyla abdest alırken gördüm. Beni çok etkilemişti. Demiştim ki kendi kendime “demek ki doğru yoldayım ve bu konuda aileme karşı gelmem gerekirse bile vazgeçmemeliyim. Ve öyle de oldu. Örtündüğüm güne kadar annemle her gün kavga ettiğimi hatırlıyorum. Ama örtündükten sonra annem beni karşısına aldı ve artık hal ve hareketlerime çok dikkat etmem gerektiğini, sadece kendimi değil, bütün Müslümanları temsil ettiğimi, bunun sorumluluğunun bilincinde olmam gerektiğini söyledi. Ve ben şunu düşündüm. Evet, zorlukla oldu ama bu kararı uyguladıktan sonra ardından bir kolaylık geldi.”

Doktora mezunu 59 yaşındaki kişinin Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellemi gördüğü rüyası:

“Üniversite yıllarımda rüyamda Peygamber Efendimiz’i görmüştüm. O yıllarda çok yobaz bir insandım. Şeriatı yaşamadıklarını düşündüğüm için annemle, babamla, çocuklarımla kavgalıydım. Babamın un öğütme şeklini şeriata uygun bulmadığım için bir yıl boyunca evde yapılan ekmeği yemediğimi hatırlıyorum.

O sıralar gördüm bu rüyayı. Mekke ’den Medine ’ye hicret edilirken Resulullah’ın yanındaymışım ve onun rehberliğini yapıyormuşum. Düşmanları kolluyorum. Resulullah’ı koruyorum. Ebu Cehil saldırıyor. iki arkadaş gönderiyorum mani oluyorum. Allah Resulu ile bu kadar yakınım. Onunla rahat görüşüyorum fakat Resulullah’ın yüzü perdeli. Bildiğimiz perde değil. Sanki karartılmış gibi. Bir bulut var yüzünü görmeme mani olan. Bu kadar hizmet etme kaygısı içinde iken Resulullah’ın yüzünü göremiyordum.

Ben bu rüyadan çok korktum. Yıllar sonra manevi hayatımda derin izler bırakan önemli bir zatla tanıştıktan sonra o perdenin şeriat perdesi olduğunu anladım. Yani Resulullah diyor ki sadece şeriat yetmez. Benim ruhumu gör diyor. Anladım ki ben şeriatı kendi gözüme perde yapmışım. Öyle ki Resulullah’ı tam manasıyla anlamama mani olmuş. Sonraları anladım ki sadece kurallar ve yasaklara uymak yetmez bir de gönül ve ruh dünyası var ”

İlkokul mezunu 64 yaşındaki tarikat mensubu bayanın Hz. Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellemi gördüğü rüyası:

“Kızım altı yaşındayken bir rüya gördüm. Rüyamda bir asansöre bindiriliyorum. Asansör yükseliyor. Birinci katta Esat Efendi olmak üzere, sonrasında Sami Efendi, sırasıyla her katta silsile-i sâdât efendilerimizi gördüm sırayla. En son katta Peygamber Efendimiz vardı. Önünde büyük bir havuz vardı. Sordum: “Ya Resulallah sana ne zaman kavuşacağım?”dedim. Kızımı işaret ederek öyle buyurdu. “Bu kız yüzmeyi öğrendiği zaman.”

Yüzmek rüyalarda Allah’a gitmeyi öğrenmek manasına gelir. Ben de o kızım üzerinde duruyorum. Onun bu yönde yetişmesi için gayret ediyorum.”

Üniversite mezunu 38 yaşındaki bayanın Hz.Adem’i gördüğü rüyası:

“Rüyamda devam ettiğim Kur’an kursuna gidiyorum. Erkek kadın karışık bir eğitimin yapıldığını görüyorum. Hocama soruyorum nasıl olur diye. o da senin için fark eder mi ki diyor. Sonra başka bir hoca hanımla karşılaşıyorum. Hocam ben gidiyorum diyorum. Nereye diyor. Kabeye gitmek istiyorum diyorum. Ama ne kadar uzak dimi diyorum. Rüyamda başım açık. Halide hoca başıma bir örtü doluyor. Ve bana diyor ki ben en bunaldığım zamanlarda kıbleye yönelir niyet ederim. Neye niyet ettiysem Mevla beni oraya götürür diyor. Sen de öyle yap, kalbin inşirah bulsun diyor. Rabbim sen beni biliyorsun sen benim yolumu çiz o zaman ben Kabeye gitmek istiyorum diyorum. Kıbleye doğru yürümeye başlıyorum ve bir çöle ulaşıyorum. Çölde mesafe aldıktan sonra önümde büyük bir çukur çıkıyor. O kadar karanlık ve pis ki geri çekileyim diyorum toprak ayağımın altından kayıyor. Ben uçuruma doğru sürüklenir gibi oluyorum. Arkamdan bir el o Hz. Âdemmiş. Öyle bir nida duyuyorum. O kadar büyük bir cüssesi var ki. Heybetinden yüzüne bakamadım. Beni tutuyor ve o çukurun etrafında bir tur gezdiriyor ve geri çıkarıyor. O kadar yorulmuş ve bitap düşmüş bi haldeyim ki bir an düşüncem zannettim diyorum. Hz. Âdem a.s. da “Mevla kendisine güveneni hiç boşa çıkarır mı diyor

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar