Print Friendly and PDF

Sosyal İkilem (2020) The Social Dilemma


89 dk

Yönetmen:Jeff Orlowski

Senaryo:Davis Coombe, Vickie Curtis, Jeff Orlowski

Ülke:ABD

Tür:Belgesel, Dram

Vizyon Tarihi:09 Eylül 2020 (ABD)

Dil:İngilizce

Müzik:Mark A. Crawford

Nam-ı Diğer:El dilema de las redes sociales

Hata Bildirisi

Altyazı GönderListeme EkleAltyazı TakibiİzledimTavsiye Ekleİzleyeceğim

Oyuncular

Skyler Gisondo

Kara Hayward

Vincent Kartheiser

Tristan Harris

Sophia Hammons

Özet

Bu belgesel dramada, sosyal ağların insanlar üzerindeki tehlikeli etkileri, kendi yaratımları konusunda uyarılarda bulunan teknoloji uzmanlarının eşliğinde ele alınıyor.

Altyazı

"ÖLÜMLÜLERİN HAYATINA GİREN TÜM BÜYÜK OLAYLAR BERABERİNDE LANET GETİRİR." SOFOKLES

Evet, devam et.

 Otur, rahatına bak.

 İyi misin?

 Tamam.

 Evet.

 Birinci çekim, klaket.

 Kendini tanıtarak başlar mısın?

 Merhaba Dünya.

 Adım Bailey.

 Üçüncü çekim.

 -İyi misin?

 -Burası çok fena ya.

 Hiç hoşuma gitmedi.

 2011 ve 2012'de Facebook'ta çalıştım.

 Instagram'ın ilk çalışanlarından biriydim.

 Google ve YouTube'da çalıştım.

 Apple, Google, Twitter, Palm.

 Mozilla Labs'in kuruluşunda çalışıp Firefox'a geçtim.

 Kayıtta mıyız?

 Herkes  Harika.

 Twitter'da çalıştım.

 En son mühendislik bölümünde genel müdür yardımcısıydım.

 Pinterest'in genel müdürüydüm.

 Ondan önce Facebook'ta beş yıl boyunca para kazanma direktörüydüm.

 Twitter'dayken birkaç yıl geliştirici platformlarını yönettim ve sonra tüketici ürünü müdürü oldum.

 Google Drive, Gmail Chat, Facebook Sayfaları ve Facebook "Beğen" düğmesinin yaratıcılarındanım.

 Evet.

 Bu yüzden sekiz ay boyunca avukatlarla konuşup durdum.

 Panik oluyorum.

 Oradayken özünde iyilik doğuracak bir güç olduğunu düşünüyordum.

 Artık bundan pek emin değilim.

 Etik kaygılar nedeniyle Haziran 2017'de Google'dan ayrıldım.

 Sadece Google'la değil, tüm sektörle ilgiliydi.

 Çok endişeliyim.

 Hem de çok.

 Günümüzde bu araçların dünyada muhteşem şeyler yarattığı gerçeğini unutmak çok kolay.

 Kayıp aile fertlerini buluşturdular, organ bağışçıları buldular.

 Bu yararlı platformlar sayesinde dünya çapında anlamlı, sistemsel değişimler de yaşandı.

 Madalyonun öteki yüzü konusunda saftık bence.

 Bu şeyleri yayınladığınızda kontrolünüzden çıkıyorlar ve beklediğinizden epey farklı şekilde kullanılıyorlar.

 İçtenlikle inanıyorum ki kimse böyle olmasını istemiyordu.

 Tek bir kötü adam yok.

 Kesinlikle yok.

 Öyleyse sorun ne?

 Bir sorun var mı ve varsa ne?

 Kısa ve öz bir cevap zor.

 Farklı sorunlara değinmek istiyorum.

 Sorun ne?

 NETFLIX ORİJİNAL BELGESELİ

Artan eleştirilere rağmen büyük teknoloji şirketleri daha da büyüyor.

 Tüm teknoloji sektörü detaylı bir inceleme altında.

 Yeni bir araştırma ruh sağlığı ve sosyal medya kullanımı arasındaki bağlantıya ışık tutuyor.

 Son araştırmalardan bahsetmek için   medyada hiç yer bulamıyor.

 Milyonlarca Amerikalı, elektronik cihazlarına umutsuzca bağımlı.

 Teknoloji sayesinde kendinizi âdeta bir fanusa sokabildiğiniz gerçeği durumu kötüleştiriyor.

 Sahte haberler giderek gelişip tüm toplumları tehdit ediyor.

 12 yıl önce Twitter'ı kurduğumuzda bunları beklemiyorduk.

 Yetkililer Rus siber saldırılarının durmayacağını düşünüyor.

 YouTube'a siteyi temizlemeye yönelik baskı yapılıyor.

 TikTok'a gelince, dışarıdaki gençlerle konuşsanız bu şeyi asla silmeyeceklerini  Isla, masayı kurar mısın lütfen?

 Sosyal medyanın çocukları depresyona soktuğu tartışılıyor.

 Isla, masayı kurar mısın lütfen?

 Bu estetik ameliyatlar gençler arasında popülerleşince cerrahlar yeni bir sendrom adı uydurdu.

 Snapchat dismorfiya filtreli özçekimlerine benzemek için ameliyat isteyen genç hastalarda görülüyor.

 O şeyi neden aldığını anlamıyorum.

 Ne yapsaydım?

 Sınıfındaki her çocukta vardı.

 Daha 11 yaşında.

 Cass, seni zorlayan yok.

 İstediğin kadar çevrim dışı kalabilirsin.

 Cep telefonu kullanmıyorum sadece.

 Çevrim içiyim şu an.

 Ayrıca bu gerçek bir bağlantı bile değil.

 Sadece saçmalık  Gözetim kapitalizmi siyaset ve kültürümüzü çoğumuzun fark etmediği kadar etkiliyor.

 IŞİD internetten takipçi topladı ve şimdi de beyaz ırkçılar aynısını yapıyor.

 Son dönemde Hindistan'da internet linç mafyası onlarca kişi öldürdü  Bu sahte haberlerin ciddi sonuçları da oluyor.

 Sahte haber çağında bir salgınla nasıl baş edersiniz?

 Çin yemeği yiyince koronavirüs kapılır mı?

 Bilgi çağından yanlış bilgi çağına geçtik.

 Demokrasimiz saldırı altında.

 Dedim ki "Bence günümüzde, yaratılan araçlar toplumun işleyişinde yıpranmaya yol açıyor.”

 Asa açılış konuşması yapacak.

 Videoyu oynatacağız.

 Sonra da "Bayanlar ve baylar, Tristan Harris.”

 -Tamam.

 -Süper.

 Sonra ben çıkarım ve  TEKNOLOJİDE YENİ GÜNDEM "Geldiğiniz için teşekkürler.”

 derim.

 Bugün teknolojide yeni bir gündemden ve bunu neden istediğimizden bahsetmek istiyorum çünkü insanlara "Şu anda teknoloji sektöründeki sorun ne?”

 diye sorarsanız şikâyet ve skandallarla, "verilerimizi çaldılar" laflarıyla, teknoloji bağımlılığı ve sahte haberlerle, kutuplaşmayla, seçim hileleriyle ilgili bir kakofoni yükselir.

 Ama tüm bu sorunların altında yatan, hepsinin aynı anda gerçekleşmesine sebep olan şey ne?

 -İyi geliyor mu?

 -Çok iyi.

 Evet.

 Sadece insanlar teknoloji sektöründe bir sorun olduğunu görsünler istiyorum.

 Bir adı yok ve tek bir kaynakla ilgili.

 Bir  Etrafınıza baktığınızda dünyanın kayışı kopmuş gibi geliyor.

 Kendinize sormalısınız.

 Bu normal mi?

 Yoksa hepimiz efsunlandık mı?

 GOOGLE - ESKİ TASARIM ETİKÇİSİ İNSANİ TEKNOLOJİ MERKEZİ KURUCU ORTAĞI

Keşke daha çok insan nasıl işlediğini anlasa çünkü sadece teknoloji sektörünün bildiği bir şey olmamalı bu.

 Herkes bilmeli.

 -Merhaba!

 -Selam.

 -Tristan.

 Memnun oldum.

 -Tristan mı?

 -Evet.

 -Harika.

 Tristan Harris, Google'ın eski tasarım etikçisi ve kendisine "Silikon Vadisi'nin vicdanı" deniyor.

 Teknoloji sektörünün ürünlerde "etik tasarım" dediği şeyi kullanmasını istiyor.

 Teknoloji dünyasındakiler pek açık sözlü olmaz ama Tristan Harris'e göre, birileri olmalı.

 Google'dayken Gmail ekibindeydim ve gelen kutusunun görünümü, rengi konusunda o kadar konuşmuştuk ki artık yorgun düşmeye başlamıştım.

 E-postalara kişisel olarak bağımlı gibiydim ve Gmail'de kimsenin bu bağımlılığı azaltmaya çalışmamasına çok şaşırmıştım.”

Bunu düşünen başka biri var mı?

 Kimse bunu konuşmuyor.”

 dedim.

 Teknoloji sektörüyle ilgili genel bir huzursuzluğum vardı.

 Yolumuzu şaşırmış gibiydik.

 İçeriden bunu nasıl değiştirebileceğimizi anlamak için çok çalıştım.

 Bir tür eyleme çağrı sunumu yapmaya da bu dönemde karar verdim.

 Her akşam eve gittiğimde birkaç saat çalışıyordum üzerinde.

 Temel olarak şunu diyordu: "Tarihte daha önce 20-35 yaş arası 50 tasarımcı Kaliforniya'da oturup iki milyar insanı etkileyecek kararlar vermemişti hiç.

 Sırf Google'da bir tasarımcı "'Sabah uyandığınızda ekranda bildirimler böyle görünecek.

' dediği için iki milyar insan beklemediği düşüncelere sahip oluyor.

 Bu sorunu çözmek için Google olarak ahlakî bir sorumluluğumuz var.”

 Hazırladığım sunumu Google'daki en yakın 15-20 iş arkadaşıma gönderdim.

 Çok gergindim.

 Nasıl karşılanacağını bilmiyordum.

 Ertesi gün işe gittiğimde çoğu dizüstü bilgisayarda sunum açıktı.

 DİKKAT

O gün aynı anda 400 kişi bakmaya başladı ve sayı giderek arttı.

 Şirkette herkesten e-posta aldım.

 Her bölümden birileri "Katılıyorum.

 Çocuklarımı, çevremdekileri etkilediğini görüyorum.

 Bir şey yapmalıyız.”

 diyordu.

 Âdeta bir devrim başlatmış gibi hissetmiştim kendimi.

 Sonradan öğrendim ki o gün bu sunum Larry Page'e üç ayrı toplantıda anlatılmış.

 Yani Google'ın ciddiye alması gereken kültürel bir an yaşandı.

 Sonra  Hiçbir şey olmadı.

 2006'da herkes, Facebook'taki bizler de dâhil, Google'a ve Google'ın yaptıklarına hayrandık çünkü gördüğümüz kadarıyla dünyaya pek çok iyiliği dokunan inanılmaz kullanışlı bir hizmetti ve buna paralel olarak bir para makinesi kurmuşlardı.

 Onlara çok imreniyorduk ve bize öyle zekice ve mükemmel   geliyordu ki.

 Facebook açılalı iki yıl kadar olmuştu ve şirketin iş modelini bulmam için beni çağırdılar.

 Para kazanma direktörüydüm.

 Yani bana "Bu işin nasıl paraya dönüşeceğini bulacaksın.”

 demişlerdi.

 İşin büyük kısmını yapan birçok insan vardı ama ben elbette şunu söyleyenlerden biriydim: "Para kazanmamız gerek ve bence bu reklam modeli bunun muhtemelen en zarif yöntemi.”

 Annem ne videosu göndermiş?

 Bir sohbet programından ama bayağı iyi.

 Adam bir tür dâhi.

 Sosyal medyayı silmek gerek, diyor.

 Senin gibilere.

 E-postalarını engellemem gerekebilir.

 Ne kadar abartıyor.

 Kendisi benden beter.

 -Hayır, sadece tarif bakıyor.

 -Ve de iş.

 -Ve spor videosu.

 -Ve bizi kontrol ediyor.

 Ve hayatında tanıdığı herkesi.

 Bizi izlerken bir yandan da sosyal medyanıza bakıyorsanız o lanet telefonu bırakıp dinleyin çünkü sıradaki konuğumuz sosyal medyanın hayatımızı nasıl da mahvettiğine dair müthiş bir kitabın yazarı.

 Karşınızda Sosyal Medya Hesaplarınızı Derhâl Silmek için On Sebep'in yazarı Jaron Lanier.

 Google ve Facebook gibi şirketler gelmiş geçmiş en zengin ve başarılı şirketler arasında.

 Nispeten az çalışanları var.

 Sadece içeri para akıtan dev bir bilgisayarları var.

 Peki, ne için para alıyorlar?

 Bu çok önemli bir soru.

 35 yıldır teknoloji yatırımcısıyım.

 Silikon Vadisi'nin ilk 50 yılında endüstri donanım ve yazılım üretiyor, müşterilere satıyordu.

 Küçük, basit bir işti.

 Son on yıldır ise Silikon Vadisi'nin en büyük şirketleri kullanıcılarını satıyorlar.

 Biraz klişe olacak ama kullandığımız ürünlere para ödemediğimiz için o parayı reklam veren öder.

 Yani müşteri reklam verendir.

 Biz satılan ürünüz.

 Klasik deyişle "Ürüne para ödemiyorsanız ürün sizsinizdir.”

 ÜRÜN SİZSİNİZDİR.

 Birçok insan "Google sadece bir arama kutusu ve Facebook da dostlarımın fotoğraflarını gördüğüm bir yer.”

 diye düşünebilir.

 Ama dikkatimizi çekmek için yarıştıklarını fark etmezler.

 Yani Facebook, Snapchat, Twitter, Instagram ve YouTube gibi şirketlerin iş modeli sizi ekran başında tutmayı hedefler.

 Bu insanın dikkatini mümkün olduğunca çekmenin yollarını bulalım.

 Size ne kadar zaman harcatabiliriz?

 Hayatınızın ne kadarını bize verebilirsiniz?

 Bazı şirketlerin işleyişini düşününce anlam kazanmaya başlıyor.

 İnternette bedava sandığımız bir sürü hizmet var.

 Ama bedava değiller.

 Paralarını reklam verenler ödüyor.

 Peki, neden ödüyorlar?

 Bize reklam göstermeleri karşılığında ödüyorlar.

 Ürün biziz.

 Reklam verene satılan ürün bizim dikkatimiz.

 Bu biraz fazla basit oldu.

 Esas ürün davranış ve algılarınızdaki o kademeli, hafif ve algılanamaz değişimdir.

 Ürün budur.

 Mümkün olan tek ürün budur.

 Masada ürün denebilecek başka bir şey yok.

 Para kazancakları tek yer burası.

 Hareketlerinizi, düşüncelerinizi, kim olduğunuzu değiştirmek.

 Kademeli bir değişim bu.

 Hafif.

 Birine "Bana on milyon dolar ver de dünyayı istediğin yöne doğru yüzde bir oranında kaydırayım.”

 derseniz 

Dünyadan bahsediyoruz!

 Müthiş olur ve çok da para eder.

 Tamam.

 Her şirketin hayali budur.

 Bir reklam verdiğinde o reklamın başarılı olacağını garantilemek ister.

 İşleri bu.

 Risksizlik satıyorlar.

 Bu işte başarılı olmak için büyük öngörüleriniz olmalı.

 Büyük öngörülerin de bir şartı vardır.

 Çok fazla veri gerekir.

 VERİ

Çoğu buna "gözetim kapitalizmi" diyor.

 İş modelleri reklam verene mümkün olduğunca başarı sağlamak üzerine kurulu olan büyük teknoloji şirketlerinin herkesin ne yaptığını takip etmesinden kâr elde eden bir kapitalizm.

 Bu yeni bir piyasa.

 Daha önce olmayan bir piyasa.

 Sadece insanlara dair vadeli işlemler alıp satan bir piyasa.

 Domuz eti veya petrol vadeli işlemleri alıp satan piyasalar gibi.

 Artık insanlarla vadeli işlemler yapan piyasalarımız var ve bu pazarlar trilyonlarca dolar kazanıp internet şirketlerini insanlık tarihinin en zengin şirketleri hâline getirdiler.

 İnsanların bilmesini isterim ki internette yaptıkları her şey izleniyor, takip ediliyor ve ölçülüyor.

 Her bir hareketiniz dikkatlice izlenip kaydediliyor.

 Tam olarak hangi resme ne süreyle baktığınız.

 Evet.

 Ne süreyle baktığınız.

 KATILIM SÜRESİ KATILIM SÜRESİ KATILIM SÜRESİ

Ne zaman yalnız veya depresif olduğunuzu biliyorlar.

 Eski sevgilinizin resimlerine ne zaman baktığınızı da.

 Gece geç saatte ne yaptığınızı, her şeyi biliyorlar.

 İçe dönük mü, dışa dönük müsünüz, ne tür bir nevrozunuz var, karakter tipiniz ne, hepsini.

 Bizimle ilgili, insanlık tarihinde hayal bile edilememiş miktarda bilgi var ellerinde.

 Benzersiz bir şey bu.

 Yani sürekli olarak saçtığımız bu veriler neredeyse hiç denetlenmeyen sistemlere aktarılıyor ve ne yapacağımıza, kim olduğumuza dair giderek iyileşen tahminler yapılıyor.

 ÖNERİLENLER

Birçok insan verilerimizin satıldığını sanıyor.

 Bu verileri satmak Facebook'un çıkarına değil.

 Verilerle ne yapıyorlar peki?

 Hareketlerimizi öngören modeller oluşturuyorlar.

 En iyi modeli yaratan da kazanıyor.

 Kaydırma hızı yavaşladı.

 Ortalama seansın sonuna geldi.

 Reklamı kısıyorum.

 Dostlarla aileyi ver.

 Ekranın diğer tarafında, âdeta bir voodoo bebeğine benzer bir avatarımız, modelimiz var.

 Yaptığımız her şey tüm tıklamalarımız, izlediğimiz tüm videolar, beğeniler daha doğru bir model oluşturmak için kullanılıyor.

 Bu modeli bir kez yaratınca kişinin yapacakları tahmin edilebilir.

 Tamam, bir deneyeyim.

 Gideceğiniz yeri, izleyeceğiniz videoları tahmin edebilirim.

 Hangi duygular sizi tetikliyor, tahmin edebilirim.

 Evet, mükemmel.

 Yılın en büyük sıçışları.

 BÜYÜK SIÇIŞLAR!

 -Mükemmel, işe yaradı.

 -Bir video daha.

 Güzel.

 Başlamadan spor ayakkabı reklamı koyalım.

 Bu teknoloji şirketlerinin çoğunun üç ana hedefi var.

 Kullanımınızı artırmak için bir katılım hedefi.

 Geri gelip arkadaşlarınızı davet etmeniz ve onların da başkalarını davet etmesi için büyüme hedefi.

 Ve bütün bunlar olurken reklamdan mümkün olduğunca çok para kazanmamız için reklam hedefi.

 Tüm bu hedefler rakamları arttırmak için size ne gösterileceğini bulmaya yarayan algoritmalarla çalışıyor.

 Facebook'tayken bu ayarlarla ihtiyaca göre oynayabilmek üzerine sıklıkla konuşurduk.

 Bu ayarları Mark'ın yapmasını konuştuk.”

Bugün Kore'de daha çok kullanıcı istiyorum.”

 Ayarla.”

Reklamları biraz açalım.”

 "Para kazanımını azıcık artır.”

 Böylece  Yani tüm bu şirketler o derece isabetli çalışıyor.

 -Dostum  -Nasıl kart görmedim, bilmem.

 -Hakem rezaletti.

 -Resmen ta oraya 

-Rebecca geldi.

 Git konuş.

 -Biliyorum.

 -Dostum, onunla konuş.

 -Üzerinde çalışıyorum.

 Takvimine göre şu anda tenefüste.

 Çevrim içi olmalıydı.

 Dürteyim mi?

 Dürt bakalım.”

Arkadaşın Tyler az önce katıldı.

 El salla.”

 Hadi dostum.

 El salla.

 Ama  Gidip konuşsana dostum.

 ARKADAŞIN TYLER AZ ÖNCE KATILDI!

 EL SALLA!

 AĞ BAĞLANTILARI Yeni bağlantı!

 Pekâlâ, başlıyoruz.

 Şimdi 079044238820 numaralı kullanıcı Rebecca'dan bir paylaşım göster.

 İyi fikir.

 GPS koordinatlarına göre birbirlerine yakınlar.

 RUH EŞİMİ BULDUM!

 #CANDOST #YERİM #SIKIDOSTLAR

Reklama açık durumda.

 Müzayede zamanı.

 REKLAM ÖNGÖSTERİMİ

Satıldı!

 Deep Fade Saç Şekillendirici'ye.

 468 teklif veren vardı.

 Ben'e tek gösterimi 3.262 sente sattık.

 İnternet bağlantısının özellikle de genç nesil için öncelikli olduğu bir dünya yarattık ama yine de o dünyada iki insan bağlantı kurduğunda bunun finanse edilmesinin tek yolu bu iki insanı manipüle etmek için para ödeyen sinsi bir üçüncü kişidir.

 Yani iletişimlerinin, kültürlerinin temelinde manipülasyon olan bir dünyada büyüyen koca bir küresel nesil yarattık.

 Yaptığımız her şeyin merkezine aldatmacayı ve sinsiliği koyduk.”

YETERİNCE GELİŞMİŞ HER TEKNOLOJİ SİHİRDEN FARKSIZDIR.”

 -Diğerini al  -Tamam.

 -Nereye tutmak daha iyi?

 -Harika.

 -Şuraya mı?

 -Evet.

 Şunu yapsam kamerada nasıl görünür?

 -Aslında biz  -Şöyle.

 -Nasıl yani?

 -Evet.

 -Bir daha.

 -Aynen.

 Evet.

 Yok, muhtemelen  Evet.

 Bu daha şey  Chris burada kafayı yiyor.

 Oldu mu?

 SİHİR!

 Sihir yapmayı öğrendiğimde beş yaşındaydım.

 Koskoca yetişkinleri, profesörleri kandırabiliyordum.

 Sihirbazlar neredeyse ilk nörobilimciler ve psikologlar gibidir.

 İnsan zihninin nasıl çalıştığını ilk anlayan onlardı.

 İnsanlar üzerinde pek çok gerçek zamanlı test yapıyorlar.

 Sihirbazlar zihnimizin farkında olmadığımız kısımlarını anlar.

 İllüzyonları böyle işler.

 Doktorlar, avukatlar, 747'leri veya nükleer füzeleri yapan insanlar zihinlerinin ne kadar savunmasız olduğunu bilmez.

 Bu ayrı bir disiplindir.

 Tüm insanlarda geçerli bir disiplin.

 STANFORD ÜNİVERSİTESİ

Bu açıdan bakınca teknolojinin yaptıkları çok farklı gelir.

 Stanford İkna Teknolojileri Laboratuvarı'nda öğrendik bunu.

 Psikolojide insanı ikna etmekle ilgili bildiğimiz her şeyi nasıl teknolojiye aktarabiliriz?

 Çoğunuz şimdiden birer dâhisiniz.

 Öylesiniz ama amacım sizi davranış değiştiren dâhilere dönüştürmek.

 Facebook, Uber ve diğer şirketlerden gelen ve Silikon Vadisi'nin önemli isimleri arasında yer alanlar da bu derse girdi ve teknolojiyi daha ikna edici hâle getirmeyi öğrendi.

 Tristan da onlardan biri.

 İkna teknolojisi birinin davranışlarını değiştirmek için özellikle uğraşan tasarımdır.

 Bir hareket yapmalarını, parmaklarını böyle kaydırmalarını sağlarız.

 Aşağı çekince yenilenir, tepede yeni bir şey çıkar.

 Her çektiğinizde yine yenilenir.

 Psikolojide buna aralıklı olumlu pekiştirme diyoruz.

 Bir şeyi alacağınızı veya ne zaman alacağınızı bilmezsiniz ve Vegas'taki kumar makineleri gibi işler.

 Ürünü bilinçli kullanmanız yetmez.

 Beyin sapının derinlerine inip oraya daha derin bir düzeyde programlanmış, bilinçsiz bir alışkanlık yerleştirmek isterim.

 Fark etmezsiniz bile.

 James Marshall  Tezgâhta her gördüğünüzde bakarsınız ve bilirsiniz ki elinize her aldığınızda size sunacağı bir şey var.

 Onu görmek için kumar makinesine oturursunuz.

 Bu, tesadüf değil.

 Tasarım tekniği.

 San Francisco'da bir subaya bir altın keseği getiriyor.

 Bu arada o sıralarda San Francisco nüfusu  Bir örnek de fotoğraf etiketleme.

 Arkadaşınızın sizi etkiletlediğine dair bir e-posta alırsanız tabii ki e-postayı açıp o resme bakarsınız.

 Görmezden gelebileceğiniz bir şey değil bu.

 Burada köklü bir insani özellikten faydalanıyorlar.

 Kendinize şunu sormalısınız: "Neden e-postada fotoğraf yok?

 Fotoğrafı görsem daha kolay olurdu.”

 Facebook bu özelliği bulunca çılgınca kullandı çünkü "Aktiviteyi artırmak için süper.

 Herkes gün boyu birbirini etiketlesin.”

 dediler.

 EN AZINDAN BİRİMİZ İYİ ÇIKMIŞIZ

Yorum yaptı.

 Güzel.

 Tamam, Rebecca gördü ve cevap veriyor.

 Ben'e yazdığını gösterin de onu kaybetmeyelim.

 Üç nokta aktive edildi.

 EN AZINDAN BİRİMİZ İYİ ÇIKMIŞIZ  

Harika, yorumu paylaştı.

 Yorumuna yaptığı yoruma yorum yapıyor.

 Dur, yazmayı bıraktı.

 Otomatik dolduralım.

 Emoji.

 Emoji seviyor.

 OTOMATİK TAMAMLAMA KATILIM

 Ateşi seçti.

 Patlıcan bekliyordum.”

Büyüme korsanlığı" adı verilen bir alan ve disiplin var.

 Büyümeyi hızlandırmak için insan psikolojisinden faydalanan bir mühendis ekibi var.

 Daha çok üye ve katılım sağlayıp daha çok insan davet ettirebiliyorlar.

 Tüm testlerden ve tekrarlardan sonra fark ettiğimiz en önemli şey şuydu: Her kişiye on günde yedi arkadaş bul.

 Bu kadardı.

 Chamath ilk dönemde büyüme bölümünün başındaydı ve Facebook'u inanılmaz bir hızda büyütmek için kullanılan büyüme taktiklerine öncülük ettiği için teknoloji sektöründe çok iyi tanınır.

 Bu büyüme taktikleri zamanla Silikon Vadisi'nin standardı oldu.

 Uber ve başka bir dizi şirkette kullanıldı.

 Öncülük ettiği şeylerden biri küçük değişiklikler için A/B testi yapmaktı.

 Google ve Facebook gibi şirketler kullanıcılar üzerinde sürekli olarak minik testler yapıyordu ve bu testleri sürekli yaparak zamanla kullanıcılara istediğiniz şeyi yaptırmanın en iyi yolunu bulabiliyorsunuz.

 Bu, bir manipülasyon.

 Kobay faresi gibi hissettim.

 Öylesin.

 Hepimiz kobayız.

 Kanser tedavisi için de kullanılmıyoruz.

 Bize fayda sağlamak için yapmıyorlar bunu.

 Değil mi?

 Sadece daha çok para kazansınlar diye zombi gibi ekrana bakalım istiyorlar.

 Facebook "devasa ölçekli bulaşma deneyleri" adını verdiği deneyler yaptı.

 Tamam.

 Facebook sayfalarında subliminal mesajlar kullanarak insanların ara seçimlerde oy vermesini nasıl sağlarız?

 Bunu yapabildiklerini keşfettiler.

 Vardıkları sonuçlardan biri de kullanıcının gerçek dünyadaki davranış ve duygularını ona fark ettirmeden etkileyebileceklerini öğrenmek oldu.

 Kullanıcının hiç haberi olmuyor.

 Tersine mühendislikle neye tepki verdiğimizi belirlemek için bu yapay zekâ motorlarını tekrar kendimize çeviriyoruz.

 Bacakların neye tepki verdiğini görmek için örümceğin sinirlerini uyarmak gibi.

 Yani aslında kâr elde etmek için insanları matrikse bağlayıp tüm aktivitelerinden para topladıkları bir tür hapishane deneyi gibi.

 Üstelik farkında bile değiliz.

 Sizi en hızlı nasıl manipüle edeceğimizi psikolojik açıdan anlayıp dopamin salgılatmak istiyoruz.

 Bunu Facebook'ta çok iyi başardık.

 Instagram da yaptı, Whatsapp da yaptı.

 Snapchat de yaptı, Twitter da.

 Bu, tam olarak benim gibi bir hacker'ın bulacağı bir şey çünkü insan psikolojisindeki bir zaaftan faydalanıyorsun.

 FACEBOOK - ESKİ BAŞKAN

Bence biz mucitler, yaratıcılar  Yani ben, Mark ve Instagram'dan Kevin Systrom gibi insanlar bunu gayet bilinçli bir şekilde anladık ve yine de yaptık.

 Bisiklet icat edildiğinde kimse rahatsız olmadı.

 Değil mi?

 Herkes bisiklete binmeye başladı diye kimse "Tanrı'm, toplumu mahvettik.

 Bisikletler insanları etkiliyor, çocuklarından koparıyor, demokrasiyi mahvediyorlar.

 Gerçeği ayırt edemiyoruz artık.”

 demedi.

 Bisikletle ilgili böyle şeyler demedik hiç.

 Eğer bir şey araçsa sadece orada durup sabırla bekler.

 Eğer araç değilse sizden bir şeyler talep eder, sizi ayartır, yönlendirir, sizden bir şeyler ister.

 Araç bazlı teknolojiden bağımlılık ve manipülasyon bazlı teknolojiye geçtik.

 Değişen bu.

 Sosyal medya sadece kullanılmayı bekleyen bir araç değil.

 Kendi hedefleri ve psikolojinizi kullanarak bu hedeflere ulaşma yöntemleri var.”

MÜŞTERİLERİNE 'KULLANICI' DİYEN SADECE İKİ SEKTÖR VAR.

 YASA DIŞI UYUŞTURUCU VE YAZILIM SEKTÖRLERİ.”

 Birkaç yıl geriye, Pinterest'in başkanı olduğum zamana gidelim.

 Eve gelmiştim ama evde ilgime ve sevgime muhtaç iki küçük çocuğum olmasına rağmen telefonu bırakamıyordum.

 Kilere girip bir e-posta yazıyor veya bazen Pinterest'e bakıyordum.”

Klasik çelişki.”

 demiştim.”

Gündüz işe gidiyorum ve kölesi olacağım bir şey yaratıyorum.”

 Ama yapamıyordum  Yani, bazen kendime hâkim olamıyordum.

 En çok Twitter'a zaafım var.

 Eskiden Reddit'ti.

 Reddit okuma bağımlılığımı kırmak için kendime yazılım yazmam gerekti hatta.

 Muhtemelen en çok e-postama bağımlıyım.

 Gerçekten.

 Hissediyorum yani.

 Perdenin ardında neler olduğunu bilmeme rağmen kullanım miktarımı kontrol altına alamamam çok ilginçti.

 Biraz korkutucu.

 Hileleri bilsem de hâlâ kanıyorum.

 Hâlâ telefonu elime alınca 20 dakika gidiyor.

 Akıllı telefonunuza sabah işemeden önce mi, işerken mi bakıyorsunuz?

 Çünkü tek seçenekler bunlar.

 İrade göstermeyi denedim  "Telefona bakmayacağım.

 Eve gelirken arabada kalacak.”

 dedim.

 Kendime binlerce kez "Telefonu yatak odasına sokmayacağım.”

 demişimdir ama sonra saat akşam dokuz olunca telefonu yatak odasına sokmak istiyorum.

 Şey gibiydi  İrade birinci aşamaydı ve ikinci aşama ise kaba kuvvetti.

 Karşınızda Mutfak Kasası.

 Mutfak Kasası kendinize hâkim olabilmenizi sağlayan devrim niteliğinde, zaman ayarlı bir kutu.

 David'in tek yapması gereken cezbedici şeyleri Mutfak Kasası'na koymak.

 Sonra zamanı ayarlamak için kadranı çeviriyor ve en son da kilitlemek için düğmeye basıyor.

 -Mutfak Kasası harika  -Bizde var, değil mi?

 - oyunlar, kredi kartları, telefonlar.

 -Var.

 Mutfak Kasası kilitlenince zaman dolana kadar açılamıyor.

 Sorun şu.

 Sosyal medya bir uyuşturucu.

 Yani biyolojik olarak insanlarla iletişim kurma dürtümüz var.

 Bu da ödül sisteminde dopamin salgılanmasına sebep oluyor.

 Birlik olup topluluk hâlinde yaşamak, eş bulmak ve türümüzü yaymak için oluşmuş bu sistemin ardında milyonlarca yıllık bir evrim var.

 Yani sosyal medya gibi, insanlar arasındaki bağı optimize eden bir araç mutlaka bağımlılık potansiyeli taşıyacaktır.

 Baba, yapma!

 Yemekten önce bin tane kırpıntı göndermem gerek.

 Kırpıntı mı?

 O ne, bilmiyorum.

 -Güzel kokuyor canım.

 -Teşekkürler.

 Bu akşam yemeğin tadını çıkarmak için beş duyuyu da kullansak diyorum.

 O yüzden karar verdim, bu akşam masada cep telefonu yasak.

 Hadi, verin bakalım.

 -Cidden mi?

 -Evet.

 -Peki.

 -Teşekkür ederim.

 Ben?

 -Tamam.

 -Telefon korsanı anne.

 -Alayım.

 -Anne!

 Yemek bitene kadar burada güvendeler.

 Böylece herkes rahatlayabilir.

 Tamam mı?

 -Kim olduğuna baksam?

 -Olmaz.

 Başka bir çatal alacağım.

 Teşekkürler.

 Tatlım, açamazsın.

 Bir saatliğine kilitledim, o yüzden bırak.

 Evet, ne konuşalım?

 Bugün yanından geçtiğim Merkez Aşırılıkçı manyakları mesela.

 -Frank.

 -Ne?

 Politika konuşmak istemiyorum.

 -Merkez Aşırılıkçıların nesi varmış?

 -Bak, anlamıyor.

 -Kime sorduğuna bağlı.

 -"Propagandanın nesi var?”

 demek gibi.

 Isla!

 Aman Tanrı'm.

 -Ben mi hâlledeyim?

 -Evet.

 Çocuklarım için endişeleniyorum.

 Çocuğunuz varsa onlar için de endişeleniyorum.

 Sahip olduğum tüm bilgi ve tecrübe sebebiyle çocuklarımla telefon veya bilgisayarda harcadıkları zaman konusunda tartışıyorum.

 Oğluma, "Telefonunda kaç saat harcıyorsun sence?”

 diyorum.”

Yarım saat.

 En fazla yarım saattir.”

 diyor.

 Bir ya da bir buçuk saat, derim.

 Geçenlerde ekran raporuna baktım.

 -Üç saat 45 dakikaydı.

 -Bu  Bence olamaz  Günlük ortalama mı?

 -Evet.

 -Gidip getireyim mi?

 Çocuklarıma zevk-acı dengesini, dopamin eksikliği durumunu, bağımlılık riskini hatırlatmadığım tek gün bile geçmiyor.

 -Evet.

 -Kader anı.

 Günde iki saat 50 dakika.

 -Bakalım.

 -Bugün çok kullandım.

 -Son yedi gün.

 -Ondandır.

 Instagram altı saat, 13 dakika.

 Benim Instagram'ım daha fena.

 Ekranım tuzla buz olmuş.

 Sağ ol Cass.

 Ne demek "sağ ol"?

 Ortada sorun yokken annemi telefon konusunda panikletiyorsun.

 Telefonsuz da yemek yiyebiliriz.

 Seni anlıyorum ama büyütülecek bir şey yok.

 Madem yok, bir hafta kullanma.

 Evet.

 Evet, hatta o şeyi bir hafta boyunca kullanmazsan ekranını tamir ettiririm.

 -Hemen mi başlayacak?

 -Hemen.

 Peki.

 Anlaştık.

 Tamam ama burada bırakmalısın.

 Tamam, takıyorum.

 Kayda geçsin.

 Geri çekiliyorum.

 Tamam.

 -Süre başladı.

 -Bir hafta.

 Sence yapabilir mi?

 Bilmem, göreceğiz.

 Yemeğini ye sen.

 İyi ki ailecek yedik!

 Bu teknoloji ürünlerini çocukları koruyup eğitmek isteyen çocuk psikologları tasarlamadı.

 Size sıradaki videoyu tavsiye edebilecek veya filtreli bir fotoğraf çektirecek algoritmalar yaratmak üzere tasarlandılar.

 İKİ KİŞİ BEĞENDİ SİLMEK İSTEDİĞİNE EMİN MİSİN?

 HAYIR - EVET

Dikkatlerini nereye vereceklerini kontrol etmekle kalmıyor.

 Özellikle sosyal medya beyin kökünün derinliklerine inmeye, çocukların öz değer ve kimlik algısını ele geçirmeye başladı.

 GÜZELLEŞTİR BENİ ÇOK TATLI!

 OF, ÇOK GÜZEL MÜTHİŞSİN KULAKLARIN AMMA BÜYÜK!

 Evrimle birlikte kabilemizdeki diğer insanların bizimle ilgili ne düşündüğünü önemsemeye başladık.

 Ama 10.000 kişinin ne düşündüğünü bilmek üzere mi evrimleştik?

 Beş dakikada bir toplumsal onay alacak şekilde evrimleşmedik biz.

 Bu deneyim için hiç uygun değiliz.

 Hayatlarımızı mükemmeliyet algısı etrafına kuruyoruz çünkü bu kısa süreli sinyallerle, kalplerle, beğenilerle ödül alıyoruz.

 Sonra bunu değerle, gerçekle bağdaştırıyoruz.

 Ama aslında sadece kısa süren, sahte ve kırılgan bir popülarite.

 Ve itiraf edelim ki sizi eskisine kıyasla daha boş ve hissiz bırakıyor.

 Sizi bir kısır döngüye sokuyor ve "O hissi geri almak için ne yapmalıyım?”

 diyorsunuz.

 Bunu iki milyar insanla çarpın ve sonra başkalarının algılarına ne tepki verdiklerini düşünün.

 Gerçekten çok fena.

 Çok ama çok fena.

 Amerikalı gençlerde depresyon ve aksiyete sorunlarında müthiş bir artış oldu ve bu, 2011 ile 2013 yılları arasında başladı.

 Bu ülkede 100.000 kız içinde kendini kestiği veya kendine zarar verdiği için hastaneye yatırılanların yıllık ortalaması 2010, 2011 yılına kadar epey sabitti ama sonra çok artmaya başladı.

 Yaşı daha büyük genç kızlarda oran yüzde 62.

 Ergenlik öncesi kızlarda ise yüzde 189.

 Neredeyse üç katı.

 Daha da korkuncu, intiharda da aynı örüntü var.

 Genç kızların yaşı 15 ila 19'a çıktığında oran yüzyılın ilk on yılına kıyasla yüzde 70 artmış.

 Başta çok düşük oranlara sahip olan ergenlik öncesi kızlarda yüzde 151 artmış.

 Bu örüntü bize sosyal medyayı işaret ediyor.

 SOSYAL MEDYA CEP TELEFONLARINA GİRDİ

1996'dan sonra doğan Z Jenerasyonu'ndaki çocuklar orta okulda sosyal medyaya giren ilk nesil çocuklar.

 Nasıl mı vakit geçiriyorlar?

 Okuldan eve gelip cihazlarında takılıyorlar.

 Koca bir nesil daha kaygılı, daha kırılgan, daha depresif.

 Risk almakta çok daha fazla zorlanıyorlar.

 Ehliyet alma oranları düşüyor.

 Biriyle yemeğe çıkan veya romantik bir etkileşim yaşayanların sayısı hızla düşüyor.

 Bir nesil için çok büyük bir değişim bu.

 Unutmayın, bu hastane girişlerinin her birinde travma yaşayan, dehşet içinde bir aile var.”

Çocuklarımıza neler oluyor?”

 diyorlar.

 Bence gün gibi açık.

 Bu hizmetler insanları öldürüyor ve intihar etmelerine sebep oluyor.

 Hiçbir ebeveyn "Çocuklarım teknoloji tasarımcıları tarafından manipüle edilerek, yönlendirilerek, ödev yapamaz hâle getirilerek ve kendilerine gerçekçi olmayan güzellik standartları koyarak büyüsün.”

 demez.

 Bunu kimse istemez.

 Kimse.

 Eskiden bu korumalar vardı.

 Çocuklar cumartesi sabahı çizgi film izlerken onları korumak önemliydi.”

Bu yaştaki çocuklara böyle reklam yapamazsınız.”

 derdik.

 Ama Çocuklar için YouTube gelip dikkat ekonomisinin koca bir bölümünü ele geçirdi.

 Artık hepsi Çocuklar için Youtube izliyor.

 Tüm o koruma ve düzenlemeler de gitti.

 TELEFONSUZ ZAMAN

Koca bir nesli rahatsız veya yalnız hissettiğinde   şüphe veya korkuyla dolduğunda sorunlarla baş etme becerisini zayıflatan dijital bir emzik kullanmak üzere eğitiyor ve şartlıyoruz.

 Photoshop'ta ekranın arkasında binlerce mühendis bildirimleri, dostlarınızı, yapay zekâyı kullanarak sizi neyin bağımlı edip manipüle edeceğini tahmin etmiyordu.

 Reklamcıların 60.000 farklı metin veya rengi test ederek zihninizi manipüle etmenin en iyi yolunu bulmasına izin vermiyordu.

 Bu tamamen yeni bir güç ve etki türü.

 Tekrar ediyorum.

 İnsanların bağımlı olma veya etkilenme potansiyeliyle oynama yöntemi bu kez farklı olabilir ve muhtemelen de farklıdır.

 Gazete ve matbaa çıktığı zaman da farklıydı, televizyon çıktığı zaman da farklıydı.

 Üç büyük ağ vardı ve  -O dönemde.

 -Ben de onu diyorum.

 Ama yeni bir seviyeye geçme fikri yeni değil.

 Daha önce defalarca yaşandı.

 Yani bu sadece gördüğümüz en yeni seviye.”

Adapte olmalıyız.

 Diğer her şeyde olduğu gibi bu cihazlarla da nasıl yaşayacağımızı öğrenmeliyiz.”

 gibi bir anlatı var.

 Burada yepyeni bir şey olduğu gözden kaçırılıyor.

 Tüm bunların belki de en tehlikeli parçası katlanarak gelişen bir teknoloji üzerine kurulu olmaları.

 Kabaca 1960'lardan günümüze dek işlem gücü yaklaşık bir trilyon katına çıktı.

 Daha önce hiçbir şey bu hızda gelişmemişti.

 Örneğin arabalar aşağı yukarı iki kat hızlandı.

 Diğer her şey de önemsiz miktarlarda değişti.

 Belki de en önemlisi şu ki fizyolojimiz, beyinlerimiz neredeyse hiç evrim geçirmedi.

 TELEFONSUZ ZAMAN

 İnsanoğlu zihinsel, bedensel ve fiziksel açıdan temel bir değişim yaşamayacak.

 Gelecekte genetik mühendisliğiyle yeni insanlar geliştirebiliriz ama gerçekçi bakarsak milyon yaşında bir donanımın, beynin içinde yaşıyoruz ve sonra bir ekran geliyor.

 Bu ekranın arkasında hedefleri sizinkinden farklı olan binlerce mühendis ve üstün bilgisayar var.

 Peki, bu maçı kim kazanır?

 Kim?

 Onu nasıl kaybettik?

 -Bilmiyorum.

 -Nerede o?

 Bu, normal değil.

 Aile ve arkadaş içeriği mi bunalttı?

 -Muhtemelen.

 -Belki reklamlardandır.

 Hayır.

 Bir şeyler dönüyor.

 Diriltme moduna geçelim.

 Yapay zekâyı ve dünyanın sonunu getireceğini düşününce, Terminatör'ü, Arnold Schwarzenegger'i görünce  Döneceğim.

  drone'ları görünce "İnsanları yapay zekâ öldürecek.”

 diyoruz.

 Ama insanların gözden kaçırdığı şey günümüzde dünyayı zaten yapay zekânın yönettiği.

 Yapay zekâdan bahsetmek bile bir metafor.

 Google gibi şirketlerde devasa odalar var.

 Kimi yer altında, kimi su altında yer alıyor ve bilgisayarlarla dolular.

 Göz görebildiğince uzanan tonlarca bilgisayarla.

 Birbirlerine derinden bağlılar, son derece karmaşık programlar çalıştırıp sürekli veri alışverişinde bulunuyorlar.

 Aynı makinelerde birçok farklı program, farklı ürün çalışıyor.

 Bazıları basit algoritmalar ama bazıları öyle karmaşık ki zekâ olarak tanımlayabilirsiniz.

 Şunu söyleyebilirim ki algoritmalar kodlara gömülü fikirlerdir ve algoritmalar nesnel değildir.

 Algoritmalar bir tür başarı tanımına göre optimize edilir.

 Yani ticari bir şirketin algoritmayı yazarken kullanacağı başarı ölçütü ticari çıkarlarıdır.

 Genelde de kârdır.

 Bilgisayara hedef olarak "Bu sonucu istiyorum.”

 dersiniz ve bilgisayar bunu nasıl yapacağını bulur.”

Makine öğrenimi" buna denir.

 Yani doğru paylaşımları doğru sırada seçmeyi her gün biraz daha öğrenir ve ürünle daha çok vakit geçirmenizi sağlar.

 Ve kimse bu amaca ulaşmak için tam olarak ne yaptıklarını bilmez.

 Algoritmanın kendi aklı vardır ve bir insan yazmış olsa da öyle bir yazılmıştır ki sanki kendini değiştirebilen bir makine inşa edilmiştir.

 Facebook, Twitter ve diğerleri gibi şirketlerde bu sistemlerin nasıl işlediğini anlayan bir avuç insan vardır en fazla.

 Ama onlar bile belirli içeriklerle neler olabileceğini tam olarak anlamazlar.

 Yani insanlar olarak bu sistemler üzerindeki kontrolü neredeyse kaybettik çünkü neyi göreceğimizi bu sistemler kontrol ediyor.

 Bizden ziyade onlar bizi kontrol ediyor.

 Coğrafi bölgesindeki benzerleriyle eşleştiriyoruz.

 Psikometrik ikizleriyle.

 Bölgesinde onun gibi davranan 13.694 kişi var.

 -Neyle ilgileniyorlar?

 -Tipik şeyler işe yaramadığı için düzgün bir diriltme için iyi bir şey bulmalıyız.

 Okuldaki tatlı kız bile olmaz.

 Analize göre Merkez Aşırılıkçı içeriğiyle siyasete girmenin uzun süreli katılım şansı yüzde 62,3.

 Fena değil.

 Yeterince güçlü bir giriş olmaz.

 Etiketlendiği fotoğraflar, davetler, güncel olaylar ve hatta Rebecca'nın mesajıyla ilgili bildirim gönderdik.

 Peki ya 01265923010 numaralı kullanıcı?

 Ben tüm paylaşımlarını beğenmişti.

 Aylarca hepsini beğendi ama sonra bir şey olmadı.

 Ana'yla ilgili bildirimle dirilme şansını yüzde 92.

3 olarak hesaplıyorum.

 YENİ İLİŞKİ

O ve yeni arkadaşı.

 TELEFONSUZ ZAMAN ESKİ SEVGİLİNİN YENİ İLİŞKİSİ VAR!

 Yok artık.

 Peki.

 ANA & LUIZ İLİŞKİDE!

 Ne?

 Bam!

 Döndük!

 -Para kazanmaya devam çocuklar.

 -Ve onları dünyaya bağlamaya.

 İlgilenebileceği tüm bilgilere erişim sağlıyorum.

 Bu akış Ben'e faydalı mı diye merak ettiğiniz oluyor mu?

 -Hayır.

 -Hayır.

 Sana büyü yaptım Benimsin çünkü Ne yapıyorsan bırak bence Yalan söylemiyorum A/B TESTİ MERKEZ AŞIRILIKÇI Hayır, yalan söylemiyorum Dayanamıyorum, biliyorsun.

 Dolanıp durmana Sen daha iyi bilirsin Babacık Katlanamıyorum çünkü beni yüz üstü bıraktın Evet, evet Sana büyü yaptım Benimsin çünkü Benimsin 

Facebook'ta olduğunuzu ve sizinle ilgili her şeyi bilen, ne yapacağınızı tahmin edebilen, sizin ise kedi videoları ve doğum günü kutlamaları dışında hiçbir şey bilmediğiniz bir yapay zekâya karşı oynadığınızı düşünün.

 Adil bir dövüş olmaz bu.

 Ben, gitme zamanı dostum!

 Ben?

 Ben.

 Hadi.

 Okul vakti.

 Gidelim.

 İNSANİ TEKNOLOJİ MERKEZİ

 -Bugün nasılsın?

 -Gerginim.

 -Öyle mi?

 -Evet.

 Hepimiz teknolojinin insan becerilerini ve zekâsını alt edeceği ânı bekliyoruz.

 Ne zaman tekilliği aşıp, işimizi elimizden alıp bizden zeki olacak?

 Ancak teknoloji çok daha öncesinde insanın zaaflarını aşıp onu alt ediyor.

 Bağımlılığın, kutuplaşmanın, radikalleşmenin, zulümleşmenin, değer boşalmasının, her şeyin kökünde bu noktanın geçilmesi yatıyor.

 Bu, insan doğasının yenilmesi ve insanlığın şah mat olması demek.

 Pardon.

 İnsanlara Facebook gibi yerlerden gelen bilgilerin ne kadar yanlış olduğunu anlatma yöntemlerimden biri de Vikipedi'yi örnek vermek.

 YENİ SEKME

Bir sayfa açınca herkesle aynı şeyi görürsünüz.

 Yani internette ortak olan birkaç şeyden biri.

 Şimdi bir anlığına Vikipedi'nin "Herkese özel bir tanım göstereceğiz ve bunun için de para alacağız.”

 dediğini hayal edin.

 Bu durumda Vikipedi sizi takip eder, hesap yapar ve "Bazı ticari çıkarlar için bu insanın azıcık değişmesini nasıl sağlarım?”

 der.

 Sonra da girdiyi değiştirir.

 Düşünebiliyor musunuz?

 Düşünmelisiniz çünkü Facebook'ta olan tam da bu.

 YouTube akışınızda olan da bu.

 Google'a "iklim değişikliği" yazdığınızda yaşadığınız yere göre farklı sonuçlar görürsünüz.

 İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Bazı şehirlerde otomatik tamamlanır ve "iklim değişikliği yalan" yazar.

 Diğer yerlerde "iklim değişikliği doğayı yok ediyor" yazdığını görürsünüz.

 Bu, iklim değişikliği gerçeğini değil, nereden arama yaptığınızı ve Google'ın ilgi alanlarınız hakkında bildiği şeyleri gösteren bir işlevdir.

 Neredeyse tıpatıp aynı arkadaşlara sahip yakın dostlar bile "Facebook'taki haber akışına baktığımda aynı şeyleri göreceğim.”

 diye düşünür ama hiç de öyle olmaz.

 Bilgisayarların onlar için uygun bulduğu şeyleri baz alan bambaşka dünyalar görürler.

 YAYINDA

Bunu 2.7 milyar tane Truman Show olarak da düşünebiliriz.

 Herkesin kendine ait bir gerçekliği   ve doğruları var.

 Sence neden Truman şimdiye dek dünyasının gerçek yüzünü göremedi?

 Bizler, bize sunulan dünyayı gerçek kabul ederiz.

 Bu kadar basit.

 YAYINDA

Zaman içinde herkesin sizinle aynı fikirde olduğunu sanırsınız çünkü Haber Akışı'ndaki herkes size benziyordur.

 Bir kere o noktaya gelince de tıpkı bir sihirbazın sizi manipüle etmesi gibi kolayca manipüle edilirsiniz.

 Sihirbaz size "Bir kağıt seç.”

 diyerek numara yapar.

 Ama istediği kağıdı seçtirmek için sizi oyuna getirdiğini fark etmezsiniz.

 Facebook da böyle işler.

 Kenarda durup "Arkadaşlarını, takip ettiğin bağlantıları seç.”

 der.

 Ama safsatadır sadece.

 Aynı sihirbaz gibi.

 Facebook, Haber Akışı'nızı yönetiyor.

 Hepimiz farklı bir dizi bilgi üzerinden ilerliyoruz.

 Bu, geniş çaplı yaşandığında yarattığınız dünya görüşüyle çelişen bilgileri dikkate alamaz, hatta anlayamazsınız.

 Yani aslında nesnel, yapıcı bireyler olmaktan çıkarız.

 Gözünü aç, yalandan kaç!

 Gözünü aç  Ve sonra karşı tarafa bakıp "Bu insanlar nasıl bu kadar aptal olabilir?”

 deriz.”

Sürekli karşıma çıkan bütün şu bilgilere bak.

 Aynı şeyi nasıl görmezler?”

 Cevabı şu: "Aynı bilgiyi görmüyorlar ki.”

 Gözlerini aç, yalandan kaç!

 Cumhuriyetçiler nasıldır?

 Cahil insanlardır.

 Demokrat Parti bir suç örgütü, gerçek bir parti değil.

 Pew Araştırma Merkezi'nin 10.000 Amerikalıyla yaptığı ankete göre daha da bölünmüş durumdayız.

 Kişisel ve siyasi kutuplaşma 20 yıldır olmadığı kadar yüksek.

 Cumhuriyetçilerin üçte biri Demokrat Parti'nin ülke için tehdit olduğunu söylerken Demokratların dörtte biri Cumhuriyetçiler için aynısını diyor.

 Siyasi kutuplaşma çerçevesinde tartıştığımız sorunların çoğu kablolu televizyonda da bolca mevcut.

 Medyada da tıpatıp aynı sorun var.

 İş modelleri gereği genel olarak reklam verenlere dikkatimizi satıyor ve internet de bunun yeni ve daha etkin bir yolu.

 YouTube'dayken önerilenler üzerinde çalışıyordum.

 Üzerinde çalıştığım bir algoritmanın toplumda kutuplaştırmayı artırması beni üzüyor.

 Ama izlenme süresi açısından bakarsak bu kutuplaşma insanları çevrim içi tutmakta çok etkili.

 Bu öğretmenler sırf para aldıkları için öğretiyorlar bunları.

 -Çok saçma.

 -Selam Benji.

 Futbol yok mu bugün?

 Var.

 Haberlere bakıyorum sadece.

 Araştırın.

 Merkez Aşırılıkçı'dan uzaklaşan  O izlediğin şeye haber denemez pek.”

Her şey yozlaştı.”

 dersin hep.

 Aynısını diyorlar.

 Ama onlarınki propaganda.

 İkisi de doğru değil.

 Olay mantıklı olması.

 Ben, ciddiyim.

 Sana zararlı onlar.

 Futbol antrenmanına gitmelisin.

 Umursadığım için paylaşıyorum bunları.

 Yanlış yönlendirilmenizi umursuyorum.

 Bu, kabul edilemez.

 İnsanlar algoritmanın istediklerini vermek için tasarlandığını sanıyor ama öyle değil.

 Algoritma aslında sizi içine çekecek birkaç tavşan deliği bulmaya, hangi deliğin daha ilginizi çekeceğini bulmaya çalışıyor.

 Eğer o videolardan birini izlemeye başlarsanız size sürekli önerecektir.

 Kimse istemiyor böyle olmasını.

 Öneri sistemi bu şekilde işliyor.

 Öyle ki ünlü basketbolcu Kyrie Irving Dünya'nın düz olduğunu söylemiş ama sonra özür dileyip suçu YouTube'a atmıştı.

 Yani YouTube'da bir videoya tıklıyorsunuz ve dipsiz kuyuya düşüyorunuz.

 Sonra NPR radyosuna çıkıp "Buna inanıp yanlış yönlendirdim, üzgünüm.”

 dediğinde bir grup öğrenci "Yuvarlak Dünyacılar onu kandırdı.”

 dedi.

 Düz Dünya komplo teorisi bu algoritma tarafından yüz milyonlarca kez önerildi.

 Sadece birkaç aptalın ikna olduğuna inanmak kolay geliyor ama algoritma her geçen gün daha da akıllanıyor.

 Bugün başkalarını dünyanın düz olduğuna inandırıyor ama yarın sizi yanlış bir şeye inandırabilir.

 7 Kasım'da "Pizzagate" etiketi doğdu.

 Pizzagate  Sormayın.

 İlk olarak nasıl çıktığından hâlâ tam emin değilim ama pizza sipariş etmenin insan ticareti yapmak olduğu düşünülüyordu.

 Facebook'taki gruplar büyüdükçe Facebook'un öneri motoru normal kullanıcılara Pizzagate gruplarına katılmalarını önerdi.

 Yani mesela bir kullanıcı aşı karşıtıysa veya kimyasal püskürtmeye inanıyorsa, Facebook'un algoritmasına bir şekilde komplo teorilerine inanmaya meyilli olduğunu belli ettiyse öneri motoru ona Pizzagate gruplarını gösteriyordu.

 Bunun sonucunda bir adam elinde silahıyla gelip bodrumu olmayan bir pizzacının bodrumundaki çocukları özgür bırakmaya karar verdi.

 -Orada ne yapıyordunuz?

 -Bir şey var mı diye bakıyordum.

 -Ne gibi?

 -Pedofili zinciri.

 -Ne?

 -Pedofili zinciri.

 Pizzagate'ten bahsediyor.

 Bu, tüm sosyal ağlara yayılmış bir komplo teorisine örnektir.

 Sosyal ağın kendi öneri motoru kasıtlı olarak, hayatında "Pizzagate" terimini aratmamış insanlara bunu sundu.

 MIT'de yapılan bir araştırmaya göre Twitter'daki sahte haberler gerçek haberlerden altı kat hızlı yayılıyor.

 Biri diğerinden altı kat avantajlıysa bu dünyanın sonu ne olur?

 Tahmin edersiniz ki bu tür şeyler insan davranışlarının dengesini bozar.

 Bazı davranışları kolaylaştırıp bazısını zorlaştırır.

 Yokuş yukarı yürümekte özgürsünüz ama pek yürüyen çıkmaz.

 Yani toplumsal ölçekte aslında dengeleri bozup milyarlarca kişinin fikir ve davranışını değiştiriyorsunuz.

 Yanlış bilgiye eğilimli bir sistem kurduk.

 İstediğimiz için değil, yanlış bilgi şirketlere gerçeklerden daha çok kazandırdığı için oldu bu.

 Gerçek sıkıcı çünkü.

 Kâr amaçlı dezenformasyona dayalı bir iş modeli.

 Denetimsiz mesajları en iyi fiyata ne kadar insana ulaştırırsanız o kadar kazanıyorsunuz.

 Çünkü iklim değişikliği mi?

 Evet.

 Aldatmaca o.

 Evet, gerçekten.

 Olay bu.

 Ne kadar gündeme getirirlerse bizi o kadar bölüyorlar, o kadar güç ve kontrol sahibi oluyorlar.

 Facebook'ta böyle trilyonlarca paylaşım var.

 Neyin gerçek veya doğru olduğunu bilemezler ve şu anda bunları konuşmak da o yüzden çok mühim.

 Hızla yayılan sadece Covid-19 değil.

 İnternette virüsle ilgili yanlış bilgi akışı da var.

 Bol su içerek koronavirüsü vücudunuzdan atacağınız fikri virüsle ilgili sosyal medyada dolaşan birçok efsaneden biri.

 Bu olayı hükümet planladı, virüsü yarattı ve ülkelerin vereceği tepkilerin simülasyonunu yaptı.

 Koronavirüs bir aldatmaca.

 SARS, koronavirüs.

 Bakın, ne zaman yapılmış?

 2018'de.

 Bence bu boku Amerikan hükümeti başlattı.

 Kimse hasta değil.

 Kimse hasta değil.

 Kimsenin hasta tanıdığı yok.

 Belki de başka şeyler dönüyor ve hükümet koronavirüsü bahane edip herkesi evine kapıyor.

 İnsanları öldüren koronavirüs değil, pompaladıkları 5G radyasyonu.

 5G BAZ İSTASYONLARI YIKILIYOR

 Söylenti bombardımanı var.

 İnsanlar cidden baz istasyonlarını patlatıyor.

 Rusya ile Çin'in söylentiler ve komplo teorileri yaydığını görüyoruz.

 Bu sabah Ukrayna'da panik ve protestolar  Gerçek ne, kimse bilmiyor ve artık ölüm kalım meselesi bu.

 Koronavirüsle ilgili yanlış bilgi yayanlar toplamda 52 milyon kadar tıklama almış.

 Gümüş çözeltisinin etkili olacağını söylüyorsunuz.

 Koronavirüsün bu suşunda test edilmediğini söyleyelim ama  COVID'de gördüğümüz şey bilgi ekosistemizde olanların ekstrem bir versiyonu aslında sadece.

 Sosyal medya söylenti ve rivayetleri öyle kat kat çoğaltıyor ki ilgilendiğimiz konularda artık neyin gerçek olduğunu bilemiyoruz.

 Hâlâ takımda mısın?

 Pekâlâ, antrenmandan önce atıştırmalık alacağım.

 Gel istersen.

 Boş ver.

 On kişiden dokuzu şu anda memnunsuz.

 Aslında Merkez Aşırılıkçı da diğer siyasi akımlar gibi.

 Ayaklanıyoruz ve bu karmaşaya meydan okuyoruz.

 Siz benim halkımsınız.

 Size güveniyorum.

 -Merkez Aşırılıkçı içeriği müthiş.

 -Bayılıyor.

 Açık artırma.

 843 teklif var.

 4,35 sente bir silah üreticisine satıldı.

 Bazı etkinlikleri öne çıkaralım.

 Bu hafta bölgesinde yapılacak mitingler.

 Sırada bir vlogger'ım var.

 Gerçekten diyorum.

 Ne gerekiyorsa yapmaya hazırım.

 Yani ne gerekirse.

 -Abone olun  -Ben?

  ve geri gelin çünkü dediğim gibi, çok büyük haberlerim var.

 Gerçekten büyük şeyler.

 Facebook'un sorunlarından biri de şimdiye kadar yaratılmış muhtemelen en iyi ikna aracı olması.

 Bir diktatör veya baskıcı bir hükümet onunla ne yapabilir, hayal edin.

 Ülkenizdeki insanları kontrol etmek istiyorsanız Facebook kadar etkili bir araç bulamazsınız.

 Hükümetlerin ve diğer zararlı kurumların sosyal medyayı silah olarak kullanmasının en tatsız sonucu gerçek dünyada hasara sebep olması.

 Bence bunun en ünlü, basında en çok yer bulan örneği Myanmar'dır.

 MYANMAR CUMHURBAŞKANLIĞI

 Myanmar'da internet deyince herkesin aklına Facebook gelir.

 Genelde de insanlar cep telefonu alırken dükkân sahibi Facebook'u onlara önden yükler ve bir hesap açar.

 Böylece telefonu aldıklarında ilk açtıkları ve açmayı bildikleri tek şey Facebook olur.

 Bir sürpriz soruşturma Facebook'un Myanmar'da nefret söylemini engelleme mücadelesini açığa çıkardı.

 MÜSLÜMANLARI ÖLDÜRMEYİN

Facebook orduya ve diğer kötü niyetli taraflara kamuoyunu manipüle ederek Rohingyalı Müslümanlara karşı şiddeti teşvik etmeleri için bir yol sağlamış oldu.

 Toplu katliamlar, yakılan köyler, toplu tecavüzler ve diğer ciddi insanlık suçları sonucu 700.000 Rohingyalı Müslüman ülkeden kaçmak zorunda kaldı.

 Coşkulu propagandacılar hep vardı.

 Sorun, bu platformlar sayesinde manipülatif hikâyelerini aşırı kolay bir şekilde, çok para harcamadan yayabilmeleri.

 Artık bir seçimi etkilemek istersem Facebook'ta bir komplo teorisi grubuna girerek Dünya'nın düz olduğuna ve Ay'a gidişin de tamamen komplo teorisi olduğuna inanan 100 kişi bulurum ve Facebook'a "Bana bunun gibi 1000 kişi bul.”

 diyebilirim.

 Facebook da memnuniyetle onlar gibi binlerce kullanıcı gönderir ve ben de onlara daha da fazla komplo teorisi sunabilirim.

 Gösterim başına 3,4 sente satıldı.

 Yeni MA videosu reklamı.

 Bir reklam daha yolda.

 Algoritmalar ve manipülatif politikacılar bizi kışkırtmakta uzmanlaştılar ve gerçek sanacağımız sahte haberler yaratmayı, kafamızı karıştırıp o yalanları yutturmayı çok iyi öğrendiler.

 Kimliğimiz ve inandıklarımız üzerindeki kontrolümüz azalıyor gibi.

  taraf seçebilirler.

 Her yer yalan dolan dolu.

 Böylece güç onların olacak, her şeyi kontrol edebilecekler.

 Sırlarını saklayabilsinler diye zihinlerimizi kontrol edebilecekler.

 GERÇEĞE ŞÜPHEYLE BAK

Kimsenin doğruya inanmadığı bir dünya düşünün.

 AŞI HERKESE İYİ GELMEZ KANITI GENLERİMİZ

Herkes hükümetin yalan söylediğine inanıyor.

 Her şey bir komplo teorisi.”

Kimseye güvenemem.

 Diğerlerinden nefret ediyorum.”

 Olay buraya gidiyor.

 Avrupa'da siyasi depremler yaşanmaya devam ediyor.

 Bu kez İtalya ve İspanya'dayız.

 Avrupa'nın geleneksel merkez koalisyonu çoğunluğu kaybetti, aşırı sağ ve aşırı sol halkçı partiler kazandı.

 MERKEZ

Geri çekil.

 Hadi, gidelim.

 Bu hesaplar Hong Kong'da kasten ve özellikle siyasi anlaşmazlık çıkarmaya çalışıyordu.

 Pekâlâ Ben.

 Tamamen Facebook ve sosyal medya ile beslenen bir ülke olmak nasıl bir şey?

 Demokrasi çabuk dağıldı.

 Altı ay.

 Şikago'daki o kaostan sonra protestocularla destekçiler arasında şiddetli çatışmalar .

 Demokrasi bir güven krizi yaşıyor.

 Demokrasiye küresel bir saldırı var.

 MERKEZ AŞIRILIKÇI

Hedeflenen ülkelerin çoğu demokratik seçimlerin olduğu ülkeler.

 Büyük çaplı bir olay bu.

 Devletler, milyonları olan insanlar "Kenya'yı, Kamerun'u istikrarsızlaştırmak istiyorum.

 Angola mı?

 Şu kadara patlar.”

 diyor.

 Geçen pazar Brezilya'da sıra dışı bir seçim yapıldı.

 Sosyal medya temelli bir kampanyayla.

 Teknoloji sektöründekiler olarak bir anda dünyadaki her toplumun dengesini ve dokusunu bozacak araçları yaratmış olduk.

 Almanya, İspanya, Fransa, Brezilya, Avustralya bunu yaşıyor.

 Dünyadaki en gelişmiş ülkelerin bazıları birbirine giriyor ve hepsinin ortak yönü ne?

 Şu anki bilginle Facebook'un 2016 seçimlerini etkilediğine inanıyor musun?

 Zor bir soru.

 Yani  Gerçek şu ki işin içinde birçok farklı güç var.

 Facebook, Twitter ve Google temsilcileri bugün de Capitol Hill'de 2016 seçimlerine Rusya müdahalesi konusunda ifade verecekler.

 Üçüncü tarafların manipülasyonu bir hackleme değil.

 Değil mi?

 Ruslar Facebook'u hacklemedi.

 Facebook'un yasal reklam verenler ve yasal kullanıcılar için yarattığı araçları kötü amaçları için kullandılar.

 Uzaktan kumandalı savaş gibi.

 Bir ülke fiziksel sınırları işgal etmeden diğerini manipüle edebiliyor.

 Şiddet görüntüleri ekranda.

 Çöp konteyneri itiliyor gibi  Ama konu kime oy vereceğiniz değildi.

 Toplumda tam bir kaos ve bölünme yaratmaktı.

 Bu, Huntington Beach'teydi  Olay artık birbirini dinlemeyen, dinlemek istemeyen birbirine güvenmeyen iki taraf yaratmaktı.

 Burası, nefretin açığa çıkıp ırkçı şiddete dönüştüğü bir şehir.

 ŞİDDET OLAYLARINDA ÜÇ ÖLÜ

Ben!

 Cassandra!

 -Cass!

 -Ben!

 Gel buraya!

 Kollar yukarı.

 Dizlerinin üstüne çök.

 Yere yat.

 -Sakin  -Ben!

 Hey!

 Eller yukarı!

 Arkanı dön.

 Yere yat.

 Bu sistemi en çok parayı verene satmak istiyor muyuz?

 Demokrasinin satışa çıkmasını, istenilen zihne erişilmesini, özel bir topluluğa yalan söyleyip kültür savaşları çıkarmayı?

 Bunu istiyor muyuz?

 Bizler ulus olarak artık birbirimizle konuşmuyoruz.

 Biz dostlarımıza son seçimde oy verdiği kişi yüzünden küsen bir milletiz.

 Kendimizi izole edip sadece haklı olduğumuzu söyleyen kanalları izleyen bir milletiz.

 Bugünkü mesajım hizipçiliğin bizi mahvettiğidir.

 Ülkemizi bölmektedir.

 Aklı başında yetişkinlere yakışmaz.

 Herkes kendi gerçeğini yaratırsa uzlaşmaya ve insanların bir araya gelmesine gerek kalmaz.

 Hatta etkileşime bile gerek kalmaz.

 Ortak bir gerçeklik anlayışında buluşmalıyız.

 Yoksa ülke olamayız.

 Uzun vadede çözüm, gerçek bir kişinin kullanmayacağı hizmetleri kullananları ayıklayacak daha fazla yapay zekâ aracı yaratmak.

 Teknoloji uzmanlarının bunu çözebilecekleri bir sorun olarak ifade etmelerine izin veriyoruz.

 Bu bir yalan.

 Yapay zekâ gerçeği ayırt edebilirmiş gibi konuşuluyor.

 Bu sorunları yapay zekâ çözmeyecek.

 Yapay zekâ sahte haber sorununu çözemez.

 Google'ın "Bu komplo mu?

 Gerçek mi?”

 deme seçeneği yok.

 Çünkü o da bilmiyor.

 Ellerinde gerçeği ölçmek için tıklamadan başka bir şey yok.

 Neyin gerçek olduğu veya gerçek diye bir şeyin olup olmadığı konusunda anlaşamazsak yandık.

 Diğerlerinin altında yatan sorun bu çünkü neyin gerçek olduğunda anlaşamazsak hiçbir sorunun içinden çıkamayız.

 Düz Dünya Futbol Kulübü'nü önerelim.

 Artık spor haberi gösterme.

 İlgilenmiyor.

 Silikon Vadisi'nde birçok insan küresel bir süper beyin yarattığımız, bütün kullanıcılarımızın önemsiz ve değiştirilebilir küçük nöronlar olduğu teorisine inanıyor.

 Bu teoriye göre insanlar tuhaf bir role sokuluyor.

 Sanki bu dev beyne hizmet etmeniz için davranış manipülasyonuyla programladığımız küçük bir bilgisayar parçasısınız ve önemsizsiniz.

 Para almıyorsunuz, tanınmıyorsunuz, kaderinizi tayin edemiyorsunuz.

 Bir bilgisayar devresi olduğunuz için sizi sinsice manipüle ediyoruz ve programlamamız gerekiyor.

 Of ya.

 Teknolojinin varoluşsal bir tehdit olduğu düşüncesi epey büyük bir iddia ve   kolaylıkla şöyle düşünebilirsiniz: "Tamam, telefonum elimde.

 Kaydırıp tıklıyorum, kullanıyorum.

 Varoluşsal tehdit nerede hani?

 Peki, süper bilgisayar da ekranın ardından beynimi hedef alıp bir video daha izletmiş olsun.

 Varoluşsal tehdit nerede?”

 Mesele teknolojinin varoluşsal tehdit olması değil.

 Mesele teknolojinin toplumun kötü yönlerini ortaya çıkarma becerisi ve toplumun en kötü yönü de bir varoluşsal tehdittir.

 ABD SENATOSU

Eğer teknoloji kitlesel kaos, öfke, kaba kuvvet, karşılıklı güvensizlik, yalnızlık, yabancılaşma, daha fazla kutuplaşma, seçim hilesi, popülizm yaratır, dikkat dağıtır, esas sorunlara odaklanmayı engellerse  Toplumdan bahsediyoruz.

 Ve toplum artık kendini iyileştiremiyor ve bir tür kaosa sürükleniyor.

 Ürünleri kullanmasalar bile herkes bundan etkilenir.

 Bunlar dijital Frankenstein'lara dönüştü.

 Çocukların ruh sağlığından siyasete, siyasi söylemimize kadar her konuda dünyayı kendilerine göre şekillendiriyorlar ve kamuoyunu belirlemenin sorumluluğunu almıyorlar.

 -Yani yine şuna geliyoruz  -Sizce kim sorumlu?

 Bence platformlar sorumlu tutulmalı çünkü seçim reklamı yapıyorlarsa seçimi korumakla da yükümlüler.

 Çocukların cumartesi sabahki ruh hâlini belirliyorlarsa onu da korumakla yükümlüler.

 İnsanların dikkatini çekme yarışı bitmeyecek.

 Teknoloji hayatlarımızın içine daha da girecek.

 Yapay zekâlar bizi ekran başında tutacak şeyleri daha doğru tahmin etmeyi öğrenecek.

 62 yaşındayım.

 Konuşma sürdükçe her dakika daha da yaşlanıyorum ama şunu söyleyebilirim ki   bu saçmalıkların meyvesini toplayacağımız zaman muhtemelen ve de iyi ki ölmüş olacağım.

 Çünkü bunlar ödümü patlatıyor.

 Siz de mi böyle düşünüyorsunuz?

 Yoksa bilmediğim bir şeye fazla tepki mi gösteriyorum?

 En çok neden endişelisin?

 Sanırım en kısa vadede   iç savaştan.

 Şu anki durum mesela 20 yıl daha sürerse   muhtemelen medeniyetimizi kasıtlı cehalet sonucu yok ederiz.

 Muhtemelen iklim değişikliğini aşamayız.

 Muhtemelen demokrasileri ayağa düşürür, tuhaf bir otokratik işlevsizliğe indirgeriz.

 Dünya ekonomisini mahvederiz.

 Muhtemelen hayatta kalamayız.

 Yani varoluşsal bir sorun olarak görüyorum.

 Bu nesil bu illüzyondan öncesini bilen son nesil mi olacak?

 Matrikste olduğunuzu bilmiyorken nasıl uyanırsınız ki?”

ÜTOPYA İLE TARİHE KARIŞMAK ARASINDA SON ANA DEK KIL PAYI FARKLA İLERLEYEN BİR BAYRAK YARIŞI OLACAK

" Söylediğimiz şeylerin çoğu kulağa tek taraflı ve kasvetli geliyor.”

Olamaz, teknoloji dünyayı mahvediyor, çocukları mahvediyor.”

 filan gibi.

 Hayır, öyle değil.

 Karışık bir durum çünkü aynı anda hem ütopya hem de distopya.

 Mesela telefonumdan bir tıkla 30 saniye içinde bir araba çağırıp istediğim yere gidebiliyorum.

 Sihir gibi.

 İnanılmaz.”

Beğen" düğmesini yaparken amacımız "Pozitifliği ve sevgiyi yayabilir miyiz?”

 fikriydi.

 Günümüze gelindiğinde gençlerin yeterince beğenilmeyince depresyona gireceğini veya siyasi kutuplaşmaya yol açabileceğini hiç düşünemedik.

 Bence bu adamlar kötü niyetli değillerdi.

 Sorun sadece iş modelinde.

 Hizmeti sona erdirebilir, 20 milyar dolarlık hisseyi çöp edebilir ve mahkemelik olabilirsiniz ama artık olmamış gibi yapamazsınız.

 Ufak değişiklikler yapabilirsiniz ama günün sonunda her çeyrekte kârı ve kullanımı artırmalısınız.

 Ne kadar büyürse değiştirilmesi o kadar zorlaşır.

 Ben bir iş modelinin, ekonomik teşviklerin ve hissedar baskısının köşeye sıkıştırdığı, bu yüzden bir şey yapamayan insanlar görüyorum.

 Bence şirketlerin para kazanma odaklı olmasını sorun etmemeliyiz.

 Sorun düzenlemelerin, kuralların ve rekabetin olmadığı yerde şirketlerin fiilen devlet gibi davranmaya başlaması.

 Sonra da "Kendimizi denetleriz.”

 diyorlar.

 Yalan bu.

 Çok saçma.

 Mali teşvikler dünyayı yönettiği için bu sorunu çözeceksek mali teşvikleri düzenlemeliyiz.

 Şirketlerin değişmesi için mali bir sebep yok.

 Bu yüzden düzenleme gerekli bence.

 Telefon şirketi hakkımızda tonla hassas veriye sahip ve yanlış bir şey yapmasın diye birçok yasa var.

 Mesela dijital gizlilikle ilgili neredeyse hiç yasa yok.

 Veri toplama ve işlemeyi vergiye tabi tutabiliriz.

 Nasıl kullandığımız su miktarına göre su faturası ödüyorsak şirketlere de sahip oldukları veriye göre vergi çıkarılır.

 Böylece gezegendeki her veriyi toplamamak için mali bir sebepleri olur.

 Yasalar bu konuda çok geride ama şunu biliyorum ki var olan durum kullanıcıyı değil bu aşırı zengin, devasa şirketlerin haklarını ve ayrıcalıklarını korumaya yarıyor.

 En zengin, en güçlü insanlara boyun mu eğeceğiz hep?

 Yoksa bir gün "Bazen ulusal çıkarlar, yani insanların ve kullanıcıların çıkarları hâlihazırda milyarder olan birinin kâr etmesinden daha önemlidir.”

 diyecek miyiz?

 Bu pazarlar demokrasiyi, özgürlüğü baltalıyor ve yasa dışı olmalılar.

 Bu, radikal bir teklif değil.

 Yasa dışı ilân ettiğimiz pazarlar var.

 Organ pazarını yasa dışı ilân ettik.

 Köle pazarını yasa dışı ilân ettik.

 Çünkü kaçınılmaz, yıkıcı sonuçları oluyor.

 Bir ağacının ölüsünün dirisinden daha değerli olduğu, balina ölüsünün dirisinden daha değerli olduğu bir dünya burası.

 Ekonomimiz bu şekilde işledikçe, şirketler denetlenmedikçe ağaçları kesmeye, balinaları öldürmeye, maden kazmaya, topraktan petrol çıkarmaya devam edecekler.

 Gezegeni yok ettiğini, gelecek nesillere daha kötü bir dünya bıraktığını bilmemize rağmen.

 Bu, ne olursa olsun kâr etmeye dayanan, kısa vadeli bir düşünme biçimi.

 Her şirketin kendi çıkarını düşünmesi sihirli bir şekilde en iyi sonucu verecekmiş gibi.

 Çevreyi uzun zamandır etkiliyor bu.

 Korkutucu ama artık ağacın da balinanın da bizler olduğunu görmek, uygarlık olarak uyanmamızı ve teorideki hatayı görmemizi sağlayan son damla olur umarım.

 Dikkatimizi maden gibi çıkarabiliyorlar.

 Hayatımızı dolu dolu yaşamaktansa bir ekrana, bir reklama bakarak geçirmemiz şirketler için çok daha kârlı.

 Bunun sonuçlarını görüyoruz.

 Güçlü yapay zekâlarla bizi alt eden ve dikkatimizi amaçlarımıza, değerlerimize ve hayatımıza hizmet eden şeyler yerine onların istediği şeylere çekmenin yolunu bulan şirketler görüyoruz.

 AÇILIŞ KONUŞMASI

Bilgisayar bana göre icat ettiğimiz en önemli araç.

 Zihinlerimiz için bir bisiklete eş değer.

 İnsani teknoloji fikri Silikon Vadisi'nin çıkış noktasıydı.

 Ama sonra bunu unuttuk çünkü doğru olanı yapmaktansa havalı olanı yapmak hâline geldi.

 İnternet tuhaf, saçma bir yerdi.

 Deneyseldi.

 İnternette yaratıcı şeyler oluyordu ve hâlâ da oluyor ama artık sanki koca bir alışveriş merkezi gibi.”

Tanrı'm, bundan fazlası olmalı.”

 diyor insan.

 Sanırım fazla iyimserim.

 Çünkü bence sosyal medyanın görünümünü ve anlamını değiştirebiliriz.

 Teknolojinin işleyişi fizik yasası değil sonuçta.

 Değişebilir.

 Benim gibi insanların tercihleriyle oldu bunlar.

 İnsanlar bu teknolojileri değiştirebilir.

 Artık soru şu: Bu kötü sonuçların bizim çalışmalarımızın sonucu olduğunu kabul etmeye hazır mıyız?

 Bunları biz yarattık ve değiştirmekle de yükümlüyüz.

 Dikkat çekme modeli insanlar üzerinde uygulamak isteyeceğimiz bir şey değil.

 Sorun bende mi, yoksa  Zavallı enayi.

 Sağlıklı bir toplum bu zararlı iş modelinden kurtulmamıza bağlı.

 Bu ürünlerin insanca tasarlanmasını talep edebiliriz.

 Bir maden kaynağı gibi görülmemeyi talep edebiliriz.

 Burada niyet "Dünyayı nasıl güzelleştirebilirim?”

 olmalı.

 Tarih boyunca güzelleşen her şey biri çıkıp da "Bu çok saçma.

 Daha iyisini yapabiliriz.”

 dediği için güzelleşti.

 Eleştiriler gelişmenizi sağlar.

 Eleştirenler esas iyimserlerdir.

 Merhaba.

 Çılgınca geliyor, değil mi?

 Sanki bütün bunların tasarlanış biçimi   pek de iyiye gitmiyor gibi.

 Bütün olarak.

 Hepsini değiştirmemiz gerektiğini söyleyince kulağa çılgınca geliyor ama yapmamız gereken bu.

 Sence başarabilir miyiz?

 Mecburuz.

 Çok iyimser görünüyorsun.

 Öyle mi geliyor?

 Yani  Bunu dediğine inanamıyorum çünkü "Distopyaya doğru gittiğimizi düşünüyorum.

 Hızla distopyaya dönüşecek gibiyiz ve aksi için bir mucize gerek.”

 diyorum.

 Bu mucize tabii ki toplu irade.

 Çözeceğimiz konusunda iyimserim ama bence zaman alacak.

 Çünkü herkes bunun bir sorun olduğunun farkında değil.

 Bence günümüzde teknolojideki en büyük eksikliklerden biri liderlik sorunu.

 İnsanlar sadece iyi giden şeyleri değil mükemmel olmayanları da konuşmalı ki biri gelip yeni bir şeyler kurabilsin.

 Nihayetinde büyük bir halk baskısı olmadan bu işleyiş tersine dönmeyecek.

 Kimi zaman bizzat bu teknolojiler aracılığıyla bunları konuşup fikirlerimizi dile getirerek gidişatı ve durumu değiştirebiliriz.

 Kulağa tuhaf gelecek ama bu, benim dünyam ve topluluğum.

 Nefret etmiyorum, Google'a, Facebook'a zarar gelsin istemem.

 Sadece dünya yok olmasın diye değişsinler istiyorum.

 Vaktimi harcadıklarını düşündüğüm için telefonumdan tonla uygulama sildim.

 Tüm sosyal medya ve haber uygulamalarını sildim.

 Şu anda yersiz ve önemsiz bilgilerle bacağımı titreten her şeyin bildirimini kapattım.

 Aynı sebepten cebime bisküvi de koymuyorum.

 -Bildirim sayısını azaltın.

 -Bildirimleri kapayın.

 Bildirimleri kapatmak.

 Artık Google'ı değil, Qwant'ı kullanıyorum.

 Arama geçmişini saklamıyor.

 YouTube'un önerdiği hiçbir videoyu kabul etmeyin.

 Hep siz seçin.

 Bu da bir mücadele yöntemi.

 Önerileri kaldıran bir sürü Chrome eklentisi var.

 Yaptığın bir şeyi geçersiz kılan şeyler önermen çok hoş.

 Evet.

 Paylaşmadan önce gerçekliğini kontrol edin, kaynağına bakın, Google'da arayın.

 Sizi duygusal olarak kışkırtmak için tasarlanmış gibiyse muhtemelen öyledir.

 Aslında tıklayarak oy veriyorsunuz.

 Tuzaklara tıklarsanız sistemi sürdürmeye yarayan bir mali teşvik yaratırsınız.

 Hayatta her türlü bilgiyi aldığınızdan emin olun.

 Twitter'da karşıt fikirden insanları takip ediyorum çünkü farklı bakış açılarını da görmek istiyorum.

 Teknoloji sektöründeki birçok insan bu cihazları çocuklarına vermiyor.

 Çocuklarım sosyal medya kullanmaz.

 Bu bir kural mı yoksa  Kural.

 Bu konuda çok bağnazız.

 Çılgınca.

 Çocuklarımızın ekran başında vakit geçirmesine neredeyse hiç izin vermiyoruz.

 Ailelerin hayatını kolaylaştıracak ve araştırmalarla da onaylanan üç basit kural geliştirdim.

 İlk kural her gece belli bir saatte tüm cihazların yatak odasından çıkması.

 Yatmadan yarım saat önce tüm cihazlar çıkıyor.

 İkinci kural liseye kadar sosyal medya yasağı.

 Bence 16 yaşına kadar olmalı.

 Ortaokul yeterince zor.

 Liseye kadar eksik kalsın.

 Üçüncü kural ise çocuğunuzla zaman hesabı yapmak.

 Onlarla konuşup "Günde kaç saatini o cihazda geçirmek istiyorsun, sence ne kadar olmalı?”

 derseniz genelde makul bir şey söylerler.

 Herkese sosyal medya hesaplarını sildiremeyeceğimi çok iyi biliyorum ama birkaç kişiye bile sildirmem büyük önem taşıyor çünkü bu sayede iletişim için alan açılıyor.

 Çünkü toplumda manipülasyon motorları tarafından sınırlandırılmadan iletişim kurabilen, o motorlardan uzakta duran yeterince insan olmasını istiyorum.

 Yani hadi!

 Çıkın sistemden.

 Evet, silin.

 Kurtulun aptal şeylerden.

 Dünya güzel.

 Bakın, dışarısı harika.

 BİZİ SOSYAL MEDYADA TAKİP EDİN!

 ŞAKA YAPIYORUZ.

 HADİ, NASIL DÜZELTEBİLECEĞİMİZİ KONUŞALIM.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar