HÂFIZ DİVÂNI ŞİRÂZÎ- GAZELLERDEN SEÇİLMİŞ BEYİTLER
GAZELLER
Not: Başlıklar altındaki numaralar bulunduğu gazeli göstermektedir.
**********
Aşk,
önce kolay göründü ama
1
Ey
şaraptan aldığımız lezzetten haberi olmayan!
2.
Sofi,
gel... Kadehin aynası tertemiz
3.
Gönül
elden gidiyor, Allah için yardım edin.
4.
Sâki, kalk...
Kadehi doldur, sun
5.
Son
yatacağı yer bir iki avuç topraktan ibaret olan kişiye de ki:
6.
Ben
nerde, nefsini ıslah etmek nerde?
7.
O
şirazlı türk güzelinin, yanağındaki kara bene..
8.
Dudağa
gelmiş can, seni görmek dileğinde
9.
Neden
şeyda bülbülün halini bir kerecik olsun sormuyorsun?
10.
Yanağını
parlattın mı bütün âlemin gönlünü yakıyorsun.
11
Dün
gece pirimiz, mescitten meyhaneye geldi.
12. *
— b —
Ey
güzeller padişahı, bu garibe acı;
13.
Arkadaşlar,
şarap getirin, şarap!
14. t
Sun
şarap kadehini! Evde ağyar yok.
15 t
— t —
Mecnun’un
devri geçti, şimdi nöbet bizim.
16.
Başımızı
sevgilinin eşiğine koymuş, onun her dileğine razı olmuşuz.
17.
Sevgilim
zamanın süleymanıdır, hatem de ondadır
18.
Sevgiliden
utanacak bir işte bulunmadım
19.
hoş geldin ey
iştiyak çekenlere haber getiren
20
Şiire
kabiliyet ve güzel şiir yazma tanrı vergisi.
21.
Hayalini
kurdukça şaraba ihtiyacımız mı var?
22.
Padişah
ve sultan bile dervişler huzurunda kuldur.
23.
Gurur
şarabından öyle sarhoş ki kimseye iltifat etmiyor.
24.
Sofi,
şarabın parıltısıyle gizli sırları bildi.
25.
“şarap haramdır ama vakıf malını yemeden ehven”
26.
Aşk
gamı, ancak bir hikâyecik.
27.
İkimiz
de âşıkız, işimiz ağlayıp inleme.
28.
Bu
bahçede kimse dikensiz bir gül dermedi.
29.
Gül
yanımda, şarap elimde
30.
Ağla
ey bülbül, gönlü yaralı âşıkların feryadı hoş olur.
31.
Ey
güzellik padişahı, yandık, allah için olsun bir kere sor
32.
Zahit
kevser şarabını istedi, Hâfız şarap kadehini, tanrı, bu ikisinden hangisini
istiyor?
33.
Amel
defterinin karalığı yüzünden bu sarhoşu kınama. Kaza ve kader kalemi başına ne
yazdı, kim bilir?
34.
Her
yer aşk yurdudur... Mescit ne... Kilise ne?
35.
Devlet
ona derler ki gönül kanı dökülmeden adamın kucağına gelsin.
36.
Gariplere
bakmak, iyi adla anılmaya sebeptir.
37.
Hırkaları
göz yaşıyle yıkayıp şaraptan arıtalım.
38.
Şarap
kadehini terketmem. Zahitler, beni mazur görün, mezhebim bu!
39.
Bir ay
yüzlünün saçlarını tut, okşa.
40.
Sen
yine edep yolunu gözet de deki: suç benim!
41.
Ne
kadar ağladım, ne kadar inledim... Fakat bir türlü duymadın.
42.
Aşk
nüktesini biliyorsan bu hikâyeyi dinle!
43.
Sevgilinin
yolunun toprağını getirin de cihanı gören gözlerime sürme çekeyim
44.
Başım
kesilse ayağından baş kaldırmayacağım ben.
45.
Ey
vefasız doktor, huzurunda ölmek istiyorum.
46.
Kızıl
gül açıldı, bülbül sarhoş oldu, feryada başladı.
47.
Kadehimize
ne döktüyse içtik,
48.
Senin
muhabbetine gönül verince bizim işimizdeki yüzlerce düğümü de açtı
49.
Gönlümüzdeki
zayıflığın tedavisini dudağına havale et.
50.
Nuh
tufanını bastıran gözyaşım, gönlümden senin sevgini mahvedemedi gitti.
51.
Güvercine
benzeyen gönlümü vurdu, öldürdü, haremde avlanmanın haram olduğuna aldırış bile
etmedi.
52.
İradeni
aşk yoluna verdiysen adın kötüye çıkacak diye düşünme.
53.
İki
cihanın da nakşı yokken aşk ve muhabbet şivesi vardı
54.
Meyhane
eşiğine yol bulan şarap kadehinden feyzaldı da tekkelerde açılan sırları
anladı.
55.
Ağlamaktan
gözbebeklerim kanlar içinde.
56.
Sâki,
şarap getir. Sevgili yüzünden nikabı kaldırdı.
57.
Sefere
giden sevgiliyi kimden sorayım?
58.
Şinideem
suhani hoş ki pir-i ken'an guft
Firâk-ı
yâr ne an mikuned ki bitvanguft
Kıvırcık
saçlarının kokusu, beni daima sarhoş etmekte...
59.
Güzelliğin,
alımla birleşti, bütün dünyayı zaptetti.
60.
Aşk
yolunda yakınlık, uzaklık konağı yoktur.
61.
Sevgilimin
dudağını görmek için can vermek de benim işim.
62.
Nice
demlerdir, güzellerin sevdası dinimdir
63.
Canımızı
yaktı, yandırdı; bir sorun, kimin sevgilisi bu.
64.
Ben,
senden ayrı düştüm ama umuyorum ki pek yakında vuslatına kavuşacağım.
65.
Sırrını
gizleyemeyen gözyaşlarım kanlarla bulanık akarsa şaşılacak şey mi?
66.
Bayramın
kutlu olsun... Ettiğin vaidler hatırından çıkmasın.
67.
Aşk
yolu, bir yoldur ki ne ucu var, ne kıyısı. O yolda can vermeden başka hiç bir
çare bulunmaz.
68.
Kadir
gecesi, sabaha kadar seninle beraber uyumak istiyorum.
69.
Yine
yüzünü örttü, gizlendi. O yüzden çıldırdım işte.
70. t
Ayrılık
ne müşkül bir iştir, sen ne bilirsin?
71. t
“az nazlan, bu bağda senin gibi nice güller açtı”
72.t
Zülfünden
bir kokudur duydum, hâlâ burnumdaki koku, o koku.
73. t
Sevgiliden
bir haber getirirsen şükrâne olarak sana canımı saçarım.
74. t
Hâfız
yokluk yurdundan gitti denmeden ne olur, hatırını sormak üzere bir kerecik
olsun gel!
75. t
Vâiz,
bu ne feryat? Var git işine. Yoldan çıkan benim gönlüm, sana ne oldu ki?
76. t
Nice
nükteler var, fakat hani bir esrara mahrem?
77. t
Tarikatta
kırılmak yoktur, şarap sun... Gördüğün her keder, bize aynı safa gibi gelip
geçti.
78. t
“vah yazık, gitti de vedalaşamadık bile” diye bütün gece
ağlayıp inledik.
79. t
Aşk
çeşmesinden aptes alır almaz her ne varsa, bütün varlığa dört tekbir
getiriverdim!
80. t
İsa’nın
ruh bağışlamasını anmam bile. Çünkü can arttırmada dudağın kadar mahareti yok!
81. t
Vedalaşırken
o kadar ağladım ki gözünden ırmak olsun, gözümde nur kalmadı.
82. t
Durağı
ancak kâbe olan zahidi gördüm: o bile dudağının zikriyle meyhane kapısında
mukim olmuş!
83. t
84.
Zahitlik
hırkamı harabat suyu alıp götürdü. Akıl evini de meyhane ateşi, silip süpürdü!
85.
Zâhire
tapan zahit, bizim halimizi bilmez. Onun için hakkımızda ne derse desin, hoş
görürüz.
86.
Hiç
sönmeyen ateş bizim gönlümüzde. Onun için pîr-i mugân aziz tutuyor, ağırlıyor.
87.
Zülfünün
büklümü, küfürün de tuzağı, imanın da. Bu, sanat yurdundaki sanatlarından bir
parçacığı!
88.t
Gönlüm
de gitti, dinim de. Sevgili beni kınamaya kalkışıp haydi git, benimle düşüp
kalkma;
89.t
Gönül,
aşk derdini halktan gizliyor ama Hâfız, senin bu ağlayan gözlerin sebepsiz
ağlamıyor ya.
90.
Biz ne
riyakâr rindiz, ne nifak adamı. Gizli şeyleri bilen tanrı, buna şahittir.
91. *
Şarap
içenlerse onun mest gözlerinden sarhoş olmuşlardı.
92.
Bir
ömürdür, sevdasından hastalandığım sevgiliye söyle:
93 *
Bir
bak, dinle, elmaya benzeyen çenendeki çukur ne diyor:
94. *
Beni
öyle bir sarhoş et ki kendimden geçeyim de hayal sahasına kim geldi, nereye
gitti?
95. *
Başkasına
söylemediğimiz ve söylemeyeceğimiz sırrı dosta söyleyelim, çünkü o, sırra
mahremdir.
96. *
S -
Dini,
gönlü alıp götürdüler, şimdi de cana kasdedecekler. Medet güzellerin cevrinden!
97. •
C
Sen,
ülkedeki bütün güzellerin başlarının tacısın. Bütün güzeller sana vergi
verseler yaraşır.
98. *
— h —
Mezhebinde
âşıkların kanını dökmek helâl
99. •
H —
Boynum
dertten yay gibi büküldü, kaşları gibi iki büklüm oldu.
100.
— d —
Tanrı,
daima âşıkla beraber., fakat o, tanrı’yı görmüyor, kendini ondan uzak sanıp
“yarabbi” demekte.
101.
Dilber
nasıl gitti; vefakâr dosta neler yaptı?
102.
Geceleri
uyumayıp aşkla, dertle vakit geçirenlerin derdine deva buldu!
103.
Aşk
konağına varmak için yola çık, adım at.
104.
Ömür
şarapsız, sevgilisiz boş boşuna geçip duruyor.
105.
Hâfız’ın,
kaşından başka mihrabı yok. Mezhebinde senden başkasına ibadet mümkün değil!
106.
Aşk
sözünü Hâfız’dan duy, vaizi dinleme. Vaizin söz söylemede sanatı çok ama aşkı
bilmiyor.
107.
Gönül,
gel de o yenleri kısa, elleri uzun zahitlerin işlerinden tanrı’ya sığınalım!
108.
Canıma
kasdeden, benim doktorum!
109.
Üzüm
şarabı, zahidin hırkasını öyle bir kirletti ki değil yedi kere suyla yıkamakla,
hatta yüz kere ateşte yakmakla bile temizlenmez!
110.
Ey
melek, aşk meyhanesinin kapısında dur da tanrı’yı tespih et.
111.
Aşkın
namusunu berbat etmekteler, âşıkların da şerefini gideriyorlar.
112.
Çalgıcı,
bu nağmeyi çal: kimse ecelsiz
ölmez.
113.
O gün
bir gelse de sofilerin her birini bir kötü işte yakalasalar!
114.
Güzeller,
bu çeşit cilvelenip dururlarsa zahitlerin imanlarına zarar verirler.
115.
Sofiler,
hep sarhoş oldular, geçip gittiler; bu halleri de unutuldu, gitti!
116.
Hâfız,
sevgilinin merhametinden ümit kesme..
117.
Bizim
güzellere bakışımıza bihaberler hayret ediyorlar.
118.
O gül
yanağa gazel okuyan yalnız ben değilim. Senin her yanda binlerce bülbüllerin
var!
119.
Her
başını traş eden kalenderliği bilmez ki!
120.
Âşıkın
derdine deva etmeyi kolay sanan var mı, nerde öyle birisi?
121.
Şarap
içmene bak! Ağyardan gizli yüzlerce günah, riya ile edilen ibadetten yeğdir.
122.
Bana
sevgilinin zat cilvesi, o aynada göründü.
123.
Sabah
şarabı içen rintlerin gönüllerindeki saflık yüzünden dua anahtarıyla nice
kapalı kapılar açılır.
124.
Aşk
eşiği yücedir. Hâfız bir himmet et. Âşıklar himmetsiz kişileri huzurlarına
kabul etmezler.
125.
Pîr-i
mugânın müridiyim, incinme ey şeyh!
126.
Dün
gece melekleri gördüm, meyhane kapısını çaldılar; âdem’in balçığını yoğurdular,
o balçıktan şarap kadehi yaptılar.
127.
Canımı,
dudağına feda ettiğim vakit, zülâlinden damağımıza bir katrecik düşer diye
ümitlenmiştim.
128.
Benim
salına salına gezip yürüyen selvi boylum, niçin çayırlığa, çimenliğe gelmez?
129.
Ey
meyhane yoksulları, tanrı sizin dostunuzdur, yaverinizdir. Nimete, ihsana
erişmek emeliyle birkaç hayvana aldırış etmeyin!
130.
Hâfız,
gözünün kanlı yaşlarını göster. Çünkü bu kaynaktan yine evvelki su akıp
durmada;
131.
Tanrı’nın
Hâfız’a verdiği saadet hâzinelerinin hepsi, geceleri dua etmenin, seherleri
virt okumanın bereketinden!
132.
Harfe,
sese sığmayan, sözle, sesle anlatılamayan aşk, def ve ney feryadıyle coşmuş,
feryat ediyordu.
133.
Tarikat
duraklarından nereyi seyrettiysek gördük ki âşıklıkla zahitlik, birbirinden
ayrılmış, bir arada olmuyor.
134.
Sevgiliyi
dünyaya bile değişme. Yusufu kalp akçeye satan pek o kadar kâr etmedi.
135.
Müslümanlar,
bir vakit benim de bir gönlüm vardı, bir müşkülüm oldu mu ona söylerdim.
136.
Otuz
yıldır dert, meşakkat çektim de nihayet bundan kurtuluş, iki yıllık şarabın
elindeymiş!
137.
Gülrenk
pirim; maviler giyinen sofiler hakkında kötü söylememe müsaade etmedi; yoksa
söylenecek ne hikâyeler vardı, ne hikâyeler!
138.
Benimle
sevgiliden başka kimse yoktu, yalnız tanrı bizimleydi!
139.
Duygularımız,
düşüncelerimiz birdi, benim dilim, senin kalbinden geçenleri söylerdi.
140.
Sendeki
vefa ve mürüvvet hakkıyçin Hâfız’ın kabrine bir uğra., dünyadan seni
arzulayarak gitti!
141.
Ezelde
nasılsam yine öyleyim, ebede kadar da bu böyle gidecek.
142.
Belki
seher yeli gibi yine civarına erişirim diye dün gece sabahlara kadar feryat
ettim, ele geçen yalnız buydu.
143.
Kadir
gecesinde şarap içti diye beni ayıplama. Sevgili sarhoş geldi, rafta da bir
kadeh vardı... Dayanamadık!
144.
Şarap
içmemek o kadar büyük bir hüner değil... Hayvan da içmiyor ama insan değil ki!
145.
Namaz
kılarken hatırıma yay kaşların geldi, öyle bir halete düştüm ki mihrap bile
feryada başladı.
146.
Dağınık
fikirlerden vazgeç de hatırını bir yere topla; malûm ya, şeytan gidince melek
gelir.
147.
148.
Sevgili,
senin aşkın hayret fidanıdır. Vuslatın da hayretin kemali:
149.
Bu
halkada aşkla diri olmayanın ölmeden, cenaze namazını kılıverin, ben veriyorum fetvayı.
150.
Bir
zamanlar, vefakârların gamına aldırış bile etmezdiniz. Şimdi zamanenin
vefasızlığını, görün de onları da hatırlayın!
151.
Öyle
yaşa ki ölüp toprak bile olsan üstüne uğrayanın hatırına senden bir toz bile
konmasın.
152.
Şarap kadehiyle
gönül kanının her birini bir adama verdiler.
153.
Şahaptan
tövbe etmek istediğim an dedim ki: iyi ama bu ağaç sonunda pişmanlık meyvası
verecek!
154.
Gayp
sırrını kimse bilmez, sözü uzatma, hikâyeyi kısa kes. Hangi mahrem gönül, bu
hareme yol buldu ki?
155.
Gönül,
işret yolu, kargaşalıklarla, fitnelerle dopdoludur. Bu yolda acele giden düşer!
156.
Şiir
yolundaki tayyı mekâna bak, tayyı zamanı gör. Bu bir gecelik çocuk, bu bir gece
içinde meydana gelen şiir, tam yüz yıllık yol alıyor.
157.
Rintlikte
eteğim yırtılırsa ne zarar; bir elbiseyi de iyi atlılıkla paralarız!
158.
Meyhaneye
giden, kendisini kaybeder, habersiz bir halde geri gelir.
159.
Yüzlerce
dert çekilmeden bir nimet elde edilsin., yağma mı var ? Bunu, baş aşağı dönmüş
feleğin sofrasından umma!
160.
Bütün
âlem halkı, beni aşktan menetse faydasız... Yine ben, tanrı’nın emrini,
tanrı’nın takdirini işlerim.
161.
Yolcu,
hidayet nuruyla yol alır, sevgiliye varır. Sapıklıkla yola düşerse hiç bir yere
varamaz.
162.
Ne
mutlu her gördüğünün ardına düşmeyen, her çağırıldığı kapıya habersizce
varmayan gönüle.
163.
Bir
öpüş için can verip durmaktayım. Fakat ne bunu alıyor, ne onu veriyor.
164.
Pirimiz
dedi ki: takdir kaleminde hata yoktur. Hataları örten temiz nazarına aferin!
165.
Zaman
hırsızı uyumuyor, emin olma. Sana bugün gelip çatmadıysa yarın gelir çatar.
166.
Şarap
olsun da gizlice içilsin.. Bu ne demek? Bu, temelsiz bir iş. Rintler safına
katıldık gitti, ne olursa olsun!
167.
Eyvah.,
telek, herkesle gizlice ve başka bir tarzda oyun oynadı. Fakat bu hilebaza
galip gelen kimse yok:
168.
Sana
meftun olmayan göz, göz yaşı incileri gibi kana garkolsun!
169.
Her
an, sana yeniden yeniye âşık oluyorum, aşkım, her an tazelenip duruyor. Senin
de her an güzelliğin artsın!
170.
Dostlar,
beni anmıyorlar, hatırlarına bile getirmiyorlar. Fakat benden bunlara binlerce
selâm!
171.
Rüzgâr,
dün gece sefere giden sevgiliyi hatırlattı. Ben de ne olursa olsun arık gönlümü
yele vereceğim!
172.
Aşk
sahrasının yokuşu da tuzak, inişi de.. Nerde bir arslan yürekli yiğit ki
belâdan kaçınmasın ?
173.
Cihan,
görünüşte güzel bir gelin... Fakat o gelini alan, ömrünü nikâh parası olarak
verir!
174.
Yüzüne
renk ve letafet vermek için ne canlar feda ettik, ne kanlar yuttuk da o,
muradına erişir erişmez can verenlere kastetti, onları kendisinden uzaklaştırdı
175.
Güzelliğin,
ezelde tecelli edince aşk meydana geldi, bütün âlemi ateşlere yaktı.
176.
Ey
bülbül, gül, yüzüne gülerse sakın aldanma. Cihanın bütün güzelliğine sahip olsa
yine güle inanmak doğru değil!
177.
Başımız,
kimsenin yayına eğilmez; inziva ehlinin gönlünde dünya yoktur.
178.
Geçtiğin
yolun tozu nerde ki Hâfız, sabah yelinden yadigâr diye alsın, saklasın!
179.
Sevgilisi
olmayanın canı da yoktur!
180.
Aşk
yolunda kimse, yakıynen sırra mahrem olamadı. Herkes, fikrince bir vehme
kapıldı, bir şüpheye düştü.
181.
Hâfız,
sana secde ettiyse ayıplama. Ey put gibi güzel sevgili, aşk kâfirinin günahı
yoktur ki:
182.
Yarabbi,
leylâ’nın devesini çeken ve ay beşiğini bile hükmünde tutan devecinin gönlüne
bir ilham ver de mecnun’a da bir uğrasın!
183.
Bükülmüş
boyumuz, sana ehemmiyetsiz görünüyor ama düşmanların gözüne, bu yayla ok
atılabilir.
184.
Takva
seccadesi ne acayip bir seccade. Şarap satanların mahallesinde onu bir kadeh
şaraba bile almıyorlar; bir kadeh şaraba bile değmiyor!
185.
Canımı,
misk kokulu şarapla tedavi ediyor, hoş bir hale getiriyorum. Çünkü ibadet
yurdunda hırka giymiş sofiden riya kokusu duymuş bunalmıştı.
186.
Tanrı’dan
dilerim, ayağının bastığı toprak, başımın tacı olan sevgili yine gelse, yine
başıma o devlet tacı konar!
187.
Eymen
vadisinin ateşine sevinen yalnız ben değilim. Musâ bile oraya bir parçacık ateş
almak ümidiyle geliyordu.
188.
Ben,
bu gül gibi şaraplara bulanmış hırkayı yakacağım artık. Şarap satan ihtiyar,
bir yudumcuk şaraba bile almıyor
189.
Her
yana dua okları attım... Belki bir tanesi olsun hedefe varır!
190.
Şehirdeki
vaiz, padişahla şahnenin sevgisini ihtiyar etti. Ben de bir güzelin sevgisini
seçersem ayıp mı?
191.
Kör
olsun o göz ki aşka düşmemiştir, ağlamaktan suyu bitmemektedir. Kararsın o
gönül ki sevgi çırağından mahrumdur:
192.
Dedim
ki: lâl dudağını öpme arzusu beni
öldürdü.
Dedi
ki: sen kulluk et, sevgili elbette kulunu görür, gözetir.
193.
Uzun
gecelerde o perişanlık, o gönül derdi... Hepsi, sevgilinin saçları sayesinde
bitti gitti.
194.
Kimsede
dostluk eseri görmüyorum. Dostlar ne oldular ? Dostluk ne zaman bitti, sevenler
nerde kaldılar?
195.
Mescitten
çıkıp meyhaneye gittiysem hoş gör. Vaiz uzun sürdü, baktım, zaman geçecek!
196.
Allah
için olsun dudağındaki şarap sızıntısını sil. Kiminle içti acaba diye hatırıma
binlerce vesvese gelmekte.
197.
Halvette
oturmakta olan Hâfız, dun gece meyhaneye geldi. Ahd ü peymanından vazgeçti,
kadeh sevdasına düştü.
198.
Kara
gözlü güzellerin sevdasından geçmeme imkân yok. Bu, tanrı’nın takdiri... Başka
türlü olması mümkün değil.
199.
Bir
gece lâtife yollu “meclisine baş olayım” dedi. Kendi isteğimle ona adî bir köle
oldum da o, yine meclise gelmedi, yine efendilik etmedi!
200.
Bu
kocalıkta ihtiyar başıma bir genç sevdasıdır düştü. Gönlümde gizlediğim sır açığa
çıktı.
201 .
Ben,
mescitten meyhaneye kendiliğimden düşmedim ya., bu iş, ezelden takdir edilmiş,
ezelden nasibim buymuş!
202.
Aşk
bilgisi deftere sığmaz!
203.
Pîr-i
muganın kuluyum, o beni bilgisizlikten kurtardı. Pirimiz ne yaparsa hoştur,
inayetin ta kendisidir.
204.
Sofinin
hali, tamamıyla saf, tamamıyla riyasız değildir. Nice hırkalar var ki ateşe
lâyıktır.
205.
Zaman
zaman ifritin eline geçtikten sonra ben, öyle süleyman mührünü bir pula bile
almam.
206.
Şarap
sürahisini gizlice taşıyorum, halk kitap sanıyor. Bu riya ateşi defteri, kitabı
yakmazsa şaşarım doğrusu!
207.
Bir
bülbül, gönül kanları yuttu da bir gül elde etti ama kıskançlık rüzgârı,
gönlünü yüzlerce dikenle perişan bir hale getirdi.
208.
Arifin
biri, seher çağı meyhaneyi ziyaret ederek sâf şarapla aptes aldı, arınıp
temizlendi.
209.
Gönül,
sana belki ulaşır, işitirsin diye bu dağda öyle feryatlar etti ki ferhat bile
bu derece feryat etmemiştir.
210.
Ayağının
ucunda mum gibi ölmek istiyorum. Halbuki o seher yeli gibi semtimize bile
uğramadı.
211.
Ağlamakla
gönlünü yumuşatır, onu merhamete getiririm., ne gezer?
212.
Sâkinin
gamzesi, islâm yolunu öyle bir vurdu ki şaraptan çekinmek için ancak şuayb
olmak lâzım.
213.
Canımı
ıstıraplara düşürecek sevgiliden bir murat almadım.. Fakat ümitsizliğe düşmeye
gelmez. Belki gönlümü ele alır, olur ya!
214.
Gönül,
yan, yakıl, senin yanıp yakılman ne işler eder. Gece yarısındaki bir niyaz,
yüzlerce belâyı defeder.
215.
Dün
gece dedim ki: lal dudağı acaba bana bir
çare bulur mu ki? Gayb hatifi seslendi.
Evet
bulur!
216.
Miskler
kokan kaleminin bizi andığı gün iki yüz kul azat etmiş kadar ecre nail olursun.
217.
Sevgiliye
“ağzın, dudağın beni ne vakit muradıma nail edecek?” Dedim.
218. *
Sen
ister hoş gör, ister kına, biz kendini beğenen şeyhe inanmayız vesselâm!
219.
Aşk
hariminin eşiği akıldan çok üstündür. O eşiği, canını eline alan kişi öpebilir
220 •
Eşik
gibi başı, daima bu kapıda olan ayağını öpmek devletine erişir.
221.
Misk
ıtır bile sümbül saçlarına haset eden sevgili, yine âşıklara nazlanmakta,
onları azarlamakta.
222 •
Tortulu
şarap içen pîrimizin ne altını var, ne gücü, kuvveti. Fakat ihsan sahibi,
suçları örtücü bir tanrı’sı var ya.
223.
Hızır'ın
hayat bulduğu suyu meyhanede ara, o su, kadehtedir.
224•
Aşkının
ateşinden korktum, yanmasın diye kanlı gönlümü salıverdim. Fakat yaralı gönül,
kanlar saça saça yine o yola yöneldi, yine o izi izledi.
225. •
Gel
gel, sen cennet hurisisin ve rıdvan, seni bu kulun gönlü için bu dünyaya
getirdi.
226. *
Sevgilinin
zülfüne ait şu sonu gelmeyen sözler yok mu? Binlerce sır içinde söze düşebilen,
söylenebilen ancak bir harften ibaret!
227. •
Nerde
bir ârif ki süsenin dilini anlasın da sorsun: niçin gitti, madem ki gitti,
sonra neye geldi?
228. •
Tenin,
doktorların nazına niyaz etmesin, doktorlara muhtaç olmasın... Nazik vücudun
hastalıklardan incinmesin.
229. *
Sevgilinin
yüzü olmadıkça gül neye yarar? Şarapsız bahar hoş değildir.
230. •
Şarap
iç, gönül derdini hatırdan çıkar.
231. •
Nice
zaman oldu, sevgili, bir haber bile göndermedi, bir şey yazmadı, ne selâmı
geldir ne kelâmı var!
232. •
ey padişahlar
padişahı! Yalnız hayvanat, nebatat, cemadat değil.., emr âleminde ne varsa
hepsi fermanına muti olsun!
233. *
Sevgili,
yanımdan geçti de rakiplere dedi ki: yazık, yoksul Hâfız, ne yaman da can
verdi!
234. *
Bu
kapıdan ayrılmama imkân yok. O yüce köşkün kenarını nerden öpeceğim?
235. *
Güzelliğinin
yâdı, gönlümden, canımdan asla çıkmamakta. O salına salına yürüyen selvi boylu
katiyen hatırımdan gitmemekte.
236. *
Deccal
işlerini işleyen mülhit sofi nerede? Söyle ona!
Yan, yakıl, dine penah olan mehdi zuhur etti!
237. *
Sevgili,
oltasıyle avlasın diye balık gibi denizlere düştüm.
238. •
Âlemde
daha ne çenk vardı, ne rebap. Ne gül vardı, ne şarap! Benim vücudumun balçığıysa gül suyu ile ve
şarapla yoğurulmuştu.
239. *
Onun
eğri çevgânına top olmazsa başıma, baş demem. Zaten de başka ne işe yarar bu
baş?
240. *
Canım
dudağıma geldi de hâlâ gönlüm tahassürlerle dolu. Dudaklarından bir murat
almadım. Can bedenden çıkmak üzere!
241. •
Ne
mutlu o sarhoşa ki sevgilinin ayağına başını mı, sarığını mı atacağını bilmez!
242.
Hâfız,
getir şarabı., biz, daima suçlan örten tanrı’nın yarlıgamasına, bağışlamasına
güvenmişizdir, güveneceğiz de.
243. *
Hâfız,
tekke sahibi sofiler gibi daima doğru ve sağlam bir yürekle ve zevku safalarla
meyhaneye gitmekte!
244. •
Seher
rüzgârına söylenecek çok hikâyelerim var ama bahtıma bu gece bir türlü seher de
olmuyor.
245. •
Mezarımdan
lâle gibi kalkınca yine süveydamda senin sevda dağın olacaktır.
246. •
— r —
Gönül,
yokluk seli varlık yapısını kökünden yıkıp götürse bile mademki kaptanın
nuh’tur, tufandan gam yeme!
247.
Hâfız,
oruç zamanı geçti, gül mevsimi de geçiyor. Çare yok, hemen şarap içmeye koyul,
iş işten geçti gayri!
248.
Hâfız'ın
hırkası neye yarar ki? Şarapla boya da sonra Hâfız’ı çarşının başından sarhoş
ve harap bir halde sürükle, getir!
249.
Nazar
pususunda gönlümle savaşım var. Sevgilinin kaşıyle başından bir yay, bir ok ver
bana!
250.
Aşk
erlerine anlaşılmaz sözler söyledin. Yarabbi, sen bu muammayı hallet.
251.
Kimin
ömrünün medarı senin ağzının noktasıysa, kimin hayatı, bir nokta gibi minicik
ağzının sevgisiyle devrederse ona yokluk denizinden korku yoktur.
252.
Fakat
yine diyorum ki bu işe yalnız Hâfız müptelâ değil ya., daha nice kişiler bu
çöle dalıp gittiler!
253.
Dün
gece uzun kirpiklerimle seni öldüreceğim demişti. Aman, bu niyetten caymasın.,
ya rabbî, hatırında böyle bir cayma niyeti, böyle bir zulüm düşüncesi varsa sen
defet!
254.
Gönül,
âşıklıkta ayak dire., çünkü bu yolda ücretsiz iş yok.
255.
Semaa
gir; hırkanı çıkar, oyna. Yok... Eğer bunları yapamayacaksan bir bucağa git,
hırkanı başına çek, otur!
256.
Sen
daha yeni ayken ben sana âşıktım, şimdi toplan ay oldun, bana görünmeden
çekinme !
257.
Ezeldeki
taksimi biz yokken yaptılar. Az bir miktar dileğine uygun düşmediyse ne
yapalım, hoş gör, dahi etme!
258. •
Ey
gül, sen güzellik padişahısın., buna şükret de şeyda ve âşık bülbüllere gurur
gösterme!
259. *
— z —
Daha
ilk günü saçlarının aşkıyle dinim elden gitti. Bu sevda ile sonum neye varacak?
Bilmem!
260.
Pervanenin
gönlü çırağla yanar. Fakat benim gönlüm, senin yüzünün çırağı olmayınca
yanıyor.
261.
Âşık
ciğer kanıyla temizlenmezse, aşk müftüsünün fetvasına göre, namazı sahih olmaz.
262.
Yol
erleri, belâ yoluna çekinmeden giderler. Yol erine inişten, yokuştan ne gam!
263.
Sevgiliye
kötü nazarla bakmak doğru değildir. Yüzüne temiz bir aynadan bak!
264.
Şarap
küpünde oturan eflâtun’dan başka bize hikmet sırlarını kim açabilir ki?
265.
Gönlüm,
kavgacı, vadinde durmaz, kan dökücü, hilebaz bir esmer güzeline kapıldı.
266.
Yanıldım,
meyhane yolundan döndüm. Yine kerem et, beni doğru yola getir.
267. •
Gel.,
ayrılığın gözümü öyle bağladı ki belki vuslatının kapısı açılırsa gözüm de
açılır.
268. •
— s —
Meyhanenin
baş köşesine kurul, şarap içmeye bak. Cihandan bu kadar mal, mevki kazanman
yeter!
269.
Sevgili
bizimle olunca daha fazla bir şey istemeyiz. O can munisinin sohbetine nail
olma devleti kâfi!
270.
Siyah
zülfünden öyle bir şikâyetçiyim., onun yüzünden öyle perişanım ki sorma!
271.
Aşk
derdi nasıldır? İster misin bunu apaçık öğrenmeyi? Sabah rüzgârından sorma;
kılıçtan sor!
272. t
Öyle
bir aşk derdi çekmişim, öyle bir ayrılık zehri tatmışım ki sorma!
273. t
Aşkla
oynama. Oyuncak değil ki. Gönül, başınla oyna. Çünkü aşk topu, heves çevgânıyle
çelinemez.
274. t
— s —
Sevgilim
güzel ve çocuk. Bir oynarken beni öldürürse şeriatta günahı da olmaz.
275.
Yarabbi,
bana ihsan ettiğin bu gülümseyen taze gülü sana ısmarlıyorum. Çayırın, çimenin
hasetçı gözünden sen sakla, bekle!
276.
Hâfız,
ömür gafletle geçti gitti. Gel bizimle meyhaneye de güzel dilberler sana iyi
bir iş öğretsinler bari!
277.
Aşk
yolunda yokluk selinden bir geçit bulunamaz ki. Fakat ben seni seyreder, onunla
eğlenirim.
278.
Sofi,
gül devşir, yamalı hırkayı dikene bağışla. Bu acı zahitliği tatlı şaraba
bahşet.
279.
Tarikatte
takvaya dayanmak, bilgiye güvenmek kâfirliktir.
280.
İster
misin, âlemin iyisi, kötüsü sana dokunmasın... Kötü ahitleri bırak, sert
sözleri terket.
281.
Seni
aşk yoluna götüren pîr, şarap iç der, seni şaraba havale ederse iç, tanrı’nın
rahmetini bekle!
282.
Göğsüyle
omuzu yok mu, göğsüyle omuzu... Gönlümü de aldı, dinimi de, gönlümü de kaptı,
dinimi de!
283.
Meyhaneye
ağlaya ağlaya başım önümde gidiyorum... Çünkü elimde oraya lâyık bir şey yok,
utanıyorum halimden.
284.
Dün
gece meyhane bucağından bir hatif seslendi, dedi ki: günahı bağışlarlar, şarap içmeye bak;
285.
Yarabbi,
beni hu uykudan uyandırma. Hayaliyle ne hoş halvetteyim.
286.
Güzellik,
daima âşık öldürmekle olmaz. Efendi ona derler ki kulunun derdine derman olur.
287.
Aşk zeburunu
terennüm etmek, her kuşun harcı değil... Sen gel de bu gazel okuyan bülbülün
yeni açılmış gülü ol.
288. t
Aşk
meyhanesinde satılan şaraptan bize iki üç kadehçik sun... İsterse ramazan
olsun, ne çıkar?
289. t
Şehrin
imamı sırtında seccade taşıyordu ya., dün gece meyhane sokağından
omuzlamışlar.. Öyle götürüyorlardı.
290. t
Tabiatına
uyup işe pek sarılma, oluruna bırak., çünkü dünya, bir işe sarılana zahmet ve
meşakkat verir.
291. t
Behram-ı
gûr’un avlandığı yayı at da al eline cem kadehini çünkü ben, bu sahrayı çok
döndüm, dolaştım; ortada ne behram var, ne mezarı!
292. t
Sevgili,
haça benzeyen zülüflerini dağıtırsa nice müslümanlar şaraba düşer, kâfir olur!
293. t
Sen
uykudasın... Yoksa hakikatta aşkın ne ucu vardır, ne bucağı.. Maşaallah bu sonu
olmayan yola!
294. *
Hatalar
bağışlayan, suçlar örten padişah’ın zamanında Hâfız, sürahiyle, şarap içmekte,
müftü kadehle!
295 *
'A
Sabır
ipliğim gam makasınla kesildi, öyleyken yine aşk ateşinin içinde mum gibi gülüp
durmaktayım.
296.
Dünya
güzelinin zülfü, baştan başa tuzaktır, baştan başa hile, âşıklar, bu ip için
savaşa düşmezler.
297.
Evdeki
şarap bana yeter, meyhane şarabım sunma. Ey tövbe yoldaşı, şarap arkadaşım
geldi. Artık sana elveda!
298.t
Ğ -
Gençliğine,
güzelliğine öyle mağrurdu ki bülbülün gönlünden haberi bile yoktu.
299.
— f —
Şiirlerim,
maceramı her tarafa götürür, her yerde yayar durur ama yine bu ümitlerle dolu
gönlüm, âlemde kimseden kerem ümidine düşmedi.
300.
— k —
Gözyaşım
akik rengine boyansa şaşılacak şey mi? Gözümdeki mühür de akike benziyor.
301.
Ah bir
elime geçse ayrılığı öldürürdüm. Ayrılık günü de kararsın, ayrılığın evi barkı
da yıkılsın, mahvolsun!
302.
— k —
Bu
gökkubbeyi kuran mühendis, şu altı taraflı kiliseyi öyle bir kurmuştur ki
kimse, bu kilisenin çukurundan kurtulamaz!
303.
Sarhoş
olayım da sana iki öpücük vereyim demiştin. Vaadin haddi aştı, fakat biz ne iki
gördük, ne bir!
304. t
Sen
nasılsan, olduğun gibi seni kim görebilir ki? Herkes, seni ancak kendi
idrakince anlar.
305*
— l —
Aşk
hikâyesinin sonu gelmez. Söz şöyle dursun, hal diliyle bile anlatılmasına imkân
yok?
306.
Dedim
ki:
Sevgili,
zayıf canıma ne vakit acıyacaksın?
307.
Gül
vakti şaraba tövbe ettiğimden utanmaktayım. Dilerim kimse yaptığı eğri işten
utanmasın!
308.
Garip Hâfız,
senin aşkının şahidi oldu, fakat lütfet, mezarımıza bir uğra., kanımız sana
helâldir.
309.
Ey
huzuruna canımı, gönlümü vakfettiğim sevgili, ne suç işledim ki kulluğum, tapunda
kabule geçmiyor?
310. t
Ey
yüzü cennet, lâli selsebil olan sevgili, selsebil senin yoluna canını da sebil
etmiştir, gönlünü de!
311. •
Hâfız,
cihan padişahının kalemi, nzıkları taksim edicidir. Geçim için bâtıl
düşüncelere dalma!
312. •
— m —
Zahitliğin
asık suratı şarap içenlerin yüzünde yoktur. İyi huylu sarhoşların müridiyim.
313.
Zahit,
beni o vakte kadar çocuklar gibi cennetteki elmayla, bal ve süt nehirleriyle
kandırıp duracaksın?
314.
Deli
mi oluyorum yoksa? Aşkınla geceleri ayla konuşmakta, rüyada perileri
görmekteyim!
315.
Tanrı
ehlinin nişanı âşıklıktır, onu terketme, kendine gel... Şehir şeyhlerinde bu
nişaneyi göremiyorum
316.
Şaraplara
bulanmış hırkamla nice mürailik ettim, ne kadar takvadan dem vurdum... Gayri
sâkinin yüzüyle kızıl şaraptan utanıyorum doğrusu.
317.
Âlem
ihtiyardır, temelsizdir. Ferhad’ı bile öldüren bu zalimden feryat! Beni de
hileleriyle şirin canımdan usandırdı!
318.
Kanıma
parmak ban da alnına bas ey kâfir dinli sevgili, âlem de senin kurbanın
olduğumu anlasın!
319.
Sofi,
gel de riya hırkasını çıkaralım, şu mürailik nakşına bir butlan çizgisi
çekelim.
320.
Gül,
coştu, açıldı, bizse onu şarapla teskin etmedik. Hâsılı mahrumiyet ve heves
ateşiyle coşmaktayız.
321.
Niçin geldim,
nenleyim? Belli olmadı gitti. Yazık, yazık., kendi iyimden bile gafilim.
322.
Aşkın
ve temiz rintlerin devletleri sayesinde daima meyhanelerin baş köşelerinde
otururum.
323.
Hâfız
yandı yakıldı da o gönüller okşayan sevgili “hatırını kırdım, bari bir merhem
olsun yollayayım” demedi!
324.
Bu
meyhane sâkisinden takva umma, ibadet gözleme. Çünkü yaratıldığım andan beri
rintlerin hizmetinden dem vurmaktayım.
325..
Güzelin
lutfü belâ tuzağı, bakışı belâ okudur. Güzel, sana ettiğim nasihatleri bir
hatırla!
326.
Şeyhim
hiddetle “haydi, artık bırak aşkı" dedi. Kardeş, savaşa hacet yok, bu işi
yapamıyorum!
327.
"nefis
yolunda gönlümüz puthane oldu. Bir ah oku atalım, bir savaşta bulunalım.
328.
Meyhane
kapısını aç; çünkü hiç bu tekkede feyz kapısı açılmadı. İster inan, ister
inanma; söz bundan ibaret, işte onu da söyledik!
329.
Bir
kerecik bak diye gözümü, senin murat eşiğine diktim, gözlerim sende. Sense beni
gözden çıkardın gitti.
330.
Yolunda
kalem gibi başımın kesilmesi bile icabetse yaralı gönülle, ağlar gözle yola
düşeceğim.
331.
Aşk
meyhanesinin kapısına kulağı küpeli bir kul olalı her an yem bir gam beni
kutlamaya gelmekte!
332.
Ey
seher yeli, selâmını ona arz et; seher çağlarında beni duadan unutmasın!
333.
Şarap
satanlara dua edersem ne var ki? Nimet hakkını ödüyorum.
334.
Takva
ve sarhoşluk, ne benim elimdedir, ne enin elinde! Ezel sultam, neyi yap dediyse
yaptım!
335.
Yoldaş,
tanrı için olsun bana yardım et de bir kere daha meyhane civarında bayrağımı
yücelteyim.
336.
Meyhane
yoksuluyum, fakat bir bak, sarhoş oldum mu feleğe nazlanır, yıldızlara hâkim
kesilirim.
337.
Sabah
rüzgârı gül mecmuasını lütuf suyu ile yıkadıktan sonra artık ben defter
sayfasına bakarsam bana sapık ve tabiatsız adını tak!
338.
Amel
defterimin karalığından korkmam. Mahşer günü, onun feyziyle bunun gibi yüzlerce
defteri dürer, devşiririm!
339.
Ben
senin cefandan ağlayacak adam değilim. İtimat edilir bir kul, devletini diler
bir köleyim.
340.
Pîr-i
mugân dergâhının salikleri arasına katıldığım günden itibaren gönlüme mana
kapısını açtılar.
341.
Gel,
gel de güller saçalım, kadehe şarap dökelim, feleğin tavanını yarıp yıkalım da
başka bir şekilde yeniden kuralım!
342.
Günah
denizine batmışım ama aşk yüzgeci olalı, aşkla bilişeli merhamete
erişenlerdenim ben.
343.
Gözyaşlarım
akmasa belki aşkının sırrı gönülde gizli kalır, âleme duyulmazdı.
344. t
Senin
bir gülmene sürahi gibi can verdiğim zaman dilerim, namazımı senin sarhoşların
kılsın.
345. t
Gayri
bu işreti istemeyene gönül hoşluğu nasip olmasın. Bu meclisi aramayana hayat
haram olsun!
346. t
Sevgilinin
saçları, bizim zünnar kuşanmamızı emrediyor. Git ey şeyh, artık tenimize hırka
haram oldu!
347. t
*
sâki, ay yüzlü bir güzel, sırra mahrem bir hemdemdi.. Hâfız da şarap içti, şeyh
de, fakih de!
348. t
Seher
çağında eğer ciğerimin kanı gözümün eteğini tutmasaydı akan gözyaşlarım, beni
âleme rüsvay edecekti!
349. t
Yürü
be öğütçü, şarap içenleri kınayıp durma. Bunu kadere hükmeden yapıyor, ben ne
yapabilirim ki?
350
Aşk
yolundaki bilişler kanımı döküp içseler bile yabancıya şikâyet edersem
namerdim!
351. t
Ömrümün
sonu ne zaman gelecek, belli değil., bari gideyim de ecel gününde sevgilimin
yanında bulunayım, bu daha doğru!
352. t
Sevgili
nerdeyse gönül hoşluğu orda. Cehdedeyim de kendimi oraya ulaştırayım.
353. t
Seni
kucaklamak ümidiyle göz yaşlarıma gark oldum., fakat göz yaşımdaki dalganın bir
gün beni senin kıyına atacağını umuyorum.
354. t
Gönüllere
huzur veren sevgili, gönül muradını vermez. Bunu bilirim, bilirim ama yine bir
hayale kapılır, yine durmadan fala bakar, hayra yorarım!
355. t
Dün
gece uyku yolunu gözyaşı selleriyle keserdim; yüzünü, gözünü, kaşım, saçım
anarak su üstüne bir resimdir yapardım.
356. t
Ölüp
toprağa girmedikçe elimi eteğinden çekmem. Hattâ o vakit bile mezarıma uğrarsan
tozum, eteğini tutar.
357. t
Şaraba
bulanmış hırkamdan utanıyorum. O hırkayı yüz türlü oyunla dervişler gibi
tarikat çeyizleriyle, yamalarla süslemişim!
358. t
Başkalarıyla
şarap içme de ciğer kanını içmeyeyim. Benden baş çekip çekinme de feryadımı
göklere yüceltme.
359. t
Kanlı
gözyaşlarımız akmakta ama ona elçi olarak yollamak için yüreği temiz birisini
arayalım.
360. t
Babam
cennet bahçesini iki buğday tanesine sattı; ben neden bir arpaya cihan mülkünü
satmayayım?
361. t
Beni
ateşle korkutma!
362. t
Ey
selma konağının yeli, allah için olsun, ne vakte kadar konak yerlerini
birbirine katacak, yurt yerlerini göz yaşlarımla ceyhun’a çevireceğim?
363. t
Yoksulla
zengini azla çokla, ayıplamak kötü bir şeydir. En uygun iş şu: hiç bir suretle
kötü işte bulunmayalım.
364. t
Ey
seher yeli, sevgilinin civarından bir toz getir bana... Yaralı gönlümden gelen
kan kokusunu o toprakta duydum.
365. t
Lâl
dudaklarının hatemiyle süleymanlıktan dem vursam yeri var. İsmi âzam benimle
olunca şeytan’dan korkar mıyım?
366. t
Âşıkım,
rindim, pervasız şarap içmekteyim. Bütün bu rütbe ve mevkileri o periye benzer
huri yüzünden kazandım.
367. t
Yüzümün
kızıllığını neşeden sanma. Şarap kadehi gibi gönlümün kanı yanağıma aksetmiş!
368. t
Maddi
manevi, elimizdekini, avucumuzdakini hep meyhane yoluna sarfettik. Ettiğimiz,
duaların hepsini sevgiliye bağışladık!
369. t
Medresenin
damını, kemerini, kıylükaalini, mübahasesini kadeh ve ay yüzlü sâki yolunda
terk ettik.
370. t
Pîri
mugân, tövbemizden incindiyse de ki: şarabını bulandırma, sâf tut., özür
dilemek için huzurunuzdayız.
371. t
Aşk
konağının yolcularıyız, yokluk sınırından varlık ülkesine kadar bunca yolu, hep
aşka ulaşmak için aşmışız.
372. t
Bırak
da meyhane sokağından geçelim, çünkü bir yudumcuk şarap için hepimiz bu kapıya
muhtacız.
373. t
Bistami
hırkayla sofi âdetlerini, tasavvuf lâflarını rint kalenderlere sefer armağanı
sunalım.
374. t
Dilber,
önce bize yüzlerce ümit vererek gönlümüzü aldı. Elbette ahlâkı güzel kişi
ahdini unutamaz.
375. t
Aşk
hikâyesini gizli söylüyorum ama nihayet aşikâre de söyleyeceğim!
376. t
Aşk
toprağındakilere dudağından bir katra şarap saç da toprak lâl rengine girsin,
misk haline gelsin.
377. t
Ne
zulümler gördük de kimseciklere şikâyet bile etmedik; hiç bir suretle hürmeti
bırakmadık.
378 t
Harabat
pîri feryadıma yetiş, ihtiyarım. Bir yudum şarapla beni gençleştir!
379. t
Sevgili,
bana “kulum” dersen mahabbetinle kevnü mekân efendiliğinden vazgeçerim.
380. t
Riya
ve tezvir, bizde yok. Biz kızıl arslanlarız, kara yılanlarız.
381. t
Şahin
gibi, padişahın elinden lokma yedim; gayri güvercin avlamaya tenezzül mü ederim
?
382. t
Defalarca
söyledim, yine de söylüyorum: ben âşıkım, fakat bu yola kendiliğimden
koşmuyorum ki, tanrı takdiri bu!
383. t
Vaiz,
yanımdan uzaklaş, beyhude sözler söyleme., ben artık tezvirlere kulak asacak
adam değilim.
384. t
Her an
yüzünün başka bir nakşı, başka bir tecellisi hayalimin yolunu vurmakta., seni
görünce aklım, hayalim dağılmakta. Bu perdede neler görüyorum, kime söyleyeyim?
385. •
Riya
hırkasıyle aşkımı gizleyeyim dedim ama göz yaşları gammaz., nihayet sırrımı faş
etti gitti!
386.
Âlemin
başını, sarığını yele ver, dilberlik usulünce külâhının köşesini bir yık hele!
387. t
Öğütçü
bana dedi ki: aşkın gamdan başka ne hüneri var? Yürü be akıllı hocam, senin
bundan daha âlâ bir hünerin var mı ki?
388. t
Dostlar,
ağzından bir öpücük almak için can verdim, fakat razı olmuyor. Bakın, cüzi bir
şey için bu alışverişte nasıl geri kalıyor!
389. t
Şu
yenleri kısa sofilerin el uzunluğuna bir bak hele., bulaşık harflerinin altında
adam avlamak için nükteleri var!
390. t
Allah
için olsun hırka giyen zâhitlerle az otur; varını yoğunu elden aldırmış
rintlerden yüzünü gizleme!
391. t
Meyhane
pîrine “kurtuluş yolu nedir?” Diye sordum. Şarap kadehini istedi, “sır örtmek”
dedi.
392. t
Ey
kutlu kuş, gördün ya halimi; lütfet, o ankaya bu kuzgunun, bu karganın halini
söyle!
393. t
Âleme
dayanma, bir kadeh şarabın varsa zühre alınlı, nazik bedenli güzellerin aşkına
çek!
394. t
Senin
âşıktan öldürmek âdetindir, âdetine başla da düşmanlarla şarap iç, bizi de
azarla!
395.
Boşboğaz
nefis çok hikâye bilir, söyler durur, sonu gelmez ki. Sâki, sen işini boşlama,
kadehe şarap doldur.
396. t
Merak
etme, aşk akıllı kişiye nasib olmaz.. Sevgilinin zülfünü elde etmek istiyorsan
akıldan vaz geç, bırak aklı!
397. t
Ey
kızıl gözyaşları, gözden kan gibi ak., gönüldeki ateş, zaten halka malûm oldu
artık!
398. t
Süleyman
hatemine âkibetinin hayrolduğunu müjdele. İsmi âzam, onu şeytan’ın elinden
kurtardı.
399. t
Sevgilinin
dudağını öpme fırsatı elindeyken fevt etme. Yoksa sonra pişman olur, elini
dudağını ısırır, durursun.
400. t
Gizli
derdimizi sevgiliye söyledik, zaten derd, doktorlardan gizlenemez ki!
401. t
Ayrılığından
yanıyorum, artık yüzünü cefadan çevir., ayrılık bize bir belâ oldu; yâ rabbî,
belâyı sen defet,
402. t
Güneşe
tapanların sevgilimizden haberleri bile yok. Ey bizi kınayan, allah aşkına git
de bir o yüzü seyret!
403. t
Şarap
iç, gam yeme, mukallidin öğüdünü dinleme. Avam sözünün ne değeri olabilir?
404. t
Biz.
Zahitlik, tövbe ve uydurma şeylerin ehli değiliz. Bize saf şarap kadehinden
haber ver!
405. t
Âşık
bülbülün beytihazenden duyulan feryat ve figanı, hep gülün vuslatına erişmek
içindir.
406.*
Gönül
alıcılığın hüküm sürdüğü devir, atımınla neşelendi. Güzellik zamanı,
güzelliğinle kutlulandı.
407.*
Mademki
geldin, hastanın baş ucunda bir fatiha oku., dudaklarını aç, lâl dudakların
ölüye bile can bağışlamakta.
408.*
— v —
Sâki,
amel defterimize bir su serp, bu suretle belki ondaki günah harflerini
arıtırız.
409.
Meyhane
kapısında bir baş gördün mü, sakın ayağınla basma. Niyeti nedir, bilinmez ki!
410.
Yoldaşlarımızın
haberleri bile yok., halbuki bize o gözlerden, o alından her an binlerce haber
gelmekte, aradaki vasıta da kaşları!
411.
Şeriat
ve hikmet kaidelerinde binlerce ihtilâf olduğu halde senin bilgili gönlünden
bir nüktesi bile fevt olmadı, hepsini de biliyorsun.
412.
Göz
evimi yıkadım, arıttım ama ne fayda., bu bucak, hayaline lâyık bir yer değil
ki!
413. t
Aşk
devletine bak ki senin yoksulun, yokluk ve ululuk devletiyle saltanat tacına
bile ehemmiyet vermemekte, onu bile yerlere çalıp kırmakta!
414. t
Cihan
halkının huzuruna da sebep sensin, rahatça uyumasına da., onun için de gözle
gönül, senin dayanıp yaslandığın yerdir.
415. t
Sevgili
"lâlimden öpmek istemez misin?'' dedi. Bu istekle öldüm ama kudret nerde,
ihtiyar hani?
416. t
De ki:
ey gökyüzü, ululuk satma ki aşk meydanında ayın harmanı bir arpaya, pervinin
salkımı iki arpaya!
417. t
Siyah
saçlarımıza akıl kokusunu satmaya kalkma. Orada binlerce misk nafesi yarım
arpaya!
418. t
Biz,
elest sesinin mahremleriyiz., âşinâ dosta âşinâ sözünü arz et!
419. t
— h —
Eğer
mübarek hatırın Hâfız’dan incindiyse lütfet, söylediklerimize, duyduklarımıza
tövbe ettik, yine gel!
420.
Ey
genç sevgili, ihtiyarların öğüdünden baş
çevirme. İhtiyarların tedbiri, gencin bahtından daha iyidir.
421. t
Hâfız,
meyhaneye gel de sana duaları kabul edilmişlerden yüzlerce saf göstereyim!
422. t
“ey cihanın canı, bahar mevsiminde gül defteri halis şarapla
ıslansa, berrak şaraba bulansa ayıplanmaz.
423. t
Ey
zemane müftüsü, onu sevme diye beni menediyorsun, seni mazur tutarım, çünkü
görmedin onu!
424. t
Saçlarını
evvelce sen, benim etime vermedin mi? Sonra neden beni ayaklar altına
düşürüyorsun, ne istiyorsun ki?
425. t
Cahil
pîrlerle sapık şeyhler, bizi kınaya kınaya efsane ettiler gitti!
426. t
Ben
rint ve âşık olayım, sonra da tövbe edeyim ha? Estağfirullah, estağfirullah'
427. t
Ne
türlü sınadımsa çaresi olmadı, bir fayda elde edemedim. Zaten sınanmış şeyi
sınayan, ancak nadim olur.
428. t
Akla
şaraptan yol azığı verdim, onu varlık şehrinden yola saldım.
429. t
Yüzünün
aşkıyle bir gün âlemden gidersem toprağımdan yeşil ot yerine kızıl güller
biter.
430. t
Akıl,
aşk delilerinin bağlanmasını emrederken saçının halkasına düşmek ümidiyle deli
divane oldu!
431. t
— y —
Aferin
merhametli yüzüne, sevaba nail olmak için bakışlarınla öldürdüğün âşıka namaz
kılmaya gelmişsin!
432.
Âlemi
aydınlatan güneş gibi belki evinden çıkarsın diye hasretinle sabah gibi can
vermekteyim.
433.
Kalemde,
aşk sırrını izhar edebilececek dil ne gezer? İştiyak sözü, anlaşılamaz ki. O
söz, anlatılmadan da ötedir!
434.
Gönlümün
dizginini öyle birisine verdim ki ne taç için kimseye rağbeti var, ne taht
için!
435.
Bir
daha meclisi bezeyen bir güzel olmadıkça şarap içmemeye şarap satan dilberin
huzurunda tövbe ettim.
436. t
Sen
gönlü pak, tabiati pak bir zahitsin, kötü kişilerle oturmaman daha iyi.
437. t
Melek,
âdem’e secde ederek senin tapını öpmeyi, sana tazimde bulunmayı niyet etti.
438. t
Ey
gülü rânâ fidanı, bakalım, gülümseyen goncan kimi devlete erdirecek; kimin için
boy atmakta, kimin için yetişip gelişmedesin!
439. t
Pîr-i
mugânın civarından yüz çevirme, müşkülleri açma anahtarını orada satarlar,
orada!
440. t
Ey
şeyh, rintlerin kötülüğünü söyleme, aklını başına al.. Çünkü tanrı dostuna kin
güdüyorsun!
441. t
Ey
gözüm, ey gözümün ışığı, nazar bahçesinin nergisi sensin.
442. t
Ey
gül, can kulağını saçma sapan sözler söyleyen kuşlara vermişsin, bülbülün
nağmelerini nerden beğeneceksin sen?
443. t
Kadehimizden,
başkaları içip duruyor. Reva görüyorsan ne yapalım, hoş, tahammül ederiz biz!
444. t
Hâfız
gibi geceleri uyumayan bir kulun var, birçok seher duaları canına munis olacak
elbette.
445.t
Aşk
diyarında padişahlık şevketini satın almazlar! Kulluk göster, kölelik izhar et!
446. t
Hâfız’ın
himmeti bereketiyle ümidim var, elbette yine bir mehtaplı gecede leylâmı görür,
sevgilime kavuşurum!
447. t
Yüzünü
rüyada bile kimse görmesin diye uyanıkların uykusunu aldın da sonra kabahati
uyku askerlerinin üstüne attın!
448. t
Saçları,
gönlümün, ayağını bağlamasaydı bu kapkara toprak yurdunda karar mı ederdim?
449. t
Bu
düğümü nasıl çözeyim; bu sırrı nasıl açayım? Bu bir dert ama pek yaman bir
dert., bir iş ama pek güç bir iş!
450. t
Gül
gibi sen de altın kırıntılarına maliksen hiç durma, allah için olsun işrete
harcet.. Çünkü altın kazanma sevdası karun’u yanılttı, perişan etti!
451. t
Ey
daima kendisini beğenen, mağrur olup duran kişi, sende aşk yoksa mazursun.
452. t
Tarikat
mezhebinde hamlık, kâfirlik alâmetidir. Evet, devlet yolu çevikliktir,
çabukluktur.
453. t
Mademki
nihayet testicilere toprak olacaksın, bari şimdi testiyi şarapla doldurmaya
bak!
454. t
Ululuk
sahibi tanrı’nın yolunda başsız, ayaksız bir hale geldin mi baştan ayağa kadar
tanrı nuru olursun!
455. t
Lâtif
ve şarapla dolu kadehin var, şarabı toprağa döküyorsun, mahmurluk belâsını
düşünmüyorsun bile!
456. t
Aşk
kadehinin mahmuruyum, sâki bir şarap sun., kadehi doldur; rintler meclisinin
şarapsız bir parlaklığı bir neşesi yok!
457. t
Bu
tersine dönmüş bahttan şu acayip hikâyeyi duy: sevgili, bizi isa nefesleriyle
öldürdü !
458. t
Ateşler
içinde yüzünün hayali gelecekse sun sâki kadehi, cehennemden bir şikâyetimiz
yok!
459. t
Gönül
kâbesini puthane haline sokan yalnız ben değilim ya., her adım başında bir
tekke, bir kilise var!
460. t
Hâfız,
şarap içiyorsun, sevgilinin saçlarını çekip okşuyorsun, dünyada bundan başka ne
zevk, ne nimet istersin ki?
461. t
Dün
gece kapısının köleleri arasına katılmış, gidiyordum. Beni gördü de dedi ki: a
biçare âşık, hele sen kimsin, kim oluyorsun?
462. t
Ben,
şu iki harfi öyle yazdım ki senden başka kimse bilmiyor. Sen de kerem et de
öyle oku ki kimse duymasın!
463. t
Leylâ
konağının yolunda nice tehlikeler var., daha ilk adımda mecnun olman şart!
464. t
Bu
zamanda kiminle oturmalısın, ne içmelisin, bunu ben söylemiyorum. Eğer
akıllıysan, anlayışın varsa kendin bilir, anlarsın!
465. t
İşvesinden
gönlümün kan kesildiği o akik dudaklardan şikâyet edersem sırdaşım olasın!
466.
Pişman
zahidi şarap zevki öldürecek. Ey akıllı kişi, sonu pişmanlık olacak bir iş
işleme!
467. t
Sofi,
şarap şişede bir erbain çıkardı mı sâf olur.
468. t
Zahidin
halini halka söylemem. Bu hikâyeyi nakletsem bile çenk ve rebapla nakletmem
daha yerinde.
469. t
Güneşle
aynı yerde oturmak, her şeyden mücerret olan mesih'e yaraşır.
470. t
Çok
zamanlar gözlerime “ey selma’nın konak yerleri. Selmanız nerede?” Dedim.
471. t
Şarap
sun, âlemin en günahkârı oldum ama tanrı’nın ezelî lûtfundan ümit kesilir mi
hiç?
472. t
Ben,
cihandaki gariplere duacıyım; durmadan, dinlenmeden biteviye onlara dua edip
dururum.
473. t
Sevgili,
yüzünün hayalini nasıl olur da uykuda görebilirim? Gözüme uyku girmiyor ki?
Ben, ancak uykunun hayalini görmekteyim!
474. t
Kamış
kaleminden şekerler saçıp duran bir şairi, neden bir şeker kamışına bile
almazlar bilmem ki?
475. t
Muradını
veririm ama canını alırım dersin.. Korkarım muradımı vermez, canımı alırsın!
476. t
Dedim
ki nokta gibi aşk dairesinin noktasına gel; güldü de dedi ki: Hâfız, bu ne baş
dönmesi ki?
477. t
Sana
iki nasihat vereyim de dinle, yüz hazine elde et: zevk ve işret kapısından gir,
kimseyi, ayıplama peşinden koşup durma!
478. t
Aşağılık
kişiden mürüvvet umma, onun vereceği şey de hiçbir şey değildir.
479. t
Gönül,
sabret.. Tanrı böyle değerli bir yüzüğü şeytan elinde bırakamaz elbette!
480. t
Kirpik
oklarını at, Hâfız’ın kanını dök., böyle bir katilden kimse öç almaz zaten!
481.
Göğüs,
ağzına kadar dertle dolu.. Yazık, bir merhem olsa bari. Gönül, yalnızlıktan
ölüm haline geldi, yarabbi bir hemdem!
482. t
Sen,
selma’ya olan aşkımı inkâr ediyor, hoş görmüyorsun ha! Sen de evvel emirde bir
sevgiliye kapılsaydın,
483. t
İsm-i
âzamın nurları şeytan’da zuhur etmez. Ülke de senindir, hâtem de dilediğini
buyur!
484. t
Senden
uzağız ama yine yadınla kadehi ele almaktayız. Ruhanî seferde konak uzaklığı
olamaz.
485.
Bu
kulun canını da iste, gönlünü de., hem de hiç durmadan alıver. Çünkü âşıklara
buyruğun yürür!
486.
Sabah
yeli gençlik çağını hatırlatıyor. Yavrum gamımızı unutturan o can ilâcını sun!
487. •
Gece
gündüz kendisi sâf şarap içmede.. Bu tortulu şarabı içeni de bir ansa, bir
hatırlasa olmaz mı ki?
488. •
Her
kılımın ucunda binlerce canım olsaydı sevgilimin saçlarındaki kokunun değeri
nedir, o zaman söylerdim sana!
489.
Bir
hırka giymiş kişiyi görürsen aldanma, işine bak. Hangi kıbleyi görürsen gör,
hangisine taparsan tap. Çünkü bir kıbleye tapmak, kendine tapmaktan yeğdir.
490. •
Sevgilinin
ayrılık günlerinin bitmesine çok bir zaman kalmadı. Koruluktaki tepelerde
çadırların kubbelerini gördüm.
491. •
Ham
tamaha düşmüş Hâfız, şu işten utan! Amelin nedir ki ona karşılık cennet
istemektesin?
492. *
Dudağını
öpmekte ve şarap içmekteyim. Âdeta abıhayata yol bulmuş, abıhayatı elde
etmişim!
493. •
Ezelî
feyiz, zorla ve altınla elde edilseydi abıhayat, iskender’e de nasip olurdu!
494. •
Taş
gibi ayaklar altında kal, su gibi renkten renge girip eteğini ıslatma!
495. •
Ey
bizi öldürmede müdarası olmayan sevgili, bizim kârımızı, sermayemizi yakıyor da
perva bile etmiyorsun.
496. •
İştiyak
ve ayrılık beni sensiz öyle bir hale getirdi ki elimden sabır da gitti, takat
da!
497. •
Bülbülün
sesi, gönlüme öyle bir tesir etti ki tahammülüm kalmadı.
498. •
Kadehin
kanını iç, onun kanı helâldir. Kendi işine bak, yapılacak iş bundan ibarettir.
Hâfız,
rintlerin riyazsızlığı hakkiyçin şarap ver de muganniden “tanrı ganîdir” sesini
duy!
499. •
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar