İRAN’IN ÜNLÜ ŞAİRİ: HÂFIZ-I ŞİRÂZÎ
Kemal
Kaya
4 Ocak
2014
İranlılara sorarsanız
her evde mutlaka bulunması gereken 4 kitap var: “Kur’an, Hâfız’ın Divan’ı,
Sadi’nin Bostan ve Gülistan’ı ve Firdevsi’nin Şehnamesi”. Fars dili ve
edebiyatının en büyük sanatçısı olarak kabul edilen Hâfız ise,
İranlıların kalbinde çok önemli bir yeri olan bir şair. Bizde Mevlana ne ise
İranlılar için Hâfız odur.
İranlılar,
buluşmalarda, dost meclislerinde, evlerde, pikniklerinde, kısaca bir araya
geldikleri her yerde Hâfız’ın gazellerini okumayı seviyor. Olağanüstü dil
inceliği, lirik anlatım yeteneği ile yazılmış Hâfız’ın gazelleri duyguları
harekete geçirmeye yetiyor.
Hâfız’ın
Türbesi, Şiraz, İran
1324-1391 yılları
arasında yaşamış İran’ın Şiraz şehrinde doğmuş ve asıl adı Şemsettin Muhammed
olan Hâfız-ı Şirâzî, zor şartlarda okuyabilmiş, şeriat, tasavvuf ve edebiyat
konularında kendisini yetiştirmiş bir alim. Keskin zekası, okuduğu gazellerle
herkesi hayrete düşüren kişiliğiyle toplumları etkilemeyi başarmış olan Hâfız,
İran sınırlarını aşaran bir üne sahip.
Hâfız’dan etkilenen
Alman şairi Goethe West-Östlicher
Divan (Batı-Doğu Divanı) adlı eseri kaleme almış.
Şairimiz Yahya Kemal Beyatlı ise Rind’lerin Ölümü şiirinde Hâfız’dan bahseder.
Ders arkadaşı olan Seyid Kasım Envar tarafından kitap haline
getirilmiş Ahûy-i Vahşî adındaki mesnevisi ve Dîvanı,
Hâfız’ın onun en büyük eserleri sayılıyor. Farsçayı mükemmel bir ustalıkla
kullanarak şiirlerinin başka dillere çevrilmesini bizzat kendisinin
imkânsızlaştırdığı da söylenir.
Hâfız’ın Türbesi
Diğer birçok İranlı
şair gibi, Hâfız daha yaşarken şöhreti İran sınırlarını
aşmış. Oysa O, hayatı boyunca kısa bir süre dışında Şirâz’dan dışarı hiç çıkmamış
birisi. Öldüğünde de tüm ömrünü geçirdiği Şirâz’a gömülmek isteyen Hâfız’ın
dileği yerine getirilmiş. Halk arasında “Hâfıziye” olarak bilinen ve şimdilerde
türbe olan yere defnedilmiş.
Hâfız’ın Kabri
Oldukça geniş bir
bahçe içerisinde iki havuzla süslenmiş olan Hâfız’ın Türbesi,
suskunluk veya ağlayışlara sahne olan bildiğimiz türbelerin aksine bir başka
atmosfere sahip. Çocuklu aileler, kıyıda koyun koyuna duran sevgililer, kutsal
kitapmışcasına, huşu içerisinde Hâfızın gazellerini okuyan gençler, çarşaflılar,
baş örtülüler, sarklı ve takkeliler, yoksullar ve zenginler…
Kerim Han tarafından 1773 yılında mezarın üzerine
yerleştirilmiş. Türbenin üzerini kaplayan çini işlemeli 8 sütunlu kubbe ise
1935’te eklenmiş. Üstünde kendisine ait şiirlerin olduğu mermerden yapılmış
Hâfız’ın kabrinin çevresi ise türbenin en kalabalık yeri.
Diğer yandan Hâfız
şiirlerinden bestelenmiş müzik yayını ve sesli okunan gazellerin birbirine
karıştığı bir ortam… Bildiğimiz matemli türbe ortamlarından farklı bir his
uyandırıyor.
Fotoğraf çektirmek
için sıraya girenler, Fatiha okuyanlar, elini mermer kabre sürmek isteyenler,
mezarı öpüp dilek dileyenler, Kur’an okurcasına mezarın başında Hâfız’ın
beyitlerini okuyanlar… Dışardan bakan benim gibi birisine ilginç geliyor.
Gün batımı ile birlikte şahane bir aydınlatma ile ışıl ışıl olan türbe, hoparlörlerden kısık bir sesle yayılan Hâfız şiirleri ile bir başka havaya büründü.
Türbenin bahçesinde
bir çayevi ile İran el sanatı eserlerinin yapıldığını bir de atölye bulunuyor.
Halka açık bu atölyede işlemelerin nasıl yapıldığını görmek mümkün. El
sanatları ürünlerinin satışının da yapıldığı atölyede, Hz. Ali’nin Necef’de
bulunan türbesi için yapılmış etkileyici güzellikte bir kapı da sergileniyor.
Hâfız’ın “Fal-e
Hâfız” adlı fal kitabından fal bakan, bu ruhani ortam altında açtıkları
fallarla gelecekte neler olacağını bulmaya çalışan falcıların ve halkın arasına
karıştım.
Doğu’da, 21 Aralık
günü, yani en uzun gecede Hâfız Divanı rastgele açılır ve çıkan ilk beyitin
manasının gelecek yıla kadar geçecek günlerin güzelliği veya kötülüğü
hakkında bilgi verdiğine inanılırdı. Hâlâ İran, Afganistan, Pakistan ve
Hindistan’da 21 Aralık yani Şeb-i Yelda, fener alayları eşliğinde sokaklarda
yürünüp şiirler okunarak kutlanıyor.
Ellerindeki muhabbet kuşuna Hâfız’ın şiirlerinin bulunduğu kartlardan birini çektirip, gelecekleri hakkında işaretleri onlara okuyan falcılar,dua eden kalabalıklar, kıyıda koklaşan sevgililer, koşuşturan çocukalar ve insan manzaralarının birbirine karıştığı “uhrevi” havayı solumak ilginç bir deneyim.
Yaklaşık 40
kişilik Couchsurfing grubumuzla,
selvi ağaçlarıyla dolu bu türbede bağdaşlar kurup, İran’da tüm her renk ve
düşüncenin sevdiği, Fars dili ve edebiyatının büyük sanatçısı Hâfız’ın
beyitlerine kulak verdik.
O Şirazlı Türk( güzel) bize iltifat eder,
gönlümüzü alır, aşkımızı kabul ederse,
onun siyah benine Semerkant’ı da
bağışlarız Buhara’yıda.”
Hâfız
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar