NİYÂZÎ-İ MISRÎ KASÎDE-İ BÜRDE TESBÎİ
Niyâzî-i Mısrî kaddese’llâhü sırrah’ül azîzin
Bûsîrî'nin el-Kevâkibu'd-Durriyye fi Mehdi Hayri'l-Beriyye adlı Kasîde-i Bürde
(Bür'e) adıyla meşhur olmuş kasidesi üzerine Arapça olarak nazm ettiği
tesbî'idir.
Türkçeleştirmesi için Doç. Dr. Musa YILDIZ’ın
yapmış olduğu tahriçli çalışması esas alınmış ve Türkçe çevirisinden de
istifade edilerek büyük zorlukları aşmış olarak yeni bir açıklama yapmaya
çalıştık. Niyâzî-i Mısrî’nin Kaside-i Bürde Tesbî-i için bu çalışma temel eser
olarak alınması elzem olduğunu hatırlatma fayda görmekteyiz. Ayrıca Abidin
Paşanın Kaside-i Bürde Şerhi’nden istifade edilmiştir.[1]
Arapça olan bir şiirin Türkçeye çevrilmesi
çok zor olduğu kadar meal türü çevirisi ayrıca zordur. Fakat insanlar bir
çalışma üzerinde sürekli bir şeyler üretirse umulur ki daha iyi eserler ortaya
çıkacağı umulur.
İhramcızâde
Hacı İsmail
Hakkı ALTUNTAŞ
19.12.2009
ON ALTINCI SOFRA
[Allah'ın
resulü sallallâhü aleyhi ve sellem şöyle buyurmuşlardır:
"Sadık
rüya, nübüvvetin kırk altı şu'besinden
bir şu'bedir. Bu da müminlerin
nübüvvetten nasipleridir." [2] Mevlana
Cami kaddese’llâhü sırrahu’l azîzin Füsus şerhinin Yusuf Fassı'nda da böyledir.
Fakir der ki
içimden geçiyordu ki, İmam Busîrî kaddese’llâhü sırrahu’l azîzin Kaside-i
Bürde'sini tahmis[3] veya tesbi [4] edeyim.
Ve her beytin başında Muhammed sallallâhü aleyhi ve sellemin ismini getireyim.
İsti'dadım olmadığı için buna muvaffak olamadım. Ne kadar çalıştımsa güçlük çektim, ağır geldi,
uzun zaman sadece birkaç beyitten fazla bir şey yazamadım. Bu yazdıklarımı
da beğenmiyordum. Fakat bu düşünceyi de kalbimden çıkaramadım. Benim bilgin,
salih bir ihvanım vardı. Ona içimdeki bu iştiyakı, fakat bunu gerçekleştirmeye muvaffak
olamadığımı söyledim.
Bana:
"Sahibinden
yani Allah'ın Resulü sallallâhü aleyhi ve sellemden izin aldın mı?" dedi.
"Hayır" dedim.
"İşte
içine doğmayışının sebebi budur. Bunu Hz. Resul Aleyhisselam’dan sor." dedi. Sanki
ben uyuyordum da o kardeşim bu öğüdüyle beni uykudan uyandırdı. Birkaç gece
Resul Aleyhisselam'ın sırrına yalvararak,
niyaz ederek kerem denizinden fakiri boş döndürmemesini istiyerek iltica
ettim. Bin yetmiş beş senesi Muharremü'l-Haram'ının ikinci onunda Bursa'da
Resulüllah'ın mübarek yüzünü görmek şerefine nail oldum.
Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem bana arkadaşlarından birini göndermiş., Kendisi
şark tarafından garp tarafına geçiyormuş. Bana dedi ki: Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem sana diyor ki:
"Beyaz
at bizden ayrıldı, arkamızdaki otlakta
kaldı. Onu alsın, bize getirsin. "
O gelen
zat, bana atın nerede bulunduğunu ve
oraya gidilecek yolu gösterdi.
"Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemin sözü başım üstüne" dedim. Hemen
ata koştum ve onu denilen yerde buldum. Yularını elime aldım, çabuk sürdüm, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve
sellem Hazretlerine yetiştirdim. Yanında yedi kişi vardı. Bir dağın eteğinde,
nehir kenarında, bir ağaç gölgesinde konaklamışlardı. Aralarında Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellemde bulunuyordu. Baktım namaz kılıyorlar. Ben
yetişinceye kadar namazlarını bitirdiler. Resul-i Ekrem'e kavuşunca sabrım
tükendi, utanmayı bir yana bıraktım,
hemen boynuna sarıldım, öptüm,
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin iki dudağını emdim. Ben mübarek dudaklarını
öptüğüm sırada:
"İşte
bu, ilimler ma'denidir; bu, bilgiler kaynağıdır; bu, Allah'ın vahiy
hazinesidir." diyordum.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem beni bir müddet bundan menetmedi, sonra bana:
"Namaz
kıldın mı?"
buyurdu.
"Hayır, ya Resulallah. " dedim.
"İşte su
dedi, abdest al ve namaz kıl. "
"Baş
üstüne" dedim. Namaz
kılmak için abdest almaya başlayınca ferahımdan sevinç ve ağlama ile tatlı bir
şekilde uyandım. Derhal tesbi'e başladım. O gün otuz yedi beytin tesbi'i mümkün
oldu. Ertesi gün kırk beyit tesbi ettim. Hâsılı on gün içinde bitti. Yüce
Allah'a hamdolsun. Allah ve Resulü daha iyi bilir, ru'yanın tabiri bu idi:
Ameller
sahibinin bineğidir. Onu isteğine ulaştırır. Tasnifler ve diğer hayırlı işler
de böyle (sahibinin bineği)dir. Demek at Kaside-i Bürde idi, onu Allah'ın Resulüne götürmemiz için bize olan
emir, onu, Muhammed Aleyhisselam'ın ismine kavuşturmaya
işaret idi. Çünkü isim, ehl-i hakikat indinde müsemmanın kendisidir. Onların
yedi kişi olmaları da tesbi'e işaret idi. Abdest almakla emir ise, tesbi'e başlama emrine işaret idi. Vefatından
sonra, kardeşlerimden bu ru'yayı, Tesbi'i Muhammedi'nin başına yazmalarını rica
ederim. ] [5]
Bismillâhirrahmânirrahîm
BİRİNCİ BÖLÜM:
RASÛLÜLLAH
SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE SELLEME ÂŞIK OLMA HAKKINDA
1
Muhammed açık deliller ve hikmetlerle geldi,
Bütün insanlığı müjdeleyici ve korkutucu oldu,
İlk yaratılış zamanının haberlerini söyledi
Haremdeki[6] olanları dostlara
ulaştırdı,
Onun acısıyla kıvranan kalbime dedim ki:
Selemdeki [7] komşuları [8] hatırladığından mı,
Gözlerden akan gözyaşına karıştırdın kanını?
2
Muhammed
göğüsleri alevlendirdi ateşiyle,
Sağanak
yağmurlarla bir gün olsun sıcaklığı soğumadı
Güvenmediğim
nefsime sordum. Ey Nefsim!
Kalbine
hükmeden şiddetli sevgisi miydi?
Yoksa
duyduğun özleminin hüznü müdür seni yönelten?
Medine
tarafından bir yel mi esti?
Yoksa,
karanlık gecede İdam[9] Dağında şimşek mi çaktı?
3
Muhammed'in
hevesiyle kalpler gençleşti,
Görmüyorum
kalbimin artık başkasına meylettiğini,
Yoksa kalbim
bu sevgiyi inkârda haddini mi aştı,
Dedim ki,
ciğer delen sevgiyi inkâr etmektesin,
Eğer
düşünürsen sevginin yeşermeyeceğini,
Ne oldu
gözlerine ağlama dedikçe hüzünlenmekte,
Ne oldu
dediğinde kalbin gamını kederi arttırmakta.
4
Muhammedî aşk
isabet edince hararet artar,
Onun için
âşık sevda acısına katlanır,
Zannetme ki
âşık sevdasını saklayabilir,
Yağmur olan
gözyaşları bedeni bitap düşürürken,
Kalpte derdi
olanın hâli mi gizli kalır?
Hangi âşık
sevdasının gizli kalacağını zanneder?
Dökülen
gözyaşı ve tutuşan kalp arasında.
5
Muhammed
Allah’ın kulları ve rasülleri içinde en hayırlısıdır.
Onun dini,
bütün inançları ve topluluklarını kaldırdı.
Ey beni
kınayan! El çek artık kınayıp azarlamaktan
Kısa ve uzun
söze ne hacet hakikat gün yüzüne çıktı.
Heyhat yaralı
kalp, sevgini gizlemektesin,
Şayet bu
sevda olmasaydı harabelerde ne gözyaşı dökerdin,
Ne de Bân [10]
ağacını ve Âlem [11]
Dağını yâd ederek uykusuz kalmazdın.
6
Muhammed'in karanlıkta
da görününce işaretleri,
Karanlıklar
yok oldu, vahiy güneşi doğunca,
Alevleri
sevdiğimden beri beni yakmaktadır,
Onun için
nefsim arzularını ve her şeyi terk etti,
Sevmekten
dolayı muhabbet işaretleri başladı,
Sevgiye
şahitlik edeni inkâr edebilir misin?
Gözyaşın ile
hastalıkların hakikati açığa çıkmakta.
7
Muhammed'in
temiz ve soylu ailesi güvencemizdir,
Bütün şerefli
ashabı bizi kemale erdirendir.
Torunları[12]
Me'vâ [13]cennetinde
önderlerimizdir,
Onlara[14] olan sevgimizle imanımız zahirdir,[15]
Muhakkak
onlara zulmeden[16]
ettiğini çekecektir.
Aşk ateşi iki
yanağa kırmızı sarı bir çizgi çekti,
Yanaklarımız
sarı kırmızı[17] bir
güle döndü.
8
Muhammed'in
hayali vallahi beni telaşlandırdı,
Yanaklarıma
akan gözyaşlarım beni boğuyor,
Dedim ki;
sabrım tükenip izi içimde kalmadığında,
Dallardaki
yaprakların hışırtısı beni aşka getirdi,
Beni acı
sözlerle yakıp kınayan
Sevgilimin
hayali beni uykumdan uyandırdı da,
Sevgim
dünyevi zevkleri ıstırapları def eyledi.
9
Muhammed
geceleyin bir ay parçası gibi görünür
O gece
insanların yüzleri aydınlandı,
Hakikat için
o hidayet güneşi parladı,
Güneşi
kararınca[18]
dünyayı da üzüntüler sardı,
Bırakın beni,
yakıyor içimdeki hüznün ateşi,
Ey Uzrî[19]
aşkımdan dolayı beni aşağılayan!
Senin insafın
olsaydı, kınamazdın beni.
10
Muhammed'in
sırrı bir haberle ortaya çıktığında,
Korkunun
ateşiyle göğsümdeki canım tutuştu,
Ona olan
aşkım yüzünden, kaybetmişken aklımı
Gece vakti
kınayanın lafları âşıkı eleştirir,
Dedim ki:
Hayır, hayır kader ve hükmünü kınama,
Hâlimi artık
öğrendin sırrım gizli kalmadı,
Laf sayanlar ne bilsin
derdime vardır dermanım ve sırrım.
11
Muhammed
aşkının yürekte vardır makamı,
Her nasihat
âşıkın gönlündeki sevgiyi kaldırır mı?
Gizli
başlayan aşkı kalpten kovan
Bırak âşıkı kınayan
iflah olmayacak,
Hâline bırak
bu genci; sevgisinden vazgeçecek değil,
Nasihatlerin
samimiyse de âşık duyacak değil
Zira
azarlayanı methedeni duyamaz ki âşık.
12
Muhammed'in
sırrı gizliden bana nasihat vermekte,
Rabbim
güzellik yolu ile vuslat yönü göstermekte,
Kendimde
değilim kovuyor gibi bana nasihat etme,
Âşığın gönlü
kınayanları dinleyemez ki,
Sevgiliye
vuslat aşığın son dileğidir,
Ak saçlarımın
nasihatini kötüye yorup da inanmadım
Hâlbuki
nasihat eden ak saçlı töhmetten uzak değil mi?
İKİNCİ BÖLÜM:
NEFSİN İSTEKLERİNE KARŞI ÇIKMA HAKKINDA
13
Muhammedî
deliller kamaştırdı gözleri,
Gökyüzüne
yükseldi ve insanlığa nasihat etti,
Kabul etti
muttakilerle iyi insanların kalpleri,
Nefret etti
şakiler ve isyankârların nefisleri
Eyvahlar
olsun nefsime bu nimetleri fark etmedi,
Kötülüğü
emreden nefsim öğütlerden yüz çevirdi,
Cahilliğinden
ak saçların ve ihtiyarlığın nasihatlerini de dinlemedi.
14
Muhammed'den
bir zarar görmedi nefsim,
Lakin emredildiği
şeye vefası da olmadı,
Yaklaşamadı
takvanın makamına ömrünce,
Rabbinden
korkmadı ortaya çıkmışken kusurları,
Nefsime ne
olduysa biriktiremedi iyi amellerini,
Bir ziyafet
hazırlamadı güzel amellerle,
Muhteşem
olmayan misafirim[20] elem
indirdi başıma.
15
Muhammed
gelen her misafirine ikram ederdi,
Ümmetin
hepsine bunu emretti,
Uyardığı ak
saçları gelen kişiye yazık oldu,
Misafirine
tazim etmeyip inkâr edene,
Bana
geldiklerinden beri ben onları hakir görüyorum,
Şayet
bilseydim misafire ikram etmeyeceğini,
Saçlarımı
ketemle[21]
boyardım ve sırrımı saklardım,
16
Muhammed
nefsin cahilliğinin sarrafıdır[22]
Allah'ın
yolunda gayesine doğru giderken,
Sapkınlığı
sürekli devam eden nefsimi kınasam da,
Koştukça
koşar alçaklık içinde eşkıyalığa,
İstekleri hep
hidayetinden kaçmakta,
Kim benliğime
kefil olabilir serkeş nefsin elinden?
Azgın atı
zapt etmeye dizgin kâfi mi?
17
Muhammed'i
nefsim gafletinden görmedi
Nurlarını,
aksine şakâvete meyledip durdu,
Kötülükleriyle
hep bu dünyaya esir oldu
Asla ayılmadı
bir türlü sarhoşluğun uykusundan,
Ey kalp nefsi
kov ve çirkin isteklerine karşı ol,
Günahlarla
şehvetin imhasını arama,
Muhakkak
yemek aç isteklerini kuvvetlendirir.
18
Muhammed
fiili olarak çalıştı hayatında,
Tembellik
etmedi ve kimse ona isyan etmedi
Kınanmış
nefsime tekrarladıkça nasihatlerimi,
O isyanına ve
kendini beğenmeye devam etti,
Nefse
isteklerinden uzak dur ve örnekleri işit dedikçe,
Nefis süt
emen çocuk gibidir, delikanlıda olsa
Eğer vaktinde
kesmezsen süt sevgisini bırakmaz.
19
Muhammed
nefsi iyiliği istemeye yöneltirken,
Doğruyu
bulması için nefsi de zorlamadı,
Allah için
nefsi kızdırmaya çalış, onun razı olduğu
Hoşuna giden
şeyleri eğer verirsen onu diriltirsin
İstediklerinden
uzaklaş ve ağıtlarına sabırla katlan
Nefsini
vazgeçir isteklerinden yoksa sana hükmeder,
Muhakkak
nefse dostun olursan yaralar veya helak eder.
20
Muhammedî
deliller nasihat ederken de koruyucudur,
Nefsi
kötülükten tövbe ettirir, o serseridir,
Nefsim
nimetler içindeyken beyaz saçları gördüğü,
Halde dünyada
kötülüğe devamlı düşmektedir,
Eğer nefsi
ıslah etmek istersen tövbe et kudretin vardır,
Ameller
merasında otlarken iyi gözet onu,
Eğer merasını
tatlı buluyorsa otlatmasına engel ol.
21
Muhammed'e
âyetler inerken sabahleyin,
İyiliği
tavsiye eden sözler ile
İçimi
karartan nefsim ise zulme meyyâldir,
İyiliğe kör,
şerre yönelişi çabuk olunca,
Nasıl
hevesleriyle zayi etti farzı ve nafileyi,
Öldürücü
zehrini çoğu zaman güzel gösterdi,
Bir şekilde
yağlı lokmanın içindeki zehri görmedi.
22
Muhammed
yaratılmışlara mürşiddir, tabii ol,
Boş ver
başkalarını kulak asma onlara.
Bir kanaatkâr
gibi kolay bir hayat yaşamasa,
Men edilmeyen
şarabı kana kana içmekle,
Nefsi helak
eden tamahın olmaz, aç gözlülük etmezsin,
Kork. Açlığın
ve tokluğun hilelerinden,
Tokluktan
daha zararlı nice açlık vardır,
23
Muhammedî
delillerin ortaya çıkışı belirginleşti,
Yapacağı
kötülüklerinden korkmadan nefse nasihat et,
Okunan
kitaplardaki yazılanlara karşı gelse de,
Kurtulamıyorsa,
isyan hastalığına tutulmuştur,
Karnını
dolduran şeylerden Allah'a tövbe et,
Gözden yaşı
boşalt doldurmadan,
Haramlar ve
kötülükler. Nedamet perhizine sıkı sarıl.
24
Muhammed'i tasdik
et, kabul ettiğimiz Mevlândır,
Sözlerini ve
haberlerini incelikleriyle ezberle,
Rehberliğin
istenirse Onun delileriyle hüküm ver,
Senden
vasilik[23]
isterlerse dilini ve belini koru,
Kurtuluş için
ihtiramla sözde ve amelde ihlâslı ol,
Nefse ve
şeytana uyma, isyan et her ikisine,
Şüphelen sana
verdikleri sevindirici nasihatlerine.
25
Muhammed'in
emri ve nehyi hükmümüzdür,
Emre ve nehye
az oldu insanlardan teslim,
Çünkü nefis
ve şeytan karar aldılar
Düşmanımızdır
diye, onları sakın dost edinme,
Şerleri her
yere bulaşır, hilelerinin ise artışı vardır,
Hasmın ya da
hâkimin olsalar da uymazsın onlara,
Bilirsen
hasmın ve hâkimin oyunlarını.
26
Muhammed
sultanların ve rasüllerin en faziletlisidir,
Dini
milletlere gelen dinlerin en kuvvetlisidir,
İlimsiz ve
amelsiz ömür zayi olur,
Yanlışları
görmeden nasihatimi artırsam da,
İşlemediğim
amellerle sözlerimi süslesem de,
Allah'tan af
dilerim amelsiz sözümden,
Ben kısır
kimseye nesil isnat etmiş gibi oldum[24].
27
Muhammed insanların
en güzeli ve en tatlısıdır, [25]
Konuşmasıyla
şüphelerden uzaklaştırır nasihatleri,
Bir söz
veriyorum fakat gereğini yapmıyorum,
Tembihlerini
uyanma şaşkınlığında olan nasıl duyar,
Görüyorum ki
sözüm amelim hiç uymuyor,
İyiliği
emrettim sana lakin ben onu yapmadım,
Dosdoğru
oldum desem doğru olur muyum?
28
Muhammed o
nefsi karışıklıkla perdelemedi,
Hayırlara
vesile nasihatleri kefil olup,
Adn
cennetinin,[26]
yüksek bir yerinde bizi toplayacaktır.
Yazıklar
olsun nefsime. Kötü işlerde kullanmakta bizi,
Tâate meyil
ve hayırdan da uzak bıraktı,
Ölümden önce
fazla bir azık hazırlamadım
Farz olandan
başka namaz kılmadım, oruç tutmadım.
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM:
RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE
SELLEME ÖVGÜ HAKKINDA
29
Muhammed'in
şeraiti kâinatta yok olmadı,
Ömür onları
yapmada başarılı olmadı ve zayi oldu,
Nefsim
kusurlara ve tembelliğe alışkanlık etti,
Bunları
işlemekten usanmadı,
Yakarış için
geceleri bir saat bile ayırmadım,
Kendime
zulmettim, geceleri ihya edenin sünnetine
Uyumazdı,
şişen ayakları ağrısından şikâyet edene dek.
30
Muhammed
insanlar arasındaki bütün övgülere sahipti.
Nice
güvenilir insan anlatıp durdu onun ahlakını,
Sürekli aç
kalırdı orucunu visal ederek
Hiç şikâyet
etmedi açlıktan ve devamlı gelişinden,
Nefsi için
dünya malını istemedi,
Açlığa
sabretti, karnına taş bağladı,
Taşın altında
iyice sıkıldığından beli toplanırdı,
31
Muhammed
kitaplarda Allah'ın kullarının en üstünüdür
Yaratılış
ahlâkı şeref ve nesep yönünden,
En üst
rütbeden daha yücedir makamı,
Başı eğiktir
yeryüzünde kavuştuğu nimetlerden,
Mal ve
altınlar yerine fakr‘ı [27]
şeçti,
Altın dolu
dağlar ona kendilerini arz ettiler,
Ululuğun
yerini göstermek için nefse meyletmedi.
32
Muhammed'in
sırları bizden uzak oldu,
Çünkü o en
seçilmiş mevlamızdır ve hayırlıdır da,
Allah'ın
yardımcısı olduğunu bildiğinden,
Asla ilgi
göstermedi dünya köpeğine,
Dünya onun
tutsağı olmasına rağmen züht ile yaşadı,
Bulunduğu
zühd hayatı zahitliğini kuvvetlendirdi,
Muhakkak
masum olana yokluk etki etmez.
33
Muhammed
batında hem de zuhurunda güzeldi,
Az bir
kuvvetten başka dünyada meyli olmadı,
Duruşuyla,
gönüllerin en zengini ve en kanaatkârıydı.
Bazen gizli
bazen açıktan, âlemin süslerini reddetti,
Ne bir an ne
de bir zaman dünyaya el açmadı,
Nasıl çağırır
dünya O’na muhtaç,
Zira, O
olmasaydı dünya yokluktan kurtulamazdı.[28]
34
Muhammed
kurtardı bizleri kaydırıcı sapkınlıktan,
Odur bize
cömertçe ikram eden cömert kişi,
Kalbin ölüşü
can bulur hidayetinin nuruyla,
Farz olan
övüncümdür, onu sevmeyi seviyorum
Yarın kıyamet
gününde "bana yaklaş" der belki,
Muhammed
âlemlerin, insanların ve cinlerin Efendisidir,
Arap'ın ve
Arap olmayan bütün fırkaların da Efendisidir,
35
Muhammed
faziletleri toplamada bir tanedir,
Şefaati
kıyamet gününde dayanağımdır,
Sahibidir
sayılmayacak mucizelerin,
Ondaki
faziletler denizine herkes gelir,
Diriliş günü
sancak onunla dikilecektir,
İyiliği
emretmede kötülükten sakındırmada Nebimiz bir tanedir.
Sözündeki
"Hayır" veya "Evet’ine itiraz olmamıştır
36
Muhammed'in
şeriatı duruşuyla yücedir.
O emindir ve
Ona uymak, kulun emniyetidir,
O bir
kahramandır ki ululuğu yayılmıştır,
O şecaatte
kahramanlıkları aşmıştır,
Topluluğu
çağırdığında icabet edilendir,
Muhammet
şefaati arzulanan Hakk'ın sevgilisidir,
Bütün korku
ve sıkıntılar Onunla yok edilir.
37
Muhammedî
meşrebine kavuşalım isteriz,
Sapkınlığı
şüpheden temiz hakla doğrulttu,
Allah
Teâlâ’nın gizliliğinde de rasülüdür
Allah
fazlından da Ona öyle bir sevgi verdi ki,
Gösterdiği
hak yolda şüphe yahut eksiklik bırakmadı,
Kendisine
tutunanları Allah'a davet etti,
O
tutunanların sarılanların kopmayan ipidir
38
Muhammed'in
yüzü güneş gibi görünür ufuktan,
Kokusu güzel
kokar koklayana,
Eli
cömertlikte ikramda deniz gibidir,
Mevlâ
korkusundan kalbi heyecanlıdır,
Sübhan
Mevlâsı O’nu kan pıhtısından seçkin yaratmıştır
Bütün
nebilere yaratılış ve ahlâkta üstün kılmıştır.
Hiç biri O’na
ilim ve cömertlikte yaklaşamadı
39
Muhammed'den
nur ehli nurlarını alır,
Onun ilminde
bütün insanların ilmi kaybolmuştur,
Onun yeri
kutsanmıştır, hazret olmak ona uygundur,
Onun ulvî
mertebesine ulaşmaktan ümitleri kestiler,
Miraçta
imamlık yaptı onlara arkadaş oldu
Bütün Allah
rasülleri hepsi ricada bulundular,
Denizinden
bir avuç ve yağmurundan bir yudum içmek için.
40
Muhammed'in
şanı yücedir onların şereflerinden,
Onun
şerefiyle niyetlerine ulaşmayı ümit ederler,
Yarınlarda
mutluluğa kavuşmak için yönelirler
O’ndaki
seçilmişlik, sıkıntılardan bir kurtuluştur,
Zikir vakti
huşuyla etrafında toplanırlar,
Onun yüce
katında dururlar hadlerince,
İlmindeki
nokta ya da hareke şeklinde.
41
Muhammed'in
güzel yüzü güneşi utandırdı,
Aydan daha
alımlıydı sıkıntı vaktinde bile doğuşuyla,
Nurunun
ışıkları dünyayı doldurdu,
Kim yardım
istediyse ondan ihtiyacını giderdi,
Yaratılışı
mükemmeldir ahlakından Allah razı oldu.
Onun maddesi
ve manası kemale ermiştir,
Sonra Allah insanlardan
onu kendisine sevgili seçmiştir
42
Muhammed'in
makamı yücelerin yücesindedir,
Rabbi ona
hazinelerinden sonsuzca vermiştir,
Onun
varlığıyla küfrü kahredip söndürmüştür,
Dini
hakikatiyle ocağından çıkarmıştır,
Kemalde eşsiz
bulunmaz bereketler içindedir,
Güzellikte
ortağı olmaktan münezzehtir.
Ondaki
güzelliğin cevheri parçalanmamıştır.
43
Muhammed
bütün yaratılmışların en hayırlısıdır,
Susuz
gelenlere kanacakları kadar ikram eder,
Sapmalarından
sonra insanlara doğru yolu gösterendir,
Şaşırdıklarında
onların yardımcısı ve kurtarıcısıdır,
Eğer öldükten
sonra övülecek bir şey bırakmak dilersen,
Vazgeç
Hıristiyanların nebilerine dair söylediklerinden
Başka,
hakkında dilediğin kadar medhü sena et. [29]
44
Muhammed'in
övgüsü kitaplarda geldi,
Geçmişler
tarafından sıfatları anıldı,
Ömrünce onu
methetsen de bitmez hasletleri,
Yaz, söyle,
övmekte aşırıya kaçacağından korkma,
Allah'ın
rasülünü delicesine methet, O’nu sev,
Dilediğin
şerefi nisbet eyle onun şahsına,
Gücün yettiği
kadar, dilediğin büyüklüğü nisbet eyleyesin.
45
Muhammed'i
Rabbi güzel ahlâkla süsledi,
Onun
yaratılışını sırrında kâmil kılarak faziletli kıldı,
Onu zühtle
mükemmel eden Allah ne yücedir,
Onu bütün
yaratılışlara hidayet edici olarak gönderdi,
Muhabbet ve
yakınlığı ona ehil kıldı,
Allah’ın
rasülüne fazilette bir benzer yoktur,
Konuşanlar
faziletlerini dile getirememiştir.
46
Muhammed
semalar semasına yükseldiğinde,
Hudâ nurunun
parlaklığı yüzünde kaybolmadı,
Tâ ki fasih
diliyle gülümseyerek geldi,
Parlayan inci
gibi güzel ve muntazamdı,
Melekler
âlemi O’na hizmetçi durdu,
Mucizelerin
değeri büyüklüğüne uygun olsaydı
İsmi her
anılışta çürüyen kemikler dirilirdi.
47
Muhammed
Allah'a yakınlığıyla dileklerine kavuştu
Bu yakınlıkla
yedi kat semâyı geçti,
Burak[30]
gururlandı üzerine bindiği anda,
Kitap[31]
hiçbir şüphe ve kuşku barındırmadan geldi,
O’na itaat
ettiğimizden beri yolunu seçtik,
Bizi akla
durgunluk verecek bir şeyle imtihan etmedi,
Bize
düşkünlüğünden dolayı şüpheye ve yanlışa düşmedik[32].
48
Muhammed
kadar meşhur olmadı yaratılmışların hiçbiri,
O’nun sırrını
anlamada aciz kaldı akıl ve perdelendi,
Bütün
methiyeler ne kadar uzasa da onun hakkında kısa kaldı,
İnsanların
beliğ konuşkanının dili ona gelince tutuldu,
Şairler onun
sıfatlarına ilişkin ne söyleyebildiler ki,
Bütün
varlıklar Onun gerçeğini görmede aciz kaldı,
Ona yakın ve
uzak olmakta şaşkınlıktan başka bir şey olmadı
49
Muhammedî
makama fazilette kimse ulaşamadı,
Zamanın
geçmişinde geleceğinde kimse kavuşamadı,
Araştıran
herkesi vasfı aciz bıraktırdı,
Çünkü
Rasûlüllahın mucizeleri sayılamadı,
O’nun eli
olmadan hakikatte saadete kavuşulmadı,
Uzaktan küçük
görünen Güneş gibi olsa da,
Yaklaşıp,
bakıldığında gözleri kamaştırır.
50
Muhammed'in
yaratılışını Allah Teâlâ pak eyledi,
Tatlanır acı
su ağzına değdiğinde,
Kimin yolu
O’na uygun olduysa feyiz aldı,
Onun
inceliklerini nefisler idrak edemedi,
Bütün halk
çalışsa da vasfına güç yetiremedi,
Dünyada onun
gerçek yönü nasıl idrak edilir ki,
Uyuyan
insanlar gördükleri rüyalarla teselli oldu.
51
Muhammed'in
faziletini anlatmada övgülerim kısa kaldı,
O’na ne ay ne
de güneş benzeşemedi,
Onu methettim
lakin methim fakir kaldı,
Onu vasfeden
diller aciz kaldı,
Medh ne kadar
uzun olursa olsun yine de noksanlaştı,
Onun hakkında
ilmin vardığı en son nokta beşeriyetidir,
Gerçekten O
Allah Teâlâ’nın yarattıklarının en hayırlısıdır.[33]
52
Muhammedî
nice işaretler göründüğünde,
Mertebe
yükselmesi için O’na sadakatle bağlanmak gerekti,
Onun
şerefiyle ulu makamlar verildi,
En üstün oldu
bulunduğu makamlarda,
Onun
mucizelerindeki garabet ebedi bitmedi,
Keremli
rasüller gösterdiği bütün mucizeler O’nun
sebebiyledir.
Ancak O’nun
nurundan kavuştukları o kadardı.
53
Muhammed
delip geçen ışıklar saçan bir incidir,
Ulu bir
makamı var ki ona kim yaklaşabilir,
Güneş, ay ve
yıldızlar onun isteğinde hareket ederler,
İzniyle
makamları yücelir, üstünlükleri onunladır.
Nebilerin
hâlleri onunla arılaşır temizlenir,
O faziletin
güneşidir ve nebiler yıldızdır,
Karanlıkta
insanlara nurlarıyla ışık verirler.
54
Muhammed'in
parlak ışığı etrafı aydınlattı,
Başındaki
siyah saçlarından ışıklar saçıldı,
Dişleri iyi
korunan inci gibi düzgündü,
Sağanak
yağmur gibi eli cömertti,
Güzel kokusu
her yere yayılan miskti,
Güzel ahlâkı
süsleyen yaratılışını büyük bil,
Güzellikleri
toplayan güler yüzlülük temayüz eder.
55
Muhammed
israfı olmayan cömert kişiydi,
O’nun ve ailesinin verişleri lutufluydu,
Ey Mustafa'yı
vasıflayan! Vallahi yeterince tasvir etmedin,
Tâki
durmaksızın uzun süre anlatsan dahi,
O susuzlar
için denizdi, yardım dileyene koşandı,
Şerefte dolunay,
yumuşaklıkta bir çiçek gibiydi,
Cömertlikte
deniz olan himmeti sonsuz zaman gibiydi.
56
Muhammed
sözleriyle bize doğru yolu gösterdi,
Risaletinde
doğrulukla bizlere geldi,
Sanki halesi
görünen ortada bir dolunaydı,
Bereketli
olması beklenen bir yağmurdu,
Cesaretinden
korkulur bir aslan gibiydi,
Celallendiğinde
bile eşsizdir,
Bir ordu
onunla karşılaştığında hizmetkârlar gibidir.
57
Muhammed
varlıktaki bütün şerefi elde etti,
Yaratılanları
yumuşaklığı ve lutufla kuşattı,
Güzellik,
iyilik ve nimet O’ndaydı,
Gülüşüyle ve
bakışıyla konuşmasıyla üstündü,
Konuştuğunda
inci sedefin içinde saklı zannedilirdi,
Sedefin
içinde saklı olan inciler,
Sanki O’nun
sözünden ve gülümseyişinden olmuştu.
58
Muhammed'i
Allah şereflendirip yüceltti,
Makamını
yükselterek keremli kıldı,
Manasını
ziyadeleştirerek ona yönelen kazandı,
Onun
ravzasının toprağını öpen yüceldi,
Duha’yı
yücelten kişinin hayatı ne de güzel oldu,
Hiçbir koku
vücudunu kucaklayan toprağa denk olamadı,
Ne mutlu o
türabı öptü ve kokladı!
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM:
RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE
SELLEMİN DOĞUMU HAKKINDA
59
Muhammed'le
övünmek atalarla övünmekten yeğdir,
Bütün
faziletleri ziyadesiyle taşımaktadır.
Mahşer
gününde her şey ona işaret edecektir,[34]
Sonradan
gelmişse de ondaki fazilet öncedendir,
Musavvir[35]
Allah'ın izniyle hükümle gelendir
Özündeki
güzelliği doğuşuyla ortaya çıkarandır,
Güzelliklerin
başlangıcı ve bitişi Ondan olandır!
60
Muhammed
kâfirlerin emniyetini giderdi,
Allah
düşmanlarının zanlarını boşa çıkardı,
Onun
doğuşuyla bir korktular, zannedersin ki
Büyük
cehennemî korkular onlara dokundu,
Her gecenin
sabahı onların hüzünlerini artırdı,
Persler
anladılar ki o gün parçalandı,
Onun
gelişiyle sefalet ve sıkıntılarla korkutuldular.
61
Muhammed'in
yükselmede olan yücelerden yüce mertebesi,
Her yüksek
olan Onun makamının altındaydı,
Doğduğu gün
nurlar yükselmekteydi,
Şam'ın
saraylarında bile parlamaktaydı,
Sarayların
önündeki putlar devrilmekteydi,
O gece
Kisrâ'nın sarayı yıkıldı, dağıldı
Adamları bir
daha kendine gelemeyecek gibiydi.
62
Muhammed'in
nuru her yerde âşikâr oldu,
Kâfirler
topluluğu hüsrana uğradı,
Saltanatları
ve şerefleri yok oldu,
Kisrâ'nın
sarayını anladılar ki yıkıldı,
Kisrâ
geceleri hep hüzünle geçirdi,
Mecusîlerin
ateşi üzüntüden söndü,
Akan
nehirleri kederinden kurudu.
63
Muhammed
Mecusîlerin ateşini söndürdü,
Doğduğu gün
onların fikrî şaşkınlıkları arttı,
Hatta bütün
halk tarafından doğumunun hayreti görüldü,
Ve insanlar
Adnanîlerin büyüklüğüne şahit oldu
Hayretten
kâfirlerin düşünceleri ve akılları karıştı,
Savalılar,
yere battığında gölleri ümitsizliğe düştü,
Susadıkları
zaman göle gidenler hiddetle geri döndü.
64
Muhammed
yaratılmışların ve rasüllerin en üstünüdür
Odur bâtılın,
dinlerin ve mezheplerin hükmünü kaldıran,
Eski adetleri
ve eski düzeni değiştirdi,
Su ile ateş
onunla bedel oldu,[36]
Mecusilerin
ateşi söndü, su akmadı, ,
Sanki ateş su
gibi kederden soğuyup söndü,
Suda
üzüntüden ateş gibi ısınıp kurudu.
65
Muhammed'in
güneşi kainatta parlamakta,
Onun önünde
düşmanları boyun eğdi,
Mustafanın
doğumunda bayraklar yükselmekte,
’Hak şimşek
gibi parladı’ haberleri yayıldı,
Yer sarsıldı
mucizeleri açığa çıktı,
Etrafa nurlar
saçılınca cinler çığlık attı,
Hak söz ve
mana da açığa çıktı,
66
Muhammed
cömertliğiyle hususi ve umumi gönderildi,
Makamı
gerçekten uludur ona isyan eden de zalimdir,
Nurunun
şimşekleri karanlıkları aydınlattı,
Kâfirler ona
karşı körlük ve sağırlıkları gitmedi,
Oysa
delilleri bayraklar kadar açık bir âlemdir,
Kör ve sağır
kesildiklerinden geldiğinin müjdesini duymadılar,
Kâfirler
uyarıcı şimşeklerini görmedi.
67
Muhammed'in
dini onların dininden yüce oldu,
Güvende olmak
için sığındıkları mekânlar sarsıldı,
Duruşları
üzüntülerinden bozuldu,
Korkan ve
korkmayan bütün insanlar panikledi,
Savaşta
onları destekleyenler perişandı,
Kâhinleri
kavimlerine bildirdiklerinde,
Artık sapık
dinleri devam etmeyecekti.
68
Muhammed'in
emri gayet şaşırtıcıydı,
Eski
devirlerde ondan haber verilmişti,
Âlimleri
görürlerdi kitaplarda geçen hakikatini,
Fakat doğruyu
inkâr ettiler, yalana tabi oldular,
Büyük korku
nihayet içlerine işlemişti,
Ufukta
yıldızların izleyerek kaymasını,
yeryüzünde
putların devrildiğini gördüler.
69
Muhammed
geldiğinde onların cinleri kovuldu,
Gökyüzünden
üzerilerine alev topları düştü,
Cinlerle
beraber olanları da yakıp mahvetti,
Vahyi
dinlemeye çalışanlar taşa tutuldu,
Cinler
asırlardır kâhinlerle azarlardı,
Hatta vahiy
yolundan hezimete uğrayarak gitti,
Kaçıştı
şeytanlar takip ederek birbirlerini.
70
Muhammed
dünyaya geldi aydınlık bir gecede,
Bin bir çeşit
parıltısı olan nurlarıyla,
Cinler ise
çok büyük korku içerisinde,
Kendilerine
yönelmiş alev toplarının geldiğini gördüler,
Hiç bir
tarafa kaçmaya güç yetiremediler,
Ebrehe'nin
askerleri gibi kaçtılar,
İki avucundan
atılan çakıl taşlar değen askerlerdi.
71
Muhammed
düşmanlarına çakıl taşları attı,
Atılan taşlar
yüzünden orduları hezimete uğradı,
Onun elindeki
taşların tespihleri bilindi,
O değil
taşları fırlatan Allah'tı, [37]
Taş isabet
edenlerin hepsi kör oldu,
Tespih
ettikten sonra iki avucundaki taşlar,
Balığın
karnında tespih edenin fırlatılışı gibi atıldılar.[38]
BEŞİNCİ
BÖLÜM:
RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE SELLEMİN MUCİZELERİ
HAKKINDA
72
Muhammed'in
pek çok mucizesi görüldü,
Doğru bir
biçimde gerçekleşip hakka şahitlik ettiler,
Ona yırtıcı
hayvanlar bile itaat etti,
Onun
sırlarını gördüklerinde,
Yeryüzündeki
ağaçlar çağırdığında boyun eğdi,
Secde ederek
davetine ağaçlar uydu,
Ayaksız
oldukları hâlde yürüdüler gövdeleri üzerinde.
73
Muhammed'e
ağaçlar isteyerek yöneldiler,
Hiç tereddüt
etmeden çağrısına uydular,
Bütün dallar
bir aşk ile çırpındılar,
Göz açıp
kapanmadan yarıldı yerler,
Görürsün
emriyle hareketlerini,
Ağaçlar öyle
bir çizgi çizdiler ki,
Sanki yol
ortasına dallarıyla güzel yazılar yazdılar.
74
Muhammed'in
ne çok mucizesi zahir oldu,
Denizin
dalgaları gibi zengin ederdi elleri,
Geceler
boyunca uyanık kalırdı gözleri,
Miraç'a
yükseldiğinde ayetleri aşikare gördü,
Unutulmadı
miraç gecesinin izleri,
Her nereye
gitse bulut gibi melekler takiptedir onu,
Gün ortası
sıcağından bile esirgerler onu.
75
Muhammed'i,
Rabbimiz hakikatle gönderdi,
Onu ilim
denizinde faziletli kıldı,
Cebrail,
O’nun kalbini çıkarıp yıkadı,
Çıkarıp
yüreklerdeki gili[39]
temizledi,
İlim ve
imanla doldurarak kamil kıldı,
O yarılan aya
yemin olsun ki,[40]
Onun kalbi
yemin edilecek kadar noksanlıktan beridir.
76
Muhammed
cömertlikte bulutlara emsaldir,
Huy ve
tabiatıyla Yüce Nebi’dir,
Allah
rasüllerinin sonuncusu ve en keremlisidir,
İnsanların en
ahlâklısı müjdeleyicisi ve uyarıcısıdır,
Faziletin,
ihsanın ve nimetlerin sahibidir,
Hangi mağara[41]
iyiliği ve erdeme bir araya getirdi?
Ne taraftan
baksalar da kâfirler kördü, görmedi.
77
Muhammed ve
Ebûbekir kayboldu gözlerden,
Mağarada
ikisi birden kayboldu,
Rabbinden
gizli bir lütuf onları kuşatmıştı,
Ve kurtuluş
müjdesi arkasından geldi,
Allahın
kudreti kötülüklerden korumada yeterliydi,
Sadık ile
Sıddıkı mağarada göremezlerdi,
Kafirler, bu
mağarada kimse yok diyorlardı.
78
Muhammed ile
Sıddık mağaraya indiler,
Hayret
içerisinde kâfirler geri döndüler,
Güvercin
Onları gizlemek için mağaranın üstüne yerleşti,
Örümcek iyice
ördü ağını hulle gibi,
Kâfirler
mağarada olanları gördüklerinde,
Zannettiler
ki bir güvercin ve biri de örümcekti,
Varlıkların
en hayırlısına mı yuva kurulup ağ örülürdü.
79
Muhammedî
mucizeler hakikatle meydana çıkar,
Her yerde
onun nuru parlamaktadır,
Öfkelerinden
düşmanlarının yüzleri kararmıştır,
Hasneynin
nübüvveti güneş gibi aydınlıktır,
O baki
kalacak en hayırlı ve en son mesajdır,
Allah'ın
koruması ihtiyaç bırakmamıştır artık,
Ne yüksek
burçlara ne de kat kat zırhlara.
80
Muhammed
diniyle helak olanları kurtarıcıdır,
O kendisiyle
kurtuluşu bulduğumuz sevgilidir,
Her işimde
ben ona sığınırım,
Kalbimin her
yönelişinde O’na dönerim.
Yüksekliğim
ve ilerlemem onu sevmekledir,
Zamanın
kahrına uğradıkça hep ona sığındım ben,
O’nun tam
himayesinden başka yol bulamadım.
81
Muhammed'in
eliyle en güzel hayatı kazandım ben,
Kulluğumda ona
sarsılmaz inançla bağlandım,
Ancak O’nun
şerefiyledir amacıma ulaşabildim,
Ancak O’nun
kaynağıyla şifa bulabildim,
Ondan bugünde
yarında kim isterse onu kazanacaktır,
Dünya ve
ahiret zenginliği için eline yapıştığım zaman,
Bol bol
ihsana kavuştum iyilerin en güzelinden.
82
Muhammed'e
Allah sonsuz lütufta bulundu,
Ona Cebrail
ile Kur'ân'ı indirdi,
Onu Mevlası
heybeti ve kıymetiyle üstün kıldı,
Her yerde onu
bulutla gölgeledi,
Allah diriliş
günü şefaat hakkını ona bağladı,
Rüyadayken
bile sakın vahiy aldığını inkâr etme!
Zira onun
gözleri uykuda iken uyumayan bir kalbi vardı.
83
Muhammed
Allah Teâlâ’nın kuvvetiyle düşmanlarını yendi,
Kişilikte
benzeri bulunmaktan münezzehtir,
Risaletten
önce ve sonrası üstün kişilikteydi,
Bize onun
gücünü ispatlayan deliller çok kuvvetliydi,
O şerefiyle
anlaşılır dilde olan Kur'ân'ı getirdi,
Nübüvvet
mertebesine kavuştuktan beri,
Rüyada
gördüklerini bile kimse inkâr edemedi.[42]
84
Muhammed'e
Allah şaşılacak olaylar gösterdi,
O’nu Kâbe
kavseyn gibi perdesiz yakın kıldı[43],
O şeksiz
şüphesiz bir rasüldür,
Bunu kabul
etmeyen Allah'ın gazabına uğradı,
Onun davası
yalandan münezzehtir,
Şanı yüce
Allah'ın vahyi çalışmakla kazanılmadı,
Hiçbir nebi
gaipten verdiği haberlerde hata etmedi.
85
Muhammed
gökteki parlayan ay gibi,
Yeryüzünde
denize emsaldir cömertliğiyle,
Araplar fasih
konuşmasına hep şaşırmışlardı,
Nice insan
helakten kurtulmuştur onun nasihatleriyle,
Hoşgörüsü
bizden nice zorluğu kolaylaştırmıştı,
Elleri
dokunmakla hastalar şifa bulurdu.
Nicelerini
cinnet geçirmekten kurtarmıştı.
86
Muhammed'in
daveti ölülere can verdi,
Nefsin
canlanışını şiddetle öldürdü,
Mübarek
tükürüğüyle nice hastayı iyileştirdi,
Vuruşlarıyla
kâfirlerin gücünü parçaladı,
Nice aç ve
susuz Onu görmekle doyardı,
Duası kıtlık
yılına hayat verdi[44],
O’nun asrı
tüm asırların en parlak yılları oldu.
87
Muhammed
Rabbine dua ederdi yağmur yağması için,
Yağmur
yağardı daha ellerini indirmeden,
Yeryüzünü
suya doyururdu bulutların her biri,
Her tarafta
yaşanan kuraklıklara,
Mustafa dua
edince sağanak yağmur boşalırdı,
Duası üzerine
rahmet yağmuru döküldü,
Denizden
gelen su ya da bir Arim seli gibiydi [45].
ALTINCI
BÖLÜM:
KUR'ÂN-I KERİMİN FAZİLETLERİ HAKKINDA
88
Muhammed'e
yapılan medihler hep meşhur oldu,
Onun
niteliklerini anlatanın ağzı güzel koktu,
Söylendikçe
ortaya çıktı daha başka güzellikleri,
Onun
sıfatlarını kimin dili anlatıyorsa methedilmiştir,
Ey Mustafa'yı
methederken beni gören kişi!
Bırak
bahsedeyim onun açığa çıkmış işaretlerini,
Âlem Dağı’nda
gece vakti yakılan şölen ateşinin görünüşü gibi.
89
Muhammed'i
öven hasta şifa bulur hastalığına,
Gülümseyen
bir bahçeye benzer onun sıfatlarının güzelliğiyle,
O ki
sözlerinde hikmet olan hak rasüldür,
O ki değer
biçilemez arı bir cevherdir,
Büyüklüğü
olduğundan daha ulu azamete sahipti,
İncinin
düzgün dizilmesi değeri yükseltir,
Dizilmemiş
olsa dahi, O’nun düşürmez değerini.
90
Muhammed'in
şiirle övülmesi ne güzeldir,
Yıldızlardan
uludur beşer içinde değeri,
Duhâ, Nûn,
Kadir surelerini okuduğunda,
Kevser ve
İnşirâh surelerinde onu bulursun
Görürsün ki o
bütün yaratılanlardan yücedir,
Övenin
muhayyilesi ona acaba uzanabilir mi?
Onda güzel
ahlâkın ve ulviyyatın kaynağı vardır.
91
Muhammed'in
insanlar için pek çok mucizesi vardır,
Yaratılanlar
için konuşmasında öğütler vardır,
Hakla
birlikte bütün âyetleri muhkemdir,
Arşın
sahibinin katında makamı uludur,
Bütün
sıfatları kitaplarda yazılmıştır,
Rahman'ın hak
olan âyetleri sonradan gelmiş olsa da,
Allah'ın
Kadîm sıfatından dolayı ezelîdir.
92
Muhammed'in
getirdiği âyetler bizi men etti
Bizleri
sakındırdı hayâsızlıktan ve kötülükten,
İyilikte,
hayırda, takvada nasihat ederdi
Ukbâdaki Allah
Teâlâ'nın rahmetini müjdeledi bize,
Ne güzeldir
Nebi'nin bizi uyaran âyetleri,
Haberler
verir bize zamana bağlı kalmaksızın,
Ahiret, Âd ve
İrem kavimlerinden.
93
Muhammed bize
apaçık âyetlerle geldi,
O âyetler
okuyanı Sırat üzerinden geçirdi,
Yüce bil,
ateşten esirgeyen âyetleri,
Açık
mucizeler karşısında herkes aciz kaldı,
Bu mucizeler
Allah'ın himayesiyle korundu,
Diğer
nebilerin gelmiş mucizeleri devam etmemişken,
O’nun tüm
mucizeleri bizim için devam etmekte
94
Muhammed'le
hepimiz emniyete kavuştuk,
Bize şüphe
olmayan âyetler getirmiştir,
Onları ki
şüphe ve tereddütten kurtardı,
Âyetlerinde
ne çelişki vardır, ne de bir şüphe,
Âyetleri kim
okursa huyları güzelleşti,
Âyetleri
şüphe bırakmayan muhkemdir.
Muhalifler
başka bir hâkime muhtaç değildirler.
95
Muhammed
olabilecek yalanları yok edip sildi,
Şüphe
illetine âyetleriyle şifa verdi,
Ayetlerinde
zenginlik, arzular, edep, kazanma vardır
Yakından daha
yakın olmak isteyenlere,
Acem ve Arap
dilcileri aciz kaldı,
Kur'ân'a harp
açanlar bir bir boyun eğdiler,
En azılı
düşmanları ona teslim oldular.
96
Muhammed'in
nuru âyetlerin ışığıdır,
Âyetlerin
nurundan kim yararlanırsa kazançlıdır,
Ayetlere
karşı çıkan bütünüyle hüsrandadır,
Eğer onun
incelikleri içinde düşünceye dalarsan,
Zıtlıktan
üstün daha başka ilimler bulursun,
Onun belâgatı
muhaliflerinin davalarını çürüttü,
Namusuna
tecavüz etmek isteyeni tepeleyen erkek gibi
97
Muhammed'i
hasetçilerin söyledikleri etkilemedi,
Apaçık
âyetleri Samed’in[46]
sırlarındandır,
Âyetleri
sayısız ve sınırsız ilimler içerir,
Bu ilimleri
müçtehitlerin akılları dahi kavrayamadı,
O âyetlerin
benzerleri geçmiş zamanlarda bile gelmemiştir.
Onların
dalgalar gibi birbirini takip eden manaları vardır,
Hepsi
güzellikte ve değerde inciden de üstündür.
98
Muhammedî
ayetler açıkça anlatmaya devam etmekte,
İçinde ilginç
anlamlara şahit olunmaktadır,
Gerçekten
âyetler gezegenler gibi hidayet nurundan parlamakta
Şirkin
karanlığı kaybolmaktayken,
Çok yüksek
ihsan olduğundan ayetleri övmelisin ,
Kur'ân
âyetlerinin sayılamaz incelikteki manaları,
Çok okumakla
kesinlikle usanç duymazsın,
99
Muhammed'i
Rahman Rabbi hizmet ettirdi,
Onu bu
değerli âyetleriyle ehil kıldı,
O âyetleri
Sadık’ın[47] dili
okuduğunda;
Hakkın
ışığından apaçık bir nur onu kaplardı,
Ne mutlu o
âyetleri okuyana ki Allah Teâlâ onu olgunlaştırır,
O âyetleri
okuyarak gözleri parlayana, dedim ki;
Zafere
kavuştun artık Allah'ın ipini tut.
100
Muhammed rıza
ile semanın üst taraflarına yükseldi,
Hakk’ın
âyetlerinin nuru varlığı aydınlattı,
Ne mutlu bu
âyetleri yaşadığı zamanda koruyanlara!
Ezberle
onları ve ibret al öğütlediklerinden,
Ey ateşten
korkup âyetleri okuyan ve ibret alan kişi!
Eğer cehennem
ateşinin hararetinden korkarak okuyorsan,
Onların serin
suyuyla Cehennemin hararetini söndürebilirsin
101
Muhammed'le
yaratılışın özellikleri güzelleşti
Kim daha çok
yaklaşmayı artırırsa,
Her kim
isteğinde âyetlerini okuduysa o denli artırdı,
O’nu en uzak
emellere ulaştırıp, kavuşturdu.
Öyleyse
muhafaza et! Ateşi söndürdü âyetlerin ışığı
Kur'ân,
yüzleri parlatan Kevser havuzu gibidir,
Kapkara yüzlü
asiler yıkanmak için geldiler.
102
Muhammed
Hakk’ı bilinmezlikte bırakmadı, tanıttı,
Âyetlerin
açıklamasını müşkül kılmadı,
Âyetlerin
derece ve mevkilerini ululuğu onunla bilindi,
Onların nurlu
yaratılışını mübhem bırakmadı,
Onlar güneş
ve dolunay gibi parlak ve mükemmel oldu,
Adalette
Sırat ve Mizan gibidir âyetler,
Adalet beşer
için onlardan başkasıyla kâim olamaz.
103
Muhammed her
zaman ayetleri insanlara hatırlattı,
Gece gündüz
tekrarlamaktan vazgeçmedi,
O âyetlerin
sayılmayacak kadar bereketleri vardır,
Kim ki kalp[48] ve
iki göz[49] ile
onlara baktı,
Bu âyetleri
görmeyenin körlüğü ne şiddetlidir,
Hasetçinin
inkâra yeltenişi şaşırtmasın seni,
Ki o iyi
anladığı hâlde âyetleri bilmezden geldi.[50]
104
Muhammed'in
nuru kahramanlar için güneş gibidir,
Yazıklar
olsun! Zulüm ve bozgunculukla o nuru inkâr edene,
Âyetleri kim
inkâr ederse doğru yoldan çıktı,
Onlar ki
sonsuza dek cehennemde kaldı,
Onların
aşırılıkları tek ve Samed olan Rabbedir,
Bazen göz
hastalanıp güneşin ışığını inkâr etti,
Hastalığından
ağız da bazen suyun tadını inkâr eder.
YEDİNCİ
BÖLÜM:
RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE SELLEMİN MİRACI HAKKINDA
105
Muhammed'e
medet Ya Resul sözü senden ulaşır,
Yüce makamına
el açan kul muradına erer,
Ey
hoşgörüsünü cömertlik denizlerinin anlattığı kişi!
Ondan şefaat
bekler onu isteyen,
İsteyenlere o
şefaatini bolca verecektir,
Hacet
sahipleri develerle yerde iz bırakır,
Koşarak
kapısına yöneldiği kimselerin en efdali!
106
Muhammed
beşerin ve meleklerin en faziletlisidir,
O, taştan
hususi selam alan kişidir,
Kuru hurma
kütüğünün kökü O’na ağlar,
Onun
üstünlükleri surelerde anlatılandır,
O
sabredenlerin nihai gayesidir,
Ey ibretle
bakana en büyük delil olan, Resul!
Ganimet
toplayana büyük nimet olan!
107
Muhammed
Arapların ve Acemlerin en hayırlısısın,
Ayaküstünde
yürüyenlerin en üstünüsün,
O kerem
sahibi Cebrail sana gelerek,
Seni erdeme
ve kereme kavuşmaya çağırdı,
"Ey
muhterem ve hayırlı kişi! Burak'a bin" diyerek,
Mescid-i
Harâm'dan Aksâ'ya bir gece vakti gittin,
Zifiri
karanlıklara dolunayın çıktığı gibi.
108
Muhammed'i
melekler kabul için hazırlandılar,
Allah sana
ikramda bulunmak için çağırdığında,
Sen Mekke'den
Kudüs'e olan mesafeyi kat ettin,
Azametini
görmeleri için rasüllere namaz kıldırdın
Ve sonra
yükseldin gökteki ayetleri görmek için,
Yükseldikçe
yükseldin bir menzile ulaşana kadar ki,
Oraya ne kim
erişilebilir ne de kimsenin erişmesi düşünülebilir
109
Muhammed yedi
kat göklere yükseldi,
Göklerin en
yüksek mertebesine ulaştın,
Melekler
cemaati Seninle mutlu oldular,
Apaçık bir
dille sana "Hoş geldin!"dediler
Sen makamınla
enbiyânın en önündesin,
O gece bütün
enbiya seni öne geçirdiler,
Rasüller
hizmetçinin efendisine takdimi gibiydiler
110
Muhammed!
Bütün rasüller topluluğunun sultanısın,
Ebedi
makamınla en önde oldun,
Hepsi sana
yaklaşabilmek için sana uydular,
Nübüvvet
yolunda seni imam kıldılar,
Senden şefaat
istediler gözleri perdeli olduğundan,
Yedi kat
gökleri yarıp gittin,
Nebiler
topluluğunun bayraktarı idin.
111
Muhammed
ufukların doruğuna yükseldi,
Çalışma ve
gayretle ulaşılmayan mekânlara ulaştı,
Ey insanların
ve toplumların pak Mustafa’sı!
Ey yaratılışı
ve ahlâkı en güzel olan!
Ufukta
kayboluncaya dek yükselişini sürdürdün,
Öyle ki Allah
Teâlâ’ya yaklaşıp yarışanlara yer bırakmadın,
İleriye geçilecek
bir yer mesafede kalmadı
112
Muhammed
Allah dışında her varlıkla kalb-i bağını kesti,
O bütün
yaratılmışların arasından seçildi,
Ey gönlümün
ondan başkasını istemediği kişi!
Ondan başka
herkesten uzaklaştı kalbim,
Allah bütün
yaratılmışlar arasından seni seçti,
Makamına
bakılınca bütün makamlar aşağıda kaldı,
Çağrılınca
doruklardaki bayrak gibi yalnız kaldın
113
Muhammed
meleklerin ve insanların efendisidir,
Ey
bedevilerin ve medeni insanların en şereflisi!
Sen
seçilmişliğin tüm alametlerine kavuştun,
İnsanlara
iyilik ve güvenlik getirdin,
Mevlân sana
bütün hayırları ve haberi verdi,
Gözlerden
ırak bir vuslata erişmen için davet edildin,
Nice
gözlerden saklanmış sırlara kavuşman için
114
Muhammed!
Senin göklere yükselişin devam etmektedir,
sen gerçekten
kulluğunla feleklere üstün oldun,
Ey nebilerin
sonu ve en üstün sultan!
Allah seni
seçti bilinmeyecek bir sırrı ile,
Her
sıkıntında Hak’tan ihsana erdin,
Ortakların
olmaksızın elde ettin sen bütün övgüleri,
Bütün
makamları tek başına geçtin.
115
Muhammed!
Senindir hem övünmek ve hem de nesep.
Tüm
yaratılmışlara erdem ve edepte üstündesin,
Yorulmadan
sevap kazanmayı sağladın bize,
Elli vaktin
yerine bedel beş vakti getirdin,
Karşılığında
farzlardan, Ey en üstün Nebi!
Sana verilen
rütbelerin değeri büyüktür,
Sana
bahşedilen nimetlerin idraki zordur.
116
Muhammed!
Allah iki dünyada seninle güzelleştirdi bizi,
Ayetlerin
nurunu idrak etmek için ehil kıldı,
Allah Mustafa'yla
bizi diğer ümmetlere faziletli kıldı,
Onunla bizi
İslam ümmetine ulaştırdı,
Yardımı ve
başarısıyla Allah mükemmel eyledi bizi,
Ey
Müslümanlar bize müjdeler olsun ki!
Allah Teâlâ
bize yıkılmayacak bir din lütfetti.
117
Muhammed'in
şefaatini ümit etmekteyiz,
Çünkü biz
Onun davet kıldığı cemaatindeniz,
Bize
risaletinden hediyeler sundu,
Yardımıyla
yaratılanların en hayırlısı olduk,
Kıyamet günü,
kazananların arasında oluruz,
Bizi kulluğa
davet edeni Allah çağırdığında,
“O en aziz
rasüldür” diye, bizi ümmetlerin en üstünü kıldı.
SEKİZİNCİ
BÖLÜM:
RASÛLÜLLAH
SALLALLÂHÜ ALEYHİ VE SELLEMİN CÎHADI HAKKINDA
118
Muhammed açık
bir çağrıyla geldi,
Öncekileri
getirdiği şeriatı ortadan kaldırdı,
Ne mutlu onun
ümmetinin yolunda olanlara,
Ne mutlu onu
görünce yanına koşanlara,
O
gönderililiğinde insanları dinine davet etti,
O
nübüvvetiyle gelişinde düşmanların kalbine korku saldı
Kendi hâlinde
otlayan koyunları Aslan sesinin titretişi gibi.
119
Muhammed
müşrikleri ve iftiracıları çağırdı,
Ateşten ve
cehennemin derinliklerinden kurtuluşa,
Onları her
şeyin sahibi Allah'ı birlemeye davet etti,
Oysa O’na
ortak koşarak onlar müşrik oldu,
Uzlaşana kadar
kılıcı şirk toplumundan çekmedi
Her savaşta
düşmanlarının karşısına çıktı.
Ta ki onlar
çengeldeki et gibi oluncaya kadar.
120
Muhammed
zafer kazandı Müslümanlarla birlikte,
Bütün
düşmanları onunla savaşmak istemişti,
Bir müşrik
sağ olarak kurtulunca onun kılıcına takıldı,
Pek çoğunun
öldüğü görüldü onun eliyle,
Savaş
alanından kaçanın üstüne dünya dar oldu,
Müşrikler
öyle istemişlerdi ki kaçıp kurtulmayı,
Kartal ve
akbabaların yakaladığı leşlere gıpta ettiler.
121
Muhammed
zafer kılıcıyla düşmanları dağıttı,
Savaşın
düşmanlara çok sıkıntı verirdi,
İmanlı
cemaatin kahramanlığı ortaya çıktığında;
Uzun süre
feleğin çarkında ezildiler,
Bu sapkınlar
güruhu musibetlerin şiddetlisini gördü,
Günler geldi
geçti de düşmanlar onların sayısını bilemedi,
Haram ayların[51] geceleri
gelmedikçe.
122
Muhammed
kâfirlerin rahatını yorgunlukla değiştirdi,
Onların
güzelliklerini çirkinliğe çevirdi,
Savaş onların
çığlıklarını artırdı,
Yara ve
berelere bürüdü onları
Müşrikler
zorla müminlere yerlerini bıraktı,
Din
düşmanlarının sahasına giren bir misafir gibiydi
Bütün
taraftarlarıyla onların etlerini yemek istedi.
123
Muhammed
mücadeleye kahramanlarıyla geldi,
Müşriklerin
üzüntüden yüzleri sertelip donuklaştı ,
Onların
atları düşmanların kanında yüzdü,
Müşriklerin
yurdundan kadınların ağlayışları duyulurdu,
Onlara asil
askerleriyle geldiğinde,
Küheylanlar
üzerinde bir asker deryasını düşmana saldı,
Ok atan
kahramanlarını düşmanların üzerine dalga dalga attı.
124
Muhammed
mertebesiyle tüm rasüllere üstün gelir,
Allah'ın
dinine Arap ve Acemlerin cümlesini davet eder,
Arşın Rabbine
yemin olsun savaştan kurtuluş yoktur,
Kim ki Hakk’a
dair şüphe ve yalanında inat ederse,
Ona yalnızca
pak soylu bir nebi kucak açabilir,
Hakkın rızası
için Hakka koşan yiğitler,
Küfrü
kökünden sökmek için hücum ederler.
125
Muhammed
insanlara sevilecek şeyleri getirdi,
Her şey
Rasülün muradını bekledikleri için O’na uydu,
Çıkar için
değil onun hoşnutluğu için katlandılar zorluklara,
Onun dini
zail olmayıp yükselmeye devam etmektedir,
İhlâsla
dinini korumaya çalışmaktalar,
Öyle ki
Müslümanlar ayrı kaldıkları İslam’a
Gurbette
yalnızlıktan akrabalarına kavuşanlar gibi.
126
Muhammed
ashabıyla birlikte savaştı daima,
Hep ondan
yana olmuş, zafer yazılmıştı,
Parlak
kılıçlar ve kara mızraklar üzerinde başlıkları vardı,
Ashabı şek ve
şüpheden korunmuştu,
Yüksek
mertebede şeref elbisesini giymişlerdi,
Hayırlı baba
ve kocalar sayesinde düşmanlardan korunmuştur,
İslam milleti
ne yetim kalmış ne de dul olmuştur.
127
Muhammed
savaşta müşriklere karşı durdu,
Ashabıyla
birlikte müşrikleri korkuttu,
Müslümanlarla
savaşmayanlar selamete erdiler,
Ulu Rahmanın
onlara merhameti devamlıydı,
Onlara
düşmanlıkta ısrar edenler helak oldu,
Sanki dağlar
gibidirler, savaştıklarında sor onları,
Onların
elinden her savaşta neler çektiler.
128
Muhammed'in
yaratılışının insanlar arasında benzeri olmadı,
Kim ona
inandıysa doğruyu buldu,
Allah'ın
melekleri onlara devamlı yardım etti,
Savaşlarda
onun düşmanlarına karşı oldular,
Benim
dediklerime inanamıyorsan,
Huneyn'e,
Bedr'e ve Uhud'a sor!..
O devirler
onlara vebadan daha kötüydü.
129
Muhammed'in
ashabı savaşa başlayınca,
Seçilmiş
topluluk düşmanlarını kovdular,
Başarısız
oldu düşmanları ne kadar savaşmak isteseler de,
Ashabı
müşriklerin yaktıkları düşmanlık ateşini söndürdü,
Düşmanın
azılıları kükrediklerinde karşı koydular,
Beyaz
kılıçları kırmızıya boyadılar göğüslerinden sokarak
Ve
düşmanların sarkan saçlarla siyahlaşmış ense köklerine,
130
Muhammed ve
din savaşçıları çıktıklarında,
Kâfir
şehirlerine, topluluklar helak oldu,
Düşmanların
delindi mızraklarla vücut perdeleri,
Hint
kılıçlarıyla parçalandı kâfirlerin yüzleri,
Kılıç
sallayan ashabı kanları fışkırttılar,
Onlardır Hatt
[52]oklarıyla
yazı yazan mücahitler,
Kalemleri
düşman vücutlarında noktasız yer bırakmamıştır.
131
Muhammed
ashabının ruhu ve sevgilisidir, ,
Hiçbir şey
sahabelerini aciz bırakmadı savaşta,
İslam'ın
zaferine engel olunamazdı,
Ölüm ve
düşman korkusu onları acze asla düşürmedi,
Onlar
hallerini yücelten ve öne çıkaran sıfatlara maliktirler,
Silahla
kuşandıklarında simaları farklıdır,
Gülün palamut
ağacından farklı olduğu gibi.
132
Muhammed
Kur'ân'da ashabının anıldığı yerleri okurdu,
Allah
ashabının şükründen razı oldu,
Allah'ın
zaferle şereflendirdiği aslanlardır,
Onlar ki
mızrak ve kılıçlarla yurtlarını koruyanlar,
Tekrar tekrar
onları kendime övsem de, onları bana yâd et,
Zafer
rüzgârları sana onların kokularını sunar,
Her mücahidi
kılıfından açılmamış goncagüller sanırsın.
133
Muhammed ve
ashabı necip insanlardır,
Arap ve Acem
de onlar gibi bulamazsın,
Allah onlara
zafer ve galibiyet verdi,
Onlardan
düşmanların her birine bir musibet uğradı,
İlginç şeyler
fark edersin gördüğünde onları,
Onlar
atlarının sırtında tepelerdeki sağlam ağaçlar gibi,
Eğeri sıkı
bağlanmasından değil, azimli olmalarındandır
134
Muhammed
savaşta denizler gibi dalgalanır,
Atlarının
üzerinde askerleri dağılmadan bir aradadır
Mustafa’nın
orduları topluca yürüdüğünde,
Onları gören
düşmanların gözlerine uyku girmez oldu,
Onların
naralarından dolayı savaşçılar düşüp bayıldı,
Mücahitlerin
korkusundan kâfirlerin ödleri koptu,
Aslanlarla
kuzuyu birbirinden ayırt edemez oldular.
135
Muhammed
yaratılmışların en şereflisi ve en hayırlısıdır,
O’nun zümresi
müşrikler birliğini dağıtmıştır,
Her askeri
saldırdığında akseder kılıç yüzüne,
Yükselen
dolunay gibidir her biri,
Allah’a yemin
olsun ki ashabı zafer kazandı,
Kimin
Rasûlüllah olursa yardım edeni,
Ormanda
karşılaştığı Aslan bile ondan korkar.
136
Muhammed
insanların ve meleklerin en üstünüdür,
Müjdeleyici,
uyarıcı ve zarardan kurtarıcıdır,
Zafer
kazanmayan yoktur ona dost olanlardan,
Düşmanlarından
yenilmeyeni kalmamıştır,
Herkes
nasibine düşeni almıştır,
Göremezsin
onun yardımıyla bir dostu ki zafer kazanmayan,
Tek bir
düşman hezimete uğramamış.
137
Muhammed
canıdır kıblesine namaza duranın,
O kişi
zilletinden sonra aziz olur,
O büyük
hataları affedendir,
Merhametiyle,
elleriyle ve faziletiyle,
Mustafa
ümmeti onun dostluğunu kazandılar,
Ümmetini
dinin sağlam sığınağına yerleştirdi,
Yavrularıyla
ormana inen aslanlar gibi.
138
Muhammed
hakikatte son rasül olarak geldi,
Onun dini
diğer dinleri kaldırıp hükümsüz kıldı,
Onun kitabı
hilekârları aciz bıraktı,
O kitaba
karşı koyan insanların en kötüsü oldu,
O kitaba
karşı koyana de ki sen bir kavga içindesin,
Allah'ın
kelamı nice mücadele edenleri yere serdi,
Nice azılı
düşmanı kendileriyle mağlup etti.
139
Muhammed apaçık
delillerin sahibidir,
Kur'ân
âyetlerinin mucizeleri meşhurdur,
Vallahi o
mucizelerin ortaya çıkmadığı bir gün bile yoktur,
Seçildiği
gibi mucizeler başkalarını âciz bıraktı,
Güzellik,
ilim ve edep seçkinliği onun vasıflarıdır,
Yetmez mi
sana ümmî iken ilim sahibi olması mucizesi,
Cahiliyette
yetim olduğunda edepli olması da.
DOKUZUNCU
BÖLÜM:
ALLAH TEÂLÂ’DAN MAĞFİRET VE RASÛLÜLLAH SALLALLÂHÜ ALEYHİ
VE SELLEMDEN ŞEFAAT DİLEME HAKKINDA
140
Muhammed'in
Medine'sine kalbim meylettiğinde,
Ruhum
sevinçle doldu onu arzulamakla,
Zaman ona
yaklaşmama engel olsada,
Rasûlüllahın
geldiği bir mescidi ne zaman görsem,
Günahımın
çokluğundan dolayı ondan af dilenirim,
bu methiye
ile hizmette bulundum,
Şiir ve
hizmetle geçen ömrümdeki günahlardan affımı ümit ederim.
141
Muhammed'in
sevgisini istemekte ruhum,
Benim kalbim
şiirden ve hizmetten daraldı,
Şairler
başıboş dolaşır vadilerde,
Bu işten
ancak ondan sakınanlar kurtulur,
Şiir ve
hizmet ile geçti vaktimin çoğu,
Bunların
neticesinde korkulan gerdanlığı boynuma taktı,
Bunlarla ben
sanki kurbanlık bir deve gibiyim.
142
Muhammed
üzüntüsünü ve nedametini gösterdi
Kalbe ömrü
gelip geçti diye,
Bana layıktır
yorgun gözlerimden kan boşalsa bile,
Vücudum zayıf
düşse ve ölsem aşırı sevgimden,
İhtiyarlığımı
ve gençliğimi boş yere geçirdim,
Her iki
çağımda çocukça ben kötülüklere uydum,
Günah ve
pişmanlıktan başka bir şey elime geçmedi.
143
Muhammed
dünyanın güzelliğine bakmadı,
Onun
yapılarına kalbi meyletmedi,
Yazıklar
olsun! Dünya kötülüklerine devam eden kişiye,
Sabah akşam
cahilliğinde kalana,
Şaşkınlığından
ahireti bırakıp dünyayı satın alana,
Ey yaptığı
ticarette zarar eden nefis!
Dünyaya
karşılık dini almadın, tevessülün de olmadı.
144
Muhammed
dünya karşılığında ahireti aldı,
Kim Mustafayı
indirdiğine tam inanırsa,
Gaflet
boşluğuna bırakılmaz kalbi,
Gönlü boş
şeylerle gurur duymadı,
Ahiret
yaşantısını dünya karşılığında kim satın alırsa,
Kim ahiretini
dünyaya satarsa,
Bu
alışverişte açıkça zarar etmiş olur.
145
Muhammedî
lütuf deryasının sonu yoktur,
Gençliğimde
bütün lezzetleri yaşamışsam da,
Bu değiş
tokuşta yanılmış aldanmışım,
Meğer gizli
cevherimi dünyaya satmışım,
Fakat yine de
dualarla bu sıkıntıdan kurtuldum,
Günah işlesem
de bozulmaz ahdim,
Nebi’den
manevî bağım kesilmedi.
146
Muhammed
günahlarım için af diledi,
Ben de af
diledim, günahlarım ve isyanlarım için,
Onu övmekle
benim mertebem yükseldi,
Ahretimin
korkusundan dolayı ondan aman diliyorum,
Onun
şefaatiyle affedilenlerden olurum,
İsmi Muhammed
olduğu için benim bir ahdim vardır
Zira
yaratılanların arasında ahde en vefalı olandır.
147
Muhammed
yarın yardım isteyeceğim kişidir,
O benim gerçek
efendim ve inandığımdır,
O’dur doğru
yola çağıranların en faziletlisidir,
O’nun
iyiliklerinin sayısı sayılmayacak kadardır,
Övüncüm
yardımcım kurtarıcım efendim ve senedimdir,
Eğer kıyamet
günü tutmaz ise benim elimi,
Bana de ki:
Ey ayağı kaymış adam, vay senin hâline!
148
Muhammed'in
merhametini beklemekteyim her daim,
O ihsanlarda
bulunur durmaksızın,
Onu övdüm
iyiliklerine erişeyim diye hakikaten,
Onu övmek
için şiir yazan süslenir,
Cürmünü
itiraf edene merhametlidir,
Haşa, kendisinden
medet umanı ne boş çevirir,
Ne de O’na
sığınan komşuyu mahrum etmez.
149
Muhammedi kim
överse şahsına ihsanlarda bulunur,
Onu övme
uğruna azaları zayıf düşen kazanır,
Benim günahım
sayılamayacak kadar çoktur,
Ancak
yaratılanlar şefaatçisi silmek ister kusurları,
Doğduğumdan
beri onu kalbim sezmektedir,
Düşüncelerimi
onun methine tahsis ettiğimden beri,
Buldum
kurtuluş için hamilerin en efdalini
150
Muhammed'in
mucizeleri göründü yaratılmışlar içinde,
Şüpheler yok
oldu ve hakikatin güneşi yükseldi,
Hasan ile
Hüseyin'in risaletleri şahitlerle ortaya çıktı,
Sabit oldu
onlar hakkındaki âyetlerin delilleri,
Bir kul
olarak onları sevdi ruhum,
Muhtaç olanı
asla eli boş çevirmezdi,
Zira yağmur
yüksek tepelerde çiçekler bitirdi.
151
Muhammed'i,
Ahmed'i metheden kelimeler tatlandı,
Onu öven
sözler yücelip paklandı,
Ey rasüllerin
efendisi nefsim seni arzuladı,
Çünkü vaat
edildi nefsime cennetten bahçeler,
Zayıf düşen
nefsim hoşnut olur o bahçelerle,
Methimle
dünya malını, süsünü istemedim,
Herem'i[53]
övmesi üzerine Zuheyr'in[54]
topladığı gibi.
ONUNCU BÖLÜM:
MÜNÂCÂAT VE İHTİYAÇLARI ARZ ETME HAKKINDA
152
Muhammed
kendisinden yardım isteyenin efendisidir,
Kıyamet
gününde onun şefaatçisi olurda,
Ey ahirette
cehennemden kurtulmak isteyene yardım eden,
Cennette
mutlu yaşar senden yardım isteyen kişi,
Amacına
ulaşarak Na'îm cennetini kazanır,
Ey
yaratılmışların en hayırlısı senden başka kimim var,
Benim ölüm
gelip çattığında sığınabileceğim.
153
Muhammed sen
sığınağısın sıkıntıya düşenlerin,
Sensin ateşte
azap içinde olanların şefaatçisi,
Methetmek
için tesbi yazan kusurlu günahkâr Mısrî'ye karşı,
Cömert
olursan, Ey cömertlik ve şeref sahibi!
Ateşte odun
gibi yakılırsam bana şefaatçi olursan,
Bana şefaat
etmekle makamına noksanlık gelmez
Kerim olan
Allah Müntakim ismiyle tecelli edince.
154
Muhammed!
Sıkıntılardan şikâyet etmekte nefsim,
Sevinç ve
huzur ummaktadır ondan,
Ey cennete
giren ve onun güzel çiçeklerini koklayan,
Gözlerimi
cennette seni görmeye ve rahatlamaya ulaştır
Yardımınla
defet sıkıntılarını ahiretin,
Şüphesiz
dünya ve ahiret senin cömertliğindendir,
Levh-i Mahfuz
ve ilm-i kalem senin ilimlerindendir.
155
Muhammed'den
hiçbir zaman ümitler kesilmedi,
Onun bana
yaptığı umut binalarım yıkılmadı,
Bugün bütün
yaratılanlar benim günahlarımı öğrendiler,
Nefsim
iyiliği ve doğru yolu bulamadı,
Şefaat et ona
ki; Ey umudum! Pişman oldum,
Ey nefis
büyük günahlarından dolayı umudunu koparma,
Allah'ın
affediciliğinde büyük günahlar küçük günahtır.
156
Muhammed
affını genişliğini nefislere öğretti,
Doğru yolu
bulmasını ve Allah da ona bağışladı,
Pek çok nefis
günahkâr olurken Allah onları korudu,
Allah’tan
umulur ki onlara inayetiyle ikram etti
Korku nefsimi
helak ettiğinde ben dedim ki:
Umulur ki
Rabbim paylaştırırken rahmetini,
Bu taksimde
günah miktarınca olur rahmeti.
157
Muhammed'dir
her günahkâr kulun şefaatçisi,
Hataya
düşmüşlerin, eğlenceye dalmışların bile,
Ey ihsan
eden! Günahı bırakamayan kula merhamet et,
Senden iflas
ettiğinde zenginlik ister,
Kazanmayı
arzular Cenneti ve Cebrail'i
Ya Rabbi
huzurunda ümidimi zannımı boşa çıkarma,
Hesabımı da
noksan eyleme.
158
Muhammed! Sen
yükselttin herkesin mertebesini,
Herkese
verdin kavuşmak istediği emeli,
Şanına hürmet
zelil olan kula merhamet eyle,
O kul
korkmaktadır işlediği günahlardan,
Sen yükselt,
cennet odalarında onun yerini,
Kuluna dünya
ve ahrette lütfünle davran,
Çünkü onun
korkularla bozulan bir sabrı vardır.
159
Muhammed
dilemişti ümmeti için en güzel sonucu,
Lütuf
denizlerinden kuşatıcı merhameti de istedi,
Ve ümmetinin
her günahtan da bağışlanmasını,
Senden
gelecek olanı cömertçe ver çeşitli inayetleri,
Sana salâtın
feyzinden bolca ihsan et bize,
Allah'ım
salât bulutlarına izin ver de;
Sağanak
sağanak boşalsınlar Nebinin üzerine.
160
Muhammed'e,
bütün resullere ve torunlarına,
Selam olsun
onlara bağlı olan Hasan ile Hüseyin'e,
Sonra en
sonuncu olan Mehdî'ye,
İmamların
görevlerini yerine getiren en hayırlı imama [55],
Nebilere ve
onlara inananların cümlesine,
Âli’ne,
ashabına ve onlara tabi olanların üzerine,
Muttakilere,
temizlere, halimlere ve cömertlere
(salâtlar
yağmur gibi aksın)
161
Muhammed ve
bütün âli soyludur,
Ashabı ile
tabiîn üzerine düşeni yapmıştırlar,
Güzel kokulu
selamlarla benim nefsimi temizle,
Nebinin
kokusundan gelen ve çoğalan selamı ulaştır,
Efendiler ve
dervişler hakkı için rasüle
Saba rüzgârı
Ban ağacının dallarını salladıkça Salât olsun,
Deveci
nameleriyle boz develeri coşturdukça Salât olsun.
Niyâzî-i Mısrî
kaddese’llâhü sırrah’ül
azîz
Kaynakça
ATEŞ Süleyman İrfan
Sofraları Niyazîi Mısrî [Kitap]. - Ankara : [s.n.], 1971.
HARMAN Ömer Faruk ABİDİN Paşa
Kaside-i Bürde Tercümesi ve Şerhi [Kitap]. - İstanbul : Kalem,
2004.
YILDIZ Musa Niyâzî-i
Mısrî Kaside-i Bürde Tesbîi [Kitap]. - İstanbul : Elif, 2007.
[1] ( ATEŞ Süleyman İrfan Sofraları Niyazîi Mısrî [Kitap]. - Ankara : [s.n.], 1971.
HARMAN Ömer Faruk ABİDİN
Paşa Kaside-i Bürde Tercümesi ve Şerhi [Kitap]. - İstanbul : Kalem,
2004.
YILDIZ Musa
Niyâzî-i Mısrî Kaside-i Bürde Tesbîi [Kitap]. - İstanbul : Elif,
2007.)
[2] Buhârî, K.
Ta’bîr, 2101
[3] Tahmis: İkili beyti üç mısra ilave ile beş mısraya çıkarmak
[4] Tesbî: İkili beyti beş mısra ilave ile yedi mısraya çıkarmak
[5] (ATEŞ, 1971)
[6] Harem, burada Allah
Teâlâ katındaki mahrem yerler.
[7] Âşıkların tavaf ettiği
makam
[8] Hakikat-i
Muhammediyenin halleri
[9] İdam: Medine
civarındaki bir dağın adıdır. İdam'da şimşek çakmaya başlayınca, Medine'ye
yağmur yağmaya başlar.
[10] Hicaz bölgesinde bulunan
ve çok güzel kokan bir ağacın adıdır. Bu ağaç Hz. Musa aleyhisselâma tecelli
olan ağaçtan istiaredir.
[11] Tur dağıdır. Çünkü
burada Allah Teâlâ’nın tecelli ettiği yerdir. Hicretteki Sevr mağarası
düşünenlerde olsa da Tur Dağı daha tecelliyattaki şöhreti daha fazladır. Ayrıca
ağacın beraber zikredilmesi de buna işaret etmektedir.
[12] Hz. Hasan ve Hüseyin
aleyhimesselâm
[13] Şehitlerin ve takva
sahiplerinin ruhlarının barındığı cennet
[14] Hz. Hasan ve Hüseyin
aleyhimesselâm
[15] Niyâzî-i Mısrî, burada
Hz. Hasan ve Hüseyin aleyhimesselâmın nübüvvetine işaret etmektedir.
[16] Yezid ve tabiileri
[17] Sarı gül içinde yanan
aşk ateşinin, kırmızı gül ise kanlı gözyaşının işaretleridir.
[18] Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem Hakk’a yürüyünce
[19] Uzre kabilesi Yemen'de
aşk ve muhabbetleriyle tanınmış ve bu konudaki hikâyeleri her tarafa yayılmış
bir kabiledir.
[20] İhtiyarlıkla gelen ölüm
[21] Ketem: Saçların
boyanmasında kullanılan bir bitkinin adıdır.
[22] Onun oyunlarını çok iyi
bilir.
[23] Sana sığınarak
vasiliğini veya tavsiye etmeni isterlerse demektir. Vasilik Hz. Ali
kerremallâhü vechenin sıfatıdır. "Şüphesiz Ali, sizin
aranızda, benim halifem, vasim ve kardeşimdir; öyleyse onun sözlerini dinleyin
ve ona itaat edin." (Tarih-i Taberî, c.2, s.319. bkz: Yenabiu'l-Mevedde,
76. bölüm, 1. ve 2. hadis.)
"Ben Allah Resulü sallallâhü aleyhi ve sellemden
şöyle sordum:
Ey Allah Resulü! Her nebinin bir vasisi vardır, sizin
vasiniz kimdir? Peygamber susmayı yeğlediler. Ama sonraki toplantıda beni
görünce "Ey Selman!" diye seslendiler. Ben süratle yanına giderek
"evet" dedim. Hazret şöyle buyurdu: Musa'nın vasisinin kim olduğunu
biliyor musun? "Evet, Yuşa b. Nun-dur." dedim. Hazret,
"Niçin?" diye sordu. Ben, "Çünkü o kendi kavminin en
bilginiydi." dedim. Hazret şöyle buyurdu: Öyleyse, şüphesiz vasim,
sırdaşım ve benden sonra ümmetim arasında bırakacağım en iyi şahıs Ali b. Ebî
Talip'tir ki benim vademe vefa edecek ve borcumu eda edecektir." (Mu'cemu'l-Kebir, c.6, s.221;
Mecmau'z-Zevaid, c.9, s.113.)
İbn Asakir, Enes b. Malik'ten şöyle naklediyor:
"Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem abdest alarak iki rekat namaz
kıldılar ve sonra şöyle buyurdular: "Bu kapıdan sana doğru içeri girecek
ilk şahıs, muttakilerin imamı, Müslümanların efendisi, dinin önderi ve vasilerin
sonuncusudur." O sırada Ali kerremallâhü veche içeri girdi. Rasûlüllah
sallallâhü aleyhi ve sellem kimin geldiğini sorunca Ali, dedim. Bunu işiten
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Ali'ye doğru gelerek onu sevinçle
kucakladı…"( Tarih-i İbn Asakir, c.2, s.486; Hilyetu'l-Evliya, c.1, s.63;
Şerh-u İbn Ebil-Hadid, c.1, s.450)
[24] Kendisinde bulunmayan
özellikleri başkalarına emreden kişi, kendisinden olmayan çocuğa yalandan
sahip çıkan insana benzetilmektedir.
[25] Ne güzelsin, Ya Muhammed! (sallallâhü aleyhi ve
sellem)
Hiçbir halin insanlara zarar verici bir sebep olmadı.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemin zahiri ve batınî güzelliği
kemal mertebesinde olmuştur. Kamil bir güzelliğin sahibi olduğu için güzelliği
Yusuf aleyhisselâm gibi fitne (imtihan) sebebi olmamıştır.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin, mübarek
bedeninde toplanan, görünen ve görünmeyen güzellikler hiçbir ferdin bedeninde
toplanmamıştır. İmam-ı Kurtubi kaddese’llâhü sırrahu’l azîz şöyle bildirmiştir:
"Resul-i ekrem efendimizin güzelliği büsbütün
görünmemiştir. Eğer hakiki güzelliği görünseydi, Eshab-ı kiram O'na bakmaya
takat getiremezdi. Şayet hakiki güzelliğini gösterseydi, hiç kimse bakmaya
dayanamazdı."ashab-ı kiram, Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme;
"Ya Resulallah! Siz mi güzelsiniz, Yusuf aleyhisselam mı
daha güzeldir?" diye sordular. Efendimiz
cevap olarak; "Kardeşim Yusuf benden sabih (güzel), ben ondan melihim
(tatlıyım). Onun görünen güzelliği, benim görünen güzelliğimden çoktur"
buyurdular.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimiz bir hadis-i
şeriflerinde; "Allah Teâlâ’nın gönderdiği her nebi güzel yüzlü, güzel
seslidir. Sizin rasülünüz ise, onların en güzel yüzlüsü ve en güzel
seslisidir" buyurdular.
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem efendimizin, Kur'an-ı
kerimde geçen isimlerinden biri de Kur'an-ı kerimin kalbi olan Yasin
suresindeki "Yasin" kelimesidir. Ulema-i rasihinin büyükleri;
"Yasin, "Ey benim
muhabbet deryamın dalgıcı olan habibim" demektir" buyurmuşlardır.
[26] “Şüphesiz ki, iman edenler ve güzel amel
işleyenler yok mu, işte onlar mahlûkatın en hayırlısıdırlar. Onların mükâfatı
Rableri katında Adn Cennetleridir ki, onların altlarından nehirler akar, orada
onlar ebedî kalıcıdırlar, Allah onlardan razı olmuştur, onlar da ondan razı
olmuşlardır. Bu Rabbinden korkanlar içindir” (Beyyine, 8)
[27] Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem buyurdu ki; “Fakr, benim övünç kaynağımdır” Niyâzî-i Mısrî
kaddese’llâhü sırrah’ül azîz, fakr'ın tanımını “Allah'tan başka her şeyden varlığı almak”
şeklinde yapmıştır. O'na göre “Vücut kalkınca, Hakk görünür ve hiç kaybolmaz.
Fakr tamam olmayınca doğrudan doğruya Hakk'ın
yüzüne bakmak mümkün olmaz.”
[28] “Sen olmasaydın bu
kâinatı yaratmazdım”
Hadis kitaplarında aslı
bulunmayan bu veciz ifade hadis münekkitlerince de red edilmiştir. Aliyu’l-
Kâri. Aclûnî ve Şevkânî, Sağanî’nin mevzu dediğini naklettikten sonra manasının
sahih olduğunu kabul ederler. Bkz.Aliyu’l Kâri. 288; Aclûnî, II/164: Şevkâni.
Fevaidu’l- Mecmua, 326; Deylemi’nin İbn. Abbas’tan; İbn. Cevzi’nin Selman’dan
naklettikleri rivayetlerin her ikisi de mevzu kabul edilir. Suyûti de mevzu
olduğunu tasdik etmiştir. Elbâni de yukarıdakileri naklettikten sonra mevzu
olduğunu açıklar. Bütün bu değerlendirmeler için Bkz. Sağanı. 52: Aliyul Kâri.
295. 296; EIbâni. Silsileni Ahâdis-i Daire. 1/282
[29] Necip Fazıl Kısakürek
dedi ki; “Biz Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi öyle sever ve meth ederiz
ki, bir Allah demeyiz.”
[30] Burak: Miraç gecesinde
Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellemi taşıdığı rivayet edilen binek.
[31] Burada ki mana; Levh-i
Mahfuzdaki kitabın aslı.
Bir
diğer mana; "... Çünkü namaz,
müminler üzerine vakitleri belli bir farzdır." (Nisa, 103)
âyetinde "farz" karşılığı olarak, "kitâb" kelimesi
kullanılmaktadır. Bu beyitte kitaptan maksat namazın farz olmasıdır.
[32] “Ey inananlar! And
olsun ki, içinizden size, sıkıntıya uğramanız kendisine ağır gelen, size
düşkün, inananlara şefkatli ve merhametli bir peygamber gelmiştir.” (Tevbe,
128)
[33] İmam-ı Bûsirî,
rüyasında Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimizi görmüş ve kasideyi
huzurunda okumuştur. Ancak bu beytin ikinci mısrasına gelince duraklamış,
Resûl-i Ekrem Efendimiz "Oku" deyince, "Bu mısrayı hatırlayamadım" demiştir. Bunun
üzerine Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Efendimiz "Ve ennehu hayru halki'llahi
kullihimi"
şeklinde işaret buyurmuşlardır. Dolayısıyla beytin ikinci mısrası, Allah
Resulünün manevî ifadesini ihtiva etmektedir.
[34] Şefaat konusunda her
şey Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve selleme müracaat edecektir.
[35] Musavvir: tasvir eden,
şekil ve suret çizen her şeye kendine lâyık güzel şekil ve suretler veren Allah
[36] Kuruyarak, sönerek
insanlara bedel oldular.
[37] Bu beyitte de "Attığın zaman sen atmadın; ama
Allah attı."
(Enfal, 17) âyetine işaret vardır.
[38] Bu beyitte, Saffat
Suresi 39/139-146 arasında geçen, Yunus aleyhisselâmn balığın karnından
atılması olayına telmih vardır.
[39] Gil: f. Su ile ıslanmış
toprak, balçık. Lüleci çamuru, kil. Her insanın kalbinde iblisin giriş yaptığı
küçük parça.
[40] Ayın ikiye bölünmesi
olayı; "Kıyamet
yaklaştı. Ay ikiye ayrıldı” (Kamer,1)
[41] Mekke'den Medine'ye
hicret sırasında Hz. Rasûlüllah sallallâhü aleyhi ve sellem Hz. Ebû Bekir'le
birlikte saklandıkları Sevr mağarası.
[42] Rüya nübüvvetten bir
cüzdür.
[43] “O kadar (birleştirilmiş)
ki iki arası kadar, hatta daha da yakın oldu.” (Necm, 9) âyetine işaret vardır.
[44] Mekke ve havalisi
şiddetli bir kuraklık ve kıtlık yılı yaşarken peygamberimizin amcası Ebû Tâlib
ile beraber Kâbe’de dua etmesi üzerine sağanak yağmurların yağması, vadilerin
sularla dolması ve bolluk olması olayına telmih vardır.
[45] Yemen'de Sebe kavmini
cezalandırmak üzere, şiddetli yağmurların yağdığı Kur'ân-ı Kerimde "Ama onlar yüz çevirdiler. Bu
yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik.." şeklinde geçmektedir.
[46] Samed: her şey Kendisine muhtaç olduğu halde Kendisi hiç bir şeye
muhtaç olmayan Allah Teâlâ.
[47] Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem
[48] Rasûlüllah sallallâhü
aleyhi ve sellem
[49] Hz. Hasan, Hz. Hüseyin
aleyhimesselâm
[50] Niyâzî-i Mısrî, Vani
Mehmet Efendiye önceki beyitlerle işaret etmektedir.
[51] İslam'dan önce
Arapların birbirleriyle savaşmayı haram saydıkları, Zilkade, Zilhicce,
Muharrem ve Receb aylarıdır.
[52] Hatt: Bahreyn ve
Umman'da birkaç kasaba ve köyün adıdır. Hindistan'dan getirilen oklar bu liman
kasabalarında pazarlandığı için kasabanın adıyla anılırdı.
[53] Herem b. Sinân:
Cahiliye döneminde cömertliğiyle meşhur bir Arap kralıdır.
[54] Zuheyr b. Ebî Sulmâ:
Cahiliye döneminde Muallaka şairlerinden birisidir.
[55] Niyâzî-i Mısrî
kaddese’llâhü sırrah’ül azîz
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar