Print Friendly and PDF

KÂİNATIN MUAMMALARI




Hzl: ALİ HAYDAR DANER

Ernst Haeckel (Hekel okunur), 16 şubat 1834 tarihinde Almanyanın Potsdam şehrinde doğmuş; gençliğini babasının yüksek bir memuriyetle bulunduğu Merseburg şehrinde geçirmiştir. Bu şehrin gimnazyumunda (spor salonu, lise (Almanya) ) tahsilde iken botanike (nebatata) merak sardırmıştı. Mektepte tahsilde iken Haeckel, Merseburg- civarının florasını (nebatlar mecmuasını) talebe arasında en iyi bilen bir mektepli olarak tanınmıştı. Genç talebenin nebatata olan bu meyli, esasen tabiat sevgisine malik olan anası babası ve istidatları iyi sezen öğretmenleri tarafından takdir olundu ve teşvik gördü. Bundan başka Haeckel’in o sıralarda okuduğu kitaplar da, kendisini tabiat tetkiklerine heveslendiriyordu. Bunlar arasında Alexander von Humboldt'un “Tabiat Görüşleri,, (die Ansichten der Natur) ve Darwvin'in: “Bir Tabiat Tetkikçisinin Seyahati,, (die Reise eines Naturforschers) adlı kitapları, genç mekteplide merak uyandırıyordu. Haeckel, bu kitapları okuduktan sonra kendisinde, ileride nebatat tahsil etmek, üstüva hattına düşen memleketlerde seyahatler yaparak, oralardaki nebatlar âlemini bütün güzelliğile yakından görmek arzusu uyanıyordu.
Ernst’in babası ise, oğlunun ilkönce, onu geçindirecek bir meslek sahibi olmasına kıymet veriyordu. Bunun için, oğlunun en çok meraklı olduğu tabiat bilgileri ile en yakından ikiliği olan tababet tahsil etmesine karar verdi. Ernst, tabiat bilgilerine dayanan tabiplik tahsiline gayretle devam ediyordu. Fakat bu mesleğin tatbikî ve amelî taraflarını sevmiyordu. Würzburg, Berlin ve Viyana Üniversitelerinde 1852 den 1858 e kadar tababet derslerine devam ederek bu tahsilini bitirdi. Würzburg ta iken meşhur Alman doktoru Virchow’un asistanlığını yapmıştı.
Ernst Haeckel, Berlinde bir müddet tahsil ettikten sonra, yaz tatilini geçirmek üzere Helgoland adasına gitmişti. Bu sırada meşhur Alman tabiiyatçısı Johannes Müller, bu tıp talebesinde Zoolojiye (Hayvanlar bilgisine) ve bilhassa iptidaî hayvanların tetkikine karşı bir alâka uyandırdı. Bundan sonra Haeckel, ömrünün sonuna kadar Zooloji tetkiklerine ve tedrisine sadık kaldı. Zaten Haeckel, anadan doğma bir tabiiyatçı ve bir tabiat tapıcısı idi.
Ernst, bir sene kadar, Berlin’de istemeyerek doktorluk yaptı. Tababetin intisap ettiği cerrahlık ve ebelik şubelerinde muvaffakiyet gösteremedi. Bunun üzerine babası, onu uzunca bir müddet oturmak üzere İtalya’ya gönderdi. Haeckel, İtalya seyahati esnasında yaptığı müşahedeleri ve tetkikleri, nişanlısı Anna Sethe’ye yazdığı mektuplarda pek güzel tasvir etmiştir.
Haeckelin genç ruhu, tabiat ve san’atta yeni gördüğü şeylerden büyük bir şevk ve lezzet duydu. 1859/60 yılının kışında, İtalya’da geçirdiği birkaç aylık oturma ve tetkik neticesinde Şuaiye (Radiolarien) hakkında ilk İlmî eserini kaleme aldı. Bu kitap 1862 yılında basıldı ve genç âlime, zamanının tabiyatçileri arasında, birdenbire büyük bir şöhret temin etti.
1861 yılında Haeckel, Privatdozent sıfatile Almanyanın Jena Üniversitesine yerleşmişti. 1862 yılında çıkan ilk kitabından sonra Profesör ekstra-ordinarius oldu; 1865 yılında ayni üniversitenin Zooloji kürsüsüne Profesör Ordinarius tayin edildi. Alman üniversitelerinde böyle hızlı bir terfi ve terakki azdır
Üniversitede ders okutmak suretiyle kendini ilme vermek isteyenler ilk önce Privatdozent olurlar; İlmî iktidarlarını ispat etmeğe başlayınca, münhal bir yer buldukları takdirde, profesör ekstra ordinarius olurlar; İlmî bir şöhret temin ettikten veyahut ehemmiyetli keşifler yaptıktan sonra, en yüksek İlmî paye olan profesör ordinarius rütbesini kazanırlar. Bu da birçok profesörlere, uzun süren bir tedris faaliyetinden sonra nasip olur. Almanya’da müteaddit üniversiteler bulunduğundan, bunlardan herbiri şöhretli profesörleri celbetmek için, ilim âleminde şöhret kazananları kendi üniversitelerine davet ederler. İşte Profesör Ernst Haeckel, ordinarius olduktan sonra, vakit vakit Würzburg, Strassburg, Berlin, Viyana üniversitelerinden davetler aldı. Fakat Profesör, Türingiyanın küçük üniversitesini o kadar çok sevmişti ki, daha büyük üniversiteler tarafından kendisine yapılan bu teklifleri kabul etmedi; kendisinin ders okutma faaliyetinin sonu olan 1909 yılına kadar burada kaldı. Kürsüden çekildikten sonra, ömrünün sonuna kadar da (9 ağustos 1919) burada yaşadı.
Mesleğim tabiatçılık olmamakla beraber, Jena Ünivestesinde pedagoji tahsil ederken arasıra Haeckelin derslerine de devam ederdim. Artık çok ihtiyarlamış olan âlimin siması halîm, etvarı kibar ve ifadesi cazipti.
İngilizler, Çelencer (Challenger) gemisile Sir Wyville Thomson’un ilmî başkanlığı altında bir “Deniz Tetkik Seyahati,, tertip etmişlerdi. Bu seyahat 1872 yılından 1875 yılına kadar devam etmiş ve buna birçok âlimler iştirak etmişti.
Ernst Haeckel, bu münasebetle “Şuaiye,, lerden “Meduzalar[Deniz anası] ve Süngerler,, hakkında neşrettiği gayet güzel resimli ilmî bir eser, kendisinin şöhretini bir kat daha arttırmıştı. Haeckel bu eserindeki malûmatı, Avrupa denizleri, Atlantik, Kızıldeniz ve Hintdenizi kıyılarında yaptığı seyahatlerde toplamıştı. Bu seyahatler neticesinde Haeckelin, kıymetli seyahat notları ve suluboya ile! yapılmış 1600 kadar resim meydana gelmiştir. Bu resimler, profesörün İlmî iktidarını gösterdiği gibi san’atteki istidadını da göstermektedir. Bu eserler, Haeckelin fevkalâde çalışkanlığını ve eser yaratmak hususundaki velûdiyetini de göstermektedir. Ayni zamanda Ernst Haeckel tabiî mevcutlardan bazı hayvanların, nebatların ve maden billûrlarının şekil güzellikleri üzerine dikkati çeken ilk tabiîyatçıdır. Haeckelin 1899 - 1903 te neşrettiği: “tabiatte san’at şekilleri,, (Die Kunstformen der Natur), ve yine 1917 de çıkardığı “Billûrların ruhları,, (Die Kristallseelen) adlı kitaplar çok güzeldir.
Ernst Haeckel, daha baştan Ingilz âlimi Charls Darwinin “Tekâmül Nazariyesi,, ni kabul etmiş, bunu daha ileri götürmüş ve yaşadığı müddetçe bunu tedris ve müdafaa etmiştir.
Haeckel, tekâmül nazariyesinin başlangıcını, Alman şairi Goethe’nin ve Fransız âlimi Lamarck’m eserlerinde bulmaktadır. Bu fikrini 1882 yılında neş ettiği “Darwin,. Goethe ve Lamarck’ın Tabiat Görüşleri,, (Die Naturan- schauung von Darwin, Goethe und Lamarck) adlı kitabında yazmıştır.
Malûm olduğu üzere Darwin, milyonlarca sene zarfında arzımızda yaşamış olan nebatların ve hayvanların, tekâmül ettiklerini, iptida basit hayat şekillerinden başlayıp gittikçe daha mükemmel ve daha mükemmel şekiller aldıklarını ve en nihayet yeryüzünde insanın meydana geldiğini iddia etmektedir.
Ernst Haeckel ise, bu tekâmül fikrini yalnız arzımızdaki nebatlara ve hayvanlara hasretmekle kalmamış,, bütün cihandaki seyyarelerin, yıldızların ve güneşlerin tekâmülüne kadar teşmil etmiştir. (Die kosmische Entwicklung).
Haeckel, “A n t h r o p o genie„ nazariyesile, tekâmül fikrini insana da teşmil etmiştir. “Phylogenie,, nazariyesile ise, yeryüzünde yaşamış olan ve yaşamakta bulunan bazı nebatların ve hayvanların köklerini, kütüklerini, (Stammesgeschichte) araştırmıştır.
Haeckelin “Tekâmül,, hakkında yazmış olduğu başlıca eserler şunlardır:
“Uzviyatın umumî şekilleri,, (Die Generelle Morphologie der Organismen 1866).
“Tabiî Hilkat (yaratılış) Tarihi,, (Die natürliche Schöpfungsgeschichte). Bu kitap iptida 1868 de ve 12 inci defa olarak ta 1920 de basılmıştır. On beş kadar yabancı dile tercüme edilmiştir.
“İnsanın Tekâmül tarihi,, (Die Anthropogenie oder die Entzvicklungsgeschichte des Menschen). İptida 1874 te basılmış ve 1910 yılında altıncı basılışı çıkmıştır.
“Hayvan ve nebatların menşelerine bakarak bunların tabiî bir tasnifini yapmak üzere ortaya atılmış bir taslak,, (Systematische Phylogenie. Entzvurf eines natürlichen Systems der Organismen auf Grund ihrer Stammesgeschichte. 1894 - 1896).
Haeckel’in monizm felsefesine gelince:
Monizm: her şeyin bir tek zorunluluğun, ilkenin, madde veya enerjiden olduğunu iddia eden görüştür.
Dindar ve Hristiyan ana ve babanın oğlu olan ve yine dindar öğretmenler tarafından terbiye edilmiş olan Haeckel, gençliğinde dindar bir talebe idi. Fakat materiyalizm mesleğine taraftar sınıf arkadaşlarıyla görüşmeğe ve tabiî ilimler tahsil etmeğe başladıktan sonra, imanı sarsıldı; Hristiyan dininin öğrettiği itikatlara karşı kendisinde şüpheler uyandı. Nihayet, dogmatik Hristiyan akidelerinin ve bununla birlikte kilisenin ve papazların aleyhine döndü. Fakat Hristiyanlık akidelerini inkâr ettikten sonra, neye inanacağını bilmediğinden, manevî ve ruhî bir ıstırap içinde kaldı. Nihayet tekâmül fikrine yanaşarak, kâinat hakkında buna göre bir telâkki (Weltanschauung) edindi ki, bundan Monizm Felsefesi doğmuştur.
Haeckelin felsefesinin başlıca iki müsbet esası vardır:
Tabiat ve bütün varlıklar birdir. Tabiatteki hâdiseler, birtakım kanunlara ve zarurî sebeplere göre cereyan ederler.
Haeckel felsefesinin menfi tarafları da vardır:
Kâinatta din veya metafizik gözü ile bakılan bir ahiret yoktur. Allah kâinat haricinde bir şahıs değildir. Mucize yoktur. Beden ve maddeden ayrı lâyemut bir ruh mevcut değildir.
Haeckel, ilim ile din arasında bir bağ teşkil etmek istiyor. Biribirine zıt gibi görünen ruh ile bedeni, tabiat ile Allah’ı, realizm (materialism) ile idealizmi birleştirmeğe çalışıyor ve bunların esasen bir vahdet olduğunu söylemek istiyor. Fakat bu felsefe, bu cihan telâkkisi, materyalizmden başka bir şey değildir. Esasen Haeckel, monizmin materializmden ibaret olduğunu inkâr etmiyor ve felsefesini ilân ederken, materialistlere karşı vaki olacak hücumlardan çekinmediğini gösteriyor.
Ernst Haeckel, bütün kâinatta, bazı şekillerin ortadan kalkmasıyla beraber, onların yerine daha mükemmel varlıkların kaim olduğuna inanıyor. Yani kâinatta bulunan cisimlerde hem fânilik (mahvolmak) vardır; hem de yeni yeni şekillerin meydana gelmesiyle bir yaradılış (hilkat) vardır. Fakat bu yaradılış işi, yukarda söylediğimiz veçhile, kâinatın dışında bulunduğu tasavvur olunan Allahlara, meleklere, şeytanlara atfedilemez. Tekâmül kabiliyeti maddenin kendisinde gizlidir. Bu itibarla Haeckelin monizm (Vahdetiye) diye ileri sürdüğü prensip, haddi zatinde bir nevi materializimdir, maddiyeciliktir.
Felsefe meselelerile meşgul olan lise talebesine mahsus olmak üzere, Ernst Haeckelin «Kâinatın Muammaları» adlı kitabının yalnız birinci babını tercüme ediyoruz.
Haeckel, bu kitabını yirminci asrın başlangıcında, yani cihan harbinden on beş yıl evvel neşretmişti. Müellif bu kitapla, mütehassıslara ve âlimlere değil, okuryazar geniş halk tabakasına hitap etmek istiyor.
Eser neşredildikten sonra, bunun leh ve aleyhinde birçok dedikodular oldu, gürültüler koptu. Bazıları eseri çok beğendiler. Kitap otuz kadar yabancı dile çevrildi. Eserin müellifine binlerce takdir mektupları geldi.
«Kâinatın Muammaları» kitabını İngilizceye çevirmiş olan Mac Cabe, 1914 yılında şunları yazıyor:
«Ben, Avrupa kıt’asının hücra bir köşesine sığınmış olan Orkney Adaları balıkçılarının elinde «Kâinatın Muammaları» kitabının mevcut olduğunu ve bu kitabin elden ele dolaştırıldığını gördüm.»
«Ben, ayni eseri İskoçyanın ve Galin maden kazıcılarının; Avustralyanın koyun kırkıcılarının ve hattâ Yeni Zelandanın yerli ahalisi olan Maorilerin ellerinde gördüm.»
Ciddî mevzulara dair İngilizce yazılmış hiçbir eser, Haeckelin kitabının bulduğu kadar geniş bir intişar sahası bulmamış, ve hiçbir eser, Londradan San Fransiskoya ve yine Londradan Sidneye kadar olan yerlerde oturan muhtelif halk tabakalarına mensup insanlar tarafından ayni alâka ile kıraat ve takip edilmemiştir.
Neşrinden sonra bu kadar kuvvetli tesirler yapan ve âlim olmayanlara bu kadar fazla müspet bilgiler veren İngilizce yazılmış hiçbir kitap yoktur.»
Görülüyor ki, İngiliz mütercimi kitabı göklere çıkarıyor. Fakat kitabın aleyhinde yapılan tenkitler de çok şiddetli ve acıdır.
Birinci olarak, birtakım âlimler, Haeckele kızdılar. Birtakım meselelerin âlimler arasında görüşülüp halline doğru gidilmeden, bunların avam halk arasına yayılmasını doğru bulmadılar.
İkinci olarak, dini bütün Hristiyanlar, papazlar, bu kitabın Hristiyan dinini ve itikatlarını yıkacağından korktular ve eserin aleyhinde bulundular.
Üçüncü olarak, bazı filozoflar, eseri şiddetle tenkit ettiler ve hattâ müellifini ilmî sahtekârlık yapmış olmakla ittihama kadar vardılar. Bu tenkitlerin en acısını Berlin Üniversitesinin Felsefe ve Pedagoji profesörü Friedrich Paulsen yapmıştı ki, bunun dikkate şayan bazı sözlerini aşağya dercediyorum:
«Ben, bu kitabı yüzümü yakan bir hicapla okudum.» Okurken, halkımızın genel bilgi ve felsefe bilgisi seviyyesinin düşüklüğünden utandım. Kantları, Goetheleri, Schopenhauerleri yetiştirmiş olan bir milletin efradı arasında, böyle bir kitabın yazıldığını, basıldığını, satıldığını, okunduğunu, okunan şeylere inanıldığını ve hayran kalın-dığını görmek, insana çok elem veriyor.
«İch habe mit brennander Scham dieses Buch gelesen, mit Scham über den allgemeinen Stand der allgemeinen Bildung und der philosophisehen Bildung unseres Volkes. Dass ein solehes Buch möğlich war, dass es geschriebtn, gedruckt, gekauft, gelesen, bezuundert, geglaubt zuerden konnte bei einem Volk, das einen Kant, einen Goethe, einen Schopenhauer besitzt, das İst sehmerzlich.»           (Preussische Jahrbücher. Juli 1900). 
Haeckelin ikinci ve üçüncü derecedeki muarızları, Paulsenin bu sözlerini tekrar ederek, «Kâinatın Muammaları» kitabında ileri sürülen fikirleri çürütmeğe çalıştılar.
*
* *
Ernst Haeckel, eserler ile Almanyada ve bütün dünyada birçok taraftarlar kazandı. Bunlar 1906 yılında Monistenbund adlı bir birlik kurdular, âdeta yeni bir din tesis etmek istediler. Düşmanları da hücumdan geri durmadılar. Velhasıl Haeckelin sağlığında Monizm Felsefesi çok münakaşalara ve gürültülere sebep oldu.
1919 yılında Haeckel 85 yaşında olduğu halde öldü, eserleri kaldı. Haeckel, 1909 yılında Jenada «Phyletisches Museum» adlı bir müze ve 1912 yılında Haeckel - Archiv für Entzuicklungslehre denilen bir arşiv tesis etti.
Haeckelin Jenadaki Villa Medusa adlı evi, 1920 yılında Ernst Haeckel Müzesi yapıldı.
Ankara, 18 nisan 1936.

Kaynak: Ernst Haeckel Kâinatın Muammaları ,, (Kitabının birinci babının tercümesi ve müellifin biyografisi), Türkçeye çeviren ve yazan :ALİ HAYDAR DANER, İSTANBUL DEVLET BASIMEVİ, 1936

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar