Cinneti Durdurmak
Günümüzde psikiyatrisinde cinnet, bireyin
kontrol altına alınmamış psikozuna bağlı olarak meydana gelen psişik durumlarla
ya da ciddi kişilik hastalıklarıyla ilişkilendirilmektedir. Psişik psikiyatrik
sorunlardan muzdarip, duygu-durum ve kişilik bozukluğu olan milyonlarca bireye
rağmen, cinnet istatistiksel olarak hala tanımlanmamaktadır. Her ne kadar,
cinnet geçiren insanların neden olduğu şiddet sonucu açılan davalarında çıkan
sonuç bir kısmının daha önceden psikolojik sorunları olduğunu ortaya koysa da,
büyük bir kısmının hala muallakta olduğu bilinmektedir.
Psikiyatrik incelemeler sonucu ortaya çıkan
verilere göre cinnet geçirmek için risk faktörleri ise şöyle sıralanmaktadır:
1.Psikotik depresif bozukluk veya duygu
durum bozukluğu, özellikle sınırda kişilik bozukluğu.
2. Anti sosyal kişilik veya sınırda kişilik
gibi şiddet eğilimli kişilik bozuklukları.
3. Paranoid kişilik bozukluğu ve/veya
şiddet eğilimi ile seyreden delüzyon bozukluğu ve zarar görme algısına bağlı
şiddet içeren davranış eğilimi.
4. Ciddi kişisel kayıplar veya psikososyal
stres tetikleyicileri.
5. Öfkeye bağlı intihar ve cinayet davranış
ve düşünceleri, umutsuzluk ve intikam.
6. Şiddet eğilimli psikotik bozukluklar ve
bu güdülerle davranma geçmişi.
7. Şiddetli halüsinasyonlarla ilerleyen
paranoid şizofreni ve bu güdülere teslim olma geçmişi veya şiddet güdüleri ve
psikotik düşünceler ve bunlara göre davranma geçmişi.
1. Şiddet içeren davranış ve tutumların
tarihi.
2. Başarısız intihar girişimleri.
3. Ciddi boyutta kişilerarası gerilim.
Örneğin sevilen birinin ölümü, maddi sıkıntılar
4. Paranoid, anti sosyal, narsist veya
sınırda kişilik bozukluğu.
5. Psikoz geçmişi veya duygu durum
bozukluğu hallerindeki şiddet içeren davranışlar
6. Şiddet eğilimi içeren psikotik bozukluk
ve bu güdülerle davranma geçmişi.
7. Paranoid bozukluk.
8. Şiddet eylemi halüsinasyonları ile
seyreden psikotik bozukluk.
9. İşini kaybetmek veya iş arkadaşları ile
çatışmalar gibi çalışma hayatı sorunları.
Cinnete neden olan unsurları bu şekilde
sınıflandırarak onu sadece psikiyatrik bir durum olarak tanımlamak ve bireyleri
tedavi altına alarak ilaçlar ve çeşitli kürler yardımıyla düzeltmeye çalışmak
son derece modern bir hamledir. Foucault’nun da bahsettiği kapatılma, düzenleme
ve iyileştirme sürecinin bir uzantısıdır. Psikiyatri cinneti durdurulabilir bir
durum olarak görmektedir. Bireylerin patolojik durumunun erkenden teşhis
edilmesi ve sonrasında yapılacak olan tedavilerin cinneti önleyebileceğini
söylemektedir.
Habitus: Belirli hastalıklara istidat gösteren
beden yapısı
Habitus, bireylerin çevrelerindeki sosyal
dünyayı algılama ve ona tepki verme biçimlerini düzenleyen bir somutlaştırılmış
eğilimler sistemidir.
Habitus kavramı, kültürel sermayenin
fiziksel düzenlemesine, yaşam deneyimimiz nedeniyle sahip olduğumuz derin
yerleşmiş alışkanlıklara, becerilere ve haklara atıfta bulunmaktadır. Bu haklar
genelde benzer nitelikte (sosyal sınıf, din, milliyet, eğitim, meslek vb.),
benzer kişilerle paylaşılır ve bireylerin toplumsallaştığı yaşam gerçeklerini,
bireysel tecrübelerini ve nesnel imkânlarını yansıtır.
Habitus sabit ya da kalıcı değildir ve
beklenmedik durumlarda ya da uzun bir tarihsel dönemde değiştirilebilir.
Dolayısıyla, habitus, kişisel tarihle
birlikte grup kültürünü ve bugünkü toplumsal eylemi biçimlendirir. Din, hayatın
diğer alanlarını içeren çok yönlü bir kavramdır.
Dini inanç habitusu, kişinin yaşamında
karşılaştığı farklı olasılıkların sonsuzluğunu belirleyen ve dört özelliğe
sahip olan genel bir terimdir: Temelde öznenin bilinçsizliği, zamanla
istikrarlı olması, toplumsal yapıların bir araya getirilmesi ve inanç alanında
sürdürülen stratejik eylemlerden oluşur.
Madem cinnet kontrol
edilebilir bir durumdur o halde neden durdurulmamaktadır?
Durdurulmaktadır zira
cinnete neden olan faktörler sadece bireysel değil, aynı zamanda toplumsaldır
da. Bu
noktada habitus kavramı devreye girmektedir.
Bunun için öncelikle, bizzat tarihselliğin
içinde, üç farklı ilişki grubu bir arada düşünüleşecektir:
1.
Habitus'un üstüne kurulduğu, geçmişten miras kalan koşullar göz önüne alınmalı;
2.
Eylemin anlık durumu, yani "şimdi" düşünülmeli;
3. Habitus'un ürettiği pratiklere, yani
yapılayıcı, yapılanmış ve dönüştürücü ilişkilerine bakılmalıdır.
“Nemesis, Nemesis.
Alnı bir mezar taşı
kadar soğuk, bakışı bir cellat satırından daha korkunç ilâhe!
Neyimi kıskandın
benim?
Keyhüsrevin dapdebe
daratına kızmakta haklıydın, Kresüz belki hışmına layıktı. Promete seni çılgına
döndürmüş olabilir.
Milton’un gözlerini neden oyduğunu anlıyorum.
Şaşkın ve deli bakire,
bana hıncın nereden geliyor?
Ne erguvanlar içinde
doğan bir Bizans prensiyim ne gururuyla Olempi gocunduran bir titan.
Ama ey kısır kadın, ey
şaşkın tanrıça senden sadece iğreniyorum.”
[Cemil Meriç, Jurnal
I,s.37]
Bir deliye atıfta
bulunmak için kullanılsa da, mahallenin delisinin kamusal bir kimlik olarak,
akıl hastasının ise tıbbi ve kurumsal bir kimlik olarak kurgulandığını
göstermektedir.
Mahallenin delisi,
mahalle halkı tarafından çocuklaştırma yoluyla benimsenerek mahallede yaşamını
sürdürebilirken, akıl hastası suçla ilişkilendirilerek dışlanması ve
kapatılması meşrulaştırılmaktadır.
Kısaca, modern
psikiyatri ve neoliberal şehircilik anlayışı, kendilerine özgü kamusal güvenlik
söylemleri ve toplumsal kontrol ve düzenleme mekanizmaları yoluyla delinin
dışlanmasını meşrulaştırırken, kamusal bir kimlik olan mahallenin delisinin
kaybolmasında bu iki egemen söylem birlikte etkili olmaktadır.
Her semtte illa ki
deli olması şart değildir. Ancak sorumsuz yaşayan, ailede veyahut da dışlanmış
böyle insanlar vardır. Bu insanların hep lakapları vardır. O tür insanların
yaşadığı yerler aynı mekânlar (ve mahalle olarak tabi). Aynı yerlerde
dolaşıyorlar. Kılık kıyafetinden
pislik, bakımsızlık.
Var olan bir gerçek.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar