Dİ‘BİL- دعبل
Ebû Alî (Ebû Ca‘fer) Di‘bil b. Alî b. Rezîn el-Huzâî (ö.
246/860)
Ağır hicivleriyle tanınan Arap şairi.
Müellif: Hüseyin
Elmalı
148’de (765) Kûfe’de
veya Habur nehri kıyısındaki Karkîsiye’de, Huzâa kabilesine mensup şair bir
aile içinde dünyaya geldi. Orta seviyede bir şair olan babasından başka amcası
Abdullah ve amcasının oğlu Ebü’ş-Şîs lakabıyla bilinen Muhammed b. Abdullah,
kardeşleri Ali ve Rezîn, oğulları Hüseyin ve Ali de şairdi. Adının Muhammed,
Hasan veya Abdurrahman olduğu da söylenir. Di‘bil çok genç yaşta ders
halkalarına devam etti ve erken bir çağda şiir söylemeye başladı. Gençliğinde
bayağı ve sefih kimselerle düşüp kalkması, onlarla birlikte kavgalara, soygun
ve yağmalara katılması, tabiatında sertlik ve kötülüğe karşı bir meyil
bulunduğunu göstermektedir. Bu durumun, daha sonra Di‘bil’i asrının en büyük
hiciv şairi olmaya yönelttiği söylenebilir. Erken yaşlarda adının bir cinayete
karıştığı ve bu yüzden Kûfe’den kaçtığı yolunda rivayetler vardır.
Di‘bil 169 (785) veya
170 (786) yılında Bağdat’a gitti, orada tanıştığı şair Müslim b. Velîd’in sanat
anlayışından çok faydalandı. Bağdat’ta şöhretini duyan Hârûnürreşîd kendisini
takdir ederek ikram ve ihsanlarda bulundu. Daha sonra Tohâristan Valisi Fazl b.
Abbas b. Ca‘fer el-Huzâî’nin yanına gitti; vali kendisine daha önce hocalık
yapmış olan Di‘bil’e ihsanda bulundu ve onu Tohâristan kasabalarından
Simincân’a âmil tayin etti (789). 791 yılına kadar burada kalan Di‘bil,
muhtemelen Fazl b. Abbas’la arası açıldığı için Bağdat’a dönüp oraya yerleşti.
Bağdat’ta bir müddet Ebû Nüvâs, hocası Müslim b. Velîd, Ebü’ş-Şîs ve kardeşi
Rezîn’in de bulunduğu sohbet meclislerine katıldı; ardından hocasının Cürcân’a
tayin edilmesi üzerine (196/812) oraya giderek onun hakkında kasideler yazdı.
Müslim b. Velîd’in Merv’e geçip Vali Fazl b. Sehl’in yanında itibar görmesi
üzerine Di‘bil’in de oraya gittiği, ancak bir müddet sonra kıskançlık yüzünden
veya başka bir sebeple hocası Müslim aleyhinde manzum bir mektup yazıp valiye verdiği
de kaydedilmektedir.
198 (813) yılında
hacca giden Di‘bil Bağdat’a dönmeyip Mısır’a, Vali Muttalib b. Abdullah
el-Huzâî’nin yanına gitti; kendisine ihsanlarda bulunan Muttalib onu Asvan’a
âmil tayin etti. Bağdat’tan uzak bu beldede gurbet hayatı yaşayan şair sıla
hasretiyle ilgili en meşhur şiirlerini burada yazmıştır. Bir müddet sonra
Muttalib’le arası açıldığından onu da ağır bir dille hicvetmiş, bunun üzerine
görevinden alınmıştır.
Di‘bil buradan
Horasan’a, Me’mûn’un ve İsnâaşeriyye’nin sekizinci imamı Ali er-Rızâ’nın yanına
gitti; Hz. Ali soyunun başına gelen felâketleri dile getirdiği meşhur “Tâiyye”
kasidesini onlara sundu. Me’mûn kendisine Ali er-Rızâ adına bastırmış olduğu
paralardan 10.000 dirhem verdi, Ali er-Rızâ da elbiselerinden bir takımını
hediye etti. Rivayete göre Kum halkı bu elbiseyi 30.000 dirhem, Ali er-Rızâ
adına bastırılan paraların her bir dirhemini de 10.000 dirhem karşılığında
ondan almıştır. Ayrıca İbnü’l-Mu‘tezz’in kaydettiğine göre Kum halkı kendisine
her yıl 50.000 dirhem vermeyi de kararlaştırmıştı. Fakat çok geçmeden Ali
er-Rızâ Tûs’ta vefat edince Hârûnürreşîd’in kabrinin yanına defnedildi. Aşırı
derecede bir Şiî olan şair buna kızmış ve yükselmesini sağlayan ilk hâmisi
Hârûnürreşîd hakkında mezhep taassubundan dolayı çok ağır ifadelerin yer aldığı
bir şiir söylemiştir.
İkinci Abbâsî Halifesi
Mansûr zamanında (754-775) doğan ve dokuz halife döneminde yaşayan Di‘bil
ömrünün çoğunu Bağdat’ta geçirmiş, Mısır, Suriye ve Irak gibi birçok İslâm
ülkesini dolaşmıştır. Gezdiği bu yörelerde kasideler söyleyip câize aldığı
halife, vali, kumandan ve ileri gelen devlet adamlarının hemen hepsini
hicvetmiştir. Bu durumu onun vefasızlığı ile açıklayanlar olduğu gibi devrin
idarecilerinin Ehl-i beyt’e karşı yaptığı haksızlıklardan dolayı bir tepki
şeklinde yorumlayanlar da vardır. Di‘bil’i 246 (860) yılında, ağır şekilde
hicvettiği Abbâsî emîrlerinden Mâlik b. Tavk öldürtmüştür. Ölüm tarihi 244
(859) olarak da geçer; ayrıca ölüm sebebi hakkında değişik rivayetler vardır.
Samimi bir İmâmiyye mensubu
olan Di‘bil’in Ehl-i beyt hakkında birçok şiiri vardır. Bunlarda Hz. Ali’nin
üstün faziletlerini ve Hz. Hüseyin’in yaşadığı trajediyi çok güzel tasvir
etmiştir. Şiirin her türünü deneyen sanatkâr, kelimelerin seçiminde ve edebî
sanatların kullanımında büyük bir titizlik gösterir. Bu sebeple edebî sanatlara
dair kitaplarda onun şiirlerinden bir hayli örnek bulunmaktadır. Şiir
tenkitçilerine göre Di‘bil mûcit, fasih ve tekellüfsüz (matbû) bir şairdir.
Abbâsîler devrinin tanınmış şairlerinden Buhtürî’ye göre hocası Müslim b.
Velîd’den daha üstündü. Eski Arap şiirinin onunla son bulduğunu söyleyenler de
vardır. Ayrıca meşhur şair Ebû Nüvâs’ın Di‘bil’i övmesi, Hârûnürreşîd’in
kendisine ilgi göstermesi ve Me’mûn’un şiirlerini beğendiğini söylemesi onun önemli
bir şair olduğunun bir başka göstergesidir.
Sanat açısından değeri
çok yüksek kasideleri bulunmakla birlikte Di‘bil daha çok hicivleriyle ün
yapmıştır. Özellikle hicivlerindeki acımasızlığı ve ağır ifadeleri onun
karakterini yansıtması bakımından önemlidir. Ehl-i beyt hakkında söylediği
“Tâiyye”, Arap şiirinin en güzel kaside örneklerinden kabul edilir, hatta
İmruülkays b. Hucr’un muallakasından daha meşhur olduğu söylenir. Devrinin ünlü
şairlerinden Ebû Sa‘d el-Mahzûmî ve Ebû Temmâm’la da karşılıklı hicviyeleri
bulunan Di‘bil’in hicivleri o dönemde ün kazanmışsa da sonraları sanatkârın
adının kötüye çıkmasına ve şiirlerinin ihmal edilmesine sebep olmuştur. Zira
onun sınır tanımayan hiciv anlayışı, kendisine iyilik eden herkesi, hatta
hanımını, kardeşi Rezîn’i, Kum halkını ve tanıdığı bütün insanları hicvedecek
kadar insaf ölçüsünü aşmıştı.
Di‘bil’in hadis
rivayet ettiği de söylenmektedir. Hatîb el-Bağdâdî, onun şiir ve ahbâr*ının da
râvisi olan kardeşinin oğlu İsmâil b. Ali el-Huzâî tarafından rivayet edilen
bir hadis mecmuasını gördüğünü ve Di‘bil’in rivayet ettiği bütün hadislerin
bâtıl olduğu kanaatine vardığını belirtmektedir (Târîḫu
Baġdâd, VIII, 383).
Eserleri. 1. Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ.
Câhiliye döneminden kendi zamanına kadar yaşayan şairlerin ele alındığı bir
eser olduğu kaydedilmektedir. IX-XVII. yüzyıllar arasında birçok kitapta
kendisinden nakillerde bulunulan bu esere şimdiye kadar rastlamak mümkün
olmamıştır. Ṭabaḳātü’ş-şuʿarâʾ, Cumahî’nin Ṭabaḳāt’ı
ile İbn Kuteybe’nin eş-Şiʿr ve’ş-şuʿarâʾ adlı eseri arasında bir köprü teşkil
ettiği için önemlidir. Diğer bir özelliği ise ikinci derecedeki şairleri de
ihtiva etmesidir. Esere ait bazı parçalar Muhammed Cebbâr el-Muaybid tarafından
derlenip neşredilmiştir (el-Mevrid, VI/2 [Bağdat 1977], s. 111-144). 2. Dîvân.
İbnü’n-Nedîm’in bildirdiğine göre Di‘bil’in divanını Ebû Bekir es-Sûlî (ö.
335/946) toplamıştır. Sûlî, onun şiirlerinden çağdaşı İbn Ebû Tâhir’in (ö.
280/893) seçip bir araya getirdiği derlemeyi de görmüş olmalıdır. Divanın bugün
mevcudiyeti bilinmemekle birlikte bazı araştırmacılar Di‘bil’in şiirlerini
muhtelif edebiyat kitaplarından derlemeye çalışmışlardır. Yaklaşık 800 beyitlik
bir şiir mecmuasını Muhammed es-Semâvî (ö. 1950) toplamıştır. Di‘bil’in
şiirleri daha sonra Dîvânü Di‘bil b. ʿAlî el-Ḫuzâʿî adıyla
Abdüssâhib Umrân ed-Düceylî (Necef 1962) ve Muhammed Yûsuf Necm (Beyrut 1962)
tarafından neşredilmiştir. Ayrıca Di‘bil’in şiirlerine yer veren Muhsin el-Emîn
ve L. Zolondek’in çalışmalarını eksik ve hatalı bulan Abdülkerîm el-Eşter, ona
ait şiirleri Şiʿru Diʿbil b. ʿAlî el-Ḫuzâʿî adıyla derleyip yayımlamıştır (Dımaşk 1964, 1983).
Bunlardan başka Di‘bil’in şiirlerine çeşitli kaynaklarda dağınık halde
rastlamak mümkündür. Ehl-i beyt hakkındaki meşhur “Tâiyye” kasidesinin değişik
kütüphanelerde birçok yazma nüshası mevcuttur. Di‘bil’in, Abdülkerîm
el-Eşter’in edebiyat kitaplarından derlediği ve “Tâiyyetü Dibil es-sâniye”
adıyla neşrettiği bir “Tâiyye”si daha vardır (MMİADm., 1966, 41/135-142). 3.
Kitâbü Vesâya’l-mülûk ve ebnâi’l-mülûk min veledi Kahtân b. Hûd. Torunu Ali’nin
rivayetiyle kendisine nisbet edilen bu eserin bir nüshası bilinmektedir
(Ambrosiana, G. 3/6, vr. 105a-141b); ancak eserin Di‘bil’e ait olup olmadığı
kesinlik kazanmamıştır. Di‘bil’in günümüze kadar gelmemiş olan Kitâbü’l-Vâhide
fî mesâlibi’l-Arab ve menâkıbihâ adlı bir eserinden kaynaklarda söz
edilmektedir.
Di‘bil hakkında bazı
müstakil araştırmalar mevcuttur. Bunlardan Abdülkerîm el-Eşter’in Dibil b. Alî
el-Huzâî (Dımaşk 1984) adlı hacimli eseri şairin hayatı, eserleri ve sanatına
dair tahlilî bir çalışma olup bu konuda yapılan diğer araştırmalar hakkında
geniş bibliyografik mâlûmatı da ihtiva etmektedir. Diğer bazı çalışmalar da
şunlardır: Muhsin el-Emîn el-Hüseynî, Dibil el-Huzâî (Dımaşk 1368); Curcîs
Ken‘ân, Dibil el-Huzâî (Bağdad, ts.); Leon Zolondek, Dibil b. Alî. The Life and
Writings of an early Abbasid Poet (Kentucky Üniversitesi yayını, 1961); Ali Abd
Îdân, Dibil b. Alî el-Huzâî (Necef 1965).
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar