Print Friendly and PDF

Renk Psikolojisi




Renkli bir yüzeye baktığımızda iki tip etki söz konusudur. İlki sadece fizik etkidir. Kısa süreli bir duyumdur bu, derine inmez. Renk psikolojisi, fizik renk duyumundan çok daha karmaşık bir sisteme sahiptir. Renk faaliyetleri geliştikçe basit fizik aksiyondan daha derin ve daha güçlü bir başka aksiyon doğar. Renklerin duyular üzerindeki etkileri, uzun süre ile aynı şiddette devam etmez. En çarpıcı renkler dahi bir süre sonra gözü bıktırır, alıştırır. Ancak bu alışkanlık sonunda; renk, bilinçdışına nüfuz ederek psişik etkiye dönüşmüştür.
Renk psikoloji modeli altı temel ilkeye dayanır:
1. Renk özel bir anlam taşıyabilir.
2. Rengin anlamı öğrenilmiş ya da biyolojik olarak doğuştan gelen bilgilere
dayalı olabilir.
3. Bir renk algılandığı anda kişide otomatik olarak anında değerlendirilir.
4. Değerlendirmenin sonucunda kişi bir davranışa motive olmuştur.
5. Renk otomatik olarak üstünlük kurar.
6. Renk anlam ve etkisinin bağlam ile ilgisi olmayabilir.

Rengin öncü psikolojideki aşamaları ile ilgilenen Carl Jung renklerin 'özellikleri ve anlamları ile ve bir araç olarak sanat potansiyelinin psikoterapisi ile ilgilendi.
 Jung’a göre her birimiz varlığımızın gizli boyutlarında kısmen kökensel biçimleri taşımaktayız ve etnik hafıza ve inanç sisteminden beslenen güçlü damarlar çok sert göstergeler taşıyabilirler. Jung’un kolektif bilinçdışı dediği ortak bilgi, özne farkında olmasa da işlevini sürdürür.
“Renkler, ortak bilinçdışının bir yansıması olarak toplumsal ölçekte anlam boyutu kazanabilirler. Ortak bilinçdışı, sembolik bir yapı içinde oluşturulan renk anlamlarını, toplumun uzun süren deneyimleriyle elde edilmiş birikimlerin sonucunda oluşturmaktadır. Renk anlamlarının toplumsal kullanımındaki bu ortaklık, doğaldır ki renklerin ortak psikolojisini debelirlemektedir. Renkler bir toplumda benzer biçimde algılanmakta, aynı duyguları uyandırmakta ve belleklerde benzer çağrışımlar yaptırmaktadır.”
Jung hastalarının renk duyarlılıkları üzerinden psikolojik çözümlemeler yapıyordu. Rengin tıp alanında şifa gücü olarak kullanılması ise eski bir inanıştı. Modern uygulayıcılar bu teknikleri antik Mısır, İran, Çin ve Hindistan’dan ve Ortaçağ Avrupa’sında uygulanan değerli taş terapilerinden almaktadırlar.

İnsanların yaşamlarında renklerin bilinçaltını nasıl etkilediği gizemi henüz çözülmemiştir. Böyle olmasına rağmen orta çağdan beri bilinmektedir.
İnsanoğlu ilkel dönemlerde doğanın renklerini taklit etmeye başlamıştır ve renkleri sembolize etmiştir. Renkler var olan dünya yıldızlar ve gökkuşağı ile özdeşleşmiştir. Böylece renk mistik bir öneme sahip olmuştur. O dönemdeki insanoğlu insan vücudunu kırmızı, aklı sarı, ruhu mavi olarak nitelendirmiştir. O dönemlerde renk onlar için bir dil olarak kullanılmıştır. Renk ilkel insan döneminden bu yana çeşitlilik kazanmıştır. Farklı ülkeler ve dolayısıyla farklı kültürler farklı anlamlar vermiştir.

“Mavi, doğanın gizemlerini ve gücünü anımsatan bir renktir. Okyanusun ve gökyüzünün rengidir. Mavinin suyu hatırlatması nedeniyle, sürekli, canlı, takviye edici ve hayat kurtarıcı çağrışımları bulunur. Bu yüzden, rahatlatıcı ve sakinleştirici bir etkisi vardır. Mavi, evrensel olarak serin ve arındırıcı olarak algılanır. Lacivert gibi koyu maviler, tutucu ve tek biçimi olarak algılandıklarından sıkça kurumsal renkler olarak kullanırlar. Süreklilik, güvenlik ve güvenilirlik anlamlarını iletirler. Soluk maviler daha genç ve sakin nitelikler taşırlarken, yeşilimsi maviler ruhanilik ve mistisizmle ilişkilendirirler”

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar