Rüyalar
“İyi adam rüya gören
adamdır, başınızı taştan taşa çarpacaksınız. Fakat bir daha o sıcak, temiz
rüyanızı görmeye fırsat bulamayacaksınız. Çocuk olmaktan utanmayın! İçinizdeki
ateşi söndürmeden, insanları tanıyabiliyor musunuz? İşte o zaman size ‘tam
adam’ diyeceğim”
(Yarım Adam. H. Z. Ülken, 1943/2012, s. 45)
«Nice emelleri olan bu koskoca birlik
nereye gitti?
Avrupa yollarında şan-ü şeref arayanlar ne,
oldu?
Vatan nerede?
Kızılelma âşıkları birden kayıplara mı
karıştı?
Cüretin, aşkın, heyecanın yerini neden bu
kapkara korku bulutları kapladı?
Vatanın yüreğini alev sardığı zaman, bir
sığınağa tıkılmış gibi neden izbelere sokuldular?
Daima baş olmak, daima önde gitmek
isteyenler şimdi adlarını unutturmak için gizlenecek yer mi arıyor?»
H.Z.Ü
Savaş Nedir ki?
Dulce bellum inexpertis
"Tatlıdır savaş, onu yaşamamış olanlar
için"
- Desiderius Erasmus,1515
Rüyaların genel karakteristik özelliklerini
“Düşlerin Yorumu”ndan yola çıkarak şöyle belirleyebiliriz:
1- Rüyalarda muhakkak mantık dışı ögeler
bulunur. Freud’a göre:
“Kesinlikle mantıklı olan ve biraz
tutarsızlık, zaman karışıklığı ya da saçmalık içermeyen hiçbir düş yoktur.” (s. 107).
2- Rüyalar genellikle nedensellikten uzaktır.
Heinrich Spitta, “(…) düşlerde ortaya çıkan düşüncelerin, tümüyle nedensellik
yasasından yoksun olduğunu bildirir. Radestock ve öteki yazarlar, düşlerin
yargılama ve sonuç çıkarmadaki zayıflık özelliği üzerinde ısrarla dururlar.”
(Freud 2012, s. 109).
3- Düşlerde ahlak duygusu, süperegonun
etkisinin kalkmasıyla zayıflar. Peter Jessen’e göre; “Uykuda ne daha iyi, ne
daha dürüstüz. Tersine vicdan, düşlerde sessiz gibidir; çünkü düş içinde
acımasızızdır ve en kötü suçları –hırsızlık, saldırı ve cinayet- tam bir
kayıtsızlık ve sonrasında hiçbir pişmanlık duymaksızın işleyebiliriz.”
Paul Radestock da düşlerin ahlaki bir yapıdan
yoksun oluşu ile ilgili şu tespitte bulunur: “Düşlerde çağrışımların ortaya
çıkışında ve düşüncelerin birbirine bağlanışında hiçbir düşünme, sağduyu,
estetik tat ya da ahlâksal yargılamanın bulunmadığı akılda tutulmalıdır.
Yargılama son derece zayıftır ve ahlâksal kayıtsızlık her şeyin üzerinde
egemenlik sürer.” (Freud 2012, s. 117).
4- Freud; “Bir düş bir isteğin
doyurulmasıdır” (s. 174) diyerek rüyaların en temel özelliğini verir. Ona
göre düşlerin “tümü de tam anlamıyla bencilcedirler; sevgili ego kılık
değiştirmiş de olsa tümünde ortaya çıkar. Düşlerde doyurulan istekler, değişmez
biçimde egonun istekleridir” (s. 316) Bu nedenle Freud’a göre; her “düş,
anlamlıdır ve psikolojinin bir nesnesidir.” (s. 37).
5- Rüyalarda, birincil süreç hâkimdir.
Dolayısıyla düşlerin kaynakları bilinçdışı alandan sağlanır. Freud bu konuda
şunları söyler: “Ama düş isteğini göz önüne aldığımızda düşleri üretmenin
itici gücünün Bd. Tarafından sağlandığını görecek ve bu ikinci etmen yüzünden
bilinçdışı sistemini düş oluşumu için başlangıç noktası olarak alacağız.”
(s. 264).
6- Düşler, geçmişten beslenir. Düşlerin
oluşmasını sağlayan malzemeler konusunda Freud
şu tespitte bulunur: “Düşlerin içeriğine katılan öğelerin kökeni
konusunda kendi deneyimimi inceleyecek olursam, her düşte bir önceki günün
yaşantılarıyla bir değinme noktası bulmanın olası olduğu iddiasıyla başlamam
gerekir. Bu görüş ister benim ister başkasının olsun incelediğim her düş
tarafından desteklenmiştir.” (s. 214).
7- Düşler yoğunlaşmış özellikleriyle çok
kısadır. “Düş içeriğini düş düşünceleriyle karşılaştıran birinin açık olarak
göreceği ilk şey büyük ölçüde bir yoğunlaştırma işleminin gerçekleştirilmiş
olduğu olacaktır. Düşler, düş düşüncelerinin kapsamı ve zenginliğine kıyasla
kısa, verimsiz ve özetlenmiş şeylerdir. Eğer bir düş yazılacak olsa belki de
yarım sayfaya sığabilir. Düşün altındaki düş düşüncelerini ortaya koyan
çözümleme ise altı, sekiz hattâ oniki kat fazla yer tutabilir.” ( s. 13).
8- Ayrıca Freud’a göre (2010); düşlerde
“yerdeğiştirme” (s. 39-43), “temsil araçları” (s. 44-69), karşıtlık (s. 52),
“tersine çevirme ve sansür” (s. 59-60) gibi özellikler görülür.
9- Düşlerde duygular çok az değişikliğe uğrar.
Freud düşlerdeki duygu konusunda şunları söyler: “Düş düşüncelerine bağlı herhangi
bir duygu, düşünsel içerikten daha az değişime uğrar. Bu duygular çoğunlukla
baskılanmıştır; saklanırken kendilerine uyan asıl düşüncelerden ayrılırlar ve
benzer özellikteki duygular bir araya getirilir.” (s. 232).
10- Düşlerin çoğunluğunun cinsel ögeler
taşıdığını söyleyen Freud’a göre; “İnsan, düşlerin çözümüyle ne denli fazla uğraşırsa erişkinlerin
düşlerinin çoğunluğunun cinsel malzemeyle uğraştığını ve erotik isteklere
anlatım kazandırdığını kabul etmeye o denli fazla yöneltilir.” (s. 126).
“Bu akşam rüyamda Leylâ’yı gördüm
Derdini ağlarken yanan bir muma;
İpek saçlarını elimle ördüm,
Ve bir kemend gibi taktım boynuma
Bu akşam rüyamda Leylâ’yı gördüm.
Leylâ… Elâ gözlü bir çöl ahusu
Saçları bahtından daha siyahtır.
Kurmuş diye sevda yolunda pusu
Döktüğü gözyaşı, çektiği ahtır.
Leylâ… Elâ gözlü bir çöl ahusu
Bir damla inciydi kirpiklerinde,
Aşkın ıstırapla dolu rüyası
Bir başka güzellik var kederinde
Bir başka âlem ki ruhunun yası
Sessiz incileşir kirpiklerinde”
Ahmet Hamdi Tanpınar
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar