Rüya
Rüya, uykunun bozucusu değil koruyucusudur
ve bir arzunun gerçekleşmesini sağlar.
Sigmund Freud
Freud sanat / edebiyat, rüyalar, dinler, toplumların psikolojisi gibi
kendisinden önceki psikoloji anlayışına kısmen uzak sayılabilecek konularda
araştırmalar ve gözlemler yapmış, makaleler yazmıştır. Sözü geçen
araştırmaların ve makalelerin odak noktasını insan ruhu ve psikolojisi
oluşturmaktadır. Bu bağlamda Freud'a göre insan ruhunu iyileştirme yolunun ilk
durağı rüyalardır. Ona göre hastaların rüyalarının konusunu, nevrozlarının
altında yatan hastalık öyküleri oluşturmaktadır. Freud rüyalarındaki imgelerin
kaynağı açıklanamayan bir hastanın, iyileştirilmesinin mümkün olmadığını öne
sürmektedir.
Uyanıkken yüzeye çıkamayacak kadar zayıf imgeler uyku halindeyken tam
algılanabilirler ve bunlar rüyaları oluştururlardı. Duyularımızın işlevi uykuda
azaldığından, duygusal çarpıtmalar rüyaların oluşumunda en önemli rolü oynar.
Ruhani terbiyede bile rüya yorumculuğu da inanışlar doğrultusunda
şekillenmektedir. Mesela mutasavvıflar her kişinin manevî boyutta, yaratanın
gözleriyle gören bir ikizinin olduğunu düşünmektedirler. Bu bağlamda rüyada
“ikiz” görmek şöyle yorumlanmaktadır: Rüyada “ikiz” görmek, eski gelenekteki
“göksel ruhaniyet” ile tabir olunur. Her birimizin ışıklar dünyasında
yaşayan bir ikizi vardır. Duyusal olarak gözle görülmez ve öldüğümüzde gene
bizimle olacak yine odur.
Peygamberliğin çerçevesi dahilinde 624’de Bedir’de Mekkelilere
karşı yapılan savaşta Rasülüllâh salla'llâhü aleyhi ve sellemi cesaretlendiren
şey rüya olmuştur. (…) Uhud Savaşı’ndan öncede rüyasında, bir deveye bindiğini,
deveyi bir koçun izlediğini ve kılıcının kırık olduğunu görmüştür. Bu, onun
düşman ordusunun komutanlarından birini öldüreceği ama kendi akrabalarından
birini de kaybedeceği şeklinde yorumlanmıştır. Gerçekten de amcası Hamza bu
savaşta şehit düşmüştür.
Kültürlerin rüya inançları, kadim topluluklardaki rüya anlayışı,
bilimsel gelişmeler dâhilinde üç farklı kategoride ele alınmaktadır.
Kehanet Rüyanın geleceğe dair işaretler taşıdığı ve paralel bir
evrenle iletişim kurma aracı olduğu düşüncesi eski toplumlar tarafından
benimsenmiştir.
Bilinçdışı-Gerçek
Bağlantısı ikinci kategoriyi oluşturmaktadır. Burada
bilinçdışının varlığından bilimsel alanda söz edilmeden çok önce de bu kavramın
olduğunu kanıtlayan örneklere değinilecektir.
Bilinç
- Bilinçdışı: Freud ve Jung Tarzı
İlk rüya araştırmaları ile birlikte rüyaya bilimsel bakışta kırılmayı
imleyen Freud ile Jung'un rüya kuramlarıdır. Freud’un rüya kuramı, bilimsel
olarak rüyanın anlamlandırılmasında olduğu gibi, dönüm noktası olmuştur.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar