Print Friendly and PDF

Adı Ebu Zer (Altın Sahibi, Servet Ve Zenginlik Sahibi) kendi fakir gitti

Bunlarada Bakarsınız



Ebû Zerr el-Gıfârî başta olmak üzere Abdullah b. Mesûd ve 'Ammâr b. Yâsir gibi bazı sahâbîler, Hz. Osman'ın şiddet uygulamalarına maruz kaldılar. Tabii Hz. Osman'ın bu tutumu halk arasında huzursuzluğa sebep olacak ve ona karşı muhâlefeti artırmalarıyla sonuçlanacaktı. Bu politikanın ilk kurbanlarından biri Abdullah b. Mesûd idi.
Hatırlanacağı üzere Abdullah b. Mesûd, Hz. Osman halife seçildiğinde muhâlefet göstermeden biât edenler arasındaydı. Biât etmekle yetinmemiş Kûfe halkını da Hz. Osman'a biât etmeye teşvik etmişti.  Ama Hz. Osman'ın hilâfete gelmesiyle birlikte sergilediği dinî tutum ve akraba yanlısı politik tavır, Abdullah b. Mesûd'un da muhâlif cepheye geçmesine sebebiyet vermişti. Bu olayla ilgili olarak tarihî kaynaklarda vârid olan rivayetleri aktarmakla başlayalım.
Hicretin 30. senesinde Huzeyfe ibnu'l-Yemân, Abdurrahman b. Rebîa'ya yardımcı kuvvet olarak el-Bâb ve Azerbaycan tarafına sefere çıkmıştı. Orduda Humus, Dımaşk, Kûfe ve Basra gibi çeşitli şehirlerden askerler vardı. Bu şehirlerden gelen askerler Kur'ân'ı farklı kırâatlere göre okuyorlardı. Kırâatlerin farklı olmasını ihtilâf meselesi haline getirmişlerdi. Buna göre her şehir halkı, kendi kırâatlerinin en doğru olduğunu iddiâ ediyordu. Huzeyfe ibnu'l-Yemân, sefer esnasında askerler arsındaki bu anlaşmazlığı görmüştü. Kûfe'ye döndüğünde Said b. el- 'Âs'ı durumdan haberdar etmişti. Halkı da bu ihtilâfın sebep olabileceği bir fitneye karşı uyarmıştı. Kûfe'de bulunan ashâbın ve tâbiînin büyük çoğunluğu Huzeyfe'nin işâret ettiği tehlikeyi dikkate aldılar. Yalnız Abdullah b. Mesûd ve Kur'ân'ı onun kırâatine göre okuyan kesim Huzeyfe'ye itirazda bulundular. Abdullah b. Mesûd ile Huzeyfe arasında tartışma çıktı. Bunun üzerine Huzeyfe, Hz. Osman'a giderek ona durumu bildirdi ve kırâat farklılığından doğacak olası bir fitnenin önüne geçmek için tedbir alması önerisinde bulundu.    Bunun üzerine Hz.Osman, ashâbı toplayarak onlarla müşâverede bulundu. Toplantıda görüş birliğine varıldı. Ardından Hz. Osman, Hz. Ebubekir döneminde yazılan ve Hz. Ömer'in kızı Hafsâ'nın yanında muhâfaza edilen mushâfın getirilmesi emrini verdi. Kur'ân nüshâları bu mushâf model alınarak çoğaltılacaktı. Hz. Osman, Kur'an nüshalarını çoğaltmak üzere Zeyd b. Sâbit, Abdullah b. Zübeyr, Said b. el-'Âs ve Abdurrahman b. el-Hâris'i görevlendirdi. Mushâf, Kureyş lehçesine göre çoğaltıldı.
Etraftaki her bir şehre birer örnek gönderildi.  Hz. Hafsâ'dan alınan mushâf kendisine iâde edildi.  Ardından farklı tarzlarda yazılan mushâflar toplatılıp yakıldı.  Geriye Abdullah b. Mesûd'un mushâfı kalmıştı.  İbn Mesûd, mushâfını teslim etmek istemeyince, Hz. Osman hutbede İbn Mesûd'u fesat unsuru olmakla suçladı.  Bu suçlama karşısında İbn Mesûd da Hz. Osman hakkında sert sözler sarfedince, Hz. Osman'ın emriyle cezalandırıldı. Ayaklarından sürüklenen İbn Mesûd'un kaburga kemikleri kırılmıştı. Kendisine verilen maaş da kesilmişti. Bu olayı duyan Hz. Aişe, Hz. Osman'ı eleştirdi.
Bu olaydan sonra Abdullah b. Mesûd hastalandı. Ölünceye kadar Hz. Osman'a kızgın olduğu söylenmektedir.  Hicretin 32. senesinde vefât etti.  Vâsiyetinde cenaze namazının 'Ammâr b. Yâsir tarafından kıldırılmasını istemişti ve vâsiyeti yerine getirildi.
Abdullah b. Mesûd'tan az bir süre sonra Mikdâd b. Esved de vefât etmiş ve o da cenaze namazının 'Ammâr b. Yâsir tarafından kıldırılmasını, Hz. Osman'ın ise kıldırmasını istemediğini vâsiyet etmişti. 'Ammâr, Mikdâd'ın da cenaze namazını kıldırınca Hz. Osman, 'Ammâr hakkında şunları söylemişti: "Siyahînin oğlundan dolayı yazıklar olsun bana! Ben onun ne mâl olduğunu biliyordum!".
Ebû Zerr olayına gelince;  o, baştan beri Hz. Osman'ın halife olmasını istemeyenlerin safında yer alıyordu. Ama Hz. Osman halife seçilince ona biât etmiş ve halifeye itâat etmekten el etek çekmemişti. Dikkat edilmesi gereken husus; Ebû Zerr'in eleştirilerinin odağında şahısların değil, yöneticilerin ve zengin ahâlinin yaşama biçiminin yer aldığıdır.  Ebû Zerr, Hz. Osman ve valilerinin politikalarını açıktan açığa eleştiriyordu. Bu durum karşısında yönetim bazı tedbirlere mürâcaat etti ve Ebu Zerr'i sürgüne göndermeye karar verdi. Ebû Zerr el-Ğıfârî olayı ile ilgili olarak birçok rivayet mevcuttur. Bu rivayetleri, olayların önemli noktalarını dışarıda bırakmadan aktarmaya çalışacağız.
Ebû Zerr el-Ğıfârî, hicretin 30. Senesinde, bazı sebeplerden ötürü sürgün edildi.  Ebû Zerr'in sürgünüyle alâkalı olarak birçok olay zikredilmektedir.  Ebû Zerr; Medine'de, Mescid-i Nebevî'ye gelir ve halkın huzurunda Hz. Osman'ın uygulamalarını eleştirirdi. Hangi noktalarda Hz. Peygamber'in sünnetine ters hareket ettiğini ve ondan önceki iki halifenin takip ettikleri yoldan nasıl saptığını dillendiriyordu halk arasında.
Mescidin kapınsında durup halka şöyle hitap ediyordu: "Ey insanlar! Beni bilen bilir! Bilmeyenler bilsin ki ben Gıfâr kabilesinden Ebû Zerr! Rebbezeli Cünâde'nin oğlu Cündeb'im! Şüphe yok ki Allah; Âdem'i, Nûh'u, İbrahim ailesini, İmrân ailesini aynı sülâleden insanlar olarak, onları diğer insanlardan arındırıp onlara üstün kıldı! Allah, her şeyden haberdardır ve her şeyi bilir! Muhammed, Nûh soyunun en temiz eseridir! Atası İbrâhim'dir ve İsmail'in sülâlesindendir! Hidâyet rehberi olan 'ıtret de Muhammed'in soyundandır! Şüphe yok ki Muhammed, bütün bu saydıklarımın en şereflisidir! Aramızdaki konumları itibâriyle; gök gibi yüce, kâbe gibi kutsal, kıble gibi insanların yönlerini belirleyen bir nişâne, gündüz vakti bir güneş, geceleyin karanlığın içinde süzülen bir dolunay, yıldızlar gibi birer pusula, özü kutsanmış ve aydınlık saçan bir zeytin ağacı mesabesinde olan bu soydan üstün nitelikler elde etmek için istifâde edin! Muhammed, Âdem'e verilen ilmi ve diğer peygamberlere bağışlanan üstün niteliklerini devralmıştır! Ali de Muhammed'in vekilidir! Ona verilen ilmi devralmıştır! Ey peygamberlerinin vefatından sonra çaresiz kalan ümmet! Allah'ın öne çıkardığı kişiyi öne çıkarıp, ötelediği kişiyi arka planda bıraksaydınız, velayet ve verasetin peygamberinizin âilesinde kalmasını onaylasaydınız, bolluk ve refâh içinde yaşardınız ve Allah'ın halktan sorumlu tuttuğu kişi de adâletten sapmazdı!
Allah'ın kanunlarının uygulanması noktasında bir sorun olduğunda veya herhangi iki kişi Allah'ın koyduğu hükümler konusunda ihtilâfa düştüğünde, bunların çözümünü, Allah'ın kitabı ve peygamberlerinin sünnetine dayanarak çözüm üreten bu insanların yanında bulurdunuz! Madem yapacağınızı yaptınız, şimdi yaptığınızın acı meyvesini tadın bakalım! O zulmedenler nasıl bir devrimle tersyüz edileceklerini görecekler!".
Ebû Zerr, bir gün Hz. Osman'ın oturduğu bir meclise geldi. Ebû Zerr'in orada hazır bulunduğu bir esnada, Hz. Osman oradakilere sordu: "Malının zekâtını veren bir kişinin, malında başkalarının hakkı kalır mı sizce?". Orada bulunan Ka'bu'l-Ahbâr şu cevabı verdi: "Hayır kalmaz ey müminlerin emiri!". Bu cevaba hiddetlenen Ebû Zerr, Ka'b'a: "yalan söylüyorsun ey Yahûdi'nin oğlu!" dedi. Ardından şu âyeti okudu:  "Allah'a itâat, yüzlerinizi doğuya veya batıya çevirmeniz değildir! Allah'a itâat; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, kitaba ve peygamberlere inanmaktır! Mâl ve mülkü sevdiği halde onu biriktirmeyip; akrabalara, yetimlere, yoksullara, yolculuk halindeki muhtaçlara, çaresiz kalıp istemek zorunda kalanlara vermek, köleliği kaldırmak için insanlığı özgürleştirme yolunda harcamaktır!".  Hz. Osman, ikinci bir soru sorarak şunları söyledi orada bulunanlara: "Müslümanların hazinesinden bir miktar malı alıp, kendi ihtiyacımız için kullanmamızda, ondan bir miktarını da sizlere hibe etmemizde bir sakınca olduğunu düşünüyor musunuz?". Bu sorusuna da Ka'b'ul-Ahbâr cevap vererek: "Hayır, bir sakıncası yok!" dedi. Ebû Zerr, Ka'b'ın bu cevabına sinirlenerek ona hakâret etti. Bunun üzerine Hz. Osman, Ebû Zerr'i oradan kovdu.  Ebû Zerr, Medine'den Şam'a; Muâviye'nin vilâyetine gönderildi.
Ebû Zerr, Şam'da da Medine'de vâki olan yönetim aleyhtarı söylemlerine devam etti. Mescide kuruluyor, şehrin girişinde duruyor ve halka şunları söylüyordu: "Ateş yüklü bulutlar kapladı gökyüzünü! İnsanlara iyilik yapmayı emrettikleri halde ondan yüz çevirenler ile kötülük yapmaktan nehyettikleri halde kötülük yapanlara Allah lanet etsin!".
Ebû Zerr'e göre bir Müslüman, bir günlük azıktan fazlasına sahip olmamalıydı. Bundan fazlasını ya infâk edecekti ya da birisine ikramda bulunacaktı.  Bu görüşünü kenz ayeti olarak bilinen "Altın ve gümüşü Allah yolunda infak etmeyip biriktirenleri acı verici bir azapla müjdele!"  âyetine dayandırıyordu.  Zenginleri, mallarını infâka çağırıyor, fakir-zengin gibi sınıfsal bölünmeleri reddederek maddi konuda halk arasında eşitlik fikrini savunuyordu. Bu çağrıları yoksul halkın arasında yankı uyandırdı.  Bunun üzerine endişelenen zenginler durumu Muâviye'ye bildirdiler. Bunun üzerine Muâviye, Ebû Zerr'i susturmak için ona bir gece vakti bin dinar para gönderdi. Aslında Muâviye, Ebû Zerr'i sınamak istemişti. Lâkin Ebû Zerr, kendisine gönderilen bu parayı hemen fakirlere dağıttı. Diğer gün sabah erkenden Muâviye, Ebû Zerr'e bir elçi göndererek bir önceki gün kendisine verilen paranın aslında bir başkasına gönderildiğini söyleyerek parayı geri istedi. Buna karşılık Ebû Zerr, parayı fakirlere dağıttığını söylemiş ve geri toplamak için kendisine birkaç gün mühlet verilmesini istemişti. Bunu duyan Muâviye, Ebû Zerr'in söylemlerinde samîmî olduğunu ve parayla susturulamayacağını anlamıştı.
Hz. Osman'a bir mektup yollayarak Ebû Zerr'in şehirde halife aleyhinde bozgunculuk yaptığını,  yoksulları kışkırtarak kendisine zorluk çıkardığını bildirdi. Hz. Osman, Muâviye'nin mektubuna karşılık cevabında, bir toplumsal kargaşanın pusuda beklediğini söyleyerek, bu olası kargaşayı tetikleyecek herhangi bir eylemde bulunmaması konusunda Muâviye'yi uyardı.  Ayrıca Muâviye'ye kendisini ve halkı bu olası kargaşaya karşı koruması konusunda tenbihte bulundu.  Daha sonra ona, Ebû Zerr'i Medine'ye göndermesini emretti.
Ebû Zerr'in yolda ezâ görmesi için yolculuk şartları Muâviye tarafından zorlaştırıldı.  Zor şartlar altında Medine'ye doğru yola çıktı.  Ebû Zerr, Medine'ye vardığında Sel' Dağı eteklerine kurulan evleri görünce "Medine halkını kuşatıcı saldırılarla ve korkunç bir savaşla müjdele!" demişti.
Hz. Osman'ın huzuruna çıktığında, Hz. Osman ona, Muâviye'nin kendisi hakkında söylediklerinin nedenini sormuştu.  Ebû Zerr de ona durumu anlattı.  Bunun üzerine Hz. Osman halktan farz olanın dışında yani zekâttan başka bir şeyi talep edemeyeceğini ve aynı zamanda kendisinin de infâk etmek zorunda olmadığını, sadece malının zekâtını vermekle yükümlü olduğunu söylemişti.    Bundan dolayı Hz. Osman halkı zühde zorlayamayacağını ancak ictihadta bulunarak onları vasat olmaya çağırabileceğini belirtti. Ebû Zerr, Hz. Osman'ın bu görüşüne itirazda bulunarak, muhtaç halka infâkta bulunmadıkları sürece zengin halk tabakasından râzı olunamayacağını belirtti. Orada hazır bulunan Ka'bu'l-Ahbâr, zengin kimselerin zekâtı edâ etmeleriyle görevlerini yerine getirmiş olacaklarını söyleyince Ebû Zerr âsâsıyla Ka'bu'l-Ahbâr'ın kafasını kırarak onu susturdu.
Hz. Osman, Ebû Zerr'i günlerce evinde ağırladı. Bir gün Hz.Osman, Abdurrahman b. 'Avf'tan kalan büyük miktarda mâl'ı getirtti ve oraya yığdı. Ardından Hz. Osman: "Ben Abdurrahman için Allah'tan iyilik diliyorum! O sadaka verir, misafir ağırlardı ve gördüğünüz gibi ardında bu malları bıraktı!" dedi. Ka'bu'l-Ahbâr'ın Hz. Osman'ı tasdikinin tam tersine Ebû Zerr, Hz. Osman'ın bu sözlerine karşı çıkarak şunları söyledi: " Ölüp de ardında bunca mâl bırakan adam için 'Şüphesiz ki Allah ona dünyada ve ahirette iyilik vermiş!' diyerek Allah'a iftirada bulunuyorsun!". Ardından Peygamber'den (sallallâhü aleyhi ve sellem) şu hadis-i şerifi nakletti: "Ben ölüp de ardımda bir parmak kadar mâl bırakırsam bu beni üzer!".  
Hz. Osman ona kızarak oradan gitmesini istedi. Ebû Zerr, Medine'den kovulunca Mekke, Şam ve Basra şehirlerinden birine gitmek istediğini söylemiş ama Hz. Osman, buralara gitmesine izin vermeyerek sürgün için başka bir belde tercihinde bulunmasını söyledi.  Ama Ebû Zerr ona "madem bu şehirlerin dışında bir yer tercih etmemi söylüyorsun, o zaman istediğin yere sür beni!" diyerek bu işi kendisine bıraktığını söyledi.  Hz. Osman da Rebbeze'ye sürgün edilmesine hükmetti.
Şehirden herhangi bir kimsenin Ebû Zerr'i uğurlaması ve Rebbeze'ye varıncaya kadar onun herhangi biriyle görüşmesi yasaklandı.    Ebû Zerr'e kimse yaklaşmasın diye Mervan'ın gözetiminde şehirden çıkıyordu. Onun şehirden ayrılacağını duyan Hz. Ali, Hasan, Hüseyin, 'Ukeyl b. Ebî Tâlip, Abdullah b. Ca'fer ve 'Ammâr b. Yâsir onu uğurlamaya geldiler.  Orada bulunan Mervân b. el-Hakem, Hz. Ali'ye, halifenin Ebû Zerr'le görüşülmesine dâir yasağı olduğunu söyleyerek Ebû Zerr'den uzak durmasını söyledi. Mervân'ın bu sözlerine kızan Hz. Ali, Mervân'ın devesini kırbaçlayarak yolundan çekilmesini söyledi. Sonra da hep beraber Ebû Zerr'e eşlik ettiler. Onu uğurladıktan sonra geri döndüler. Mervân da Hz. Osman'a gelip Hz. Ali'yi şikâyet etti.  Hz. Osman halka seslenerek Hz. Ali'nin emrine karşı geldiğini, elçisini yani Mervân'ı görevini yerine getirmekten alıkoyduğunu ve bundan ötürü de onu cezalandıracaklarını söyledi. Halk, Hz. Osman'ın bu söylediklerini Hz. Ali'ye bildirince Hz. Ali: "At, gem'inden dolayı kızmış!" dedi. Daha sonra Hz. Ali, Hz. Osman'ın yanına geldi. Hz. Osman ona, halkı Ebû Zerr'i uğurlamaktan nehyettiği halde neden emre karşı geldiğini sordu. Hz. Ali de: "Senin her söylediğini Allah'a itâat olarak mı göreceğiz! Allah'ın hükmünün hilâfına hüküm verdiğinde, Allah'ın emrini bırakıp senin emrine mi tabi olalım yani! Hayır! Allah'a yemin ederim ki bu tür durumlarda senin emrine uymayacağım!" şeklinde cevap verdi. Hz. Osman, bu sefer de Mervân'a yaptıklarının hesabını vermesini istedi. Buna göre Hz. Ali'nin devesi kırbaçlanacak ve Hz. Ali'nin Mervân'a yaptığı hakâretlere karşılık Mervân da ona hakâret edecek ve bu şekilde ödeşeceklerdi. Hz. Osman'ın bu söylediklerine karşılık Hz. Ali devesinin kırbaçlanabileceğini ama kendisine hiç kimsenin hakârette bulunamayacağını söyledi. Bu sözlerinden sonra Hz. Osman ona: "Madem sen ona hakârette bulundun o da sana hakârette bulunacak! Allah'a yemin ederim ki sen benim yanımda ondan daha değerli değilsin!" dedi.  Hz. Ali üslubunu sertleştirerek şunları söyledi: "Bu sözü benim için mi söylüyorsun! Yani şimdi sen ben ile Mervân'ı aynı kefeye mi koyuyorsun! Allah'a yemin ederim ki ben senden daha üstünüm, babam babandan, annem de annenden daha üstün! Bu benim soyum! Şimdi sen soyundan bahset de görelim!".  Hz. Ali'nin bu sözlerine kızan Hz. Osman evine çekildi. Hz. Ali de oradan ayrılarak eve gitti. Âile efrâdı, Ensar ve Mühacirundan bazı kimseler onun yanına gitti. Hz. Osman ise söylenmeye devam ediyordu. Halka, Hz. Ali'nin, kendisini ayıpladığını ve kendisini ayıplayanları da desteklediğini söylüyordu. Hz. Ali'nin Ebû Zerr'i uğurlamasını kendine karşı olan birini destekleme şeklinde yorumluyordu Hz. Osman. Halk Hz. Ali ile Hz. Osman'ı barıştırdığında Hz. Ali ona: "Ebû Zerr'i uğurlamakla amacım senin emrine karşı gelmek değildi! Ben sadece Allah'ın rızâsını gözettim!" dedi.
Ebû Zerr ayrılırken, Hz. Osman tarafından kendisine iki köle ve bir miktar deve verildi. Ayrıca günlük geçimi de beytü'l-mâlden karşılanacaktı. Daha sonra Muâviye, Ebû Zerr'in Şam'da bulunan âilesini de yanına göndermek istedi. Ebû Zerr'in hanımının elinde ağırca bir kese görmüş, Ebû Zerr'in zühd söylemiyle dalga geçmiş ve kendisiyle çeliştiğini îmâ etmişti. Bunun üzerine Ebû Zerr'in hanımı, kesede dinar veya dirhem bulunmadığını günlük masrafları için bir miktar değersiz fülus bulunduğunu söyledi. Daha sonra da Ebû Zerr'in yanına Rebbeze'ye gidip yerleşti.  Bu sürgünden yaklaşık iki sene sonra hicretin 32. senesinde Ebû Zerr Rebbeze'de vefât etti.  
Hz. Osman'a, Ebû Zerr'in vefât haberi ulaştığında, Hz. Osman: "Ebu Zerr'e Allah rahmet eylesin!" dedi. Orada bulunan 'Ammâr b. Yâsir, Hz. Osman'ın bu sözüne karşılık: "evet! Allah Ebû Zerr'e rahmet eylesin! Hem de en içten dileklerimizle!" dedi. 'Ammâr'ın, Hz. Osman'a dokundurmak için bu tarzda rahmet okuması Hz. Osman'ı çok kızdırdı. Ayrıca 'Ammâr'ın Hz. Osman aleyhine konuştuğu da Hz. Osman'ın kulağına gelmişti. Bundan dolayı Hz. Osman, 'Ammâr'ı da sürgün etmeye niyetlendi. Bunun üzerine 'Ammâr'ın kabilesi Mahzum Oğulları Hz. Ali'yi devreye sokarak Hz. Osman'ın bu girişimine engel olmak istediler.  Bunun üzerine Hz. Osman, Hz. Ali'ye çıkışmış ve onun da sürülmeyi hak ettiğini söylemişti. Hz. Osman'ın bu çıkışına mühâcirler tepki gösterince 'Ammâr sürgün edilmekten kurtuldu.
'Ammâr da zikre konu olan iki arkadaşının âkıbetine maruz kalacaktı. 'Ammâr b. Yâsir baştan beri Hz. Osman'ın siyasî bir muhâlifiydi. O, hilâfetin, Hz. Ali'nin hakkı olduğunu savunuyor ve Hz. Osman'ın hilâfetine karşı çıkıyordu.  'Ammâr b. Yâsir muhâlefetinin niteliğiyle diğer iki arkadaşından farklı bir çizgi takip ediyordu.
'Ammâr ile ilgili olayı İbn-i Kuteybe'nin naklettiği kadararıyla aktarmaya çalışalım. "Peygamber'in (sallallâhü aleyhi ve sellem) ashâbından bazı kimseler toplanıp Osman'ın; Resûlullah'ın ve önceki iki halifenin yoluna muhâlif düştüğüyle ilgili konular içeren bir mektup yazdılar. Ayrıca söz konusu mektupta: Afrika humusunda; Allah'ın, Resûlü'nün, Resûl'ün akrabalarının, yetim ve yoksulların hakları olduğu halde bu humusu Mervân'a bağışlamış olması, kendisi için birçok bina inşa etmiş olması (örneğin Osman'ın sadece Medine'de dokuz tane evi vardı.), Mervân'ın inşa ettiği ev ve saraylar, devlet hazinesinden aldıkları parayla elde ettikleri mallar, Osman'ın devletin yönetim mekanizmalarını kendi akrabaları arasında paylaştırmış olması ve bu görevlendirilen kişiler Peygamber'in ashâbından olmadıkları halde, devlet işlerinden de anlamadıkları halde bunu yapmış olması, Velid b. 'Ukbe'yi işlediği cürümden dolayı hakkıyla cezalandırmamış olması, Mühâcirun ve Ensâr'ı bir kenara bırakıp hiçbir konuda onlara danışmaması, Medine etrafındaki meraları tekeline almış olması, ashâptan olmayıp savaş ve savunmalara katılmadıkları halde Medine'de bulunan bazı kimselere devlet hazinesinden mâl ve para vermesi, kaldı ki devlet hazinesi ganimet mallarıyla ayakta duruyordu, hadd cezalarında halkın sırtını kırbaçlaması (zira ondan önceki iki halife bu işi kırbaç yerine kamıştan yapılmış ince bir sopayla yapıyorlardı) gibi konular da yazılmıştı.
Bu mektubu hazırlayanlar toplam on kişiydiler. Bunu yazanlar ise 'Ammâr b. Yâsir ve Miktâd b. el-Esved'ti. Mektubu Osman'a götürmek için beraber çıktıklarında herkes bir yerlere kayboldu. 'Ammâr elinde mektupla tek başına kaldı. 'Ammâr mektubu Osman'a iletmek üzere evine geldi. Osman'ın yanında Mervân'ın da aralarında bulunduğu bazı Ümeyye Oğulları vardı. Osman mektubu aldıktan sonra okumaya başladı. Okuduktan sonra 'Ammâr'a mektubu kendisi tarafından yazılıp yazılmadığını sordu. Bu soruya karşılık olumlu cevap alınca ona kimlerin eşlik ettiğini öğrenmek istedi. Ama 'Ammâr arkadaşlarını ele vermedi. Bunun üzerine Mervân, Hz. Osman'a: 'Halkı sana karşı kışkırtan işte bu siyâhî köledir! Eğer onu cezalandırırsan bu diğerlerine de iyi bir ders olur!'. Bunun üzerine Hz. Osman, yanında bulunan Ümeyye Oğulları'na 'Ammâr'ı dövmeleri emrini verdi. Kendisi de 'Ammâr'ı dövme eyleminde yer aldı. 'Ammâr'ın karnı yarılıncaya kadar onu dövdüler. Ardından da onu sürükleyerek kapı dışarı ettiler. 'Ammâr dövülmenin etkisiyle bayılmıştı.
'Ammâr'ın maruz kaldığı muâmele, müttefikleri olan Mahzûm Oğulları arasında öfkeyle karşılandı. Mahzûm Oğulları'ndan Hişâm b. el-Velid, Hz. Osman'la karşılaştığında ona şunları söyledi: 'Vallahi eğer 'Ammâr yediği bu darbelerden dolayı ölürse, onun intikamı için Ümeyye Oğulları'ndan önde gelen birini öldüreceğiz!'. Buna mukâbil Hz. Osman orada olmadığını söyledi."
Hz. Osman'ın ashâba karşı şiddet ve sürgün uygulamaları bu kişilerle de sınırlı kalmamıştı. Hz. Osman, kendisini ve akrabalarını hicvettiği için ashabtan Abdurrahman b. Hanbel'i de el- Kamûs'a sürgün etmişti.
Rivayetlerden de anlaşılacağı gibi, bu dönemde Hz. Osman'a karşı muhâlif cephe durmadan genişliyordu. Muhâlif cephede ashâbın çoğalması, Hz. Osman'ın hilafetinin meşrûiyeti açısından son derece tehlikeli bir durumdu. Unutulmamalıdır ki ashabın sergilediği muhâlefet, diğer Müslümanları cesaretlendirmede son derece etkili bir vâkıaydı. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli nokta, ashâbın git gide Hz. Osman'dan uzaklaştıkları gerçeğidir.
Bir başka muhâlif ses de merkezden uzaklarda yankılanacaktı. Bu muhâlif sesin sahipleri Muhammed b. ebî Huzeyfe ve Muhammed b. ebî Bekr adında iki sahâbîydi. Muhâlefetlerinin sebebi diğer muhâlif ashâbın çoğunda olduğu gibi Hz. Osman'ın ve valilerinin politikalarıydı. Olayları konu alan rivayetleri, olayların akışına göre sıralayarak arz etmek istiyoruz.
Hicretin 31. senesinde Rumlar'a karşı Savari savaşı gerçekleştirildi. Şam ordusunun gerçekleştirdiği bu akını Muâviye komuta ediyordu.    Deniz kuvvetlerinin başında ise Abdullah b. Sa'd b. ebî Serh vardı.  Ordu, gemilere binme hazırlıklarını tamamlamak üzereyken cemâatle kılınan bir ikindi namazı sırasında Muhammed b. ebî Huzeyfe namaz tamamlanıncaya kadar yüksek sesle tekbir getiriyordu. Namaz tamamlandıktan sonra imamlık konumunda bulunan Abdullah b. Sa'd bunu bir daha tekrarlamaması konusunda onu uyardı. Ama o bu tavrı bir kez daha tekrarlayınca Abdullah b. Sa'd bu sefer onu tehdit etti ve azarladı. Bu tehditle beraber ikisi arasında sert bir tartışma çıktı.      Daha sonra Muhammed b. ebî Huzeyfe ve Muhammed b. ebî Bekr, Hz. Osman aleyhine konuşmaya başladılar. Askerlere Hz. Osman'ın, dine bid'at soktuğunu, Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'e muhâlif davrandığını söylüyorlardı. Bundan dolayı da kanının helâl olduğunu dillendiriyorlardı. Çünkü Hz. Osman; Kur'an'ın işaretiyle küfrü sabit olan ve Hz. Peygamber'in katlini mübah gördüğü Abdullah b. Sa'd b. ebî Serh gibi birisine görev vermişti. Hz. Nebi tarafından sürülenler, Hz. Osman tarafından affedilip geri getirilmişti.  Ashâbtan olan kimseleri görevden alırken Said b. el-'Âs ve Abdullah b. Âmir gibi kimseleri görevlendirmişti.
Abdullah b. Sa'd b. ebî Serh bunu duyunca, gemilere bindiklerinde bu ikisine, Müslümanların bindiği gemilere binmemeleri için yasak getirdi. Onlar da tek bir müslümanın bile bulunmadığı bir gemiye bindiler. Savaş başlayınca bu ikisi savaşma konusunda isteksiz davrandılar; çünkü onlar Abdullah b. Sa'd gibi birisinin komutası altında savaşmak istemediklerini söylüyorlardı. Aynı zamanda daha önce Hz. Osman aleyhinde söylediklerini, savaşçılar arasında yayıyorlardı. Abdullah b. Sa'd, ikisini bu tür sözlerden nehyetti ve cezalandırmakla tehdit etti.
Savaştan zaferle çıkan İslam ordusu günler sonra geri dönecekti. İslam ordusu geri dönmek üzereyken Muhammed b. ebî Huzeyfe yine sahnedeydi. Yanındaki bir adama asıl cihadı geride bıraktıklarını ve asıl cihadın Osman'a karşı yapılması gerektiğini, çünkü onun yaptıklarıyla halkı ifsâda uğrattığını söylüyordu.  Hz. Osman aleyhinde söylenen bu sözlerin tesirinde kalan diğer askerler de bundan cesaret alıp Hz. Osman aleyhinde daha önce sarfetmedikleri sözleri dillendirmeye başlamışlardı.  Zaferden sonra orduda bulunan Mısırlı askerler kendi memleketlerine gitmiş ve orada da Hz. Osman aleyhinde konuşmaya devam etmişlerdi.
Bu olay, bizlere Hz. Osman aleyhindeki muhâlefetin nasıl yayıldığı hakkında önemli bir sahne sunmaktadır. Aynı zamanda Hz. Osman aleyhtarlığının savaş meşgûliyeti olmadığından dolayı halkın dikkatinin, Hz. Osman'ın icraâtlarına döndüğü şeklindeki tezleri de çürütmektedir. Zira Hz. Osman döneminin en önemli muhâlefet gösterilerinden biri olan bu olayın, savaşın ortasında vâki olduğunu görmekteyiz.
Hem Medine'de hem de Kûfe, Mısır ve Basra gibi yerlerde, gitgide yayılan ve yayıldıkça kökleşen muhâlif hareket, yönetimi korkutmuş olacak ki, ileride Hz. Osman ve valilerinin bir takım tedbirlere mürâcaat ettiklerini göreceğiz. Münferit muhâlif gösterileri şiddet uygulayarak bastırmaya çalışan otorite, aynı tavrını örgütsel muhâlefetlere karşı da sergilemekten geri durmayacaktı. Tüccâr geçmişleri olan Ümeyye Oğulları, para ve mâl yedirerek Şamlılar'ı itâat halinde tuttukları halde diğer şehir halklarını bu yöntemle hizada tutmaya güç yetirememiş olacaklar ki son çâre olarak şiddete ve çeşitli caydırıcı yaptırımlara mürâcaat etmişlerdi. Hatırlayacak olursak Ebû Zerr el-Gıfârî parayla susturulamayınca sürgününe karar verilmişti. Muhtemelen Ümeyye Oğulları'nın bu tavrı diğer muhâlifler için de sahnelenecekti.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar