Print Friendly and PDF

Aslı Gavur Müslüman Tipler



D. Mac Donald'ın An Introduction To Missionary Service/Misyonerlik Hizmetine Giriş (Collock. G.A. Hewet E.G.R. Landon, Oxford, U.P. 192) adlı çalışmasının içinde yer alan ve o yıllarda İslam dünyasında görev alacak misyonerlere hitaben yazdığı misyoner olacak insanların okuması gereken kitapların listesini oluşturduğu İngilizce makalesinden göze çarpanlara bakınca, yazar hakkında aşağıdaki alıntılar, onun hakkında yeterli bilgiyi vermektedir:
“Evanjelistlerin seleflerinden olan D. Mac Donald, Müslüman toplumlarının Avrupa medeniyetiyle karşılaştıkları zaman İslam inancının çöküntüye uğrayacağına inanıyordu. İslam'a karşı nasıl bir tavır takınılacağını şu çarpıcı sözleriyle dile getirmekteydi:
Muhammed efsanesi çöktüğünde, yani onun kişiliği ve hayatı hakikat ışığı altında incelendiğinde bütün inanç çökecektir. Bu insanların, Hıristiyan okulları ve rahipleri tarafından kurtarılması, kazanılması gerekiyor. Misyoner faaliyetlerinin en etkili biçimde gerçekleştirilebileceği şekil, Muhammedizm’e cepheden saldırma değil, aksine yeni fikirlerin, bu inancın temelini aşındırmasını beklemek yeterlidir.”

(*Medrese kökenli bilgi yok edilmeli*)

“Entelektüel açıdan Müslümanlar arasında misyonerlik yapanların yüzleşmeleri gereken ilk gerçek şudur ki; onun karşısında içinde yetiştiği medeniyetten çok farklı bir medeniyet vardır. Bu nedenle eğer bu medeniyeti anlamak istiyorsa . ABC den başlamak suretiyle tamamen yeni bir eğitim almalıdır.”

(*Doğulaşmış batılıya değer vermemelidir*)

“Ramo’n Lull gibi Orta Çağ Hıristiyan misyonerlerinin görevleri daha basitti. Çünkü onların medeniyeti esas olarak İslam medeniyeti ile aynı idi. Ve genel olarak söylenebilir ki, modern bir misyoner Orta Çağ Avrupa’sını ne kadar iyi anlarsa, modern Müslümanları o kadar iyi anlayacaktır. Tabii ki bu onun ikinci eğitimini almasının, birincisi kadar zor olduğu anlamına gelmez; eğer durumu kabul eder ve kendini samimi bir şekilde görevine verirse, yani zihni gerçekten eğitilmişse, bu nispeten kolay olur. Bu onu ne kendini ilk eğitimine bağlılıktan ve ne de kendini Avrupalılıktan çıkarması anlamına da gelmez. Dünya yüzünde tamamen Doğululaşmış bir Batılıdan, daha umutsuz “lanetli bir ürün” yoktur.
Fakat o, (eğitim alan misyoner) beynine başka bir bölüm, zihinsel donanım ve yuvalanan bölüm seti eklemek zorundadır. Bir misyoner olarak onun başarısı kendisini Müslüman düşünce ve tutumuna uygulanacak ve aynı zamanda 20. yy.ın eğitimli bir Hıristiyan'ı olarak onlara dışarıdan/üstten bakma gücünü koruma paradoksunu çözümleyebilmesiyle orantılıdır.
Bu böyle olduğuna göre; misyoner bir öğrenci öncelikle şunları elde etmelidir:
(a) Belli sayıda temel olguları, (b) Belli düşünsel taslakları, (c) Duygusal olarak ortama ve işleyişe aşina olmak. Bunlar tabii ki aslında farklı şeylerdir, fakat birbirlerinden ayrı şekilde kazanılamaz ya da ayrı tutulamazlar.”

(*İyi Arapça bilen Dönme Misyonerdir*)

“Her şeye rağmen genç misyoner gözlem yapmak, olayları ve insanları olduğu gibi görmek, etrafındaki dünyayı tanımak için bizzat bu dünyada yazılanlardan neyi okuması gerektiğini öğrenmelidir. Eğer onun çalıştığı alanın dili Arapça ise işleri daha basit olacaktır. Çünkü sadece bir dil ve edebiyat öğrenmeye ihtiyacı olacaktır. Eğer alanın dili Arapça değilse, Arapçanın eğitim, teoloji, bilim dili olduğunu ve ortaçağ Avrupa’sında Latincenin konumu neyse Arapçanın da konumunun o olduğunu devamlı olarak hatırlamalıdır. Entelektüel bir konum kazanmak istiyorsa karşılaşacağı durum temel olarak budur. Son olarak; yazarın tecrübesi şudur ki; Misyoner eğitiminde daha önceki tecrübeleri kullanmak hayati önem taşımaktadır.”

(*Misyoner Kur’ân-ı Kerim’i çok iyi okumalıdır*)

“Arapça bilmek ile elde edilebileceğini her zaman hatırda tutmalıdır. Dolayısıyla yaptığı çevirileri kontrol edebilmek için Arapça öğrenmeye çalışmalıdır. Muhammedilere misyonerlik yapan birisinin onların kutsal kitabı okuyamaması abes olur ve onlar dahi bu kitapların ancak orijinal metinlerinden okunabileceğini bilirler.”

(*Tasavvuf Uzmanı Olmalıdır*)

“Mistik Gelişim son zamanlara kadar dikkat çekmiş değildir. Oysa mistisizm İslam için her zaman Hıristiyanlıktan çok daha fazla önemli olmuştur. Mistisizm, İslam'da durağanlıktan panteizme kadar bütün formları ile ortaya çıkmıştır. Günümüzde dindar bir Müslüman mutlaka bir tasavvuf kolu ile ilgilidir. İşte bu yüzden tasavvuf, misyonerler için önemlidir.”
(Son zamanlarda İslam’ı eleştirenlerin büyük kısmı tasavvuf eğitimi almış ilahiyatçılardan çıkmaktadır. Felsefe ve hukuk eğitimi alanlardan-azda olsa vardır.)
(Alıntı)

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar