Print Friendly and PDF

Hira Aşkımıza Şahit Ol

"Hz. Peygamber, henüz risaletle görevlendirilmeden önce yalnız başına tefekküre dalmak, Rabbini anmak isterdi. Bu gayeyle Hira Mağarasına çekilir, Hira Dağının sessizliği, Allah'ın varlığını bütün ihtişamiyle ifade eden berrak yıldızlar ve engin çöl gecelerinin harika letafeti içerisinde derin düşünceye dalardı.
Yanına biraz azık, biraz su alarak mağaraya girer, azığı tükenince evine dönüp tekrar mağaraya gelirdi. O'nun bu halini gören Arapları .
"Muhammed Rabbine aşık oldu" diyorlardı."

  
"Düşmanımız mutlu olsun,
ömrü boyunca cihanda bahtlı olsun.
Her kim bizim yolumuza diken koyarsa,
Onun yoluna koyacağımız diken, gül bahçesi olsun. "

الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ
Elif lam ra kitabun enzelnahu iley ke li tuhricen nase minez zulumati ilen nuri bi izni rabbihim ila sıratıl azizil hamid.
“Elif Lam Ra. Bir kitap sana indirdik ki, insanları Rablerinin izni ile karanlıklardan nura sen çıkarasın; doğruca o yüce ve övülmeye layık olanın yoluna ki, bütün izzet ve hamd O'nundur.”
Mevlana bu bağı şöyle tenkit eder:
“Ebû Hureyre radıyallâhu anh’dan rivâyet olunduğuna göre, Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e bir adam gelerek ‘helâk oldum ya Rasûlullâh’ dedi. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem ‘Seni helâk eden nedir’ diye sordu.
O zât: ‘Ramazan gününde zevcemle cima ettim’ dedi. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem: ‘Bir köle azad edecek imkânın var mı?’ diye sordu. Adam: ‘Hayır’ dedi.
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem: ‘İki ay peşpeşe oruç tutabilir misin’ diye sordu. Adam: ‘Hayır’ dedi.
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem: ‘Altmış fakiri doyuracak imkânın var mı?’ diye sordu. Adam: ‘Hayır’ dedi ve ardından oturdu.
Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem’e bir sepet hurma getirildi. Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem bunu adama vererek: ‘Bunu tasadduk et’ buyurdu.
Adam: ‘Bizden daha fakirine mi? Medine’nin iki taşlığı arasında buna biz­den daha muhtaç bir aile yoktur’ dedi.
Bunun üzerine Rasûlullâh sallallâhu aleyhi ve sellem azı dişleri görünecek şekilde güldü. Daha sonra: ‘Git bunu ailene yedir’ buyurdu.”

Hz. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin diğer peygamberlerden üstün olduğunu her firsatta vurgulamıştır. İşte bu anlayışının bir örneğini şu ayette vermiştir "Doğrusu biz seni, gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem  halkından sen sorumlu değilsin." Dâye'ye göre ayetin manası, "Seni Hakk ile yani Allah ile gönderdik" demektir. Buradaki Hakk'ın, Allah olduğunun delili de "Allah apaçık Hakk'tır" (Nur, 25) kavlidir. Seni, müminleri Allah ile müjdeleyip korkutasın diye gönderdik. Bu durum sadece sana aittir. Çünkü diğer nebiler cennetle müjdeleyip cehennemle korkutmuşken sen Allah ile müjdeliyor, O'nunla korkutuyorsun. Bu son ifadenin delili de: "...Biz seni şâhid, müjdeci ve uyancı olarak gönderdik. Ve izniyle Allah'a davetçi ve aydınlatıcı bir lamba olarak (gönderdik)." (Ahzab, 45-46) ayetleridir.
Bir adam Peygamber Efendimizi arayıp buldu ve ona şöyle dedi:
"-Ey Allah'ın Resulü! Benim üç tutkum var: içki, zina ve yalan. Emret bana, hangisini bırakayım!
Rasûlüllah salla'llâhü aleyhi ve sellem
-"Yalanı bırak!" dedi.
 Adam böylece oradan ayrıldı gitti. Daha sonra, zina etmek istedi. Fakat bir an düşündü ve kendi kendine
"Nasıl olsa Peygamber Efendimizin yanına gideceğim; o bana zina edip etmediğimi soracak. Eğer evet, dersem; bana zina cezası verecektir; hayır dersem ahdimi bozmuş ve yalan söylemiş olacağım" dedi. Ve zinayı bıraktı. İçki için de aynı şey oldu. Sonra Peygamber Efendimizin, salat ve selam onun üzerine olsun, yanına gitti.
"-Ey Allah'ın Elçisi hepsini bıraktım" dedi.
Gerçekten de yalan bütün kötülüklerin başıdır; hepsini içerir, Aziz ve Celil Allah'ın lanetini çağırır.
Hazreti Ebubekir radiyallâhü anh, Allah ondan razı olsun, şöyle diyor:
"Kendisine güven duyulmayan kişinin imanı yoktur!"
İbn Mesud da "Yalan ve hıyanet dışında bütün eğilimler insanda yaradılıştan olup fıtridir" demektedir. Allah'ın elçisi gene şöyle duyuruyor:
 "Şu üç durum kimde bulunursa münafık olur. Söz verdiği zaman sözünde durmaz; konuştuğu zaman yalan söyler; kendisine güven duyulduğunda ihanet eder."
Küfür; Tanrı'nın varlığını, birliğini ya da dinin temellerinden birini yadsıma, Yüce Tanrı)'a karşı bir yalan değil de, nedir?
Oysa Allah haktır ve hakkı sever.
Gökler ve yeryüzü hakla yerinde durur.
 Yalancıdan daha alçak birini bilmiyorum.
Yalan ve iftira yüzünden devletler yıkıldı, krallıklar çöktü; haksız yere kanlar akıtıldı; örtüler yırtıldı. Yalan ve iftira ancak kinleri ve hınçları güçlendirmiştir. İftiracının ödülü ise, nefret, rezillik, alçaklıktan başka birşey değildir. Halk ona köpeğe bakış atar gibi bakar.


“Bizden konuşan bizim elbisemize bürünür ve bizim tavrımızı seçmiş olur.
“Üç kitabın benzeri yoktur; Kuran-ı Kerim, Sahîh-i Buhari ve Mesnevî” [Abdullâh- ı Dehlevî]
“Benim mezar taşımın üzerinde gaipten bir yazı buldular ki
Bu maktulun suçsuzluktan başka bir suçu (günahı) yoktur [Mazhar Cân-ı Cânân]
O gün herkesin dilinde Peygamber Efendimiz vardı. Bunlardan en meşhur olanı;
ولد الحبيب ومثله لا يولد      ولد الحبيب وخده يتورد
يا عاشقين تولهوا في حبه     هذا هو الحسن الجميل المفرد
 ‘Efendimiz doğmuş ve ona benzeyen hiç biri doğmamıştır
Sevgili doğmuş ve onun yanağı gül gibidir’.
‘Ey âşıklar, onu sevmek ile meşgul olun
Budur en iyi ve en güzel’.
[Ebul-Hayr Fârûkî]
Ebul- Hayr Fârûkî vefat haberini duyduğu zaman, ‘bu ilaçsız bir yaradır’, derdi.


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar