Eş Seçimi Teorileri
Larson (1992) eş seçimi hususunda bireyler tarafından kabul edilmiş olan 9
sınırlandırıcı inanç olduğunu ifade etmektedir. Bunlar;
Bu inançtaki bir kimse dünya üzerinde evlenebileceği tek ve sadece bir
doğru kişi olduğuna inanmaktadır.
Bu inançtaki kimse evlenecek mükemmel insanı bulana kadar beklemesi
gerektiğine inanmaktadır.
Bu inanca sahip kimse gelecekte bir eş olarak kendinden emin olana kadar
beklemesi gerektiğine inanmaktadır.
Bu inançtaki kimse evlenmeden önce ilişkilerinin devam edeceğinin
ispatlanması gerektiğine inanmaktadır.
Bu inanca sahip kimse yeterli gayreti gösterdiğinde evlenmek için seçtiği
kişi ile mutlu olabileceğine inanmaktadır.
Bu inanca sahip olan kimse birisine âşık olmanın kişi ile evlenmek için
yeterli olduğuna inanmaktadır.
Bu inançtaki kimse evlenmeden önce evlenmeyi düşündüğü insanla birlikte
yaşarsa mutlu olma şansının artacağına inanmaktadır.
Bu inanca sahip kimse, evlenmek için kişisel özellikleri kendisinden farklı
olan kişileri seçmek gerektiğine inanmaktadır.
Bu noktada eş seçimimin kolay, tesadüfi ve şans eseri olması gerektiğine
inanılmaktadır. Bu inanca sahip olan kişiler şans eseri bir yerlerde karşılaşıp
ilk görüşte aşka inanmaktadırlar.
**
Ek olarak Hamidzade tarafından İran’da yapılan bir çalışmada; evlilik
için en önemli kriterler zihinsel olgunluk, görünüş, iffet ve nezaket, sosyal
statü ve aile statüsü ve sadakat olarak belirlenmiştir.
Haghighizadeh, Kararmi ve Soltani tarafından yapılan diğer bir İran
çalışmasında, çoğu kadın ve erkeğin bakış açısına göre evlilik için en önemli
kriterin ahlak olduğu, ancak kadınlar ile erkekler arasında belirgin
farklılıkların olduğu ortaya çıkmıştır. Türkiye’de ise gelin adayları
çoğunlukla, hamaratlık, saygı, temizlik, ailenin geçmişi ve sosyo-ekonomik
düzey kriterleri dahilinde değerlendirilmektedir sonucuna ulaşılmıştır.
10 değer grubu, Schwartz tarafından aşağıdaki gibi tanımlanmaktadır;
Otorite, sosyal güç, refah ve kabul gibi prestij ve sosyal konum, kaynaklar
ve kişiler üzerinden gücü elde etme
Entelektüel, hırslı, etkili, yetenekli ve başarılı olmak gibi bireylerin
sosyal standartlar kapsamında gösterdiği ve yeterli olarak tanımlanan başarısı
Eğlenceli yaşam, haz ve zevk kavramları gibi duygusal tatmin ve mutluluk.
Yaşamsal sorunlar, heyecan ve yenilik
Kendine saygı duyan, özgür, bağımsız, meraklı ve kendi hedeflerini kendi
belirleme gibi özelliklere sahip, kendi davranışlarına kendi karar veren,
açıklayan, özgür düşünme becerisine sahip kişi.
Dünya barışı, çevreyi ve bireyleri korumak, eşitlik ve anlayışlı olmak gibi
kavramların örnek olarak verebileceği, insanları korumak ve anlamak, anlayışlı
olmak ve doğayı korumaktan oluşmaktadır.
Dürüst, vefalı, merhametli ve yardımsever olmak gibi özelliklere sahip
olmak, çevredeki bireyleri korumak ve yaşam seviyelerini yükseklere taşımak.
Dindar, samimi, geleneklerine saygılı ve kaderine razı gelen gibi hem din hem
de kültür tarafından bireylere sunulan düşüncelerin kabul edilerek onlara saygı
duyulması ve itaat edilmesi.
İtaatkâr, kendi kendini disipline sokabilen, nazik, yaşlı ve büyüklere
saygılı olmak gibi özelliklere sahip olmak, sosyal beklentilere ve toplumsal
normlara uyum sağlayarak zarar verebilecek davranış ve etkilerden kaçınmak.
Ulusal güvenlik, sosyal güvenlik ve aile güvenliği gibi toplumun ve
ilişkilerin, kişinin uyumluluğu, güvenliği ve kararlılığını kapsamaktadır.
Hâkim düşüncenin heteroseksizm olduğu tüm kültürlerde, heteroseksüel
olmayan her davranış, kimlik, ilişki veya topluluk inkâr edilmekte,
kötülenmekte veya damgalanmaktadır.
Bu kültürlere doğan her birey çok erken dönemlerde toplumsal heteroseksizmi
içselleştirir.
Bireyler homoseksüelliklerini ilk keşfedişleri ile de kendilerine dönük
olumsuz duygular deneyimlemeye başlarlar.
Kişinin kendi homoseksüel yönelimlerini keşfetmesi, bunun üzerine bir
kimlik inşa etmesi ve bunu diğerlerine açıklama süreçleri oldukça sarsıcı
olabilmektedir.
Farklılıkları uzlaştırmadaki pek çok nedene bağlı
zorlanmalarımız ve zorlamalarımız özellikle lezbiyen, gey ve biseksüel
bireylerin heteroseksüel cinsel yönelime sahip bireylere nazaran kimi
psikopatolojileri daha fazla üretmelerine neden olabilmektedir.
Lezbiyen, Gey ve Biseksüel örnekleminde bağlanma
stilleri, ‘ öz anlayış, içselleştirilmiş homofobi ve depresyon’ değişkenlerinin
etkisi bulunmaktadır.
Bu bağlanma stilleri (Kaygılı ve Kaçınmalı) ile depresyon
arasında doğrudan anlamlı düzeyde bir ilişki vardır, denilmektedir.
Heteroseksizm, heteroseksüelliğin normal ve ahlaki olan tek yaşam biçimi
olduğuna inanmakta ısrarlıdır ve bu nedenle de lezbiyen, gey ve biseksüel
bireylerin yönelimlerini olumsuz ve istenmeyen olarak değerlendirmektedirler.
‘ Fark edilme korkusu, reddedilme veya homoseksüellikten kaynaklanan
rahatsızlık, düşük öz saygı, geyliğin abartılı bir şekilde övülmesi ya da bütün
heteroseksüellerin reddedilmesinin yanı sıra diğer homoseksüllere yönelik öfke’
gibi olumsuz duygular içselleştirilmiş homofobiyi ortaya çıkarmaktadır.
Cinsel azınlıklar damgalanmış kimlikleriyle her gün baş etmek zorunda
kalabilmektedirler.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar