İnancın Varyantları
Teist, Tanrı hakkında ileri sürülen her
iddiayı başka bir iddia ile dışlamaya çalışır.
Örneğin; Teist: Tanrı vardır.
Ateist:
Tanrı varsa görünür, görülmediği için Tanrı yoktur.
Teist: “Onu gözler idrak etmez.”
---
Teist: Tanrı insanları, bir babanın çocuğunu
sevdiği gibi sever.
Ateist: Eğer Tanrı insanları severse, bir
çocuk neden hastalanır ve hastalanan çocuğa babası iyileşmesi için çaba sarf
ederken Tanrı neden hiçbir şey yapmaz?
Teist: Tanrı’nın sevgisi insan sevgisinden
farklıdır fakat bu Tanrı sevmiyor, anlamına gelmez.
Antony Flew ateist düşüncedeyken, din dilinin
anlamsız olduğunu savunmaktadır. Fakat bu tutumu Tanrı’nın varlığını kabul
ettikten sonra değişerek din dili anlamlı hale gelmiştir. Flew’un her din
diline dair her iki görüşünün zıtlığını ne oluşturmaktadır, diye sorulursa
cevap ne verilebilir.
Flew: ‘Tanrı vardır’ çünkü yaşam kompleks bir
yapıya sahiptir, evren tesadüfi olamaz.
Ateist: Sonsuz maymun teoremine göre maymunlar
bilinçsiz yani rastgele sonsuz klavye tuşlamasıyla Shakespeare’in eserini
yazabilir. Dolayısıyla evren de yaşam da tesadüfi olarak ortaya çıkmıştır.
Flew: İngiliz Ulusal Sanat Konseyi tarafından
gerçekleştirilen bir deneyde altı maymunun bulunduğu kafese bilgisayar
konmuştur. Maymunlar bir ay boyunca klavyeye vurmalarına hatta onu tuvalet
olarak kullanmalarına rağmen ayın sonunda elli sayfa çıktı alınmıştır. Fakat
sayfaların hiç birinde anlamlı tek bir kelime dahi bulunamamıştır.
G. Schroeder, maymun teoremi çürütmesinde
Shakespeare’in “Seni bir yaz gününe benzetebilir miyim?’ sonesinin elde etme
olasılığıyla kıyasla Shakespeare’in tüm eserleri yazma olasılığının imkânsız
olduğunu göstermiştir.
Evrendeki kompleks yapı maymun teoreminin
çürütülmesine dayanarak tesadüf eseri oluşamaz. Örneğin yaşam için gerekli
genetik kodlamanın yani DNA’nın rastgele oluştuğunu varsayamayız bilimsel
araştırmalar gösteriyor ki DNA’lar karmaşık yapıları nedeniyle üstün bir zeka
tarafından oluşturulmuş olmalıdır ve bu zekada Tanrı’dır, dolayısıyla ‘Tanrı
vardır.’
Analojik dil [benzeşmeye dayanan] yaklaşımı,
teisttin ilk çıkarımında babanın sevgisi ve Tanrı’nın sevgisi arasında ilişki
kurulmasıyla işleyişe başlamıştır.
Üçüncü çıkarımda ise Teist, Tanrı sevgisinin
insan sevgisinden farklı olduğunu savunarak; Tanrı ve insan sevgisinin
kavramsal düzlemde aynı olduğunu fakat kavramın içeriği bakımından farklı
olduğunu ileri sürmüştür.
Ateisttin tutumu ise benzerliği yani sevgiyi
literal anlamda anlayarak babanın çocuğun iyileşmesi için çabalamasını sevgi
olarak addetmesi ve Tanrı’nın sevgisiyle aynı olduğunu savunmasından dolayı tek
anlamlı dil yaklaşımı kapsamında değerlendirmesine yol açmıştır. Ateistin tek
anlamlı dil yaklaşımını bir silah olarak kullanması zaten cevaplandırılması zor
bir sorun olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü tek anlamlı dil, son aşamada
antropomorfizmle sonuçlanmaktadır. İnanan kişinin verdiği her yanıt tek
anlamlı dil teorisine karşıt bir yanıttır. Flew ise dini ifadelerin iddia
olmadıklarını iki farklı din dili anlayışlarının karşılaştırılmasıyla ortaya
koymaya çalışmıştır.
Sonuçta Flew, Mantıkçı pozitivist düşünceye
gelene kadar ortaya konan din dili varsayımlarını kıyaslamış ve bunun sonucunda
Tanrı hakkında konuşmanın geçersiz olduğunu ya da iddia olmadığını
yanlışlanabilirlik ilkesi bağlamında değerlendirmiştir.
Sosy. İnsan Biçimcilik. İsim Fransızca Anthropomorphisme
İnsan şeklinde putlara inanma ve tapma esasına
dayanan batıl bir din. Allah'ı insan vasıflarıyla tasavvur eden dinî inançlar
da antropomorfizm'in başka kılıkta görünüşleridir. Meselâ aslı bozulmuş
Musevilik ve Hıristiyanlıkta Allahın insan şeklinde düşünülmesi antropomorfizm
denilen putperestliğe bir geri dönüştür. İslâm dini Allah'ın varlığı, sıfatları
ve fiilleriyle eşsiz ve benzersiz olduğunu bildirmekle, en üstün ve mükemmel
din olmak şerefine hak kazanmıştır. İslâmın "Görmek, işitmek,
konuşmak" gibi insani vasıfları Allaha atfettiğini, ve bu sebeple
antropomorfik dinler arasında yer aldığını iddia edenler ya bilgisiz ya da
kasıtlı kimselerdir. Çünkü İslâm, Allahın "Görmek, işitmek, konuşmak"
fiilinde insanın muhtaç olduğu organ ve şartlara muhtaç olmadığını bilhassa
belirtir ve insan fiili ile hiçbir surette benzerliği bulunmadığını açıklar.
İslâm en cahil insandan en âlim insana kadar herkese hitap eden bir din olduğu
için, basit ve kaba düşünenlere, hareketlerinin Allah'dan gizli kalmayacağını
anlatmak için Allah'ın, putperestlerin ilahları gibi konuşmaz, görmez, işitmez
diye düşünmemelerini, Allah'ın her hal ve hareketlerinden haberdar olduğunu
anlatmaktadır.
Yeni ateizm kavramı ilk olarak 2006 yılında
ortaya çıkmıştır. Yeni ateizmin ayırt edici özellikleri olarak şunlar
belirleyici olmuştur:
- Yeni
ateizm, ateizmin bayramıdır. Çünkü Tanrı’nın cenaze töreni kutlanacak bir
şeydir, yas tutulacak değil.
- Teizmin
reddi değil, açık bir şekilde Hıristiyanlığın Tanrı’sının reddidir.
- Tamamen
bilimsel kanıtlara dayanmaktadır. Tanrı’nın varlığı sorusu bilimsel bir sorudur
ve din bilimin tamamen zıttıdır. Bu yolla insan aklının yaylaları
aydınlanacaktır.
- Çocukları
Tanrı inancıyla eğitmek onlar için oldukça zararlıdır.
- Dünyadaki
en büyük tehlike dindir.
Yeni ateizmin savunucuları ve başlıca eserleri
şu şekilde gösterilebilir:
Richard
Dawkins The God Delusion (Tanrı Yanılgısı), Daniel Dennett Breaking The Spell
(Büyü Bozumu), Sam Harris The End of Faith (İnancın Sonu), Lewis Wolpert Six
Impossihle Things Before Breakfast (Kahvaltıdan Önceki Altı Olasılık), Victor
Stenger The Comprehensible Cosmos (Kavranabilir Evren)
Ateist İnançlarının Netliğini Tanımlamak
Açısından Bunları Bilmek Gerekir:
“ Bir Tanrı olmadığım biliyorum.”
“ Tanrı hakkında bir inanç sistemi şunlarla
aynı zıtlığı içerir: bekâr kocalar ya da yuvarlak kareler.”
“ Evrenin bir başlangıcının olmadığı ve bir
sonunun da olmayacağına inanma eğilimindeyim. Aslında bunların herhangi birini
tartışmak için iyi nedenler göremiyorum.”
“Yaşayan organizmaların, yaşamayan
materyallerden, oldukça uzun bir dönem içinde, evrim geçirdiğine inanıyorum.”
Bir zamanlar ateizm iddiasının The Presumption
of Atheism (Ateizm Varsayımı) eseriyle doruk noktasına ulaştığım, bir Tanrı’nın
varlığına inanmak için, sağlam nedenlerin olması gerektiğini ve eğer bu
nedenler yoksa negatif ateist ya da agnostik olmak gerektiğini söyleyen Flew, yarım yüzyıldır süren ateizm
savunmasını artık kabul etmediğini şu sözleriyle belirtir:
“Şimdi evrenin sonsuz bir Zekâ tarafından var
edildiğine inanıyorum. Evrenin karışık kanunlarının bilim adamlarının Tanrı’nın
Zihni dedikleri şeyi ortaya koyduğuna inanıyorum. Hayatın ve çoğalmanın, ilahi
bir Kaynaktan başladığına inanıyorum.”
Flew, modem bilimin ortaya çıkardığı dünya
resmini, bu şekilde algıladığım söylemektedir. Ona göre bilim, doğanın üç
boyutuna ışık tutmaktadır ki, bunlar aynı zamanda Tanrı’ya işaret
etmektedirler:
1 - Doğanın kanunlara uyduğu gerçeği.
2- Hayat
boyutu; maddeden oluşan ve zekice ayarlanıp amaca yönelik hareket eden varlık
boyutu.
3- Doğanın
varlığı
Bu üç boyuta paralel olarak Flew, üç sondan
bahseder ve bunlara özellikle önem verdiğini ve bugünün kanıtları ışığında
ilerlerken de bunları dikkate aldığım belirtir.
1- Doğanın
kanunları nasıl oluştu?
2- Evren,
yani fiziksel olan her şey, nasıl var oldu?
3- Bir
fenomen olarak hayat, nasıl hayatın yokluğundan çıktı?
Flew kendi ifadesiyle Tanrı’yı keşfinin
doğaüstü fenomenle hiç ilgisi olmadan, doğal bir düzeyde geliştiğini ifade
etmektedir. “Bu geleneksel olarak doğal teoloji denen bir uygulamaydı. Bugün
bilinen dinlerin herhangi biriyle bir bağlantısı olmadı.
Ayrıca kişisel mucizevî türden bir deneyimden
de bahsedemem. Kısaca, Tanrı’yı keşfim aklın yolculuğudur, inancın değil.”
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar