Şarkılar Üzerinden
Aşık olmanın tuhaf usulleri arasında şunu da
anabiliriz:
birisi basit bir anlatım üzerine, sevdiği
nesneyi görmeden ona aşık olabilir. Doğal olarak da oradan aşkın bütün
evrelerine tedricen girer. Bu da mektupla ve aracıyla olur; kaygılanmak da,
esrimek de, geceleri uykusuz kalmak da, bunların hepsi sevenin sevdiğini
görmeksizin yaptığı şeylerdir. Gerçekten de öyküler, güzel niteliklerin tanıtım
ve haberlerin anlatımı ruh üzerinde belirgin etkiler bırakır. Bir duvarın
ötesinden şarkı söyleyen bir kadını duymak, gönlün tutulmasına ve aşkın
doğmasına yeterli nedendir. Birçoklarının başına bu tür şeyler gelmiştir. Ama
benim için, bütün bunlar, temelsiz eski bir bina mesabesindedir. Çünkü zihni
görmediği bir varlığın tutkusuyla meşgul bir kişi, düşünceleriyle başbaşa
kaldığında, kafasında hayalinden doğan bir biçimi ve gönlünde belirli bir
nesneyi canlandıracaktır. Düşüncelerinden başka birşeyi tasarlayamaz. Hayali
durmadan oraya yönelir. Şayet bir gün gerçekten sevdiği nesneyi görecek
olursa, o zaman iki durum ortaya çıkabilir: aşkı ya artar, çoğalır ya da
büsbütün yok olur. Bu iki durum da birçok kez çoklarınca yaşanmıştır. Ve
açıkça bilinmektedir. Bu daha çok haremlerde kapalı tutulan, büyük ailelere
mensup kadınların erkek akrabalarıyla olan ilişkilerinde olur. Bu açıdan
kadınların aşkı erkeklerinkinden daha sağlamdır. Çünkü onlar zayıftırlar.
Yaratılışları gereği kendilerini saran bu tür sevgiye süratle tutulurlar. Bu
konuda bir şiir yazdım (Hezec):
"Ey beni, görmediğim bir kişiyi sevmekten
dolayı ayıplayan kişi,
beni aşkta zayıf birisi olarak tanımakla aşırı
davrandın.
Pekiyi söylesene bana, cenneti de ancak
tasvirle tanıyor değil miyiz?"
(G.G)
Allah Teâlâ ruha, Hz. Adem henüz balçık iken,
Adem'in cesedi içerisine girmesini buyurdu. Ama ruh bundan ürktü, tedirgin
oldu, sabırsız oldu, yıkıldı adeta. O zaman Allah ona
"Oraya zorla gir ve oradan zorlukla
çık!" dedi.
Şarabın Kadehe Dökülürken Çıkardığı
Ses
Şair nedim,
meclisin şarabını ve şarabın kadehe dökülürken çıkardığı ‘kul kul’ sesini
meclisin hanendesine tercih etmektedir:
dinle sahbâ kul-kulün sâgar tanînin gör nedîm gûş kılma meclisin hânende
vü sâzendesin ‘bana şarabın kul kul
sesini, kadehin iniltisini getirin, (aksi halde) ben meclisin saz
çalanlarını ve şarkı okuyanlarını dinlemem.’
Şeştar ile
çalınan eserlerin nağmesi gönlü etkileyicidir. Ona gönül bağlayanlar, ondan
nasiplenmektedir: hele bir kerre dinle
nağmesin şeş-târ-ı şarkı[nı]n muhayyerdir ana dil-bestekârân hissedâr olsun ‘bir kere şarkıdaki şeştârın nağmesini
dinle, ona gönül bağlayanlar beğenilmiştir, ondan nasiplensinler.’
Dudak
değmez adı verilen tür en zor olanlarından birisidir. Âşıklar dudaklarının
arasına aldıkları bir toplu iğne ile şiir söylemeye başlarlar. Ancak
söyledikleri şiir içerisinde dudakların birbirine değerek çıkartılması zorunlu
olan,” b, p, m, f, v” gibi harfler kullanılmamalıdır. Kullanıldığı takdirde
âşık’ın dudağına iğne batar ve yarışmayı kaybeder
Maddi ve
manevi sıkıntı sonunda çoğunlukla kutsal sayılan bir yerde uyku ile uyanıklık
arasında görülen rüyada pir elinden içilen bade veya yenilen bir gıda maddesi
ile şiir söyleme kabiliyeti yanında saz çalma ve dini bilgiler öğrendikten
başka dünya ahret sevilecek bir sevgili ile karşılaşırlar. Halk şairleri bu
rüya ile olgun bir kişiliğe kavuşurlar. Rüya sonucunda hem tanrı aşkı hem
sevgilinin aşkı ile yanarlar, bunun yanında derin bir din bilgisine sahip
olurlar. Uyandıkları anada çoğu kez bir başka âşık tarafından sorguya
çekilirler. Bu sorulara saz eşliğinde kusursuz nazımla ve doğru cevaplar
vererek, başlarından geçenleri de anlatarak ‘‘âşık’’ olduklarını ispatlar ve
çevreden saygı görmeye başlarlar bade bir pir, üçler, beşler, yediler, kırklar
ve Hz. Ali, Hacı Bektaş Veli gibi bir din ulusu tarafından içirilir. A. Bir pir
tarafından: Ercişli Emrah’a bade bir pir tarafından sunulmuştur. B. Üçler
tarafından: nurani yüzlü üç derviş diye nitelendirilen üçler, kutup ve
yardımcıları olan sağ ve sol imamının üçüne birden üçler denildiği gibi, âşık
edebiyatında Hızır Nebî, İlyas Nebî ve kutup nebî’dir. Hızır nebi: âşık karada
dara düşünce yardımına gelir, İlyas Nebi: âşık denizde dara düşünce yardımına
gelir, kutup nebî: kim olduğu hakkında ayrıntılı bilgi bulunmamaktadır. Orhan
şaik gökyay tarafından tasavvuftaki derecelerin en yükseğine çıkmış olan ve
kendisinde dünyayı idare etme gücünü gören kutup’un olabileceğini işaret
etmektedir. Bardızlı nihanî'ye üçler bade sunmuşlardır. C. Beşler tarafından:
beşler âşık edebiyatında ehl-i beyt yani Hz. Muhammed’in aile efradıdır. Ç.
Yediler tarafından: üçler alemine katılan dört erenle birlikte olan yedi ermiş
kişiye yediler denmektedir. Âşık revaî ve âşık burhanî yediler elinden bade
içmiştir. D. Kırklar tarafından: Âşık Kemalî Baba ve Âşık Hüdaverdi’ye bade
kırklar tarafından sunulmuştur. Başka
kaynaklarda ise üçler, beşler, yediler, kırklar şu şekilde anlatılmaktadır.
Üçler: Hz. Allah, Hz. Muhammed ve Hz. Ali’dir. Beşler tarafından: hz. Muhammed,
hz. Ali, hz. Fatıma, hzl. Hasan, Hz. Hüseyin’dir. Yediler: bunlar yedi ulu
âşıktır: hataî, nesimî, fuzulî, kul himmet, Viranî, Yeminî ve Pir Sultan
Abdal’dır. Kırklar: Hz. Ali tarafında toplandığına dair anlatılan kırk kişilik
meclistir.
Tercih edilen Çalgılar
Çalgı tercihi/beğenisinin demografik,
sosyo kültürel (aile ve arkadaş çevresi), müzik dinleme alışkanlığı ve sıklığı
gibi değişkenlerle ilişkilidir. Çalgı beğeni düzeyleriyle yaş, cinsiyet ve
gelir düzeyi arasında anlamlı ilişkiler olduğu ortaya çıkmıştır. İnsanların yaş
ortalaması küçüldükçe Klasik Gitar beğenisi, yaş ortalaması büyüdükçe Kaval
beğenisi artmıştır.
Gelir düzeyi düşük katılımcılar daha
çok Piyano’yu, orta gelir düzeyindeki katılımcılar daha çok Klasik Gitar’ı,
yüksek gelir düzeyindeki katılımcılar ise daha çok Ud’u tercih etmiştir. Morin
Khuur aynı zamanda tüm gelir düzeyleri arasında en az beğenilen çalgı olmuştur.
Keman beğeni düzeyi yüksek olan
katılımcıların aileleri pop ve Yabancı müziği Türkçe müziğe göre daha çok
sevmektedir.
Klasik Gitar’ın genç nesil arasında
popüler bir çalgı olduğuna yönelik kabul gören varsayım doğrulanmış
gözükmektedir.
Üflemeli ve yumuşak tını gibi
nitelikleriyle özellikle pastoral çağrışımlara uygun olan Kaval’ın bu anlamda
benimsenmesi tutarlı bir bütün olarak değerlendirilebilir.
Morin Khuur hem erkek hem kadınlar
arasında en az sevilen çalgıdırr. Bu çalgının kültürel olarak diğer çalgılara
göre daha az tanınması ve tınısının farklılığı az sevilmesindeki en temel
etkenler olarak değerlendirilebilir.
Piyano’nun fiziksel yapısı göz önüne
alındığında, yani diğer çalgılara göre büyüklüğü ve maddi açıdan görece daha
pahalı olması bir özenme duygusu yaratıyor olabilir.
Klasik Gitar’ın orta gelir düzeyiyle
ilişkilenmesi bu çalgının genel popülaritesiyle açıklanabilir. Kolay elde
edilen bir çalgı olması, nispeten belirli bir seviyeye kadar kolay öğrenilmesi
ve birçok şarkıya basit düzeyde eşlik edebilme özelliğiyle Klasik Gitar en
sevilen çalgı konumundadır.
Ud özellikle erkekler arasında genel
beğeni seviyesinin yüksek çıkması telli çalgılar içinde Ud’a daha müstesna bir
anlam yüklenmesiyle açıklanabilir. Buna paralel olarak kadınlar en çok Klasik
Gitar, Yan Flüt ve Piyano’yu tercih ederken, erkekler Ud’u tercih etmiştir.
Toplamda erkek ve kadınların en az tercih ettiği çalgı ise Morin Khuur
olmuştur.
Dolayısıyla bu aşamada sonuçları
genelleştirmek mümkün değildir.
(Alıntı)
Aristotales’ten, Antik Yunan döneminde
yasaların yazılmadan önce şarkı olduklarını ve bu sayede nesiller arasında
aktarılıp varlıklarını sürdürdüklerini aktararak, müziğin politikayla olan
ilişkisine ve pragmatik anlamına göndermede bulunur . Roma tarihçisi Titus
Livius’un “Lex horrendi carminis erat. (Ürkütücü bir şarkıdır yasa.)”
cümlesiyle Romalıların yasayı “carmina” (şarkı) ile özdeşleştirdiklerini
aktarır. Keammer’de bu örneklerin bir benzeri olarak, Kenya’nın etnik
gruplarından biri olan Kikuyu’larda hiçbir yazı dizgesi yokken, toplumsal
düzeni sağlama adına kuralların (ilk anayasa) şarkı biçimine sokulduğunu
belirtir.
(ar.) Türk
musikisinde mürekkep bir makamdır. Saba-zemzeme makamını kullanılışıdır.
Yumuşak karar dediği la perdesidir. Yumuşaklık, kolaylıkla çıkartılabilen bir
ses oluşundan dolayıdır. Zemzeme makamının nağmeleri, kolay çıkartılabilen
seslerdir: bi't-tab’i zemzeme-i kürdîden
hazz ider nerm karârın işiden ‘elbette,
yumuşak kararını işiten zemzeme-i kürdiden hoşlanır.’ şair, zemzeme makamının
nağmelerinin, gönül kamışından yapılan neyin seslerine aşina kılınması için dua
etmektedir: yâ rab nevâsın eyle ney-i
kilk-i hâtırun râh-ı usûl-i zemzeme-i perde âşinâ ‘yarabbi, gönül kamışından (yapılan) neyin
sesini, zemzeme makamının nağmelerine âşinâ eyle.’ zemzeme makamı, ney ile icra
edilince, dinleyeni hüzünlendiren ve gözyaşı döktüren bir makam olup terennümü
ile dökülen gözyaşı altınoluktan dökülen rahmet yağmurları gibidir: revha olup bi-aynihî ka'beye nâvdân-ı zer
zemzem-i feyz-i giryedir zemzeme-i nevâ-yı ney
‘altınoluğun tıpkı Kâbe’ye rahmet olması gibi, neyin zemzeme terennümü,
gözyaşının bereketli zemzemidir.’
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar