Print Friendly and PDF

Değişik Dinlerde Mesih Ve Mehdi İnancı

Bunlarada Bakarsınız



İlkel Dinler

Evrensel karakterli dinlerde olduğu gibi ilkel dinlerde de Mesih ve Mehdi inancı görülmektedir. İlkel din mensuplarından Yeni Gine yerlileri kendilerini kurtarmak için gelecek bir kurtarıcıya inanmışlardır. Onlara göre, Mensren adını verdikleri bu kurtarıcı, bir gemi ile gelecek ve kendilerini işgalci güçlerin boyunduruğundan kurtararak Yeni Gine’ye zenginlik ve huzur getirecektir. Batılı araştırmacılar, Yeni Ginelilerin bu inancı için “Kargo Kültü" deyimini kullanmışlardır. “Gemi yükü" anlamına gelen kargo, yerlilerin bekledikleri kahramanın zenginliklerle dolu bir gemi ile gelmesini ifade etmektedir. Kuzey Amerika yerlilerinden Algonkinlerin Montagnai kabilesi, kendilerini sıkıntı ve sorunlardan kurtaracak bir kurtarıcıya inanmıştır. Onların beklemiş olduğu bu kurtarıcı, dünyanın ilk zamanlarında yaşlı bir kadından doğmuş olan Tsekebec"dir.
Tsekebec zamanın sonunda dünyaya geldiğinde sadece seçilmiş olan kimselere görünecek ve bu kimseler aracılığıyla dünyayı kötülükten kurtaracaktır. Batılı araştırmacılar tarafından Kuzey Amerika yerlilerinin kurtarıcı inançlarını tanımlamak için genel olarak “Ghost-Dance” ifadesi kullanılmıştır. Bu ifadenin kullanılmasının sebebi ise yerlilerin kurtarcılarını davet ederken ya da beklerken ibadet olarak sık sık dans etmiş olmasıdır. Güney Amerika yerlilerinden Azteklerde beklenen kurtarıcının adı Quetzalcoatl dır. Bu sözcük “Yeşil tüylü, kanatlı yılan” anlamına gelmektedir. Onun Mayalardaki karşılığı ise Kukulkan’dır. Quetzalcoatl, Aztekler tarafından hem Tanrı hem de kendilerini düşmanlardan kurtaracak hükümdar olarak düşünülmüştür. Quetzalcoatl, Azteklerin yaratıcısı ve beş dünya çağının ikincisinin yöneticisi olarak düşünülmüştür. O, takvim ve kitapların mucidi, rahiplerin, sanatkarların, kuyumcuların koruyucusu olarak görülmüş, Venüs gezegeni ile özdeşleştirilmiş, ölüm ve dirilişin sembolü olarak kabul edilmiştir.

Mezopotamya Dinleri

Mezopotamya dinlerinde görülen Mesih ve Mehdi inancı, Tanrı’nın kendisi veya görevlendirmiş olduğu krallarla ilgili olarak ortaya çıkmıştır. Akad Kralı I. Sargon, Babil Kralı Hammurabi kendilerini beklenen kurtarıcı olarak ilan etmiştir. Mezopotamya’da Babil Tanrılarından Marduk'un dünyaya bir kurtarıcı olarak geleceğine inanılmıştır. Marduk adı “güneşin küçük boğası” anlamına gelmektedir. Marduk, Babil öncesi dönemde Amarutuk, Babil sonrası dönemde Bel olarak adlandırılmıştır. O, ilkbaharın gelmesiyle birlikte bitkilerin ihtiyaç duyduğu ışığın kaynağı ve dolayısıyla da bereket Tanrısı olarak düşünülmüştür. Sonraları ise büyü, hastaları iyileştirme, yargıçlık ve sulama gibi konularla ilişkilendirilmiştir.
Babil yaratılış mitolojisinde, Marduk’un okyanusların hakimi Tiamat ile kozmik bir savaşa giriştiği ve sonunda onu öldürerek parçalarını gök ile yerin yapımında kullandığı anlatılmaktadır. Marduk, Mezopotamya’da tarımın sembolü olarak üçgen bir alet ile sembolize edilmiştir. M.Ö 200 yıllarının sonuna kadar her yıl Marduk’un onuruna Âkitu2A adlı yeni yıl festivali düzenlenmiştir. İnanışa göre, bütün Babil Tanrıları, Tanrı Anshar öncülüğünde Marduk’un yanına gelmiş, ona canavar Tiamat’ı yenebilecek tek kişinin kendisi olduğunu söylemiş ve tüm evreni bu kötü yaratıktan kurtarmasını istemiştir. Marduk da bu isteği kabul etmiş ve kendisine verilen yıldırım okunu alarak Tiamatla savaşmaya gitmiştir. Kısa süre sonra Tiamat’ı bulmuş ve onun başına vurarak ikiye bölmüştür. Böylelikle evrendeki kaosun kaynağı olan kötü güç ortadan kaldırılmıştır.

Mısır Dini

Antik Mısır’da beklenen kurtarıcının adı Âmenfdir M.Ö 2613-2589 yılları arasında Mısır’ı yöneten Kral Sneferu, Rahip Neferti’ye gelecekte ne olacağını sormuş, Neferti de insanların kargaşa içinde olacağı, toprağın ekin vermeyeceği bir dönemin geleceğini ve bu dönemden sonra Ameni adlı bir yöneticinin ortaya çıkarak düzeni ve adaleti sağlayacağını söylemiştir. M.Ö 1479-1426 yılları arasında Mısır’ı yöneten Kral III. Thothmes zamanında, Mısırlı bir şair, beklenen kurtarıcının kim olacağını ve hangi işleri yapacağını anlatmıştır. Buna göre, güneyden Ameni adlı bir kral gelecek ve hakikati ilan edecektir. Bu kral, Nubialı bir kadından doğacak, yukarı Mısır tahtına oturacak, kötülüğü yok edecek, Asyalıları ve Libyalıları yenecektir.

Hind Dinleri

Hinduizm’de ahir zamanda gelmesi beklenen kurtarıcı Kalkfdir. Kalki Sambhala Şehrinde Yajnavalkya mezhebine bağlı bir Brahman ailede doğacaktır. Babasının adı Vişnuyasaş, annesinin adı Sumati veya Vişnukirti olacaktır. Kalki, Tanrı Vişnu’nun 10. Avatarıdır. Geleneksel Hindu sanatında, Kalki, beyaz bir ata binmiş elinde kılıç sallayan bir savaşçı olarak resmedilmiştir. İnanışa göre, Kalki dünyanın düzeninin bozulduğu bir zamanda gelecek ve kötüleri yok ederek dünyayı kötülükten arındıracaktır. Kalki, Hindu kozmolojisindeki dört kozmik çağın sonuncusu olan Kali Yuga çağının sonunda gelecektir. Bu çağ, demir ve Satürn gezegeni ile özdeşleştirilmekte, kötülük ve yozlaşma çağı olduğuna inanılmaktadır. Kali Yuga Çağı, kötülüğün yaygınlaştığı, erdemlerin yok olduğu ve dünyanın harabeye döndüğü bir zaman olarak düşünülmektedir. Hindular, Mahabharata Destanında anlatılan büyük savaş ile Kali Yuga Çağının başladığına inanmaktadır. İnanışa göre, şuan içinde bulunulan çağ Kali Yuga Çağıdır. Bazı araştırmacılar, Kalki inancının Hinduizm’e Part işgallari sırasında girdiği, Hinduların beyaz at üzerindeki bir savaşçı olarak tasvir ettikleri Kalki’nin aslında bir Partlı savaşçıya benzediği ve nihai amacının da işgalci kuvvetleri yok etmek olduğunu ifade etmektedir.
Budizm’de Mesih ve Mehdi olarak beklenen kurtarıcı Maitreya’dır Maitreya adı Sanskritçe Maitri sözcüğünden türemiştir. Maitreya, Palice’de Metteya, Çinçe’de Milefo, Japonca’da Miroku, Moğolca’da Maidari, Tibetçe’de Byams-pa olarak ifade edilmektedir. İnanışa göre, Maitreya’nın annesi Brahmavati, Maitreya’yı bir çiçek bahçesinde doğuracaktır. Maitreya doğar doğmaz yürüyecek ve ayaklarını bastığı yerden lotus çiçekleri çıkacaktır. Maitreya’nın kurtarıcı olduğuna dair vücudunda otuz iki tane asıl ve birçok da yan alamet olacaktır. Onun cildi altın renginde olacak ve etrafına ışık saçacaktır. Büyük, mavi ve parlak gözleriyle gece ve gündüz her şeyi görecektir. Bir anda on yöne sıçrayacak, istediği anda büyüyüp küçülecektir.
Budizm’de Maitreya, Mesih olmasının yanında aynı zamanda geleceğin Buda’sıdır. Budist düşünceye göre, Maitreya beş dünyevi Buda’nın sonuncusudur. Şuanda Tusita Cennetinde yaşamakta olup yeryüzüne inme zamanı gelene kadar göksel varlıklara vaazlar verecektir. Maitreya inancı, hem Mahayana hem de Theravada Budizminde görülmesine rağmen bu inanç Mahayana Budizminde daha fazla gelişmiştir. Mahayana Budizminde Maitreya, Mesiyanik bir figür olarak düşünülmüş, onun gelişi yaşanılan çağın sonu ve dünyayı cennete çevirecek yeni bir çağın başlangıcı olarak düşünülmüştür.
Bazı araştırmacılara göre, Budizm’deki Maitreya inancı Zerdüştlükteki kozmik kurtarıcı Saoshyant inancından etkilenilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bu düşünceye göre, Zerdüştlük ve Budizm, Hindistan’ın kuzeyinde birbiriyle temas kurmuşlar ve bu temas sırasında gelecekteki kurtarıcı düşüncesi Budizm’in inanç esası olmuştur. Hıristiyanlık çağının başlangıcında ise bu inanç bütün Budist mezhepler arasında yayılmıştır.

Zerdüştlük

Zerdüştlük’te beklenen kurtarıcının adı Saoshyant tır. Zerdüştlükte, Saoshyant’ın gelişi, iyiliği temsil eden Ahura Mazda ile kötülüğü temsil eden Angra Mainyu (Ehrimen) arasındaki mücadele etrafında açıklanmaktadır. Zerdüşt zaman tasavvuruna göre, her biri 3000 yıldan oluşan dört kozmik zaman bulunmaktadır. Saoshyant, kozmik zamanların sonuncusunda dünyaya gelecek ve Ahura Mazda’yı temsilen kötülükle savaşacaktır. İnanışa göre, birinci kozmik zamanda melekler, iyi ruhlar ve canlıların suretleri yaratılmıştır. Varlıkların manevi boyutta olduğu bu zamanda Angra Mainyu, Ahura Mazda’nın barış teklifini kabul etmemiş ve ona savaş ilan etmiştir. İkinci kozmik zamanda sırasıyla gök, su, yer, bitkiler, ilk insan Gayomart ve ilk hayvan Boğa yaratılmış ve varlıklar fiziksel boyuta geçmiştir. Bu zamanda Ahura Mazda iyi varlıkları yaratırken, Angra Mainyu kötü varlıkları yaratmıştır. Üçüncü kozmik zamanda Angra Mainyu, Ahura Mazda’nın yarattığı iyi varlıklara saldırmış, ilk insan ve ilk boğayı öldürmüş, ona bağlı olan kötü ruhlar dünyada hastalık, felaket ve kaosu yaygınlaştırmıştır. Dördüncü kozmik zamanın ilk bin yılında Ahura Mazda, dünyadaki düzeni yeniden kurması için Zerdüşt’ü gönderecektir. Zerdüşt’ten sonra dünyada kötülük tekrar yaygınlaşacak ve düzen bozulacaktır. Ahura Mazda bu zamanın son bin yılında düzeni yeniden tesis etmesi için Zerdüşt’ün soyundan kurtarıcı Saoshyant’ı gönderecektir.
Saoshyant sözcüğü “Fayda sağlayacak biri ” anlamına gelmektedir. Zerdüştlüğe göre, Saoshyant dünyanın sonunun yaklaştığı bir zamanda Kasaoya (Kansava) Gölünde yıkanacak bir bakirenin, gölün derinliklerinde mucizevi bir şekilde korunmuş olan Zerdüşt’ün tohumlarından hamile kalmasıyla doğacaktır. İnanışa göre, Saoshyant üstün bir ilahi güce sahip olacak, vücudu güneş gibi parlayacak, manevi yiyeceklerle beslenecek ve etrafını altı gözle görecektir. Saoshyant, ortaya çıktığı zaman dünyayı yeni bir hale getirmeye çalışacak ve Ahura Mazda’ya Angra Mainyu ile savaşında yardım edecektir. Saoshyant zamanında, insanlar, et, süt, su, sebze ve meyve gibi ürünleri tüketmeyi bırakacak ve hiçbir şeye ihtiyaç duymayacaktır.

Sâbiîlik

Sâbiîlikte beklenen kurtarıcı Praşai Siva’dır. Praşai Siva adı “Son Savaşçı” anlamına gelmektedir. Sâbiîliğe göre, dünyada kötülüklerin ve doğal felaketlerin geçmiştekine göre çok daha fazla görüldüğü bir dönemde, gökten bir yıldız kayarak okyanusa düşecek, yedi denizde sular kırmızı renkte akacak, bu sudan içen kadınlar kısır kalıp akıllarını kaybedecek ve dünyanın tamamını etkileyen bir toz fırtınası çıkacaktır. Ardından Kral Praşai Siva gelecek, kötülüğü ortadan kaldıracak ve dünyayı huzurlu bir ortama kavuşturacaktır. Praşai Siva’nın gelmesi ile birlikte mutluluk devresi başlayacak ve kıyametin kopmasına kısa bir süre kala sona erecektir. Bu devreden sonra kaynağını Işık Aleminden alan Yardna (Hayat Suyu) yeryüzünden çekilecek, okyanusların etkisiyle sular yeşil renkte akacak, bu suların yaydığı kötü koku sebebiyle insanlar zehirlenip ölecek ve böylelikle dünyada yaşam sona erecektir.

Yunan ve Roma Dinleri

Antik Yunan dininde beklenen kurtarıcı Dionysos'tur. Roma dininde ise bu kurtarıcının adı Bacchus olarak ifade edilmiştir. Antik Yunan ve Roma’da Dionysos/Bacchus, üzüm asmaları ve şarapla ilişkili bir bereket Tanrısı olarak düşünülmüştür. Mesih Dionysos ile Hıristiyanlığın Mesihi İsa’nın yaşam hikayeleri arasında önemli ölçüde benzerlik bulunmaktadır. Dionysos, Antik Yunan sanatında, genellikle sakallı, mor bir cüppe giymiş ve sarmaşıktan bir taç takmış olarak resmedilmiştir. Bu resimlerde Dionysos’un önünde, içinde ekmek ve şarabın olduğu bir komünyon sunağı bulunmaktadır.
İnanışa göre, Dionysos Tanrı bir babadan ve insan bir anneden doğmuştur. İsa gibi Dionysos da düşmanları tarafından öldürülmüş, cehenneme inmiş ve sonunda dirilerek göğe yükselmiştir. Bazı anlatılarda Dionysos’un kendisini bir boğaya, bazılarında ise koça dönüştürdüğü ve düşmanları tarafından kesilerek parçalandığı ifade edilmektedir. Bu olay daha sonra Dionysos’a tapanınanlar arasında Tanrı’nın etini yiyip kanını içmek amacıyla boğa veya keçi kurban edilmesi geleneğine dönüşmüştür. Dionysos’un bir defada iki eşeğe birden binmiş olması, Matta İncili 21:5-7’deki İsa Mesih’in Kudüs’e girerken bindiği eşek ve sıpa anlatısı ile Yuhanna İncili 15:1’deki İsa’nın “Ben gerçek asmayım ” ifadesi ise Dionysos’un asma Tanrısı olması ile benzerlik göstermektedir. Antik Yunan’da her yıl Ocak ayının 6. Günü Tanrı Dionysos onuruna şölenler yapılmıştır. Hıristiyanlığın ortaya çıkması ile birlikte Ocak ayının 6. Günü, İsa Mesih’in doğumu, vaftiz edilmesi ve suyu şaraba çevirmesinin anısına kutlanan bayramların genel tarihi olmuştur.

Yahudilik’te Mesih inancı

Mesih sözcüğü Eski Ahit’te 38 defa geçmekte ve Tanrı tarafından özel bir kuvvetle donatılmış kâhin , kral ve peygamberi ifade etmektedir. Mesih sözcüğü, Yahudi kutsal kitabında öncelikle kralları ifade etmektedir. Antik doğu geleneklerinde kralın kutsal olduğuna ve halkın idaresi ve bağımsızlığı için ilahi güçle donanmış olduğuna inanılmış, kralın Tanrısal gücü elde etmesinin yolunun mesh edilmesinden geçtiği düşünülmüştür. Yahudilik’te, mesh edilen kişi, Tanrı Yahve’nin Mesihi ve insanların saygı göstereceği kişi olmuştur. Yahudi kutsal kitabına göre, Kral Saul ve Davud, Samuel tarafından mesh edilirken Kral Süleyman, Kahin Sadok tarafınfan mesh edilmiştir. Eski Ahit’te bu Yahudi krallarının dışında Mesih ünvanı sadece Pers Kralı Koreş için kullanılmıştır. Mesih sözcüğü sürgün öncesi dönemde, Tanrı tarafından seçilmiş, İsrail’i yöneten krallar ya da dini liderler için kullanılmıştır. Babil sürgünü ile başlayan süreçte Yahudiler, Mesih sözcüğüne farklı bir anlam yüklemiştir. Önceleri İsrail devletinin kralları, kahinleri ve peygamberleri için kullanılan bu sözcük, sürgün ile birlikte değişim geçirerek Yahudileri sıkıntılardan kurtaracak ve Davud dönemindeki ihtişama kavuşturacak bir kurtarıcıya dönüşmeye başlamıştır.
Yahudilerin beklediği Mesih, Davud soyundan gelecek ve Beytlehem’de doğacak İmmanuel (Tanrı Bizimle) adlı bir çocuktur. Yahudiliğe göre, bu çocuk doğana kadar Tanrı İsrailoğullarını düşmanlarının eline teslim edecektir. Tanrı, Peygamber Nathan aracılığıyla Davud’a soyundan bir kral çıkaracağına ve krallığının ebedi olacağına dair vaadde bulunmuştur. Vaad edilen bu Kral Mesih gelmeden önce yaşanacak olanların bir habercisi olarak İlya gelecektir. İlya’nın gelişinden sonra ise Mesih bir eşek üzerinde Kudüs’e girecektir. İnanışa göre, Mesih dünyada kaosun yaygınlaştığı bir dönemde gelecek, İsrail topraklarına hakim olacak, yeryüzünün farklı köşelerine dağılmış olan Yahudileri bir araya toplayacak ve Tanrı’nın krallığının kurulmasına yardımcı olacaktır. 64 Mesih geldiği zaman, suçu, günahı, isyanı ortadan kaldıracaktır. Mesih döneminde, kurtla kuzu bir arada yaşayacak, parsla oğlak birlikte yatacak, buzağı, aslan ve sığır yan yana duracak, onları küçük bir çocuk otlatacak, inekle ayı birlikte otlayacak, aslan sığır gibi saman yiyecek, emzikteki bebek kobra deliği üzerinde oynayacak, sütten kesilmiş çocuk elini engerek kovuğuna sokacaktır.
Yahudilik’te Mesih inancı, II. Tapınak döneminde (M.Ö 515- M.S 70), eskatolojik bir kurtacıya dönüşmüş , Yahudilerin yaşamış oldukları dini ve siyasi olayların etkisiyle güçlenerek devam etmiştir. Büyük İskender’in Ortadoğu’ya gelişi ile birlikte Yahudiye bölgesine siyasi ve kültürel olarak Helen medeniyetinin hakim olması, ardından hakimiyetin Romalılara geçmesi, Yahudilerin kurtarıcı Mesih inancının güçlenmesine ve buna bağlı olarak Mesihlik iddiasında bulunan bazı Yahudilerin egemen siyasi güce isyan etmesine neden olmuştur.
Selevkos Devletinin Hükümdarı IV. Antiochus Epiphanes (M.Ö 175- 163) zamanında Yahudilere yapılan dini baskı, Yahudilerin eskatolojik bir figür olarak Mesih inançlarını güçlendirmiştir. Bu dönemde yazılan Daniel Kitabı, Yahudilerin Mesih beklentilerini yansıtmaktadır. Yahudiler, Makabiler önderliğinde egemen siyasi güce isyan etmiş ve zafer kazanmıştır. Fakat bu zafer, kısa süre sonra yerini Roma baskısına bırakmıştır.
Yahudilerin siyasi otoriteye karşı başlattıkları Mesihi isyanların bir diğeri Bar Kohba isyanıdır. M.S 132-135 yılları arasında gerçekleşen Bar Kohba isyanında, kendisinin Mesih olduğunu iddia eden Simon Bar Kohba ve ona destek veren Haham Akiva önderliğinde, Roma’nın Yahudiye bölgesinde uygulamış olduğu siyasi, ekonomik ve dini politikalara karşı çıkan Yahudiler, Roma’ya karşı silahlı bir isyan başlatmıştır. İsyan önceleri başarılı olmuşsa da Roma İmparatorluğu bu isyanı kanlı şekilde bastırmıştır. Bar Kohba isyanının başarısız olmasından sonra Yahudilik’teki Mesih beklentisi sona ermemiş, sürgün hayatı etrafında varlığını korumaya devam etmiştir. Yahudiler, Avrupa’nın çeşitli bölgelerinde eziyetler görmüş, katliamlara uğramıştır. Onların başkalarının hakimiyetinde yaşamış oldukları bu sıkıntılı süreçler Mesih inancının canlılığını korumasında etkili olmuştur.
Yahudilik’te Eski Ahit’in dışında Mesih’ten bahseden en önemli kaynak Talmud’dur. Talmud’da Mesihin gelişi, Yahudilerin başka milletlerin boyunduruğundan kurtularak eski ihtişamlı günlerine geri dönme olarak ifade edilmektedir. Talmud’a göre, Mesih geldiğinde yönetim Yahudilerin eline geçecek, bütün milletler Mesihe hizmet edecek, her Yahudi’nin iki bin sekiz yüz kölesi olacaktır.
Yahudilik’te Mesih inancı, Ortaçağ Yahudi bilginleri Saadia Gaon ve Moses Maymonides tarafından iman ilkesi olarak kabul edilmiştir. Saadia Gaon ileri sürdüğü 8 maddelik iman ilkesinde Mesihi beklemenin şart olduğunu söylemektedir. Maymonides ise 13 maddelik iman ilkesinde Mesih’in geç bile kalsa bir gün mutlaka geleceğini söylemektedir. İlk dönem Yahudi mezheplerinden Ferisiler, Esseniler, Zealotlar ve Samiriler Mesihin geleceğine inanmışken Sadukiler bu inancı reddetmiştir. Ortaçağ Yahudi mezheplerinden Rabbani, Karai ve İseviyye mezhepleri Mesihin geleceğine inanmışlardır. Fakat İseviyye mezhebinin Mesih inancının Yahudilik’te alışagelmiş Mesih inancından faklı olarak Şiilikteki Mehdi inancına benzediği ifade edilmektedir. Modern Yahudi mezheplerinden Ortodoks ve Muhafazakar Yahudilik, Mesih’in geleceğine inanırken, Reformcu ve Yeniden Yapılanmacı Yahudilik Mesih’in geleceğine inanmamaktadır.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar