"RÜYALARIYLA DÜNYA MEŞHURLARI İSLÂMI VE TIBBİ KAYNAKLARA GÖRE RUMUZLU RÜYA TABİRLERİ ANSİKLOPEDİSİ"
İslâmi Kaynaklardan
üçüncüsü de, Muhtelif ilim sahiplerinin rüya hakkındaki muhtelif görüşleridir:
I—
İmam Gazzali Hazretleri'nin yazdığı
"İhya-u Ulumi'd—Din" adlı eserinin Sayın Ahmed SERDAROĞLU tarafından
yapılan tercümesinin, 3. cildinin 57. sayfasında: "...Kerameti ispat
için kimsenin inkâr edemeyeceği kuvvetli iki delil vardır:
a) Sadık Rüya'nın acayip halidir. Rüya halinde gayb tecelli eder. Rüyada
tecelli ederse uyanıklıkta niçin tecelli etmesin?
—Uyku ile uyanıklık arasında duygu organlarının düzgünlüğünden başka bir
fark yoktur. Rüyada olan adam duyu işleri ile meşgul olmaz. Hâlbuki nice uyanık
kimseler vardır ki, onlar da dalgınlıkları sebebiyle duyularından haberleri
bile olmaz. Söyleneni de duymaz. Yanından geçeni de görmez.
b) Resul-i Ekrem'in gaybden ve gelecekten haber vermesi gibi... Nitekim
Kur'an-ı Azim, bunu açıkça ifade etmektedir. Peygamber hakkında caiz olunca,
ümmeti hakkında da buna inanmak caizdir. Çünkü o da bir insandır. Resul-i Ekrem
((sallallâhü aleyhi ve sellem) işlerin
hakikatleri kendisine keşfolunan ve halkın ıslah-ı ile meşgul olmayan bir
insana keşif yapılması niçin muhal olsun?
—Elbette bunlara da keşif yapılır. Ancak bu gibilere nebi değil, Veli
denilir. Peygamberlere ve Sadık rüyalara inanan kimse, kalbinde biri hislere
açılan dış kapısı ve biri de melekût âlemine açılan iç kapısı olduğuna inanır Tabire muhtaç bir misal ile rüyada bir şeyin
keşfolmasının ve çeşitli suretlerde Meleklerin Peygamberlere ve Velilere
gözükmelerinin sebeplerine gelince, bunlarda Kalbin acayip sırlarındandır.
Bunlar ancak mükâşefe ilminde açıklanabilir" denilmektedir.
II— Abdu’l—Kadir B. Muhammed el—Hüseyni't—Taberi'nin yazdığı "Uyunü
'1—Mesail min A'yani'r—Resail" adlı eserinin 244. sayfasında: ”
—Fen, Rüya Tabiri ilimdir. Bu ilim, insanın uyku halinde gördüklerini
hayallemesi ile bilinir ve ilmi gaibtir" denilmektedir.
III—
"Corci ZEYDAN'ın yazdığı ve "Zeki MEGAMÎZ'in tercüme ettiği
(Medeniyeti İslamiye Tarihi'nin 3. ciltinin 29. sayfasında:
"KEHANET VE ARAFET: 'Araplar' Bir müşkül önünde bulunurlar
ise, onların mütalaalarını sorarlardı. Rüya görünce onlara tabir ettirirlerdi.
İstikballerinde ne olacağını onlardan anlamak isterlerdi. Velhasıl kâhinler,
Babilliler, Finikeliler, Eski Mısırlılar vesaire gibi bütün eski akvam
(Kavimler) nezdinde nasıl bir mevki tutmuşlar ise, eski Araplarda dahi bunlar
ilim, felsefe, tababet, kadılık, Din adamları sınıfı yanı ulumu mezkureyi
yed-i inhisara almış rüyayı ruhaniyeyi teşkil ederlerdi." denilmektedir.
IV— Taşköprülüzade Ahmed Efendi'nin
yazdığı ve Kemale'd—din Mehmet Efendi'nin tercüme ettiği (Mevzuatü'l—Ulum) adlı
eserinin 360. sayfasında:
"İLMİ TABİR EL— RÜYA: Bu ilimden teheyyülatı nefsaniyye ve
Umuru gaybiyye beyninde olan münasibet tarif olunur. Ta ki evvelkiden saniyyeye
intikal ve onunla hariçde olan ahvali nefsaniyyeye veyahut afakda cari olan
ahvale istidlal oluna. Ve bu ilmin menfaati umuru atiyyeyi tebşir veyahut inzar
ve tahzirdir. Ve daha mağlum ola ki, rüya nefsi natıkanın fiilidir (işidir).
Bazı taife bunun aslı olmamak üzere zahib olmuşlardır. Lâkin ol kelamın aslı
yoktur. Zira eğer rüyanın aslı olmasa bu kuvayi insanda icad bi-faide olmak
lazım gelir. Hazreti Hakim Ale'l—Itlak ve Malikü'l—Mülki fi'n—Nefs ve'l—Afak
ise halkı—Batıldan münezzeh ve müberradır. Bi’1—İttifak. Ve bu rüya dahi iki
nevidir. Edgas ve Ahlam ve Ehadis-i nefis ve havatir-i reddiye müşahede olan
menamdır (Rüyadır). Zira Evvelki halde nefis manend ma-i mütemevvic,
müteharrik ve mütehayyiç olup şekil ve suret kabul eylemez. Bir nevi dahi ki ol
ekaldir, Rüyayı sahihadır. Ol dahi iki kısımdır. Bir kemi muhtac-ı te'vildir.
Ve bir kısmı değildir. Ol sebeptendir ki, muabbirde (Rüya tabir eden) bir
mertebe maharet gerektir ki, edgas ve ahlam ile gayrini farka kudred ve
kelimatı ruhaniyye ve cismaniyye ma beynini temyiz ve tabakat-ı Nas meyanını
fark ve teşhis itmeğe muktedir ola. Zira nasın bazısı vardır ki, ona menamında
(Rüyasında) eşyayı azime ve umuru hatımak ilka olunur. Bazısına dahi ol mertebe
olmaz. Ol cihettendir ki, Yunaniyyun demişlerdir ki: Muabbire (Rüya tabir
edene) vacibdir ki hükema ve mülükün rüyasını tabire iştigal eyleye. Tagam ve
erazil-i nasın tabir eylemeye. Zira eşrafin rüyası nübüvvetten bir cüz'üdür.
...Ve dahi ilmi mebzurda te lif olunan Kutubümuhtasaradandır.
"Fevaidü'l—Fevaid"nam kitap ki, "îbn-i Dekkak" tasnif
eylemiştir. Mütevasıdandır. "Şerhu'l—Bezzar el—Münir"... ve dahi
selefden ilmi tabirde mahir ve garaib tabiratı zahir olanlardandır. Sayın
Muhammed İbn-i ŞÎRÎN Hazretleri de (hatta acaib tabiratındandır)
denilmektedir.” (Muabbir olarak).
V—
Megana Şibli'nin
yazdığı, Sayın Ömer Rıza DOĞRUL'un tercüme ettiği "İslâm Tarihi ASRI
SAADET" adlı kitabın 3. cildinin 1246. sayfasında:
"SADIK RÜYALAR: Şimdiye kadar gerek ilim, gerek felsefe,
rüya meselesini hal edememiştir. Bunun hal edildiğine dair söylenen sözler,
birer rüyadan ibarettir. Fakat tabiat, faaliyetini insanlar anlasın diye tatil
itmez. İnsanların birçoğu, hayatında tahakkuk eden birçok rüyaları hatırlarlar.
...Eski (Asur) Asar-i Atikası mütehassıslarından olan Profesör Hilprecht
(Hilpraht) keşfettiği kitabelerin ikisini hal edememişti. Hilprecht'in bu
iki kitabeyi ne surette hal ettiği çok gariptir. Profesör uyumuş, rüyasında
eski Babil'in bir papazını görmüş, papaz o kitabelerin halline yardım etmiş,
bin netice profesör, bunları halle muvaffak olmuştur. Alelade eşhasın başından
bu gibi tecrübeler geçerse, enbiya tarafından görülen rüyaların vahiy ve ilham
eseri olduğunu nasıl inkâr edebiliriz. (Gaybi İhbar) meselesi de 'Sadık Rüya'
olarak hal olunabilir" denilmektedir.
VI— Yusuf Ziya TÜLEK Tarafından
Yazılan "İslâm Kaynaklarına Göre RUMUZLU Rüya ANSİKLOPEDİSİ"
kitabındaki 'A' Rumuz sahibi Sayın "Doktor AVANZADE MEHMED SÜLEYMAN
EFENDİ"de 'Mükemmel veya Muayyen Rüya Tabirnamesi" adlı kitabında,
"Ruh kendi âleminden bir şey idrak ettik de anı mütehayyileye ilga eyler.
0 dahi anı bir suret münasibe ile tasvir idüp hissi müştereke defetmekle naim
olan kimse anı mahsus gibi görerek müdrikatın ruhu akliyeden mürettibe-i hisse
tenzilinde dahi kuve-i mütehayyile vasıta olur, işte rüyanın hakikati budur.
Bundan rüyayı saliha ile edgasü anlamı kazibe beyninde (arasında) fark zahir
olur. Şöyle ki: Cümlesi haleti nevmde (uykuda) birtakım suru hayaliyeden
ibarettir. Lâkin sur-u mezkura ruhu aküden mütenezzil ise rüyadır. Eğer haleti
yakazada mütehayyilenin hayal ve hafızaya bırakmış olduğu surdan me'huz ise,
edgasü anlamdır. Bazı rüyalar sarih ve aşikar olduğundan yahud müdrik olan
mana ile görülen sur hayale beyninde kalbi'müşabehet bulunduğundan tabire
muhtaç olmaz. Bu sebeple Hadisi sahihde varid olmuştur ki: Rüya üçtür. Biri
Allah Teâlâ Hazretlerinden; Biri Melekden; biri dahi şeytandandır. Allah Teâlâ
Hazretlerinden olan te'vile muhtaç olmayan rüyayı sahihadır. Melekten olan,
te'vile muhtaç bulunan rüyayı sahihadır. Şeytandan olan edgasü anlamdır (İbni Haldun...)_
Rüya için Mısır ve Hind'in kütübü mukaddimesini açınız. Tevrat, İncil ve Kur'an
Azimü-ş—Şan-ı gözden geçiriniz, keşfi rüyaya verilen ehemmiyeti azimeyi
görürsünüz. Sahibi şeriat olan enbiya meyanında rüyanın te'vil ve tefsirine en
ziyade atfı ehemmiyet veren Hazreti Fahri Kainat Efendimiz Hazretleridir. Her
sabah Eshabı Kiramına rüyalarını sual ve tabir ederlerdi. ...Kütübü fenniyeden
biri de uyku ve rüya hakkında diyorlar ki: (Uyku, dimağın ve azayı bedenin
faaliyeti mütemadiyesi neticesi olarak a'sabın hali ataletine gelmesinden ve
bil netice havassı hamse-i zahirenin yavaş yavaş eşyayı hariciye ile muvakkaten
irtibatının kat'ı olmasından (kesilmesinden) ibarettir. Havassı mezkure içinde
en ziyade yorulan göz olduğu cihetle en evvel uyumak ihtiyacını bu uzuv (organ)
hisseder. Ve kaffe-i azadan evvel uyku alaimi izhar eyler. Diğer aza dahi
yorgunlukları nisbetinde birer birer uykuya varırlar. ...Rüyaya gelince:
insanın bilerek, bilmeyerek safiha-ı hafızasına birçok vekayiğ nakış olunur.
Kaffe-i azayı beden istirahatına vardığı, yani eşyayı hariciyye ile olan
münasibetinin inkıtaından dolayı dimağın rahat ve kesbi sükunet eylediği bir
zamanda yalnız iklimi kahefte icrayı faaliyet iden kuvve-i hafıza, kendi
varlığıyla iştigal ider ve rüya denilen keyfiyet de bu iştigalattan tevellüt
eyler (meydana gelir). Hali tabiide rüya uykunun ilk saatlerinde nadir görülür.
Fakat uyku temadi edipte azayı dimağ yorgunluklarından kurtularak tedrilen
uyanmaya başladıkça rüyada zuhur etmeğe (meydana gelmeye) başlar. Birkaç dakikalık
uyku esnasında görülen bir rüyada birkaç senelik vukuat (olay, hadise) sahai
zuhur (görülebilir) bulabiliyor. Birçok zamanlar ef'ali fevkal tabiiyyeden,
sahinat-ı semaviyyeden, anbar-ı gaybiyyeden (gayıb haberlerden) ad olunan rüya
dimağın havassı zahire vasıtasıyla his edileceği hakaiki (hakikatlar) zahirenin
ika' eyleyeceği efkarın (fikirlerin) yardımıyla, ideceği muhakemeden mahrum bir
tezahür (görüntü) dimağıdır. Rüyalar, ekseriya zabıt (yazmak) ve rabıttan
aridir. Çünkü, yorgunluktan kurtulan hacerat dimaiyye kısım kısım faaliyete
girerek beyinlerinde (aralarında) bir irtibat bulunmaz
...Uyanık iken
hallinde aciz kalınan müşkilatı fikriyye ve tasavvuriyye rüyada hal olunur
(çözülür). Bu da dimağda merkezi idrak ve muhakemenin uyanık zamanlan
olabildiğini ifham eder (anlatır). ...Bağırsakların bir rahatsızlık olduğu
zaman insan açlık, susuzluk, ölmek, yaralanmak gibi, ila ahir rüyalar görür.
Teneffüsün veya devranın (kan) bir sıkıntısı olduğu zaman göğsünden vurulmak,
haykırmak el-hasıl bununla münasibetdar bir takım efkar (fikirler) hasıl olur.
İşte böyle sıkıntılı ve korkulu rüyalara (kabus) ismi verilir. ...Rüya
tabiri için evvela bunun usulünü bilmek lazımdır.
Mesela: buğday,
arpa, saman, un ve bal gibi şeylerin mala; at, arslan, vahşi hayvanatın ricale
(adama); eğer, palan, kuşların ve hayvanatın dişlerinin, kadına; yastık, ibrik,
tas gibi şeylerin, hizmetçiye ve bunlardan her birinin kaderi her sınıfta
bulunanının sınıfındaki kaderi nisbetince olduğunu bilmelidir.
...Bir rüyanın
tabirinde muabbir (tabirci) şek ve şüpheye düşüp ol rüya için te'vil ve tabir
bulamadığı ve bilemediği halde muabbir sahibi rüyaya (rüya sahibine) ol veçhile
emir etsin ki Cumartesi günü ol neharda (sabahleyin) hanesinden (evinden)
çıktığında herhangi şahsa mülagi (karşılaşmak) olursa, ol şahsın isminden sual
etsin (sorsun).
Eğer o şahsın ismi
esma-i Enbiya, esma-i Salihiyn misilli güzel bir isim olur ise, onun rüyası
güzeldir. Ve eğer ol şahsın ismi enbiya ve salihiyn isimleri gibi olmaz ise, onun
rüyası çirkin ve yaramaz bir rüyadır.
VII— DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIGI'NIN devamlı neşretmekte bulunduğu "Diyanet
Dergisi"nin 16. ciltinin 2. sayısının 92. sayfasında Sayın Taner CÜCÜ
tarafından yazılan "İSLÂMDA RÜYA VE AMEL İLİŞKİSİ" adlı makalede:
"Konu: UYKU VE RÜYA. Kur'an-ı Kerim'de uyku şöyle tarif edilir:
'Gece olsun, gündüz olsun, uyumanız Allah'ın kudretini bildiren alametlerdendir
(er—Rum, ayet-. 23).
'Uyku, hislerin uyuşmasından doğan bir haldir (E. BOLAYIR; B. Rüya Tabiri,
S.3.1.Bsm. 1957).
Bir bakıma uyku, küçük ölümdür (Prof. Dr. N. KEKLİK. A.K. ve İnsan. S. 132.
1. Bsm. 1957)."
Uyku böyle açıklanıyor. Acaba rüya nedir? Rüya (reve—Traumdream) uykuda
görülen şey, düş, vakıa, âlem-i mana. "Rüya: Şahsın uykusunda kalbine,
çeşitli konularda olmuş veya olacak şeyleri Allah Teâlâ‘nın yansıtmasıdır.
(Ebu's-Suud; İrşat-ı Akl-i Selim—c.l.v.481 (El—Yazma)".
"Yine rüya: Görünmeyen şeylerin en güzel biçimde ortaya çıkışının bir
neticesidir (Ebu's—Suud; İrşad-ı Akl-i Selim, c.l; v.481 'El Yazma')."
"PSİKOLOJİK YÖNÜ: Ruhsal yönden rüya, uykuda duyuların çalışmaktan
durmasıyla, hayallerin algı yerini alması halidir. İki cinsten unsurlar
birleşerek rüyayı meydana getiriyor. Uyuyan adamın etrafından almakta devam
ettiği yarım ve bozuk duyumlar. Bir de geçmişte alman algıların anılan (Doç.
Dr. Nurettin TOPÇU: Psikoloji. s.133; l.Bsm. 1954)
" Rüya muhayyilenin en pasif yönünü yansıtır. Rüyada her çeşit imge,
bir organın etkisiyle meydana gelen duygusal bir algının etrafında birleşir ve
gruplaşır (Laurousse: c.10; s.783). Görüldüğü gibi rüya kavramı, bu konuyla
ilgilenenlerce çok çeşitli şekilde ifade edilmiştir. Bunlardan birkaç tanesini
dahi sunalım: Ruhi daha doğrusu gayri şuuri (incorcient) sahanın eserlerinden
biri de rüya hadisesidir. Rüyanın içe itilmiş arzular ve hayallerden ibaret
olduğu ve bunların bir nevi dışa çıkma hareketi olduğu telakkisi artık
umumileşmiştir (Prof. Dr. N. KEKLİK. Ag.egr.; s.157/ Bknz. aynı fikir. M.
Şibli. A.Saadet Tercümesi. Ö.R. DOĞRUL; c.2; s.286; 2.bsm. 1974—İstanbul). ...
Hekimler rüyayı bir akıl olayı olarak değil, fizik tenbihin bir akli
ifadesi olarak tanımışlardır. Rüyanın yegane gayesi ilcai [Zorlama, zorunda
bırakma. ] bir arzuyu hakikat haline gelmişçesine hayalen tahmin etmek
olduğundan, tamamıyla insiyaki bir mantığa tabirdir. Fazla olarak bu ilcai
arzular, aynı zamanda gayri şuura itilmiş ve şuurun unutmuş olduğu arzulardır
(Prof. M. Şekip TUNÇ: A. BELGİSU, Rüya Yorumlan; 1. Bsm. 1965—İstanbul)
önsözünde s.9;/Dr. Freud: a.g.e.s. 229).
RÜYANIN BÖLÜMLERİ: Hz. Peygamber
(S.A.V.), Rüyayı şu bölümlere ayırmıştır:
1-Rahmani rüya: Allah Teâlâ
Hazretleri tarafından uykuda iken, kullarını müjdelemesi veya tahzirini havi
rüya;
2-Şeytani Rüya: Uykudayken şeytanın delaleti ile görülen korkunç ve çirkin
veyahut da İslâm örf ve adetlerine aykırı olan rüyadır;
3-Edgasü Ahlâm: İnsanın fazla yemekten dolayı midesindeki hastalık
sebebiyle veya gündüz meşgul olduğu şeylerle zihnin dolu bulunmasından meydana
gelen karışık rüyalar. (Müslim: a.g.e. c.4; s.1773; Ebu Davud a.g.e. c.4;
s.305.)
TASAVVUFİ YÖNÜ: "İslâm kültür ve medeniyet tarihinde, konusuyla en çok ilgilenen
tabaka, hiç şüphesiz mistik yaşantının müntesipleri olan sufıyyun tabakasıdır.
Bu ekol taraftarlarına göre Rüya (Dünya ve Ahirette olan şeylerin
müşahedesidir." (Seyyid-i Şerif: Ta'rifat, v.54; Köprülü 671/7/Kasım;
Resail 1 c.l; 147; Köp. 671).
İbnü'l— Arabi'de rüyayı şumullu bir şekilde şöyle tarif eder: Rüya, Allah
Teâlâ'nın melek vasıtasıyla hakikat veya kinaye olarak, kulun şuurunda
uyandırdığı enfüsi idraklar ve vicdani duygulardır. Yahud da Şeytani
telkinlerden, rabt-ü yabis yani karışık hayallerden ibarettir (Tecrid-i Sarih;
C.12; Sayfa 271).
Mutasavvıflar
nazarında ilim ikiye ayrılır: İlm-i zahir ve İlm-i, Hakikat. Bunlardan İkincisine
mutasavvıflar bilhassa, irfan derler. İrfanın kaynağı genel manada, ilhamdır.
Bu da bazen uyanıklıkla, çok kere de uykuda rüya şeklinde meydana gelir (Prof.
Dr. F. Köprülü; T.E. İlk Mutasavvıflar; S.232; 2. bsm. 1966—Ankara).
RÜYA TABİRİ: Hz.
Peygamber (S.A.V.) sabah namazından sonra, sahabelere dönerek, "Bu
gece aranızda rüya görünler var mı?" (Müslim; a.g.e. c.4;
s.l781/et—TAC: c.4; s.306/Ebu Davud: c.4; s.304) der ve görenlerin rüyalarını
tabir ederdi. Tabir ilmi, eski çağlardan beri ulular arasında birbirinden nakil
ve rivayet edilegelen bir ilimdir. Nitekim Muhammed B. ŞİRİN, bu ilmin en ileri
gelen uzmanlarından olup, bunun kanunları ondan rivayet edilerek yazılmış
birçok uzman kişiler çağımıza kadar, bu kaide ve kanunları birbirinden
nakletmektedir. (İbn-i Haldun: Mukaddime (Tuc. Z.K. Ugan) c.2; s.565; 2.bsm.
1970—İstanbul/ Prof. Dr. N. KEKLİK; a.g.e.; s.157).
SONUÇ: Rüya konusu
hakkında hem ameli ve hem de nazari faydalar elde etmek amacıyla (Prof. M.Ş.
TUNÇ; a.g.e.; Makale: s.8)
—Çok şeyler
yazılıyor ve yazılacakta. "Buna rağmen eskiden ve bugün, rüya mistik, bir
ma'na taşımakta, metafizik ile fizik arasında bir köprü telakki
edilmektedir." (Prof. Dr. N. KEKLİK; a.g.e.; s.157)
NETİCE OLARAK:
1—Peygamberimizin rüyaları haktır. Rüyalarında bir şey görürlerse, onu aynen
uygularlar. (Tefsir-i Fethul Beyan; c.8; s.68) Zira peygamberler uykularında
iken batıl birşey görmezler. (İbn-i Kesir; a.g.e.; v. no: 266)
Ve insanlar, bunun
keyfiyetini tam manasıyla anlayamaz ve kavrayamazlar. (Prof. Dr. M. Hamidullah
Muhammed; "Mtc. Doç. Dr. Salih TUĞ" s.102; l.bsm 1973—İstanbul)
Veliler ve mutasavvıfların
rüyaları kendileri için bir hüccet ve mesleklerinin bir hareket prensibi ve
değerlendirme ölçüsüdür (İbn-i Arabi; a.g.e.; v. no: 8—13). denilmektedir.
VIII— Ahmet Hulusi'nin yazdığı "Din, Bilim Işığında Ruh, İnsan, Cin
(spiritizmin içyüzü)" adlı kitabının 163. sayfasında:
a) RÜYALAR: İnsan uyku aleminde, yapısının hassasiyeti oranında bedeninin
kaydından kurtularak yükselmeğe (uruç) başlar... Bu yükselme, ya dikey, ya da
yatay bir şekilde olur... İnsanın uykudaki yükselmesi şayet yatay şekilde
olursa, bedenin kaydından kurtulabilme gücüne göre ki, burada çeşitli faktörler
rol oynamaktadır. Dünya üzerinde gezinti yapabilir. Ve hiç görmediği yerlere gidebilir ve oraları bilebilir... Dediğimiz gibi, durum
gayet basit ve açıktır... Bir uyku sırasında bedenden uzaklaşan üst yapı yani
(insan) yatay bir geziye çıkmış ve bu arada onları da görmüştür. —Dikey gezi
yahut da yükselmeye (uruç) gelince; insan madde kaydından kurtulabildiği
oranda dikey yükselme halindeki henüz bu dikey yükselmeyi rüyada
gerçekleştirmeye sebep olan durumların neler olduğunu bilememekteyiz. Geçmişe
vukuf kesbeder" denilmektedir.
IX— Servet
İSKİT'in sahibi bulunduğu "AYLIK ANSİKLOPEDİ"nin seri: 2; sayı: 7,
1.0cak.l950; Sayfa: 98 de, "Yirminci Yüzyılda Rüya Görüşü: "
Herhangi
bir ademoğlu zorla söyleyecek kadar konuşmaz. Sevmeyen bir insan laile, dün
gece ne rüya gördün, diye sorunca bülbül kesilir. Ne dedikodu, ne politika, ne
cinsi bahisler, çocuk, kadın, ne de futbol bu derece cazip değildir. Sonra bu
rüya anlatmaya düşkünlük, günümüze ait birşey de değil, yüzyıllardan beri
böyle... Siam'da binlerce yıllık mazisi olan rüya kitapları bulundu. Bütün bu
alakamıza, sevgimize rağmen işin garip tarafı da şu ki, rüyalarımız hakkında
çok az şey biliyoruz.
Rüya,
rüya dediğimiz de ne?
— Bir
şey bilsek canımız yanmayacak. Söyleyin bakalım. Dün gece gördüğünüz ru yada
insanlar kendi orijinal renkleri içinde miydiler, yoksa renksiz miydiler?
—
Sahiden konuşuyorlar mıydı, konuşuyor musunuz?
—
Rüyanız ne kadar sürdü?
— Bu
soruların cevabını kolay kolay veremezsiniz. ...Rüya uyku esnasında
kendiliğinden devam eden bir beyin çalışmasından başka birşey değil. Bu işin
tarihçesi karıştırılırsa, hekimlikten sihirbazlığa kadar birçok şeylerde
kullanılmış, gerçekliğine inanılmış olduğu görülür. ...Ekserimizde yanlış bir
inanç var. Rüya gördüğümüz zaman iyi uyumadığımızı sanıyoruz. Halbuki bu iş
tamamen tersinedir. Rüya görmek iyi uyuduğumuza delalet eder. Bir zamanlar
Monroe A. MEYER isminde tanınmış bir ruh doktoru, uyanır uyanmaz rüyalarını
yazmak yolunu denedi. Tam uyurken onu uyandırıyorlar, o da oturup gördüklerini
yazıyordu. Sonunda ne oldu biliyor musunuz?
—
Monroe, rüyasında bazı rüyalar gördüğünü ve aceleyle kalkıp bunları tespit
ettiğini gördü. Ondan sonra da bu işten vazgeçti" denilmektedir.
"Modern ilim
rüyalarından faydalanınız" diyor. Rüyalar, hekimin teşhis koyabilmesine
yardım eder mi?
Bize geleceği haber veren
rüyalarımız var mıdır? "Ölüm rüyaları"na hususi bir ehemmiyet vermeli
miyiz?
Geçen martın 4'ünde Dr. Kleitman'la asistanları, sırf
rüyanın ne olduğunu incelemek için, bir gece uykusuz sabahlamışlardır. Bütün
geceyi, başı hususi bir alete bağlanmış ve uyutulmuş bir genç kızın yanında
geçirmişlerdir. Ertesi sabah Dr. Kleitman, şu ilk müşahedeyi ilan etmiştir:
Genç kız rüya görmeden uyuduğu zamanlar göz kapaklan aynı ahenkle kapalı
kalmışlardır. Rüya başlar başlamaz gözlerini bu rüyaya diktiği belli olmuştur.
Bu güzelde sanki bir boğa güreşi seyredercesine bir dikkat sezilmiştir. Bu
rüyaların fizik gerçeğine aid şimdiye kadar yapılmamış ilk ilmi tecrübe idi. O
günden beri Dr. Kleitman’la Dr. Dement bu sahada pek çok tecrübeler yapmışlardır.
Bugün artık geçmişin rüya tabiri, falcılık, gaibden haber verme ve
şarlatanlıklarının, 40.000 yılda yapamadığı bir noktaya erişilmiş bulunuyor.
Fakat, Chicago'lu doktorun bu yoldaki en büyük keşfi, şu olmuştur: Rüyalarımız
bize, henüz çektiğimizi fark etmediğimiz, gizli hastalıklarımızı haber
vermektedirler. Ve bugün ne psychanaliste, ne de psychiatre (ne psikanalizle
uğraşan, ne de ruhiyatçı olmayan) hekimler bile hastalarına gördükleri rüyaları
sormaktadırlar. Bu metod, şu yeni ve meşhur hadiseden doğdu. New York'ta,
Francis O'Brian adında İrlandalı bir zengin tüccar, psikanaliz yaptırır. Bunun
için de her gece gördüğü rüyayı kaydeder ve hekimine anlatır. Tacir, 1954'te on
kerte aynı rüyayı görür. Hep aynı şey: Polisler kendisini kovalıyormuş. O da kaçıyormuş.
Fakat birdenbire ayaklarının toprağa gömüldüğünü ve kımıldayamaz olduğunu
anlıyormuş.
Polisler onu yakalıyor,
yere yatırıyor, ayaklarını sıkı sıkı bağlıyorlarmış. Psikanalistin bu rüyaya
verdiği mana şudur: "Kendi kendini cezalandırmak... Hastanın vicdanı,
işlediği bir suçtan ötürü kendini itham etmektedir. Çocukluğunda yaptığı ve
unuttuğu bir hatayı vicdanı rüyasında ona ödetmektedir. Ne yazık ki, hakikat
çok daha sade idi. 1955'de, O'Brian, "Central Park "tan geçip işine
giderken ani bir krizle felce tutuldu. Yalnız kollarını kımıldatabiliyordu.
Bacaklar tutmaz olmuştu. Eğer üstüste o rüyayı gördüğü zaman kendisi veya
hekimi gerçek manasını anlayabilselerdi, hadise böyle bir faciaya dönmeyecekti.
O’Brian'a rüyası, vücudunda
gizliden gizliye ilerlemekte olan felci haber veriyordu. Artık Amerikan
hekimlerine göre rüyalarımız, bize geçireceğimiz hastalık ve kazaları haber
vermektedirler. Mesela: Tansiyon düşüklüğü, rüyada, "uzun uzun ve sık sık
düşmeler." Sinir zaafı: "Kaçmalar." Nevrasteni ve intihar
arzusu: "İnişler, uçuşlar, suda değil havada yüzmeler." Kalp
rahatsızlıkları: "Hapsedilmeler, kalabalık karşısında korkular."
Liste, burada bitmiyor tabii. Mesela: Brezilyalı Profesör Pablo Spriu,
kendisine rüyalarını anlatan 100 kişiden 7'sinin hep "büyümelerden
bahsettiklerini söylemektedir. Rüyalarında mütemadiyen, ya kendileri
büyürlerdi, ya da etraflarındaki eşyalar büyümekte idi. Profesör, bu 7 kişiden
5'inin birkaç ay içinde kansere tutulduğunu görmüştür. Fakat, şu da iyice
biliniyor ki, insanın rüyada kendisini ölmüş görmesi ölüme işaret değildir.
İrlandalı rahip Lord Kilbracken, üç yıl zenginlik rüyaları görmüştür.
Rüyalarının üçünün ertesi günleri bahislere girişmiş, milyonlar kazanmıştır.
Fakat sonra birden her şey durmuştur. Beş yıldır rüyaları ona hıyanet
etmektedir" denilmektedir.
AMERİKALI DOKTORLAR, RÜYA
İLE UĞRAŞMAYA BAŞLADILAR (Ulus Gazetesi—1955): Amerika, şimdi
"rüyalar"ın peşinde. Chicago üniversitesi talebeleri, Freud’un izinde
yürüyorlar. Her gece gördükleri rüyaları sabahleyin uyanıp unutmaya bırakmadan
kaydediyorlar. Bu iş, tabii metodla yapılıyor: Sessiz, çıplak, küçük bir odada
biri yatmakta; uykudadır. Gözlerinin etrafına, saçlarının arasına, alnının
üstüne elektrodlar tespit edilmiştir. Bütün bu tellerin uçları, bir electroencephalogramme
makinesinde nihayetlenmektedirler. Odada bir tek ses duyulmaktadır. Makinenin
kaleminin dönen bir plak üzerinde çıkardığı cızırtı, bu kalemle beyin dalgalan
ve gözlerin kımıldanışları derhal plağın kareli kâğıdı üzerine çizilmektedir.
Birden bu muntazam çizgilerin karıştığı görülür. Dalgalar genişler, uyuyan
insanın gözleri kapakların altında kımıldamıştı: Rüya başlıyor. O anda bir zil
sesi duyulur. Uyuyan insan, uykudan sıyrılmaya çabalamaktadır. Derhal
yatağının yanı başındaki mikroya uzandığı görülür ve konuştuğu duyulur.
"Yüzme havuzunda idik. Herkes mayolar giymişti..."
Böylece, bir rüya sıcağı
sıcağına kaydedilmiş olur. Adamın sesi yavaşlar yavaşlar ve susar. Tekrar
uykuya dalmıştır. Sessizlik içinde plak dönmeye devam eder. Aradan 85 dakika
geçer. Kareli kağıda çizilen beyin dalgaları şimdi muntazamdır. Birden gene
çizgiler karışır. Zil sesi duyulur. Başka bir rüya tuzağa düşmüştür. Amerika'da
böylece, geceler geceler boyunca, psycanalyse metodu bakımından yepyeni bir
rüyalar ilmi doğmaktadır. Bu yeni ilmin ilk keşifleri neler olmuştur?
1—Mantıki, karışık bir
problem rüya vasıtasıyla çözülebilir. Tecrübeye tabi tutulanlara uyumadan önce
çetin bir problem verilmiş, halletmeleri istenmiştir. Sonra bu meseleyi
akıllarından çıkarıp uyumaları söylenmiştir. Buna rağmen, %80'i rüyalarında
gene bu problemle uğraşmışlardır. Hatta birçokları farkına varmadan onu
çözmüşlerdir. İçlerinden biri hal suretini yazmaya bile muvaffak olmuştur.
2—Uykunun başlangıcı
rüyasızdır. İlk rüya bir buçuk saat sonra başlar. Çok kısa sürer; 8 dakikacık.
Gecede umumiyetle dört rüya görülür. Ortalama müddet gittikçe uzar; 19 dakika,
24 dakika, 28 dakika.
3—Astım (nefes darlığı),
angine de poitrine, kalp hastalığı ve mide ülseri gibi muayyen bazı hastalıklar
geceleri meydana çıkarlar. (İstisnalar hesaba katılmazsa...) Bugüne kadar
tamamıyla organik diye kabul edilen bu hastalıkların, şimdi akıl hastalıkları
gibi rüyalarla sıkı sıkı ilgili oldukları düşünülmekte ve bu münasebetin
tespitine çalışılmaktadır.
Freud'dan bahsettik. Onun
kim olduğunu da anlatalım: Avusturyalı meşhur ruh hekimi. 1856 da doğdu.
1878'de psikoloji kürsüsü asistanı idi. Sinir hastalığının, bilhassa isterinin
organik olmadığına, ruhi olduğuna inanmıştır. Viyana'da bir isteriği ipnotizma
ile uyutarak şuuraltında yer eden geçmişini meydana çıkarmış ve hastalığı
doğuran hissi heyecanı şuura çıkararak kadını iyi etmişti. O tarihten sonra
kendine Freudisme nazariyesinden ve kendi metodu psychanalyse'den asla
ayrılmadı. Bu metodla isteri ve diğer sinir hastalarını tedaviye çalıştı.
1900'de yazdığı ilk eseri, rüyalara aiddir: "Rüyaların İzahı"
X—
Abdulgani el—NABLUSİ'nin yazdığı "Ta'tir
el—Enam ve Tabir el—Menam" adlı kitaba göre de, rüya tabiri hususunda
insana fayda olması için bazı şeyleri yapmak lazımdır" denilmektedir.
XI— Meydan Laurousse Ansiklopedisi'nin 10. cildinin 783.
sayfasında, "(Rü'yet'ten Rüya) 1)Bir kimsenin uyku sırasında zihninden
geçen hayal dizisi; Düş; 2)Bir temele dayanmayan ve gerçekleşmesi imkânsız olan
düşünce... Psikolojik olarak açıklama: Rüyanın açık muhtevası: Rüyadaki imge ve
olayların açık anlamı. (Psikanalizle ortaya çıkarılan ve "gizli
muhteva" adı verilen gizli ve sembolik anlamın karşıtıdır). Psikopatol.
Rüya analizi, kişiliğin farmakodinamik araştırılması. (Delay ve arkadaşları
tarafından tatbik edilmiştir. Yüksek dozda psikodisleptik verilmesiyle
gerçekleştirilir. En çok kullanılan psidislektipler, L.S.D., Meskalin ve
Psilesibindir.)
RÜYA
YORUMU:
Doğu’da rüyaların, gelecekle ilgili belirtiler olduğu fikri yaygın bir şekilde
benimsenmişti. Yunanlılar, üç çeşit rüya kabul ederlerdi. Tanrıların veya
ruhların kendilerini insanlara gösterdikleri Khrematismos, olayların kendi
şekilleri içinde görüldükleri Theoremotikos (Büyük İskender'in Kassandros'un
kendisini öldürdüğünü gördüğü rüya gibi); nihayet geleceğin herhangi imalı bir
şekilde belirdiği rüyalar... Mesela; İyileştirici olacağına inanılanlar; Eski
çağlarda rüya, bir bildiri getirirdi. Eski çağın daha eski dönemlerinde Mısır,
Kaide, Fenike ve Asur'da rüya yorumunu meslek edinmiş kahinler vardı. Psikol:
Rüya mahayyilenin en pasif yönünü yansıtır. Rüyada her çeşit imge, bir organın
etkisiyle meydana gelen duygusal bir algının etrafında birleşir ve gruplaşır.
MAİNE de bazen bu türlü rüyalardan başka dokunma, işitme, görme, koklama ve
tatma gibi dış duyumların etkisiyle oluşan üç türlü rüya daha kabul eder. Rüya
imgelerinin birbiri ardından gelişi, birleştirme kanunlarına bağlıdır. Rüya
gördüğümüz anda gerçek duyumlar algıladığımızı sanırız, ancak uyandıktan sonra
yanılsamanın farkına varırız. Bununla beraber rüyadayken rüya mı gördüğümüzü,
gerçeği mi yaşadığımızı kendi kendimize sorduğumuz olur. Buradan yargı
yeteneğinin ve uyanıklık hatıralarının rüyada da devam ettiği anlaşılır.
Düşüncenin rüya içindeki müdahalesi, genellikle müphem ve geçicidir; müdahale
kesin ve sür'atli durum alırsa, bizi uyandırır. Gerçekten de uykudayken soyut
düşünce merkezleri (alt sinir merkezleri, bilinçdışı refleksler dahil çalışmaya
devam eder. Uyku anından itibaren imgeler ve duyumlar zihnin kontrolünden
çıkar, psikanalizin de belirttiği gibi, kişinin eğilimlerine, heyecanlarına,
tutkularına bağlı olarak esnek, kaypak, fantezi olaylar birbirini izler. Rüya,
bizi içgüdülerimize, ilkel duygusallığımıza götürür ve somut bir yaşantı içine
sokar. Rüya analizinin diğer analiz tekniklerinden üstünlüğü, rüya malzemesini,
bütünlüğünü bozmadan koruyabilmesi ve bilgilerin elde edilmesinde büyük sür’at
sağlamasıdır. Doktorun rehberliği altında hasta, bozuklukların temelinde yatan
tecrübeleri tekrar yaşadığı zaman, bu bozuklukların sebebini anlar; böylece
transferin gerçekleşmesi ve tedavi yolunun seçilmesi kolaylaşmış olur. Rüya
analizi özellikle saplantılı nevruzda, bunalımla nevrozda psikopatik
dengesizlikte ve bazı toksikomanilerde tavsiye edilir. Rüya analizi, ayrıca
deneysel psikozlar yaratmak ve bu psikozlara hastaların getirdiği
değişiklikleri incelemek için uygulanır" denilmektedir.
XII— Hayat Ansiklopedisi'nin 6. cüz ünün 498.
sahifesinde: "...Bazı insanlar, rüyalara inanırlar ve başlarına türlü
türlü şeyler geleceğini zannederler. Hâlbuki bu hiç doğru değildir. Rüyalar,
bilakis bize uyku halinde seyahat etmediğimizi ve yerimizde olduğumuzu isbat
eder. Çünkü biz, uykumuzda rahatsız olduğumuz zaman rüya görürüz. ...Bizi en
fazla rahatsız eden midemizdir. Eğer uyumadan evvel çok yer ve bilhassa bu
yediğimiz şeyler bize yaramaz cinsten şeyler olursa, geceleyin onlar beynimizi
rahatsız eder... Rüyalarımız, yalnız şuurumuzun altında gizli kalan bir takım
tahassüslerin faaliyetinden başka birşey değildir. ...Dimağımızın bütün
hareketlerimizi kontrol eden iki kısmı vardır. Bir kısmı bizim bilerek
yaptığımız hareketleri kontrol eder." Yine, Hayat Ansiklopedisi'nin
1. cildinin 17. sayfasında: "427. İNSANLAR RÜYALARINDA NİÇİN GEZERLER:
Bazı insanların uykulu halleriyle yataklarından kalkarak gezindiklerini
elbette işitmişsinizdir. Bunlar, rüyalarında gezen kimselerdi];. Fakat nasıl
uyanmadan geziyorlar ve niçin geziyorlar? Dimağımızın bütün hareketlerimizi
kontrol eden iki kısmı vardır. Bir kısmı bizim bilerek yaptığımız hareketleri
kontrol eder. Diğer kısmı yaptığımızı bilmediğimiz şeyleri kontrol eder...
Gece uyuduğumuz zaman dimağın bir kısmı atıl kalır, diğer kısmı faaliyete
geçer. İşte bu yüzden bazı kimseler, rüyalarında gezmeğe başlarlar...
Uyandıkları zaman, bunlar, gece rüyalarında gezdiklerini kat'iyyen
hatırlayamazlar" denilmektedir.
XIII— İsmail Hakkı ÖZGÜL'ün yazdığı "Rüya Yorumlan
Ansiklopedisinin 3. sayfasındaki ÖNSÖZ'ünde: "...Dünyaca meşhur filozof
Freud dahi, düş'ün (rüyanın) büyük yardımını kabul ve teslim etmekte, diğer
bilginlerle adeta ittifak etmiştir. Freud, Rönesans devrinden bugüne kadar
bilginlerin rüyaya dair yazdıkları teori ve makaleler üzerinde durmuş,
bunların bugün dahi, rağbette olduğunu, kendi eserinde isbata çalışmıştır"
denilmektedir.
XIV— Dr. M. Kenan ÇIĞMAN'm yazdığı
"İNANÇLAR" adlı eserinin 398. sayfasında: "Maddecilerin Ruh
Hakkındaki Görüşleri: ...Sayın Ord. Prof. Hilmi Ziya ÜLKER (kısmının) ...Ve
Agel in "Dinin, rüya görmekten doğduğu" hakkındaki ileri sürülen
faraziyelere dayanarak, rüyada bedeni terk eden ve ölüm sırasında büsbütün
ayrılan bir cevhere inandıklarını ve bütün dini inançların bir ruh cevheri
fikrinden ileri geldiğini iddia ettiğini belirtiyor. Ve ruhun ölmezliği ve
ebedi bir âlemde yaşayacağı fikri, bunların sonucudur" denilmektedir. (Bu,
20. Yüzyılın görüşüdür.)
XV— ADALET GAZETESİ nin 6 Haziran 1976 Pazar günkü
sayısının 8. Sayfasında da:
"KONU:
Rüyalar Gerçek Olsa! (Şuur altındaki gizli
uykuda sansürsüz kalmış arzular olarak şekilleniyor.) FREUD'a göre Rüya:
(Rüyada gördüğümüz tuhaflıklar, yaptığımız saldırılar, birçoklarımızın
güpegündüz uyanıkken işlediği suçların aynıdır...)
PLATON'a
göre Rüya: (İyiler, başkalarının, kötülerin yaptığı şeyi rüyada görmekle yetinen
kimselerdir.) Uzmanlara göre rüya görmenin hiçbir zararı yok, aksine çok faydalıdır,
diyorlar; şöyle açıklıyorlar: Rüyalar, zihni faaliyetin uykuda devamıdır. Rüya
görmenin hiçbir zararı yoktur... Aksine bundan fayda ummakta mümkündür, zira
rüya görülmezse, bilinçaltının zihne yaptığı etkiler uyumaya hiçbir zaman
uyumaya fırsat vermez... Oysa rüya ile bu etkiler tamamıyla giderilerek o
kişinin normal bir uykuya dalması mümkün olur... Her rüyanın bir anlamı
vardır. Rüyalar, ilk bakışta çok karışık ye saçma—sapan görünebilir. Hangi
şekilde olursa olsun her şekil rüyanın mutlaka bir sebebi ve anlamı vardır.
Rüya gören kimse bir karikatüriste benzer. ...Rüyaların karışıklığı şöylece
açıklanmaktadır. Rüyalar çeşitli duygulan belirtir. ...Vb. bu sözle değil,
ancak şekille ifade edilebilir, dolayısıyla rüya gören kimseyi bir yazara
değil, yazısız karikatürler yapan bir ressama benzetmek mümkündür. Çeşitli
düşünceleri resimle anlatmanın güçlüğü düşünülürse, rüyalardaki karışıklıkların
en büyük nedenini bulmak çok daha kolaylaşır. Akılda kalan ve kalmayan rüyalar:
Akılda kalan rüyalar, daha çok uyanılacağı arada görülenlerdir. Uykunun
nisbeten derin olduğu sırada görülen rüyalar ise, genellikle unutulur. Eskiden
olduğu gibi, halen tüm insanlar rüyaların anlamı üzerinde titizlikle
durmaktadırlar. Yine uzmanların ifadesine bakılacak olursa, rüyaların anlamı
onu gören kimsenin o ana kadar olan bütün hayatı ile ilgilidir. ...Bu bakımdan
rüyayı biraz tabir edebilmek için onu görenin hayatını iyice bilmek
gerekmektedir. Diğer taraftan bu işi şimdi ancak psikanalistler
yapabilmektedir.
UYKU
ÜZERİNE ARAŞTIRMALAR: İnsandaki uyku, hayvanlarda olduğu gibi belirli
kurallara uyan üç aşamadan oluşmaktadır:
1)Uyanıklık;
2)Uyku; 3)Paradoksal uyku. Ulusal Sağlık ve Tıp Araştırmaları Enstitüsü'nün
(INSERM) araştırma toplulukları, uyku ve bunun insanlarda yol açtığı
rahatsızlıklar konusunda incelemeler yapmaktadırlar. Bu incelemeler
çerçevesinde, LYÖN'daki Claude Bernard Üniversitesinden Michel Jouvet,
geçenlerde düzenlediği bir basın toplantısında, uykunun yetişkinlerde yol açtığı
rahatsızlıklar konusunda bilgi vermiştir. Uyku, üç aşamadan oluşuyor: Prof.
Jouvet'ye göre, insanlardaki uyku, hayvanlarda olduğu gibi belirti kurallara
uyan üç aşamadan oluşmaktadır. Uyanıklık, uyku, paradoksal uyku. Uyanıklıktan
uykuya ve uykudan paradoksal uykuya karşılıklı geçilebilmektedir. Uyanıklıktan
doğrudan doğruya paradoksal uykuya geçişte bir rahatsızlık belirtisidir. Buna
karşılık, paradoksal bir uykudan sonra uyanma olağandır. (Paradoksal uyku
aşaması, düş görülen uyku aşamasıdır.)
PARADOKSAL
UYKU VE İLK AŞAMA:
Yetişkinlerde uyku, birbirine en ayrı dört bölümde oluşmaktadır. Bu dört bölüm,
beynin elektriksel eyleminin saptanmasıyla bilinmektedir. Paradoksal uykunun
ilk aşaması, uykuya dalındığından 90—120 dakika sonra başlamaktadır. Gece
boyunca, paradoksal uykunun çeşitli aşamaları düzenli aralıklarla ortaya
çıkmaktadır. Uyku sırasında bazı hormonlar salgılanmaktadır. Yine uyku
sırasında dokunumda ve kalp atışlarında bazı düzensizlikler olmaktadır"
denilmektedir.
XVI— Seyyid Süleyman El—Hüseyni'nin yazdığı
"Kenzü'l—Menam" adlı eserde: "Rüya'yı:
XVII— 1)
Rahmani; 2) Şeytani; 3) Edgasü Ahlam olarak üçe ayırıyor.
Rahmani,
Allah Teâlâ Hazretleri tarafından gösterilen; Şeytani, şeytanın delaleti ile
gösterilen, görülen, korkunç, çirkin veyahut şeriatı garraya ve adat-i İslâmiyyeye muhalif olanlardır; Edgasü ve
Ahlam ise, insanın fazla yemekten dolayı midesinin dolgunluğundan dolayı
görülen rüyadır.
İLMİ
TABİRİ RÜYA: Tabir ilmi şeriatta makbul bir ilmi şeriftir" denilmektedir.
XVIII— "Tuhtefü'l—Mülk” adlı rüya kitabında da: "Sadık
düşlerin (rüyaların) üç olduğunu; bunların da:
1)Tebşir; 2)Tahrir; 3)İlham
olduğunu;
Yalan düşlerin de üç olduğunu;
bunların da:
1)İllet; 2)Edgasü Ahlam;
3)Himmet düşü olduğu bildirilmektedir.
XIX— Muhammed B. SİRİN'in yazdığı et—Tabiru'Rüya”
adlı eserinin 3. sahi fesinde: "Hakiki rüya, ya gecenin sonunda veya
gündüz yaklaştığı anda görülür" denilmektedir. İkinci kitabı olan
"Hadislerle Rüya Tabiri" adlı kitabında da aynı konudan
bahsedilmektedir.
XX— Amerikalı rüya uzmanı Erich FROMM'm yazdığı
"Bilimsel Rüya Tabirleri" adlı kitabının mukaddimesinde, "Ünlü
psikoanalizci Sigmund Freud, rüyalarımıza konu olan şeylerin hepsinin içimizde
gizlediğimiz, bilinçaltına ittiğimiz isteklerimiz olduklarını söylemiştir. Rüya
uzmanı Erich Fromm, buna ek olarak rüyaların insanlara yol gösterdiğini, onun
ahlak anlayışına seslendiğini, ya da onu muhtemel tehlikelere karşı uyardığını
da ileri sürmektedir" denilmektedir.
XXI— Selami Münir YURDATAP'ın yazdığı İslâm Dininde Rüya
ve Rüya Tabirleri" adlı eserinin 15. sayfasında: Rüya tarifi kısmında:
"Rüya üç türlüdür. Birine Tebşir (müjdeleme), birine Tahzir (uyarma),
birine de İlham adı verilir. Yalan rüyalar da yine üçtür: Biri üzüntülü günler
rüyası (gam rüyası); biri hastalıktan dolayı görülen; üçüncüsü de şeytani
olandır” denilmektedir.
XXII— A.
Sami YAVUZ'un yazdığı "Büyük Rüya Tabirleri" adlı kitabının 3. sayfasında,
Rüya hakkında çeşitli kişilerin görüşleri bildirilmektedir: "Eski Yunan
filozofu Heraklatyüs'ün rüya hakkında şu sözü meşhurdur. "Uyanık olan
insanlar için tek bir dünya vardır. Uykuda olanların ise, her birinin ayrı
alemi vardır'' demektedir. Rüya hakkında Batı bilginleri şu malûmatı veriyor:
"Rüyalar, uyanık iken geçen muhtelif olayların şuuraltı
yankılanmasıdır" demektedirler.
XXIII— American Heritage
Dictionary of the English Language—American Heritage Publishing Co. 1969. New
York—U.S.A. 1. Bsm. 397. sayfasında:
"Dream (Drem) 1)A
series of images, ideals, and emotions occurring in certain stages of sleep. 2)
A daydream; Reverie. 3)A State of abstraction; a trance; bemusement. 4)A wild
fancy or hope. 5)Anaspiration; ambition. 6)Anything extremely beautiful, fine
or pleasant. (Diyanet
İşleri Başkanlığı Olgunlaştırma Dairesi Başkanlığı Uzmanı Mehmet KOÇER
tarafından yapılan tercümede: "Amerika'nın İngilizce dilindeki sözlüğü.
Amerikan Heritage Basım CO. 1969. New York. 10017. Amerika Birleşik Devletleri, sayfa: 397 1.
Bsm.
RÜYA:
1) Hayaller serisi,
fikirler, uykunun çeşitli safhalarında heyecanlı oluşlar;
2)Bir gündüz hülyası, güzel
düşünceler;
3)Gerçek dışı bir durum,
uyku hali;
4)Geniş hayal veya ümit;
5)Büyük arzu;
6)Son derece güzellik,
iyilik ve hoşluk) diye anlatılmaktadır" denilmektedir.
XXIV—SADIK RÜYALAR:
1—Teysir
Rüyası: Allah Teâlâ bir feriştah yaratmıştır. 01 feriştah levh-i mafhuza
müekkel kılınmıştır. Ol feriştaha meleki Rüya derler. Her ne kim beni Âdem’e
eriştiğinde Allah Teâlâ tarafından emirle hayır ve şer bu feriştah tarafından
gösterilir. Bu şekilde rüya görülür.
2—
Tahrir Rüyası:
Teysir Rüyasındaki feriştaha Allah Teâlâ'nın emri ile kötü şeyler gösterilir ki
durumunu bilsin diye;
3—
İlham Rüyası:
Teysir Rüyasını gösteren feriştaha emir verilir. O da daima iyi şeyler
gösterirler. Bu da umumi bir görüş olarak söylenmektedir.
N E T
İ C E : Bu İslami görüşler, fikirler ve tetkiklerden sonra, Rüyaları hakiki ve
yalan rüyalar olarak iki bölüme; bunlar da kendi aralarında üçe ayrılırlar.
HAKİKİ RÜYALAR:
1)Teysir; 2)Tahrir; 3)İlham
Rüyalarıdır.
1—
Teysir Rüyasını gören, Allaha daima şükür ile
sadaka vermeli ki, rüyanın hayrını fazlaca görecektir. "Sure-i İbrahim;
Ayet: 7; Sayfa: 377/257.”
Teysir rüyası : Sürei İbrahim, Ayet: 6
MEALİ:
"And olsun,
şükrederseniz elbette sizi (nimetinizi) arttırırım." (El—Kur'an. Çantay.
XIV/7; 1. cilt; sayfa: 337/257.)
2—
Tahrir Rüyasını
görenler, daima kötü rüyalar görürler; Asilik durumları olur. Allah'a itaattan
uzaklaşırlar. Bu kişiler hemen tövbe etmeli, ibadet ve taata yönelmelidir ki,
bunlardan kurtulsun. (Sure-i Ali İmran; Ayet: 5; (El—Kur’an) (Çantay); III/5.)
Tahrir rüyası : Süre-i âli imran ayet, 5 MEALİ:
"Şüphe yok ki, ne
yerde, ne gökde hiçbir şey Allah'a gizli kalmaz."
3—
İlham Rüyasını
görenler: Allahü Azimü'ş—Şanın azametlerini ve ibretlerini, Allah’ın tevfiki
ile müşahede (görmek) ederler. Bu rüyayı gören kimseler, hayırlarını daha da
arttırmalı; günahlardan çekinmeli; devamlı Allah'a tövbeye devam etmelidir ki,
gördüğü rüyaların hayrını göre. (Sure-i Ali İmran; Ayet: 31; El—Kuran
(Çantay); 2. cilt; sayfa: 633/354.)
MEALİ:
31—"Hepiniz Allah'a
tövbe edin ey müminler. Ta ki korktuğunuzdan emin, umduğunuza nail
olasınız."
YALAN RÜYALARDA:
1)Rüya-yı Himmet; 2)Rüya-yı
illet; 3)Rüya-yı Şeytandır.
1—
Rü’ya-yı Himmet: Ol kimsenin gönlü endişelidir:
bu şekilde uyumuştur, rüyasının aslı yoktur.
2—
Rü’ya-yı İllet: Ol kimse hastalık sebebiyle
yatakta iken uyumuş ve rüya görmüştür. Bunlar, çeşitli etkenler etkisi
ile görülmüştür. Bunun da aslı yoktur.
3—
Rü’ya-yı Şeytan: Ol kimse çeşitli şeyler görür,
amma bunlar olabilir, hatta olmayan şeyleri bile gösterebilirler, bunlara
gusul dahi vacib olur. Kur’an-ı Kerim'in Yusuf Suresi nin 44. Ayetinda;
El—Kur'an (Çantay); XII/44.
44—"(Bunlar)
karmakarışık (ve yalancı) düşlerdir. Biz, böyle düşlerin tabirini bilici
(kimse)ler değiliz" denilmektedir.
NETÎCE: 2—Ta'tiru'l—Enam ve
Tabir'el—Menam kitabında, yazar "Abdu'l—Gani el—Nablusi" Rüya
tabircilerini 15 tabakada izah etmiştir. Onlar da şunlardır:
1)Peygamberler ve
Nebilerdir; 2)Sahabeler; 3) Muabbirler (Rüya tabircileri); bunlarda
tabiindendir. 4) Muabbirler (Rüya tabircileri; bunlar fukahalardandır. 5)
Muabbirler (Rüya tabircileri); Zühdü ve takva sahipleridir. 6) Rüya yazan Rüya
tabircileridir. 7)Filozoflar;8) Filozoflara tabi olanlar; 9) Rüya tabiri yapan
yahudilerdir; 10) Nasaralardır; 11) Mecusilerdir; 12) Arap müsteşrikleridir;
13) Kahinlerdir; 14) Sihir yapanlardır; 15) Bu işleri anlayanlardır"
denilmektedir.
NETİCE:
Rüya ilk insanlar zamanında
da görülmüş, araştırmalar yapmışlar (şifahen), bir neticeye varamamışlardır.
Çünkü, onlarda da rüya görüşü mevcuttu. Bilinen birşey varsa o da, rüyanın meydana
gelişinde rüya gören kişinin kendi âlemlerinden birşeyi idrak etdikde, anı
mütehayyileye (hayallere) bırakır olması, o dahi bunu bir suret şeklinde
canlandırması, bizim de bunu uyurken görmemiz, rüyayı meydana getirir. İşte
rüya denen budur. İleri de diğer ciltlerde rüyanın tıbben de isbatını mümkün
mertebesizlere arzetmeğe çalışacağım. Rüyalar bazen aynen çıkar. Bunlar hakiki
rüyalardır. Rüyaya Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an dahi, önem vermiştir. En
sağlam rüyaya ehemmiyeti Hz. Muhammed ((sallallâhü aleyhi ve sellem) vermiş, her sabah yukarıda da bildirdikleri
gibi Ashab-ı Kiramın rüyalarını sorar ve tabir ederlerdi. Avrupa'da dahi,
rüya üzerine yazılmış kitaplar bulunmaktadır. Halen hayatta bulunan bazı
zatların gördükleri enterasan rüyalardan bazılarını sizlere burada bildirerek
mukaddimeyi bitirmek istiyorum.
1—Sayın Selami GÜVEN’in
(Tarım Meslek Lisesi Müdürü NORMAN—ERZURUM) gördüğü rüyalarını tarih sırasına
göre sizlere duyurmamı benden istediler. Rüyası şöyledir:
"22/8/1978 gecesi
yabancı bir dünyadan Merih gezegenine getirildik; 6 Eylül 1978 çarşamba ramazan
bayramının üçüncü gecesi bir cin topluluğuna insanlarla kardeş olmaları ve
insanlarla iyi geçinmelerini nasihat ettim;
9—10 Eylül 1978 gecesi Venüs
gezegenindeyiz; 21—22 Eylül 1978 perşembe/cuma Rasûlüllâh sallallâhü aleyhi ve
sellem çok ince ve latif bir ruh halinde uçuyorlardı. Mübarek göğüslerinde
ağlamama müsaade ettiler;
28—29 Eylül 1978
perşembe/cuma gecesi, Hz. Hezekiyal Peygamberimiz Efendimiz mübarek cesetlerini
gördüm. Mübarek Ruhlarına Fatiha okudum; 11 Ekim 1978 gecesi bir cin şehrinden
Tekbir getirerek geçtim. Cin kadınları ellerini sallayarak dostluklarını
belirttiler; 18 Ekim 1978 çarşamba/perşembe gecesi, kendimi Venüs gezegeninde
yeşillik, ağaçlık güzel bir yerde buldum. "Herşey ışıklı, fakat gölge
yok" dedim;
26—28 Ekim 1978 geceleri,
Peygamberimiz Efendimiz Hazretlerini çok ince ve hiç maddi bedeni olmayan
nur'dan ibaret bir ruh halinde gözüktüler;
8 Kasım 1978
çarşamba/perşembe gecesi, size daha önce yazdığım Hazreti Cebrail’in 4—5 Nisan
1978 gecesi gösterdiği dünyanın başına gelecek olan felaketin gökten gelecek
olan belirtilerini gördüm ve arkasından Venüs gezegenindeki başkent sayılacak
bir şehirde kendimi buldum ve kendi kendime, "Herşey ışıklı, fakat
gölge yok" dedim;
9—10 Kasım 1979
perşembe/cuma gecesi, sevgili Peygamberimiz Efendimiz Hazretleri, gene çok
ince, çok latif ve hiç maddi bedeni olmayan ince parlak pırıl pırıl bir ruh
halinde gözüktüler. Gördüklerimden bazılarını, peygamberimizin bana olan;
"Gördüklerini söyle" emirleri gereğince söyledim. Bir yıldır
gördüklerimi bir deftere not ediyorum. Daha önceleri gördüklerimi ise not
tutmadım" diye yazarak bildirmektedir.
İKİNCİ MEKTUPTA DA: Nene
Hatun Caddesi No: 8/2—ANKARA'da oturan Mehmet SERT isimli bir başka şahsa
aittir. Mektubunda:
"...25 yaşlarında
görüşüm. Hazreti Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem) Efendimizi görüşümdür. Efendimiz yolun
sağında, irice kıyılmış kayaların üzerinde çıplak olarak mahrem yerlerini
göremedim. Gözlüklü şekilde hafif sağına yatık tam güneşi seyrediyordu veya
güneşleniyordu. Kendisine çok dikkatli baktım ve bir ses geldi. O Muhammed
Mustafa’dır, dendi. Vücut ölçüleri tahminen 75 ila 85 kilo ağırlığındaydı. Boy
ölçüleri gür yapılı, boyu 180 cm civarında idi. Ellerini başının altına yastık
etmiş şekilde gördüm. Kendisi ile aramızda asfalt döşenmiş e tertemiz bir şose
yolu vardı" demektedir.
Yukarıdan beri yaptığım
İslâmi yönden tetkikler, örneklerden sonra bildirdiğim üç neticeli izahatla
beraber mücerreb olan (tecrübe, edilmiş) ”İmam-ı Cafer-i Sadık Hazretleri'nin
Sadık Rüya görmek için tavsiye ettiği duasını da sizlere arzediyorum. Bu duayı
da ileriki ciltlerimde sizlere bildireceğim.
Burada
mukaddimemi bitirirken hatalarım var ise affımı istirham eder, bu küçük eserimin
devamına Allah Teâlâ’nın müsaadesini temenni eder, sizlere de iyi günler
dilerim. Allah'a Emanet olunuz. 9/6/1980
YUSUF
ZİYA TÜLEK Diyanet İşleri Başkanlığı'nda Kütüphane ve Arşiv Müdür Yard. (Uzman
Yardımcısı)—ANKARA
Kaynak:
YUSUF ZİYA TÜLEK, Rumuzlu Rüya Tabirleri ansiklopedisi,
1980-İstanbul Sh: 11-22
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar