THE TRİALS OF HENRY KİSSİNGER (2002) Henry Kissinger’in Yargılanması
“Aktivist Reed Brody, pek çok diktatörün sonunu matematiksel hesaplarla
tanımlarken hiç de haksız değildi aslında: Eğer birini öldürürsen cezaevine
düşersin, eğer bir McDonald’s’ta 20 kişiyi otomatik tüfekle tararsan akıl
hastanesi olur sonun, eğer 20 bin siyasi hasmını ortadan kaldırırsan siyasi
sığınma için sana uygun bir ülke
bakılır.”
Yönetmen:
Eugene Jarecki
Ülke:
ABD, İngiltere, Danimarka, Fransa, Kanada, Avustralya
Tür:
Belgesel
Vizyon
Tarihi: 14 Haziran 2002 (ABD)
Süre:
80 dakika
Dil:
İngilizce
Müzik:
Peter Nashel
Oyuncular:Brian
Cox, Anna Chennault, Amy Goodman, Alexander Haig, Seymour Hersh
Hakkında:
Christopher Hitchens tarafından yazılan
aynı adlı kitaptan 2002 yılında uyarlanan filmde, bir dönem Amerikan Dış
Politikası’nı yönlendiren isimlerden biri olan Henry Kissinger’a karşı yapılan
suçlamalar ele alınmakta. Belgesel niteliği gösteren film Vietnam, Kamboçya,
Doğu Timor, Şili vb. ülkelerde gerçekleşen insan hakları ihlallerinde Amerika
Birleşik Devletleri ve bu çerçevede Kissinger’ın rolünü incelemekte.
“Yöneticiler, her zaman doğru olamazlar. bir iyi ve diğer kötü
arasında seçim yapmak zorunda kalırlar.”
Henry Kissinger
Henry Kissinger
Belgeselden
Birilerinin
saygı duyduğu, bir diğerlerinin nefretle andığı adam: Henry Kissinger.
İyi diyenler:
O iyi bir arkadaştır.
Ona saygı duyuyorum. O hayatımızın önemli
bir gücü olmuştur.
Dr Kissinger, ABD'nin önde gelen
uzmanlarından olduğu gibi, bu alanda ve bugünün dünyasında ona erişen
olmamıştır.
O büyüleyici bir güç ve strateji
karışımıdır.. Bazen O’nun ünlü gücü isteyene daha fazla güç verir.
Kötü diyenler:
Kissinger olağanüstü parlak bir adam
olduğunu düşünenler, halkın gözünden hataları gizleseler de Harpers Dergisi’nde
[Christopher Hitchens] " Henry Kissinger Davası ", başlıklı bir
makalede yayınlandığı gibi bir savaş suçlusu,
bir yalancı, cinayet, adam kaçırma, vb suçları olan bir adamdır.
Kissinger kesinlikle uluslararası bir
mahkeme tarafından yargılanmalıdır.
Onun Nobel Barış Ödülü alması insanlığa
karşı suçlar örtbas edemez.
Şili'deki Eski diktatör General Augusto
Pinochet gibi yargılanmalıdır.
--
Henry
Kissinger’ın hayatı karanlık, çok karanlıktır. 1923 yılında Almanya'da
doğan, Naziler iktidara geldiğinde 10 yaşındaydı. Kissinger Yahudi aydınların
yaşadıkları toplumda ezilirken ego ve güvensizlik bu karışımı büyüdü. Yahudi
olduğu için horlandı. 1938 yılında, ailesi ile Amerika Birleşik Devletleri ve
New York'a yerleşti. 1944 yılından 6 yıl sonra Almanya'ya geri döndü. Bu kez
Amerikan üniforması vardı. Savaştan sonra Kissinger Bohembolda geldi, biraz güneyindeki sinagog, aile yadigârları
tahrip olmuştu. Akrabaları kamplarda
ölmüştü. Bu karmaşık yapı onun iç dünyasını
etkiledi. Bütün dünyadan hesabını sormaya sebep olmuş olabilir.
--
Augusto
José Ramón Pinochet Ugarte (d.
25 Kasım 1915 – ö. 10 Aralık 2006), 1973 yılından 1990 yılına kadar Şili'yi
dikta rejimi ile yöneten general. 1973'ten 1998'e kadar Şili ordusunun
başkomutanı ve 1973'ten 1981'e kadar Şili Cunta Hükümeti’nin başkanı oldu. 11
Eylül 1973 tarihinde Salvador Allende'nin Unidad Popular hükûmetini deviren ve
ülkedeki sivil yönetimi 48. yıldönümüne bir hafta kala sona erdiren bir askeri
darbe ile iktidara geldi.
Pinochet dönemi çok
sayıda insan hakları ihlallerinin yaşandığı bir dönem olarak kabul edilmesine
karşın Pinochet taraftarlarına göre, Pinochet sayesinde ülkede büyük bir
ekonomik kalkınma sağlanmıştır. 10 Aralık 2006'da, ev hapsinde tutulurken 91
yaşında kalp krizi geçirerek ölmüştür.
11 Eylül 1973'de General
Pinochet önderliğindeki silahlı kuvvetler yönetime el koydu. Önce Şili hava
kuvvetleri başkanlık sarayı La Moneda'yı bombaladı, daha sonra ise kara
birlikleri saraya girdi. Darbe sırasında başkan Allende intihar etti.
Darbenin ardında Şili
kara kuvvetleri komutanı ve darbecilerin başı Augusto Pinochet devlet başkanı
ilan edildi. Böylece Şili'de Pinochet'in 1990 yılında iktidardan ayrılmasına
kadar sürecek olan diktatörlük dönemi başladı.
ABD Hükümeti 17 Eylül
1970 tarihli bu belge ile amacı Salvador Allende'yi devirmek olan FUBELT
projesini başlatıyor.
Washington'daki Amerikan
yönetimi, Salvador Allende yönetiminin iktidara gelmesinden hiçbir zaman memnun
olmamıştı. Allende'nin Amerikan şirketlerinin elinde olan bakır endüstrisini
devletleştirmesi bu memnunsuzluğu daha da arttırdı. ABD başkanı Nixon'un ulusal
güvenlik danışmanı Henry Kissinger'in 5 Kasım 1970 tarihinde raporunda
Allende'nin iktidara gelmesi "bu yarımkürede karşılaştığımız en büyük
sorunlardan biri" olarak tanımlanıyordu. Bu sebeple Amerika, Allende'yi
devirmek için çalışmalar yapmıştır.
1970ler boyunca CIA,
Allende'nin rakiplerini mali yardım yapmak suretiyle desteklemiş ve Allende'nin
seçilmesini engellemek istemiştir. Bunu başaramayınca da askeri darbe ile
Allende'nin yönetiminden kurtulmaya çalışmıştır. 16 Ekim 1970 tarihli CIA
raporunda
Şili'de darbe yapılması
için çalışmalara başlanması emrediliyordu.
Amerika Birleşik
Devletleri, 1964-1970 yılları arasında Şili'ye yaklaşık 1 milyar $'lık ekonomik
yardım yapmıştı. 1970'de Allende'nin başa gelmesiyle bu yardımlar kesilmiştir.
72-73 yıllarında bakır fiyatlarının düşmesiyle bu yardımların kesilmesi
birleşince Şili ekonomisinde büyük sorunlar baş göstermişti. 9 Ekim 1973'de
Nixon ile danışmanı Kissinger arasında telefon görüşmesinde Nixon, darbenin başarıya
ulaşmış olmasındaki mutluluğu dile getiriyor ve "darbenin başarılı
olması için gerekli koşulları yarattıklarını" söylüyordu.
“ Ülkesinin insanlarının sorumsuzluğu yüzünden bir ülkenin
komünist olmasına seyirci kalamayız. Meseleler, Şilili seçmenlerin kararına
bırakılamayacak kadar önemlidir. „ Henry Kissinger
--
Kissinger Sovyetler Birliği, Çin ve Amerika
Birleşik Devletleri güçlerini dengelemede yani "Üçgen
Diplomasisi"nde
büyük bir başarı sağladı.
--
‘KISSINGER TOPLU
ÖLÜMLERİN SORUMLUSU’
Kissinger’ın, 1969-1975 yılları arasında
ulusal güvenlik danışmanı, 1973-1977’de dışişleri bakanı olarak görev yaptığı
dönemde Vietnam, Laos ve Kamboçya’da savaş suçu işlenmesine yardım ettiğini
ileri sürüldü.
İspanyol yargıcı Baltasar Garzon da Kissinger’ı, konferans vermek için
Londra’ya geldiği sırada eski Şili diktatörü Augusto Pinochet’yle ilgili dosya
çerçevesinde sorgulamak için İngiltere’den izin istemişti.
[http://arsiv.ntvmsnbc.com/news/148249.asp]
--
EK YAZILAR:
HENRY KİSSİNGER, SAVAŞ SUÇLUSU
David Jiménez- Çeviren Bülent Kale
Belki de şimdi buna bir üst mertebeyi daha
eklemenin tam sırasıdır: Peki ya yasal hükümetlere karşı devlet darbeleri
hazırlarsan, farklı düşünenleri ortadan kaldırması için diktatörlerle birlikte
çalışırsan, ülkeleri gizlice bombalarsan… o zaman ne olur? Eğer isimin Henry
Kissinger ise konferans başına bir servet kazanabilirsin, The New York Times’da
köşe yazıları yazabilirsin, hatta FIFA’nın son yıldız transferi olabilirsin.
Amerika Birleşik Devletleri’nin eski Dışişleri
Bakanı şimdi de FIFA’nın “Baba”sı Sepp Blatter’in önerisiyle örgütü suça
karışan isimlerden temizlemek için oluşturulan sürrealist ekibin -Placido
Domingo yahut FBI başkanı Louis Freeh’le beraber- bir parçası oluyor.
Kissinger, teklifi alçakgönüllülükle kabul ederek “Eğer bir yardımı
olacaksa, birlikte çalışmaya hazırım”, dedi.
Orwell
teorisinin uç örneği
Uluslararası liderlerin, çokuluslu
şirketlerin ve hatta sportif örgütlenmelerin Kissinger’in tavsiyelerine
başvurmayı sürdürmeleri, Orwell’in, herkes eşittir ama bazıları daha eşittir
teorisinin uç bir örneğine karşılık geliyor. Eğer 'Realpolitik'in bu ustası
tarafından yapılanın onda birini yapmış olsa herhangi bir Afrikalı kendisini
Uluslararası Mahkeme’nin karşısında bulurdu (ya da Brody’nin işaret ettiği
gibi, eğer bizimkilerden biriyse, sürgünde yaşardı).
Sağcı ya da solcu, komünist ya da kapitalist,
Amerikan yanlısı yada karşıtı olmaktan bahsetmiyoruz. Yalnızca bu tecrübeli
Amerikalı siyasetçinin bir savaş suçlusu olduğundan, 1969 ve 1977 yılları arasındaki
eylemlerinin milyonlarca insanın hayatına mal olduğunu gösteren belgelenmiş -ve
pek çok durumda itiraf da edilmiş- suçlarından bahsediyoruz. Yazar Christopher
Hitchens The Trial of Henry Kissinger (2001) isimli kitabında 1973 Nobel Barış
Ödülü sahibi bu siyasetçiyi yargılamak için ulaşabildiği bütün hukuki
gerekçeleri bir araya getirdi ve o zamandan bu yana suçlamaları destekleyen pek
çok yeni bilgi, kayıt, tanıklık daha ortaya çıktı.
Gelin birlikte hatırlayalım: Kissinger
Vietnam Savaşı sırasında Kamboçya ve Laos’ta sivil halkın kitlesel ve gizli bir
biçimde bombalanmasını organize etti, Doğu Timor’da nüfusun beşte birinin
hayatına mal olan Endonezya İşgali’ne alenen onay verdi, Şili’de kendi
diktatörlüğünü kurması için Pinochet’le birlikte çalıştı, Latin Amerika’dan
Afrika’ya kadar başka pek çok tiranı baskı rejimi konusunda cesaretlendirip
destekledi, Pakistan’ın Bangladeş’teki kanlı işgalinin suç ortağı oldu…
"Kissinger’in bizzat kaleme aldığı anılarında bir tutum takınmadan önce
yaptığı mikro hesaplar üzerine yaptığı açıklamalar herhangi önemli bir olayın
onun bilgisi ya da yetkilendirmesi olmadan kararlaştırılmış olması düşüncesini
tümüyle ortadan kaldırıyor." diye yazıyor Hitchens kitabında.
Milyonlarca dolar kâr
Ancak bu 88 yaşındaki siyasetçi yalnızca
suçlarının bedelini ödememekle kalmıyor, bir taraftan da “deneyimli diplomatik
kariyeri”nin getirilerini toplamayı sürdürüyor. Kendisine ait danışmanlık
şirketi Kissinger Associates, büyük çokuluslu şirketlere ve farklı hükümetlere
yurtdışında nasıl hareket etmeleri gerektiği üzerine tavsiyelerde bulunarak
milyonlarca dolar kar ediyor. Şirketin web sitesinde açıklanan ilkeleri
arasında dürüstlük ve saygıyla beraber “KİŞİSEL SORUMLULUK” da yer alıyor.
Sormak gerek, hiç de hak etmediği altından bir emekliliğin keyfini sürmesi bir
yana bu açıklamalarıyla Kissinger aynı zamanda ölülerin geride kalan
yakınlarıyla da alay etmiş olmuyor mu?
Görünüşe göre bunların hiçbiri önemli
değil. ABD’li devlet adamıyla bir konferansta
geçirilicek bir saatlik süre için 18 bin dolar ödeniyor. Washington,
Afganistan ya da Arap Dünyası’ndaki çatışmalar konusunda kendisinden tavsiyeler
almayı sürdürüyor. FIFA ise, örgütü rüşvet olaylarından temizlemek ve kuruma
kaybettiği prestiji kazandırmak için ideal adamın o olduğuna inanıyor.
Sonra batılı liderlerin uluslararası adaleti
güçlendirmenin gerekliliği üzerine yaptığı konuşmaları dinliyorsun. Herhangi
birinin, kim olursa olsun, milliyetinden ya da mevkiinden bağımsız olarak, bir
hükümetin koruması altında işlenmiş olsa dahi, işlediği suçlardan sorumlu
olması gerektiği bir adaleti mi kast ediyorlar? Yoksa dünyanın bir parçasının
geri kalanları yargılama hakkını elinde tuttuğu, kendilerine gerçekte var
olmayan farazi ahlaki üstünlüklerine dayandırdıkları bir dokunulmazlık bahşettikleri,
onlar için yontulmuş bir başka adaleti mi?
--
KİSSİNGERVARİ
HAYVANLAR
Turgut DURDURAN
Hayvanlar Adası, 14 Şubat 2001
Bu haftanın hayvanı iki ayaklı bir hayvan cinsi. Bu
hayvanlar her zaman vardılar ve
ne yazık ki her zaman var olacaklar. Bunların belki de yaşayan en meşhur örneği Henry Kissinger'in adı bu cinse uygun --Kissigerian ya da Kisingervari hayvanlar. Döneminin bütün krizlerine karışmış. Vietnam’dan tutun Kıbrıs'a kadar birçok yerde binlerce belki de milyonca insana karşı suç işlemiş bir hayvan bu.
ne yazık ki her zaman var olacaklar. Bunların belki de yaşayan en meşhur örneği Henry Kissinger'in adı bu cinse uygun --Kissigerian ya da Kisingervari hayvanlar. Döneminin bütün krizlerine karışmış. Vietnam’dan tutun Kıbrıs'a kadar birçok yerde binlerce belki de milyonca insana karşı suç işlemiş bir hayvan bu.
Bu haftasonu "Harper's Magazine" de Kıbrısla ilgili de bir kitabı olan
Christopher Hitchens'in "The Case Against Henry Kissinger" adlı yazısı dikkatimi çekti. Yani
Henry Kissinger'e karşı dava konusundan
bahsediyor. Konu da Henry Kissinger'in bir savaş suçlusu olması. Yazının ikinci bölümü Mart’ta
yayınlanacak ve Kıbrıs da bir örnek olarak ele alınacak o bölümde.
Henry Kissinger'in ne kadar masum (!) birisi olduğunu
zaten biliyordum. Belki de bu yazıyı okuyan sizler de bunu çok iyi biliyorsunuz.
Yazıyı okurken aklıma acaba ikinci bölümde Kıbrıs hakkında neler
söylenebileceği geldi. Malum Amerikan gizli servislerinin Kıbrıs'a burunlarını
nasıl soktuklarını anlatan "Cyprus Conspiracy" (Kıbrıs Komplosu) kitabı bugünlerde adından çok
bahsettiren bir kitap. Gene Hitchens'in son
baskısı "Hostage to History, Cyprus from
the Ottomans to Kissinger" (Tarihin Esiri, Osmanlılardan Kissinger'e
Kıbrıs) başlıklı
kitabı, sonra Kissinger'in İngiltere de kitapevlerinden çektirmeyi başardığı
iddia edilen Stern'in "Wrong
Horse" (Yanlış At) adlı
kitapları da sık sık karşıma çıkıyorlar..
Hitchens, Kissinger'in yaptıklarına "Kissingerian Offenses"
(Kissingervari Suçlar) deyip bu
yazıda sadece kanuni olarak Kissinger'e karşı savaş suçları, insanlığa karşı
suçlar ve içinde cinayet, adam kaçırma ve işkence komplosu kurma dahil kabul
edilen veya geleneksel uluslararası kanunlara karşı suçları ortaya koyacak
konularla ilgilendiğini söylüyor. Kissinger'e karşı suçlamayı bir araya
getirmek kolay bir iş da değil. Belki de bilerek, isteyerek ve önceden planlanmış bir
şekilde adaleti önleme sayılabilecek bir davranışla Kissinger delillerin birçoğunun saklı kalmasını ve/veya yok edilmesini sağladı. Zaten yazının girişinde de
Kissinger'in New York Times'ın ilk sayfasında Şili ile ilgili suç dosyalarının
Amerikan arşivlerinden açıklanacağına dair bir yazı çıkması üzerine bir editörü
arayıp şikayet etmesinin band kaydından alıntı var (editör de Kissinger'in
telefonunu ararken "1-800-BOMB-CAMBODIA" olsa gerek diye espri yapıyor.
Yani "1-800-Kamboçyayı bombalayın!)
Ancak Kissinger'in kendinin yaratıp Şili halkına
hediye ettiği (!) Pinochet'nin yargılanması ve suçlu bulunması devlet
dokunulmazlığı zamanında işlenen suçlardan da sorumlu tutulabileceğini
gösterdi. Kissinger'e karşı bu suçlamaları getirmemek ve onu yargılamamak gerek
Nuremberg örneğine bağlı olduğu iddia edildiği için gerekse Pinochet örneğinden
dolayı, bu tür suçların sorumlusu olarak sadece kaybedenlerin ya da göreceli
olarak önemsiz sayılan ülkelerin despotlarının tutulabileceği anlamına
gelir. Bu da uluslararası kanunların iddia edildiği gibi bir çifte standarddan
başka bir şey olmadığını gösterir. Uluslararası hukukun tek koruyucusu,
dünyanın polisi rolünü oynayan Sam Amcanın kendi kendini sorguladığı,
cumhurbaşkanını istifaya zorladığı dönemin hızlı bürokratı, devlet adamı, gizli
polisini yargılamayı bırakın onu araştırmak isteyenlerin bilgiye ulaşımını
engellemesi zaten dünyanın eline kaldığı polisin halini belli etmiyor mu?
Nuremberg mahkemelerinde Amerika’nın baş avukatı
General Telford Taylor o mahkemelerin ve Japon savaş
suçlularının Tokyo ve Manila'daki mahkemelerin ahlaki ve hukuki dayanaklarını
inceledi ve "Nuremberg and
Vietnam" kitabında
eğer Manila ve Nuremberg standartları eşit şekilde Vietman savaşını düzenleyen
Amerikan bürokrat ve devlet adamlarına uygulanırsa İmparator Hirohito'nun ordu
kumandakı General Yamashita Tomoyukinin sonuna varacaklarını iddia etti.
Savaşın daha devam ettiği yıllarda yazılan kitaptan bir alıntı dikkatimi çekti;
Başkan ve onun Beyaz
Saray, Pentagon ve 'Foggy Bottom'da ki yakın danışmanlarının Vietnamda sivil
ölümlerin miktarı ve nedenini ile ülkedeki yıkımı ne kadar bildikleri
tartışılabilecek bir konudur. Ancak bazı şeyleri bildikleri kesindi. Dönemin
Savunma Bakanı müsteşarı (ya da asistanı) John McNaughton 1967 yılında Beyaz
Saray dönüşünde getirdiği mesajda 'Biz Vietkong'u yok etmenin tek yolu bütün
köyleri yerle bir edip, ormanları yok ettikden sonra bütün güney Vietnamı
asfaltla kaplamak gerektirir anlayışıyla hareket ediyor gibiyiz' demişti!
Başka söze gerek var mı?
--
HENRY KİSSİNGER'IN SAVUNMASI
Liberal entelijansiya arasındaki yaygın
görüş, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı (1969−1975) ve ABD Dışişleri Bakanı
(1973−1977) Henry Kissinger'ın kötü bir adam olduğu yönündedir. Ancak bu ifade
az bile olabilir. Revaçta olan ortak görüş Kissinger'ın
yalnızca kötü bir adam olmadığı, bir savaş suçlusu olduğudur.
İşlediği iddia edilen suçların sayısı kabarıktır:
Kuzey Vietnam ve Kamboçya'nın bombalanması;
Şili Devlet Başkanı Allende'ye karşı 1973'te yapılan darbeye üstü örtülü destek
verilmesi; muhtelif sağcı çirkin rejimlere destek verilmesi; Akbaba Operasyonu
olarak bilinen cinayet ve adam kaçırma harekâtına katkıda bulunduğu iddiası. Gazeteci Christopher Hitchens gibi onun en yüksek sesli
muhalifleri yargılanması için açıkça çağrıda bulunurken, 2001'de Fransız bir
savcı, Şili'de kaybolan siviller ile ilgili ifade vermesi için Kissinger'ı
mahkemeye çağırmaya çalışmıştı.
Küresel gücün koridorlarında, çok uluslu
şirketlerin yönetim kurulu odalarında son derece saygı görse de, durmaksızın
konuşan sınıfların salonlarında ancak bir paryadan biraz daha iyi durumda. Ama
bu, hak edilen bir şöhret mi?
Henry Kissinger'ın resmi biyografisi
üzerinde yaklaşık dört yıl çalıştıktan sonra, rağbette olan görüşün ona adil
davranmıyor olabileceği sonucuna vardım. Baştan beri bildiğim bir şey hiçbir
Amerikalı'nın ve birçok Avrupalı'nın ona karşı tarafsız olamayacağı idi. Onu ya
seviyorlardı ya da ondan nefret ediyorlardı. Sanırım ben ilk gruptakilerdenim.
Bu, Kissinger'ı kusursuz bulduğum anlamına gelmiyor. Yalnızca, onun büyük bir
adam olduğu sonucunu görmezden gelemiyorum.
Kissinger'ın
nam saldığı Watergate, Nixon, Yom Kipur Savaşı, Vietnam, tam da onun
büyüklüğünü anlatan olgular olmuştu. Kissinger, Soğuk Savaş'ın katı
hareketsizliğini kırmak, Vietnam'daki savaşı bitirmek, Ortadoğu'daki savaş
döngüsünü durdurmak için olumlu bir şeyler yapmaya çalışan az sayıdaki devlet
adamından biriydi hiç kuşkusuz. Watergate'in Kissinger'ın Vietnam'da "onurlu
barış" gibi nihai hedeflerini elde etmesine engel olması gibi, şartlar
gerçekten de "olağanüstü zor" olabilir. Ama en azından başkana deli
gömleğini giydiren bu gelişme sayesinde Kissinger kendinden önce ve sonra gelen
hiçbir dışişleri bakanına verilmeyen fırsatlara ve güce sahip oldu.
Bir biyografi yazarı
olarak Kissinger'ın resmi biyografisini yazmaktansa, yalnızca hayatındaki bir
yılı, 1973'ü yazmaya karar verdim.
O yılın ekim ayında dünya Ortadoğu'daki Yom Kippur Savaşı ile sarsılmıştı.
Kissinger'ın Vietnam Savaşı'nı bitiren anlaşmayı ve Sovyetler Birliği ile
işbirliği anlaşmasını imzaladığı yıldı. Ama bütün
her şeyi gölgeleyen Watergate skandalı patlak verdi. Ve Kissinger, skandalın
tam ortasında Nobel Barış Ödülü'nü kazandı ve Dışişleri Bakanlığına getirildi.
1973'te nereye vardığına bakalım. Kissinger
için bir önceki yıl sona ermiş, ancak ABD dış ilişkilerinin geliştirilmesine
yönelik beklentilerin tavan yaptığı bir ortamda, Kissinger kendi rolü konusunda
kuşku içindeydi. Yeni seçimden zaferle çıkan Nixon ile ilişkisi asgari seviyede
iken, anılarını yazmak için ciddi ciddi All Souls Oxford'da öğretim üyeliği
yapmayı düşünüyordu. Yoğun
ajandasına göre 1973'ün yılbaşı günü Paris'e gizli bir seyahat yapıp Vietnam
Savaşı'nı bitirecek anlaşma için Kuzey Vietnamlılar'la görüşmeyle başlıyordu.
Bunu Mao'nun hüküm sürdüğü Çin'e yapılan ve Nixon ile son iki yıl üzerinde
birlikte çalıştıkları açılımları emniyete almak için Pekin'e yapılacak iki
seyahat izliyordu.
Ajandada daha sonra Sovyet tehdidine karşı
NATO'yu yeniden canlandırma maksadıyla Amerika'nın Avrupalı ortakları ile
yapılacak görüşmeler vardı. Kissinger büyük bir yanlışlıkla 1973'ü "Avrupa
Yılı" olarak adlandırınca Fransız Cumhurbaşkanı Pompidou'nun ekşisert
yanıtıyla karşılaştı: "Fransızlar için her yıl Avrupa
yılıdır".
Herşeye rağmen Kissinger Sovyetler ile balistik füzelerin karşılıklı
sınırlandırılmasını sağladı ve böylelikle Brejnev'in Washington ziyaretine
önayak oldu.
" Nuclear Weapons
and Foreign Policy (Nükleer Silahlar ve Dışpolitika - 1957). CFR projesinin
bu kitabı Kissinger'ca yazılıp Gordon Grey'in adıyla basılmıştır. Feodal,
sınırlı, "böl-parçala" (set-piece) taktik nükleer savaşı över; aynısı
Bernard Earl Russell'ın desteklediği Pugwash Konferansı'nda da savunulmuş; bu
konferansın ilk oturumlarının çoğuna Kissinger katılmıştır. Kitap şöyle der: "Askeri operasyonların aşama aşama olabildiği ölçüde, bir
seri olay, bir sonraki aşamaya geçmeden önce sonuçlandırılır; böylece bu
şartları değerlendirmek ve anlaşma teklif etmek imkanını verir. Nükleer çağın
çelişkilerinin sonuncusu, gizlilik örtüsünün yokluğunun askeri hedeflere
varmayı kolaylaştırması değildir; bu çok gelişmiş teknoloji çağında,
"savaşlar feodal dönemin tarzı gösterilere dönüşecek ve yine güçten çok
irade sınanır olacaktır." Bu, tam da Lord Russell'ın Pugwash dostu Dr. Leo
"Strangelove" Szilard'ın kendi Ortadoğu'da "dar alanda sınırlı
nükleer savaş" senaryosunda savunduğu şeydir.
Yine de, Amerikan dış politikasının 1973'te
yaptığı her hamle Watergate skandalının karararı bulutlarının altında
gölgeleniyordu. Kissinger skandalın tüm boyutlarını ilk kez Nisan 1973'te
öğrenmişti. Bir yıl sonra Nixon istifa ederken, Ulusal Güvenlik Konseyi'nin
başındaki kişi olan Kissinger, şansın da yardımıyla ve akıllıca davranarak
ayrıcalıklı Beyaz Saray ekibi içinden skandalı lekelenmemiş olarak atlatan tek
kişi oldu.
Skandala bulaşmış olması, ABD dış
politikası için ve bana kalırsa dünya için bir felaket olurdu. Bana bir kaç kez
şöyle dedi: "Böbürlenmek için söylemiyorum ama, 1973'te herşeyi bir arada
tutan harç bendim."
Egoizmi ve güvensizliği nedeniyle tereddüt
eden Nixon, Eylül ayında Kissinger'ı Dışişleri Bakanı olarak atadığında iki
uluslararası kriz masada duruyordu. Bunlardan ilki, Şili'de seçimle işbaşına
gelen Allende rejiminin şiddet yoluyla devrilmesi; ikincisi ve daha tehlikelisi
Yom Kipur Savaşı'nın ya da Arap terminolojisiyle Ekim Savaşı'nın patlak
vermesiydi.
Enver Sedat'ın Mısır'ı ile Hafız Esad'ın
Suriye'sinin İsrail'e saldırması dünya çapındaki istihbarat örgütlerini,
İsrail'i, Kissinger'ı ve hatta Mısır'ın Sovyet destekçilerini bile tamamen
şaşırtmıştı. Bir an için olası bir Sovyet askeri müdahalesi söz konusu oldu.
Buna (Nixon alkol nedeniyle iş yapamaz duruma geldiğinden)
Kissinger'ın nükleer alarm seviyesini "Defcon 3"e yükseltmesi eşlik
etti.
Brejnev geri adım attı. Ortadoğu'daki
ateşkesi, iki taraf için de zor kazanılmış bir barış görüntüsü takip etti. Bu
barış mükemmeliyetten uzak olsa da son derece kötü alternatif sonuçları
düşündüğümüze, Kissinger'a hakkını teslim etmeliyiz.
İdeolojik
olarak, özellikle de uluslararası siyasette askeri gücün rolü bağlamında,
Kissinger'ı bir reel-politik canavarından başka birşey olarak görmeleri zor
olan insanlar vardır.
Bense biyografisini yazan kişi olarak daha tarafsız bir bakış açısına sahibim. Bence
Kissinger'ın kariyeri başarılar ve hezimetlerin bir karışımı olmuştur.
Ve elbette Vietnam. Nisan 1975'te Saygon'un
düşüşü ile Amerika'nın Hindi-Çini hayalleri yıkılmış, Kissinger Hanoi'nin çetin
Le Duc Tho'su ile zorlu müzakerelere girilmişti. Bugün Vietnam'ı hayatının en
büyük hayal kırıklığı olarak gören Kissinger, Vietnam'ın hiç bitmeyen bir
pişmanlık kaynağı olduğunu söylemektedir. Son Amerikan helikopteri de
Saygon'daki büyükelçiliğin çatısından havalandığında, geriye bugün de hâlâ
hissedilen bir "boşluk duygusu" kalmıştır.
Daha iyisini yapabilir miydi? O noktada
Watergate'in gölgesinin ağırlığını hatırlayalım. 1973'te Kongre Vietnam'daki
tüm Amerikan birliklerinin tasfiyesine karar vermiş, Nixon'ın Güney Vietnam'a
bir nebze de olsa askeri yardım yapılması çağrıları baltalanmıştı. Kissinger
Watergate'in ezici temayülüne karşı savaşabilir miydi? Bu elbette savaşın
sonucuyla ilgili bir soru, Amerika'nın daha en baştan savaşa girmesinin doğru
olup olmadığıyla ilgili değil. Ama Vietnam Savaşı'nı Kissinger başlatmamıştı.
Kissinger'ın benden en çok puan alan
başarısı ise Yom Kipur Savaşı'nı sona erdirmesi ve temelde bugüne kadar
yürürlükte kalan barışın inşasına katkıda bulunan "mekik
diplomasisi"dir. Mısırlılar 35 yıldır savaş yüzü görmedi. Bu kolay
başarı değil.
Ancak
Kissinger Amerika'nın ilk Musevi Dışişleri Bakanı olarak, dört devasa
handikapla masaya oturmuştu.
1. Araplar içgüdüsel olarak ona
güvenmiyordu.
2. Atalarından gelen bir Yahudi
aleyhtarlığını taşıyan Ruslar da ona güvenmiyordu.
3. İsrail Başbakanı Golda Meir, onun İsrail
için daha fazla çabalaması gerektiğini düşünüyordu.
4. Washington'daki "İsrail"
lobisi onu rahat bırakmıyordu.
Bu engellere rağmen, Kissinger'ın Moskova,
Kudüs, Kahire ve Şam arasındaki durmak bilmeyen "mekik diplomasisi",
dünyanın şükran göstermekte isteksiz kaldığı muazzam bir başarıydı.
Yom Kipur Savaşı'ndan sonra Kissinger, bir
yandan Sovyetler'in (1956'daki Süveyş bozgunundan beri yaptıkları gibi) bölgeye
burunlarını sokmamaları için bir barış anlaşması imzalanması için çalışırken,
diğer yandan iyi ilişkileri korumaya çalışıyordu. Kolay iş değil. Bana kalırsa
Kissinger'ın o dönemdeki çabalarından ötürü değil de, kaderin cilvesine bakın
ki başarısızlıkla sonuçlanan Vietnam üzerine Nobel Barış Ödülü almasına acırım.
Görevi bırakalı 33 yıl olsa da Kissinger
bugün 86 yaşında ve Washington koridorlarında, Moskova'da ve Pekin'de hatırı
sayılır bir etkiye sahip.
Böyle bir saygıyı hak
ediyor mu? Yoksa zulmün azmettiricisi olarak maskesi mi düşürülmeli? Yalnızca kişisel
kanaatimi tekrar edebilirim. Kissinger'ın ağır basan mirası rakip Doğu ve Batı
blokları arasında çoğunlukla da başarılı olan bir dengeli bir barışın tesisi
arayışı içine girmesi ve kazara çıkacak bir nükleer savaş tehlikesini
yatıştırmak için gösterdiği ısrarlı gayrettir. Bu mirası hafife almaya
niyetlendiğimizde, 1914'te dünyayı boğan ve ziyadesiyle kaza eseri soykırımı
hesaba katmamız gerekir.
Aleyhte
delil
Joan Smith (gazeteci ve
yazar):
Benim kuşağımdakiler için o en büyük şeytan
figürlerinden biriydi. Onu büyük Soğuk Savaş kuramcılarından biri olarak
görüyorum. Kötü bir şekilde. Amerika'ya karşı oluşan ve bugün hâlâ duyulan
antipatinin sorumlusu olan agresif bir dış politikanın iştirakçisi olarak. Bir
imparatorluk hâlindeki Amerika'nın kötü yüzü. Amerika önce gelir düşüncesi ve
bütün dış politikanın hedefi bu. Amerikalı siyasetçiler, Amerikan halkı
hakkında konuşurken dünyanın geri kalanı hiç umurlarında mı acaba diye merak
ediyorsunuz.
Aleyhte
delil
John Pilger (gazeteci,
yapımcı):
Kissinger ve Nixon 1969 ve 1973 arasında
Kamboçya'nın yasadışı ve gizlice bombalanmasını yürüttüler. Beş Hiroşima'ya
bedel ağırlıktaki bombardımanda 700.000 Kamboçyalı öldü. Pilotların seyir
kayıtları tahrif edildi, Kongre kandırıldı. 1973'te Kissinger demokratik Şili
hükümetini deviren faşist General Pinochet'e destek verdi. 1975'te Kissinger ve
Gerald Ford, Endonezya diktatörü Suharto'ya Doğu Timor'u işgal etmesi için
yeşil ışık yaktı ve yasadışı olarak Amerikan silahlarıyla donatıldı. En az
200.000 kişi hayatını kaybetti.
Aleyhte
delil
Timothy Lynch
(University of London, Amerikan Dış Politikası bölümünde kıdemli öğretim
üyesi):
Diplomasi tarzı zaman içinde ABD'nin
etkisini zayıflattı. Dünyaya karşı gerçekçiliğe dayalı bir yaklaşımı vardı ama
etkisi yüzeyseldi. Amerika görünürde Sovyetler Birliği ve Çin ile ilişkilerini
geliştirirken, berikiler Afrika ve Latin Amerika'da etkilerini artırdı. Bana
kalırsa Çin ve Sovyetler Birliği ile samimiyeti artırmak Amerikan çıkarları
ilerletmedi. Reelpolitik, Batı'nın düşmanlarına can verdi. Bütün bunlar
Kissinger yaklaşımının sonuçları.
Aleyhte
delil
Christopher Hitchens,
yazar
Kissinger'ın yargılanması için hakkında
tutuklama emri çıkarılmaması için hiçbir gerekçe yok. İddianamede yer alması
gereken suçları da sayayım:
"Hindiçini'nde sivillerin topluca ve kasten öldürülmeleri;
Bangladeş'teki toplu katliam için gizli anlaşma; ABD'nin savaş hâlinde
olmadığı, demokratik bir ülke olan Şili'de meşru ve üst düzey bir memurun
katledilmesinin planlanması ve teşviki; Kıbrıs'taki demokratik ulusun devlet
başkanının katledilmesi planına iştirak; Doğu Timor'daki soykırım için tahrik
ve destek... "
Aleyhte
delil
Trevor McCrisken,
İngiliz Amerikan Güvenlik Enformasyon Konseyi Başkanı
Demokrasi ve başka insanlar hakkındaki
görüşleri, Şili hükümetinin alaşağı edilmesinin takibinde sarf ettiği sözlerde
özetlenebilir: "Vaziyet, Şili'li seçmenlerin kendi kararlarına
bırakılamayacak kadar önemli." Soldaki birçok kişinin onun hakkında
olumlu şeyler düşünmemesi hiç de şaşırtıcı olmamalı.
Yazının orijinali şu
adrestedir:
http://www.independent.co.uk/news/world/americas/thecaseforhenrykissinger1773365.html
19 Ağustos 2009, Çarşamba,Çeviren: Yasin Kokarca, Independent / 18 Ağustos 2009
***************************
Kitap: Christopher HİTCHENS, Henry Kissinger'in Yargılanması, Orjinal isim:
The Trail of Henry Kissinger, Henry Alfred Kissinger, Everest Yayınları 198 s.
Mehmet Harmancı İstanbul
http://www.tlaxcala-int.org/article.asp?reference=5072
http://www.stwing.upenn.edu/~durduran/hamambocu/authors/tdr/tdr1_14_2001.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/gizli-planlar-tasarlandiklari-sekilde-uygulanamadiginda-greg-guma-ceviri-cem-hayrullah-ozbudun-t36437.html
http://www.stwing.upenn.edu/~durduran/hamambocu/authors/tdr/tdr1_14_2001.html
http://www.guncelmeydan.com/pano/gizli-planlar-tasarlandiklari-sekilde-uygulanamadiginda-greg-guma-ceviri-cem-hayrullah-ozbudun-t36437.html
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar