Print Friendly and PDF

Ömrüm Ömrüne EŞ..

 



Kendi ismini öğrenen Havva, yumuşak ve tatlı bir sesle, söyle dedi ben nereden geldim? Nereliyim?
Neredenim?
 Özüm aslım ne benim?

...

Aynı özden yaratılmış olmalıyız biz, dedi Adem. Aynı cevherden aynı yerdeniz.

...

Israr etti Havva. Yok, dedi bir kez daha. Aynı özden yaratılmış olsak da, uzak tutma beni kendinden. Senden başka bir ülkeden gelmiş olamam, farklı bir topraktan yaratılmış olamam. Ben senin eğe kemiğinim, öyle değilsem de öyleyim. Seninim ben, sendenim. Farklı bir yurda sürgün etme. Böyle kabul et beni.

...

Adem onun yurduydu. O neye adım atsa Adem’e doğru, Adem ona doğruydu.

O varsa herşey tamam.

O yoksa Adem eksikti.

Aralarındaki bir eksiklik tamlık ilişkisi.

Ne eksikse Adem’de, Havva’da o fazla. Ne fazlaysa Adem’de, Havva’da o eksikti.

...

Ezelden tanışlardı tanış olmasına ya, yine de Adem, Havva’yı daha çok bilmek daha fazla tanımak için dayanılmaz bir arzuyla doldu taştı. Havva’da tanınmaya değer yeni bir yan vardı. Tanıdıkça, Havva bir sırlar kitabının sayfaları gibi Adem’e açılldıkça kapandı. Yani bitimli değildi bu güzellik, bir sona varmadı. Bitti dedikçe çoğaldı. Eksik, dendikçe tamamlandı.Adem’in tümü zannettiği her güzellik Havva’nın sadece bir parçasıydı.

...

Ne olsa ne olmasa da Havva’ya bakınca Adem’in içinden her defasında derin bir gülümseme geldi. Çünkü öyle güzeldi ki Havva, bu güzelliği ancak bir tebessüm karşılayabilirdi.

Adem’in Havva’ya bu ilk bakışı cennette bile kalbe sığmayan aşkın arı duru bakışı.

Her görüşünde ilk kez görür gibi.

Her bakışında son kez bakar gibi.

Ama Adem kendisine ne olduğunu anlayıp da ilk anda aşkın adını koyamadı.Neden sonra bir baktı ki kelimeler kitabı’na. Sıradan insanlar aşk diyeceklerdi bu erimenin, bir’ikmenin, bu bir’leşmenin adına.

Aşk öylece geldi. Aralarına girdi.

Ama ayırmadı birleştirdi.

Öznesi çiftse de eylemi birdi.

Ben ve Sen’den ibaret, ne tek sen ne de tek ben, hem sen hem ben, bir cennet öznesi onlar içindi. Ve Havva ile çift olduğunda Adem yalnızlığın ancak Allah’a mahsus olduğunu anladı.

Sonsuzluk Hecesi                        

Nazan Bekiroğlu



İçimde bilmediğim beni devamlı yoran, yıpratan kalabalığa aldanıp, aslında yıllar yılı yaşadığım yalnızlığımı fark etmemi sağlayan yegane varlık. Her yıkıldığımda ve tekrar tekrar ayağa kalkarken birilerinin elimden tutmasına gerek duymadığım nice acılar ile ruhumun çektiği her sancının mükafatı olarak verildiğine inandığım SEN. Başka bir açıklaması olamaz dediğim. Bana Rabbim tarafından hayatımın ödülü olarak verilmiş olan SEN. Bana aşkı ve sevgiyi, sevmenin nasıl bir özen, sabır işi olduğunu öğreten SEN. 

Yazar diyor ya “ezelden tanışırlardı tanış olmasına ya” diye bahsettiği sanki biz... biz olmalıyız..

Seni tüm ömrümce bildim tanıdım demek varken, sadece bir yıldır biliyor olmak ne acı. Yine de bu kadarcık bir zaman dahi ne büyük nimet. Eski bir şarkı da şöyle der.

 “Seninle bir dakika umutlandırıyor beni. 

Bir dakika siliyor canım yılların özlemini”...

Seninle bir dakika ömre bedelken, ben senin ömrüne talibim düşünebiliyor musun? Nereden nereye geldi kalplerimiz, ruhlarımız nasıl bu kadar yakın, nasıl bu kadar sarmaş dolaş ve nasıl bu kadar aşık olabildi.

Sevdam şuracıkta senin için birseyler yazabilmek var ya… senin o güzel yüreğine biraz olsun dokunabilmek. Bana o güzel yürekte yer vermen. Beni sevmen, benim sana ait olduğumu hissettirmen.  Dünyanın onca derdi arasında hep aklımda olman ve bana güç vermem paha biçilmez.

Benim iki cihandaki cennetim. Seni hep seveceğim. Ömrüm ömrüne eş olsun tek dileğim…





Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar