Allah Teâlâ’ya Aşık Olanların Sarhoş Halleri
İbn el-Farıd şöyle diyor:
“Bana bakanlara tecelli ederek varlığını gösterdi. Görünen
her varlıkta onu bir surette görürüm, ilahi zat açığa çıkıp göründüğü anda
gaybim bana gösterildi ve kendimin ondan başka olmadığımı gördüm. Yokluktan
sonra ayıklığa çıktığımda ondan başkası değildim. Zatım zatıma büründüğü zaman
tecelli eden yine zatımdı.
İkilik olmadığından, sıfatım onun sıfatı ve şekli benim
şeklimdir, çünkü biz biriz.
O çağrılınca cevap veren benim, ben çağrılırsak, beni
çağırana o karşılık ve cevap verir.
Aramızda sen, ben kaldırılmıştır, yüceliğim, fark
ayrılığının kaldırılmasındadır.
Hiç bir felek yoktur ki irademle hidayete eriştiren ve
batınımın nurundan olan bir melek ihtiva etmesin.
Ben olmasaydım ne varlık olur, ne şahit olur, ne de bir
kimse söz ve ahit üstlenmiş olurdu.
Hayatı hayatımdan olmayan hiç bir canlı yoktur, her nefis
benim isteğimi ister.
Yapılan hac, umre ve diğer ibadetlerle altı yön bana
yönelmiştir, makamda kıldığım namaz onun içindir ve orada onun bana namaz
kıldığına şehadet ederim.
İkimiz de namaz kılıyoruz, her secdesinde birimiz cem’ ile
diğerinin hakikatine secde etmektedir.
Başkası sana namaz kılmış değildir, her secde edişimde de
başkasına namaz kılmış değilim.”
Muhyiddin ibn Arabi’de şöyle diyor
“Onlar kendisi olduğu halde, eşyayı açığa çıkaran münezzeh
olsun.”
“Arif, hakkı (Allah’ı) her şeyde gören, belki her şeyin
kendisi olarak görendir.”
“Her şeyin haddi (tarifi) aynı zamanda Hakkın tarifidir.
Yaratıkların ve eserlerin müsemmalarında sirayet etmiştir. Gören de, görülen de
odur. Âlem onun suretidir. Âlemin ruhu ve yöneticisi de odur. O, büyük
insandır.”
“O ortaya çıkanların kendisidir. Ortaya çıktığı durumda
gizli olanların da kendisidir. Ortada başkasının gördüğü başka bir şey yoktur.
Kendisinden bâtın olacak bir şey de yoktur. O kendisine zahir ve kendisinden
gizlidir. Ebu Said el-Harraz diye adlandırılan da odur. Görülen ve
isimlendirilen başka varlıklar da odur.”
“Hakkın, yaratıkların sıfatlarıyla ortaya çıktığını görmüyor
musun? Bunu kendisi belirtmiştir. Noksanlık ve kötülük sıfatlarıyla ortaya
çıktığını da kendisi ifade etmiştir. Yaratıkların da başından sonuna kadar
hakkın sıfatlarıyla ortaya çıktığını görmüyor musun? Yaratıkların sıfatları
onun için hak olduğu gibi, onun sıfatları da yaratıklar için haktır.”
“Kâmil arif, tapılan her şeyin hakkın açığa çıktığı ve
kendisinde hakka ibadet edildiğini görendir. Onun için tapılan bu tanrılara
taş, ağaç, hayvan, insan, yıldız, melek gibi özel ismi yanında tapanlar onlara
ilah adını vermişlerdir.”
“Varlığımız onun varlığıdır. Varlığımız açısından biz ona
muhtaç, nefsinde zuhuru için o bize muhtaçtır… Sen ahkamla onun gıdası, o da
varlıkla senin gıdandır. Senin özelliğin ne ise onun özelliği odur. Emir ondan
sana olduğu gibi, senden de onadır. Ne var ki sen mükellef diye
adlandırılıyorsun. Gerçi halinle sen ona ‘Beni mükellef kıl’ dediğin için seni
mükellef kılmıştır. Ama o mükellef diye isimlendirilmez. O bana hamleder, ben
ona hamlederim, o bana ibadet eder, ben ona ibadet ederim.”
Abdulkerim el-Cili’den de…
“Zatı itibariyle yüce olan Hak’kın açığa çıktığı her varlığa
tapmak gerekir. O, âlemin zerrelerinde açığa çıkmış(zahir olmuş)tur.”
“İki alemde de mülk benimdir. İkisinde de benden başkasını
görmedim. Onun ya iyiliğini umarım yahut ondan korkarım.
Kemalin her türlüsüne sahibim ve Küllün büyüklüğünün
cemaliyim, ben ondan başkası değilim.”
“Gördüğün ne kadar maden, bitki, hayvan ve seciyeleriyle
insan, gördüğün ne kadar deniz, çöl, ağaç veya yüksek bina, gördüğün ne kadar
manevi suret ve göze hoş gelen güzel manzara, gördüğün ne kadar melek şekli ve
manası iblis olan görünüm, gördüğün ne kadar beşeri bir şehvet ve elde edilen
birhak, gördüğün ne kadar arş, kuşatıcısı, kürsüsü, yüce refref, işte onlar
hepsi benim, hepsi benim manzaram (görünüşüm)dür. Onun hakikatinde teceli eden
benim, o değildir. Halkın rabbi ve efendisi benim. Bütün alem isim, zatım ise
müsemmasıdır.”
“Allah, Muhammed salla'llâhü aleyhi ve sellemin nefsini
kendi zatından yarattığı -ki Allah’ın zatı iki zıttı bulundurmaktadır- zaman
hidayet, nur ve güzellik, sıfatları bakımında melekleri Muhammed’in nefsinden
yarattığı gibi, zulmet ve celal sıfatları bakımından iblis ve tabilerini de
Muhammed’in nefsinden yarattı.”
“Bil ki varlık ve yokluk iki karşıttır ve uluhiyet feleği
ikisini kuşatır. Çünkü uluhiyet eski-yeni, hak-halk, varlık-yokluk gibi iki
zıttı birlikte bulundurur…”
Ebu Yezid el-Bistami’de…
“Allah’tan Allah’a çıktım. Nihayet bende ‘Ey ben sen olan’
diye seslendi.”
“Sübhani (noksanlık sıfatlarından münezzehim), mâ a’zame
şe’nî (şanım ne yücedir)!”
“Çadırımı Arş’ın yanına kurdum.”
“Allah’ım! Senin bana itaatin benim sana itaatimden daha
büyüktür.”
“Beni bir defa
görmen, rabbini bin defa görmenden hayırlıdır.”
“Öyle bir denize daldım ki, peygamberler onun sahilinde
kalmışlardı.”
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar