KÜTÜB-İ SİTTE’DEKİ ABDEST VE ÇIPLAK AYAĞA MESHLE İLGİLİ HADİSLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Hazırlayan: Serdar Murat GÜRSES
ÖNSÖZ
İslam
Tarihi boyunca müslümanlar arasında usûl ve furû meselelerinde ihtilaflar oluşmuştur.
Müslümanlar arasında ihtilaflı fıkhi konulardan biri de abdestte ayakların
yıkanması meselesidir. Hadisler İslam
Fıkhında Kur’an’dan sonra ikinci kaynaktır. Herhangi bir konuda Kur’an’ın
hükmünde ihtilaf varsa Rasulüllah’ın sünnetine bakmak gerekliliği
aşikardır.
Çünkü Kur’an’ı en iyi anlayanın Hz. Peygamber olduğunda
şüphe
yoktur. Bu açıdan bakıldığında
abdest konusunda Rasulullah’ın uygulaması vazgeçilmez ve bağlayıcı
olmaktadır.
Kütüb-i sitte
eserleriyle sınırlandırdığımız
bu çalışmada
söz konusu rivâyetleri sıhhat açısından değerlendirmesini
yapmaya çalıştık.
Sened ve metin tenkidini yaptığımız
bu rivâyetler hakkında İslâm
âlimlerinin görüşlerine
de yer verdik.
Giriş
ve iki bölümden oluşan
çalışmanın
giriş kısmında
araştırmanın
konusu, önemi, metodu, seyri ve kaynakları ve kavramlar hakkında bilgi verdik. İkinci
bölümde kaynaklarda geçtiği
şekliyle
rivâyetlere yer verdik. Üçüncü bölümde ise rivâyetleri sened ve metin yönünden
ele alarak sıhhati ile ilgili hükme varmaya çalıştık.
Tezin hazırlanması esnasında
bana destek olan eşime
minnettarım. Maddi ve manevi yardımlarını hazır hissettiğim
arkadaşlarıma
ve özellikle tezin kısa sürede tamamlanmasına katkı sağlayan
Tahir Gündüz kardeşime
teşekkürü
bir borç bilirim. Ayrıca konunun tespitinden tamamlanmasına kadar olan süreçte
tecrübelerinden istifade ettiğim
saygıdeğer
hocam Prof. Dr. Ramazan Ayvallı’ya şükranlarımı
arz ederim.
Serdar Murat GÜRSES
İstanbul,
2009
GİRİŞ
Hz. Peygamber, ümmeti için her
devirde en güzel örnek ve Kur’an’ın doğru
anlaşılması
için mükemmel bir yol göstericidir. Onun siretini ve sünnetini kavrayıp yaşamak
da müslümanların birinci vazifesidir. Hz. Peygamber’in müminler nazarındaki değerinin
farkında olan kötü niyetliler bunu fırsat bilerek onun ağzından
yalan haber uydurma gayreti içinde olmuşlar,
bazı kimseler de iyi niyetle bu faaliyete katılmışlardır.
İstismarcıların
bu girişimleri
müslüman âlimleri sünnete sarılıp onu korumaya sevketmiştir.
İnsan
zaafının doğurduğu
hatalarla beraber art niyetli kimselerin faaliyetleri, sahâbe döneminden
itibaren hadis alanındaki çalışmaları
hızlandırmıştır.
Öyle ki, hadislerin Hz. Peygamber’e aidiyetinin tespitine yönelik çalışmaların
Rasûlullah’ın vefatından hemen sonra başladığını
söyleyebiliriz. Sahâbenin gerektiğinde
birbirlerini eleştirip
düzeltmeleri, isnâd sisteminin kullanılıp geliştirilmesi,
hadislerin seçilip toplanması, münekkit muhaddislerin râvilerin
güvenilirliklerini ele almaları, vb. çalışmalar,
rivâyetlerin kaynağına
ulaşmayı,
başka bir
ifadeyle hadislerin korunarak sonraki nesillere aktarılmasını amaçlamıştır.
Bu gayretlerin neticesinde rivâyet külliyatı ve belki bunlardan daha fazla
hacimde olmak üzere cerh ve ta’dile yönelik rical eserleri, kısaca muazzam bir
hadis edebiyatı ortaya konmuştur.
Dolayısıyla rivâyet dönemi içinde hadislerin tespit edilip yazıya geçirilmesi
ve tasnif edilmesi tamamlanmış,
hadis rivâyetinde yer alan râviler tanıtılıp değerlendirmeye
tabi tutulmuştur.
Daha sonraki çalışmalar
ise önceki eserlerden yararlanılarak gerçekleştirilmiş
istidrak, istihrac, cem, ihtisar, zevâid, şerh
vb. türde çalışmalar
olup tamamlayıcı veya açıklayıcı mahiyettedir.
İlk
dönem hadis âlimlerinin râviler ve rivâyetlere yönelik değerlendirmeleri
sonraki dönemlere ışık
tutmuştur.
Kaynaklarda yer alan hadislerin sıhhat tespiti bu değerlendirmeler
sayesinde gerçekleştirilmiştir.
Araştırmamızda
ele aldığımız
abdestte ayakları yıkama ve mesh ile alakalı rivâyetler hakkında da elbette ilk
dönemlerden itibaren sıhhat değerlendirmesi
yapılmıştır.
Fakat biz hadisin Kütüb-i sitte ’de bulunan bütün tariklerini dikkate
alıp konunun bütünlük içinde değerlendirmesini
yapmaya çalışacağız.
İslâmın
ilk muhatabı olan sahâbenin sünnetin anlaşılması
ve nakledilmesindeki rolünün ne derece büyük olduğunu
izaha gerek yoktur. Hz. Peygamber’in sözleri hakkında yanlışa
düşme endişesiyle
çok fazla hadis nakletmekten çekinen sahâbenin sözleri ve uygulamaları da hadis
kapsamında değerlendirilmiştir.
Özellikle kendi bilgi ve tecrübelerine dayanarak bilemeyecekleri konulara ait
rivâyetler hükmen merfu kabul edilip Hz. Peygambere izafe edilmiştir.
·
I-ARAŞTIRMANIN KONUSU VE ÖNEMİ
Araştırmamızda
hadis kaynaklarının hemen hemen tamamında yer alan abdestte ayakları yıkama
veya mesh etmeyle alakalı rivâyetlerin Kütüb-i sitte"de yer alan
tarikleri dikkate alınarak sıhhat değerlendirmesine
tabi tutulacaktır. İsnâdla
birlikte metin tahlil ve tenkidine de yer verilerek sağlıklı
bir değerlendirme
ortaya konulmaya çalışılacaktır.
Burada abdestin alınış şekli,
abdestte tertib, azaların kaç kez yıkanacağı;
ayakkabı, çorap ve mesh üzerine mesh gibi konular araştırmamızın
konusuna dahil değildir.
Kütüb-i sitte
dışındaki
kitaplarda abdestte ayakları yıkamayla alakalı birçok hadis bulunmaktadır. Araştırma
alanımızın dışında
kalan bu rivâyetlerin sadece konumuzla ilgili yönlerine dikkat çekilecek
detaylı bir şekilde
senet ve metin tenkidine gidilmeyecektir.
Hz. Peygamberin abdest alış
şekli ilk dönem hadis kaynaklarında geniş
bir şekilde
yer almış,
Rasûlullah’ın abdesti en ince ayrıntılarına kadar sahabiler tarafından sonraki
nesillere aktarılmıştır.
Abdestin, namazın sıhhatinin şartlarından
biri olması müslümanlar nazarındaki kıymetini ifade etmektedir. Fakat biz bu
araştırmamızda
Kütüb-i sitte’de tahare bölümünde zikredilen bu rivâyetleri sened ve
metin yönünden sıhhat değerlendirmesine
tabi tutarak şimdiye
kadar üzerinde durulmadığını
düşündüğümüz
yönüyle konuyu ele almaya çalışacağız.
Namaz için temel şart kabul edilen abdestin
farzları arasında sayılan fakat yıkanması veya mesh edilmesi noktasında Ehl-i
sünnet ve Şia
arasında derin bir ihtilafa yol açan bu rivâyetlerin sıhhatinin ele alınması ve
konunun tefsir ve fıkhi boyutuyla birlikte irdelenmesi, abdestte ayakların
yıkanması mı, yoksa mesh edilemesinin mi? sünnet açısından daha doğru
olduğunun
tesbiti noktasında büyük bir önem arzetmektedir. Özellikle Ehl-i sünnet
ve şia
arasındaki bu ihtilaf kıraat farklılıkları sebebiyle ortaya çıktığı
için bu problemin çözümünde hadis ve sahabe uygulamalarının hakem kabul
edilmesinin gerekliliği
ortaya çıkmaktadır
Görebildiğimiz
kadarıyla Ehl-i sünnet âlimleri arasında ayakları yıkamayı ifade eden rivâyetin
sıhhatine yönelik bir eleştiri
bulunmadığı
halde, bazı Şiîler
bu rivâytlere itiraz etmişlerdir.
Mesh etmeyi ifade eden rivâyetler ise Ehl-i sünnet alimleri
tarafından tenkide tabi tutulmuş,
en iyi niyetli ifadelere göre şaz
olarak kabul edilmiştir.
Metnin değerlendirilmesi
esnasında, bu eleştirilerle
beraber kesinlik ifade edecek şekilde
abdestte ayakları yıkamanın mı, yoksa mesh etmenin mi? daha doğru
olacağı
ortaya koyulmaya çalışılacaktır.
Burada şunu
da belirtelim ki, Hz. Peygamber’in en yakınında bulunan sahâbîlerin büyük bir
kısmı Rasûlullah’ın abdest alırken ayaklarını yıkadıklarını rivâyet etmiş,
bu hadisler İslam
âlimleri tarafından kabul görmüş ve
şia
hariç müslümanların büyük bir kısmı abdestte ayaklarını yıkamışlardır.
II. METODU VE SEYRİ
Bu çalışmada
Kütüb-i sitte ’de abdest alırken ayakları yıkamayı veya mesh etmeyi
ifade eden rivâyetler ele alınmış,
ilmî bir üslup çerçevesinde ne derece sahih olduğu
tespit edilmeye çalışılmıştır.
Araştırmamızda
dokümantasyon ve belgesel gözlem metodu uygulanmış
olup buna, tasvir metodu da diyebiliriz. Bu
çerçevede belge tahkiki tekniğinden
de yararlanılmıştır.
Ayrıca konu, karşılaştırma
yöntemiyle de desteklenmiştir.
İncelediğimiz
hadisin geçtiği
kaynaklar tesbit edilirken rivâyet dönemi eserlerine öncelik verilmiş,
daha sonra yazılmış eserlere
ise ihtiyaç nispetinde başvurulmuştur.
Tezimizin kavramlar bölümünde Mâide suresindeki abdest ayetinde geçen mesh gasl
ve ka’b terimleri üzerinde durulmuştur.
Ehl-i sünnet ve Şiîler
tarafından farklı manalar verilip bu manalar üzerinden ayet ve hadisler
anlamlandırmaya çalışıldığı
için gasl, mesh ve ka’b terimlerinin açıklanması konunun vuzuha kavuşması
açısından büyük bir önem arzetmektedir.
Birinci bölümde rivâyetlere yer
verirken geçtiği
kaynaklardan olduğu
gibi aktarılmış,
bununla kaynaklara ulaşmadaki
zorluğun
ortadan kaldırılması amaçlanmıştır.
Bu sebeple kaçınılmaz olarak çok fazla tekrara düşülmüş,
fakat rivâyetler arasındaki farklılıkları ayrıntılı olarak görme imkanı sunmasından dolayı bu tekrarlara yer vermeye karar
verilmiştir.
Rivâyetlerin tercümelerine de yer verilmiştir.
Rivâyetlerin tahlil ve
tenkidini yaptığımız
ikinci bölümün sened tenkidi kısmında muteber cerh ve ta’dil eserlerinden
yararlanılarak râvilerin durumları tesbit edilmiş,
sika olduklarında ihtilaf söz konusu olmayanlar hakkında açıklamaya gerek görülmeden,
sadece ilgili kaynaklar belirtilmiştir.
Bu bilgiler ışığında
senedler ayrı ayrı hükme bağlanıp
sonunda genel değerlendirme
yapılmıştır.
Râviler tek tek değerlendirilirken
daha önce geçmiş râvi
tekrar edildiğinde
sıra numarasına atıf yapılmakla yetinilmiştir.
Eserinde rivâyete yer veren her müellifin, hadisi hangi tariklerden aldığını
gösteren isnâd şemaları
da yapılmıştır.
Metin tahlil ve tenkidi
kısmında kaynaklarda hadisin yer aldığı
konu başlıklarına
dikkat çekilmiş,
hadisin doğru
anlaşılabilmesi
için hangi zaman ve şartlarda
vârid olduğu
üzerinde durulmuş,
rivâyet farklılıkları dikkate alınarak yeni bir metin inşâ
edilmeye çalışılmıştır.
·
III. KAYNAKLARI
Çalışmamızın
amacı bir konuda varid olan hadislerin sıhhat tesbiti olması dolayısıyla söz
konusu rivâyetlerin hem sened hem de metin yönünden tenkid edilmesi
gerekmektedir. Bunun için de ricâl ve şerh
edebiyatına dair eserler öncelikli başvuru
kaynağımız
olmaktadır. İncelediğimiz
hadisin yer aldığı
eserler de kaçınılmaz olarak yararlandığımız
eserlerdendir. Bunlar müelliflerinin ölüm sırasına göre kronolojik olarak
Buhârî (ö. 256/870) ve Müslim’in (ö. 261/874) Sahih’ler;i
İbn Mâce, (ö. 273/887) Ebû Dâvûd, (ö. 275/888)
Tirmizî (ö. 279/892) ve Nesâî’nin (ö. 303) Sünen’leridir.
Hadiste geçen kavramları izah
ederken öncelikle sözlüklerden, usul eserleri ve o kavramlarla ilgili konuyu
özel olarak ele alan çalışmalardan
yararlandık. Sözlüklerden İbn
Manzûr’un Lisânü’l-Arab'ı ve Râzî’nin Muhtâru’s-sıhâh’ı, hadis
usûlü eserlerinden Hatib el-Bağdâdî’nin
el-Kifâye" si, İbnü’s-Salâh’ın
Ulûmü’l-hadîs’i, sahâbe hakkında yazılmış
eserlerden İbn
Abdilber’in el-Istîâb'ı ve İbn
Hacer’in el-Isâbe" si öncelikle başvurduğumuz
kaynaklardandır.
Hadisin
isnâdının incelemesinde İbn
Sa’d’ın et-Tabakâtü’l-kübrâ’sı, Buhârî’nin et-Târîhu’l-kebîr’i,
İbn Ebû Hâtim’in el-Cerh ve’t-ta’dîl’i,
İbn Hibbân’ın es-Sikâtı, Mizzî’nin Tehzîbü’l-Kemâli,
Zehebî’nin Tezkiretü’l-huffâz, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, Mîzânü’l-i’tidâl
ve el-Kâşifi ile İbn
Hacer’in Tehzîbü’t-Tehzîb ve Takrîbü’t-Tehzîb’i temel başvuru
kaynaklarımız arasında yer almaktadır.
Hadisin
metin tahlil ve tenkidinde yararlandığımız
kaynaklar arasında öncelikle Buhâri’nin şerhleri
İbn
Hacer’in (852/ 1448) “Fethü’l-Bârî’si, Aynî’nin (855/ 1451) Umdetü’l-kârî’si
ve Kastallâni’nin( 923/ 1517) Irşâdü’s-sârî’si; Müslim’in şerhleri
Kadı Iyâd’ın (544/ 1141) Ikmâlü’l-mu’lim’i ve Nevevî’nin (676 /1277) el-Minhâc’i;
Tirmizî’nin şerhi
Mubârekfûrî’nin (1353/ 1934) Tuhfetü’l-ahvezî’ si, Ebû Davut şerhleri
Azîmâbâdî’nin Avnu’l Ma’bûd’u ve Subkî’nin ( 1352/ 1933) el-Menhelü’l
azbü’l-mevrûd’u, hadisin geçtiği
kaynakların şerhleri
ve konumuzu ele alan fıkıh kitapları yer almaktadır. Yeri
geldiğinde
bu kitaplara atıflar yapacağımız
için bütün bu kitapların listesini burada vermenin uygun olmayacağı
görüşündeyiz.
·
IV. KAVRAMLAR
Çalışmamızın
konu başlığının
temelini oluşturan
mesh, gasl ve ka’b kavramlarını genel hatlarıyla ele alınarak konumuzla ilgili
taraflarının ön plana çıkarılması, hadisin sunduğu
mesajı anlamaya yardımcı olacaktır. Bu yüzden araştırmamıza
bu kavramlar üzerinde durarak başlayacağız.
A.Mesh ve Gasl
Mesh sözlükte bir şey
üzerinde eli gezdirmek, elle silmek ve sıvazlamak, yolculuk etmek yürümek1 manalarına gelir.
Üzerinde damgası silinmiş dirheme
mesih denir. Deccale’de mesih ismi verilmiştir.
Deccalin bu isimle anılmasının nedeni yüzünün iki yanından
birinin silinmiş
olmasıdır.2
Mesh kelimesi litaratürde abdestte baş, boyun
ve kulağa
elle; teyemmümde ise yüz ve kollar üzerine, toprağa sürülmüş elle
sıvazlamak şeklinde
yapılan hükmü temizliği
ifade eder.3 Abdet
alırken baş,
boyun ve kulakların meshedilmesi abdestin asli hükmü olup mesh veya sargı
üzerine yapılan mesh ise yıkama yerine geçen ( bedel) bir işlem
niteliğindedir.
Mesh kelimesi Kur’anda Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı
sağladığından dolayı çok severim. ” dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri
zaman, “Onları bana geri getirin. ” dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve
boyunlarını okşamaya başladı. ”4
5 ayetinde kelime
manasında; “Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız,
veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide
bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek
onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir,
çok bağışlayıcıdır.5”
ayeti ve “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere
kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da
ayaklarınızı yıkayın.'’”6
ayetlerinde terim manasında kullanılmıştır.
Abdest ayetinde geçen mesh
kelimesine yüklenen mana bazı alimlere göre farklılık
arzetmektedir. Ebû Zeyd el-Ensârî’ye göre bu kavram müşterek
bir lafız olup hem mesh hem de yıkama manısına kullanılabilir.7 Arapların abdest alan
birine “temessehte li ’s-salat” demesi onun bu görüşünü
destekler mahiyettedir8.
Ehl-i sünnet alimlerinin diğer
bir kısmına göre yıkama ve mesh fiileri manaları farklı olmakla birlikte, birbirlerine
yakın manada oldukları (her iki fiilde de azaya dokunma vardır) için bu
fiillerin bir birlerine atfedilebilir.
“kılıç ve mızrağı
kuşandım,
(hayvana) saman ve soğuk
su verdim. Görülduğü
gibi örnekte “soğuk su” kelimesi kendisine yakın manada olan “saman”
lafzına atfedilmiştir.
Eğer bu
durum Araplarca caiz görülmeyen bir durum olsaydı bu iki kelimenin birbirlerine
atfedilmeleri caiz olmazdı. Araplarca yakın manalı fillerin bir birlerine
atfedilmesi caiz ise; ayette de birbirlerine yakın manalı olan yıkama ve mesh
fiileri birbirlerine atfedilebilmiş olabilir.9 Verilen bilgilerden
de anlaşılacağı
gibi bazı Ehl-i sünnet alimleri ayetin cerr kıraatini
yıkama manasında yorumlamak için mesh kavramına gasl manası yüklemişlerdir.
Ancak hafif yıkamaya gasl denmesi lugat için doğru
olsa dahi Kur’an’da bu iki kavram farklı manada kullanıldığı
için mezkur ayette bir birlerinin yerine kullanılması caiz değildir.10 Ehl-i sünnet alimleri tarafından yapılan bu yorumlar Şiiler
tarafından iltifat görmemiş mesh
kavramı dokunma manasında kabul edilerek cer kıraatine göre abdestte ayakların
meshedilmesi gerektiği
savunulmuştur.
Sözlükte suyu akıtmak manasına
gelen gasl ise suyu azanın üzerinden tamamen akıtmaya denir. Abdest hadesten
taharet olduğu
için necasetten taharetle karıştırmamak
gerekir. Necasetten temizlenmede, pislik iyice kayboluncaya
kadar yıkamak ve gereğine
göre ovmak ve silmek gerekli ise de abdestte görünmeyen hadesi kaldırmak için
bir defa yıkamak yeterli olabilir.11 Gasl kelimesi hem Ehl-i sünnet hem de Şiiler
tarafından aynı şekilde
anlaşılmış abdest
ayetinde gasl kelimesi ile ifade edilen yüz ve kolların yıkanması gerektiği
ittifakla benimsenmiştir.
B. Ka’b
Abdest ayetinde geçen kavramına
verilen mana Ehl-i sünnet ve Şiiler
arasında ihtilaf konusu olmuştur.
Şöyle ki
Ehl-i sünnete göre ka’b aşık
kemikleri iken şia’ya
göre ayağın
üzerindeki yuvarlak kemiğe
denir.
Ka’b sözlükte çıkıntı şişkinlik
manasına gelir. Araplar göğüşleri
tomurcuklanmış kıza
12
derler.12 Nebe suresinde
bjyi ayetinde de bu mana kasdedilmiştir.
Ayrıca dörgenlik noktasında bu kemik biçiminde olan her ev için ka’be kavramı
kullanılabilir. Nitekim Beytullah’a da bu isim verilmiştir.13 Ka’b kelimesi bazı
hadisler’de aşık kemiği
manasında kullanılmıştır.
Rasûlullah’ın “Namazda topukları topuklara yapıştırınız!” buyurmuşlardır.14 Nu’man bin Beşîr’den
mervi hadise göre Rasûlullah’ın, “Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah
aranıza ihtilaf koyar!” demiştir.
Nu’mân b. Beşîr’in
ifadesiyle Rasûlullah’ın bu uyarısından sonra sahabiler omuzlarını dizlerini ve
topuklarını ( ka’b) birbirlerine yapıştırmaya
başlamışlardır.15 Ayaklar üzerindeki
yuvarlak kemikleri safta birbirlerine yapıştırmak
manasız olacağından
Hz. Peygamber bu hadiste ka’b kelimesini aşık
kemiği
manasında kullanmıştır.
Ehl-i sünnet Alimleri ka’b’ın aşık
kemikleri olduğu
hususunda icma etmişlerdir.
İmam
Müslim’in Hz. Osman’dan yaptığı
rivâyetinde
her
bir ayak için ayrı ayrı ka’beyn lafzı kullanılmıştır.
İmam
Muhammed’ten papuç kayışının
hemen yanındaki eklem olduğunu
söylense de bu durum bir yanlış anlamasından
ibarettir. İmam
Muhammed abdest konusunda ka’b ile burayı kastetmemiştir.
O bunu sadece ihramlı için kasdetmiştir,
ihramlı üstü açık papuç bulamazsa meshelerini ayaklarının eklem yerlerinin
altından keser demiştir.
Yani burada ka’beyn kelimesini bu şekilde
tefsir etmiştir.
Abdestte ise İmam
Muhammed’in kasdının ez-Ziyâdatta tefsir ettiği
üzere aşık
kemikleri olduğunda
şüphe
yoktur.16
Şii’lere
göre Ka’b kelimesi ayağın
üzerindeki yuvarlak kemiktir. Muhammed b. Hüseyin el-Esmaî17 ve her ne kadar yıkamayı kast etse de Hasan eş
Şeybânî’de ka’b’ı ayaklar üzerindeki
yuvarlak kemik olarak kabul etmektedir.18.
Anlatılanlardan da anlaşılacağı
üzere ka’b kelimesi Rafizilerin dediği
gibi ayak üzerindeki yuvarlak kemik değil,
aşık
kemikleridir.19
Ayetteki Ka’b kelimesi Şiilerin
kabul ettiği
gibi ayağın
üzerindeki yuvarlak kemik olsaydı ayette “^>k£Jı Jı” şeklinde
çoğul
gelmesi gerekirdi, tıpkı ilel merafiki (&ffA\ Jf) de olduğu
gibi. 20 Her
kolda bir tane dirsek olduğu
için
Allah c.c. mirfak kelimesini çoğul
getirmiştir.
Eğer
ka’b’dan kasıt yuvarlak kemik olsaydı her ayakta birer tane olduğu
için ka’b kalimesinin de çoğul
olarak gelmesi gerekirdi.
BİRİNCİ
BÖLÜM
RİVÂYETLER
I. YIKAMAYI İFADE
EDEN RİVAYETLER
·
1- İBN
ABBÂS
Birinci Rivâyet 21
·
a. Metni:
Bize Muhammed b. Abdurrahîm,
Ebû Seleme el-Huzâî Mansûr b. Seleme’den o Süleymân b. Bilâl’den rivâyet etti. (Süleyman) Zeyd b. Eslem’den, o, Atâ b. Yesâr’dan, o, İbn
Abbas’tan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Abbas
abdest aldı: Yüzünü yıkadı, bir avuç su alıp mazmaza ve istinşâk
yaptı, bir eline su alıp diğer
eliyle birleştirerek
yüzünü yıkadı, bir avuç su alıp sağ kolunu yıkadı, sonra aynı şekilde
sol kolunu yıkadı. Başını
mesh etti. Bir avuç su alıp sağ ayağını
yıkayıncaya kadar azar azar döktü, bir avuç su daha alıp sol ayağını
aynı şekilde
yıkadı. Sonra “Rasûllullah ’ı böyle abdest alıyorken gördüm” dedi.
İkinci
Rivâyet 22
·
a.
Metni:
·
b.
Tercümesi:
Bize Heysem b. Eyyub
et-Tâlagânî rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Abdulazîz b. Muhammed rivâyet etti.
(Dedi ki) Bize, Zeyd b. Eslem rivâyet etti. Zeyd, Atâ b. Yesâr’dan o, İbn
Abbas’tan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn
Abbas şöyle
demiştir:
Rasûlullah’ı abdest alırken gördüm. Ellerini yıkadı. Bir avuç dolusu su ile
mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü yıkadı. Başını
ve kulaklarını bir defa mesh etti. Abdulazîz der ki, İbn
Aclân’dan duyan kişi
bana “iki ayağını da yıkadı” lafzıyla rivâyet etti.
Üçüncü Rivâyet 23
·
a.
Metni:
·
b.
Tercümesi:
Bize Mucâhid b. Mûsa, Abdullah
b. İdris’ten
o, İbn
Aclân’dan rivâyet etti. İbn
Aclân, Zeyd b. Eslem’den o, Atâ b. Yesâr’dan o, Abdullah b. Abbas’tan naklen
rivâyet ettiklerine göre Abdullah İbn
Abbas şöyle
demiştir:
Rasûlullah abdest aldı. Bir avuç su alıp mazmaza ve istinşâk
yaptı, bir avuç su daha alıp yüzünü yıkadı, sonra bir avuç su alıp sağ
kolunu yıkadı, bir avuç su daha alıp sol
kolunu yıkadı. Başını
ve kulaklarının içini şahadet
parmaklarıyla kulaklarının dışını
ise başparmağıyla
mesh etti. Sonra bir avuç su alıp sağ ayağını
yıkadı. Bir avuç su daha alıp sol ayağını
yıkadı.
Dördüncü Rivâyet 24
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize
Osman b. Ebû Şeybe
Muhammed b. Bişr’den
o Hişâm b.
Sa’d’dan o, Zeyd’den o, Atâ b. Ebû Yesâr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn
Abbâs “Size Resûllullah'ın nasıl abdest aldığını göstermemi arzu eder
misiniz?'" dedi ve içinde su bulunan bir kap isteyip, sağ
eliyle bir avuç su alarak mazmaza ve istinşâk
yaptı. Bir avuç su alıp iki elini
birleştirip
yüzünü yıkadı, bir avuç su alıp sağ elini,
tekrar bir avuç su alıp sol elini yıkadı. Nihâyet bir avuç su daha alıp elini
silkeledikten sonra başını
ve kulaklarını meshetti. Sonra da bir avuç su daha alıp sandaletli olan sağ
ayağının
üzerine serpti ve sağ ayağını,
elinin biri ayağının
üstünde öbürü de sandaletin altında olmak üzere iki eliyle mesh etti. Sonra sol
ayağına da
aynı şeyi
yaptı.
Beşinci Rivâyet 25
A.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize İbrahim
b. Said el-Cevherî, Sa'd b. Abdulhumeyd b. Cafer’den rivâyet etti. O, Ebû
Zinâd’dan o, Mûsâ b. Ukbe’den o, Tev’eme’nin kölesi Salih’ten o, İbn
Abbas’tan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle
demiştir: “Namaza
kalktığında abdestini düzgün al, el ve ayak parmaklarının arasına suyu
geçirmeye dikkat et. ”
·
2. HZ. OSMAN
Birinci Rivâyet 26
a. Metni:
b.Tercümesi:
Bize Abdulazîz b. Abdullah
el-Uveysî, İbrahim
b. Sa’d’tan rivâyet etti. O İbn
Şihâb’tan,
o, Atâ b. Yezîd’ten o, Humrân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân şöyle
dedi: Osman b. Affân’ı abdest alırken gördüm. Bir kap su istedi, ellerine üç
defa dökerek yıkadı, sağ elini
kaba daldırıp mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü ve dirsekleriyle beraber ellerini üçer defa yıkadı. Başını
mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar üçer defa yıkadı. Sonra Rasûlullah şöyle
buyurdu dedi. “Kim benim gibi abdest alır dünya işlerini (namazla alakası
olmayan şeyleri) aklına getirmeden iki rekat namaz
kılarsa geçmiş günahları affolunur.”
İkinci
Rivâyet27
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Ebu’l Yemân, Şuayb’tan
rivâyet etti. O (Şuayb)
İbn Şihâb’tan,
o, Atâ b. Yezîd’den o, Humrân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân, Osman
b. Affân’ı abdest alırken gördü. Osman b. Affân bir kap su istedi, ellerine üç
defa dökerek yıkadı, sağ eliyle
kaptan su alıp mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü ve dirsekleriyle beraber ellerini üçer defa yıkadı. Sonra başını
mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar üçer defa yıkadı. Sonra “Rasûlullah
şöyle buyurdu.” dedi. “Kim benim gibi abdest alır dünya işleri
konuşmadan iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları
affolunur.”
Üçüncü Rivâyet28
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize Abdân, Abdullah’tan o,
Ma’mer’den, o, da Zühri’den rivâyet etti. Zühri Atâ b. Yezid’den
o, Hümrân’dan naklen rivâyet ettiğine göre Hümrân, Hz. Osman’ı
abdest alırken görmüştür:
Osman ellerine üçer defa su döktü, mazmaza ve istinşâk yaptı,
yüzünü üç defa yıkadı, dirseklerine kadar sağ ve sol
kollarını yıkadı, başını
mesh etti, sağ
ve sol ayaklarını üçer defa yıkadı ve şöyle dedi
“Rasûlullah’ı benim gibi abdest alırken gördüm. Rasûlullah abdest
aldıktan sonra şöyle
buyurdu. ‘Kim benim gibi abdest alır ve dünya kelamı etmeden iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur”
Dördüncü Rivâyet 29
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Ebû Tâhir Ahmet b. Amr b.
Abdullah b. Amr b. Serh ve Harmele b. Yahyâ et-Tucîbî rivâyet etti. ( Dediler
ki) İbn
Vehb, Yûnus’tan, o, İbn
Şihâb’tan,
o da Atâ b. Yezîd el-Leysî’den o Humrân’dan (Osman b. Affân ( r.a.)’ın kölesi)
naklen rivâyet ettiklerine göre Osman b. Affân ( r.a.) abdest almak için su
istedi ve abdest aldı: Ellerini üç defa yıkadı, mazmaza yaptı, burnunu
temizledi. Yüzünü üç defa yıkadı. Sağ kolunu
dirseklerine kadar üç defa yıkadı. Sol kolunu aynı şekilde
yıkadı. Başını
mesh etti. Sağ ve
sol ayaklarını topuklarına kadar üçer defa yıkadı ve şöyle
dedi: Rasûlullah’ı gördüm benim gibi abdest aldı ve şöyle
dedi. “Kim benim gibi abdest alır sonra aklına namazla alakası olmayan bir
şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa geçmiş
günahları affolunur.” İbn
Şihab bu
konuda ulemanın şöyle
dediğini
nakleder. “Bu, kişinin namaz için alabileceği en güzel abdesttir.”
Beşinci
Rivâyet 30
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Züheyr b. Harb, Yakub b. İbrahim’den
o, Babasından rivâyet etti. Babası İbn
Şihâb’tan,
o, Atâ b. Yezîd el-Leysî’den, o, Humrân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre
Humrân, Hz. Osman’ın abdest almak için su istediğini
görmüştür:
Hz. Osman üç defa ellerine su alıp ellerini yıkadı. Sağ
eliyle kaptan su alıp mazmaza yaptı ve
burnunu temizledi. Yüzünü üç defa yıkadı. Dirseklerine kadar kollarını üç defa
yıkadı. Başını
mesh etti, ayaklarını üçer defa yıkadı ve Rasûlullah’ın şöyle
söylediğini
nakletti. “Kim benim gibi abdest alır, sonra kalkıp aklına namazla alakası
olmayan bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa
geçmiş günahları affolunur.”
Altıncı Rivâyet 31 a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Suveyd b. Nasr,
Abdullah’tan rivâyet etti. O, Ma’mer’den o, Zührî’den o, Atâ b. Yezid
el-Leysî’den o, Humrân b. Ebân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân şöyle
demiştir:
Osman b. Affân’ı abdest alırken gördüm. Ellerine üç defa su döktü ve yıkadı.
Mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü üç defe yıkadı, sağ elini
dirseğine
kadar üç defa, sonra sol elini aynı şekilde
yıkadı, başını
mesh etti, sonra sağ ayağını
üç defa yıkadı, sol ayağını
da aynı şekilde
yıkadı ve şöyle
dedi: “Rasûlullah’ı benim gibi abdest alırken gördüm.” Sonra Rasûlullah şöyle
buyurdu. “Kim benim gibi abdest alıp aklına namaz ile alakası olmayan bir
şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa Allah o kişinin
geçmiş günahlarını affeder”
Yedinci Rivâyet 32
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Ahmet b. Muhammed b. Muğîre,
Osman’dan (İbn
Said b. Kesîr b. Dînâr el-Hımsî) rivâyet etti. O, Şuayb’tan
(İbn Ebû
Hamza) o, Zührî’den o, Atâ b. Yezid’den o da Humrân’dan naklen rivâyet
ettiklerine göre Humrân şöyle
demiştir:
Osman b. Affân’ı gördüm abdest almak için su istedi. Kaptan ellerine su döktü
ve üç defa yıkadı, sağ elini
kaba daldırdı, mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü ve kollarını dirseklerine kadar üçer defa yıkadı, başını
mesh etti, her ayağını
üçer defa yıkadı ve şöyle
dedi: Rasulüllüh’ı gördüm benim gibi abdest aldı ve şöyle
dedi. “Kim benim gibi abdest alır, sonra da aklına namaz ile alakası olmayan
bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa Allah onun
geçmiş günahlarını bağışlar.'’”
Sekizinci Rivâyet 33
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Ahmet b. Amr b. Serh ve
Hâris b. Miskîn rivâyet ettiler. İkisi
İbn
Vehb’ten o, Yûnus’tan o, İbn
Şihâb’tan
o, Atâ b. Yezid el-Leysî’den o, Humrân’dan rivâyet ettiklerine göre Osman b.
Affân abdest almak için su istedi. Ellerini üçer defa yıkadı, mazmaza ve istişak
yaptı, yüzünü üç defa yıkadı, sağ kolunu
dirseğine
kadar üç defa, sol kolunu da aynı şekilde
üç defa yıkadı, başını
mesh etti, sağ ve
sol ayaklarını topuğuna
kadar üç defa yıkadı. sonra “Rasllullah işte benim
gibi abdest alırdı” dedi ve ekledi. Rasûlullah buyurdu ki “Kim benim
gibi abdest alır hatırına namazla ilgili olmayan bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa Allah onun geçmiş günahlarını affeder”
Dokuzuncu Rivâyet 34
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Hasan b. Ali el-Halvânî
Abdurrazzâk’tan o, Ma’mer’den rivâyet etti. Ma’mer Zührî’den o, Atâ b. Yezid
el-Leysî’den o, Osman b. Affân'ın kölesi Humrân b. Ebân’dan naklen rivâyet
ettiklerine göre Humrân, Osman b. Affân'ı abdest alırken görmüştür.
Osman (r.a.) ellerine üç defa su alıp yıkadı. Mazmaza yaptı ve burnunu
temizledi, sonra yüzünü üç defa yıkadı. Dirseklerine kadar sağ
ve sol ellerini yıkadı. Başını
mesh etti, üçer defa sağ ve
sol ayaklarını yıkadı ve şöyle
dedi. “Rasûlullah’ı bu şekilde abdest alırken gördüm.” Peygamberimiz
abdest aldıktan sonra şöyle
dedi. “Kim benim gibi abdest alır ve dünya kelamı etmeden iki rekat namaz kılarsa Allah o kimsenin geçmiş günahlarını
bağışlar.”
Onuncu Rivâyet 35
a.
Metni:
b. Tercümesi
Bize Muhammed b. Dâvut el-İskenderânî,
Ziyâd b. Yûnus’tan o, Said b. Yezîd b. el-Müezzin’den rivâyet etti. Said b. Yezid, Osman b. Abdurrahmân et-Teymî’den naklen rivâyet
ettiklerine göre İbn
Ebû Müleyke'ye nasıl abdest alınacağı sorulunca şöyle
demiştir:
Osman b. Affân'ı gördüm abdest hakkında kendisine sorulduğunda bir
kap su istedi sağ
eline döküp yıkadı, sonra sağ eliyle
kaptan su alarak üç defa mazmaza yaptı ve burnunu temizledi. Yüzünü üç
defa yıkadı, sağ ve
sol ellerini üçer defa yıkadı. Sonra sağ eliyle
su alıp başını
ve kulaklarının içini bir defa meshetti ve ayaklarını yıkayıp şöyle
dedi “Peygamberimizin abdesti hakkında soranlar nerde Rasûlullah böyle
abdest alırdı. ” (Ebû Davut şöyle
dedi: Osman b. Affân'dan mervi olan bu hadislerin tamamı sahih olup başın
bir defa meshedilmesi gerektiğine
delalet eder. Çünkü raviler Rasûlullah’ın hangi azalarını üçer defa yıkadığı
belirtmiş,
fakat başını
meshedişini
anlatırken sayı zikretmemişlerdir.)
·
3.
ABDULLAH BİN
AMR BİN
ÂS
Birinci Rivâyet 36
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Mûsa, Ebû Avâne’den
rivâyet etti. O, Ebû Bişr’den
o, Yûsuf b. Mâheke’den, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiğine
göre Abdullah b. Amr şöyle
demiştir:
Rasûlullah’la bir yolculuk esnasında beraber bulunduk. Rasûlullah bizden
ayrıldı ona ulaştığımızda
ikindi namazı vakti daralmıştı.
Ayaklarımıza mesh ederek abdest almaya başladık.
Rasûlullah en yüksek sesiyle iki ya da üç defa. “Cehennemde yanacak
topuklara yazık!” diye seslendi.
İkinci
Rivâyet 37
a.
Metni:
Tercümesi:
Bize Ebû Nu’mân, Ârim b.
el-Fadl’dan o, Ebû Avâne’den rivâyet etti. O, Ebû Bişr’den
o, Yûsuf b. Mâheke’den, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre
Abdullah b. Amr şöyle
demiştir:
Rasûlullah’la beraber yolculuk yaptık. Rasûlullah bizden ayrıldı ona ulaştığımızda
ikindi namazı vakti daralmıştı.
Ayaklarımıza mesh ederek abdest almaya başladık.
Rasûlullah en yüksek sesiyle iki ya da üç defa. “Cehennemde yanacak topuklara
yazık!” diye seslendi.
Üçüncü Rivâyet 38
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Müsedded, Ebû Avâne’den
rivâyet etti. O, Ebû Bişr’den
o, Yûsuf b. Mâheke’den, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre
Abdullah b. Amr şöyle
demiştir:
Rasûlullah’la bir yolculuk esnasında beraber bulunduk. Rasûlullah bizden
ayrıldı ona ulaştığımızda
ikindi namazı vakti daralmıştı.
Ayaklarımıza mesh ederek abdest almaya başladık.
Rasûlullah en yüksek sesiyle iki ya da üç defa. “Cehennemde yanacak
topuklara yazık!” diye seslendi.
Dördüncü Rivâyet 39
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Şeybân
b. Ferrûh ve Ebû Kamil el-Cahderiyyî, Ebû Avâne’den rivâyet etti. Ebû Kamil
dedi ki Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr’den
o, Yûsuf b. Mâheke’den o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre
Abdullah b. Amr şöyle
dedi: Rasûlullah’la yapmış olduğumuz
bir yolculukta Rasûlullah bizden ayrıldı. Yanımıza tekrar geldiğinde
ikindi namazı vakti geldiği
için ayaklarımıza mesh etmeye başladık.
Rasûlullah “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” diye seslendi.
Beşinci
Rivâyet 40
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Zuheyr b. Harb, Cerir’den
rivâyet etti.(Tahvil) Bize İshâk,
Cerir’den rivâyet etti. Cerir, Mansûr’dan o Hilal b. Yesâftan o Ebû Yahyâ’dan o
da Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah b. Amr şöyle
demiştir:
Rasûlullah’la Mekke’den Medine’ye dönüyorduk. Yolda bir suyun başına
geldiğimizde
ikindi namazının vakti daraldığı
için içimizden bazıları aceleyle abdest almaya başladı.
İnsanların
su değmediği
için parlayan ökçelerini gördük ve onları abdest almaktan nehy etmeye başladık.
Bununu üzerine Rasûlullah “Cehennemde yanacak topuklara yazık! Abdestinizi
güzel alınız.” dedi.
Altıncı Rivâyet 41
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Mahmut b. Ğaylân,
Veki’den o, Süfyân’dan rivâyet etti. ( Tahvil) Bize Amr b. Ali, Abdurrahmân’dan
o, Süfyân’dan rivâyet etti. Süfyân Mansûr’dan o, Hilâl b. Yesâftan o, Ebû
Yahyâ’dan o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah
abdest alan bir cemaatin topuklarının kuru olduğunu
fark edince “Cehennemde yanacak topuklara yazık abdesti tam alın!” demiştir.
Yedinci Rivâyet 42
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Müsedded Yahyâ’dan rivâyet
etti. Yahyâ Süfyân’dan o, Mansûr’dan o, Hilâl b. Yesâftan o, Ebû Yahyâ’dan o da
Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah topuklarında
kuru yer kalan bir topluluk görünce “Abdestinizi güzel alınız Ateşte yanacak
topuklara yazık! ”dedi.
Sekizinci Rivâyet 43
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe
ve Ali b. Muhammed, Veki'den rivâyet ettiler. Onlar Süfyân’dan o, Mansûr’dan o,
Hilâl b. Yesâftan o, Ebû Yahyâ’dan, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet
ettiklerine göre Rasûlullah abdest alırken kuruluktan dolayı topukları parlayan
bir topluluk gördü ve “Cehennemde yanacak topuklara yazık abdestinizi iyi
alınız” dedi.
Dokuzuncu Rivâyet 44
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Müsedded, Ebû Avâne’den
rivâyet etti. Ebu Avâne, Mûsa b. Ebû Âişe’den
o, Amr b. Şuayb’dan
o, Babasından o, Dedesinden naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah b. Amr şöyle
demiştir:
Bir adam Rasûlü Ekrem'e gelip “Yâ Rasûlallah abdest nasıl alınır?” diye
sordu. Rasûlü Ekrem de bir kap su isteyerek, ellerini, yüzünü, kollarını üç
kere yıkadı. Başına
mesh etti. Şehâdet
parmaklarını kulaklarına sokarak uçlarıyla içini, baş parmaklarıyla
dışını
meshetti. Daha sonra ayaklarını üçer kere yıkadı ve “işte abdest böyle
alınır. Kim, buna bir şey ekler veya eksiltirse kendisine isâet etmiş ve
zulmetmiş olur; veya “zulmetmiş ve isâet etmiş olur” dedi.
·
4. EBÛ
HUREYRE
Birinci Rivâyet 45
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize Âdem b. Ebû İyâs,
Şu’be’den
o, Muhammed b. Ziyâd’dan rivâyet ettiklerine göre Muhammed, Ebû Hureyre’yi şöyle
söylerken işitmiştir.
İnsanlar
abdest alıyorken Ebû Hureyre yanımıza gelir ve şöyle
derdi “Abdestinizi iyice alın çünkü ben Ebu ’l-Kâsım ’ın “Ateşte yanacak
topuklara yazık!” dediğini
işittim.”
İkinci
Rivâyet 46
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Abdurrahmân b. Sellâm
el-Cumehî Rabî’’den (İbn
Müslim) rivâyet etti. Rabî’ Muhammed b. Ziyâd’dan o, Ebû Hureyre’den naklen
rivâyet ettiğine
Rasûlullah topuklarını yıkamayan bir kişiyi
görünce şöyle
dedi “Cehennemde yanacak topuklara yazık!”
Üçüncü Rivâyet 47 a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Kuteybe, Ebû Bekir b. Ebû Şeybe
ve Ebû Kureyb, Veki’’den rivâyet ettiler. Veki’, Şu’be’den
o, Muhammed b. Ziyâd’dan naklen rivâyet ettiğine
göre, Ebû Hureyre mataradan abdest alan bir topluluğu
görünce şöyle
demiştir. “Adestinizi
güzel alın çünkü ben Rasûlullah ’ı “Cehennemde yanacak topuklara yazık!”
derken işittim.”
Dördüncü Rivâyet48
a.
Metni:
·
c.
Tercümesi:
Bize Zuheyr b. Harb, Cerîr’den
rivâyet etti. Cerir, Suheyl’den o, Babasından, o, Ebû Hureyre’den naklen
rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle
demiştir. “Cehennemde
yanacak topuklara yazık!”
Beşinci
Rivâyet 49
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Suveyd b. Saîd rivâyet
etti. Suveyd, Mâlik b. Enes’den naklen rivâyet etti. Tahvil, Bize Ebû Tâhir
(hadisin lafzı bu raviye aittir) Abdullah b. Vehb’ten rivâyet etti. O, Mâlik b.
Enes’ten o Suheyl b. Ebû Salih’ten o babası’ından o Ebû Hureyre’den naklet
rivâyet ettiğine
göre Rasûlullah şöyle
demiştir. “Müslüman
(Mü’min) bir kul abdest alırken yüzünü yıkadığında abdest suyuyla (abdest
suyunun son damlası ile) beraber gözüyle işlemiş olduğu hataları dökülür.
Kollarını yıkadığında abdest suyuyla (abdest suyunun son damlası ile) beraber
elleri ile dokunarak işlemiş olduğu günahları dökülür. Ayaklarını yıkadığında
abdest suyuyla (abdest suyunun son damlası ile) beraber ayakları ile yürüyerek
işlemiş olduğu bütün günahları dökülür. Nihayet o kul günahlarından
temizlenir!”
Altıncı Rivâyet 50
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Kuteybe, Abdulazîz b.
Muhammed’ten rivâyet etti. O, Suheyl b. Ebû Salih’den o, Babası’ndan o Ebû
Hureyre’ den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle
buyurmuştur.
"Ateşte
yanacak topuklara yazık!". Bu
konuda Abdullah b. Amr, Âişe,
Cabir b. Abdullah, Abdullah b. Haris (İbn
Cez'i'z-Zubeydî), Muaykıb, Halit b. Velit, Şurahbil
b. Hasene, Amr b. Â’s, Yezit b. Ebû Süfyân gibi sahabilerden mervi hadisler
vardır.
Yedinci Rivâyet 51
·
a.
Metni:
·
b.
Tercümesi:
Bize Muhammed b. Abdulmelik b.
Ebû Şevârib,
Abdulazîz b. Muhtâr’dan o, Süheyl’den rivâyet etti. Suheyl babasından o, Ebû
Hureyre’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle
buyurmuştur:
“Ateşte yanacak topuklara yazık!”
Sekizinci Rivâyet 52
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Kuteybe rivâyet etti.
(Dedi ki) Bize Yezid b. Zurey’ rivâyet etti. Yezid, Şu’be’den
(Tahvil) Bize Müemmil b. Hişâm
rivâyet etti. (Dedi ki) Bize İsmail
rivâyet etti. O, Şu’be’den
o, Muhammed b. Ziyâd’dan o, Ebû Hureyre’den naklen rivâyet ettiklerine göre
Rasûlullah şöyle
demişti. “Cehennemde
yanacak topuklara yazık!”
Dokuzuncu Rivâyet 53
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize Ebû Kureyb Muhammed b. Alâ ve Kâsım b. Zekeriya b. Dînâr ve Abd b. Humeyd, Halit b.
Mahled’den rivâyet ettiler. Hâlid, Süleymân’ b. Bilal’den o, Umâre b. Gaziyye
el-Ensarî’den o, Nuaym Abdullah el-Mucmir’den naklen yaptığı
rivâyete göre (Abdullah) Ebû Hureyre’yi abdest alırken görmüştür:
Ebû Hureyre yüzünü güzelce yıkadı. Sağ ve
sol kollarınım pazularını geçinceye kadar yıkadı. Başını
mesh etti. Sağ ayağını
topuklarıyla beraber yıkadı. Sol ayağını
aynı şekilde
yıkadı.“'Rasûlullah’ı böyle abdest alıyorken gördüm.” dedi ve
Rasûlullah’ın şöyle
söylediğini
ekledi “Abdest aldığnızı için kıyamet gününde alınlarınız parlar bir halde
hasredileceksiniz. Hanginiz parlaklığını uzatmak isterse uzatsın.”
Onuncu Rivâyet 54
a.Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Hârun b. Saîd el-Eylî, İbn
Vehb’den o, Amr b. el-Hâris’den rivâyet etti. Amr, Saîd b. Ebû Hilâl’den o,
Nuaym b. Abdullah’tan naklen rivâyet ettiğine
göre Nuaym, Ebû Hureyreyi abdest alırken görmüştür:
Yüzünü yıkadı. Neredeyse omuzlarına kadar kollarını yıkadı. Sonra ayaklarını
neredeyse dizlerine kadar yıkadı ve “Rasûlullah’ın Abdest aldığınız için
kıyamet gününde alınlarınız parlar bir halde haşr edileceksiniz. Kim
parlaklığını artırmak isterse artırsın.” derken işittim
dedi.
·
5.
ABDULLAH BİN
ZEYD
Birinci Rivâyet 55
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize Mûsa Vuheyb’ten rivâyet
etti. Vuheyb Amr’dan o, Babasından naklen rivâyet ettiğine
göre Babası Amr b. Ebû Hasen’i Abdullah b. Zeyd’e Rasûlullah’ın nasıl abdest
aldığını
sorarken görmüştür.
Abdullah Rasûlullah’ın abdestini göstermek için su dolu bir kap istedi. Kaptan
ellerine su dökerek ellerini üç defa yıkadı. Eliyle kaptan su alarak mazmaza ve
istinşâk
yapıp burnunu temizledi, kaptan su alarak yüzünü üç defa yıkadı, ellerini
dirsekleriyle beraber iki defa yıkadı. Tekrar kaptan su alıp başını
mesh etti. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkadı.
İkinci
Rivâyet 56
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Abdullah b. Yûsuf,
Mâlik’ten rivâyet etti. Mâlik, Amr b. Yahyâ el Mâzinî’den o,
Babası’ndan naklen rivâyet ettiğine
göre bir kişi
Abdullah b. Zeyd’e ( Amr b. Yahyâ’nin dedesi) “Rasûlullah ’ın nasıl abdest
aldığını bize gösterir misin?” diye sordu. Abdullah b. Zeyd “evet”
dedi ve bir kab su istedi. Ellerine ikişer
defa su döküp yıkadı, mazmaza ve istinşâk
yapıp burnunu temizledi, yüzünü üç defa yıkadı, kollarını dirseklerine kadar
üçer defa yıkadı. Sonra başını
iki eliyle mesh etti, yani başının
önünü ve arkasını mesh etti ön tarafından başladı
arka tarafına (ensesine) kadar götürdü, ardından ellerini başladığı
yere (başın
ön tarafına) geri getirdi. Sonra ayaklarını yıkadı.
Üçüncü Rivâyet 57
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize Müsedded, Hâlid b.
Abdullah’tan o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babasından naklen
rivâyet ettiğine
göre Abdullah b. Zeyd abdest almak için bir kaptan ellerine su döktü ve yıkadı.
Aynı eliyle mazmaza ve istinşak
yaptı veya yıkadı. (Ravi bu iki lafız hakkında ihtilaf etti.) Yüzünü üç defa
yıkadı. Dirsekleriyle beraber ellerini ikişer
defa yıkadı. Başının
önünü ve arkasını mesh etti. Topuklarına kadar ayaklarını yıkadı. “Rasûlullah’ın
abdesti böyleydi.” dedi.
Dördüncü Rivâyet 58
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize Süleymân b. Harb,
Vuheyb’ten o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babasından naklen
rivâyet ettiğine
göre babası, Amr b. Hasan’ı Abdullah b. Zeyd’e Rasûlullah’ın abdestini sorarken
gördü. Abdullah b. Zeyd su dolu bir kap istedi ve ordakilere Rasûlullah’ın
abdestini gösterdi. Kabı eğip
eline su alarak ellerini üç defa yıkadı. Eliyle kaptan üçer defa su alarak
mazmaza, istinşâk
yaptı ve burnunu temizledi, kaptan su alıp yüzünü üç defa yıkadı. Kaptan su
alarak dirsekleriyle birlikte ellerini iki defa yıkadı. Elini kaba daldırıp su
alarak başının
önünü ve arkasını mesh etti. Sonra kaptan su alıp ayaklarını yıkadı.
Beşinci
Rivâyet 59
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Ahmet b. Yûnus Abdulazîz
b. Ebû Seleme’den o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babası’ndan o,
Abdullah b. Zeyd’den naklen yaptığı
rivâyete göre Abdullah b. Zeyd şöyle
dedi. “Rasulullah geldi, biz abdest alması için ona su verdik, abdest aldı.
Üç defa yüzünü yıkadı. Ellerini iki defa yıkadı. Başının önünü ve arkasını mesh
etti. Ayaklarını yıkadı.”
Altıncı Rivâyet 60
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Hâlid b. Mahled
Süleymân’dan o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babasından naklen
yaptığı
rivâyete göre çok abdest alan amcası Abdullah b. Zeyd’e “Rasûlullah’ın
abdestini anlatır mısın?”diye sordu. Bunun üzerine Abdullah b. Zeyd bir kap
su istedi, eline su dökerek üç defa ellerini yıkadı, ellerini kaba daldırarak
mazmaza yaptı ve burnunu temizledi, elini kaba daldırıp su alarak üç defa
yüzünü yıkadı. Dirsekleriyle beraber ellerini ikişer
defa yıkadı. Eline su alıp başının
önünü ve arkasını mesh etti. Sonra ayaklarını yıkadı ve şöyle
dedi. “Rasûlullah ’ı böyle abdest alırken gördüm.”
Yedinci Rivâyet 61
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Muhammed b. Sabbâh, Hâlid
b. Abdullah’tan o, Amr b. Yahyâ b. Umâre’den rivâyet etti. Amr b. Yahya
Babasından, o, Abdullah b. Zeyd b. Asım el-Ensarî’den, (sahabeden biridir)
naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah’a, “Bize Peygamber efnedimizin
nasıl abdest aldığını gösterir misin?” diye soruldu. Abdullah bir kap su
istedi. Kaptan ellerine su döküp ellerini üç defa yıkadı. Sonra elini kaba
daldırıp su alarak aynı eliyle üç defa mazmaza ve istinşâk
yaptı. Kaptan su alarak yüzünü üç defa yıkadı. Tekrar su alıp dirseklerine
kadar kollarını iki defa yıkadı. Başının
önünü ve arkasını mesh edip topuklarına kadar ayaklarını yıkadı ve şöyle
dedi. “Rasûlullah ’ın abdesti işte böyle idil”
Sekizinci Rivâyet62
b. Tercümesi
Bize Kâsım bin Zekeriya Hâlid
bin Mahled’ten rivâyet etti. Hâlid Süleymân bin Bilâl’dan, O, Amr bin Yahyâ’dan
ayaklarını yıkadı dedikten sonra “topuk” kelimesini zikretmeden bu hadisin bir
benzerini naklen rivâyet etmişlerdir.
Dokuzuncu Rivâyet 63
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize İshâk
bin Mûsâ el-Ensârî, Ma’n’dan o, Mâlik bin Enes’ten rivâyet etti. Mâlik Amr bin
Yahyâ’dan bu isnatla naklen rivâyet etti. Aynı avuçtan ibaresini
zikretmeksizin, mazmaza yapıp üç defa burnunu temizledi dedi. '“fa ekbela
bihima ve edbera” cümlesinden sonra ‘Başının ön tarafından başladı,
ellerini enesesine götürüp başladığı yere geri getirdi.”
İbaresini ekledi. Sonra ayaklarını yıkadı.
Onuncu Rivâyet64
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Abdurrahmân b. Bişr
el-Abdî, Behz’den, o, Vuheyb’den o, Amr b. Yahyâ’dan bu hadisi diğer
hadislerin isnadı gibi bir isnatla fakat metni kısa olarak rivâyet etti.
Mazmaza, istinşâk
yaptı ve burnunu üç defa temizledi. Başının
önünü ve arkasını bir defa mesh etti. Behz şöyle
demiştir. “Vuheyb
bu hadisi bana yazdırdı” Vuheyb ise şöyle
demiştir “Amr
b. Yahyâ bu hadisi bana iki defa yazdırdı”.
On Birinci Rivâyet 65
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Hârun b. Ma’rûf, Hârun b.
Saîd el-Eylî ve Ebû Tâhir, İbn
Vehb’ten rivâyet ettiler. (Dediler ki) bize Amr b. Hâris babasından rivâyet
ettiğine
göre Babası Abdullah b. Zeyd el-Mâzinî’yi Rasûlullah’ın abdestini anlatırken
dinlemiştir:
Mazmaza yaptı burnunu temizledi. Yüzünü üç defa yıkadı. Sağ
ve sol ellerini üçer defa yıkadı.
Ayaklarını iyice yıkadı. Ebû Tâhir bu hadisi İbn
Vehb’den kullanmıştır.
Su alarak başını
meshetti. rivâyet ederken an lafzını
On İkinci
Rivâyet 66
a.
Metni:
.b. Tercümesi:
Bize Muhammed b. Seleme ve
Haris b. Miskin rivâyet etti. (Dediler ki) Haris, İbn
Kâsım’dan o, Mâlik’ten o, Amr
b. Yahyâ el-Mazinî’den o, babasınadan naklen yaptıkları rivâyete göre göre, Amr
b. Yahyâ’nın babası Abdullah b. Zeyd’e (Sahabeden olup
Amr b.
Yahyâ’nın dedesidir) ‘Rasulullah’ın nasıl abdest aldığını bana gösterebilir
misin?" dedi Abdullah ‘olur" dedi ve abdest almak için su
istedi. Sudan ellerine döktü ve ellerini ikişer
defa yıkadı, üçer defa mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü üç defa yıkadı, kollarını dirseklerine kadar ikişer
defa yıkadı, iki eliyle başını
mesh etti, ellerini başı
üzerinde arkaya doğru
götürüp öne doğru
getirdi. Mesh etmeye alnından başladı,
ensesine doğru
götürdü. Sonra başladığı
yere tekrar getirdi ve ayaklarını yıkadı.
On Üçüncü Rivâyet 67
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Utbe b. Abdullah rivâyet
etti. Utbe Mâlik b. Enes’ten o, Amr b. Yahyâ’dan o, Babası’ndan naklen rivâyet
ettiklerine göre Amr b. Yahyâ, Abdullah b. Zeyd b. Asım’a “Rasûlullah’ın
nasıl abdest aldığını bana gösterebilir misin?"" dedi. Abdullah “Peki
olur?" dedi. Bir kap su istedi. Sudan sağ
eline döküp her iki elini de ikişer
defa yıkadı, üçer defa ağzına
ve burnuna su aldı, yüzünü üç defa yıkadı, kollarını dirseklerine kadar ikişer
defa yıkadı, iki eliyle başını
mesh etti, ellerini önden arkaya arkadan öne getirdi. Önce başının
ön tarafından başladı,
sonra ellerini ensesine doğru
götürdü, sonra başladığı
yere kadar getirdi ve ayaklarını yıkadı.
On Dördüncü Rivâyet a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Muhammed b. Mansûr
Sufyân’dan rivâyet etti. O Amr b. Yahyâ’dan, o, Babasından naklen rivâyet
ettiklerine göre babası Abdullah b. Zeyd (Ezanı rüyasında görendir.) şöyle
demiştir:
Rasûlullah’ı abdest alıyorken gördüm. Yüzünü üç defa yıkadı, kollarını ve
ayaklarını da ikişer
defa yıkadı, başını
iki defa meshetti.
On Beşinci Rivâyet 68
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Abdullah b. Mesleme
rivâyet etti. Abdullah, Mâlik’ten o, Amr b. Yahyâ el-Mâzinî’den o, babasından
naklen rivâyet ettiklerine göre Babası, Amr b. Yahyâ'nın dedesi olan Abdullah
b. Zeyd'e “Bize Resulullah' ın nasıl abdest aldığım gösterir misin?'”
dedi. Abdullah b. Zeyd de “evet” diyerek abdest suyu istedi, sonra suyu
dökerek ellerini yıkadı, sonra üç defa mazmaza yapıp burnunu temizledi, yüzünü
üç kere, dirsekleriyle beraber kollarını ikişer
defa yıkayıp, ön taraftan arkaya ve arkadan öne olmak üzere başını
iki eliyle meshetti. Başının
ön kısmından başlayarak
arka kısmına doğru
elini götürdü ve başladığı
yere tekrar getirdi. En sonunda da ayaklarını yıkadı.
On Altıncı Rivâyet 69 a. Metni:
Tercümesi:
Bize Ahmet b. Amr b. es-Serh İbn
Vehb’den rivâyet etti. O, Amr b. Hâris’ten o, Habbân b. Vâsi’den o babasından
naklen rivâyet ettiklerine göre Habban’ın Babası Abdullah b. Zeyd b. Asım
el-Mâzinî’yi Rasûlullah’ı gördüğünden
bahsedip abdest alışını
naklederken işitmiştir.
Abdullah b. Zeyd şöyle
demiştir: “Başını
ellerinin artığı olmayan yeni bir su ile mesnetti. Ayaklarını da tertemiz
edinceye kadar yıkadı.”
On Yedinci Rivâyet 70
a.
Metni:
·
c. Tercümesi:
Bize İshâk
b. Mûsa el-Ensâri, Ma'n b. İsa
el-Kazzâz’dan o, Mâlik b. Enes’ten rivâyet etti. Mâlik, Amr b. Yahyâ’dan o,
Babasından o, Dedesi(Abdullah b. Zeyd) den naklen rivâyet ettiğine
göre Rasûlullah’ın başını
meshetti başının
ön kısmından başlayarak
arka kısmına doğru
elini götürdü ve başladığı
yere tekrar getirdi. Sonra ayaklarını yıkadı.
·
6.HZ. AİŞE
Birinci Rivâyet 71 a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Hârun b. Saîd el-Eylî, Ebû
Tâhir ve Ahmet b. Îsa, Abdullah b. Vehb’ten rivâyet ettiler. O, Mahreme b.
Bukeyr’den, o, Babasından, naklen yaptıkları rivâyete göre Şeddâd’ın
Mevlası Salim, Sa’d b. Ebû Vakkâs’ın öldüğü
gün Hz. Âişe’nin
yanına gelmiştir.
Bu esnada Abdurrahmân b. Ebû Bekr’de Hz. Âişe’nin
yanına geldi ve abdest aldı. Hz. Âişe
Abdurrahmân’a “Abdestini iyi al Rasûlullah’ı ‘Cehennemde yanacak topuklara
yazık! derken işittim.”
İkinci
Rivâyet 72
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Harmele b. Yahyâ, İbn
Vehb’ten o, Hayve’den o, Muhammed b. Abdurrahmân’dan o, Ebû Abdullah Şeddad
b. el-Hâd’ın kölesinden rivâyet ettiklerine göre Abdullah, Hz. Âişe’nin
yanına gitmiş ve
Hz. Âişe’den
yukardaki hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.
Üçüncü Rivâyet 73
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Seleme b. Şebîb,
el-Hasen b. E’yen’den o, Fuleyh’ten o da Nuaym b. Abdullah’tan rivâyet etti.
Nuaym’ın Şeddâd
b. Hâd’ın azatlısı Sâlim’den naklen rivâyet ettiğine
göre Salim, “Hz. Aişe ’yle beraberdik"” demiş
ve bu hadisin bir benzerini zikretmiştir.
Dördüncü Rivâyet 74
a.
Metni:
b.
Tercümesi
Bize Kattân, Ebû Hatim’den o,
Abdulmü'min b. Ali’den o, Abdussellam b. Harb’ten rivâyet etti. Abdussellam, Hişâm
b. Urve’den o, babasından o, Âişe’den
naklelen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle
buyurmuştur
"Ateşte yanacak topuklara yazık!"
Beşinci
Rivâyet 75
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Muhammed
b. Sabbâh, Abdullah b. Racâ el-Mekkî’den o, Abdullah İbn
Aclân’dan rivâyet etti. (Tahvil), Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe,
Yahyâ b. Said ve Ebû Hâlid el-Ehmar’dan rivâyet etti. Onlar Muhamet b.
Aclân’dan o, Said b. Ebû Said’den o, Ebû Seleme’den naklen rivâyet ettiklerine
göre Hz. Âişe,
Abdurrahmân'ı abdest alırken görmüş ve
şöyle
demiştir
“Abdestini iyi al!” zira Rasûlullah’ı “Ateşte yanacak topuklara yazık!”
derken işittim.
·
7. HZ. ÖMER
On Altıncı Rivâyet 76
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Seleme b. Şebîb,
el-Hasen b. Muhammed b. E’yen’den o, Ma’kil’den rivâyet etti. Ma’kil, Ebû
Zubeyr’den o, Cabir b. Abdullah’dan naklen rivâyet ettiğine
görö Cabir şöyle
demiştir:
Ömer b. Hattab’ın bana rivâyet ettiğine
göre bir adam ayağının
tırnak büyüklüğünde
bir kısmı yıkamadan abdest aldı. Rasûlullah olayı fark edince adama “Dön
abdestini güzel bir şekilde al” dedi. Adam döndü ve yeniden abdest alarak
namazını kıldı.
·
8. HZ. ALİ
Birinci
Rivâyet 77
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Âdem, Şu’be’den
o, Abdulmelik b. Meysere’den rivâyet ettiklerine göre Abdulmelik b. Meysere,
Nezzâl b. Sebre’yi Hz. Ali’den şöyle
rivâyet ederken işitmiştir.
Hz. Ali öğle
namazını kıldı ve Kufe bahçesinde insanların sorunlarını dinlemek için ikindi
namazına kadar oturdu. Abdest alması için su getirilince sudan içti, yüzünü ve
kollarını yıkadı. Ravi başını
ve ayaklarını zikretti. Sonra Hz. Ali kalktı, ayaktayken su içti ve şöyle
dedi.
“insanlar ayakta su
içmeyi mekruh görüyorlar oysa ben Rasûlullah’ı benim yaptığım gibi yaparken
gördüm. ”
İkincin
Rivâyet 78
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Kuteybe, Ebû Avâne’den
rivâyet etti. Ebû Avâne Hâlid b. Alkame’den o, Abdihayr’dan naklen rivâyet
ettiklerine göre Abdihayr şöyle
demiştir:
Ali b. Ebû Talib’in yanına gittiğimizde
Ali namazını kılmıştı,
abdest almak için su istedi. “Abdest suyunu ne yapacak namazını yeni kıldı,
herhalde bize abdesti öğretmek istiyor.” dedik. Su ile dolu bir kab ve leğen
getirildi. Hz. Ali kaptan ellerine su döktü ve ellerini üç defa yıkadı. Sonra
kaptan su aldığı
eliyle mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü üç defa yıkadı sağ ve
sol kolunu üçer defa yıkadı. Başını
bir defa mesh etti, sağ ve
sol ayaklarını üçer defa yıkadı ve şöyle
dedi. “Kim Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını öğrenmeyi arzu ederse işte
Rasûullah’ın aldığı abdest köyledir."
Üçüncü Rivâyet 79
a.
Metni:
b.Tercümesi:
Bize Suveyd b. Nasr, Abddullah
b. Mubarek’ten rivâyet etti. o Şu’be’den,
o Mâlik b.
Urfuta’dan, o Abdihayr’dan, o
Ali’den naklen rivâyet ettiklerine göre Hz. Ali’ye bir sandalye getirildi.
Sandalyeye oturdu ve içinde su bulunan bir kap istedi. Kabı eğerek
ellerine üç defa su döktü, sonra aynı eliyle mazmaza ve istinşâk
yaptı. Yüzünü üç defa yıkadı, kollarını üçer defa yıkadı, bir miktar su alıp başını
mesh etti. (Şu’be
bunu anlatırken alnından ensesine doğru
gösterdi ve şöyle
dedi “ellerini tekrar öne doğru
getirdi mi? Bilmiyorum.” Sonra iki ayağını
üçer defa yıkadı ve şöyle
dedi: “Kim Rasûlullah ’ın nasıl abdest aldığını öğrenmeyi arzu ederse işte
Rasulallah ’ın aldığı abdest böyledir”.
Dördüncü Rivâyet 80
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Kuteybe b. Saîd,
Ebu’l-Ehvas’tan rivâyet etti. O Ebû İshâk’tan
o Ebû Hayye’den ( İbn
Kays) naklen rivâyet ettiklerine göre İbn
Kays şöyle
demiştir:
Hz. Ali’yi abdest alırken gördüm. Ellerini iyice temizleyinceye kadar yıkadı,
üçer kere mazmaza ve istinşâk
yaptı, yüzünü üç defa yıkadı. Kollarını üçer defa yıkayıp başını
mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar yıkadı. Sonra kalktı ve abdest suyundan
kalanı ayakta içti ve “Rasûlullah’ın abdestinin nasıl olduğunu size
göstermek istedim.” dedi.
Beşinci
Rivâyet 81
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Amr b. Yezîd, Behz b.
Esed’den o, Şu’be’den
rivâyet etti. O, Abdulmelik b.
Meysere’den o, Nezzâl b.
Sebre’den naklen rivâyet ettiklerine göre Hz. Ali öğle
namazını kıldı ve insanlara konuşmak
için oturdu. İkindi
namazı vakti gelince su dolu bir kova getirildi. Kovadan bir avuç su alıp
yüzünü, kollarını, başını
ve ayaklarını mesh etti. Sonra suyun kalan kısmını ayakta içti ve şöyle
dedi. “insanlar bu yaptığım şeyi hoş görmüyorlar ama ben Peygameberimizi
böyle yapıyorken gördüm. Bu abdesti olanın abdestidir”
Altıncı Rivâyet 82
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Müsedded, Ebû Avâne’den
rivâyet etti. Ebu Avâne Hâlid b. Alkame’den o, Abdihayr’dan naklen rivâyet
ettiklerine göre Abdihayr şöyle
dedi: Hz. Ali bir gün bize uğradı
ve namaz kıldı. Sonra abdest almak için su istedi. Biz içimizden, “Namazı
kıldığı halde suyu ne yapacak ki”, dedik. Fakat maksadı bize bir şeyler
öğretmektmiş.
Nihayet içinde abdest suyu bulunan bir kapla bir de leğen
getirildi. Kaptan sağ eline
su döküp iki elini üç defa yıkadı. Üç kere mazmaza yaptı ve burnunu temizledi.
Ağzına ve
burnuna suyu (kaptan) su aldığı
eliyle verdi. Üç defa yüzünü ve üçer defa da sağ
ve sol ellerini yıkadı. Elini kaba daldırıp
başını bir
kere mesnetti. Sonra da sağ ve
sol ayaklarını üçer kere yıkadı ve şöyle
dedi. “Kim Rasûlullah ’ın abdestini öğrenmek isterse işte bu, onun
abdestidir.”
Yedinci Rivâyet 83
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Abdulazîz b. Yahyâ
el-Harrânî, Muhammed b. Seleme’den rivâyet etti. İbn
Seleme Muhammed b. İshâk’tan
o, Muhammed b. Talha b. Yezîd b. Rukâne’den o, Ubeydullah el-Halvani’den o, İbn
Abbâs’tan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn
Abbas şöyle
demiştir:
Bir gün Ali b. Ebû Tâlib abdest bozmuş olarak
bulunduğum
yere girdi ve su istedi. Biz de ona içinde su bulunan bir kap getirip önüne
koyduk. Ali bana “Ey İbni Abbâs, Resulüllah ’ın nasıl abdest aldığını sana
göstereyim mi?'" dedi. Bende, "evet göster'" dedim.
Bunun üzerine önce kabı elinin üzerine eğerek
(sağ) elini
güzelce yıkadı. Sonra sağ elini
suya daldırıp onunla diğer
(sol) elini yıkadı. Sonra da bileklerine kadar iki elini yıkadı. Nihayet ağzına,
burnuna su verdikten sonra iki elini birden kaba daldırıp su ile doldurarak
yüzüne çarptı. Baş parmaklarının birini
sağ kulağının,
diğerini
de sol kulağının
iç kısımlarına soktu. Yüzünü ikinci ve üçüncü yıkayışında
da aynı şekilde
yaptı. Sağ eliyle
bir avuç su alıp yüzüne akacak şekilde
alnına döktü, kollarını dirsekleriyle beraber üçer kere yıkadı. Başını
ve kulaklarının dış kısmını
mesh etti. Ellerini suya daldırıp iki elinin dolusu su alıp ayağı
sandeletli iken üstüne dökerek yıkadı, diğer
ayağına da
aynı şeyi
yaptı. (İbn
Abbâs) dedi ki: Ben Ali'ye; “Ayaklarında sandaletlerin varken ha!”
dedim. “Evet sandaletli iken”” dedi (sonra
tekrar) “sandaletti iken mi?”” dedim, “Evet! Sandaletlii iken””
dedi. (Sonra tekrar) “Sandaletli iken mi?” dedim. “Evet! Sandaletli
iken” cevabını verdi.
Sekizinci Rivâyet 84
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Osman b. Ebû Şeybe,
Ebû Nuaym’dan o Rabîa el-Kinânî’den rivâyet etti. Rabîa, Minhâl b. Amr’dan, o,
Zir b. Hubeşten
naklen rivâyet ettiklerine Zir b. Hubeş Hz.
Ali’ye abdest hakkında sorulunca onun şöyle
söylediğini
işittim
demiş ve bir
önceki hadisin benzerini nakletmiştir.
Zir, sözlerine şöyle
devam etmiştir:
“Hz. Ali başını
hiç su damlamayacak şekilde
mesh etti, ayaklarını üçer kere yıkadı ve “Resulullah ’ın abdesti
köyleydi." dedi.
Dokuzuncu Rivâyet 85
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Müsedded ve Ebû Tevbe
rivâyet etti.( Dediler ki) Bize Ebu’l Ahvas rivâyet etti. Tahvil bize Amr b.
Avn, Ebu’l Ahvas’tan rivâyet etti. Ebu’l Ahvas, Ebû İshâk’tan
o Ebû Hayye’den naklen rivâyet ettiklerine göre Ebû Hayye, “Ben Hz. Ali'yi
abdest alırken gördüm” dedi ve her abdest organını üçer kere yıkadığını
nakledip sözlerine şöyle
devam etti. “Sonra başına
mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar yıkadı ve “Rasûlullah’ın abdest
alışını size göstermek istedim.” dedi.
Onuncu Rivâyet 86
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Hennâd ve Kuteybe rivâyet
etti. (Dediler ki) Bize Ebu'l Ehvas rivâyet etti. O, Ebû İshâk’tan
o, Ebû Hayye’den naklen rivâyet ettiğine
göre Ebû Hayye şöyle
demiştir:
Hz. Ali'yi abdest alırken gördüm. Ellerini iyice yıkadı. Üç defa mazmaza ve
istinşâk
yaptı, yüzünü üç, kollarını iki defa yıkayıp başını
bir defa meshetti, sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkadı. Ayağa
kalkıp abdest suyundan içti ve şöyle
dedi. “Rasullah'ın abdestinin nasıl olduğunu size göstermek istedim.” Bu
konuda Osman b. Affân, Abdullah b. Zeyd, İbn.
Abbas, Abdullah b. Amr, Rubeyyi', Abdullah b. Uneys, Âişe
gibi sabilerden'de rivâyetler vardır.
On Birinci Rivâyet 87
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe,
Ebu'l-Ehvas’tan rivâyet etti. O Ebû İshâk’tan
o Ebû Hayye’den naklen rivâyet ettiklerine göre Ebû Hayye Hz. Ali'yi abdest
alırken görmüştür,
Hz. Ali ayaklarını yıkamış ve
“Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını sizlere göstermek istedim.” demiştir.
·
9.
ABDULLAH es-SUNÂBİHÎ
Birinci Rivâyet 88
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Kuteybe ve Utbe b.
Abdullah rivâyet etti. İkisi,
Mâlik’ten o Zeyd b. Eslem’den o Atâ b. Yesâr’dan o, Abdullah es-Sunâbihî,’den
naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle
demiştir: “Mümin
bir kul abdest alırken ağzına su aldığında ağzından günahlaı dökülür. Burnuna
su aldığında burnundan günahları dökülar. Yüzünü yıkadığında göz kirpiklerinin
altına kadar yüzündeki bütün günahları dökülür. Ellerini yıkadığında tırnak
altlarına varıncaya kadar her iki elindeki bütün günahları dökülür. Ayaklarını
yıkadığında ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar ayakalarındaki bütün
günahları dökülür. Sonra camiye gidip nafile namaz kılması diğer azalarıyla
işlemiş olduğu günahların çıkamasına vesile olur. ” Kuteybe’nin
Sunâbihî’den naklen verdiği
bilgiye göre bunu Rasûlullah söylemiştir.”
İkinci Rivâyet 89 a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Suveyd b. Saîd, Hafs b.
Meysere’den o, Zeyd b. Eslem’den rivâyet etti. Zeyd, Atâ b. Yesâr’dan o,
Abdullah es-Sunâbihî’den rivâyet ettiğine
göre Rasûlullah şöyle
demiştir: '“Kim
abdest alır, mazmaza ve istinşâk yaparsa ağzı ve burnu ile işlemiş olduğu günahları
dökülür. Yüzünü yıkadığı zaman göz kapaklarının altına varıncaya kadar yüzüyle
işlemiş olduğu günahları dökülür. Ellerini yıkadığı zaman elleri ile işlemiş
olduğu günahları dökülür. Başını meshettiğinde kulaklarına varıncaya kadar başı
ile işlemiş olduğu günahları dökülür. Ayağını yıkadığı zaman tırnakların altına
varıncaya kadar ayakları ile işlemiş olduğu günahları dökülür. Kıldığı namaz ve
camiye yürüyüşü ise nafile bir ibadettir.”
·
10.
KAYSÎ
Birinci Rivâyet 90
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Muhammed b. Beşşâr,
Muhammed’ten o, Şu’be’den
o, Ebû Ca’fer el-Medenî’ den rivâyet etti. (Ebû Cafer Dedi ki) İbn
Osman b. Huneyf (Umâre) el-Kaysî’den rivâyet etti. Kaysî bir seferde
Peygamberimizle beraberdi. Rasulullah’a abdest alması için su getirildi. Kaptan
ellerine döktü ve ellerini bir defa yıkadı. Yüzünü ve kollarını birer defa
yıkadı. Ayaklarının her ikisini de sağ eli
ile yıkadı.
·
11. MİKDÂM
BİN
MA’DİKERİB
Birinci Rivâyet 91
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Hişâm
b. Ammâr Velîd b. Müslim’den o, Harîz b. Osman’dan rivâyet etti. O, Abdurrahmân
b. Meysere’den o, Mikdâm b. Ma'dikerib’den naklen rivâyet ettiklerine göre
Rasûlullah’ın abdest almış ve
ayaklarını üçer defa yıkamıştır.
·
12-
MUAVİYE
Birinci Rivâyet 92
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Mahmut b. Hâlid, Velîd b.
Müslim’den o, Abdullah b. Alâ’dan o, Ebu’l Ezhar
Mugîre b. Ferve ve Yezid b. Mâlik’ten rivâyet etti. (Dediler ki) Muâviye
(abdest organlarını) üçer üçer (yıkayarak) abdest aldı, sonra ayaklarını adet
belirtmeksizin yıkadı.
·
13-
MUAVVIZ BİNTİ
AFRÂ
Birinci Rivâyet 93
a.Metni:
b.Tercümesi:
Bize Müsedded, Bişr
b. Mufaddal’dan o, Abdullah b. Muhammed b. Ukayl’den rivâyet etti. Abdullah,
Rubeyyi' b. Muavvız b. Afrâ’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rubeyyi’ b
Muavviz b. Afra şöyle
demiştir;
“Rasûlullah (zaman zaman) bize gelirdi.” (Abdullah b, Muhammed der ki:)
er-Rubeyyi' Rasûlullah’ın ona “bana abdest suyunu döker misin?” dediğini
bildirdi. Sonra da Rubeyyi’ Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını
anlattı ve şöyle
dedi: Ellerini ve yüzünü üçer defa yıkadı, ağzına
ve burnuna birer kere su verdi. Üçer kere de elleriyle beraber kollarını
yıkadı, (birincisinde) arkadan öne, ikincisinde önden arkaya olmak üzere başını
iki kere mesh etti. Hem içi hem de dışı
olmak üzere kulaklarını mesnetti. Ve (nihayet) ayaklarını üçer kere yıkadı.”
Ebû Davud “8u, Müsedded'in
rivâyet ettiği hadîsin manâsıdır, (lafızı değil). dedi.
·
14.
MÜSTEVRİD
BİN
ŞEDDÂD
Birinci Rivâyet 94
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Kuteybe b. Saîd, İbn
Lehîa’dan rivâyet etti. İbn
Lehîa Yezid b. Amr’dan o, Ebû Abdurrahmân Hubellî’den o, Müstevrid b. Şeddâd’tan
naklen rivâyet ettiklerine göre Müstevrid şöyle
demiştir:
Rasûlullah’ın abdest alırken serçe parmağı
ile ayak parmakları (nın arasını) ovduğunu
gördüm.
İkinci
Rivâyet 95
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Muhammed b. Mûsaffâ
el-Hımsî, Muhammed b. Hımyer’den rivâyet etti. Muhammed b. Hımyer İbn
Lehîa’dan o, Yezid b. Amr’dan o, Ebû Abdurrahmân el-Hubullî’den o, Müstevrid b.
Şeddâd’dan
naklen rivâyet ettiklerine göre Müstevrid, Rasûlullah’ı abdest alırken elleri
ile ayak parmaklarını hilallediğini
görmüştür.
·
15.
ENES
Birinci Rivâyet 96 a. Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Hârun b. Ma’rûf, İbn
Vehb’ten rivâyet etti. O, Cerîr b. Hâzim’den o, Katâde b. Dimâ’dan o, Enes b.
Mâlikten naklen rivâyet ettiklerine göre Enes b. Mâlik şöyle
demiştir:
“Bir adam abdest almış,
fakat ayağı
üzerinde tırnak büyüklüğünde
bir yeri kuru bırakmış olduğu
halde Rasûlullah’ın'm huzuruna geldi. Rasûlullah da ona; '“Dön, abdestini
güzelce al.” dedi.
Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis
Cerîr b. Hâzim’den rivâyetle "Ma'ruf" değildir.
Ve bu hadîsi Cerîr'den sadece îbn Vehb rivâyet etmiştir.
Ma'kıl b. Ubeydillah el-Cezerî,
Ebu'z-Zubeyr'den o, Câbir’den o da Ömer’vasıtasıyla Rasûlü Ekrem "den (İbn
Vehb rivâyetinin) benzerini rivâyet etmiştir.
(Bu rivâyete göre) Rasûlullah "Dön abdestini güzelce al." demiştir.
·
16.
BAZI SAHABİLER
Birinci Rivâyet 97
a.
Metni:
b.
Tercümesi:
Bize Hayve b. Şurayh
rivâyet etti. ( Dedi ki) bize Bakiyye rivâyet etti. O Buhayr b. Sa’d’dan ox
Halit’ten o bazı sahabilerden naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah, ayağının
üstünde dirhem büyüklüğünde
su değmemiş
kuru bir yer bulunduğu
halde namaz kılan bir adam görünce o kişiye
abdestini ve namazını iade etmesini emretti.
·
17. AMR
BİN
ABESE VE EBÛ UMÂME
Birinci Rivâyet 98
a.
Metni:
b.
Tercümesi
Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe
ve Muhammed b. Beşşâr
rivâyet etti. (Dediler ki) Muhammed b. Ca'fer, Şube’den
o, Ya'la b. Atâ’dan o, Yezid b. Talk’tan o, Abdurrahmân b. Beylemani’den o, Amr
b. Abese’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle
buyurmuştur:
“Kişi abdest alır, ellerini de yıkarsa elleriyle işlemiş olduğu günahları
dökülür. Yüzünü yıkadığında yüzüyle işlemiş olduğu günahları dökülür. Başını ve
kollarını yıkadığında başı ve kolları ile işlemiş olduğu günahları dökülür.
Ayağını yıkadığında ayağı ile işlemiş olduğu günühları dökülür.
İkinci
Rivâyet 99
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Amr b. Mansûr, Âdem b. Ebû
İyâs’tan
o, el-Leys’den o Muaviye b. Salih’ten o Ebû Yahya, Damra b. Habîb ve Ebû Talha
Nuaym b. Ziyâd’tan rivâyet etti. ( Dediler ki) Ebû Umâme el-Bahilî rivâyet
etti. (Dedi ki) Amr b. Abese, tarikiyle rivâyet edildiğine
göre Amr b. Abese şöyle
dedi: Rasûlullah’a abdest nasıl alınır? diye sordum. "Ahdest
alıpta ellerini iyice yıkayıp, iyice temizlediğinde, günahların parmaklarla
tırnaklarının arasından çıkar. Ağzına su alıp çalkaladığında burnuna su alıp
çıkardığında yüzünü ve dirseklerine kadar kollarını yıkadığında bütün
hatâlarından arınmış olursun. Eğer yüzünü sırf Allah rızası için secdeye
koyarsan annenin seni doğurduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olursun”.
Ebû Umâme ben "Ya Amr b. Abese söylediklerine bak. Bunların hepsi bir
tek mecliste mi söylendi?” dedim. "Vallahi yaşım ilerledi ölüm de
yaklaştı. Ne ihtiyacım varda Rasullah adına yalan söyleyeyim. Bütün bunları
Rasüllahtan kulaklarım duydu ve kalbim kabul etti” dedi.
·
18. CABİR BİN ABDİLLEH
Birinci Rivâyet 100
·
a. Metni:
·
b. Tercümesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe,
el-Ehvas’ten rivâyet etti. O, Ebû İshâk’tan
o, Said b. Ebû Kureyb’den o, Cabir b. Abdullah’tan naklen rivâyet ettiklerine
göre Rasûlullah şöyle
buyurmuştur:
"Ateşte
yanacak topuklara yazık!"
·
19. HÂLİD BİN VELÎD, 20. YEZÎD BİN EBÎ SÜFYÂN, 21. ŞURAHBİL BİN HASENE, 22. AMR BİN ÂS
Birinci Rivâyet 101
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize el-Abbas b. Osman ed-Dimeşkî
ve Osman b. İsmail
ed-Dimeşkî
Velîd b. Müslim’den o, Şeybe
b. Ehnaf’tan rivâyet etti. Şeybe,
Ebû Sellâm el-Esved’den o, Ebû Salih el-Eş'arî’den
naklen rivâyet ettiklerine göre, Ebû Abdullah el-Eş'arî,
Halit b. Velit, Yezid b. Ebû Süfyân, Şürahbil
b. Hasene, Amr b. As bu sahabilerin tamamı Rasûlullah’ın şu
hadisini işitmiştir.
“Abdestinizi iyi alınız. Cehennemde yanacak topuklara yazık!”
·
23. İBN
ÖMER
Birinci Rivâyet102
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Abdullah b. Yûsuf,
Mâlik’ten rivâyet etti. ( Mâlik) Said el Makberî’den o, Ubeyd b. Cureyc’den
naklen rivâyet ettiklerine göre, İbn
Cureyc Abdullah b. Ömer’e şöyle
demiştir. “Diğer
sahabilerin yapmadığı dört şeyi yaptığını görüyorum. Abdullah b. Ömer “Onlar
nelerdir?'” diye sorunca İbn
Cureyc şöyle
cevap verdi. “Kabe’yi tavaf ederken sadece Yamâneyn
(rüknü hacer ’i esved ve rüknü Yemânî) köşesine dokunuyorsun. Sebti103 nalınlarını
giyiyorsun, sarı boya kullanıyorsun, insanlar Mekke’de hilali görünce telbiye
ediyor, sen tevriye gününe kadar yapmıyosun.” İbn
Ömer (r.a.) şöyle
vevap verdi. “Rasûlullah’ın sadece Yemaneyn köşesine dokunduğunu gördüm.
Rasûlullah’ın üzerinde tüy olmayan sebti nalınlarını giyip abdest alırken
gördüm ve ben de böyle yapmayı seviyorum. Sarı boyaya gelince Rasûlullah’ı
elbisesini sufre ile boyarken gördüm. Telbiyeye gelince Rasulüllah’ı hayvanı
hareket etmedikçe öyle yaparken görmedim ”
İkinci
Rivâyet104 a.
Metni:
·
d. Tercümesi:
Bize Yahyâ b. Yahyâ, Mâlik’ten
rivâyet etti. O, Said b. Ebi Said el Makburî’den o, Ubeyd b. Cureyc’den naklen
rivâyet ettiğine
göre İbn
Cureyc Abdullah b. Ömer’e şöyle
demiştir. “ Diğer
sahabilerin yapmadığı dört şeyi yaptığını görüyorum.” Abdullah b. Ömer “ Onlar
nelerdir?"” Diye sorunca İbn
Cureyc şöyle
cevap verdi. “Kabe’yi tavaf ederken sadece
Yamâneyn (rüknü hacer’i esved ve rüknü Yemânî) köşesine dokunuyorsun. Sebti
nalınlarını giyiyorsun, sarı boya kullanıyorsun, insanlar Mekke’de hilali
görünce telbiye ediyor sen tevriye gününe kadar yapmıyosun.” İbn
Ömer şöyle
vevap vermiştir.
“ Rasûlullah ’ın sadece Yemaneyn köşesine dokunduğunu gördüm. Rasûlullah’ı
üzerinde tüy olmayan sebti nalınlarını giyip abdest alırken gördüm ve bende
böyle yapmayı seviyorum. Sarı boyaya gelince Rasûlullah’ı elbisesini sufre ile
boyanırken gördüm. Telbiyeye gelince Rasulülllah’ı hayvanı hareket etmedikçe öyle
yaparken görmedim.”
Üçüncü Rivâyet105
a. Metni:
Bize el-Ka’nebî, rivâyet etti.
O, Mâlik’ten o, Said b. Ebû Said el-Makburî’den o, Ubeyd b. Cureyc’ten naklen
rivâyet ettiklerine göre Ubeyd Abdullah b. Ömer’e şöyle
demiştir. “Diğer
sahabilerin yapmadığı dört şeyi yaptığını görüyorum'” Abdullah b. Ömer “onlar
nelerdir?”” diye sorunca İbn
Cureyc şöyle
cevap verdi. “Kabe’yi tavaf ederken sadece Yamâneyn
(rüknü hacer ’i esved ve rüknü Yemânî) köşesine dokunuyorsun. Sebti nalınlarını
giyiyorsun, sarı boya kullanıyorsun, insanlar Mekke ’de hilahi görünce telbiye
ediyor sen tevriye gününe kadar yapmıyosun.” İbn
Ömer şöyle
vevap vermiştir.
“Rasûlullah’ın sadece Yemaneyn köşesine dokunduğunu gördüm. Rasûlullah’ı
üzerinde tüy olmayan sebti nalınlarını giyip abdest alırken gördüm ve bende
böyle yapmayı seviyorum. Sarı boyaya gelince Rasûlullah’ı elbisesini sufre ile
boyanırken gördüm. Telbiyeye gelince Rasulülllah’ı hayvanı hareket etmedikçe
öyle yaparken görmedim.”
Dördüncü Rivâyet106
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Muhammed b. Alâ, İbn
İdris’ten
rivâyet etti. O, Ubeydullah, Mâlik, İbn
Cureyc el-Makburî’den onlar, Ubeyd b. Cureyc’den naklen rivâyet ettiklerine
göre İbn
Cureyc Abdullah b. Ömer’e "Sehti nalinlerini giyip onlarla abdest
aldığını görüyorum’” deyince Abdullah b. Ömer, “Rasûlullah ’ı onları
giyip abdest alırken gördüm.” demiştir.
·
24.
HASAN-I BASRî
Birinci Rivâyet 107
Tercümesi:
Bize Mûsa b. İsmail
rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Hammâd rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Yûnus ve
Humeyd rivâyet etti. Onlar el-Hasen vasıtasıyla Rasûlullah’tan önceki Katâde
hadîsiyle aynı manaya gelen bîr hadîs nakletmişlerdir.
II. MESH ETMEYİ İFADE EDEN
RİVAYETLER
A. Ebu Dâvûd Rivâyeti108
a. Metni:
b. Tercümesi:
Bize Müsedded ve Abbâd b. Mûsâ
Huşeym’dan
rivâyet ettiler. Onlar Ya’la b. Atâ’dan o, Babasından o Abbad’tan o, Evs b. Ebû
Evs’ten naklen rivâyet ettiklerine göre "Rasûlullah abdest aldı.
Ayakkabıları ve ayakları üzerine meshetti.'' Râvî Abbâd, es-Sekâfî'nin, "Ben,
Rasûlullah’ın’ı bir kavmin kuyusuna, gelip abdest alarak ayakkabıları ve
ayakları üzerine meshettiğini gördüm." demiştir.
Abbâd; "Ben Rasûlullah’ın bir kavmin su kuyusuna gittiğini
gördüm" dediği
halde, Müsedded “Miyzae ve Küzâme” lafzını zikretmedi. Sonraki "Abdest
aldı, ayakkabıları ve ayakları üzerine meshetti"(ifadelerini ise) her
ikisi de ittifakla zikrettiler
B. İbn
Mâce’deki Rivâyetler Birinci Rivâyet 109
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe,
îbn
Uleyye’den rivâyet etti. O, Ravh b. Kâsım’dan o, Abdullah b. Muhammed b.
Akîl’den o, Rubeyyi'’den naklen rivâyet ettiklerine Rubeyyi’ şöyle
demiştir. îbn
Abbâs bana geldi ve rivâyet ettiğim
“Rasûlullah abdest aldı ve ayaklarını yıkadı.” hadisi hakkında soru
sordu sonra şöyle
dedi: “insanlar abdest alırken ayaklarını yıkıyorlar fakat ben Allah'ın
kitabında sadece meshi buluyorum.”
İkinci
Rivâyet 110
a.
Metni:
b. Tercümesi:
Bize Muhammed b. Yahyâ,
Haccâc’tan o, Hemmâm’dan o, îshâk
b. Abdullah b. Ebû Talha’dan o, Ali b. Yahyâ b. Hallâd’dan rivâyet etti. Hallâd
babasından o, amcası Rifâa b. Râfi'dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rifâa b.
Râfi Rasûlullah’ın yanında otururken Rasûlullah şöyle
buyurmuştur.
“Allah'ın emrettiği gibi abdest güzelce alınmadıkça namaz tamam olmaz.
(adest alan kişi) Yüzünü ve kollarını dirsekleriyle beraber yıkar, başını ve
ayaklarını topuklarına kadar mesheder.”
İKİNCİ BÖLÜM
RİVAYETLERİN
SENED VE METİN
TAHLİLİ
·
I. İSNÂD TENKİDİ
Râviler zincirini oluşturan
sened, hadis metninin sahih veya zayıf oluşu
hakkında bilgi vermesi bakımından muhaddislerin üzerinde ehemmiyetle durdukları
bir konudur. Hadisin din demek olduğunu
ve dinin kimden alındığına
dikkat edilmesi gerektiğini
tavsiye eden Abdullah b. Abbâs (ö.
68/687), İbn
Sîrîn (ö. 110/728) gibi
sahâbe ve tâbiîn büyüklerinin dikkat çektikleri husus111 Allah’ın müslümanlara bahşettiği
isnâd sistemidir.
İsnâd
tenkidi yaparken rivâyetin geçtiği
kaynakları tesbit edip farklı senedlerini bir araya getirmek gerekmektedir. Bu şekilde
rivâyetin geliş yollarını
ve metin farklılıklarını görüp daha sağlıklı
değerlendirme
imkanı elde edilmiş olmaktadır.
İsnâdda
cerhedilen bir râvinin bulunması durumunda hadis zayıf sayılmaktadır. Fakat
senedin zayıf olması her zaman için Metnin de zayıf olacağı
anlamına gelmez. Çünkü bir tarikten zayıf kabul edilen rivâyet başka
birçok tarikten sahih olabilir.
Rivâyetlerin sıhhat tespitinde
sadece isnâd tenkidi yapılması yeterli değildir.
Ondan sonra Metnin de değerlendirmeye
tabi tutulması gerekmektedir. Çünkü senedin sağlam
olması her zaman için hadisin sahih olduğunun
yeterli teminatı olmayabilir. Bu düşünce
ile muhaddisler hadis Metnini tahkik için sağlam
umûmî kaideler tesbit etmişlerdir.112 Nitekim
İbnü’l-Cevzî
“Bazen isnâdda yer alan râvilerin hepsi sika olmakla beraber hadis mevzû
olabilir.” demiştir.113
Bu bölümle ilgili hatırlatmamız
gereken önemli hususlardan biri de şudur:
İsnadlardaki
ravilerden güvenilirliği
ittifakla kabul edilenler hakkında açıklamaya yer verilmeyerek onları tevsîk
eden kaynaklardaki yerlerine işaret
edilecektir. Dolayısıyla bir ravi hakkında bilgi verilmeden dipnot düşülmüşse
bu, o ravinin tereddütsüz sika olduğu
anlamına gelmektedir. Güvenilirlikleri konusunda ihtilaf söz konusu olanların
ise haklarında hükme varacak kadar bilgi verilecektir
A-YIKAMAYI İFADE EDEN RİVAYETLER
·
1. İBN ABBÂS
Birinci İsnad
Buhâri > (1)
>Mahammed b. Abdurrahîm > (2) Ebû Seleme el-Huzâî Mansûr b. Seleme
> (3) Süleyman b. Bilal > (4) Zeyd b. Eslem > (5)Atâ b.
Yesâr > İbn
Abbas.114
1- Ebû Yahyâ Muhammed b.
Abdurrahîm(ö.255/869)
Aslen Farisi asıllı olan Ebû
Yahyâ, Bağdadî
nisbesiyle meşhurdur.
Hafızasının güçlü oluşundan
ötürü saika diye isimlendirilmiştir.115 Ebû Hâtim116 saduk; Nisai
sika; Dârakutnî hafız; Bağdadi
mutkin alim hafız;117 İbn
Hacer118 ise sika
hafız lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.119
·
2. Ebû Seleme el-Huzâî
Mansûr b. Seleme(ö.210/825)120
Ahmet b. Hanbel hadis
rivâyetinde bulunduğu
hocası Ebû Seleme hakkında "Bağdat’ta hadis rivâyetiyle meşgul olan
insanların en müsbitlerindendir’ demiştir.121 İbn
Sa’d,122 Yahyâ b.
Maîn ve Dârakutnî tarafından sika lafzıyla tadil edilmiştir.
Dârakutnî’nin verdiği
bilgiye göre Yahyâ b. Maîn ve Ahmet b. Hanbel rical tenkidi bilgisini Ebû
Seleme el-Huzâî’den almışlardır.123
·
3.
Süleyman b. Bilal Ebû Yahyâ el-Medeni (Ö.177/735) 124
Berberi asıllı olan Süleyman b.
Bilal Medine’ye yerleşmiş
ve orada ifta makamına kadar yükselmiştir.
Süleyman, İbn
Sa’d125
tarafından çok hadis rivâyet eden sika; Ahmet b. Hanbel126 la be’se bih
ve sika; Nesâî ve İbn
Maîn, İbn
Hacer127
tarafından sika lafzıyla ta’dil edilmiştir.128 İbn
Hıbbân sikât’tında bu raviyi zikretmiştir.129
·
4. Zeyd
b. Eslem el-Kuraşî
el-Advî (136/753)130
Medine’de Rasûlullah’ın
mescidinde ilim halkası olan Zeyd b. Eslem’in oğlu
tarafından rivâyet edilen bir de tefsiri vardır. İbn
Ebû Hâtim, Ahmet b. Hanbel, 131 Ebû
Zur’a, Nesâî ve İbn
Hıraş tarafından
sika lafzıyla ta’dil132
edilmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ta zikretmiştir.133.
·
5. Atâ
b. Yesâr Ebû Muhammed el-Medenî (103/721) 134
Rasûlullah’ın eşi
Meymune’nin azatlısı olan Atâ b. Yesâr Şam’a
gitmiş ve
Şamlılar
tarafından Ebû Abdullah; Mısıra gidince de Ebû Yesâr künyeleriyle anılmıştır.135 Iclî, 136 İbn
Maîn, Ebû Hâtim 137 Ebû
Zur’a ve Nesâî tarafından sika lafzıyla tadil edilmiştir.
138 İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.139
Hadisi “an” lafzıyla rivâyet
eden Süleyman b. Bilal, Zeyd b. Eslem ve Atâ b. Yesâr hakkında hergangi bir
tedlis iddiası olmaması ve birbirlerinden hadis rivâyet ettikleri sabit olduğu
için140 an lafzı
semaya delalet eder. Muttasıl olduğu
anlaşılan
hadisin bütün ravileri sika olduğu
için bu hadise sahih diyebiliriz.
İkinci
İsnad
Nesâî > (6) Heysem b.
Eyyûb et-Tâlagânî (7) > Abdulaziz b. Muhammed >Zeyd b. Eslem 141 > Atâ
b. Yesâr 142 >İbn
Abbas
·
6-Heysem
b. Eyyûb et-Tâlagânî (Ö.238/852) 143
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece Nesâî bu raviden hadis rivâyet etmiştir.
Ebû Hâtim, Heysem’i zikretmiş hakkında
herhangi bir yorum yapmamıştır.144 Nesâî sika,
la be’se bih; Mûsâ b. Harun (Ö.294/906) hadis ricallerinden değerli
birisi; İbn
Hacer145 nebîl
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.146İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.147
·
7- Abdulaziz
b. Muhammed ed-Derâverdî 148(ö.186/802)
Ahmet b. Hanbel ‘Kendi
kitabıdan naklederse sahih hafızasından rivâyet ediyorsa hata eder";
Ebû Zur’a seyyiü’l hıfz lafzıyla hafızasından yaptığı
rivâyetleri zayıf kabul etmişlerdir.
Yahyâ b. Maîn salihün leyse bihi be’s;149İbn
Hacer150 saduk
lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiş ‘Hadis
rivâyetinde hata ederdi' demiştir.151
Seneden muttasıl152 olan hadisin
ravilerinden. Abdulaziz b. Muhammed hakkında hafızasının kötü olması sebibiyle
tenkit edilmiş,
saduk olarak kabul edilmiştir.
Bu sebeple bu hadis için hasen diyebiliriz.
Üçüncü İsnad
Nesâi >(8) >Mucahid b.
Mûsâ (9) >Abdullah b. İdris
> (10) >İbn
Aclân > Zeyd b. Eslem > Atâ b. Yesâr > Abdullah b.
Abbas
·
8- Mucahit
b. Musâ (Ö.244/858)153
Horasan asıllı olup Bağdat’a
yerleşmiştir.154İbn
Maîn 155 156sika, la be’se bih;
Ebû Hâtim 156mahallühü sıdk; Nesâî157 sika; Mûsâ b. Muhammed saduk lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.158
·
9- Abdullah
b. İdrîs b.
Yezîd (Ö.192/808) 159
Harun Reşit
kadılık teklif etmiş fakat
kabul etmemiştir.
Bişr’i
Hafi onun hakkında “Fırat’ın suyundan içipte itaat etmeyen tek kişidir.”
demiştir
Ahmet b. Hanbel, Nesâî,160
İbn Maîn161 sika; Ebû
Hâtim162 hadis
imamlarından birisi, hüccet lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.163İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.164
·
10- Muhammed
İbn
Aclân (ö.148/765)
Mescidi Nebevi’de ilim halkası
vardır. Mısır’a gitmiş fakat
oradan çıkarılmak zorunda bırakılınca Medine’ye dönmüştür.
Ebû Hâtim165 bazı
hocaları ve Abdullah b. Mubarekten naklen ‘İbn Aclân ’ı alimler
içinde yakuta benzetiyorum ve Medine ’de ilimde onun bir benzeri yok.';
İbn Maîn, Süfyân b. Uyeyne, Nesâî ve Ebû
Zur’a sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir166. İbn
Hıbbân sikat’ında zikretmiş ve
Yahyâ el-Kattan’dan naklen Muhammed b. Aclân’ı Said el Makburî vasıtasıyla Ebû
Hureyre’den yaptığı
rivâyetlerin sentelerini karıştırmakla
itham etmiştir.167
Hadisi
“an” lafzıyla rivâyet eden İbn
Aclan hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmaması ve Mizzî’ye168 göre Zeyd bin
Elsem’le aralarında hoca talebe ilişkisi
olması sebebiyle an lafzı semaya delalet eder.169 Hadis ravilerinden Mucahit b. Mûsâ hakkında
mahallühü sıdk ve saduk gibi lafızlarla yapılan değerlendirmeler
neticesinde bu hadise hasen diyebiliriz.
Dördüncü İsnad
Ebû Davut >(11) Osman b. Ebû
Şeybe
> (12) Muhammed b. Bişr
(13) >Hişâm
b. Sa'd > Zeyd > Atâ b. Yesâr > Abdullah b. Abbas
·
11- Osman
b. Muhammed b. Ebû Şeybe
(ö.239/853)170
Ebû Bekir b. Ebû Şeybe’nin
kardeşidir.
Ebû Hâtim, Ebû Bekir’den daha değerli
ve saduk;171
bir başka
rivâyette göre Osman gibi raviler hakkında araştırma
yapılmaz;172
Iclî,173 İbn
Maîn sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân Sikat’ında zikretmiştir.174Ahmet b. Hanbel
Osman’ın Hz. Fatıma vasıtasıyla rivâyet ettiği
asabe hadisi ve Cabir b. Abdullah
tarikiyle
rivâyet ettiği
Rasûlullah’ın müşriklerin
bayramlarına katıldığına
dair hadislere
175 uydurma
demiştir.
·
12- Muhammed
b. Bişr
(203/818)176
Yahyâ b. Maîn,175 176 177 Nesâi178 sika; İbn
Sa’d179 çok hadis
rivâyet eden sika; Ebû Davut Küfeliler içinde en iyi hadis hafızı; Osman b. Ebû
Şeybe
kitabından rivâyet ettiğinde
sika sebt lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.180 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.181
·
13- Hişâm
b. Sa’d 182(ö.160/776)
Ebû Zur’a mahalluhu sıdk;
Ebû Hâtim yükteb hadisuhu; 183 Iclî184 caizü’l hadis ve hasenül hadis;
Ahmet b. Hanbel leyse bi muhkemi’l-hadis, leyse bi’l hafız lafızlarıyla ta’dil
etmişlerdir.
Duri’nin rivâyetine göreYahyâ b. Maîn zayıf lafızıyla cerh etmiştir.185
Seneden muttasıl186 olan bu hadisin
ravileri arasında Hişâm
b. Sa’d Yahya b. Maîn tarafından zayıf kabul edilsede diğer
münekkitlerin bu ravi hakkındaki ta’dil ifadeleri göz önüne alınınca bu hadis
için hasen diyebiliriz.
Beşinci
İsnad
İbn
Mâce >(14) İbrahim
b. Saîd el-Cevherî > (15) Sa'd b. Abdulhamit b. Cafer > (16)
Ebû-z-Zinad > (17)Mûsâ b. Ukbe > (18) Tev'eme'nin kölesi Salih
> İbn
Abbas
·
14- İbrahim
b. Saîd el- Cevheri (Ö.247/861)
Vakidi’nin kitabını elinde
bulunduran dört raviden biridir.187Nesâî, Dârakutnî sika; Hatib Bağdâdî
sika, sebt, müksir, sahibü müsnet; 188 Ebû Hâtim189 yüzkerü bi’s-sıdk lafızlarıyla ta’dil
etmişlerdir.190 İbn
Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.191
·
15- Sa’d
b. Abdulhumeyd b. Cafer (Ö.219/834)192
İmam
Mâlik’in Muvatta’ını Mâlik’ten işitmiştir.
İbrahim
b. Cüneyd’in rivâyetine göre İbn
Maîn leyse bihi be’ s; Salih b. Cezere la be’se bih ve babasından
rivâyetlerinde esbet; İbn
Hacer193
galatları olan saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.194İbn
Ebû Hayseme Ahmet b. Hanbel ve İbn
Maîn onun İmam
Mâlik’in Muvatta’ının rivâyetini kabul etmemişlerdir.195 Ebû Hâtim ona
yetişmesine
rağmen
onun hadislerini yazmamıştır.196 İbn
Hıbbân ise onu meşhur
ravilerden münker hadis rivâyet eden, vehmi fazla ravi lafızlarıyla cerh etmişlerdir.197
·
16-
Abdurrahman b. Ebû Zinâd (Ö.174/790)198
Mûsâ b.
Seleme İmam
Mâlik’e hadis yazmak için gelmiş İmam
Mâlik onu Ebû Zinâd’a yönlendirmiştir.199 İbn
Maîn,200 Hişâm
b. Urve’den hadis rivâyet eden ravilerin en güveniliri; Iclî201 sika
lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.202 Ahmet b. Hanbel203 muzdaribü’l
hadis; Zehebî Hişâm
b. Urve’nin dışındaki
ravilerden yaptığı
rivâyetler güvenilir değildir;
İbn Maîn
zayıf ve la yühteccü bih lafızlarıyla cerh etmiştir.204
·
17- Mûsâ
b. Ukbe (Ö.141/758)205
İmam
Mâlik’e meğazi
hakkında sorulunca Mûsâ b. Ukbe’nin kitabını tavsiye ederdi. Ahmet b. Hanbel sika
kesirü’l-hadis; Ebû Hâtim206
sika salih; Iclî,207
Nesâî, İmam
Mâlik sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.208 Nafi’den yaptığı
rivâyetleri ise güvenilir kabul edilmez.209 İbn
Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiştir.210
·
18- Salih
b. Nebhân Mevlâ Tevmie (Ö.125/743)
Ebu Davut, Tirmizî ve Nesâî bu
ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.211İbn
Maîn,212 Iclî213 sika;
lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
Ömrünün sonlarına doğru
ihtilat ettiği
için cerh edilmiştir.
İmam
Mâlik leyse bi sika demiş Ahmet
b. Hanbel ise ‘Mâlik onunla ihtilatından sonra karşılaşmıştır"
diyerek Salih b. Nebhân’ın sadece ihtilatından önceki rivâyetlerini sahih kabul
etmiştir.214 İbn
Maîn bu ravi için sika deyince yanında bulunanlar “imam Mâlik bu raviye
ulaşıp ondan hadis rivâyet etmemesine rağmen nasıl sika olabiliri” demişler
İbn Main
cevaben “Mâlik onunla ihtilatından sonra karşılaşmıştır.” demiştir.215
Hadisi “an” lafzıyla
birbirlerinden rivâyet eden raviler (Sa’d bin Abdulhumeyd, Ebû Zinâd, Mûsâ
b.Ukbe, Salih) arasında Mizzî’ye216 göre hadis rivâyeti olması ve tedlis ithamı
olmaması sebiyle hadis muttasıldır. Abdurrahman b. Ebû Zinad muzdabibül hadis;
Sa’d b. Ca’fer galatları olan ravi lafzıyla cerh edilmesi sebebiyle bu hadise
zayıftır diyebiliriz.
2.
HZ. OSMAN
Birinci İsnad
Buhârî (19) >Abdulazîz b.
Abdullah el-Uveysî > (20) İbrahim
b. Sa’d > (21) İbn
Şihab217, (22) >Atâ b.
Yezid > (23) Humrân > Hz. Osman 218
·
19-
.Abdulaziz b. Abdullah el-Uveysî (Ö.228/842) 219
İmam
Mâlik’in Muvattâ’ isimli eserinin büyük bir kısmını sema yoluyla kalan
kısmını ise kıraat yoluyla İmam
Mâlikten almıştır.
Dârakutnî huccet, sika, müttefekün aleyh; 220Ebû Davut221 ve Nesâî222 sika, Ebû
Hâtim saduk; Yahyâ b. Saîd, “Abdullah b. Bukeyr’den daha sahih
ravi” lafızlarıyla ta’dil etmiştir.223 İbn
Hıbbân Sikât’ında Abdulaziz b. Abdullah’a yer vermiştir.224Ebû Ubeydullah
el-Âcuri sualatında Ebû Davut’tan yaptığı
rivâyete göre Ebû Davut bu ravi için zayıf demiştir.225
·
20- İbrahim
b. Sa’d Ebû İshâk
el-Medenî (Ö.183/779)226
Medine’de
kadılık yapan İbrahim
b. Sa’d yetmiş beş
yaşında
vefat etmiştir.227Ahmet b. Hanbel müstekimü’l
hadis, sika; Yahyâ b. Maîn leyse bihi be’s ve Ebû Hâtim sika lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.228 İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.229Salih b. Cezere
onun Zühriden olan rivâyetlerini zayıf kabul etse de İbn
Adiy230 onu sika
bir ravi olarak kabul edip hakkındaki eleştileri
yersiz bularak Zühri’den olan hadislerini de sahih olarak kabul etmiştir.231
·
22-Atâ
b. Yezid el-Leysî Ebû Muhammed el-Meden (ö.105/723)232
Ebû Hureyre, Ebû Said el-Hudri,
Ebû Eyyub el-Ensârî gibi sahabilerden hadis rivâyet eden Atâ b. Yezid Medine ve
Şamda
ikamet etmiştir,
Ali Medînî ve Nesâî, tarafından sika lafzıyla tadil edilmiş.233 İbn
Hıbbân ise es-Sikat’inda zikretmiştir.
·
23-
Humrân b. Ebân (Ö.75/694)234
Hz.Osman’ın
azatlısı olan Hurmân, Hz. Ebû Bekir ve Ömer’i görmüş,
Hz. Osman ve Muaviye gibi sahabilerden hadis rivâyet etmiş,
zaman zaman Hz. Osman’a müezzinlik yapmıştır.235 Hz. Osman,
sırrını Abdurrahman b. Avf’a açan Humrân’ı Kufeye sürmüştür.236 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.237İbn
Sa’d, ‘Basralıların onun hadisleriyle ihticac ettiklerini görmedim."
demiş, fakat
Zehebî İbn
Sa’d tan menkul bilgiyi verdikten sonra onun sika ve nebîl lafızlaıyla ta’dil
etmiştir.238
Hadisi “an” lafzıyla rivâyet
eden İbrâhim
b. Sa’d hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmaması ve Zührî’den hadis aldığının
sabit olması sebebiyle239
an lafzı semaya delalet eder ve hadis muttasıldır. Salih b. Cezere İbrahim
b. Sa’d’ın Zührî’den rivâyetlerini zayıf kabul etse de diğer
münekkitlerin buna katılmamaları sebebiyle hadis sahihtir diyebiliriz
İkinci
İsnad
Buhârî > (24) Ebû Yemân
> (25) Şuayb
> İbn
Şihâb
>Atâ b. Yezîd >Humrân > Hz. Osman
·
24- Ebû’l
Yemân el- Hakem b. Nâfi’ (Ö.222/837)240
Kütü-i- sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ahmet b. Hanbel, İbn
Maîn gibi muhaddisler bu raviden hadis rivâyet etmişlerdir.
Ebû Zur’a’ya göre Şuayb’tan
bir hadis duymuş,
diğer
rivâyetleri ise icaze yoluyla almıştır.
Buhârî ve Müslim sika ve mütkin olması sebebiyle Şuayb’tan
rivâyetlerini kabul etmişlerdir.
241 Ebû
Hâtim242 nebil,
saduk, sika; İbn
Hacer,243 Iclî,244 sika, sebt lafızlarıyla
tevsik etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.245
·
25- Şuayb
b. Ebû Hamza Ebû Bişr
el-Emevî 162246
Ebû Zur’a’nın Ahmet b.
Hanbel’den yaptığı
nakle göre yazısının düzeni ile maruftur.247Ahmet b. Hanbel sebt, salih; Yahyâ b.
Maîn sika, esbetün nas, Ebû Hâtim, Nesâî, Iclî, tarafından sika lafzıyla
ta’dil edilmiştir.248İbn
Hıbbân ise es-Sikât’ında zikretmiştir.249
Hadisi “an” lafzıyla rivâyet
eden Şuayb
hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmaması ve Zührî’den hadis rivâyeti sabit
olduğu için247 248 249 250 an
lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravilerinden Ebû Yemân Şuayb’tan
hadislerini genellikle icaze yoluyla alsa da Buhârî ve Müslim gibi Mûsânnifler
onu sika kabul ettikleri için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Üçüncü İsnad
Buhârî >(26) Abdân 251 > (27)
Abdullah > (28) Ma’mer > Zühri >Ata >Humrân >Hz. Osman
·
27-
Abdullah b. Mubarek (Ö.181/797)252
Yahyâ b. Maîn sika, mutkin;
Iclî253 sika,
sebt; Şu’be
onun gibisini görmedim; Ebû Usame hadis alanında müminlerin emiri gibi birinci
dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.254 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş ve
eşi
benzeri olmayan bir kişi
diye vasıflandırmştır.255
·
28- Ma’mer
b. Râsid Ebû Arube (Ö.154/771)256
Tirmizî, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Yahyâ b. Maîn, Zühri’den hadis rivâyet edenler içinde esbetü’n-nas; Ahmet b.
Hanbel İbn
Cureyc’den naklen size Ma’mer yeter; Iclî257 sika, racülün salih; Zehebî imam, hafız şeyhü’l-islam
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiş hafız,
fakih, mutkin lafızlarıyla tevsik etmiştir.258Ebû Hâtim salihül
hadis lafzıyla ta’dil etmekle birlikte Basra’daki rivâyetlerinde galat ve
vehimleri olduğunu
belirtmiştir.259
Hadisin bu tarikinde Zührî “an”
lafzıyla rivâyet etse de bir önceki hadiste ehberana lafzını kullanması ve Atâ
ile aralarında hadis rivâyeti olması sebebiyle an lafzı semaya delalet eder.
Seneden muttasıl olan hadisin bütün ravileri sika kabul edildiği
için hadise sahihtir diyebiliriz.
Dördüncü İsnad
Müslim >(29) > Ebû
Tahir Ahmet b. Amr b. Abdullah b. Amr b. Serh ve (30) >Harmele b. Yahyâ
Tucibî > (31)îbn
Vehb > (32) >Yunus >îbn
Şihab
> Atâ b. Yezid el-Leysî > Humrân > Osman b. Affân
29 Ahmet b. Amr b. Abdullah ve
Amr b. Serh Ebû Tahir (Ö.250/864)
Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve îbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitablarına almışlardır
Ebû Zur’a ve Ebû Hâtim La be’se bih;260 Zehebî261 hafız, fakih; îbn
Yunus fakih ve sebt; Nesâî, sika262 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
îbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.263
·
30-
Harmele b. Yahyâ et-Tucîbî (Ö.244/858)264
Yargılanma için aranan îbn
Vehb’in evinde kalmasından dolayı îbn
Vehb’den rivâyetleriyle maruftur. îbn
Maîn Mısır’ın şeyhi
ve îbn
Vehb’i en iyi bilen kişi;265 Ebû Hâtim266 yükteb
hadisuhu ve la yühteccü bih demişlerdir.
îbn
Adiyy Duafâ”da şöyle
demiştir “Harmele
’nin hadislerini inceledim îbn Vehb ’in hadislerinin tamamının yanında
olmasından başka zayıf görülebilecek bir şey bulamadım. Ahmet b. Salih ’in onu
zayıf görmesinin sebebi ise îbn Vehb ’in hadislerinin tamamına(Harmele ’nin
yanındakilere) ulaşamamasıdır.’267
·
31- Abdullah
b. Vehb 268(ö.197/812)
îmam
Mâlik’in muvaattasının ravilerindendir. Harun b. Zührî’nin rivâyetine göre
Mısır’da insanlar îmam
Mâlik hususunda bir ihtilafaı düşerlerse
îbn
Vehb’in gelmesini beklerlerdi.269Ebû Zur’a ‘îbn
Vehb’in otuz bin hadisini inceledim de aslı olmayan bir hadis bulamadım. ’;
Nesâî, Iclî270 sika;271 Ebû Hâtim272 saduk lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
Sâcî saduk ve sika dedikten sonra “Sema hususunda mutasahil davranırdı
icazetle aldığı hadislerde haddeseni lafzını kullanırdı!” demiştir.273 Ahmet b. Hanbel
buna cevab olarak ‘Evet o hadis almada mütasahildi fakat hadislerini
incelediğinde hepsinin sahih olduğunu görürsün.’ Demiştir.274 îbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.275
·
32- Yunus
b. Yezid Ebû Neced (Ö.159/776)
Zühri’nin önemli Kavilerindendir. Abdullah b. Mubarek “Zühri’nin
hadislerini ondan daha iyi rivâyet eden birini görmedim.”?7
Yakub b. Şeybe
salihül hadis; Iclî,276
277 Yahyâ b.
Maîn, Nesâî, sika, Ebû Zur’a la be’se bih; İbn
Hıraş saduk,
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.278 Yunus b.
Yezîd’in Zühri’den yaptığı
rivâyetlere tenkitler yöneltilmiştir.
Vekî’ Zührî rivâyetlerini karıştırarak
Yunus’un yanına gitmiş Yunus
karıştırılan
bu rivâyetleri düzeltememiştir.
Ebû Zur’a’nın rivâyetine göre Ahmet b. Hanbel onun Zühri’den rivâyetlerinde
münkerler olduğunu
belirtmiştir.279
Hadisi “an” lafzıyla İbn
Vehb, Yunus rivâyet etmişlerdir.
İbn Vehb
hakkında icazetle aldığı
hadisleri haddeseni lafzıyla rivâyet ediyordu denilse de Ahmet b. Hanbel
sonuçta hadiselirin sahih olduğunu
söylediği
için hadis muttasıldır. Ravilerden Harmele b. Yahya, İbn
Adiyy Zuafâ’da zikretmiş hakkındaki
tenkitlerin sebebini kendisindeki hadislere ulaşılamaması
olduğunu
söyleyip iddiaları yersiz kabul ettiği
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Beşinci isnad
Müslim > (33)Züheyr b.
Harb (34)Yakub b. İbrahim
>İbrahim
b. Sa’d280 >İbn
Şihâb
> Atâ b. Yezid el-Leysî >Humrân
·
33-
Züheyr b. Harb Ebû Hayseme en-Nesâî (ö.234/848)281
Tirmizî hariç Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Nesâî sika me’mun; Ebû Hâtim saduk; Ebû Bekir el-Hatib sika
sebt hafız mutkin; İbn
Vaddâh Bağdâdî,
karşılaştığım
sika ravilerden biri lafızlarıyla ta’dil edilmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş mutkin
ve zabıt lafızlarıyla ta’dil etmiştir.282
·
34- Yakub
b. İbrahim
Ebû Yusuf el-Medenî (ö.208/823)283
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn Sa’d
sika me’mun; Yahyâ b. Maîn meğazi
ilmini kendinden öğrendim,
sika; Ebû Hâtim saduk; 284Iclî285 sika; Zehebî286 hafız imam lafızlarıyla ta’dil etmlişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.287
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden İbrahim
b. Sa’d, Zührî, Atâ b. Yezîd hakkında tedlis iddiası olmaması ve birbirlerinden
hadis rivâyet etmeleri sebebiyle hadis muttasıldır. Ravilerden Yakub b. İbrahim’i
Ebû Hâtim saduk kabul etse de diğer
münekkitler tarafından sika kabul edilmesi sebebiyle bu hadise sahihtir
diyebiliriz.
Altıncı İsnad
Nesâî >(35) >Suveyd b.
Nasr > Abdullah > Ma’mer > Zühri > Atâ b. Yezid
el-Leysî >Hurmân b. Ebân > Hz. Osman tarikiyle gelen hadisin senet
tenkidi
·
35-
Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Ö.240/854)288
Kütüb-i sitte
müelliflerinden Tirmizî ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Abdullah b. Mubarek’ten rivâyetleriyle meşhurdur.
Nesâî sika; Zehebî imam muhaddis lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir289. İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiş,
mutkin lafzıyla tevsik etmiştir.290
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Abdullah b. Mubarek, Mamer b. Raşid
ve Zühri hakkında tedlis iddiası olmaması ve birbirlerinden hadis rivâyet
ettikleri için bu hadis muttasıldır. Hadisin ravileri sika olduğu
için bu hadise sahih diyebiliriz.
Yedinci İsnad
(36) >Ahmet b. Muhammed b.
Muğîre
(37) > Osman (İbn
Saîd b. Kesîr b. Dînâr el-Hımsî >Şuayb291 (İbn
Ebû Hamza) > Zühri > Atâ b. Yezid >Hurmân > Hz.
Osman
·
36- Ahmet
b. Muhammed b. Muğîre
(Ö.264/877)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece Nesâî bu ravinin hadislerini kitabına almıştır.
Zehebî,292 Nesâî;
Ebû Avâne, sika; İbn
Hacer293 saduk,
lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.294
·
37- Osman
b. Said b. Kesir b. Dînâr el-Hımsî (Ö.209/824)295
Ebû Davut Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Amr b. Osman b. Said ve Yahyâ b. Osman b. Said’in babalarıdır. Ahmet b. Hanbel
ve Yahyâ b. Maîn sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.296İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.
297
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Osman b. Said ve Şuayb’ın
birbirlerinden hadis rivâyet etmelerinin sabit olması298 ve haklarında tedlis iddiası olmaması
sebebiyle an lafzı samaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin bütün
ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği
için hadis sahihtir.
Sekizinci İsnad
Nesâî >Ahmet b. Amr b. Serh299 ve (38)
>Hâris b. Miskîn >İbnVehb300 >Yunus301 >İbn
Şihâb
>Atâ b. Yezid el-Leysî > Humrân > Osman b. Affân
·
38- Hâris
b. Miskîn (Ö.250/864)
Me’mun Halkul Kur’an’ı kabul
etmediği
için Bağdat’a
sürmüş ve
hapsetmiştir.
Sonra Mısır’a dönmüş,
Mütevekkil tarafından Mısır kadılığına
getirilmiştir.302Ebû Hâtim303 saduk; Ahmet
b. Hanbel304 onun
hakkında sadece hayr biliyorum; İbn
Maîn la be’se bih; Nesâî sika me’mun; Bağdadi
fakih sika sebt lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.305İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.306
Haris b. Miskin, İbn
Vehb ve Yunus, haklarında hergangi bir tedlis iddiası olmaması ve aralarında
hoca talebe ilişkisi
olması hasebiyle hadis muttasıldır. İbn
Vehb hakkında icazetle aldığı
hadisleri haddeseni lafzıyla rivâyet ediyordu denilse de Ahmet b. Hanbel
sonuçta hadiselirin sahih olduğunu
söylediği
için hadis muttasıldır.Hadisin ravilerinden Haris b.
Miskîn hakkında sika diyenler olsada Ebû Hâtim ve İbn
Maîn’e göre saduk olduğu
için bu hadise hasendir diyebiliriz.
Dokuzuncu İsnad
Ebû Davut >(39) >Hasan b.
Ali el-Halvânî > (40)Abdurrazzak >Ma’mer307 >Zührî >Atâ b. Yezid el-Leysî
> Humrân b. Ebân > Hz. Osman
·
39- Hasan
b. Ali b. Muhammed el-Halvânî el-Huzelî (ö.242-854)
Ebû Hâtim308 saduk; Yakub b. Şeybe
sika sebt; Ebû Davut rical ilmini bilen fakat kullanmayan birisi; Nesâi sika;
Tirmizî hafız lafızlarıyla tevsik etmişler;
309Ahmet b.
Abdurrahman el-Bezuri’nin rivâyetine göre el-Havlânî’ye Kur’an hakkında sorunca
“Kur’an kelamullahtır.” demiş başka
bir şey
söylememiştir.
310Ahmet b.
Hanbel ise onun hakkında onun ‘Hadis taleb ettiğini bilmiyorum"
demiş Yezid
b. Muaviye yakınlığından
dolayı tevsik edici ifadeler kullanmamıştır.311 İbn
Hıbbân ise es-Sikât’ında zikretmiştir.312
·
40-
Abdurrezzak b. Hemmâm (Ö.211-825)
Müsannef yazarıdır. Iclî313 sika şii
taraftarlığı
vardır; Ahmet b. Hanbel ondan daha iyisini görmedim; Buhârî,314 kitabından yaptığı
rivâyetleri daha sahihtir; Ebû Hâtim315 yükteb hadisühü ve yuhteccü bih; Ebû Zur’a
er-Razi sebt; İbn
Hacer316 sika
lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş,
hafızasından rivâyet ettiğinde
hata ettiğini
ifade etmiştir.317 Âma olduktan sonra yaptığı
rivâyetler zayıf kabul edilmiştir.
Ahmet b. Hanbel’e Abdurrezzak’ın Şiilikte
aşırı
olup olmadığı
sorulunca “Bu konuda ondan nakolulan bir şey yoktur"” demiştir.
Seleme b. Şebîb’in
nakline göre sadece hilafeti Hz. Ali’nin hakkı olarak görmüştür.318
Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden
Mamer, Zühri, Atâ’nın birbirlerinden hadis rivâyet etmeleri ve haklarında
tedlis iddiası olmadığı
için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden sadece Hasan b. Ali hakkında Ahmet
b. Hanbel’den cerh ifadeleri vardır. Onun bu ifadeleri kullanmasının sebebi
Yezid b. Muaviye’ye yakınlığından
olduğu için
bu cerh ifadeleri muteber değildir
dolayısıyla hadis sahihtir.
Onuncu İsnad
Ebû Davut >(41) >Muhammed
b. Davut el-İskenderâni
>(42) Ziyâd b. Yunus (43) > Said b. Ziyâd el-Müezzin >(44) Osman
b. Abdurrahma et-Teymî >(45)İbn
Muleyke >Hz. Osman
·
41- Muhammed
b. Davut el-Masrî el-İskenderânî
(Ö.251/865)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden Ebû Davut ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Nesâî saduk; Ahmet b. Şuayb,
İbn
Hacer sika lafzıyla ta’dil etmiştir.319 İbn
Ebû Hâtim zikretmiş hakkında
herhangi bir tenkit ifadesi kullanmamıştır.320İbn
Hıbbbân es-Sikât’ında zikretmiş ve
müstekimü’l-hadis lafzıyla tevsik etmiştir.
321
·
42- Ziyâd
b. Yunus Ebû Seleme el-İskenderânî
(Ö.211/826)322
Kütüb-i sitte
müelleflerinde Ebû Davut ve Nesâî (amelül yevm ve leyle) bu ravinin hadislerini
kitaplarında zikretmiştir.
Ebû Said, İbn
Yunus ehadü esbati’l-hadis lafzıyla ta’dil etmiştir.323 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş,
müstekimü’l-hadis lafzıyla tevsik etmiştir.324
·
43- Said
b. Ziyâd 325(ö.?)
Nesâî el yevm ve’l leyl, ve Ebû Davut süneninde bu ravinin hadisleriyle ihticac
etmiştir.326Abdurrahman
et-Teymî ve Süleyman b. Yesâr’dan hadis rivâyetleri vardır.327 İbn
Hacer makbul lafzıyla tadil etmiştir.328 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.329
·
44- Osman
b. Abdurrahman et-Teymî (ö?)330
Buhârî, Ebû Davut ve Tirmizî bu
ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Sahabi olan babası Osman b. Abdullah et-Teymi ve Enes b. Mâlik’ten rivâyetleri
vardır. Ebû Hâtim331
ve Dârakutnî sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir.332 İbn
Hıbbân es-Sikafında zikretmiş.333
·
45-Abdullah
b. Ubeydullah b. Ebû Muleyke (ö.117/73 5)334
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaparına almışlardır.335İbn
Zubeyr döneminde Mekke’de kadılık ve mescidi haramda müzzinlik yapmıştır.
Zehebî imam, fakih ve huccet;336 Ebû Zur’a ve Ebû Hâtim sika337lafızlarıyla
tevsik etmişlerdir.
Hadisi “an” sigasıyla
rivâyet eden Said b. Ziyad ve Osman b. Abdurrahman ve Abdullah b. Muleyke
rivâyet etmiştir
Osman b. Abdurrahman ve Said b. Ziyad’ın ölüm tarihleri kesin olarak
bilinmesede aralarında hadis alış verişinin
sabit olması 338sebebiyle
hadis muttasıl olup an lafzı semaya dalalet eder. Hadisin ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir
diyebiliriz.
·
3. ABDULLAH BİN AMR BİN A’S
Birinci İsnad
Buhârî > (46) Mûsâ
>(47) Ebû Avâne >(48) Ebû Bişr
(49) > Yusuf b. Mahek > Abdullah b. Amr 339
·
46- Mûsâ
b. İsmail
el-Munkarî Ebû Seleme et Tebûzekî (223/83 8)340
Tebûzekte ev aldığı
için bu nisbeyle anılmıştır.
Yahyâ b. Maîn sika me’mun; Ebû Hâtim kîs; İbn
Ebû Velîd et-Tayalisî sika saduk;341 İbn
Sa’d çok hadis rivâyet eden sika bir ravi;342 Iclî343 sika lafızlarıyla ta’dil edilmiştir.
İbn
Hıbbân ise es-Sikâfında zikretmiştir.344
·
47- Ebû
Avâne el Vâsitî Vaddâh b. Abdullah (Ö.175/791)345
Iclî sika;346 Yahyâ b. Maîn ‘Hadisleri Süfyân ve
Şu’benin hadisleri gibi’; Ebû Hâtim “Kitabından yaptığı rivâyetleri
sahih, hafızasından yaptğı rivâyetlerde galatları çok”, saduk lafızlarıyla
ta’dil edilmiştir.
Ahmet b. Hanbel onun kitabından ve hafızasından yaptı rivâyetleri ayırarak şöyle
demiştir. “Ebû
Avâne kitabından rivâyet ediyosa esbet, hafızasından rivâyetlerinde ise
yanılabilir.”347
İbn
Hıbbân sikât’ta zikretmiş348
“Ebû Avâne ’nin Katâde ’den yaptığı rivâyeter kitabını kaybetmesinden dolayı
zihninden yaptığı için zayıftır.”” demiştir.349
·
48- Beyân
b. Bişr
Ebû Bişr
el-Kufî (ö.?)350
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ahmet b. Hanbel, İbn
Maîn, Nesâî tarfından sika; Ebû Hâtim o firastan daha kıymetlidir, sika;351 Iclî352 az rivâyet eden
sika; Zehebî353
imam lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.354 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir355
·
49- Yusuf
b. Maheke (Ö.107/725)356
İbn
Maîn357 ve Nesâî,
sika; İbn
Hıraş sika ve
adl; İbn
Sa’d az rivâyet eden sika, lafızlarıyla ta’dil edilmiştir.
İbn
Hıbbânn Sikât’ında zikretmiştir.358
Ebû Avâne, Beyan b. Bişr
ve Yusuf b. Mahek hadisi “an” lafzıyla rivâyet etmişlerdir.
Beyan b. Bişr’in
ölümü yılı kesin olarak bilinmese de Yusuf b. Mahek ve Ebû Avâne ile arasında
hadis alış verişi
olması ve haklarında tedlis iddiası olmaması hasebiyle hadis muttasıldır.
Hadisin ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
İkinci
İsnad
50 >Ebu Nu’mân > Ebu
Avâne >Ebû Bişr
> Yusuf b. Mâhek > Abdullah b. Amr
·
50-
Muhammed b. el-Fadl es-Sedûsî Ebu Nu’mân (Ö.224/839)359
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Iclî,360 İbn
Hacer361 sika;
Ebû Hâtim362 “Sana
Ârim nvuyel ederse altına mührüna basabilirsin.'” lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Süleyman b. Harb herhangi bir konuda Arimle ihtilafa düşerse
Ârim’in görüşünü
kendi görüşüne
tercih ederdi.363
Bütün münekkitler tarafından tevsik edilen bu ravi ömrünün sonuna doğru
ihtilat etmiştir.
Ebû Hatim ihtilat yılı olarak iki yüz yirmi yılını vermiştir.
İhtilattan
önceki rivâyetleri sahih sonraki rivâyetleri ise sahih değildir.364
Seneden muttasıl365 olan hadisin
ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Üçüncü İsnad
Buhârî > (51)Müsedded
> Ebû Avâne > Ebû Bişr
> Yusuf b. Mâhek > Abdullah b. Amr
·
51- Müsedded
b. Müserhed (ö.228/842)366
Buhârî, Tirmizî, Ebu Davut,
Nesâî bu ravnin hadisilerini kitaplarına almışlardır.
Yahyâ b. Maîn sika sika; Ebû Hâtim ‘Müseded’in Kattan, Ubeydullah b.
Ömer tarikiyle rivayetleri Dînâr gibidir sanki sen Peygamberi dinliyorsun”367'7
Iclî,368Nesâî sika,
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât”ında zikretmiştir.369
Seneden muttasıl olan hadisin
bütün ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Dördüncü İsnad
Müslim >Zuheyr b. Harb368 369 370 (52) Cerîr >(Tahvil)
(53) İshak
>Cerîr (54) >Mansûr > (55) Hilal b. Yesâf (56) >Ebû Yahyâ
> Abdullah b. Amr.
·
52- Cerîr
b. Abdulhumeyd (Ö.188/804)371
İsbahan’da
doğmuş,
Kufe’de yetişmiş,
Rey’de vefat etmiştir.
Iclî,372Nesâî sika;
İbn Hiraş
saduk; İbn
Sa’d373 ilmi çok
sika ravi; Ebû Zur’a ilim ehlinden saduk ravi; Ebû Hâtim yuhteccü bih374lafızlarıyla
tevsik etmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.375Tedlis yaptığına
yönelik bilgiler olsa da Ebû Heyseme bunu kabul etmemiştir.
Ömrünün sonunda hafızasının yitirdiği
yönündeki iddiayı İbn
Hacer reddetmiş hafızasını
yitiren ravinin Cerîr b. Hazim olduğunu
ifade etmiştir.
376
·
53- İshak
b. Mûsâ el-Ensarî (Ö.244/858)
Sahabe Abdullah b. Yezid’in
torunudur. Aslen Kufelidir. Bağdat’da
ikamet etmiş,
Nisabur’da kadılık yapmıştır.
Ebû Hâtim, Ebû Zur’a377
ve İbn
Hacer378 sika
ve mutkin; Zehebî hafız sebt; Nesâî,379 Bağdadi380 sika lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâfında 381 zikretmiştir381
·
54- Mansûr
b. Mu’temir (Ö.132/749)382
Çok ibadet etmek ve ağlamakla
maruftur. İbn
Sa’d383 çok hadis
rivâyet eden sika; Zehebî hafız, hüccet; İbn
Mehdî Küfe’de ondan daha hafızı yok;384 Yahyâ b. Maîn esbet; Ebû Hâtim sika ve
küfede ondan daha hafızı yok;385
Süfyân ‘Küfe ’de hadis hususunda Mansûrdan
daha
emin bir kimse yoktur. gibi lafızlarla ta’dil etmişlerdir.386 387 İbn
Hıbbân es-Sikâfında •< . •
387
zikretmiştir.
·
55- Hilal
b. Yesâf 388 (ö.?)
Iclî,389 Yahyâ b. Maîn,390 Zehebi,391İbn
Hacer392 sika;
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.393İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.394Mizzî Hz.Ali’yi
ve Ebû’d-Derda’ yı görmüştür
desede İbn
Hacer bunun mümkün olamayacığını
söylemiş;
Hz.Ömer’den yaptığı
rivâyetlerin ise mürsel olduğunu
ifade etmiştir.395
·
56- Masda’
Ebû Yahyâ el-E’rac (ö.?)
Hz. Aişe
ve Hz. Ali gibi sahabilerden rivâyetleri vardır. Iclî,396 Zehebi397 sika; İbn
Hacer398 saduk;
Süfyân b. Uyeyne399
İbn
Abbas’ı iyi bilen birisi lafzıyla ta’dil etmiştir.
Hz. Ali’ye hakaret etmedigi için ayağı
kesilmiştir.
Cüzcânî şii
olduğu için
cezalandırıldı dese de İbn
Hacer Cüzcânî bu konularda müteşeddit
olduğu için
bu tenkidi kabul etmemiştir.400
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Cerir b. Abdulhumeyd, Mansûr Hilal b. Yesâftan sadece Cerir
hakkında tedlis iddiası olsada; Ebû Heyseme bunu kabul etmemiştir.
Hilal b. Yesâf ve el-E’rac’ın ölüm tarihleri bilinmesede bu raviler arasında
hoca talebe ilişkisi401 olması sebebiyle
hadis muttasıldır. Hadisin bütün ravileri münekkitler tarafından sika kabul
edildiği
için hadis sahihtir.
Beşinci
İsnad
Müslim >(57) >Şeybân
b. Ferrûh ve (58) >Ebû Kamil el-Cahderiyyî > Ebû Avâne402 tahvil >Ebû
Kamil >Ebû Avâne > Ebû Bişr403 >Yusuf b.
Mâheke404
> Abdullah b. Amr
·
57- Şeybân
b. Ferrûh (Ö.235/849)405
Müslim, Ebu Davut ve Nesâî bu
ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.406 Zehbî407 imam,
muhaddisü Basra sika; Ahmet b. Hanbel sika; Ebû Zur’a, Sâcî saduk;
408 Ebû
Hâtim kadri bilinen birisi, ömrünün sonuna doğru
insanlar ona muhtaç olmuştur;409 lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
·
58- Fudayl
b. Huseyn Ebû Kamil el-Cahderiyyî (Ö.237/851))
Buhârî, Muslim, Ebû Davut ve
Nesâî hadis rivâyetinde bulunmuşlardır.410 Ebû Hâtim, Ali
Medini’den naklen sika, Ahmet b. Hanbel mutkin ve ancak kendisine
soruduğunda
konuşan;411 İbn
Hacer412 413 hafız, sika lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir
İbn
Hıbbân es-Sikâfında 413 zikretmiştir.
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Ebû Avâne, Ebû Bişr
ve Yusuf b. Mâheke hakkında kaynaklarda tedlis iddası olmadığı
için hadis muttasıldır. Raviler hakkında münekkitler sika tabirinini
kullandıkları için hadis sahihtir.
Altıncı İsnad
Nesâî >(59) >Mahmûd b. Ğaylân
(60) >Vekî’ >(61) Süfyân b. Uyeyne414 Tahvil (62) Amr b. Ali
> (63)Abdurrahman >Süfyân > Mansûr415 > Hilal b. Yesâf > Ebû Yahyâ416 Abdullah b. Amr
·
59- Mahmûd
b. Ğaylân
el-Advî (Ö.239/85)417
Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî
ve İbn Mâce
bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.418 Mihne
olaylarında hapsedilmiştir.
Ahmet b. Hanbel sahibü süne; Nesâî, İbn
Hacer,419 Ebû
Hâtim420 sika;
Zehebî hafız mütkin421
lafızlarıyla ta’dil emmişlerdir
İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.422
·
60-
Vekî’
b. Cerrâh Ebû Süfyân el-Kufi (Ö.196/811)423
Ahmet b. Hanbel ‘İlmi Veki’
den daha iyi anlayan birini görmedim." hafız hafız; Ebû Hâtim, Yahyâ
b. Maîn sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.424İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiş ve
hafız ve mutkin sıfatlarıyla vasıflandırmıştır425
·
62- Amr
b. Ali Ebû Hafs el-Fellâs (ö. 249/853)
Ebû Hâtim426 saduk; Nesâî sika, hafız, sahibü
hadis; Ebû Zur’a fursanü’l-hadis, Basra’da ondan daha hafızını
görmedim; Zehebî hafız, imam, sebt427 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân esSikât’ında zikretmiştir
428İbn
Maîn ve Amr b. Ali’nin birbirlerine yaptıkları eleştiriler,
akranların birbirlerine müfesser olmaksızın yaptığı
eleştiriler
makbul değildir
kaidesi gereği
muteber değildir.
429
·
63- Abdurrahman
b. Mehdî b. Hassân (Ö.198/813)430
Ahmet b. Hanbel, Yahyâ b.
Said’den daha sahih; Ebû Hâtim hadisçiler arasında onun gibisini görmedim; imam,
sika, esbet gibi birinci derceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.431 İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiş hafız
ve mutkin lafızlarıyla tevsik etmiştir.432
Seneden muttasıl433 olan hadisin
bütün ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği
için hadis sahihtir.434
Yedinci İsnad
Ebû Davut > Müsedded435 > (64)
>Yahyâ436
> Süfyân437
> Mansûr438
> Hilâl b. Yesâf439
>Ebû Yahyâ > Abdullah b. Amr
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Yahyâ b. Saîd hakkında tedlis iddiası olmaması ve Süfyân b. Uyeyne ile
aralarında rivâyetinin sabit olması440 sebebiyle an lafzı semaya delalet eder.
Hadisi rivâyet eden raviler münekitler tarafından sika kabul edildiği
için hadis sahihtir.
Sekizinci İsnad
İbn
Mâce >Ebû Bekr b. Ebû Şeybe441 ve (64) Ali b.
Muhammed > Vekî’442
> Süfyân443 >Mansûr
>Hilal b. Yesâf >Ebû Yahyâ > Abdullah b. Amr
·
64- Ali
b. Muhammed b. İshak
233
Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim sika saduk, Ebû Bekir b. Ebû Şeybe’den
daha sahih;444
Zehebî445 sika;
Ebû Ebû Ya’la Kazvini imam ve lehü mekamün azim lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
446
Seneden muttasıl olan hadisin447 ravileri sika
kabul edildiği
için hadis sahihtir.
Dokuzuncu İsnad
Ebu Davut >Müsedded
> Ebû Avâne > (65) >Mûsâ b. Ebû Aişe
> (66) Amr b. Şuayb
> (67) Babası > Dedesi ( Abdullah b. Amr)
·
65- Mûsâ
b. Ebû Aişe
el-Hemdanî el-Kûfî
Kütüb-i
sitte imamlarının hepsi bu ravinin
hadislerini kitaplarına almışlardır.448Yahyâ b. Maîn, ‘Süfyân’ı
Servi’yi bu raviyi överken işittim" sika; İbn
Uyeyne sika; Ebû Hâtim (Peygamberimizin hastalığıyla
ilgili Ubeydullah b. Abdullah’tan rivâyetini muzdarip kabul etse de) salihü’l-hadis
ve yükteb hadisühü;449
Yakub b. Süfyân sika; Cerir b. Hazim onu gördüğünde
Allah’ı hatırlarsın lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.450 İbn
Hıbbân es-Sikafında zikretmiş ve
gece namaz kılmasıyla meşhur
biri olduğunu
ifade etmiştir.451
·
66- Amr
bin Şuayb
(Ö.118/736)
Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mace bu ravinin hadisleriyle ihticac etmişlerdir.
Amr bin Alâ, ‘Katâde ve Amr bin Şuayb ’ın her
duydukları hadisi rivâyet etmelerinden başka bir kusurları yoktur. Yahyâ b.
Maîn452 sika,
muhteccun bih; Süfyân b. Uyeyne453 sika; Ebû Hâtim’e Amr’ın aile isnadı ile Behz
bin Hakîm’in aile isnadı sorulunca “Amr bana daha sevimli geliyor.”454 lafızlarıyla
tevsik etmişlerdir.
Ahmet bin Hanbel ve Humeydi, Şuayb
ve babası tarikiyle mervi hadislerle ihticac etmişlerdir.455 Ebû Davut’a456 Amr bin Şuayb’ın
aie isnadı sorulunca yarım huccet bile olamaz; Ahmet bin Hanbel457 Amr’ın hadisleri
itibar için yazılabilir, bazen ihticac edilir bazen edilmez lafızlarıyla cerh
etmişlerdir.
İbn Maîn
onun hakknda “Eğer
şeklinde
rivâyet ediyorsa, o kitaptandır;
f lafzıyla rivâyet
ediyorsa zayıftır.
Amr Saîd b. Museyyeb ve
Süleyman b. Yesâr ’an rivâyet ediyorsa sika yahut gariptir
”458
·
67-Şuayb
b. Muhammed (ö. ?) 459
Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mace bu ravinin hadisleriyle ihticac etmişlerdir.
İbn Ebû
Hâtim zikretmiş hakkında
herhangibir yorum yapmamı ştır.460Zehebî, 461İbn
Hacer462 saduk
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Bu ravi ile alakalı hüküm genellikle Amr bin Şuayb’ın
tercümesinde aile isnadı anılırken işlenmiştir.
Amr bin Şuayb’ın
aile isnadı hakkında münekkiteler hem olumlu hem de olumsuz yönde değerlendirmeler
yapmışlardır.
Bu isnatta en önemli husus “»■*> *,».1 lafzından ne
anlaşıldığıdır.
Amr babası Şuaybtan,
Şuayb’ın
dedesi Abdullah’tan anlamına gelmektedir. Görüldüğü
gibi isnatta Şuayb’ın
babası Muhammed bulunmamaktadır. An ceddihi derken Amr’ın dedesi Muhammed değil,
Şuayb’ın
dedesi Abdullah bin Amr kasdedilmiştir.
Ancak bazı alimler bu ince nüansın farkına varamayarak
hataya düşmüşler
ve bu isnadı tenkit etmişlerdir.463
·
4. EBÛ HUREYRE
Birinci İsnad
Buhârî >(68)Adem b. Ebû İyâs.
> (69) Şu’be464 (70)
>Muhammed b. Ziyâd > Ebû Hureyre 465
·
68-
Adem b. Ebû İyâs (Ö.221/836)
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadisilerini kitaplarına almışlardır.
Horasanda doğmuş,
Bağdat’ta
büyümüş,
Askalân’a yerleşmiştir.466Ebû Hâtim sika,
saduk ve me’mun;467
İbn
Maîn,468 Iclî469 sika; Nesâî
la be’se bih; Ahmet b. Hanbel “Şu’be’den hadis yazan dokuz kişiden
biri”470
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn Maîn
zayıf hocalardan rivâyetleri hariç sika bir ravi demiştir.471İbn
Hıbbân ise es-Sikâf ında zikretmiştir.472
·
70-Muhammed
b. Ziyâd Ebû Hâris el-Medenî ?473
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hureyre, Hz. Aişe ve
Abdullah b. Ömer gibi sahabilerden hadis rivâyet etmiştir.474 Ahmet b. Hanbel,
Yahyâ b. Maîn,475
Tirmizî ve Nesâî476
sika; Ebû Hâtim mahallühü sıdk;477 Ahmet b. Hanbel, Hammad b. Seleme’den hadis
rivâyet edenlerin en iyisi lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.478 İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.479
Hadisin ravilerinden Muhammed
b. Ziyâd’ın ölüm tarihi tam olarak bilinmese de Ebu Hureyre ve Şu’be
ile aralarında hadis rivâyeti olduğu
için hadis muttasıldır.480
Hadis ravilerinden Adem b. Ebû İyâs
için Yahya b. Maîn zayıf ravilerden rivâyetleri zayıftır demiştir.
Bu hadiste hadisi rivâyet ettiği
Şu’be
sika bir ravi olduğu
için Adem bu senette münekkitlerin ittifakıyla
sikadır. Muhammed b. Ziyâd için Ebû Hâtim mahallühü sıdk dese de Ahmet b.
Hanbel ve Yahyâ b. Said gibi
münekkitlerinde aralarında bulunduğu
bir çok alim bu raviyi sika kabul ettiği
için bu hadis için sahihtir diyebiliriz.
İkinci
Rivâyet
Müslim >(71) Abdurrahman b.
Sellâm el-Cumehî >(72) Rabi’(İbn
Müslim) Muhammed b. Ziyâd481
>Ebû Hureyre
·
71-
Abdrurrahmân b. Sellâm el-Cumehî (Ö.231/845)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece Müslim bu ravinin hadislerini kitabına almıştır.
Ebû Hâtim,482 İbn
Hacer483 saduk;
Hakim, Salih b. Muhammed b. Cezere’den484 naklen saduk lafızlarıyla
ta’dil edilmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.485
·
72-
Rabi’ b. Müslim (Ö.167/782)
Müslim, Ebû Davut, Tirmizî,
Nesâî ve Buhârî el Edebü’l müfred’inde bu ravinin hadisleriyle ihticac
etmişlerdir.
Iclî,486 Ebû
Hâtim487 ve Nesâî
488 sika;
Ahmet b. Hanbel489 şeyh
sika; Ebû Davut Muhammed b.
Ziyad’dan rivâyette insanları tatmin etmiştir;490 Yahyâ b. Maîn leyse
bihi be’s; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.491
Hadisi “an” lafzıyla Rabî’ b.
Müslim rivâyet etmiştir.
İbn
Müslim hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Münekkitler hadisin ravilerinden olan
Abdurrahmân b. Sellâm hakkında saduk tabirini kullanmaları sebebiyle bu hadise
hasen diyebiliriz.
Üçüncü İsnad
Müslim >(73) >Kuteybe492 ve (74)
>Ebû Bekir b. Ebû Şeybe493 ve (75)
>Ebû Kureyb (76) >Vekî’494
> Şu’be
>Muhammed b. Ziyâd > Ebû Hureyre
75-Muhammed b. Alâ b. Kureyb el-Hemdânî (Ö.247/861)495
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim saduk;496
Nesâî la be’se bih, sika; Ahmet b. Hanbel "Miline olaylarına
karışanlardan sadece Ebû Muammer ve Ebû Kurayb ’dan
hadis rivâyet ederim”; İbrahim
b. Ebû Talib Irak’ta Almet b. Hanbel’den sonra gördüğüm
en iyi muhaddis; Ebû’l Abbas b. Ukde onu bütün hocalarından daha değerli497 lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.498İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.499
Hadisi “an” lafzıyla
Vekî’ ve Şu’be
rivâyet etmişlerdir.
Her iki ravi hakkında da tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravileri hakkında münekkitler sika
değerlendirmesi
yaptığı
için hadis sahihtir.
Dördüncü İsnad
Müslim >Zuheyr b. Harb500 > Cerîr501 >(77) Suheyl
(78)> Zekvân502
> Ebû Hureyre
77-Suheyl b. Ebû Salih
(ö.?)
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim yukteb hadisuhu vela yuhteccü bih; Ahmet b.
Hanbel la eslaha hadisühü; İbn
Maîn leyse hadisühü bi huccetin lafızlarıyla cerh etmişlerdir.503 Tirmizî’nin
Süfyân b. Uyeyne’den nakline göre sebtün fi’l-hadis;504 Nesâî leyse bihi be’s; İbn Sa’d
sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.505 İbn
Adiyy şeyh
lafzıyla vasıflandırdıktan sonra “Babasından rivâyetlerini Kütüb-i sitte
müellifleri kitablarına aldıkları için rivâyetlerinin sahih olduğuna delalet
eder. Babasın dışındaki rivâyetleri ise bana göre la be’se
bihtir.” demiştir.506 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.507
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Cerîr, Süheyl ve Zekvân hakkında tedlis iddiası olmadığı
ve aralarında hoca talebe ilişkisi
olduğu için
hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden sadece Süheyl’in ölüm tarihinin
bilinmemesine rağmen
babası ve Cerîr ile aralarında hoca talebe ilişkisi
olması sebebiyle hadis muttasıldır. Zekvân bazı münekkitler tarafından cerh
edilmiştir.
Fakat bu ravinin babasından yaptığı
rivâyetleri İbn
Adiy’e göre sahih olduğu
için bu hadise hasendir diyebiliriz.
Beşinci
İsnad
Müslim’in (79) >Suveyd b.
Saîd > (80) >Mâlik b. Enes508, Tahvil > Ebû Tahir509
> Abdullah b. Vehb510
> Mâlik b. Enes > Suheyl b. Ebû Salih511 >babası512 > Ebû Hureyre
79- Suveyd b. Saîd
(Ö.240/854)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden Müslim ve İbn
Mâce bu ravinin hardislerini kitaplarına almışlardır.
Ahmet b. Hanbel’in oğlu
Abdullah şöyle
demiştir. ‘Babama
Süveyd’in Zımam b. İsmail’den rivayetlerini gösterdim bana tamamınıyaz! dedi. Ahmet b. Hanbel onun hakkında sadece hayır biliyorum,
saduk, la be’se bih; Ebû Hâtim513 çokca tedlis yapan saduk lafızlarıyla tevsik
etmişlerdir.514 İmam
Mâlik’ten rivâyetleri vardır. Ebû Zur’a kitabından yaptığı
rivâyetleri sahih hafızasından yaptıkları sahih değildir.
Buhârî ama olup, telkin kabul eder hale geldiği
için fihi nazar; demiştirtir.515 Yahyâ b. Said
el-Kattan’a Süveyd’in rivâyet ettiği
‘Kim dinimiz hakkında şahsi görüşüyle konuşursa onu öldürün! hadisini duyunca ‘Öldürmeye Süveyd’den başlayın! demiştir.
Hakim Ebû Ahmet onun hakkında şu
açıklamayı yapmıştır.
“Âma olduktan sonra telkinleri kabul etmeye
başlamıştır. Fakat âma olmasından önceki hadisleri
sahihtir!’516
Hadisi “an” lafzıyla
Suveyd, İbn
Vehb, Süheyl ve Zekvân rivâyet etmişlerdir.
Bu ravilerden sadece Suveyd b. Said hakkında tedlis yaptığına
dair rivâyetler olsa da bu hadisi en meşhur
hocası Mâlik’ten rivâyet ettiği
için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Suveyd b. Said ve Süheyl
münekkitler tarafından cerh edilmiştir.
Süveyd hakkındaki cerh iddiaları ama olduktan sonraki döneme aittir. Bu hadisi
rivâyet ettiği
Hocası İmam
Mâlik’le ama olmadan önce karşılaştığı
için bu hadise hasendir diyebiliriz.
Altıncı İsnad
Tirmizî >Kuteybe517
> Abdulaziz b. Muhammed518 >Suheyl b. Ebû Salih519 >Babası520 > Ebû Hureyre
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Suheyl ve Zekvân hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Muttasıl olan hadis ravileri sika olduğu
için sahihtir.
Yedinci İsnad
İbn
Mâce >(81) > Muhammed b. Abdulmelik b. Ebû Şevârib
(82) >Abdulaziz b. Muhtâr > Süheyl > Babası > Ebû
Hureyre
·
81- Muhammed
b. Abdulmelik b. Ebû Şevârib
(Ö.244/858)
Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim zikretmiş fakat
hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.
518 519 520 521İbn Maîn522 şeyhun,
saduk, la be’se bih; Ahmet b. Hanbel onun hakkında sadece hayır biliyorum;
Salih b. Muhammed el-Esedi şeyh, celil ve saduk; Nesâî la be’se bih; Salih b. Muhammed
el-Esedi şeyhun
celilün saduk lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.523 İbn
Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiştir.524
·
82- Abdulaziz
b. Muhtâr el-Ensarî (ö.?)
Kütüb-i sitte
imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Dârakutnî ve İbn
Berkî sika;525
Ebû Zur’a la be’se bih; Ebû Hâtim salihül hadis, müstevel hadis, sika;526 Iclî,527 İbn
Maîn528 sika;
Nesâî la bi’se bih lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.529İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiş rivâyetlerinde
hata ettiğini
ifade etmiştir.530
Ravilerden Abdulaziz b.
Muhtâr’ın ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de Suheyl ve Ebû Şevârib
ile arasında hoca talabe ilişkisi
olduğu için
hadis muttasıldır.531
Seneden muttasıl532 olan
hadisin ravileri sika olduğu
için bu hadis sahihtir.
Sekizinci İsnad
Nesâî >Kuteybe533 >(83) Yezid
b. Zurey’ > Şu’be534 Tahvil (84)
>Müemmil b. Hişâm
> (85) İsmail
>Şu’be
>Muhammed b. Ziyâd > Ebû Hureyre
·
83- Yezîd
b. Zurey’ el-Îşî
535(ö.182/792)
Valilik yaparken vefat eden
babasının mirasından bir kuruş bile
almamıştır.
Ebû Hâtim sika imam; Yahyâ b. Said el-Kattan ondan daha sahihi yok; İbn
Maîn sika, saduk, me’mun;536
Iclî537ve Nesâî sika;
Zühri esbetü’n-nas; tabirleriyle tevsik etmişlerdir.538İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.539
·
84- Müemmil
b. Hişâm
el-Yeşkurî
(Ö.253/867)
Buhârî, Nesâî,
ve Ebû Davut bu raviden hadis rivâyet etmişlerdir.540 Zehebî,541İbn
Hacer,542 Ebû
Davut, Nesâî, Mesleme b. Kasım sika; 543 Ebû Hâtim544 saduk; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ ında zikretmiştir.545
·
85- İsmail
b. Aliyye (Ö.193/808)546
Ğunder
hadisçiler içinde ondan daha önde gideni yok; İbn
Maîn sika; Şu’be
seyyidül muhaddisin;547
Ahmet b. Hanbel548
ileyhi münteha fissebt gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden İsmail
b. Aliye, Şu’be,
Muhammed b. Ziyâd hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan bu hadisin ravileri
sika olduğu
için hadis sahihtir diyebiliriz
Dokuzuncu İsnad
Müslim > Ebû Kureyb
Muhammed b. Alâ549 ve (86) Kasım b. Zekeriya b. Dînâr ve>(87)
Abd b. Humeyd > (88) Hâlid b. Mahled >Süleyman b. Bilal550 >(89) Umâre
b. Ğaziyye
el-Ensârî > (90) Nuaym b. Abdullah el-Mucmir
·
86- Kasım
b. Zekeriya b. Dînâr (Ö.250/864)
Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.551Hatib Bağdadi
sika sebt; Dârakutnî nebil;552Nesâî sika lafzıyla ta’dil etmiştir.
İmam
Müslim kendisinden yirmi dokuz hadis rivâyet etmiştir.553 554 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında 554 zikretmiştir.
·
87- Abd
b. Humeyd b. Nasr Ebû Muhammed (Ö.249/863)
Müslim, Tirmizî ve Buhârî
ta’liklerinde bu ravinin hadislerine yer verir.555Müsnedi ve tefsiri vardır. Zehebî556 İmam,
hafız, lafızlarıyla ta’dil etmiştir.
Buhârî Delail’ü nübüvvet bölümünde Abd b. Humeyd’den rivâyette bulunur ve
ismini Abd el-Humeyd olarak verir.557Zehebî Ölüm yeri olarak Dımeşk’ı
verse de İbn
Hacer Ölüm yerinin Keş
olduğunu
sÖyler.558İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.559
·
88- Hâlid
b. Mahled (Ö.213/828)560
Kutüb-i-sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinnin hadiselerini kitaplarına almışlardır.561 Zehebî ‘Şiiliğe
nisbet edilmiştir, saduk olmakla birlikte garib ve münker hadisleri vardır.’562 demiştir.
Ebû Hâtim ve Ahmet b. Hanbel münker hadisleri olmakla birlikte yükteb
hadisuhu; Yahyâ b. Maîn ma bihi be’s, yükteb hadisuhu;563 Iclî564 biraz şia
meyli olsa da sika, Salih b. Cezere ğululle
itham edilmekle birlikte sika bir ravidir lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân565
es-Sikât’ında Ukayli566
Zuafâ’da zikretmiştir.567
·
89- Umâre
b. Ğaziyye
b. el Hâris el-Ensârî (Ö.140/757)568
Kütüb-i
sitte müelliflerinin tamamı bu
ravinin hadislerini kitaplarına almışlarıdır.569 570Iclî, 570 Ahmet b. Hanbel, Ebû Zu’a
sika; Ebû Hâtim Labe’s bih; İbn
Maîn salih ve saduk;571
Nesâî leyse bihi be’s lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.571 572 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.573İbn
Hazm zayıf desede Zehebî Umâreye zayıf diyen başka
birisini görmedim demiştir.574 Ukayli
zuafasında zikretmiş fakat
Süfyân b. Uyeyne’nin “Onunla birkaç kez bir araya geldik fakat ondan bir şey
ezberlemedik!” sözünden başka
bir şey
zikretmemi ştir.575
·
90- Nuaym
b. Abdullah el-Mucmir 576 (ö.?)
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kataplarına almışlardır.
Hz. Ömer’in azaltası olup Ebû Hureyre, Enes ve Ebû Hureyre gibi sahabilerden
rivâyetleri vardır. Ebû Hureyre’yle yirmi sene görüşmüştür.
İbn
Maîn, Ebû Hâtim,577
İbn
Sa’d, Nesâî sika; lafzıyla ta’dil etmişlerdir.578 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.579
Hadisi “an” lafzıyla
Hâlid b. Mahled ve Umâre b. Ğaziyye
rivâyet etmiştir.
Bu iki ravi hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis bilgisine ulaşılamadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Nuaym b. Abdullah’ın ölüm
tarihinin kesin olarak bilinmese de Ebû Hureyre ve Umâre ile aralarında hoca
talebe ilişkisi
olması sebebiyle hadis muttasıldır.580 Ravilerden Hâlid b. Mahled ve Umâre bazı
münekkitler tarafından cerh edilse de her iki ravi Ebu Hâtim tarafından Yukteb
hadisuhu ve saduk lafızlarıyla değerlendirildiği
için hadis hasendir.
Onuncu İsnad
Müslim (91) >Harun b. Said
el-Eylî >İbnVehb
>(92) >Amr b. el-Hâris >(93) >Saîd b. Ebû Hilâl > Nuaym b.
Abdullah > 581Ebû
Hureyre
·
91- Harun
b. Said el-Eylî (ö.253/867)
Müslim, Ebû Davut ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Nesâî la be’se bih, sika; İbn
Hacer,582 İbn
Yunus sika; 583Ebû
Hâtim584 şeyh;
Ebû Ömer Muhammed b.Yunus el-Kindî, İbn
Vehb’in eshabından fakih birisi;585 Zehebi586 fakih sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.587
·
92- Amr
b. Hâris b. Yakub el-Ensarî (Ö.149/766)588
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim589
zamanın en hafızı, hafızasının gücü noktasında bir benzeri yok; İbnVehb
ondan daha hafızını görmedim; O kalsaydı İmam
Mâlik’e ihtiyacımız kalmazdı; 590Iclî, Yahyâ b. Maîn ve Nesâî sika lafzıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.591 Münekkitlerin
büyük bir kesimi tarafından tevsik edilen Amr b. Hâris hakkında Ahmet b.
Hanbel’ “Münker hadisleri592
ve Katâde ’den muzdarib hadisleri vardır.” demiştir.593
·
93- Said
b. Ebû Hilâl el-Leysî (Ö.130/747)594
Mısar’da doğmuş,
Medine’de büyümüş,
sonradan memleketine geri dönmüştür.
Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına
almışlardır.595 Ebû Hâtim596 la be’se bih; İbn
Sa’d sika; Saci saduk; Iclî597ve
İbn
Huzeyme sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir598İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.599Cabir b.
Abdullah’tan mürselleri vardır.600
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Amr b. Hâris ve Saîd b. Ebû Hilâl hakkında kaynaklarda tedlis
iddiasına rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden sadece Amr b. el-Hâris Ahmet b.
Hanbel tarafından münker ve müzdarip hadisleri vardır lafzıyla cerh edilse de
diğer
münekkitler tarafından birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik edilmesi ve
cerh sebepleri açıklanmadığı
için hadis sahihtir.
EBU HUREYRE ( VEYLÜL HADİSİ)
·
5. ABDULLAH BİN ZEYD
Birinci İsnad
Buhârî >Mûsâ b. İsmail601 (94) >Vuheyb
>(95) Amr >(96) Amr’ın Babası602 Abdullah b. Zeyd603
·
94-
Vuheyb b. Hâlid b. Aclân el-Bâhilî (Ö.165/781)
Kütüb-i sitte
müelliflerinin hepsi bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
604 İbn
Sa’d sika ve huccet;605
Ebû Hâtim606 Şube’den
sonra rical ilmini en iyi bilen kişi; Ebû Davut, Tayalisi607 ve Iclî608 sika;
Ahmet b. Hanbel leyse bihi be’s; Yahyâ b. Maîn Basralı hadisçiler içinde
en sika olanlarındandır;609
Ali Medînî hadis ve rical ilminde en basiretlilerdendir610 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir İbn
Hıbbân es-Sikâtta zikretmiştir.
·
95- Amr
b. Yahyâ Ebû Hasan el-Mâzinî (Ö.130/747)
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn Sa’d
çok hadis rivâyet eden sika ravi; 611 612İbn
Maîn labe’se bih, salih; Ebû Hâtim salih ve sika; 612
Dârakutnî, Nesâî sika lafızlarıyla tadil etmişlerdir.613 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.614 İbn
AdiyDuafâ isimli eserinde zikretmiş fakat
cerh edici bir ibare kullanmadan “Az hadis rivâyet etmiş, imam Mâlik,
Süfyân, Şu ’be gibi alimlerin bu raviden hadis rivâyet
etmişlerdir ve mezkur imamların bu raviden hadis rivâyet etmelerinde bir beis
yoktur.'’” ( la be’se bih) demiştir
615
Hadisi “an” lafzıyla rivâyet
eden Vuheyb, Amr b. Yahyâ ve Yahyâ b. Umare hakkında kaynaklarda herhangi bir
tedlis rivâyeti olmaması ve aralarında hoca talebe ilişkisi
olduğu için616 bu hadis
muttasıl; ravilerin tamamı sika olduğu
için hadis sahihtir.
İkinci
İsnad
Buhâri > Abdullah b.
Yusuf > Mâlik > Amr b. Yahyâ > Babası
> Abdullah b. Zeyd
·
96- Abdullah
b. Yusuf (Ö.218/833)617
Buhârî, Tirmizî, Ebu Davut,
Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebu Hatim618
ondan hadis yazdım, sika; İbn
Maîn Muvatta’ ravilerinden esbetü’n-nas; Iclî,619 İbn
Hacer620 sika,
mutkin lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.621 İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.622
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Mâlik, Amr b. Yahya, babası hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis iddiasına
rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Muttasıl olan hadisin bütün ravileri sika
olduğu için
hadise sahihtir diyebiliriz.
Üçüncü İsnad
Buhârî >Müsedded 623 >(97)
Hâlid b. Abdullah > Amr b. Yahyâ > Yahyâ b. Umare > Abdullah
b. Zeyd
·
97- Hâlid
b. Abdullah el-Vasitî (182/798)
Ahmet b. Hanbel, sika, Salih;
Ebû Zur’a ve Ebû Hâtim sika;624 Tirmizî sika hafız;625Iclî626 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.627Ebû Davut’un
naklettiği
bilgiye göre İshak
el-Ezrak “Hâlid b. Abdullah’tan daha faziletli birini görmedim ” deyince
sen Süfyân’ı gördün denmiş o
"Süfyan kendine yetiyordu Halit ise bütün ümmete yeter”” demiştir.628
Muttasıl olan hadisin629 ravileri sika
olduğu için
bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Dördüncü İsnad
Buhârî >(98) >Süleyman b.
Harb >Vuheyb630
>Amr b. Yahyâ > Amr’ın b. Yahyâ’nın Yabası >Abdullah b. Zeyd
·
98- Süleyman
b. Harb Ebû Eyyûb el-Basrî (ö.224/856)631
Mekke’de kadılık görevinde
bulunmuş,
Basra’ya dönmüş ve
orada vefat etmiştir.
Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim tediliste bulunmayan hem fıkhı hem de rical ilmini iyi bilen imam;
Yahyâ b. Eksem sika hafız; Yakub b. Ebû Şeybe
sika sebt;632
Nesâî sika me’mun; İbn
Hıraş sika; İbn
Sa’d çok hadis rivâyet eden sika bir ravi gibi lafızlarla ta’dil edilmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikâfında 633 zikretmiştir.633
Seneden muttasıl634 olan Hadisin
ravilerinin tamamı sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Beşinci
İsnad
Buhârî >(99) >Ahmet b.
Yunus >(100) Abdulaziz b. Ebû Seleme > Amr b. Yahyâ > Babası
>Abdullah b. Zeyd
·
99- Ahmet
b. Abdullah b. Yunus (Ö.227/841)635
Nesâî sika; Ebû Hâtim sika
mutkin;636İbn
Kânî me’mun sebt; İbn
Sa’d sika saduk; Osman b. Ebû Şeybe
637sika leyse bi
huccetin; Iclî sika638
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Ahmet b. Hanbel hadis yazmak isteyen birini Ahmet b. Abdullah’a yönlendirmiş
ve “O şeyhu’l islamdır’ demiştir.639 İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.640
·
100-
Abdulaziz b. Abdullah Ebû Seleme el-Mâcişun
(ö.164/780)
Kütüb-i sitte
imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn
Vehb’in rivâyetine göre İmam
Mâlik’le baraber hacda insanlara fetva veriyordu, bu sebeble kendisine
Medine’nin Dînârı denilirdi. Yahyâ b. Maîn,641 Ebû Hâtim, sika mutkin;642 Nesâî ve Ebû
Zur’a sika; İbn
Hiraş ise saduk;
Ahmet bin Yunus şeyhu’l
İslam; İbn
Sa’d643 çok hadis
rivâyet eden sika lafızlarıyla ta’dil edilmiştir.
644İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.645
Altıncı İsnad
Buhârî >Hâlid b. Mahled646
> Süleyman647
> Amr b. Yahyâ > Yahyâ b. Umâre > Abdullah b. Zeyd
Seneden muttasıl olan hadisin
ravilerin tamamı sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebeliriz
Yedinci İsnad
Müslim > (101) Muhammed
b. Sabbâh > Hâlid b. Abdullah648 > Amr b. Yahyâ b. Umâre >Babası
(Yahya b. Umâre) >Abdullah b. Zeyd b. Asım el-Ensarî
·
101-Muhammed
b. Sabbah el Bezzâr ed-Dulâbî Ebû Cafer Bağdâdî
(ö.227/841)649
Sünen sahibidir. Ebû Hâtim sika,
huccet; Yahyâ b. Maîn sika, me’mun;650 Yakub b. Şeybe
sikatün sahibü hadisin;651
Iclî652 sika;
Ahmet b. Hanbel hocamız sikadır653lafızlarıyla ta’dil edilmiştir.
İbn
Hıbbân ise es-Sikâf ında zikretmiştir.654
Seneden muttasıl olan hadisin
ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Sekizinci İsnad
Müslim >Kasım b. Zekeriya655 >Hâlid b.
Mahled656
> Süleyman b. Bilal657
> Amr b. Yahyâ> Yahyâ b. Umre > Abdulah b. Zeyd
Seneden muttasıl olan hadisin
ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Dokuzuncu İsnad
Müslim (102) >İshak
b. Mûsâ el-Ensarî >(103) Ma’n > Mâlik b. Enes658> Amr b. Yahyâ
·
102-
İshak b.
Mûsâ el-Ensarî (Ö.244/858)
Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Sahabi Abdullah b. Yezid’in torunudur. Aslen Kufeli olup sonradan Bağdat’a
ikamet etmiştir.
Zehebî hafız sebt; Nesâî, Bağdadi,659 Ebû Hâtim660 sika lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir661
·
103-
Ma’n b. İsa
el-Kazzâz Yahyâ b. Dinâr el-Eşce’î
(Ö198/813)
İmam
Mâlik’in Muvatta isimli eserinin ravilerindendir. Ebû Hâtim662 ‘Mâliki ulemasının en sebti ve en
güvenilir olanıdır.'; İbn
Sa’d çok hadis rivâyet eden sika, sebt, me’mun;663 Yahyâ b. Maîn sika; 664 lafızlarıyla
tevsik etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.665
Seneden muttasıl666 olan hadisin
ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Onuncu İsnad
Müslim (104) >Abdurrahman b.
Bişr b.
el-Abdî > (98) Behz >Vuheyb > Amr b. Yahyâ.
·
104-
Abdurrahman b. Bişr
b. el-Abdî (Ö.260/873)667
Buhârî Müslim Ebû Davut ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Hakim Ebû Abdullah, alim oğlu
alim;668 Ebû
Hâtim,669Salih b.
Muhammed el Esedî saduk lafızlarıyla ta’dil etmiştir.670İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.671
·
105-
Behz b. Esed (197/812)
Ebû Hâtim sika, imam, saduk,
İbn Maîn
çok hadis rivâyet eden sika huccet; Ahmet b. Hanbel ileyhi münteha
fi’s-sebt; 672 Iclî
sika sebt; 673 Nesâî
sika; İbn
Sa’d çok hadis rivâyet eden sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Yahyâ b. Said kendisine Şu’be’nin
hadisleri hakkında sıkça soru soran Abdurrahman b. Bişr’e
“Behz ’e git ve Şu ’be ’nin hadislerini ondan dinle o sika ve saduktur.”
demiştir.674 İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.675
Seneden muttasıl675 676 olan
hadisin ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği
için bu hadis sahihtir diyebiliriz.
On Birinci İsnad
Müslim >Harun b. Ma’rûf,677 > Harun
b. Said >Ebu Tahir > İbn
Vehb, Amr b. Haris > (106) Habbân b. Vâsı’ > (107) >Babası
> Abdullah b. Zeyd
·
106-
Habbân b. Vâsi’ (ö.?)678
Müslim, Ebû Davut ve Tirmizî bu
ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
679İbn
hacer680 saduk
lafzıyla tevsik etmiştir.
İbn
Hıbban es-Sikâfında zikretmiştir.681
·
107-
Vâsi’ b. Habbân682
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadiselerini kitaplarına almışlardır.
Abdullah b. Zeyd, Abdullah b. Ömer, Cabir b. Abdilleh, Huzeyfe gibi
sahabilerden hadis rivâyetleri vardır. Ebu Zur’a,683 Iclî,684 İbn
Hacer,685 sika
lafzıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.686
Bu hadis “an” lafzıyla
rivâyet edilmemiştir.
Seneden muttasıl olan hadisin ravilerinden Habbân b. Vâsi’ saduk bir ravi kabul
edildiği
için bu hadise hasendir diyebiliriz.
On İkinci
İsnad
Nesâî (108) > Muhammed
b. Seleme ve Haris b. Miskîn687
> (109) İbn
Kâsım > Mâlik > Amr b. Yahyâ el-Mâzinî > Abdullah b.
Zeyd
·
108-
Muhammed b. Seleme b. Abdullah (ö.248/862)
Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislrini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim688 saduk;
Iclî, 689Nesâî sika;
Ebû Said b. Yunus sebt; İbn
Sa’d sika, alim, fakih lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.690
·
109-
Abdurrahman İbn
Kasım el-Masrî (Ö.191/807)
İmam
Mâlik’in talebelerinden olup Mâliki mezhebnin müctehidlerden sayılır. Yahyâ b.
Maîn sika sika ve Medine’de ondan daha iyisi yok; Ahmet b. Hanbel sika
sika; Ebû Hâtim, Ebû Zur’a,691 Nesâî ve Hakim sika
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.692İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikredip; Mâliki mezhebinin fakihlerinden biridir
diyerek tevsik etmiştir.693
Hadisi “an” lafzıyla
Mâlik, Amr bin Yahyâ ve Umare rivâyet etmişlerdir.
Bu raviler hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmaması sebebiyle hadis
muttasıldır. Ravilerden Muhammed bin Seleme Ebû Hâtim tarafından saduk kabul
edilse de diğer
münekkitler tarafından sika kabul edildiği
için hadise sahihtir diyebiliriz.
On Üçüncü İsnad
Nesâî 110 >Utbe b. Abdullah
> Mâlik b. Enes > Amr b. Yahyâ > Babası
> Abdullah b. Zeyd b. Asım
·
110-
Utbe b. Abdullah (244/858)694
Kütüb-i sitte’den
sadece Nesâî hadis rivâyet etmiştir.
İbn
Sa’d,695 İbn
Hacer696 sika;
Nesâî sika, la be’se bih; lafızlarıyla ta’dil etmiştir.
697İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.
698
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Utbe, Mâlik, Amr b. Yahya ve babası hakkında kaynaklarda tedlis
iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika
olduğu için
bu hadise sahihtir diyebiliriz.
On Dördüncü İsnad
Nesâî >111>Muhammed b.
Mansûr >Sufyân699
> Amr b. Yahyâ > Babası > Abdullah b. Zeyd
·
111-
Muhammed b. Mansûr Sabit b. Hâlid el-Huzâî (Ö.252/866)
Kütüb-isitte
müelliflerinden sadece Nesâî bu raviden hadis rivâyet etmiştir.
İbn Ebû
Hâtim bu raviyi zikretmiş “Babam
bu ravinden hadis yazmış ve ondan hadis rivâyet etmiştir'” demiş
hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.700 Dârakutnî, Nesâî
sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir.701İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.702
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Süfyân, Amr bin Yahyâ, Umâre hakkında kaynaklarda tedlis iddisı
olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika
olduğu için
bu hadise sahihtir diyebiliriz
On Beşinci
İsnad
Ebû Dâvut >112 >Abdullah
b. Mesleme > Mâlik > Amr b. Yahyâ el-Mâzinî > Babası,
dedesi > Abdullah b. Zeyd b. Asım'
·
112-Abdullah
b. Mesleme el-Ka’nebî (Ö.221/836)
Muvatta'yı
Mâlik’e başından
sonuna kadar okumuştur.
Ebû Zur’a “Ka’nebî’den daha değerli birinden hadis yazmadım”; Ebû Hâtim
sika huccet;703 Yahyâ
b. Maîn sırf Allah rızası için hadis rivâyet eden ravi gibi birinci dereceden
ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir
704İbn
Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.705
Seneden muttasıl706 olan hadisin
bütün ravileri sika olduğu
için hadise sahihtir diyebeliriz.
On altıncı İsnad
Ebu Davut >Ahmet bin Amr bin
Serh707
> İbn
Vehb > Amr bin Hâris > Habbân b.
Vâsi’ >Babası >Abdullah
b. Zeyd
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden İbn
Vehb Müslim(on birinci isnad) rivâyetinde ahbarani lafzıyla rivâyet etmiştir.
Bundan dolayı an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin
ravilerinden Habbân saduk kabul edildiği
için bu hadise hasendir diyebiliriz.
On Yedinci İsnad
Tirmizî >İshak
b. Mûsâ el-Ensarî708
> Ma'n b. İsa
el-Kazzâz709>
Mâlik b. Enes > Amr b. Yahyâ > Babası, Dedesi (Abdullah b. Zeyd
)tarikiyle rivâyet edilen hadisin senet tenkidi
Seneden muttasıl710 olan hadisin
bütün ravileri sika olduğu
için hadise sahihtir diyebiliriz.
·
6. HZ.
AİŞE
Birinci İsnad
Müslim >Harun b. Saîd
el-Eylî711 ve
>Ebû Tahir712
ve >(113) Ahmet b. İsa,
Abdullah b. Vehb > (114) Mehrame b. Bukeyr > (115) >Babası
>(116) Şeddad’ın
Kölesi) Aişe
·
113-
Ahmet b. İsa
b. Tusterî (ö.243/857)713
Zehebî, imam mahaddis, saduk;
Nesâî labe’se bih; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.714 Yahyâ b. Maîn’e
Ahmet b. İsa
sorulunca ‘o yalancıdır.’ diyerek yemin etmiştir.715 716Ebû Hâtim onun hakkında şöyle
demiştir. '“Mısır
’a gidince Mısırlılar Ahmet b. Mûsâ geldi, İbn Vehb ve Mufaaddal b. Fadâle ’nin
kitaplarını satın aldı dediler. Ben Bağdat ’a gidince onun bu kitaplardan
rivâyet edip etmediğini sordum “evet. ” denilince Mufaaddal rivâyetleri
münkerdir dedim"”116 Bu konu hakkında Bağdadi
şöyle
der. ““Onlar Ahmet b. İsa ’yı hadis uydurma ile değil ancak sema ’nın
olmaması sebebiyle eleştirmişlerdir. Zaten onun hadisleri arasında münker
hadisler yoktur.”717
·
114-
Mahreme b. Bukeyr (ö.159/776)
İmam
Mâlik’in hocalarındandır. Ebû Hâtim, İsmail b.
Uveys’e Mâlik’in “Haddeseni sika dediği kimdir” deyince “Mahreme"
cevabını vermiştir
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.718 Ahmet b. Hanbel
sika, babasannın kitabıdan nakleder fakat babasından seması yoktur; İbn
Maîn zayıf; (babasından seması olmadığı için ) şeklinde
tavsif etmişlerdir.719Hammad b. Hâlid
el-Hayyad’ın rivâyetine göre Mahreme “İşte bu
benim babamın kitabıdır ben onu babamdan işitmedim."" demiştir.720Ebu Davut’a göre
Mahreme babasından sadece bir hadis işitmiştir.721
·
115-
Bukeyr b. Abdullah (ö.120/738)
Mahreme b. Bukeyr’in babasıdır.
Nesâî sika sebt; 722Iclî,
723 Ebû
Hâtim, Yahyâ b. Maîn sika; Ma’n b. İsa
“Kimse kendisini hadis noktasında Bukeyr’den üstün göremez”; Ahmet b.
Hanbel sika Salih724
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât" ında zikretmiştir.725İmam
Mâlik kendisine ulaşmasına
rağmen
ondan hadis rivâyet etmemiştir.
Ali Medînî’nin verdiği
bilgiye göre Mâlik onun hadislerini Râbia hakkındaki kötü düşüncelerinden
dolayı almamıştır.726
·
116-Salim
b. Abdullah Ebû Abdullah el-Medenî (ö.110/728)
Rical kitaplarında Salim
Sebelân ve Salim Mevlâ Şeddâd,
Mevlâ nasrin ismiyle anılmış ve
münekkitler tarafından ayrı ayrı kişiler
olarak tanıtılsada (Iclî727)
İbn
Hacer onların aynı kişi
olduğu
fikrinin daha doğru
olduğunu
savunur. Hz. Aişe,
Ebû Hureyre ve Hz. Osman gibi sahabilerden hadis rivâyet etmiştir.
Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Iclî sika; Ebû Hâtim şeyh
lafzıyla ta’dil etmiştir.728İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.729
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden İbn
Vehb, Mahreme ve Bukeyr hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı
için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Ahmet b. İsa
Ebu Hatim ve Yahya b. Maîn tarafından yalancılıkla itham edilse de Hatib Bağdadi
bu durumu açıklamıştır.
Ayrıca hadisi aynı tabakada Harun b. Saîd ve Ebû Tâhir’de rivâyet etmişlerdir.
Onlar sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
İkinci
İsnad
Müslim >Harmele b. Yahyâ730 > İbn
Vehb731 >(117)
Hayve732
> (118) Muhammed b. Abdurrahman 733>Abdullah Şeddâd
b. el-Hâd’ın kölesi
Hadis “an” lafzıyla
rivâyet edilmemiştir.
Hadisin ravilerinin tamamı sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebeliriz.
Üçüncü İsnad
Müslim >119 >Seleme b. Şebîb
> 120 >Hasen b. E’yen > (121)Fuleyh > Nuaym b.
Abdullah734 >Şeddâd
b. Had’ın kölesi Salim > Hz. Aişe
735
·
119-
Seleme b. Şebîb
en-Nisabûrî (Ö.247/861)
Mekke’de yaşamış
ve orada vefat etmiştir.
Buhârî hariç bütün Kütüb-i sitte müellifleri Seleme b. Şebîb’den
hadis rivâyet etmişlerdir
Ebû Hâtim736
saduk; Nesâî la be’se bih; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.737 İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.738
·
120-
Hasen b. E’yen (Ö.210/825)
Buhârî, Müslim ve Nesâî Hasen
b. E’yen’den hadis rivâyet etmişlerdir
Ebû Hâtim739 ona
yetiştim
fakat ondan hadis rivâyet etmedim demiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.740.
·
121-
Fuleyh b. Süleyman (Ö.168/824)741
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Dârakutnî la be’se bih lafzıyla ta’dil etmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir
742İbn
Adiy el-Kâmil isimli eserinde zikretmiş ve
la be’se bih demiştir.743 Ebû Hâtim,744 745 İbn
Maîn ve Nesâî 745leyse bi kaviyy; Ebû Davut la yuhteccu
bih lafızlarıyla tenkid etmişlerdir.746
Hadisi “an”lafzıyla
rivâyet eden Nuaym b. Abdullah hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis
rivâyeti bulunmadığı
için bu hadis muttasıldır. Ravilerin tamamı sika olduğu
için hadis sahihtir diyebiliriz.
Dördüncü İsnad
İbn
Mace >122 >(el Huseyin ) Kattân >123 Ebû Hâtim747> 124 Abdulmü'min b. Ali > (125)
Abdusselâm b. Harb >126 Hişâm
b. Urve748
>127 Babası749>
Aişe.
122. el Huseyn b. Yahyâ
b. lyâş el
Kattân el-E’var (ö.3 3 4 /) 750
Müsnedü Bağdad
lakabıyla maruftur.751
Mizzî Ebû Hatim’den hadis rivâyet eden raviler arasında el-Kattânı’da zikretmiştir.752
124-Abdulmü’min b. Ali
ez-Ze’ferânî (ö.?)
Abdussellam b. Harb’den
rivâyetleri vardır. Kendisinden hadis rivâyet edenler arasında
Ebû Hâtim er-Razi ve Rey ehli
vardır. Ebû Hâtim ‘Abdusselam ’ın kitabını alır
Abdulmü ’min ’nin yanına
gider önce o bana okur sonra bana verirdi.
’ diyerek hocasından hadis aldığını
ifade etmiştir.753 İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.754
125-Abdussellâm b. Harb
(ö.187/803)
Yahyâ b. Maîn,755 Tirmizî,
Dârakutnî 756 sika;
Ebû Hâtim sika saduk, hafız;757 Yakub b. Şeybe
sika, fi hadisihi leyyinün;758
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir759 İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.760 761 Kufelilere göre hadisleri sahih olan
Abdussellâm’ın bazı hadislerini Basralılar
kabul
etmezler. Kufeliler onu Basralılardan daha iyi tanıdıkları için Kufelilerin
sözlerine itibar
edilir.
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Abussellam b. Harb, Urve ve babası hakkında kaynaklarda tedlis
iddisasına rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravilerinden Za’ferânî’nin ölüm
tarihi kesin olarak bilinmese de Abdussellâm b. Harb ve Ebû Hatim’den hadis
rivâyetleriyle maruf olması ve Kattân’ın Ebu Hatim’den hadis rivâyeti olması
sebebiyle hadis muttasıldır. el-Kattân hakkında
kaynaklarda fazla bilgi olmamasına rağmen
Zehebî ‘müsnedü Bağdad’
dediği için
sika bir ravi olarak değerlendirilebilir.
Hadisin diğer
ravileride sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Beşinci
İsnad
İbn
Mâce > Muhammed b. Sabbâh762 >(128)Abdullah b. Recâ el-Mekkî
> İbn
Aclân763Tahvil
Ebû Bekr b. Ebû Şeybe764 > Yahyâ
b. Said765
> (129)Ebû Hâlid el-Ehmar >
Muhammed b. Aclân
> (130)Said b. Ebû Said >(131) Ebû Seleme > Aişe
tarikiyle rivâyete edilen hadisin senet tenkidi
·
128-
Abdullah b. Recâ el-Mekkî (ö.190/806)
Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.766Mekke’li olup
Basra’da ikamet etmiştir.
767Ahmet b.
Hanbel’in yanında Abdullah b. Recâ anılınca övücü sözler sarfetmiştir.
Yahyâ b. Maîn sika, saduk; Ebû Hâtim saduk; Ebû Zur’a şeyhun
salih saduk;768 Iclî769 770 saduk;
İbn Sa’d
sika kesirü’l-hadis; Nesâî leyse bihi be’s 770 lafızlarıyla ta’dil
etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.771
·
129-
Süleyman b. Hayyân el-Ezdî Ebû Hâlid el- Ehmar (ö.189/805)
İbn
Sa’d çok hadis rivâyet eden sika ravi;772Ebû Hâtim saduk; Ali Medînî sika; İbn
Maîn saduk, leyse bihi be’s, leyse bi hucce;773 Dûrî’nin rivâyetine göre sika;774 Iclî775 sika
lafızlarıyla ta’dil edilmiştir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.776İbn
Adiyy Süleyman b. Hayyan zaman zaman hata ve galatları olması hafızasının kötü
olması sebebiyle eleştirse
de İbn
Maîn’in sözünün bu ravi için geçerli olduğunu
söylemiştir.(sadukun
leyse bi hucce )777
·
130-
Said b. Ebû Said Keysân el-Makberî778 (ö.120/738)
Kütüb-i
sitte imamlarının tamamı bu ravinin
hadislerini kitaplarına almışlardır.779 Ebû Hâtim, Ebû
Zur’a saduk; Ahmet b. Hanbel leyse bihi be’s;780 İbn
Sa’d, Ebû Zur’a ve Ali el-Medînî sika; 781 İbn
Hıraş celil
esbütün nas lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir
782İbn
Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiş ölümüne
dört yıl kala ihtilat ettiğini
ifade etmiştir.783
·
131-
Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf (ö.94/712)784
Babası Adurrahman b. Avftan az
hadis rivâyet etmiştir.
Osman, Ebû Katâde, Hz. Aişe
ve Ebû Hureyre’den rivâyetleri vardır.785 Ebû Zur’a Ali Medini, Ahmet b. Hanbel, Ebû
Hâtim’ sika, imam; İbn
Sa’d,786sika müksirül
hadis; Iclî787
sika lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.788 İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.789
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Yahyâ b. Saîd ve İbn
Aclân hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Muttasıl olan hadisin ravilerinden Abdullah
b. Recâ ve Süleyman b. Hayyân münekkitler tarafınan saduk kabul edildiği
için bu hadise hasendir diyebiliriz.
·
7. HZ. ÖMER
Birinci Rivâyet
Müslim >Seleme b. Şebîb
> Hasen b. Muhammed b. E’yen790 > (132) >Ma’kil >(133)
Ebû Zubeyr > Câbir
> Ömer b. Hattab791
·
132- Ma’kil
b. Ubeydullah el-Cezerî (ö.166/782)792
Ebû Hâtim, Ahmet b. Hanbel salihü’l-
hadis, sika; İbn
Maîn ve Nesâî leyse bihi be’s, sika;793lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Yahyâ b. Maîn’den mervi başka
bir rivâyet göre Ma’kil zayıf bir ravidir.794 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş;
'“Bazen hata yapar fakat hataları hadislerini terk edecek kadar büyük
değildir. ’ demiştir.”
795
·
133-
Muhammed b. Müslim b. Tederrus Ebû Zubeyr el Mekkî (ö. 126/743)
İbn
Maîn, sika salih; Nesâî sika; Zehebî hafız saduk;796 lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
İbn
Hıbbân’da sikât’ında zikretmiştir.797 Ebû Hâtim la
yühteccü bih lafzıyla cerh etiş sebebi
Ebû Zu’a’ya sorulunca ““Ancak sika ravilerin hadisiyle ihticac ediliri”
demiştir. Ahmet b. Hanbel ve Süfyân b. Uyeyne, Muhammed b. Müslim’i zayıf
kabul etmişlerdir.798 799İbn Adiy Şu’be’nin
Ebû Zebeyr hadislerini terk etmesinde haksız olduğunu ifade
etmiş;
“Ebû Zubeyr’i cerh edenler ondan hadis rivâyetinde bulunmuştur ayrıca imam
Mâlik ’in ondan hadis rivâyet etmesi onun tezkiyesi için yeterlidir.”
diyerek saduk sika la be’se bih lafızlarıyla ta’dil 799
etmiştir.
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Ma’kil ve Ebi Zubeyr hakkında tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravilerden
sadece Muhammed b. Müslim ve Ma’kil b. Ubeydullah cerh edilmiştir.
Ma’kil İbn
Maîn’in bir rivâyetine göre zayıf kabul edilse de Ebû Hâtim ve diğer
münekkitlere göre sika kabul edilmiştir.
Ebû Zubeyr ise münekkitlerin çoğuna
göre zayıf olsa da İbn
Adiy’ e göre sika olması ve Nesâî İbn
Maîn gibi münekkitler tarafından sika kabul edilmesinden dolayı bu hadise hasen
diyebiliriz
·
8. HZ.ALİ
Birinci İsnad
Buhârî > Âdem800 >Şu’be801
> Abdulmelik b. Meysere802 >Nezzâl b. Sebre803 >Hz. Ali804
Hadis an lafzıyla rivâyet
edilmemiştir.
Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
İkinci
İsnad
Nesâî >Kuteybe805 >Ebû Avâne806 807 (134)>Hâlid b. Alkame (135) Abdihayr
> Ali b. Ebû Tâlib
·
134-
Hâlid b. Alkame (ö.?)
Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn
Maîn, 807Nesâî808
sika; Ebû Hâtim şeyh809
lafzıyla tevsik etmişlerdir.810 İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.811 Şu’be
bu ravinin ismi konusunda vehm etmiş,
Mâlik b. Urfute olarak kaydetmiştir812 Ebû Avâne’de
aynı hatayı yapmış fakat
sonra bu hatasından dönmüş ve
ravinin ismini Hâlid b. Alkame olarak düzeltmiştir.813
·
135-
Abdihayr Yezid b. Umâre el-Kûfî el- Hemdânî (ö.?)
Cahiliye dönemine erişmesinden
dolayı İbn
Abdilber814
sahabeden saymışsa
da Müslim ve İbn
Hıbbân tabiinden saymışlardır.815 Yahyâ b. Maîn,816 Iclî817 sika;
Ahmet b. Hanbel sebt; İbn
Hacer818 saduk
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.819
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Ebû Avâne ve Hâlid b. Alkame hakkında kaynaklarda herhangi bir
tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Halid bin Alkame ve Abdihayr’ın ölüm
tarihlerinin tam olarak bilinmese de aralarında hadis rivâyetinin olması820 sebebiyle hadis
muttasıldır. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika oldukları için hadise
sahihtir diyebiliriz.
Üçüncü İsnad
Nesâî >Suveyd b. Nasr821
> Abdullah b. Mubarek822 > Şu’be823 > (136)
Mâlik b. U’rfuta >Abdihayr > Ali
·
136-
Mâlik b. Urfuta
Hâlid b. Alkame, Şube
bu raviyi yanlış isimlendirmiştir.
Ebû Avâne ilk önce doğru
ismi Hâlid b. Alkame’yi kullanmasına rağmen
yanlış isme
dönmüş uyarılınca
tekrar doğru
olan isme dönmüştür.823 824
Hadis an lafzıyla rivâyet eden İbn
Mubarek, Şu’be,
Mâlik b. Urfuta hakkında herhangi bir tedlis rivâyeti olmadığı
için hadis muttasıldır. Ravilerin tamamı sika olduğu
için hadis sahihtir.
Dördüncü İsnad
Nesâî >Kuteybe b. Saîd825 > (137)
Ebû’l-Ehvas > (138) Ebû İshâk
(139)> Ebû Hayye > Hz. Ali
·
137-
Sellâm b. Selîm Ebû’l -Ehvas (ö.179/795)826
Kütüb-i sitte
imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Yahyâ b. Maîn sika, mutkin; Ebû Hâtim ‘Bana göre Ebû Ebû Avâne ve
Cerîr b. Abdulhumeyd’ten daha iyidir.’827 Ebû Zur’a,828 Nesâî;829 ve Iclî830 sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.831
·
138-
Amr b. Abdullah b. Ubeyd es-Sebû’i Ebû İshâk
(ö.129/746)
Kütüb-i sitte
imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Alkame ve Haris el-A’ver’den sadece dört hadis dinlemiştir.
Bu iki raviden yaptığı
diğer
rivâyetleri ise kitaptan yapılmıştır.832 Yahyâ b. Maîn,833 Nesâî,834 Iclî835 sika; Ebû
Hâtim sika, rical ilmine vukufiyeti ve çok hadis rivâyet etmesi Zühri’ye benzer836 lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
Bazı sahabilerden mürselleri vardır.837 İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikrederek; tedlis yaptığını
ifade etmiştir.838
·
139-
Ebû Hayve b. Kays el Vâdi’î el Kûfî839 (ö.?)
Ebu Davut, Tirmizî, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Zur’a ve İbn
Mâkulâ isminin ihtilaflı olduğunu
ifade etnişlerdir.
Ahmet b. Hanbel şeyh,
lafzıyla ta’dil etmiştir.840 İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.841
Hadisi “an” lafzıyla
Ebu’l Ehvas, Ebu İshak
rivâyet etmiştir.
Bu iki raviden Ebu İshak
hakkında tedlis iddiası olasa da Ebu’l Ehvas’ın Ebu Hayye’den rivâyet etmesinin
sabit olması sebebiyle, an lafzı semaya delalet eder. Ebû Hayve’nin ölüm
tarihinin kesin olarak bilinmese de Ali ve İbn
İshâk
ile arasında hoca talebe ilişkisinin
sabit olması842
sebebiyle, hadis muttasıldır. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Beşinci
İsnad
Nesâî >(140) Amr b. Yezid
> Behz b. Esed843
> Şube844 >(141)
Abdulmelik b. Meysere > (142) >Nezzâl b. Sebre > Ali .
·
140-
Amr b. Yezid Ebû Berîd el-Basrî (ö.?)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece Nesâî bu ravinin hadislerini kitabına almıştır.
Ebû Hâtim,845 İbn
Hacer846 saduk;
Nesâî sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.847 İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.848
·
141-
Abdulmelik b. Meysere el-Hilâlî 849(ö.?)
Kütüb-i sitte
imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn Sa’d850 çok hadis
rivâyet eden sika ravi; Ebû Hâtim851 saduk sika; İbn
Maîn,852Nesâî, İbn
Hıraş,853 Iclî854 sika lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.855
·
142-
en-Nezzâl b. Sebre el-Hilâlî el-Âmirî (ö.?)
Buhârî, Ebû Davut, Nesâî, İbn
Mâce ve Tirmizî Şemâil’de bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Mesud ed-Dımeşkî etraf isimli eserinde
sahabi olduğunu
söylemiş
Humeydi, İbn
Asakir, Mizzi ona tabi olmuşlardır.856 Müslim, Iclî, İbn
Sa’d;857 İbn
Abdilber858, İbn
Esir,859 İbn
Hacer860
tabinden kabul etmişlerdir
Ebû Hâtim la be’se bih, İbn Maîn861 ve Iclî862sika; Dârakutnî tabinin büyüklerinden
lafılarıyla ta’dil etmişlerdir.863 İbn
Hıban es-Sikât’ında zikretmiştir.864
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Şu’be
hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Amr b. Yezid, Abdulmelik b. Meysere ve
Nezzâl’in ölüm tarihlerinin kesin olarak bilinmese de birbirlerinden hadis rivâyetlerinin
sabit olması sebebiyle hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Amr b. Yezîd
saduk bir ravi olduğu
için bu hadise hasen diyebiliriz.
Altıncı İsnad
Ebû Davut >Müsedded
> Ebû Avâne865
> Hâlid b. Alkame866
> Abdi Hayr >Hz. Ali
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Ebu Avâne ve Hâlid b. Alkame hakkında herhangi bir tedlis iddiasına ulaşılamadığı
için hadis muttasıldır. Ravileri sika olduğu
için hadise sahihtir diyebiliriz.
Yedinci İsnad
Ebû Davut > (143)
Abdulaziz b. Yahyâ el-Harrânî >Muhammed ( İbn
Seleme867)
> (144) Muhammed b. İshak
> (145) Muhammed b. Talha b. Yezid b. Rukâne > (146) Ubeydullah
el-Havlânî > İbn
Abbas. >Hz. Ali
·
143-
Abdulaziz in Yahyâ b. Yusuf el-Bukâî Ebû’l Esba’ el Harrânî (Ö.235/849)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden Ebû Davut ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.868 Ebû Hâtim saduk;869 Ebû Davut sika;
İbn
Adiyy la be’se bi rivâyetih lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Buhârî Duafâ isimli eserinde bu ravinden bahsetmiş;
Mizzi bundan dolayı Buharî’nin el Harranî’yi cerhettiği
zannına kapılmıştır.
İbn
Hacer ise bunun sadece onunla karşılaştığı
manasına geleceğini
söylemiş,
herhangi bir cerh manası taşımadığını
ifade etmiştir.870 İbn
Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiştir.871
·
144-
Muhammed b. İshak
b. Yesâr (Ö.150/767)
Meğazi
türünde bir eseri vardır. Zühri “ibn ishak Hicaz ’da olduğu müddetçe ilim
devam edecektir,'” Şu’be
saduk, emirü’l muhaddisin; Süfyân b. Uyeyne’ye İbn
İshak’tan
insanlar rivâyette bulunmuyor denince “Medine ’de yetimiş küsür sene kaldım
da onu itham eden hiç kimseyi görmedim.”” Ebû Hâtim yukteb hadisühü; Ebû
Zur’a saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.872İbn
Hıbbân es-Sikat” ında zikretmiştir.873
·
145-
Muhammed b. Talha b. Yezid b. Rukane874(ö. 111/729)
Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.875Yahyâ b. Maîn,876 Ebû Davut, 877İbn
Mâce sika878
879lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında 879
zikretmiştir.
·
146-
Ubeydullah b. el-Esved880(ö.
?)
Buhârî, Müslim, Ebu Davut ve
Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn Esed
el Havlânî diye de isimlendirilir. Hz. Meymûne’nin üvey evladıdır.881 Meymûne ve İbn
Abbâs’tan hadis rivâyetleri vardır. Ebû Hâtim onu zikretmiş;
hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.882 İbn
Hacer883 sika
lafzıyla ta’dil etmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.884
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Muhammed bin Seleme, Muhammed b. İshak,
Yezid bin Rukâne, ve Ubeydullah hakkında kaynaklarda
tedlis iddiası olmaması sebebiyle an lafzı semaya delalet eder. Ubeydullah’ın
ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de Ali ve Yezîd b.
Rukâne ile aralarında hoca
talebe ilişkisi
olması885
sebebiyle hadis muttasıldır. Hadisin ravileri sika olduğu
için hadise sahihtir diyebeliriz.
Sekizinci İsnad
Ebû Davut > Osman b.
Ebû Şeybe
>Ebû Nuaym 886 (147)
>Rabîa el-Kinânî’Rabîa > (148) Minhâl b. Amr > Zer b. Hubeş887
>Hz. Ali
·
147-
Rabîa b. Utbe -el Kinânî888(ö.?)
Ebu Davut ve Nesâî bu ravinin
hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn
Main, Iclî889 Zehebi890 891 sika; Ebû Hâtim şeyh
lafzıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında 891 zikretmiştir.
·
148-
El-Minhâl b. Amr (ö.?)
Buhârî, Ebu Davut, Tirmizî,
Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Şu’be
Minhâl’in evine gelmiş tanbur
sesi duyunca bir daha ondan hadis almamıştır.
İbn
Main, Nesaî,892
Iclî sika, Dârakutnî, İbn
Hacer893 saduk
lafzıyla ta’dil etmişlerdir.
Hadisi “an” lafzıyla
rivayet eden Rabîa ve Minlâl hakkında herhangi bir tedlis iddiası olamaması sebebiyle
an lafzı semaya delalet eder. Rabîa ve Minlâl’in ölüm tarihlerinin kesin olarak
bilinmese de aralarında hoca talebe ilişkisi
olması sebebiyle hadis muttasıldır.894 Hadisin bütün ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
Dokuzuncu İsnad
Müsedded ve Ebû Tevbe895 > Ebu’l
Ahvas > Amr b. Avn 896>Ebu’l
Ahvas > Ebû İshâk
>Ebû Hayye > Hz. Ali
Saneden muttasıl897 olan hadisin
ravilerinin tamamı sika olduğu
için hadise sahihtir diyebiliriz.
Onuncu İsnad
Tirmizî > Kuteybe898 ve (149) Hennâd
> Ebû'l Ehvas899
> Ebû İshak900 > Ebû
Hayye901 > Hz.
Ali
·
149-Hennâd
b. Sirrî b. Mu’sab(ö.243/857) 902
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ahmet bin Hanbel size Hennâd gerekli; Ebû Hâtim saduk;903 İbn
Hacer,904 Nesâî sika
lafzıyla ta’dil etmişlerdir.905 İbn
Hıbban es-Sikaf ında zikretmiştir.906
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Ebû Ehvas, Ebû İshâk
ve Ebû Hayye hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis iddiasına rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Hadisi rivâyet eden ravilerin tamamı sika
olduğu için
hadise sahihtir diyebiliriz.
On Birinci İsnad
İbn
Mâce > Ebû Bekr b. Ebû Şeybe907
> Ebû'l-Ehvas > Ebû İshak
> Ebû Hayye > Hadisi an lafzıyla Ebû Ehvas ve Ebû ishak rivâyet
etmişlerdir.
Hadisin ravilirinin tamamı sika olduğu
için hadise sahihtir diyebiliriz.
·
9. ABDULLAH es-SUNÂBİHÎ
Birinci Rivâyet
Nesâî > Kuteybe908 ve Utbe b.
Abdullah909>
Mâlik910
> Zeyd b. Eslem911
> Atâ b. Yesâr912
> Abdullah es-Sunâbihî
Abdullah es-Sunâbihî (ö.?)
Sahabi olup olmadığı
muhletefün fih tir. Yahyâ b. Maîn bu ravi için “Medinelilerden
rivayetleri vardır sahabi olabilir!’” demiştir.
Fakat İbn
Hacer hadisin sendindeki Abdullah es-Sünâbihî’nin Ebû Abdullah es-Sünâbihî
olması gerekir. Onun gerçek adı Abdurrahman b. Ayseledir. Rasûlullah’ın
zamanında Müslüman olmuş Rasûlullah’ın’ı
görmeye gidiyorken Peygamberin ölüm haberini almıştır.
Hz. Ebû Bekir Ömer Bilal gibi sahabilerden rivâyetleri vardır.913
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Utbe, Mâlik ve Zeyd bin Elsem hakkında kaynaklarda herhangibir
tedlis iddiası olamadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika
olduğu için
bu hadise sahihtir diyebiliriz.
İkinci İsnad
İbn
Mâce >Suveyd b. Said914
> (150) Hafs b. Meysere > Zeyd b. Eslem > Atâ b. Yesâr
> Abdullah es-Sunâbihi
·
150-
Hafs b. Meysere es-San’nî (ö.181/797)915
Buhârî,
Müslim, Nesâî, İbn
Mâce ve Ebû Davut merasilinde bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.916 Ebû Hâtim mahallühü
sıdk, salihü’l hadis; Ahmet b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn917 sika ve leyse
bihi be’s;918
İbn
Hacer sika;919
Ebû Zu’a saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.920 İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.921
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Zeyd b. Eslem ve Ata b. Yesâr hakkında herhangi bir tedlis iddiası
olmadığı
için hadis muttasıldır. Ravilerden Hafs b. Meysere genellikle saduk bir ravi
olarak kabul edildiği
için bu hadise hasen diyebiliriz.
·
10. KAYSİ
Nesâî >(151) Muhammed b. Beşşâr
(152) >Muhammed > Şu’be922 > (153)
Ebû Ca’fer el-Medenî > (154) Umâre b. Osman b. Huneyf
> el-Kaysî923
·
151-
Muhammed b. Beşşâr
Ebû Bekir Bündâr(ö.252/866)
Ebû Hâtim saduk;924 İbn
Huzeyme hadis ve ilimde kendi zamanın imamı; Zehebî hafız, imam;925Iclî926 927çok hadis rivâyet eden sika ravi; Nesâî salih,
la be’se bih; İbn
Hacer Buhârî’nin ondan kitabetle hadis rivâyet etmesi Buhârî’nin ona ne kadar
güvendiğini
gösterir. 927gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.
928 İbn
Maîn’in yanınında Bündâr’dan söz edilince o ne övmüş
ne de yermiştir.
‘Oruç tutunuz ki sihhat bulasınız" hadisini Ebû Davut mevkuf olarak
rivâyet ettiği
için Bündâr’ı yalancılıkla itham etmiştir.
Gavârirî’de güvercin sahibi lafızıyla cerh etse de onlardan bu rivâyeti
nakleden Abdullah b. Devargî bu nakilden sonra şöyle
demiştir. ‘Bu
ifadeler Bündâr ’ı cerh edemez çünkü bütün alimler
Bündâr hakkında sıdk ve hayırla bahsetmişlerdir.’929
·
152-
Muhammed b. Ca’fer Ğunder
(Ö.193/808)930
Elli sene boyunca dehr orucu
tutmuştur.
İbn Maîn
“Bir kısım insanlar onu hataya sevketmek istemişler fakat
başaramamışlardır!” Abdullah b. Mubarek “insanlar Şu’be’nin hadislerinde
şüpheye düşerlerse Gunder’in kitabı aralarında hakem olur!” Ebû Hâtim sika saduk gibi birinci derecenden ta’dil
lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.931 İbn
Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiştir.932Yahyâ b. Saîd,
Amr b. Abbas’ı Ğunder’in
İbn
Arûbe’den rivâyetlerini ihtilat ettikten sonra yazdığı için
yazmasını yasaklamıştır.933 İbn
Hacer ise ‘Sika ravi fakat ömrünün sonlarına doru gaflete düçar olmuştur.”
demiştir.934
·
153-
Umeyr b. Yezid Ebû Ca’fer el Medenî (ö.?)935
Ebu Davut, Tirmizî, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn
Maîn, Ebû Hâtim, 936 Iclî937 ve Nesâî sika;
Abdurrahman b. Mehdi, “Ebû Ca’fer, babası ve dedesi sıdkı tevarüs eden bir
topluluktur” gibi lafızlarla ta’dil etmişlerdir.938İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.
939
·
154-
Umâre b. Osman b. Huneyf(ö.?)940
Kütüb-i sitte
müellifleriden sadece Nesâî bu ravinin rivâyet ettiği
hadisleri kitabına almıştır.
Ebû Ahmet el-Hakim meçhul941demiştir.
İbn
Hacer takribte makbul ravi ifadesiyle tevsik etmiştir.
Bu ravi hakkında eserlerde sadece el-Kaysi’den hadis rivâyet eden meçhul bir
ravi bilgisi bulunabilmiştir.
Rivâyetinde an lafzı
kullanılmadığı
için hadis seneden muttasıldır. Hadisin ravilerinden Bündâr İbn
Maîn tarafından cerhedilse de Abdullah Devargî bu cerh ifadelirin Bündar’ı cerh
edemez demesi ve diğer
münekkitler tarafından tevsik edildiği
için Bündâr saduk bir ravidir. Ölüm tarihi tam olarak bilinemeyen Umâre meçhul
bir ravidir. Sonuçta bu hadis hasendir.
·
11. MİKDAM BİN MA’DİKERİB
İbn
Mâce > (160) Hişâm
b. Ammâr > Velîd b. Müslim> Hariz b. Osman> Abdurrahman b.
Meysere >Mikdam b. Ma'dikerib
·
156- Hişâm
b. Ammâr (ö.245/859)
İbn
Maîn sika, keyyis kis; Ebû Hâtim saduk;942 Dârakutnî kebîrü’l-mahall; Abdân
“Dünyada onun gibisimi görmedim”; Ebû Zur’a Hişâm
b. Ammâr’ı görmeyen on bin hadise ihtiyac hisseder; Iclî sika 943lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.944 İbn
Hıbbân ise es-Sikât’ında zikretmiştir.945İbn
Ebû Hâtim ömrnün sonlarına doğru
telkinleri kabul etmeye başladığı
için bu dönemdeki rivâyetlerini kabul etmemiştir.946
·
157-
Velîd b. Müslim el-Kuraşî
Ebû Abdullah ed-Dımeşkî
(196/811)
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ahmet b. Hanbel, Şamlılar
arasında ondan daha akıllısını görmedim; İbn
Sa’d çok hadis rivâyet eden sika ravi; İbn
Medini yanında çok ilim olan Şamlı
bir ravi; Ebû Hâtim 947 948salihü’l-hadis; Iclî,
948İbn
Adiy sika gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.949
·
158-
Harîz b. Osman Ebû Osman el-Hımsî (ö.163/779)
Buhârî,
Tirmizî, Nesâî, İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.950Zehebî mutkin;
Ebû Hâtim ‘onun görüşleri hakkında söylelenler (Hz. Ali’yi hafife alma) bana
göre sahih değildir’, Şamda
ondan daha esbet’i yoktur, sika, mutkin; Ahmet b. Hanbel sika, sika;951Iclı952 sika ( ve kane
yuhammilü ala aliyyin) lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
·
159-
Abdurrahman b. Meysere el-Hadramî953(ö.?)
Ebû Davut ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlarıdır.
Ebû Davut ve Iclî sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Medini kendisinden sadece Hariz b. Osman rivâyetette bulunduğu
için meçhul ravidir demiştir.
Rasûlullah’ı rüyasında görüp ondan kendisi içi dua istemiş,
Rasûlullah’da ona dua ettiği
için bu rüyadan sonra duyduğum
her şeyi
kavrıyorum dediği
naklolunur.954İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.955
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Harîz b. Osman, Abdurrahman b. Meysere hakkında kaynaklarda tedlis
iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden Hişâm
b. Ammâr saduk ravi kabul edildiği
için hadise hasen diyebiliriz.
·
12. MUAVİYE
Ebû Davut > Mahmûd b.
Hâlid > Velîd b. Müslim956> (161) >Abdullah b. Alâ,
(162) >Ebû Ezher el-Muğîra
ve (163) >Yezid b. Mâlik > Muaviye 957
·
160-
Mahmûd b. Hâlid ed-Dımeşki
(Ö.249/863)
Ebû Davut, Nesâî,
ve İbn Mâce
bu ravinin hadislerinin kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim ondan hadis yazdım, sika ravi;958 İbn
Hacer,959 Nesâî
sika; Ahmet b. Ebû’l-Hıvâri sika emin lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.960İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.961
·
161-
Abdullah b. Alâ Ebû Abdurrahman eş-Şâmî
(Ö.165/781)962
Buhârî, Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Yahyâ b. Maîn sika, leyse bihi be’s;963 Ahmet b. Hanbel mukaribü’l-hadis; İbn
Sa’d sika inşallah;
Iclî,964 Ebû
Davut, Dârakutnî sika;965
Ebû Hâtim Yükteb hadisühü966
gibi lafızlarla ta’dil etmişlerdir
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.967
·
162-
El-Muğîra
b. Ferve es-Sekafî Ebû Ezher ed-Dımeşkî968(ö.?)
Kütüb-i sitte müelliflerinden
sadece Ebû Davut bu ravinin hadislerini kitabına almıştır.
Ebû’l-Hasan b. Semi’in zikrettiğine
göre ismi Muğire
b. Ferve’dir.969İbn
Hacer 970makbul;
Zehebî971 sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikafında zikretmiştir.972 Ebû Hâtim
zikretmiş hakkında
herhangi bir tenkit yapmamıştır.973
·
163-Yezid
b. Abdurrrahman b. Ebû Mâlik (Ö.130/747)
Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ömer b. Abdulaziz Beni Numeyr ahalisine Kur’an ve Fıkıh öğretmisi
için Yezid b. Ebû Mâlik’i göndermiştir.
Ebû Eyyub el-Ensari’den mürsel hadisleri vardır.974 Ebû Zur’aya bu ravi sorulmuş
hayırla yâd etmiştir.
Ebû Hâtim Şam
fakihlerinden sika ravi; 975 Dârakutnî
sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.976 İbn
Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiş,
kazayı en iyi bilenlerden biridir diyerek tevsik etmiştir.977
Hadisin rivâyetinde “an”
lafzı kullanılmadığı
için hadis muttasıldır. Hadisin ravileri sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
·
13. MUAVVIZ BİNTİ AFRÂ
Ebû Davut> Müsedded978 (164) >Bişr
b. Mufaddal979
(165) >Abdullah b. Muhammed b. Ukeyl > Rubeyyi' b.ti Muavvız b. Afrâ980
·
165-Abdullah
b. Muhammed b. Ukayl Ebû Muhammed (Ö.140/757)981
Buhârî el-Edebü’l müfrette
Ebû Davut, Tirmizî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.982Hz. Ali’nin kızı
Zeynep’in oğludur.
Enes b. Mâlik, Cabir Abdullah, Abdulluh b. Ömer ve diğer
bazı sahabilerden rivâyetleri vardır. Ahmet b. Hanbel983 muhteccun bih; Ebû Hâtim leyyinü’l-hadis;
Iclî984 sika
ve leyyinül hadis lafzıyla ta’dil etmişlerdir.
Süfyân b. Uyeyne hıfz durumunu beğenmediği
için hafızasında sorun var; 985 İbn
Huzeyme ise hafızasının zayıflığından
dolayı onun hadisleriyle ihticac etmem; İbn
Sa’d münker’ül-hadis;
İbn
Maîn zaîfü’l- hadis lafızlarıyla cerh etmişlerdir.986 İmam
Mâlik Yahyâ b. Said ve İbn
Maîn ondan hadis rivâyet etmemişlerdir.
987
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Abdullah b. Muhammed hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmadığı
için hadis muttasıldır. Ravilerden Abdullah b. Muhammed hafızasının zayıflığından
dolayı tenkit edilmiştir.
Abdullah b. Muhammed her ne kadar bir çok münekkit
tarafından cerh edilse de Ahmet b. Hanbel ve Ebû Hâtim tarfından saduk kabul
edildiği
için bu hadise hasendir diyebeliriz.
·
14. MÜSTEVRİD BİN ŞEDDAD
Ebû Davut >Kuteybe b. Said988 (166) >İbn
Lehîa (167) >Yezid b. Amr > (168) Ebû Abdurrahman el-Hubellî
> Müstevrid b. Şeddâd989
·
166-
Abdullah b. Lehîa (ö.174/790)990
Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.991Ahmet b. Hanbel
Mısır’da onun gibisi zor bulunur; Süfyân’ı Servi usül ilmi İbn
Lehia’dadır; Tahir b. Serh ondan hadis rivâyet ederken ‘Sadikü’l- ber
Abdullah b. Lehia bana rivâyet etti" lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Münker hadisleri olması sebebiyle Yahyâ b. Said ve Ali
el-Medînî tarafından cerh edilmiştir.992 İbn Vehb, İbn
Mubarek gibi muhaddisler kitapları yanmadan önce ondan hadis rivâyet etmişlerdir.993 İbn
Ebû Meryem, Lehîa’nın ömrünün sonlarına doğru
ihtilat ettiğini
bunlar senin hadislerin değil
diye uyarmasına rağmen
kendi hadisleri olduğunda
ısrar etmesi üzerine ondan bir daha hadis yazmadığını ifade
etmiştir.994
·
167-
Yezid b. Amr el-Masrî (ö.?)
Abdullah b. Amr b. A’s’tan
rivâyetleri vardır. Ebû Hâtim La be’se bih;995 İbn
Hacer996 saduk
lafzıyla ta’dil etmiştir.997 İbn
Hıbbân sikât’ından zikretmiştir.998
·
168-
Ebû Abdurrahman el-Hubellî Abdullah b. Yezid999(ö. ?)
Buhârî el-Edebü ’l müfret
te, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadiselirini kitaplarına almışlardır.
1000 Ebû
Eyyub el-Ensârî, Abdullah b. Amr, Ebû Said el-Hudri, Cabir b. Abdullah gibi
sahabilerden rivâyetleri vardır.1000 1001Iclî1002 ve Yahyâ b.
Maîn1003 sika;
Ebû Said b. Yunus salih, fadıl lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikafında zikretmiştir.1004
Hadisi “an” lafzıyla İbn
Lehîa, Yezîd b. Abdurrahman ve Ebû Abdurrahman hakkında kaynaklarda tedlis
iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Yezid b. Amr, Ebû Abdurrahman’ın ölüm
tarihleri kesin olarak bilinmesede aralarından hoca talebe ilişkisi
olmasından 1005dolayı
hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Yezid b. Amr saduk ravi olduğu
için hadise hasendir diyebiliriz.
İkinci
İsnad
İbn
Mâce’nin >(169) > Muhammed b. Mûsâffâ el-Hımsî > (170)
Muhammed b. Hımyer > İbn
Lehîa1006
>Yezid b. Amr1007>
Ebû Abdurrahman el-Hubullî1008
> Müstevrid b. Şeddâd
·
169-
Muhammed b. Mûsâffa b. Behlul el-Hımsî (Ö.246/860)1009
Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiş,
rivâyetlerinde hata ettiğini
söylemiştir.1010Ebû Hâtim saduk;
1011 Nesâî
salih lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
Salih b. Muhammed Cezere muhhalled ve münker hadisleri vardır; Ebû Zur’a
tedlis’i şuyuh
yapan lafızlarıyla tenkit etmişlerdir.1012
·
170-
Muhammed b. Hımyer (Ö.200/815)1013
Buhârî, Nesâî, İbn
Mâce ve Ebû Davut merasilinde bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ahmet b. Hanbel onun hakkında sadece hayr biliyorum; Ebû
Hâtim yükteb hadisühü vela yuhteccü bih;1014 Yahyâ b. Maîn1015 sika; Nesâî leyse bihi be’s; Yakub
el-Fesevi leyse bi’l kavi; Dârakutnî la be’se bih İbn Kani’
salih1016
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1017İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.1018
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Yezid b. Amr ve İbn
Lehîa hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaye delalet eder. Ravilerden Muhammed b. Mûsâffâ Ebû
Zur’a’a’ya göre tedlîsü’ş-şuyup
ile maruf olduğu
için bu hadise müdelles diyebiliriz.
·
15. ENES BİN MALİK
Ebû Dâvut >(171) >Harun
b. Maruf >İbn
Vehb1019 > (172)> Cerîr b. Hâzim > (173)
>Katâde b. Dimea > Enes b. Mâlik1019
·
171-
Harun b. Ma’ruf (ö.231/841)1020
Buhârî, Müslim ve Ebû Davut bu
ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Halkul Kur’an fikrine karşı
çıkmış bu
fikri benimseyeleri puta tapmakla itham etmiştir.1021 Ebû Hâtim,1022 Iclî,1023İbn
Maîn, Ebû Zur’a sika1024
Ebû Davut, İbn
Kani’ sika sebt 1025lafzıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.1026
·
172-
Cerîr b. Hâzim (ö.170/786)
Ahmet b. Hanbel sahibü sünne;
Osman b. Said’in Yahyâ b. Said’den rivâyetine göre sika; Yahyâ b. Maîn,1027Iclî1028 sika;
Ebû Hâtim1029 saduk
lafzıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân Sikat’ında zikretmiş yuhtiu
lafzıyla zihninden yaptığı
rivâyetlerde hata ettiğini
belirtmiştir.1030 Yahyâ b.
Maîn’e göre Katâde’den rivâyet etmiş olduğu
hadisler zayıftır.1031
Ömrünün sonuna doğru
ihtilat etmiş bunda
sonra çocukları insanların ondan hadis almasına müsaade etmemiştir.1032
·
173-
Katâde b. Dimea (ö. 117/735)1033
Said b. Müseyyeb bana Irak’tan
Katâde’den daha hafızı gelmedi; Ahmet b. Hanbel müfessir, hafız; Süfyân’ı Servi
‘Onun gibisi yok.’1034
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.1035Müdellis bir
ravi olarak ma’ruftur. İbn
Maîn Katâde’nin Said b. Cubeyr
ve Mucahit’ten hadis dinlemediğini belirtmiş ve onlardan rivâyetini müdelles
olarak kabul etmiştir.1037
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Cerîr ve İbn
Vehb hakkında kaynaklarda tedlis ifadesi olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden Cerîr b. Hâzim diğer
münekkitler tarafından sika ravi olarak kabul edilse de İbn
Maîn’e göre Katâde’den yaptığı
rivâyetler zayıf kabul edildiği
için bu hadise zayıftır deyibeliriz.
·
16. BAZI SAHABİLER
Ebu Davut >Hayve b. Şureyh1038
> (178) Bekiyye > (179) >Buhayr b. Sa'd > (180)
Hâlid > Bazı sahabiler
·
178-
Bakiye b. el-Velîd (Ö.197/812)1036
Ahmet b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn,
Ebû Zur’a ve Iclî1037
“Sahih ravilerden hadis rivâyet ederse rivâyeti sahih; zayıf ravilerden
rivâyet ederse zayıftır, ravinin künyesini verir veya ismini vermezse o
rivâyete güvenilmezi” demişlerdir.
Ebû Hâtim yükteb hadisühü vela yühteccü bih;1038 Nesâî “Bakiye
ehberena ve haddesena lafızlarıyla hadis rivâyet ederse sahihtir; an lafızıyla
rivyateleri alınmaz.' diyerek tavsif etmiştir.1039 İbn
Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiş tedlis
olmaksızın babasından yaptığı
rivâyetlere itibar edilir şeklinde
vasıflandırmıştır.1040 İbn
Hacer ise tabakatü’l medillisin isimli eserinde Bakiyye’yi zikretmiştir.1041
·
179-
Buhayr b. Sa’d el-Hımsî (ö.?) 1042 1043
Buhârî el-Edeb” te
Tirmizî, Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Muhammed b. Avf’ın rivâyetine göre Ahmet b. Hanbel Buhayr hakkında “Basra’da
Cerir’den daha sika Buhayr vardır”” demiştir.
Ebû Hâtim salihül hadis; 1046 Nesâî, Iclî1044 sika lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.1045İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1046
Yetmiş
sahabiyle karşlaşmıştır.
Süfyân Servi "Halid b. Ma’dan’ın önüne kimseyi geçirmem”;1048 Iclî1049, Nesâî, İbn
Sa’d ve İbn
Hıraş sika lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.1050 İbn
Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.1051Mürsel
hadisleriyle maruftur.1052
Hadisi “an” lafzıyla
Bakiye, Buhayr, Halid rivâyet etmişlerdir.
Bu ravilerden sadece Bakiye hakkında tedlis iddiası olduğu
için Buhayr’dan rivâyetleri olmasına rağmen
bu hadis müdellestir. Bakiyye’nin bu tedlisinden dolayı hadis zayıftır.
·
17. AMR BİN ABESE ve EBÛ UMÂME EL- BÂHİLÎ
Birinci Rivâyet
İbn
Mâce > Ebû Bekr b. Ebû Şeybe1053 ve Muhammed
b. Beşşâr1054> Ğunder
Muhammed b. Ca'fer1055>
Şu’be1056 >(181)
Ya'la b. Atâ > (182) Yezid b. Talk > (183) Abdurrahman b.
Beylemanî> Amr b. Abese1057
·
181-
Ya’lâ b. Atâ el Âmirî el-Kuraşî
(Ö.120/738)1058
Buhârî dışında
bütün kütüb-i sitte müellifleri bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1059Ahmet b.
Hanbel’in yanındaYa’la’zikredilince onu hayırla yâd etmiştir.
Ebû Hâtim saduk;1060
Yahyâ b. Maîn,1061
Nesâî ve İbn
Sa’d sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir1062. İbn
Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.1063
·
182-
Yezid b. Talk1064
1065(ö.?)
Nesâî ve İbn
Mâce bu rivinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Dârakutnî 1068yu’teberu bih lafzıyla ta’dil etsede İbn
Hacer1066
meçhul bir ravi olduğunu
ifade etmiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş ve
mürselleri ile maruf olduğunu
bilirtmiştir.1067 Sadece
Abdurrahman Beylâmânî’den hadis almış Ya’la
b. Atâ’ya rivâyet etmiştir.
İmam
Müslim el-Münferidat ve’l vuhdân isimli eserinde Yezid b. Talk’ı zikretmiştir.1068
·
183-
Abdurrahman b. Beylamânî (?)
Ebu Davut ve İbn
Mace Abdurrahman’dan hadis rivâyet etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş,
“Oğlunun Abdurrahman b. Beylami’den yaptığı rivâyetlere i’tibar edilmez
çünkü babası hakkında hadis uydurur.” demiştir.1069 Ebû Hâtim1070 leyyin;
Dârakutnî kendisiyle huccet olmayacak zayıf ravi; İbn
Hacer zayıf; 1071 1072Ezdi münker’ül
hadis sıfatârıyla 1075 cerh
etmişlerdir.
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Gunder, Şu’be,
Ya’lâ b. Atâ, Yezîd b. Talk, Abdurrahman Beylamî hakkında tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Yezîd b. Talk’ın ölüm tarihi kesin olarak
bilinmese de Abdurrahman Beylâmî’den rivâyetiyle ma’ruf olması sebebiyle hadis
muttasıldır. Hadisin ravilerinden Beylâmî Ebû Hâtim ve diğer
münekkitler tarafından zayıf kabul edildiği
bu hadise zayıftır diyebiliriz.
İkinci
İsnad
Nesaî > (184) >Amr
b. Mansûr >Âdem b. Ebû İyâs’1073
> el-Leys1074
> (185) Muaviye b. Salih’den > Ebû Yahya1075 >Damra b. Habîb1076 ve (186) Ebû Talha Nuaym b. Ziyâd
> Ebû Umâme el-Bâhilî 1077Amr b. Abese.
·
184-
Amr b. Mansûr en-Nesâî (ö.?)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Nesâî, İbn
Hacer sika, Abbâs el- Anberî “Amr b. Mansûr gibisini görmedim ”1078 Zehebî1079 hafız,
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
·
185-
Muaviye b. Salih (Ö.170/786)
İbn
Sa’d, Nesâî, Iclî,1083 Ebû Zur’a sika lafzıyla ta’dil etmiştir1080. Ahmet b.
Hanbel, İbn
Main’den bu raivinin hem cerhine hem de ta’diline yönelik tenkitler gelmiştir.1081 İbn
Adiy “Bu ravi saduk bir ravidir ve rivayetleri bana göre la be ’se bihtir
fakat bazı hadislerde infirat etmesi sebebiyle cerh edilmiştir!” 1082 demiştir.
İbn
Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiştir.1083
·
186-
Ebû Talha Nuaym b. Ziyâd (ö.?) 1084
Ebu Davut ve Nesâî bu ravinin
hadiselirini kitaplarına almışlarıdır.
Bilal, Abdullah b. Amr b. As, Ebû Hureyre gibi sahabilerden rivâyetleri vardır.
Nesâî, Ali Medînî ma’ruf; Iclî,1085 İbn
Hacer,1086Zehebi1087 sika lafzıyla
ta’dil etmişlerdir.
Hadis “an” lafzıyla
rivâyet edilmemiştir.
Amr b. Mansûr’un Adem b. İyâs
ve Ebû Talha’ın Muaviye b. Salih’le hoca talebe ilişkisi
olduğu için
ölüm tarihleri kesin olarak bilinmese de hadis muttasıldır. Hadisin
ravilerinden Muaviye b. Salih ibn Maîn tarafından hem cerh hem de ta’dil edilmiştir.
İbn Adiy
onun cerh edilmesini infirat ettiği
hadislerden dolayıdır dediği
için hadis hesendir.
·
18. CABİR BİN ABDİLLEH
Birinci Rivâyet
İbn
Mâce >Ebû Bekr b. Ebû Şeybe1088> el-Ehvas1089 > Ebû
İshâk1090
> (187) Said b. Ebû Kureyb >Cabir b. Abdullah1091
·
187-
Said b. Ebû Kurayb (ö.?)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece İbn
Mâce bu ravinin sadece bir tane hadisini kitabına almıştır.
Ebû Zur’a sika lafzıyla tevsik etmiştir.
İbn
Medini, Said b. Kuraybten sadece Ebû İshak
rivâyet ettiği
için meçhul bir ravi demiştir.1092 Müslim el-Münferdât
ve’l vuhdân isimli eserinde bu raviyi zikretmiştir.1093
Hadisi “an” lafzıyla
Ehvas, İshâk,
Said b. Ebû Kurayb hakkında kaynaklarda tedlis iddias olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Ölüm tarihi tam olarak bilinmeyen Saîd b.
Ebû Kurayb, herne kadar meçhul ravi olsa da Ebû İshak’ın
kendisenden hadis rivâyet etmesi sabit olduğu
için hadis muttasıldır.1098 Hadisin ravilerinin hepsi sika olduğu
için hadis sahihtir diyebiliriz.
·
19. HÂLİD BİN VELİD
İbn
Mâce > (188) Abbas b. Osman ed-Dimeşkî
ve (189) > Osman b. İsmail
ed-Dimeşki
> Velîd b. Müslim1099 > (190) Şeybe
b. Ehnaf > (191) Ebû Sellâm el-Esved > (192) Ebû Salih el-Eş'arî
(193) > Ebû Abdullah el-Eş'arî
> Hâlit b. Velit1094
·
188-
Abbas b. Osman ed-Dimeşkî
(ö.239/853)
İmam
Şafi’inin
amcazadesidir. Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece İbn
Mâce Osman b. İsmail’in
hadislerini kitabına almıştır.
Ahmet b. Hanbel, Abbas’ın ismini duyunca hayırla yâd etmiştir.
Ebû Hâtim saduk;1095
Nesâî ve Dârakutnî sika 1096 lafzıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiş rubbema
hâlefe diye tavsif etmiştir.1097
·
189-
Osman b. İsmail
b. Imrân el-Huzelî ed-Dımeşkî
(ö.?)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece İbn
Mâce Osman b. İsmail’in
hadislerini kitabına almıştır.1098İbn
Hacer 1099makbul
lafzıyla ta’dil etmiştir.
·
190-
Şeybe b.
el-Ehnaf el-Evzâî (ö.?)
Kutübü’s-sitte
müelliflerinden sadece İbn
Mâce Şeybe
el-Ehnafın bir rivâyetini kitabına almıştır.
Şam’a
nisbet edilir.11006Ebû
Hâtim Duhaym’dan naklen ‘Velîd b. Müslim’in Şeybe ’den rivâyeteni
bilmiyorum." 1101dese
de Osman b. Said ed-Darimi Velîd b. Müslim’in bu raviden rivâyetleri olduğunu
söylemiştir.1102 İbn
Hacer makbul lafzıyla ta’dil etmiştir.1103Ebû Zur’a bu
raviyi ilim sahibi kişiler
başlığı
altında incelemiştir.1104 1105İbn
Hıbbân es-Sikat"ında 1111 zikretmiştir.
191- Memtûr Ebû Sellâm El-Esved (ö.?)
Buhârî Edebül müfredte
Tirmizî, Ebû Davut, Nesâî İbn
Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Iclî,1106
Dârakutnî, İbn
Hacer1107 sika
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir1108. İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.1109 Amr b.
Abese’den mürsel rivâyetleri vardır.1110
·
192-
Ebû Salih el-Eş’arî
(ö.?)
Kütüb-i sitte
müelliflerinden sadece İbn
Mâce, Ebû Salih’in hadislerini kitaplarına almıştır.1111 Ebû Zur’a la
yu’rafü ismühü; Ebû Hâtim1112
la be’se bih; İbn
Hacer1113
makbul lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1114Ebû Zu’a bu
ravinin isminin bilinmediğini
künyesiyle maruf olduğunu
söylemiştir.1115
·
193-
Ebû Abdullah el-Eş’arî
(ö.?)
Hâlid b. Velîd, Yezid b. Ebû
Süfyân; Muaz b. Cemel, Amr b. A’s; Şurahbil
b. Hasene gibi sahabilerden rivâyetleri vardır.1116 Ebû Davut ve İbn
Mâce bu ravinin birer hadisini kitaplarına almışlardır.
Ebû Zur’a bu ravinin ismini bilmediğini
künyesiyle maruf bir ravi olduğunu
belirtmiştir.1117İbn
Hacer1118 1119 sika lafzıyla
tadil etmiştir.
İbn
Hıbbân Sikat’ında 1125 zikretmiştir.
Hadisi “an” lafzıyla Şeybe
b. Ehnaf, Ebû Sellâm el-Esved rivâyet etmişlerdir.
Bu ravilerden sadece el-Esved hakkında kaynaklarda Amr b. Abese’den mürselleri
olduğu ifade
edilmiştir.
Bu rivâyette böyle bir şey
olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden Abbas b. Osman hariç diğer
ravilerin ölüm tarihleri tam olarak bilinemese de birbirlerinden hadis rivâyet
ettikleri sabit olduğu
için hadis muttasıldır. Şeybe
b. Ehaf makbul bir ravi olduğu
için hadise hesendir diyebiliriz.
·
20. YEZİD BİN EBİ SÜFYÂN
İbn
Mâce > Abbas b. Osman ed-Dimeşkî
ve Osman b. İsmail
ed-Dimeşkî
> Velîd b. Müslim > Şeybe
b. Ehnaf > Ebû Sellâm el-Esved > Ebû Salih el-Eş'arî
>Ebû Abdullah el-Eş'arî
>Yezid b. Ebû Süfyân1120
·
21. ŞURAHBİL BİN HASANE
İbn
Mâce > Abbas b. Osman ed-Dimeşkî
ve Osman b. İsmail
ed-Dimeşkî
> Velîd b. Müslim > Şeybe
b. Ehnaf > Ebû Sellâm el-Esved > Ebû Salih el-Eş'arî
>Ebû Abdullah el-Eş'arî
>Yezid b. Ebû Süfyân > Şurahbil
b. Hasane1121
·
22. AMR BİN ÂS
İbn
Mâce > Abbas b. Osman ed-Dimeşki
ve Osman b. İsmail
ed-Dimeşki
> Velîd b. Müslim > Şeybe
b. Ehnaf > Ebû Sellâm el-Esved > Ebû Salih el-Eş'arî
>Ebû Abdullah el-Eş'arî
>Yezid b. Ebû Süfyân >Amr b. A’s1122
·
23. İBN
ÖMER
Birinci İsnat
Buhârî > Abdullah b.
Yusuf1123
> Mâlik > (195) Saîd el-Makburî > (196) >Ubeyd b.
Cureyc > İbn
Ömer1124
·
195-
Said b. Ebû Said Keysân el-Makburî (ö.120/738)1125
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1126 Ahmet b.
Hanbel la be’se bih; Ebu Hatim saduk; Ebu Zur’a sika;1127 İbn
Hacer1128 sika
lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiş ölümünden
dört sene önce ihtilat ettiğini
söylemiştir.1129
·
196-
Ubeyd b. Cureyc (ö.? 1130)
Tirmizî dışındaki
bütün Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini
kitaplarına almışlardır.
Tirmizî de Şemâil’inde sadece bir hadisini rivâyet etmiştir.1131 Ebu Zur’a,1132Iclî,1133 İbn
Hacer,1134 sika
lafzıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında
•< .
• 1141
zikretmiştir.
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden Mâlik, Saîd el-Makburî hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına
rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Ubeyd b. Cureyc’in ölüm tarihi kesin olarak
bilinmese de İbn
Ömer’le görüşüp
hadis rivâyet etmesi1135
1136 müsellem
bir konu olduğu
için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerin tamamı sika olduğu
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
İkinci
İsnat
Müslim >Yahya b. Yahya1137
> Mâlik >Saîd el-Makburî > Ubeyd b. Cureyc > İbn
Ömer
Seneden muttasıl olan hadisin1138 ravileri sika
olduğu için
hadise sahihtir diyebiliriz.
Üçüncü İsnat
Ebu Davut’un >Ka’nebî
> Mâlik, >Saîd el-Makburî > Ubeyd b. Cureyc > İbn
Ömer
Seneden muttasıl olan hadisin1139 ravileri sika
olduğu için
hadis sahihtir.
Dördüncü Rivâyet
Nesâî >Muhammed b. Alâ > (197) İbn
İdris 1140> (198)
Ubeydullah1141
> Mâlik > (199) İbn
Cureyc1142 > Makburî
> Ubeyd b. Cureyc >
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Mâlik, İbn
Cureyc ve Makburî hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı
içni an lafzı semeya delalet eder. Hadisin ravilerinin tamamı sika olduğu
için hadis sahihtir.
24. HASAN-I BASRI
Nesai
Ebu Davut >Mûsâ b. İsmail1143
> (197) Hammad > (198) Yunus ve (199) >Humeyd
> (200)- Hasan 1144
·
197-Hammâd
b. Seleme b. Dinâr el-Basrî (Ö.167/787)1145
Buhârî ta’liklerinde, Müslim,
Tirmizî, Ebû Davut ve İbn
Mâce bu ravinin hadiserini kitaplarına almışlardır.
İbn
Arûbe ile beraber kitap tasnif edenlerden biridir. İbadete
düşkünlüğü
ile maruftur.1146
Durî’nin Yahyâ b. Maîn’den rivâyetinde ‘Bir kimse Hammad'a muhalefet ederse
Hammad’ın sözü kabul edilir.’1147Ahmet b. Hanbel1148 ise ‘Humeyd et-Tavîl' den hadis rivâyet
edenlerin en esbeti Vuheyb, Hammad bizim hadiste efendimizde; Yahyâ b. Maîn
sika; 1149 lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.1150Ömrünün
sonlarında ihtilata uğramıştır.1151
·
198-
Yunus b. Ubeyd (Ö.140/757)1152
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Said b. Amir, ‘Yunus b. Ubeyd'den daha faziletli birini
görmedim’;1153'159 İbn
Maîn Hasanı Basri’den rivâyette bulunanlardan en esbeti; İbn Sa’d1154 çok hadis
rivâyet eden sika; Ebû Hâtim 1155sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1156 İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.1157Nafi’den hadis işitmediği
için ondan rivâyetleri mürseldir.1158
·
199-
Humeyd b. Hilâl (ö.?) 1159
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Hâtim,1160
Iclî, 1161Nesâî
ve İbn Sa’d1162 sika; İbn
Adiyy mustekimü’l-hadis; Katâde Basra’da Humeyd b. Hilâl’den daha alim biri yoktur1163 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1164 Devlet işlerinde
çalıştığı
için Yahyâ b. Said onu hoş görmemiştir.1165
Tabiinden olan Hasan’ı
Basrî’nin Rasulullah’tan rivâyet olduğu
için mürsel bir hadistir. Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Yunus ve
Humeyd hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravileri sika kabul edildiği
için bu hadise sahihtir diyebiliriz.
B. MESHİ İFADE EDEN RİVAYETLER
1.
İBN ABBAS
İbn
Mâce > Ebû Bekr b. Ebû Şeybe1166 (201) >İbn
Uleyye (202) >Ravh b. Kâsım > Abdullah b. Muhammed b. Ukeyl1167
> Rubeyyi' binti Muavvız > İbn
Abbâs
·
201-İbn
Uleyye İsmail
b. İbrahim
b. Muksim el-Esedî (Ö.193/808)1168 1169
Gunder “Hadis ilminde ibn
Uleyye ’nin önüne geçecek birini görmedim; hadis ilminde hata etmeyecek iki
kişi İbn Uley ve Bişir b. Mufaddal’dır.”;11'15 Ahmet
b. Hanbel ileyhi münteha fi’s-sebt; Yahyâ b. Maîn sika, me’mun, saduk,
müsellem; Nesâî sika sebt; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
Halkul Kur’an’ı destekleyen sözler söylese de ömrünün sonlarına doğru
bu fikrinden dönmüştür.1170Hammâd b.
Seleme bir hadiste hata yapınca ‘Hammad b. Zeyd’e ve İbn Vuheyb’e muhalefet
ettin1 denimiş;
kendisinin doğru
olduğunda
ısrar etmiştir.
İsmail
b. Uleyye muhalefet ettiği
söylenince ‘İsmail b. Uleyy’in sözü daha doğrudur1 diyerek
kendi fikrinden vazgeçmiştir.1171
·
202-Ravh
b. Kasım et-Temîmî1172
1173(ö.141/758)
Süfyân b. Uyeyne “Yaşlı
olmasına rağmen hadis talep edenler içinde Ravh’tan daha hafızını görmediml”;1119
Ahmet b. Hanbel, Ebû Hâtim ve Ebû Zur’a,1174 Yahyâ b. Maîn1175 sika; Nesâî leyse bihi be’s lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir1176 İbn
Hıbbân es-Sikafında zikretmiştir.1177
Hadisi “an” lafzıyla
rivâyet eden İbn
Uleyye, Ravh b. Kasım ve Abdullah b. Muhammed b. Ukayl hakkında kaynaklarda
tedlis iddiasına rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Ravh b. Kâsım’a diğer
münekkitler tarafıdan sika kabul edilse de Nesâî leyse bihi be’s dediği
için hadis hasendir. .
·
2-RİFÂA BİN RÂFİ’
İbn
Mâce > (203) >Muhammed b. Yahyâ (204) >Haccâc >(205) Hemmâm
>(206) İshâk
b. Abdullah b. Ebû Talha >(207) Ali b. Yahyâ b. Hallâd >(208) >Babası
Amcası Rifâa b. Râfi'1178
·
203-Muhammed
b. Yahyâ (ö.253/867)
Müslim, Ebu Davut, Tirmizî,
Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebu Hatim1179 salihü’l
hadis saduk;1180
İbn
Hacer1181saduk,
Zehebî1182 sika
lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1183İbn
Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.1184
·
204-
Haccâc B. Minhâl (Ö.217/832)
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ahmet b. Hanbel,1185
Iclî,1186
Nesâî,1187 İbn
Hacer sika; İbn
Kâni’ sika me’mun fellâs, onun gibisini görmedim1188İbn
Sa’d1189 çok
hadis rivâyet eden sika ravi; Ebû Hâtim1190 sika ve ma era bihi be’s;1191lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1192
·
205-
Hemmâm b. Yahyâ (Ö.164/780)1193
Ahmet b. Hanbel bütün
hocalarından yaptığı
rivâyetlerinde sebt; Ebû Hâtim sika Yahyâ b. Said ‘Şube’nin
hadislerine ulaşamayan varsa Hemmam’a gitsin" lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1194İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.
·
206-
İshak b.
Abdullah b. Ebû Talha (Ö.134/751)1195
Kütüb-i sitte
müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Zur’a, Ebû Hâtim, İbn
Maîn,1196 Iclî1197 sika;1198lafızlarıyla
ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1199
·
207-
Ali b. Yahyâ b. Hallâd (Ö.129/746)1200
Buhârî, Ebû Davut, Nesâî ve İbn
Mâce bu ravinin hadrislerlerini kitaplarına almışlardır.
İbn
Maîn,1201 Nesâî
ve Dârakutnî sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân es-Sikat ında zikretmiştir.1202
·
208-
Yahyâ b. Hallâd (ö.?)1203
Müslim’ın haricindeki bütün
kütüb-i sitte müellifleri bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1204 Amcası Rifaa
b. Rafi’den rivâyetleri vardır. İbn
Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiştir.
Hadisi “an” lafzıyla Ali
b. Yahya b. Hallad ve Yahya b. Hallâd hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına
rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Yahya b. Hallâd’ın ölüm tarihi kesin olarak
bilinmese de Amcası Rifâ’dan hadis rivâyet etmesi müsellem bir durum olduğu
için hadis muttasıldır. Muhammed b. Yahyâ münekkitler tarafından saduk kabul
edildiği
için bu hadise hasen diyebiliriz.
·
3-EVS BİN EVS ES-SEKAFÎ
Ebu Davut >Müsedded ve (209)
Abbâd b. Mûsâ > (210) Huşeym1205 1206 1207 > Ya’lâ
b. Atâ 1213> (211) Babası Abbâd > Evs b. Ebû Evs’1208
·
209-
Abbâd b. Mûsâ Ebû Muhammed el-Anbâvî(ö. 230/844)1209
Buhârî, Müslim, Ebû Davut,
Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.
Ebû Zur’a1210
sika; İbn
Maîn1211 leyse
bihi be’s lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.
İbn
Hıbbân sikatında zikretmiştir.1212
·
210-
Atâ el-Âmirî et-Tâifî (ö.?)
Abdullah b. Abbâs, Abdullah b.
Amr b. A’s gibi sahabilerden rivâyetleri vardır. Buhâri el-EdeVinde Ebu
Davut, Tirmizî ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1213 İbn
Ebû Hâtim zikretmiş,
hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.1214 İbn
Hacer1215 makbul
lafzıyla tevsik etmiştir.
İbn
Hıbbân sikatında zikretmiştir.1216
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Huşeym,
Ya’lâ ve babası hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına rastlanmadığı
için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravilerinden Abbâd İbn
Maîn tarafından leyse bihi be’s, Atâ el Âmirî ise İbn
Hacer tarafından makbul olarak vasıflandırıldığı
için hadis hasendir.
DEĞERLENDİRME
Abdestte ayakların yıkanması
ile alakalı rivâyetin kaynaklardaki tariklerini tek tek incelemeye aldığımız
bu kısımda doksan hadis hakkında hüküm verilmiştir.
Buna göre, İbn
Abbas’tan mervi beş rivâyetin
biri sahih, üçü hasen, biri ise zayıftır. Hz. Osman’dan gelen on rivâyet ile
Abdullah b. Amr’dan mervi dokuz rivâyetin tamamı sahihtir. Hz. Ali’den mervi on
bir rivâyetin dokuzu sahih, ikisi hasendir. Ebû Hureyre’nin on rivâyetinin
altısı sahih, dört tanesi ise hasendir. Abdullah b. Zeyd’in on yedi rivâyetinin
on beşi
sahih, ikisi hasendir. İbn
Ömer’den mervi dört hadisten tamamı sahihtir. Hz. Aişe
hadislerinin üçü sahih, ikisi hasendir. Müstevrid’den mervi iki rivâyet hasen,
Amr b. Abese ve Ebû Umâme’den mervi iki rivâyetten bir hasen bir zayıftır.
Sünâbihî’den mervi iki hadisin biri sahih diğer
hasendir. Mikdam, Muaviye ve Cabir’den mervi birer hadis sahih, Halid b. Velid,
Şurahbil
b. Sa’d, Yezid b. Muaviye, Amr b. As, Hz. Ömer, Kaysî rivâyetleri ise hasendir.
Enes ve Bazı sahabiler tarikiyle gelen iki hadis müdelles, Hasan’ı Basrî
tarikiyle gelen hadis ise mürseldir. Meshi ifade eden Rifa, Evs ve İbn
Abbâs rivâyetlerinin üçü de hasendir. Toplamda altımış
dört tane sahih, yirmi üç hasen, üç tane
zayıf olduğu
sonucuna vardık. Bu hükümler verilirken cerh ve ta’dil eserlerinden
yararlandık. Cerh ve ta’dil âlimlerinin ihtilaf ettikleri raviler hakkında
hükme varılırken şahsi
kanaatimize kısmen yer vermiş olduk.
Bu sonuçların yanında hadis
âlimlerinin rivâyetlerin sıhhati konusundaki görüşlerine
yer vermek faydalı olacaktır. İlk
dönemlerden itibaren hadis eserlerinde yer almış
olan rivâyet hakkında değerlendirmeler
yapılmış,
sahih olduğu
yönünde görüş beyan
edilmiştir.
Konumuzla alakalı rivâyetlerin sıhhati bir tarafa mutevâtir olup olmaması tartışılmıştır.
Meshi ifade eden rivâyetler ise çeşitli
şekillerde
tevil edilmiş veya
şaz
olarak kabul edilmiştir.
Buhârî, Müslim, İbn
Hıbbân hadisleri kitaplarına alarak sahih olduğunu
ifade etmiş olmaktadırlar.
Tirmizî, Abdullah b. Zeyd hadisinden sonra “esahh”, veylül hadisinden
sonra ise “hasenün sahih” ifadesini kullaranarak bu konudaki hadislerin
sahih olduğunu
söylemiştir.
Ebû Davut ise Hz. Osman’dan mervi hadisleri zikrettikten sonra “Tamamı
sahihtir. ” demiştir.
Başta kütüb-i
sitte üzerine yazılmış meşhur
şerhler
olmak üzere hemen hemen bütün hadis şerhlerinde
konuya yer verilmiş,
hadisler sahih kabul edildiği
için mütevâtir olup olması tartışılmıştır.
Ayrıca konumuzla alakalı hadislerin zayıf olduğuna
yönelik hiçbir değerlendirmeye
ulaşılamamıştır.
Bu bilgilerden hareketle abdestte ayakları yıkamayla alakalı hadislerin isnâd
açısından sahih olduğunu
söyleyebiliriz.
II. METİN TAHLİL VE TENKİDİ
Hadisçiler metin tenkidi
yapmadıkları veya sened tenkidine gösterdikleri gayreti metin tenkidi için
göstermedikleri şeklinde
eleştirilmişlerdir.1217 Hâlbuki
sahâbe döneminden itibaren metin tenkidinin örneklerini görmek mümkündür.
Nitekim Hz. Aişe’nin
metin tenkidine yönelik düşüncelerini
ele alan müstakil bir eser bulunmaktadır.1218 Senedi sahih fakat Metni akıl ve tarihi
veriler gibi kriterlere tamamen aykırı rivâyetlerin
hadis âlimleri tarafından reddedildiğine
dair misaller de bunmaktadır.1219
Sened tenkidinden sonra Metnin
tahlil ve tenkid edilmesi hadisin sıhhatinin tesbiti açısından önem
arzetmektedir. İncelediğimiz
hadisin senedinin sağlam
olduğu
ortaya konulmuş olmakla
birlikte metin yönünden de tahlil edilmesi hadisin sıhhatini pekiştirecek
veya tam tersine senedi sağlam
olmakla birlikte Metni problemli hadislerden olduğunu
ortaya koyacaktır.
Bu kısımda rivâyetlerin Metni
lafız ve mana yönünden tahlil edilecektir. Lafız farklılıkları ortaya
konulduktan sonra hadisin hangi şartlarda
söylendiği,
farklı zaman ve mekanlarda Hz. Peygamber tarafından
tekrar edilip edilmediği
gibi doğru
anlamayı sağlayacak
unsurlara değinilecektir.
A. METİN TAHLÎLİ
İncelediğimiz
hadisin farklı tarikleri arasında lafız yönünden ele alınması gereken noktalar
bulunmaktadır. Hadisin manasına tesir ettiği
ölçüde bu farklılıklara değindikten
sonra hadiste işlenen
konunun kısa bir değerlendirmesini
yapmak yerinde olacaktır.
·
1-Metnin Rivâyet Farklılıkları
Rasûlullah’ın abdest alma şeklini
anlatan rivâyetler, dokuz ayrı sahabiden kırk dokuz tarikiyle Kütüb-i
sitte'de rivâyet edilmiştir.
İbn
Abbâs’tan mervi olan abdestin alınış şekli
ile alakalı olan hadisler iki grup rivâyetten müteşkkil
olup, beş ayrı
tarikiyle Kütüb-i sitte’de rivâyet edilmiştir.
Buhârî bir, Ebû Davut ve Nesâî’de ikişer
tariki vardır. Birinci grup rivâyetlerde İbn
Abbâs Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını
anlatmıştır.
Bu hadisin Buhâri, Ebû Davut’ta bir Nesâî’de iki tariki vardır. Buhârî
rivâyetinde İbn
Abbâs, abdest almış abdestin
sonunda “Rasûlullah’ı böyle abdest alırken gördüm.” demişken
Ebu Davut ve Nesâî rivâyetinde size “Rasûlullah ’ın nasıl abdest aldığını
göstereyim!” demiş sonra
abdest almıştır.
Buhârî ve Nesâî rivâyetlerinde "Önce sağ sonra sol ayağını yıkadı!”
denilmişken
Ebu Davut tarikinde “Ayağında nalinleri olduğu halde ayaklarına su döktü
sonra ayaklarının altını ve üstünü sıvazladı” denmiştir.
İkinci
rivâyet ise Ebu Davut tarafından münferiden rivâyet edilmiştir.
Bu rivâyete göre Hz. Ali abdest almış ayağında
nalinleri varken ayaklarına su dökerek yıkamıştır.
Bu durum dikkatini çeken İbn
Abbâs “Nalinler ayğındayken ha!” demiş Hz.
Ali de ‘Evet” cevabını vermiştir.
Hz. Osman’dan iki farklı şekilde
abdest rivâyeti olup; Buhârî, ve Nesâî’de üçer, Müslim
ve Ebû Davut ise iki tariki vardır. Birinci grup rivâyeti Buhârî ve Nesâî üç,
Müslim ve Ebu Davut iki farlı tariklerle rivâyet etmişlerdir.
Bu rivâyete göre Hz. Osman Rasûlullah’ın’tan gördüğü
şekliyle
abdest almıştır.
Buhârî, Müslim ve Nesâî rivâyetlerinin birer tanesinde “ilel ka’beyri”
kaydı olup diğer
rivâyetlerinde yoktur. Bu grup rivâyetlerin tamamında Hz. Osman ayaklarını üçer
defa yıkadığı
belirtilmiştir.
Hz. Osman’dan mervi olan diğer
rivâyet ise Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Ebu Davut’ta bulunur.
Bu rivâyete göre İbn
Melike’ye nasıl abdest alınacağı
sorulduğunda
Hz. Osman’ın nasıl abdest aldığını
anlatmıştır.
Mezkur rivâyette ayaklarını yıkadı ifadesi mutlak
olarak geçmektedir.
Hz. Ali’den dört fartlı şekilde
rivâyet olup; Buhârî, Tirmizî ve İbn
Mâce’de bir; Ebû Davut’ta üç, Nesâî’de ise dört olmak üzere on tariki vardır.
Birinci grup rivâyetler Abdihayr tarikiyle rivâyet edilmiş
olup; Ebu Davut’ta üç, Nesâî’de ise iki
tariki mevcuttur. Bu rivâyetlere göre Hz. Ali namaz kılmış
ve insanlara Rasûlullah’ın abdestini
göstermek için abdest almıştır.
Rivâyetlerin tamamında Hz.Ali’nin ayaklarını üçer defa yıkadığı
ifade edilmiştir.
İkinci
grup rivâyetler ise Ebu Hayye tarikiyle mervi olup; Tirmizî ve Ebu Davut’ta
birer, Nesâî’de ise iki tariki mevcuttur. Bu rivâyetlerin tamamına göre Ebu
Hayye Hz. Ali’yi abdest alırken görmüş abdestten
önce namaz kılıp kılmadığı
noktasına değinmemiştir.
Tirmizî, Ebu Davut ve Nesâî’nin bir rivâyetinde “ilel ka’beyri” lafzıyla
topuklarına kadar ayaklarını yıkadı kaydı varken. Nesâî’deki diğer
rivâyette ise “Sonra ayaklarını üç defa yıkadı!” ifadesi mevcuttur.
Üçüncü rivâyet ise Nezzâl b. Sebre’den mervi olup Buhârî ve Nesâî’de birer
tariki mevcuttur. Bu iki rivâyete göre Hz. Ali öğle
namazını kılmış,
ikindiye kadar insanların sorularını cevaplamış,
ikindi vakti girince abdest almıştır.
Nesâî’deki rivâyete göre Hz. Ali bütün azalarını mesh etmiş
ve abdestten sonra “bu abdesti olan
kişinin abdestidir. ” demiştir.
Buhâri rivâyetinde ise yüz ve kollarını yıkadı dedikten sonra “baş
ve ayakalarını zikretti!”
şeklinde muğlak
bir ifade kullanılmıştır.
Muhtemelen abdestte ayakların yıkanması gerektiğini
bilen Buhâri bu rivâyette tasarrufta bulunmuş ve
muğlak bir
ifadeyle bu hadisi rivâyet etmiştir.1220Hz. Ali’den
mervi olan son rivâyet ise Zirr tarikiyle gelip Kütüb-i sitte”de sadece
Ebu Davut’ta bulunur. Bu rivâyete göre Hz. Ali’ye Rasûlullah’ın abdesti sorulmuş
oda tarif etmiştir.
Zirr’den mervi bu rivâyete göre Ali (r.a.) ayaklarını üçer defa yıkamıştır.
Hureyre’den mervi Rasûlullah’ın
abdestini anlatan rivâyet, iki farklı tarikiye Müslim’de yer alır. Bu iki
rivâyette’de “Ebu Hureyre ayaklarını aşık
kemiklerinin üstüne kadar yıkadı!” lafzı mevcut olup abdestin sonunda Ebû
Hureyre Rasûlullah’ın “Abdest aldığınızdan dolayı kıyamet gününde
alınlarınız parlar bir halde haşr edileceksiniz. kim
parlaklığını uzatmak isterse uzatsın” hadisini nakletmiştir.
Kaysî’den mervi hadis ise Nesâî
tarafından münferiden rivâyet edilmiş olup
“Ayaklarını sağ eliyle yıkadı!” şeklindedir.
Mikdâm’dan mervi hadis ise sadece İbn
Mâce’de “Ayakların üç defa yıkadı!” lafzıyla rivâyet edilmiştir.
Muaviye’den mervi olan hadisi ise Ebu Davut münferiden rivâyet etmiştir.
Bu rivâyette adet belirtmeksizin ayaklarını yıkadı ifadesi mutlak olarak
geçmektedir.
Abdullah b. Zeyd b. Âsım’dan
mervi abdest rivâyetleri üç ayrı şekilde
olup; Kütüb-i sitte ’de on dokuz tariki vardır. Birinci grup rivâyetler
Abdullah b. Zeyd’e Rasulullah’ın abdesti nasıldı sorusuna karşılık
Peygamberimizin abdestini tarif etmesinden ibaret olup; Buhârî beş,
Müslim dört, Nesâî iki, Ebu Davut’ta bir, farklı tariki vardır. Buhârî’nin iki,
Müslim’in bir Rivâyetinde “Ilel ka’beyn!” lafzı mevcut olup diğer
bütün tariklerde “Sonra ayaklarını yıkadı!” şeklinde
mutlak bir ifade vardır. İkinci
rivâyet Habbân vasıtasıyla rivâyet edilen Abdullah b. Zeyd b. Asım’ın Hz.
Peygamberi abdest alırken gördüm şeklinde
başlayan
ve abdesti tarif eden rivâyetidir. Bu rivâyet Müslim ve Ebu Davut’ta birer
tarikiyle yer almaktadır. Müslim rivâyetinde sonra ayaklarını yıkadı ifadesi
mutlak olarak zikredilmişken
Ebu Davut rivâyetinde temizleninceye kadar ayaklarını yıkadı ifadesi vardır.
Abdullah b. Zeyd’den gelen son grup rivâyetler ise Hz. Peygamber’in Abdullah’ın
evinde abdest almasından ibarettir. Bu rivâyet Buhârî, Tirmizî’de birer
takikiyle yer almaktadır. Bu rivâyetlerin tamamında sonra ayaklarını yıkadı
ifadesi mevcuttur.
Veylül hadisi sekiz ayrı
sahabîden mervi olup yirmi altı tarikiyle Kütüb-i sitte” de rivâyet
edilmiştir.
Ebû Hureyre’den mervi veylü’l hadisi iki farklı şekilde
rivâyet edilmiştir.
Bunlardan birincisi Kütüb-i sitte müelliflerinden Buharî ve Müslim’de
birer tariki vardır. Bu iki rivâyete göre Ebu Hureyre abdest alan kişileri
görünce “abdestinizi iyice alın'” demiş sonra
Rasûlullah’ın “Cehenemde yanacak topuklara yazık!” hadisini zikretmiştir.
Buhârî rivâyetinde “e ’kâb”” kelimesi geçerken Müslim tarikinde bu
lafzın yerine “arakıb”” kelimesi kullanılmıştır.
İkinci
grup rivâyetler ise doğrudan
Ebu Hureyre’nin Rasûlullah’ın hadisini zikretmesinden ibaret olup Müslimde iki,
Tirmizî, Nesâî, ve İbn
Mace’de birer tarikle rivâyet edilmiştir.
Bu tariklerin tamamı aynı lafızla “veylül li’l e’kabi minen nar” rivâyet
edilmiştir.
Abdullah b. Amr’dan mervi olan
veylül hadisi Buhârî, Müslim üç, Ebu Davut, Nesâî, ve İbn
Mace’de birer tarikiyle mevcuttur. Buhârî rivâyetlerinde bir yolculukta Hz.
Peygamberle birlikteydik, Rasûlullah’ın “Cehennemde yanacak topuklara
yazık!” buyurdu şeklindeyken
Müslim’in iki rivâyetinde Mekke Medine yolunda iken lafzı vardır. Ebu Davut,
Nesâî ve İbn
Mace’deki hadisler ise Rasulullah ayaklarında kuruluktan dolayı parlaklık gördüğü
bir topluma “Cehennemde yanacak topuklara yazık!”dedi şeklindedir.
Bu hadislerin tamamı aynı lafızla rivâyet edilmekle birlikte Müslim ve
Nesâî’nin rivâyetinde (*jAjll Ij-3İ ) “abdestinizi
iyice alın” ziyadesi mevcuttur
Hz. Aişe’den
abdestte ayakları yıkamayla alakalı hadisler iki grup şeklinde
olup Kütüb-i sitte’de beş tarikiyle
rivâyet edilmiştir.
Bunlardan ilki Sa’d b. Ebi Vakkâs’ın öldüğü
günde Hz. Aişe’nin
yanında abdest alan kardeşini
uyarmasından meteşekkildir.
Bu rivâyetin Müslimde üç, İbn
Mâce’de bir tariki vardır. İbn
Mace tarikinde “arâkıb” kelimesi varken diğer
rivâyetlerde “a’kab” kelimesi geçmektedir. İkinci
rivâyet ise Urve b. Zubeyr tarikiyle mervi olup sadece İbn
Mace’de “Veylü’l li’l a’kâbi mine’n-nâr” lafzıyla rivâyet edilmiştir.
Cabir’den mervi veylül hadisi
ise İbn Mâce
tarafından münferiden rivâyet edilmiş olup
herhagi bir lafız farklılığı
mevcut değildir.
Halid b. Velid, Yezîd b. Süfyân, Şurahbil
b. Hasene, ve Amr b. As’tan mervi hadiste İbn
Mâce teferrüt etmiştir.
Bu rivâyetlerde (*jAjH
Ij-j! ) ziyadesi vardır.
Abdest almanın faziletine dair
olan hadisler Ebû Hureyre, Sunâbihî ve Amr b. Abese’den mervi olup Kütüb-i
sitte’de beş tarikiyle
rivâyetedilmiştir.
Abdullah es-Sunâbihî’den mervi olan abdestin fazileti ile alakalı hadis, Nesâî
ve İbn
Mâce’de birer tarikle rivâyet edilmiştir.
Her iki rivâyette “Ayaklarını yıkadığında tırnaklarının altına varıncaya
kadar ayaklarıyla işlemiş olduğu günahları dökülür.” şeklindedir.
Amr b. Abese’den nakledilen
abdestin fazileti ile alakalı hadis İbn
Mace ve Nesâî’de rivâyet edilmiştir.
Nesâî rivâyetinde “Ayakalarını topuklarına kadar yıkadığında ayaklarından
günahların dökülür.” ifadesi mukayyed olarak zikredilmişken
İbn Mace
mutlak olarak “Ayakların yıkadığında”” şeklindedir
Ebu Hureyre’den mervi olan
abdestin fazileti ile alakalı hadis bir tarikiyle Müslim’de bulunur. Bu
rivâyett. “Kişi ayaklarını yıkayınca ayağıyla işlediği günahları dökülür
şeklindedir. ”
Abdestte ayak parmakların
ıslatılması gerektiğine
dair rivâyet Müstevrid ve İbn
Abbas’tan mervi olup Kütüb-i sitte ’de üç tarikiyle rivâyet edilmiştir.
Müstevrid b. Şeddâd’dan
mervi olan abdestte ıslanması için ayak parmakalırının ovalama hadisi İbn
Mace ve Ebu Davut’ta rivâyet edilmiştir.
İbn Mace
rivâyetinde “deleke” filili yerine “halele” fiili kullanılmıştır.
Bunun dışında
herhangi bir rivâyet farkı mevcut değildir.
İbn
Abbâs’tan mervi rivâyet ise İbn
Mace’nin münferiden rivâyeti olup el ve ayak parmakları arasına suyun
girdirilmesi gerekliliğini
ifade eder.
Abdest alırken ayaklarında kuru
yer bırakan kişişe
Rasûlullah’ın “dön abdestini iyice al.” demesiyle alakalı rivâyet Hz.
Ömer ve Enes ve Bazı sahabiler kaydıyla mervi olup Kutüb-i sitte”de üç
farklı tariki vardır. Hz. Ömer’den mervi olan rivâyette Müslim; Bazı sahabiler
ve Enes tarikinde ise Ebu Davut teferrüt etmiştir.
Üç rivâyette Rasûlullah’ın ayaklarında kuruluk olan kişiye
“Dön abdestini iyice al” demesinden ibaretken Ebu Davut’un bazı
sahabiler tarikinde “Rasûlullah o kişiye, dönüp abdestini iyice almasını
emretti.” lafzı mevcuttur.
İbn
Cureyc’in İbn
Ömer’e yaptığı
dört şey
hakkında sormasından ibaret olan hadis Buhârî, Müslim, Ebû Davut ve Nesâî’de
birer tariki vardır. Buhârî rivâyetinde Rasûlullah’ın’ı üzerinde tüy olmayan
sebti nalinlerinyle abdest alırken gördüm cümlesinde geçen “na’l” kelimesi
müfretken diğer
tariklerinde “niâl” şeklinde
çoğuldur.
Abdestte ayakların mesh etmeyi
ifade eden rivâyetler ise İbn
Abbas, Rifaa b. Râfi’ ve Evs’ten mervi olup Kütüb-i sitte”de üç tarik
olarak mevcuttur. İbn
Abbas, Muavvız’a ayakların yıkanması gerektiğini
ifade eden hadis hakkında sormuş sonrada
“insanlar ayakların yıkanması gerektiğini kabul ediyorlar ama ben Kur’an’da
sadece meshi bulabiliyorum.” demiştir.
Rifa rivâyetine göre ise Rasûlullah’ın şöyle
demiştir. “Allah’ın
emrettiği gibi abdestinizi iyice almadan (yüzünüzü, dirseklere kadar
kollarınızı yıkayıp; başınızı ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı mesh
edinceye) Allah namazınızı kabul etmezi” Evs rivâyetinde ise Evs
Rasûlullah’ın abdest alış şeklini
“Ayakkabıları ve ayakları üzerine mesh etti”
şeklinde rivâyet etmiştir.
·
2. Metnin Muhtevası
Abdestte ayakların yıkanması
ile alakalı hadisler beş grup
şeklinde
katagorize edilebilir. Bunlardan ilki Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını
anlatan hadisler olup dokuz ayrı sahabiden elli iki hadis rivâyet edilmiştir.
Bunlardan kırk dokuz tanesinde ayakların yıkandığı
ifade edilmiş;
Hz. Ali’den mervi iki tanesinde ise mesh edilmiş
fakat bu durumun sebebi olarak “Bu
abdesti olanın abdestidir.” şeklinde
bir açıklama yapılmıştır.
İbn
Abbas’tan mervi bir rivâyette ise İbn
Abbas ‘insanlar ayaklarını yıkıyorlar fakat ben Kur’an’da sadece meshi
buluyorum.” demiştir.
İkinci
grup rivâyetler veylül hadisleri olup sekiz ayrı sahabiden mervi yirmi altı
rivâyetten ibarettir. Hadislerin tamamında ayaklarını iyice yıkamayanlara
tehdit vardır. Üçüncü grup rivâyetler ise abdest almakla günahların döküleceği
ile alakalı rivâyetler olup üç sahabeden mervi toplam altı hadisten ibarettir
ve tamamında “Ayaklar yıkanınca ayaklarla işlenen günahlar dökülür.”
ifadesi mevcuttur. Dördüncü grup rivâyetler ise abdestte ayak parmaklarının
ıslatılması için ovalanmasından ibaret olup iki ayrı sahabiden toplam üç
hadisten ibarettir. Hadislerin tamamında ayak parmak aralarının yıkanması
emredilmektedir. Beşinci
grup rivâyetler ise ayaklarını iyi yıkamayan bir kişiye
Rasûlullah’ın “Dön abdestini iyice al.” sözünden müteşekkildir.
Bu hadisler iki sahabi ve bazı sahabiler tariki olmak üzere toplam üç tarikle Kütüb-i
sitte’de mevcuttur. Her iki hadiste de ayakalarını iyi yıkamayan kişiye
Rasûlullah’ın “Dön ve abdestini iyice al.” dediği
rivâyet edilmiştir.
İbn
Abbas, Rifaa b. Râfi’ ve Evs’ten mervi hadislerde ise abdestte ayakların
meshedilmesi gerektiği
ifade edilse de bu hadisler ya hafif yıkama şeklinde
tevil edilmiş veya
şaz
kabul edilmiştir.
Yukarıdaki bilgilerden
hareketle şöyle
söyleyebiliriz: Abdeste insanlar günde en az bir kaç defa ihtiyaç hissederler.
Bundan dolayı Rasûlullah’ın abdest alışını
anlatan rivâyetlerinde çok olması kadar doğal
bir şey
yoktur. Rasulullah’ın abdestini anlatan rivâyetlerden İbn
Abbas, Osman, Ali, Ebû Hureyre, Kaysî, Mikdâm, Abdullah b. Zeyd, Muaviye ve
Muavvız rivâyetleri farklı zaman ve mekanlarda meydana
gelmiş ayrı
ayrı rivâyetlerdir. Veylül hadislerinde Rasûlullah’tan hadisi işitme
zamanını veren tek rivâyet Abdullah b. Amr rivâyetidir. Bu rivâyete göre
Abdullah b. Amr, Hz. Peygamberle Mekke Medine arasında bir yolculukta iken
Rasûlullah’tan bu hadisi işitmiştir.
Abdullah b. Amr’ın bu yolculuğu
veda haccı veya Kaza umresinde olması muhtemeldir. Mekke’nin fethi mümkün
olamaz. Çünkü fetih’ten sonra Rasûlullah Mekke’den değil
Ca’râne bölgesinden Medine’ye dönmüştür.1221
Diğer
yedi sahabiden mervi rivâyetler ise çeşitli
zaman ve mekanlarda abdest alan kişileri
gören sahabilerin, ayaklarını iyi yıkamalarını tavsiye edip Rasûlullah’ın
hadisini hatırlatmalarından ibarettir. Bu hadislerde Hz. Peygamberden hadisi
nasıl ve nerede duyduklarına dair bir açıklama olmadığı
için Rasûlullah’ın’tan hadisin duyma zamanını veren Abdullah b. Amr rivâyetini
asıl kabul edebiliriz. Bu takdirde olay meydana geldikten sonra hadis sahabiler
arasında meşhur
olmuştur
denilebilir. Abdest, günde en az birkaç defa tekerrür eden bir şey
olduğu için
diğer yedi
sahabinin değişik
zaman ve mekanlarda bu hadisi Rasûlullah’tan duyma
ihtimalleri de olası bir durumdur. Abdest almanın fazileti ve ayak parmakların
yıkanmasına dair rivâyetler ise birbirinden bağımsız
olarak meydana gelmiş,
beş rivâyetten
müteşekkildir.
Sonuç olarak şöyle
söyleyebiliriz: Abdestte ayakların yıkanması ile alakalı çok çeşitli
zaman ve mekanlarda meydana gelen hadislerin
müttefiken ortaya koydukları şey
abdestte ayakların yıkanmasının gerekli olduğudur.
B. METİN TENKİDİ
Bu kısımda, içerikle ilgili değerlendirmelerle
hadisin taşıdığı
mesajın doğru
anlaşılmasını
sağlayacak
açıklamalar yer almaktadır. Bu bağlamda
esbâbı vurudi’l hadis “hadislerin mutevatirliği”,
“hadislerin işlendiği
bab başlakıları”,
“Rivâyetlere Yönelik İtirazlar”,
“Rivâyetlerin Kur’an’a ve Sahih Hadislere Arzı” başlıklarına
yer verilmektedir
1-Esbabı vurudi’l hadis
Hz. Peygamberin sözlerini ve
fiilerini değerlendirirken
tarih içinde olanların tarihsel ve toplumsal bağlamlarını
zaman ve mekan boyutlarını yerellik ve evrenselliğini
has ve amm olduğunu
tesbit etmek gerekir. Bu konuda başvurulan
disiplinlerden biri esbâbü vurudi’l hadistir.1222Esbâbü vurudü ile beraber zikredilen hadis
sayısı çok değildir.
Bu yüzden esbâb’ı vurudun sadece rivâyetlerde aranması doğdu
değildir.
Her hadis îrad edilirken, muhatap gözetildiği
için mutlaka bir sebebe dayanır. Ancak her hadisin bu sebebi bildiren bir
rivâyetle gelmesi şart
değildir. 1223
Abdullah b. Amr bir A’s’tan
mervi “veylül lil e’kab” hadisi Buharî’deki rivâyetlere göre sahabilerin abdest
alırken ayaklarına mesh etmeleri üzerine Rasûlullah’ın tarafından uyarılmaları
sebebiyle; 1224Müslimdeki
rivâyete göre ise bazı sahabilerin ayaklarında kuru yer kalması üzerine diğer
sahabiler tarafından uyarılmış,
sora Rasûlullah durumun farkına varınca hadisi zikretmiştir.
Ebu Davut rivâyetine göre ise Rasûlullah ayaklarında kuruluktan dolayı
parlaklık olanları görünce mezkur hadisi söylemiştir.1225 Hz. Aişe
tariki ise Abdurrahman b. Ebi Bekr’i uyarmak maksadıyla varid olmuştur.1226 Ebu Hureyre
tarikinde ise ayakların ıslatmayan bir kişiyi
gören Hz. Peygamberin bu şahsı
uyarmak için söylemiştir.1227 Hz. Ömer
tarikinde ise ayaklarını ıslatmayan bir kişiyi
gören Rasûlullah’ın uyarmasıdır.1228 Veylül hadislerinde rasulullahtan hadisi işitme
zamanını veren tek rivâyet Abdullah b. Amr rivâyetidir. Bu rivâyete göre
Abdullah b. Amr, Hz. Peygamberle Mekke Medine arasında bir yolculukta iken
Rasûlullah’ıntan bu hadisi işitmiştir.
Abdullah b. Amr’ın bu yolculuğu
veda haccı veya Kaza umresinde olması muhtemeldir. Mekke’nin fethi mümkün
olamaz çünkü bu fetih’ten sonra Mekke’den değil
Ca’râne bölgesinden Medine’ye dönmüştür.1229
Diğer
yedi sahabiden mervi rivâyetler ise çeşitli
zaman ve mekanlarda abdest alan kişileri
gören sahabilerin, ayaklarını iyi yıkamalarını tavsiye edip Rasûlullah’ın
hadisini hatırlatmalarından ibarettir. Bu hadislerde Hz. Peygamberden hadisi
nasıl ve nerede duyduklarına dair bir açıklama olmadığı
için Rasûlullah’ın’tan hadisin duyma zamanını veren Abdullah b. Amr rivâyetini
asıl kabul edebiliriz. Bu takdirde olay meydana geldikten sonra hadis sahabeler
arasında hadis meşhur
olmuştur
denilebilir. Abdest, günde en az birkaç defa tekerrür eden bir şey
olduğu için
diğer yedi
sahabinin değişik
zaman ve mekanlarda bu hadisi Rasûlullah’ıntan duyma
ihtimalleri de olası bir durumdur.
Abdullah b. Zeyd b. Asım’dan
mervi Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını
izah eden hadis ise Abdullah b. Zeyd’e Rasûlullah’ın’ı abdestinin nasıl olduğu
sorulması üzerine varid olmuştur.1230Ebu Davut’taki
rivâyete göre ise sahabeden bir kişinin
Rasûlullah’ın’a abdest nasıldır diye sorması üzerine Rasûlullah’ın tarafından
uygulumalı olarak gösterilmiştir.
Enes b. Mâlik’ten mervi olan
hadis ise ayaklarında kuru yer kalarak abdest alıp namaz kılan kişiye
Rasûlullah’ın tarafından dön abdestini iyice al demesiyle olmuştur.
Hz. Ali rivâyeti ise insanlara peygamberimizin abdestini öğretmek
için Hz. Ali’nin abdesti tarifinden ibarettir.1231
·
2-Bab Başlıklarındaki Değerlendirmeler
Bir rivâyetle ilgili konulan
bab başlığı
müellifin zikrettiği
rivâyetle alakalı genel kanaatini ortaya koymaktadır. Bu kanaat bab başlığında
ya kesin bir hüküm olarak, ya da soru kipiyle tereddütler dile getirilir. Yahut
bir konuyla alakalı gelen rivâyetlerin tespitiyle alakalı olabilir. Bu açıdan
bakıldığında
bab başlıklarında
zikredilen ifadeler müellifin hadisle alakalı düşünce
yapısını tespit etmemize imkan sağlamaktadır.1232 Konumuzla
alakalı olan rivâyetler hadis kitaplarının tahare bölümünün şu
alt başlıklarında
zikredilmektedir.
"Abdeslle ayaklar
yıkanır meshedilmez.”1233
'“Topuklarınyıkanması. ”1234
“Topuklara
kadar ayakların yıkanması. ”1235
“Abdestin
alınış şekli. ”1236
‘“Hz. Peygamberin abdest
alma şekli. ”1237 1238
1244
“Ayakların
tamamının yıkanması.”
“Ayakların yıkanması. ”1239
“Isbâğül vudu. ”1240
“Veylü ’l hadisleri. ”1241
“Ayakların ellerle
yıkanması ”1242
'“Ayakların yıkanması
vaciptir. ”1242 1243
“Ayakları kaç defa
yıkamak gerekir. ”1244
“Tahlîlü’l esâbi’” 1245
Zikretmiş
olduğumuz
bu başlıkları
Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamının abdest alırken ayakları yıkamanın
abdestin farzlarından biri olduğunu
kabul ettiklerini kesin bir şekilde
göstermektedir. Tespit edebildiğimiz
kadarıyla Kütüb-i sitte müelliflerinin dışında
kalan Ehl-i sünnet’e mensub muhaddislerin tamamı kütübü sitedeki başlıklara
benzer bir tarzda başlık
kullanmış,
bu konudaki fikirlerini bu başlıklar
aracılığıyla
net bir şekilde
ortaya koymuşlardır.
·
3- Rivâyetlere yönelik itirazlar
a. Yıkama hadislerine yapılan
itarazlar
Ebu Davut’un süneninde yer alan
İbn
Abbas’tan mervi “Sonra ayaklarına su döktü ve bir eli ayaklarının altında bir
eli de üzerinde olmak üzere ayakalarını sıvazladı.” lafzı bazı şii
taraftarlarınca mesh şeklinde
yorumlansa da bundan maksat ayakların iyice yıkanması için ayakları
sıvazlamaktır. Ayrıca hadisin râvilerinden olan Hişâm
b. Sa’d şaz
bir ravi olup münferit kaldığı
hadisleri ile ihticac edilemezken kendinden daha sika ravilere muhalefeti nasıl
kabul edilebilir. 1246 Gerçekten
de “Ayaklar üzerine su serpmekken maksat suyu gerçek manada serpmek değil,
ayağı israfa
varmayacak şekilde
mümkün olduğu
kadar az bir suyla yıkamaktır. Umumiyetle su israfı ayaklarda olduğu
için bu israftan sakındırmak gayesiyle "ayaklarını az su ile yıkadı”
manasında "Ayaklan üzerine su serpti" tâbiri kullanılmıştır.
Nitekim Buhârî'nin rivâyetinde "ayağını yıkadı" tâbiri de
geçmektedir. Ayaklarının nalinli iken mesh edilmesine gelince, İbn
Hacer’e göre meshten maksat ayakların her tarafına suyun erişmesini
sağlamak
için suyu ayaklarının üzerine yukarıdan dökmektir. Aslında bu hadiste ayakların
yıkandığı
açıkça söylenmiyorsa da bu mana metinde geçen "fî" harfi ' cerrinden
anlaşılıyor.
Zira bu harfi cer meshetmek fiiliyle değil,
yıkamak fiiliyle kullanılır. Eğer
ayaklar üzerine meshetmek kastedüseydi "fi" yerine "ala"
harfi cerri kullanılırdı. Ayakların nalinli olması ise suyun ayakların altına
geçmesine engel olmaz çünkü, bu nalinlerin suyun
ayakların altına geçmesine engel olmayan "sebtiyye" denilen bir nalin
çeşididir.
"Nalinin altından tutmaktan maksat mecazen ayağın
altından tutmaktır. Eğer
böyle değilse
o zaman bu hadîs şâz
bir hadîs demektir.1247
İbn
Abbas'tan gelen rivâyetlerde ıslattı manasına gelen “JL " kelimesinin
yerine dökmek manasına gelen “jj” kelimesini kullanılmasından dolayı bu
hadisler hafif yıkama olarak te'vil edilir.1248
Sekiz farklı sahabiden mervi
veylül hadisi hakkında Şiiler
ve İbn
Turkmâni Müslim’in bir tarikinde geçen “Su değmediği için ayakları parlayan
kişileri görünce onları uyardık” ibaresine bağlı
kalarak buradaki tehdidin ayakların yıkanmamasından değil
güzelce (tamamen) mesh edilmemesinden kaynaklandığını
söylemektedirler. 1249 İbn
Rüşd ise
bu hadise şu
şekilde
itiraz eder. Cumhur, ercüleküm kıraatini, Peygamber Efendimiz'den geldiği
sabit olan “Ateşte yanacak topuklara yazık!” hadisini delil yaparak
tercih etmişlerdir.
Cumhur der ki: Bu hadiste, ayaklarnı iyice yıkamayanlar kınandığı
için, ayakları yıkamanın farz olduğu
anlaşılmaktadır.
Çünkü bir kimse vacib olmayan bir şeyi
yapmadığı
için tehdit edilmez. Halbuki bu hadis cumhur için
delil olamaz. Çünkü ayaklarını yıkamaya başlayan
kimsenin -tabiidir ki- iyice yıkaması lâzımdır. Nitekim ayağın
farzı, yıkamak ile meshetmekten biridir diyenler de, "Kişi
ayaklannı meshetmeye başlarsa,
artık ayağının
hepsini meshetmesi vacib olur" derler. Müslim'in «Biz
ayağımızı
meshediyorduk. Peygamber (s.a.s) "Ateşte
yanmaktan topukların vay haline" diye
seslendi» şeklinde
kaydettiği
diğer bir
hadisten de bu anlaşılmaktadır.
Şu halde
bu hadis, her ne kadar ayaklan meshetmenin caiz olmadığına
delil olarak gösterilegelmiş ise
de, bize kalırsa bu hadisten, meshin caiz olmamasından ziyade, caiz olması anlaşılır.
Çünkü Peygamber Efendimiz onları ayaklarınızı niçin yıkamıyorsunuz diye
kınamıyor, ayaklannızı niçin iyice meshetmiyorsunuz diye kınıyor. Bu ise,
meshin caiz olduğunu
göstermektedir.1250
Muttefekün aleyh rivâyetlere
göre aceleyle ayaklarımıza mesh etmeye başlayınca
Rasûlullah’ın “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” diye seslendi
ibaresi vardır. Muttefekün aleyh hadisler Buhârî ve Müslim’in münferiden
yaptıkları rivâyetlere tercih edilir.1251 Müslimde geçen mezkur
ibare muttefekün aleyh hadislerdeki bu manaya göre tevil edilir veya su değmediği
için (»Uı ı$~ş, )) ifadesi rivâyetlerin arasını cem etmek için yıkanmamasından
dolayı manasına hamledilir. 1252 Ebû Hureyre’den mervi hadiste “--^
J—JU ^'3” ifadesi bu hadiste neyin kastidildiğini
şüpheye
yer bırakmayacak şekilde
ortaya koymaktadır. Ayrıca Şiilerin
bu hadisteki vaîdin ayaklarını mesh etmeyenler için varid olmuştur
demelerine itibar edilmez çünkü kendilerine göre topukları meshetmek gerekli
olmadığı
halde hadiste topuk sarih bir şekilde
zikredilmektedir.1253
Kuşeyri
abdestte ayakları yıkamanın farz oluşunu
“Ayaklarını yıkayınca ayaklarıyla işlediği günahları dökülür.'’”
hadisinden dolayı kabul etmekle birlikte bu hadisin geçtiği
bab başlığındaki
ayaklar üzerine mesh etmek caiz değildir1254 cümlesinin
Buhârî’nin bir çıkarımı olduğunu
hadiste geçmediğini
savunmuştur.
Hadisin baş tarafında
geçendi ^1* lafzından ötürü Buhârî böyle bir çıkarım yapmış
ve bu da gayet isabetli bir yorumdur.1255 Veylül
hadisiyle alakalı Şiilerin
bir diğer
iddiası ise hadisteki tehdit ayakların yıkamamasından değil
tam manasıyla mesh edilmemesindendir. Çünkü Rasûlullah’ın sahabilere namazlarını
ve abdestlerini iade etmelerini emretmemiştir.
Bu iddiaları değerlendiren
Kadı İyad
konuyla alakalı şöyle
demiştir.
Hz. Peygamber burada “esbiğül vudu” ifadesiyle onlara abdestlerini
yeniden almalarını emretmiştir.
Namazın iadesi konusuna gelince bu rivâyetlerde sahabilerin namaz kıldıklarına
dair bir şey
söylenmemiş,
bilakis Rasûlullah’ın onların abdestlerinin tam olmadığını
görünce hemen uyarmıştır.
1256Ayrıca
Müslim’de rivâyet edilen bir diğer
hadiste ayaklarında tırnak büyüklüğünde
kuru yer bırakan bir kişiye
“Dön ve abdesteni yeniden al” diyerek ayakta kuru yer kalınca abdestin iade
edilmesi gerektiğini
açık bir şekilde
ortaya koymuştur.1257
Abdullah b. Ömer’den mervi
hadisin ayakları yıkmaya delalet etmediği
ifade edimişse
de hadiste geçen “fî”harfi ceri yıkamayı ifade eder. Eğer
mesh kastedilseydi mezkur harfi cerrin “alâ”
olması gerekirdi.1258 1259 Üstelelik
hadiste geçen yeteveddeu fiili’de tek başına
yıkama manasını ifade eder. Çünkü abdestte aslolan yıkamadır..1265
Abdest (yeteveddeu) mutlak olarak zikredildiğinde
mesh değil
yıkama anlaşılır.1260Hadiste geçen
fi harfi cerri ayakkabıları ayağındayken
abdest aldığında
manasında olup ayakların yıkanması gerekililiğini
ifade eder
Buhâri’nin bu hadisi “ayaklar
yıkanması gerekir meshedilmez” bab başlığı
altında zikretmesi hadisten kastın yıkama olduğunu
beyan içindir.1261
Hz. Osman’dan mervi
rasulullahın abdest alış şekliyle
alakalı hadise itiraz şöyledir.
Abdestte ayakları yıkama fiili Hz. Osman’ın ihdasıdır. Ondan
önceki halifeler Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir döneminde ayaklar yıkanmıyordu fakat
Hz. Osman diğer
birçok konuda olduğu
gibi kasten abdestte ayakları yıkamayı ihdas etmiştir.1262 Ciddiye
alınamayacak kadar basit olan bu görüşün yanlışlığını
ortaya koymak için Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in abdest alırken ayaklarını
yıkadıklarını mı, yoksa mesh mi? ettiklerini ortaya koymak yeterlidir. Sahih
rivâyetlere göre hem Hz. Ebû Bekir hem de Ömer abdest alırken ayaklarını yıkamışlardır,
iddia edildiği
gibi onların ayakların mesh ettiklerine dair sahih hiçbir rivâyet yoktur.
Ayrıca bu rivâyetin bazı tariklerin sonunda olan “Allah sadece bu abdestle
namazları kabul eder” kısmına haberi vahid oluşu
ve rivâyette sayılanlardan herhangi birinin yapılmaması durumunda namazda kabul
olmaz fakat bu rivâyette sayılan fiillerden birkaç tanesi abdestin
sünnetlerindendir şeklinde
itiraz edilmiştir.
1263 Bu
cümle abdestin farzlarından birini yerine getirmeyenin namazını Allah kabul
etmez manasındadır. Abdestin sünnetlerinden birini terk edenin namazı batıl
olur manasında değil.
Ayrıca Hz. Osman sünnetleri terk etmenin ibadeti batıl etmeyeceğini
bilcek kadar fakihtir.
b.
Meshi savunan rivâyetlere yapılan itirazlar
Ebu Davut’un Evb b. Evs’ten
rivâyet ettiği
Hadîs-i şerifte
geçen "ayakları üzerine meshetti" tabirinden maksat, çoraba
meshetmektir. Bir mahallin içindeki şey
zikredilip te mahallin kendisi kasdedilmiş olması
kabilinden bir mecazî mürseldir. İbn
Reslan "Bu hadîsin anlamı bir evvelki hadîsin anlamı gibidir. Yani
ayaklara meshetmekten maksat çoraplara meshetmektir"
şeklinde bir açıklama yapmıştır.1264 İbn
Kudâme ise, "Rasûlullah’ın nalinlerinin kemerleri üzerine meshetmiştir.
Biaenaleyh hadîs-i şerifte
söz konusu edilen mesh, çorapların üzerinde bulunan nalinlerin üzerine meshtir”
der.1265 Bu
hadîsin zahirinden ayaklara ve ayakkabılara meshetmenin caiz olduğu
anlaşılıyorsa
da bu ancak abdestli iken alınan nafile abdestlerde geçerlidir. Yoksa bozulan
bir abdesti yenilemek için ayaklar üzerine meshetmek caiz değildir.
Beyhakî’ye göre “ayakkabı üzerine mesh etti” cümlesi "ayakları
pabuç içinde iken yıkadı"manasındadır. Zira Arapça'da mesh kelimesi
yıkama manasına da gelir.1266
Ayrıca bu hadisi "Peygamber ayaklarını yıkadı" şeklinde
rivâyet edenler çoğunluktadır.
Ayakkabıları üzerine mesh etti diyenler ise azınlıkta kalmıştır.
Konu bir olduğuna göre çoğunluğun
rivâyetinin, azınlıkta kalanların rivâyetine tercih edilmesi gerekir.1267 Bu hadis Ebu
Davut şarihlerinden
Azimabadi'ye göre hem seneden hem de metnen muzdariptir.1268Seharenfuri'ye göre ise ayaklarına mesh etti
demek çoraplarına mesh etti demektir.1269 İbn Kesir ise ayaklarında
mesh olduğu
halde ayaklarına mesh etti şeklinde
tevil etmiştir.1270
Hadisin rivâyetleri arasında
farklılıklarda vardır. Abbâd rivâyetinde Hz.Peygamberi böyle yaparken gördüm
ifadesi varken Müsedded rivâyetinde Rasûlullah’ın böyle yaptı ifadesi mevcuttur
ve bu ifade bu rivâyetin mürsel olma ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.1271 Bir de bu
hadîsin Metninde ızdırap vardır. Hüşeym'in
rivâyetnde Evs, “Rasûlullah’ın’ı abdest alıp ayakkabılarına ve ayaklarına
meshederken gördüm” dediği
halde, Hammâd b. Seleme'nin rivâyetinde Evs, “Babamı abdest alıp
ayakkabılarını meshederken gördüm de “Sen ayakkabılarının üzerine mesh mi
ediyorsun?” dedim. O da "Ben Rasûlullah’ın’ı ayakkabılarının üzerine
meshederken gördüm" cevabını verdi” şeklindedir.1272
İbn
Abbas’tan mervi “Ben Allah’ın kitabında meshten başka
bir şey
bilmiyorum fakat insanlar abdest alırken ayaklarını yıkıyorlar.” ifadesi
hakkında Ahmet el Advî münkerdir demiştir.1273 Eğer
İbn
Abbastan gelen bu rivâyetler münker değil
sahih kabul edilse dahi şöyle
yorumlanır. İbn
Abbas mezkur ayeti cer okuyarak ayakların mesh
edilmesi gerektiğini
zannediyordu. "Cehennemde yanacak topuklara yazık" hadisini öğrenince
ayakların yıkanması gerektiği
fikrine ulaştı.1274 Ondan gelen
sahih rivâyetlerde abdest alırken ayaklarını yıkaması bu fikrin doğruluğunu
teyit eder mahiyettedir.
Rifaa b. Rafi’ den mervi kişi
abdestini Allah’ın emrettiği
gibi almadıkça namazı kabul olmaz hadisinin “^*£11 Jl 4-1^jj” ifadesi yıkamayı
emreden yüz ve kollara atıftır yoksa zihne ilk geldiği
gibi başlara
atıf değildir.1275 Bu hadisi İbn
Mace muhtasar bir şekilde
rivâyet etmiştir.
Rivâyetin Darakutni’de geçen tam metni şöyledir:
Rifaa şöyle
demiştir.
Biz Allah Rasûlu’nün yanında oturuyorken bir kişi
geldi, kıbleye yöneldi ve namaz kıldı. Namazını bitirince geldi Rasûlullah ve
orada olanlara selam verdi. Rasûlullah o kişiye
“dön namazını yeniden kıl çünkü sen namaz kılmadın'dedi adam döndü ve
namazını yeniden kıldı bu sırada bizlerde acaba neyi yanlış
yaptı diye onu takip ediyorduk. Adam
namazını bitirince geldi Rasûlullah ve orada bulunanlara selam verdi.
Rasûlullah yine “dön namazını yeniden kıl çünkü sen namaz kılmadın'”
dedi.( Hemmam dedi ki tam hatırlayamıyorum iki defamı yoksa üç defa mı?) adam
Rasûlullah’a "namazımda neyi eksik yaptığımı bilemiyorum ya
Rasûlallah!” deyince Rasûlullah “Allah’ın emrettiği gibi abdestinizi
iyice almadan (yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı
yıkayıp; başınızı ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı mesh edinceye. Allah
namazınızı kabul etmez.”” 1276dedi. Darakutnîdeki rivâyete dikkat edilirse
Rasûlullah’ın namaz kılan kişiye
namazını abdestinden dolayı iade etmesini emretmiş
fakat bu durumun sebebini açıkça zikretmemiştir.
Hz. Peygamber’in abdest sebebiyle namaz iade ettirmesi genellikle ayakların tam
yıkanmaması sebebiyle olduğu
için mezkur rivâyet böyle yorumlanabilir.
·
4- Rivâyetlerin Mutavatir oluşu
Mütevâtir, lügatte "arkası
kesilmeksizin birbirini takip etmek, birbirinin peşisıra
gelmek, "1277 manâsındaki
“vetr” kökünden türeyen tevâtür kelimesinin ism-i faildir. Nitekim Kur'an-ı
Kerîm'de "Sonra birbiri peşinden peygamberlerimizi gönderdik"
(el-Mü'minûn, 23/44) buyurulmuştur.
Ayetteki "tetrâ" kelimesi aynı köktendir. Istılahta ise Mütevâtir
haber, yalan üzere birleşmelerini
adeten muhal olan bir topluluğun
verdiği,
mahsûse ait olan haberlere denir.1278 Tanımdan yola çıkarak mutavatir hadis için
gerekli şartları
şu şekilde
özetleyebiliriz.
Haber, yalan üzerinde kasıtlı
veya kasıtsız birleşmelerini
aklın kabul etmediği
kalabalık bir cemaat tarafından nakledilmelidir. Bu cemaatin adedi hakkında
ihtilaf edilmiştir.
Fakat cemaat adedini belirli bir sayıya hasredenlerin hiç biri bu sözlerini
ciddi bir delil ve bürhanla isbat edememişlerdir.1279
Haber, aklen mümkün olan,
görülen ve işitilen
şeylerden
olmalıdır. Dolayısıyla, doğruluğu
nakle değil
burhana muhtaç olan veya muhal olan şeyleri
nakledenler ne kadar çok olursa olsun tevâtür sayılmaz.
Hadisi rivâyet eden bütün ravi
tabakalarında muhbirlerin tevatür adedini bulması1280
Yukardaki şartları
taşıyan
hadislere mutavatir denir ve ilim ifade eder. Az sayıdaki karşı
görüş sahipleri
bir tarafa bırakılırsa mutevatir haberin ilim ifade ettiği
hususunda İslam
alimleri arasında ihtilaf yoktur.1281 Mütevâtir haber, ilm-i zarûrî ifade eder;
yani onu işiten
red ve inkârı mümkün olmayan, aksine tasdik ve kabulü zorunlu olan bir bilgi
hasıl olur. Bu bilgi dine taalluk eden bir bilgi olduğu
zaman, ona inanmayı, amele taalluk ediyorsa onunla amel etmeyi gerektirir.1282
Mütevâtir haber İslâm
hukukunda da kesin bir delil olarak kabul edilmiştir.
Mecelle'de bu meyanda şu
maddeler yer almıştır:"Tevâtür,
ilm-i yakîn ifade eder. Biaenaleyh tevatürün hilâfına beyyine ikame
olunmaz" 1283
Araştırma
konumuzu teşkil
eden abdestte akyaların yıkanması konusun mutevatir olup olmaması İslam
Alimleri tarafından tartışma
konusu yapılmıştır.
Mutevatir hadislerle alakalı bir kitabı olan Suyûtî veylül hadisini dokuz
sahabiden geldiği
için mutavatir hadis olarak almıştır.
Kettâni ise bu ravilere dört kişi
daha eklemiş ve
bu hadisin mutavatir olduğunu
ifade etmiştir.
Ayrıca Kettânî abdestte ayakları yıkamanın gerekli olduğunu
ifade eden hadisleri de Zeylaî ve İbn
Emîr’ül Hâc’tan naklen mutavatir olarak kabul etmiştir.
Kettâni’nin Zeylaî den yaptığı
alıntıda Ka’b b. Amr el-Yâmî1284 ayakların yıkanması gerektiğini
rivâyet eden sahabiler arasında sayılsa da bu sahabiden mervi olan rivâyette
ayaklar zikredilmemiştir.1285İbn
Emîru’l-Hâc’ın1286
ayaklarını yıkayan sahabiler arasında saydığı
Ubey b. Ka’b1287
rivâyetinde ayaklar zikredilmemiştir.
Ammâr b. Yâsir rivâyetinin kaynağı
olarak Tirmizî ve İbn
Mâce verilmiştir.
Bu iki kitabın müttefiken Ammâr bin Yasir’den rivâyet ettiği
“Tahlilü’l lihye.”1288
ve “Dokuz şey fıtrattandır.” hadislerdir. Bu iki hadiste de ayaklar
yıkanması sarahaten zikredilmemiştir.
Büyük ihtimalle İbn
Emîr’ül Hâc fıtrat hadisinde geçen gaslü’l berâcim ifadesinden ayakların
yıkanması gerektiği
hükmüne ulaşmıştır.
Ayrıca Tirmizî’nin Ammâr bin Yâsir’den rivâyet ettiği
meshler üzerine mesh hadisi de vardır1289. Bu rivâyetten de ayakların yıkanması
gerektiği
fikri çıkarılmış olabilir.
Zeyd bin Sâbit rivâyetinin kaynağı
olarak verilen Darakutnî’de böyle bir rivâyete rastlanamamıştır.
Taberânî’nin kaynak olarak verildiği
Ümmü Seleme, Ebu Derdâ ve Muaz bi Cebel’in abdest rivâyetleri verilen kaynakta
bulunamamıştır.
Rasûlullah’ın’tan gelen
hadisler hep ayakların yıkanması gerektiğini
ifade etmektedir. O halde bu hadisler Kur’an’ı açıklayıcı nitelikte olduğu
için abdestte ayakları yıkamak gereklidir. Sahabeden ayakların mesh edilmesini
gerektiğini
söyleyenler sadece Ali, Enes, İbn
Ömer, İbn
Abbas’tır. Bütün bu sahabilerin bu görüşlerin
döndükleri sabittir. Said b. Mansûr’un Abdurrahman b. Ebi Leylâ’dan rivâyetine
göre sahabiler abdestte ayakların yıkanması hususunda icma etmişlerdir1290 1291 1292 1293 1294 1295 Abdestte
ayakların yıkamanın mutevatir olduğunu
söyleyenler 1297+ı
1298yi
1299
1300
1301
arasında
Tahâvî, İbn
Humâm, İbn
Hacer, Azimâbadi, Subki,
Mubarekfuri,1296Münâvî,1297Muhibbülallah
b. Abduşşekur,
Sehâvî1298
sayılabilir.
Nevevi abdestte ayakların
yıkanması hususunda her ne kadar mutavatir lafzını kullanmasa da alimlerin bu konuda icma ettiklerini ifade etmiştir.
Ehl-i sünnet ulamasının hemen hemen tamamı bu konuda Nevevi gibi düşünmektedir.
Abdestte ayakları yıkamanın gerektiğini
kırkdokuz sahabinin rivâyet etmesi bu konuda icma olduğunun
en bariz delilidir.
·
5- Rivâyetlerin Kur’an’a Arzı
Abdestte ayakların yıkanması
konusu Mâide suresinin altıncı ayetinde ele alınmaktadır. Ayette geçen “ercülüküm”
lafzı kıraat alimleri tarafından hem nasb hem de cer
olarak okunmuştur.
Her iki kıraate göre ayetin manası ve ifade ettiği
hüküm değişmektedir.
Bu durum Şiiler
ve Ehl-i sünnet arasında tartışma
yaratan konulardan biridir. Biz burada ayeti nasb ve cer okuyanları
delileriyile birlikte zikredip konunun hadisler açısından açıklamasını yapmaya
çalışacağız.
Ayeti kerimedeki “erciliküm”
lafzını, Nafi, İbn
Amir, Hafs, Kisai ve Yakub nasb ile okuyarak1299 kelimeyi yıkanması gereken azalara atfetmiştir.
Şu halde
ayetin manası şöyle
olur. “Ey iman edenler namaza kalktığınız vakit yüzünüzü, dirseklere kadar
kollarınızı ve başınıza meshedip topuklarla beraber ayaklarınızı yıkayınız.”
Bu kıraat Abdullah İbn
Mes'ud, Abdullah b. Abbas'tan rivâyet edilmiştir.1300 Urve, Ata,
Hasan İkrime
Mucahit, Mukatil b. Süleyman Zühri, Nehâî ve Dehhâk gibi alimler
bu kıraate uymuşlardır.1301 İbn
Kesir, Ebu Amr, Hamza ve Ebu Bekr kıraatinde aynı kelime mecrur olarak okunur.
Bu takdirde ayetin manası şöyle
olur. “ Başınızı ve ayaklarınızı mesh edin.” Alkama Ebu Ca’fer, Hasan-ı
Basrî ve İkrime
esre kıraatine uyan alimlerdir.1302Hasan-ı Basrî’ ve A’meş
b. Süleyman den şaz
olarak ötre kıraati de vardır.1303
a.
Nasb okuyanlar ve dedilleri
“Ercüliküm””
lafzı “vucüheküm’” lafzına atıfedilmiştir.
"VemsehiT cümlesi ise fasıladır. İki
cümle arasına fasıla girmesi ise Arap dilinde caizdir. Hatta Ebû’l Bekâ’nın
rivâyetine göre nahiv alimleri bu konuda icma etmişlerdir.1304 Kur’anı
Kerim’de bu konunun örnekleri de vardır.
Ijjji jjj jJl
Ayetteki “muhsenat” kelimesi
yakınındaki “hillün lehum” la değil
ondan önceki “hillün leküm” la alakalı olarak yukarıdaki “ettayyibetü” üzerine
atıftır. Dolayısıyla matuf ile matufun aleyh arasına fasıla girmiş
demektir. 1305
Ji-lj tİljl jlİJ ddij j-;
ÂlLbT 11jüj
Ayetteki ve “ecelün müsemme”
terkibi ile matufun aleyhi olan “kelimetün” arasına “le kene lizamen” fasılanın
gidiği
açıkça belli olmaktadır.1306
Şu halde
Kur’an’da matuf ile matufun aleyh arasına fasıla girebilmektedir. Bu ise bir
anlamda ercüliküm lafzının mutlaka ruusiküm üzerine atfedilmesinin kesin bir
kaide özelliği
taşımadığını
dolayısıyla vucuhuküm ezerine atfedilmiş olduğunu
gösteren güçlü bir delil niteliğindedir.
Matuf ile matufun aleyh arasına fasıla girmesi abdestte ayaklar yıkanırken
suyun israf edilmemesi şeklinde
açıklanan bir nükte sebebiyledir. 1307 Hanefiler abdestte ayaklar mesh
edilircesine yıkanması gerekir diyerek bu duruma işaret
etmiştir.1308Matuf ile
matufun aleyh arasın başka
bir cümle girmesinin sebebi abdestte tertibe dikkat çekmek ve ayakların en son
yıkanması gereken aza olduğunu
ifade etmek içindir.1309
“Ercül” kelimesinin “ruus”
kelimesine atfedilmesi doğru
değildir.
Eğer
atfedilecek olsaydı bi rüüsiküm şeklinde harfi cerrin tekrarı gerekirdi. illi j Ojj^ j lxjj
^jIj
şeklinde
bir
cümle kurmak doğru
olmaz. Çünkü bu durumda Hâlid kelimesinin bi amrin kelimesine mi, yoksa zeyd
kelimesine mi? atfedileceği
belli değildir.
Bundan dolayı böyle bir kullanım Arapçada caiz değildir1310
Hz. Ali'nin oğulları
Hasan ve Hüseyin Ebi Abdurrahman'a Mâide suresindeki abdest ayetini “erculiküm”
şeklinde
cer olarak okumuşlardır.
Bu kıraati işiten
Hz. Ali “ercüleküm” kelimesini nasb okuyarak düzeltmiş
ve ayette takdim tehir olduğunu
ifade etmiştir.1311 Kur'an'ı en
iyi bilenlerden olan Hz. Ali'nin değişik
okunan bir kelimeyi hemen fark ederek düzeltmesi gerçekten dikkat çekici olup
nasb kıraatinin tutarlı olduğuna
önemli bir delildir.
Çıplak ayaklara mesh etmeyi
caiz görmek ayetin sonundaki “li yütahhiraküm” cümlesinin ifade ettiği
temizlik hikmetine kesin olarak aykırıdır.1312 Çünkü Ayakların temizliği
ancak yıkama ile yapılabilir.1313 Abdestin hikmeti temizliktir ve bu temizliğin
gerçek manada sağlanabilmesi
için en fazla kirlenmesi muhtemel organın yıkanması gerekir.1314
Ayetteki atıf harfine (j)
maiyet demek doru değildir.
Bu harfe maiyet diyebilmek için karine gereklidir. Burada karine olmadığı
için bu harf maiyet olamaz. Ayrıca amil aynı olduğu
için bu harf maiyet olarak alınırsa aynı anda hem ayakların hem de başın
meshi gereklidir ki bu muhal bir şeydir.1315 Bütün tefsir
ve fıkıh alimleri buradaki vav harfinin atıf vavı olduğu
görüşünde
birleşmişlerdir.1316
Ayetin devamında gelen “ilel kağbeyn”
kaydı ile ayet kayıtlanmış,
bu kayıt ile yıkamaya bir sınır getirilmiştir.
Mesh için bir sınır getirilemeyeceğinden
dolayı ayakların yıkanması daha doğrudur.1317 Ayette
yıkanması emredilen kollar kayıtlı olarak zikredildiği
için yine mukayyed olarak zikredilen ayakların kollara atfedilmesi gayri
mukayyed olan başa
atfedilmesinden daha doğrudur.1318 Teyemmüm
ayetinde de meshedilecek yerler mutlak olarak zikredilmiş
yıkanması gereken yerler ise kayıtlı olarak
zikredilmiştir.
Bu durumda ayakların yıkanması için önemli bir karinedir.1319
…
örneğinde
de anlaşılacağı
gibi
dövülmesi
gereken Amr ve Bekir mukayyed olarak zikredilmiştir.
Bu kayıtlar atıfta karışıklığı
ortadan kaldıracak karineler olduğu
için Bekr kelimesinin Amr üzerine atfı caizdir. Bu durumun Kur’an’da örneği
vardır.
…
Rasûl kelimesinin Müşriklere
atfını engelleyici harici bir karine olduğu
için Rasûl kelimesinin Allah üzerine atfı vacibtir. Abdest ayetinde de mezkur karineden dolayı ayakların kollar üzerine atfı
gereklidir.1320
Ayette cer bil civar söz
konusudur Yani erciliküm kelimesinin esre okunması bir amil sebebiyle değil,
yanındaki kelimenin kesreli oluşundandır.
Tanınmış nahivcilerden
Sibeveyh ve Ahfeş,
bu durumu caiz görmüşlerdir.
Konunun Kur'an'ı Kerimden hayli örneği
vardır. Biz bunlardan bir tanesi vermekle yetineceğiz.
fJl fjtî ^'^
^*' ayetinde
elim kelimesi
azabın
sıfatı olduğu
halde yevm kelimesinin sıfatı gibi kesre ile okunmuştur.
Yıkamak ve mesh etmek birbirlerine yakın iki fiildir. Çünkü ikisinde de bir
uzva dokunmak vardır. Dolayısıyla yıkanması gereken uzvun mesh edilmesi gereken
uzva atfı doğrudur.1321 1322
Ayetteki “Lahmü tayrin” lafzı
ile “Hur’un inun” lafzı “vildanum muhalledun” lafzına atıf olmasına; rağmen
Hamza Kisâî, İmam
Asım’dan Fadl kıraatinde cerr’i civarla kesreli olarak okunmuştur.1323
U&p Ayetinde de Nuhasün
lafzı şuvazun
lafzına atıf olmasına rağmen
İbn
Kesir ve İbn
Amr kıraatinde cerri civarla nahasin şeklinde
kesreyle okunmuştur.
tâ
Rasuluhu kelimesi şaz
bir kıraatte rasulihi şeklinde
cerri civarla cer olarak okunmuştur.
Cerri civar’ın arap dilinde caiz olmadığını
Zeccâc iddia etse de aralarında Sibeveyh ve Ahfeş
gibi büyük dilcilerin olduğu
bir grub atıflarda da bu durumun caiz olduğunu
söylemişlerdir.1324
… Şiirde
de musikun kelimesi Esir üzerine atıf
olmasına
rağmen
cer’i civarla esreli olarak okunmuştur.
Dilciler arasında bu konu fasih bir konu olarak kabul edilmiş
tesniye ve münnenslerdeki irabı bile
mu’teber olarak kabul edilmiştir.1325 1326
1332jhÂll
j
JJAİI ^İİJM ^J*J UJJ& j
ûAjU ^*1
Şiirde
sevafi üzerine atfedilen katr kelimesi cerri civar ile kesreli olarak okunmuştur.
Abdest ayetinde cerri civar kaidesine binaen ayakların baş
üzerine atfedilmesinin sebebi mesh eder bir
şekilde
yıkayarak israfa mani olmaktır.1327
Yıkama ve mesh fiileri
birbirlerine yakın fiiller olduğu
için ( her iki fiilde de azaya dokunma vardır) bu fiillerin bir birlerine atfı
doğrudur.
…Örneklerinde
olduğu gibi
yakın manalı fillerin bir
birlerine
atfedilmesi caiz ise ayette de birbirlerine yakın manalı olan yıkama fiilinin
mesh fiiline atfı doğrudur.1328 Ayrıca bu
lafız müşterek
bir lafız olup Araplar tarafından yıkama manasında kullanılabilir temessehtü li
salat1329 örneğinde
olduğu gibi.
Yıkama manasını ifade eden
üstün kıraati ile yazılmış Asım
ve Verş kıraatlerini
havi Mûsâhlar İslam
aleminin hemen her tarafında yaygındır. Ayrıca bu
kıraatten kaynaklanan ayakların yıkanması hükmü sahih sünnete dayandığı
için abdestte ayakları yıkama fikri doğrudur.
1330
Gasl ve mesh kavramları ayrı
manalarda iki kavramdırlar. İki
kıraatten birini terk etmek caiz olmadığı
için mesh manasını da içeren gasl kavramıyla ayete mana vermek ihtiyat gereğidir.
Çünkü mesh ile ayete mana verilirse kıraatlerden biri terk edilmiş
olur. 1331
Kelimenin kelime üzerine değil
bir diğerinin
mahalline atfedilmesi hem Ehl-i sünnet hem de Şii
alimlerinin icmaı üzere zahiri hilaftır. Dahası lafız
üzerine atıf mahalle atıftan daha kuvvetlidir. Kur’an’ı Kerim’in ifade
özellikleri dikkate alındığı
zaman kelime üzerine atıf yapılması gerekir. Mahal üzerine atıf ancak zorunlu
hallerde mümkündür.
Mesh etmeyi ifade eden cer
kıraati meshler üzerine mesh ile yorumlanırsa her iki kıraatle de amel edilmiş
olur.
Ercüliküm
kelimesinin nasb okunması tek başına
ayakların yıkanmasına delalet etmese de sünnet Kur’an’ı nesh ederek ayakların
yıkanması gerektiğini
ortaya koymuştur.1332Bu durumu
Elmalılı nesh olarak görmemiş ayeti
mücmel sünneti ise mübeyyin olarak kabul etmiştir.1333 Kıraatler
arasında farklı hükümler mevcutsa iki kırat iki farklı ayet kabul edilir ve
ikisiyle de amel edilmeye çalışılır.
Bu durum mümkün değilse
tercihe gidilir, eğer
tercih sebebi yoksa sünnete gidilir ve sünnete göre hüküm verilir ki burada da
sünnete göre hükmetmek gerekir. Sünnete göre ise ayakları yıkamak farzıdır. 1334
Ka’b kelimesi İmam
Şafi ve
Mâlik’e göre ayak kemiklerinde bulunan iki çıkıntıdan ibarettir. İbn
Kasım, Muhammed b. Hüseyin ve Esmai’ye göre ise ayakların üzerindeki yuvarlak
kemiktir. Numan b. Beşir’in
rivâyetine göre Rasûlullah “Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah aranıza
tefrika koyar.” demiştir.
Numan şöyle
demiştir:
Bir de baktım ki insanlar omuzlarını dizlerini ve ökçelerini ( ka’b)
birbirlerine yapıştırmışlar.1335Ayetteki Ka’b
kelimesi Şiilerin
kabul ettiği
gibi ayağın
üzerindeki yuvarlak kemik olsaydı ayette “ilel kiab” şeklinde
çoğul
gelmesi gerekirdi, tıpkı “ilil merafiki” kelimesinde olduğu
gibi. 1336
A’meş
cer okuyanlar hakkında şöyle
demiştir.
Onlar cerle okuyorlar fakat ayaklarını yıkıyorlardı. Said b. Mansûr’un
Abdurrahman b. Leyla’dan yaptığı
rivâyete göre ashab arasanda ayakların yıkanması konusunda icma vardır. Atâ ise
Mesh edeni görmedim demiştir.1337Tahir b. Aşur
ise tabiun neslinden sonra ayakları yıkama hususunda icma vardır1338 diyerek
abdestte ayakları yıkamanın farz olduğunu
ifade etmektedir.
b. Mecrur okuyanlar ve delileri
İbn
Abbas, Enes, İkrime,
Şa’bi,
ve Ebu Ca’fer Muhammed b. Ali b. Bakır göre ayakları mesh etmek farzdır.1339Başta
Şia
olmak üzere esre kıraatini esas alanlar bu iddialarını ispatlamak için birkaç
husus üzerinde durmuşlardır.
Erciliküm kelimesi eydiyeküm
üzerine değil
ruüsiküm üzerine atfedilmiştir.
Çünkü eydiyeküm üzerine atıf yaparsak atıf ile matufun aleyh arasına konuyla
alakası olmayan bir başka
cümle germiş olur
ki Araplarca bu durum caiz görülecek bir şey
değildir.1340
Eerciliküm kelimesinin başında
olan vav harfi harfi maiyettir. Bundan dolayı ayetin manası başınızla
birlikte ayaklarınızı mesh edin olur.
Ayetteki ercüliküm lafzı nasb
okunsa dahi ayetin manası yine ayaklarınızı mesh edin olur. Çünkü ayetteki
rüusiküm kelimesinin cümledeki yeri mef'uldür. Buna göre nasb okunan ercül
kelimesi rüüsiküm kelimesinin lafzı üzerine değil
mahalline atfedilmiştir.
Mahalle atıfta Arapçada caiz görülen bir durumdur.1341
Bir cümlede biri yakın diğeri
uzak iki amil olursa yakında olana atfetmek daha uygundur.1342 Bu kaide gereği
bir kişi
maiyetinde olan birisine Ij^jj l^ ^j-^'j Ijj*^ j 'aü ?_$
derse Zeyd ve Amr’a ikram; Hâlid ve Bekir’e sopa atmak gerekir. Ben uzağa
atıf yapıyorum diyerek Bekir’e ikramda bulunamaz.1343Yakına atfetmenin daha doğru
olduğunu
kabul etmekle birlikte her zaman bu durumun caiz olmayacağı
görüşündeyiz.
Mesela Tevbe suresinin üçüncü ayetindeki <b^j j ÛA j—Ji
^l jl rasülühü
kelimesini nasıl en yakına atfedebiliriz.1344
Allah Teâlâ abdestte iki uzvun
yıkanmasını emretmiştir
ki bunlar yüz ve kollardır. İki
uzvun yıkanmasını emretmiştir
ki bunlar baş ve
ayaklardır. Yıkayınız emrinden sonra iki tümleç geldiği
gibi mesh ediniz emrinden sonra da iki tümleç gelmiştir.
Demek ki yüz ve eller yıkanacak, baş ve
ayaklar ise mesh edilecektir. Kur''an da bu durumu destekleyen önemli bir
karine vardır. Şöyle
ki yıkayınız emrinden sonra gelen ilk tümleç( yüz) nasıl tekse mesh edeniz
emrinden sonra gelen tümleçte (baş)
tektir. İkinci
tümleçler ise çifttir. (kollar ve ayaklar) 1345
Ayette önce yıkanması gerekli
olan yüz zikredilmiş ve
kollar yüz üzerine atfedilmiştir.
Sonra mesh edilecek baş zikredilmiş
ayaklar ise baş
üzerine atfedilmiştir.
Atfın hakikatine binaen ma’tufun aleyhin hükmü ma’tufa verilmeli ayaklar
meshedilmelidir. Ma’tuf ve ma’tufun aleyhin ifade etmiş
olduğu
hükümeleri değiştirmek
caiz olsaydı birinci cümlede de bu durum caiz olurdu.1346
Ayakların meshedilmesini
gerekli kılan cer kıraatleri nasb ile okuyanlara eşittir.
İddia
edildiği
azınlıkta değiltir.1347
Nasb kıraatini mahalle atıf
yoluyla rüüse atfedersek her iki kıraatle de amel edilmiş
olur. Fakat eller üzerine atfedilirse
mecrur kıraatin delalet ettiği
mesh terk edilir. Bu durumda da ayakların baş üzerine
atfı daha doğrudur.1348
Cer bi’l civar Arap Dilinde şa’z
bir durumdur delil olmaksızın bu duruma gidilemez.1349 Dillicilerin ittifaken naklettiklerin
kurala göre cerri bi’l civar atıflarda kullanılmaz. 1350
Hafif yıkamaya gasl denmesi
lugat için doğru
olsa dahi Kur’an’da bu iki kavram farklı manada kullanıldığı
için bir birlerinin yerine kullanılması caiz değildir.1351Abdestte
yıkanması gerekli olan azalar teyemmümde mesh edilmesi gerekmektedir.
Teyemmümde ayakları mesh etmek olmadığına
göre abdestte de ayaklar mesh edilmelidir.1352
Ka’b kelimesi ayağın
üzerindeki yuvarlak kemiktir. Her ne kadar yıkamayı kast etse de Hasan eş
Şeybânî’de ka’b’ı ayaklar üzerindeki
yuvarlak kemik olara kabul etmektedir.
L^j j
1örneğinde
olduğu gibi
gasla yıkama manası vermek doğru
değildir.
Böyle bir
takdire
gidebilmek için lafzı mananın imkansız olması gerekir.1353
·
6. RİVAYETLERİN SAHİH HADİSLERE ARZI
Hz. Peygamberin abdest alırken
ayaklarını yıkadığını
rivâyet eden sahabiler Kütüb-i sille''de geçen yirmi dört sahabiden
ibaret değildir.
Daha birçok sahabi Rasûlullah’ın ayaklarını yıkadığını
rivâyet etmiştir.
·
1- Hz.
Ebû Bekr (ö. 13/634)
Ebu Bekr r.a. şöyle
demiştir:
Rasûlullah’ın yanında oturuyorken bir adam işaret
paramağının
tırnağı
büyüklüğünden
bir yeri yıkamadan abdest aldı, durumun farkına varan Rasulullah “Dön ve
abdestini iyi al. ” dedi. 1354
·
2-
Talha b. Ubeydullah (Ö.36/656) 3- Zubeyr b. Avvâm, (Ö.36/656) 4-Sa’d b. Ebû
Vakkâs (Ö.55/674)
Mezkur
üç sahabi ve Hz. Ali’nin yanında Hz. Osman ayaklarını yıkayarak abdest almış
abdestten sonra “Allah aşkına size
soruyorum Rasûlullah benim gibi abdest alıyor muydu!” demiş
bütün bu sahabiler “Evet Rasûlullah
senin gibi abdest alıyordu.” demişlerdir.
1355
·
5- Ebu
Eyyûb el- Ensârî (Ö.50/670)
Ebû Eyyub el Ensârî abdest
alırken ayaklarını yıkar insanlara ise mesh giyip mesh yapmalarını tavsiye
ederdi. Bu durumun sebebi kendisine sorulunca “Siz ayaklarınıza mesh etmeye
devam edin çünkü ben Rasûlullah ’ın ’ı meshleri üzerine mehs ederken gördüm, fakat
ben yıkamayı daha çok seviyorum .” demiştir.1356
·
6- Abdullah
b. Mes’ud (32/652)
Abdullah b. Mes’ud Mâide
suresindeki abdest ayetinde geçen ve ercüleküm lafzını nasb okuyarak ayakların
yıkanması gerektiğini
savunurdu.1357
7 Berâ b. Âzib (Ö.72/691)
Berâ dedi ki: 'Etrafıma
toplanın da Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını
ve nasıl namaz kıldığını
size gÖstereyim, sizinle beraber ne kadar daha yaşayacağımı
bilemiyorum. Oğullarını
ve ailesini topladı, abdest suyu istedi ve ağzına,
burnuna su çekti, yüzünü üç kere yıkadı, sağ kolunu
ve sol kolunu üçer kere yıkadı, sonra başını
mesh etti, kulaklarının dışını
ve içini mesh etti. Ardından şu
(sağ)
ayanını ve bu (sol) ayağını
üçer kere yıkadı, sonra da, “Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını gösterdim,
hiçbir şey eksiltmedim!” dedi. Tekrar evine girdi, ne olduğunu
bilemediğimiz
bir namaz kıldı, sonra çıktı, namaz kılınacağını
belirtti ve kamet getirildi, bize Öğle
namazını kıldırdı. Namazda Yasin sûresinden bazı âyetleri okuduğunu
duyduğumu
zannediyorum. Sonra bize ikindi namazını kıldırdı, ardından akşam
namazını kıldırdı ve yatsı namazını da kıldırınca şÖyle
dedi: “Rasûlullah ’ın nasıl abdest aldığını ve nasıl namaz kıldığını
'gösterdim, hiçbir şeyi eksiltmedim 1358
·
8. Ebu Zer (Ö.32/652)
Ebu Zer şöyle
demiştir.
Biz abdest alırken Peygamberimiz bizimle ilgilendi ve şöyle
dedi. '“Ateşte yanacak topuklara yazık’”1359
·
9.
Abdurrahman b. Ebû Gurâd (ö.?)
Rasûlullah’ın'la beraber hac
için yolculuğa
çıkmıştım.
Yolculukta Rasûlullah’ın hacetinden sonra tuvaletten çıktı, ben kendisini bir
su kabı ile takip ettim. Rasûlullah’ın haceti olduğunda
çok uzaklaşırdı.
Ben de Rasûlullah dönünceye kadar yoluna oturdum, bekledim ve gelince: Ey
Allah'ın Rasûlü ““Abdest alacak mısın?” dedim. Rasûlullah yanıma geldi.
Kabı alıp eline su döktü, yıkadı, sonra avucunu kaba daldırıp su aldı ve diğer
eline su döktü. Sonra başına
mesh etti, tekrar su alıp başına
mesh etti. Sonra da su alıp ayaklarının üstüne döktü ve eliyle ayaklarını
sıvazladı ve gelip bize öğle
namazını kıldırdı.1360
·
10.
Muhammed b. Mahmut(ö.?)
Rasûlullah abdest alan ama bir
kişiyi
görünce “Ayaklarının altını da yıka. ” demiştir.
Bunun üzerine ama kişi
ayaklarının altını yıkamaya başlamış
ve bu olaydan sonra basîr diye anılmıştır.1361
11- Cubeyr el-Kindî( ö.?)
Cubeyr el-Kindî Rasûlullah’ın
yanına gelmiş Rasûlullah
ondan abdest almasını istemiştir.
Cubeyr abdest almaya ağzına
su alarak başlayınca
Rasûlullah “Ağzınla başlama çünkü kafirler öyle
yapar” dedi su istedi ve abdest almaya başladı.
Ellerini iyice temizleninceye kadar yıkadı, ağzına
ve burnuna su aldı, yüzünü üç defa yıkadı, sağ ve
sol kollarını dirseklerine kadar üçer defa yıkadı, Başını
mesh edip ayaklarını yıkadı.1362
·
13- Muğire
b. Şu’be(ö.50/670)
Osman b. Ebû Suveyd, Ömer b.
Abdulaziz’e ayakları mesh etme hakkında soru sorunca o şöyle
demiştir. “Aralarında
amcan Muğire b. Şu ’be ’ninde olduğu üç sahabeden bana ulaşan habere göre
Rasûlullah ’ın ayaklarının yıkamıştır?”1363
·
14- Ebû
Râfi’ (ö.?)
Ebi Râfi’ şöyle
demiştir.
Rasûlullah’ı abdest alırken gördüm. Yüzünü üç defa yıkadı, kollarını üçer defa
yıkadı, başını
ve kulaklarını mesh edip ayaklarını üçer defa yıkıdı. Bir başka
seferde de Rasûlullah’ın azalarını birer defa yıkadığını
gördüm.1364
·
15- Abdullah
b. Uneys(ö.54/674)
Abdullah b. Üneys size
Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını
ve nasıl namaz kıldığını
göstereyim mi demiş şöyle
abdest almıştır:
Ellerini üçer defa yıkadı üçer defa mazmaza ve istinşâk
yaptı. Yüzünü ve dirseklerine kadar kollarını üçer defa yıkadı, başının
önünü ve arkasını mesh edip kulaklarını mesh etti. Sonra ayaklarını üçer defa
yıkadı. 1365
·
16- Ebu
Mâlik el Eş’ari(ö.18/639)
Ebu Mâlik el- Eş’ari
yanında bulunanlara toplanında size Rasûlullah’ın nasıl abdest alıp namaz kıldığını
göstereyim demiş ve
abdest almış ayaklarını
yıkamıştır.1366
·
17-
Vâil b. Hucr(ö.?)
Vail b. Hucr Rasûlullah’ın
nasıl abdest aldığını
insanlara anlatmış ve
peygamberimizin ayaklarını yıkadığını
ifade etmiştir.
1367
·
18-
Abdullah b. Haris b. Cez’i’z-Zubeydî(ö. 85/704)
Abdullah b. Haris b.
Cez’i’z-Zubeydî tarikiyle rivâyet edildiğine
göre Rasûlullah şöyle
demiştir. '“Ateşte
yanacak topuk ve ayak altlarına yazık! ”1368
·
19- Hz.
Huseyin(ö. 61/681)
Hz. Hüseyin şöyle
demiştir.
Babam abdest almak için su istedi, abdest aldı ve ayaklarını yıkadı. Abdestten
sonra kalktı su içti, ben bu duruma hayret edince şöyle
dedi. ““Şaşırma ben dedeni böyle yaparken gördüm.” 1369
·
20- Ka’b
b. Mera, Mera b. Ka’b (ö.59/679)
Mera b. Ka’b Rasûlullah’tan
anlattığı
abdest almanın fazileti ile ilgili hadiste “Ayakları yıkayınca ayaklarla
işlenmiş günahlar dökülür .” demiştir.1370
·
21- Ebû
Kâhil (ö. ?)
Ebû Kâhil Peygamber abdest alıyorken
efendimizin yanına gitmiş ve
Rasûlullah’ın abdest alış şeklini
rivâyet etmiş bu
rivâyette ayaklarını yıkadı demiştir.1371
·
22- Abbas
b. Midrâs Ebu’l- Heysem (ö.?)
Ebu Heysem şöyle
demiştir.
Rasûlullah beni abdest alırken gördü ve “Ayaklarının altını da ya Heysem.”
dedi demiştir.1372
·
23- Ebû
Umâme’nin kardeşi
(ö. ?)
Ebû Umâme’nin kardeşi
tarikiyle rivâyet edildiğine
göre Rasûlullah’ın abdest alan gruptan bir kişinin
ayaklarında kuru bir yer kaldığını
görünce “Cehennemde yanacak topuklara yazık” dedi.1373 1374
·
24-
Abbâd el Abdî (ö. ?)
Abbas el-Abdî Rasûlullah’tan şöyle
rivâyet etmiştir.
“Kişi güzelce abdest alır, çenesinden su akıncaya kadar yüzünü yıkar;
dirseklerinden su akıncaya kadar kollarını yıkar;
topuklarından
su akıncaya kadar ayaklarını yıkar iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları
affolur.”
25-
Ukbe b. Amir (ö. 60/679)
Rasûlullah şöyle
buyurmuştur:
“Ümmetimden bir kısım abdest alarak faziletlerini artırıyorlar. Ayaklarını
yıkadıklarında bir düğün,
yüzlerini yıkadıklarında bir düğüm,
başlarını
mesh ettiklerinde ise ayrı bir düğüm
çözülür. Allah c.c. “Kuluma bakın abdest alarak faziletini artırıyor ona
istediğini verdim.” der1375.
·
26- Temim b. Ğaziyye el-Ensârî (?)
Rasûlullah’ı abdest alıyorken
gördüm. Suyu ayaklarına dokundurdu. 1376 ( *^S).
b. Şii Kaynaklarındaki yıkama
rivâyetleri
Hz. Ali Rasûlullah’ın yanına
gelmiş ve
abdest almaya başlamıştır.
Rasûlullah’ın Hz. Ali’ye yaklaşarak
ya Ali “ mazmaza ve istinşâkyap; Hz. Ali yüzünü üç defa yıkayınca “iki
defa yeter.” kollarını yıkayıp başını
iki defa mesh edince “bir defa yeter.”, ayaklarını yıkayınca “Ey Ali
parmaklarını hilalle ki ateş arasına girmesin.” dedi. 1377
Hz. Hüseyin’den mervi rivâyete
göre “Unutarak kollarından önce yüzünü yıkarsan yüzünü yıkayıp kollarını tekrar
yıka; Sağ kolunu
sol kolundan önce yıkarsan önce sağını
sonra sol kolunun tekrar yıka; Başını
mesh etmeden önce ayaklarını yıkarsan önce başını
mesh et sonra ayaklarını yıka. 1378
Ebû Abdullah’a (Hz. Hüseyin)
Abdest alırkan ayaklarını yıkamayı unutan kişi
sonradan ayaklarını suya soksa bu durum caiz midir? diye
sorulunca “evet” demiştir.
1379
Ebû İbrâhim’e
abdestte ayaklar hakkında sorulunca yıkamalısın demiştir.
1380
Görüldüğü
gibi şii
kitaplarında az da olsa ayakların yıkanması gerektiğini
ifade eden hadis ve şii
alimlerinin sözleri bulunmaktadır. Bu durumu açıklama
da zorlanan şii
alimlerinin takiyyeye sarılmaları ise ilginç bir
durumdur. Rasûlullah’ın yanında Hz. Ali’nin takiyye yapası ne kadar inandırıcı
olabilir.1381
·
c.
Meshi ifade eden rivâyetler
·
1- Hz.
Ali'
a-Nezzâl
şöyle
demiştşr.
Hz. Ali'yi gördüm öğle
namazını kıldı sonra insanlara öğüt
vermek üzere oturdu. Su getirildi yüzünü ellerini başını
ve ayaklarını mesh etti ve “Abdesti olanın abdesti budur.” dedi.1382
b-Hz.
Ali'yi gördüm bevletti abdest alırken ayaklarına mesh etti.1383
c-Din
akla göre olsaydı ayakların altını mesh etmek üstünü mesh etmekten daha doğru
olurdu. Fakat ben Rasûlullah’ı ayaklarının üstüne mesh ederken gördüm.1384
Görüldüğü
gibi Hz Ali'den hem ayaklarını mesh ettiği
hem de yıkadığı
şeklinde
rivâyetler gelmiştir.
Meşhur
olan rivâyetlere göre o Hz. Peygamberin abdestini anlatırken ayaklarını yıkamıştır.
Birinci hadiste “Bu abdesti olanın abdestidir.” şeklindeki
açıklamasıyla ayaklarını mesh etmesinin sebebini bizzat kendisi açıklamıştır.
Üçüncü rivâyet ise sika raviler tarafından “Din akla göre olsaydı mestlerin
altını mesh etmek üstünü mesh etmekten daha doğru olurdu!”
şeklinde rivâyet etmişlerdir.
Sonuçta Hz. Ali’nin ayaklarına mesh ettiğine
dair rivâyetler 1385sahih
kabul edilse dahi ayaklarını yıkayıp nalinlerini mesh ettiği
şeklinde
yorumlanabilir.1386
·
2- İbn
Abbas
a-Kur'an
da iki yıkama ve iki meshten başka
bir şey
bilmiyorum1387
b-İbn
Abbas yanındakilere “Peygamberin abdesti nasıldı göstereyim mi?” dedi. Evet cevabı alınca Hz. Peygamberin abdestini insanlara
uygulayarak göstermeye başladı,
ayaklarla alakalı Hz.Peygamberin fiiline gelince ayaklarında nalinleri varken
bir avuç su aldı ayaklarına döktü, daha sonra nalinlerinin altını mesh etti. Bu
hadisi şerifi
başka
tariklerden sika raviler1388
“ayaklarını iyice yıkayana kadar su döktü” şeklinde
rivâyet etmişlerdir.
1389Hadisin
ravilerinden olan Hişâm
b. Sa’d ise hafız bir ravi değildir.
Dolayısıyla onun sika olan bir raviye muhalefeti kabul edilemezken birden fazla
olan sika ravilere muhalefeti nasıl kabul edilebilir.1390Eğer
İbn
Abbastan gelen bu rivâyetler sahih kabul edilse dahi şöyle
yorumlanır. İbn
Abbas mezkur ayeti cer okuyarak ayakların mesh
edilmesi gerektiğini
zannediyordu. '"Cehennemde yanacak topuklara yazık'" hadisini
öğrenince
ayakların yıkanması gerektiği
fikrine ulaştı.1391
·
3- Enes
Mûsâ b. Enes dedi ki Haccâc
insanlara hutbe irad etti ve şöyle
dedi. “Yüzlerinizi ve ayaklarınızı yıkayın bu sizi cennete yaklaştırır.”
cevaben Enes ise şöyle
dedi. “Allah doğru söyledi Haccâc ise yalan. Başınızı ve topuklarla birlikte
ayaklarınızı mesh edin ”1392 daha önce Enes r.a. tan gelen ayakların
yıkanması gerektiğine
dair rivâyetleri incelemiştik.
O rivâyetler ile bu rivâyetin cem' ise şu
şekilde
yapılabilir. Enes nasb kıraatine dayanarak ayakların yıkanması gerektiği
fikrini reddetmiştir.
Ayakların yıkanmasını reddetmemiştir.1393Ayrıca İmam
Nevevi’ye göre Enes ten gelen mesh hadislerinin hiç biri sahih değildir.1394.
·
4- İbn
Ömer
a-İbn
Ömer abdest alırken nalinleri ayaklarında ise ayaklarının üstüne mesh eder ve şöyle
derdi. “Rasûlullah’ı böyle yaparken gördüm.”1395
b-Ubeyd
b. Curey İbn
Ömer'e dedi ki “Hz Peygamberin ashabından senden başka
hiçbir kimsenin sebti nalinlerini giydiğini
görmedim.” deyince İbn
Ömer “Hz. Peygamberi bu nalinler üzerine mesh ederken gördüm.” demiştir.1396
İbn
Ömer'den mervi olan bu rivâyetler şayet
mahfuz ise ayakların yıkanması gerekliliği
ile çelişmez.
Çünkü o ayaklarını ayakkabı içindeyken yıkadıktan sonra
ayaklarına mesh etmiş
olabilir.1397
Bu yorumu Nâfi’nin “ibn Ömer abdest alırken ayaklarını iyice yıkayıp ayak ve
el parmaklarını hilallerdi.” şeklindeki rivâyeti teyit
etmektedir.1398
Ayrıca bu hadis Buhârî, Müslim gibi mu’teber kaynaklarda “Ayağında
ayakkabıları varken abdest alırken gördüm” şeklindedir
ayakları üzerine mesh ederken gördüm değil.
·
5-Temim
Ğaziyye
el Ensârî
Temim Ğaziyye
el Ensâri Rasûlullah’ı abdest alıp sakalları ve ayaklarına mesh ederken .. görmüştür.
Abdestte ayakları mesh etmenin
gerekliği
olduğunu
ifade eden hadislerin sahabe ravilerin toplamı yedidir. Bunlardan Hz. Ali,
Enes, İbn
Abbas, İbn
Ömer’den abdest alırken ayaklarını yıkadıklarına yönelik daha sahih rivâyetler
mevcuttur. Mezkur rivâyetler mesh edin manasında ise şa’z
olur ve şaz
üzerine hüküm bina edilmez. Temim b. Ğaziyye’den
mervi rivâyet ise Taberânî tarikinde ^ ?^^
IJ^U £d^ 5^ şeklindedir ve bu rivâyet meshi
değil
yıkamayı ifade der. Evs’ten mervi rivâyet ise sahih olduğu
farzedilse bile çorapları üzerine mesh etti manasına gelir. Aksi takdirde bu
hadiste şa’zdır.
Rifaa b. Râfi hadisi ise Kur’an da olduğu
gibi hem meshe hem de yıkamaya ihtimali vardır. Ama harici delillerle yıkamaya
hamledilmesi gerekir. İmam
Nevevi’ye göre hadisi şerif
abdest ayetindeki dizilişe
uymak için bu şekilde
sıralanmıştır.1399 1400 Yoksa
ayaklarınızı mesh edin manasında değildir.
Peygamber efendimizin abdest
alırken ayaklarını yıkadığına
dair olan rivâyetler mesh ettiğine
dair olan rivâyetlerden hem kemiyet açısından daha fazla hem de daha sahihtir.
Yıkmaya delalet eden hadiseler başka
kütüb'i sitte olmak üzere muteber hadis kitaplarında zikredilip ümmetin
büyük bir kesiminin kabulü ile karşılaşmışken
meshe delalet eden hadisler ise sadece Şiiler
tarafından kabul edilmiş ve
muteber hadis kitaplarında yer almamıştır.
Ebu Davut, İbn
Mace ve Ahmet ibn Hanbel’in kitaplarına aldıkları mesh hadisleri ise zayıf
kabul edilmiş veya
şarihler
tarafından yorumlanmıştır.
Şu halde
peygamber efendimizin imanın önemli bir bölümünü oluşturduğunu
ifade ettiği
abdest ibadetine itina etmek kaçınılmaz kulluk vazifelerindendir. Bütün
ibadetlerde olduğu
gibi abdest konusunda da Hz. Peygamberden gelen sahih rivâyetlere uymalı onun
gibi abdest almaya gayret göstermeliyiz.
·
7. Fıkhi Mezheplerin konuyla alakalı
görüşleri
Kur’an ve hadiste geçen mesh
konusunu bu şekilde
işledikten
sonra mezheblerin konuyla alakalı fikirlerin kısa bir şekilde
vermenin konun anlaşılaması
açısından faydalı olacağını
düşünüyoruz.
Hanefi Mezhebi
Bütün ehl-i sünnet
mezheplerinde olduğu
gibi Hanefilere göre de abdestte ayakları yıkamak abdestin farzlarındandır.1401Ayakları yıkamanın
abdestin farzlarından olduğu
noktasında icma eden Hanefiler, çıplak ayaklara meshin caiz olduğunu
ifade eden hadislerin yorumlanması noktasında ise iki gruba ayrılmışlardır.
Hanefi alimlerin büyük bir çoğunluğu
bu konuda nesh olmadığını
savunurken, Tahâvi, Tehânevi gibi alimler ise bu konuda neshin olduğunu
savunmuşlardır.
İmam
Tahâvi abdestte meshin caiz olduğuna
delalet eden hadisleri zikrettikten sonra; ayakların yıkanmasını ifade eden
hadisleri tek tek sıralayarak bu konudaki hadislerin mütavâtir hadis
seviyesinde olduğunu
ifade eder. Tahâvi’ye göre bu metevâtir seviyesindeki hadisler diğer
rivâyetleri (abdestte ayakları mesh etmenin yeterli olduğunu
ifade eden hadisleri) nesh etmiştir.1402Bu konuda
tespit edebildiğimiz
kadarıyla neshi savunan bir diğer
Hanefi alim ise Şeyhzâde1403 ve
Tahânevi'dir. Tahânevî’ye göre abdestte ayakların yıkanması hususunda icma
vardır. Ulemanın bu icması ise bu konuda nesh olduğunun
belirtisidir.1404
Bu konuda nesh olmadığını
savunan Hanefi alimler ise çeşitli
delillerle abdestte meshin caiz olduğunu
ifade eden rivâyetleri sahih kabul etmezler. Bu rivâyetler yıkamayı ifade eden
rivâyetler gibi sahih olmayınca aralarında neshten söz etmekte mümkün değildir.
Çünkü nesh bir birine denk iki delil arasında cereyan eder.1405 Ayeti
Kerimedeki "erciliküm" lafzını cer kıratıyla okuyarak mesh kastedilse
dahi bu meshten kasıt yıkama derecesinde bir meshtir.1406 Çünkü ayaklar abdestte yıkanması gereken üç
azadan biridir. Ercül kelimesinin cerr-i civar nedeniyle ruus
kelimesine atfedilmesi ise yasaklanmış olan
israftan sakındırmak içindir.1407Hz. Peygamberden mervi olup yıkamaya delalet
eden rivâyetler meshi ifade eden rivâyetlerden kemmiyet açısından fazla olması
meshin caiz olmadığının
göstergesidir.1408Farklı
manalara gelen iki ayetten birisi meshe diğeri ise
yıkamaya delalet ederse yıkama yerine meshi kastetmek caiz değildir.
Çünkü ayakları yıkamada meshte olmayan fazla bir fiil vardır.
Dolayısıyla ayette kast olunan emir yıkamayı ifade eder meshi değil.
1409
Çıplak ayaklar üzerine meshi
ifade eden Hz.Ali, İbn
Abbas ve diğer
sahabilerden gelen rivâyetleri kabul etmek iki yönden caiz değildir.1410 Ayetin
ayakların yıkanmasına delalet etmesinden dolayı. Çünkü hanefilere göre haber-i
vahit Kur'an ve meşhur
sünnete aykırı olmamalıdır.1411
Abdest meselesinin toplumun her
kesimini ilgilendiren bir mesele ( umumi belva) olmasından dolayı. Çünkü Hanefi
usulcülerine göre umumi belva olan konularda haberi vahid delil kabul edilemez.
Şâfî Mezhebi
Allah'ü Teâla Mâide suresinin
altıncı ayetinde "Ey iman edenler namaza kalkacağınız
zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınızı
mesh edip her iki ayağınızı
topuklarınıza kadar yıkayın." diyerek abdestin dört farzını saymıştır.1412Yüz, eller ve
ayakların yıkanması, başın
ise mesh edilmesi hususunda ulemanın ittifakı vardır ve bu konuya kendisine
itimat edilen hiçbir alim muhalefet etmemiştir.1413Peygamber
Efendimizin abdest alırken ayaklarını sürekli yıkaması, ayaklar üzerine meshin
Peygamber efendimizden sahih bir şekilde
rivâyet edilmemiş olması
ve bizzat peygamberimizin abdest alırken ayakları yıkamayı emretmesi abdestte
ayakların yıkanmasının farz olduğunun
delilleridir. 1414
Şiilerin
mezkur ayetteki erculiküm kelimesinin cer kıraatini
kendilerine delil alarak ayaklar üzerine meshin caiz olduğunu
söylemeleri doğru
değildir.
Çünkü ercüliküm kelimesi cerri civar kaidesinden ötürü cer olarak okunmuş
ve ercül kelimesi yıkanması gereken âzalar
üzerine atfedilmiştir
mesh edilmesi gereken azalar üzerine değil.
Bu durum Arapların kullandığı
meşhur bir
durum olup Kur'an'ı Kerim'de konunun başka
örnekleri de mevcuttur.1415
Manaya delalet açısından cer ve fetha kıraatleri eşit
kabul edilse dahi sünnet fetha kıraatinin(ayakların yıkanması gerektiğinin)
daha doğru
olduğunu
ifade eder. Şayet
ayette kast olunan mesh olsa dahi bu mesh, hadisler ve kıraatlerin arasını cem'
etmek için yıkamaya haml olunur. Çünkü Ebu'l Ali Farisi'ye göre Araplar hafif
bir şekilde
yıkamaya mesh derler.1416
Mâliki Mezhebi
Diğer
mezheplerde olduğu
gibi, ayakları yıkamak Mâlikilere göre de abdestin vaciplerindendir.1417Abdestte
ayakların yıkanması hususunda ittifak halinde olan Mâlikiler; Mâide suresinin
beşinci
ayetindeki erciliküm lafzının yorumlanması noktasında ihtilaf etmişlerdir.
İbn
Arabi ve Mâzirî gibi bir kısım ulemaya göre mezkur kelimenin cer olarak
okunması mesler üzerine meshe haml olunur.1418 Eğer
mesh yoksa o zaman nasb kıraati ile amel edilerek ayakların yıkanması gerekir.1419 Diğer
bir kısım Mâliki alimlerine göre ise erciliküm lafzı
nasb okunur. Dolayısıyla abdestte ayakların yıkanması gerekir. Ayetin cer
olarak okunması ise cerri civar sebebiyledir.1420İmam
Mâlik'in Muvatta isimli eserini şerh
eden ibn Bace'ye göre mezkur ayette ilel ka'beyn
lafzının erciliküm lafzını kayıtlaması sebebiyle abdestte ayakların yıkanması
gerekir.1421
Ehl-i sünnete mensub kişiler
arasında konuyla alakalı farklı görüşleri
olanlar da vardır. Sahabilerle alakalı rivâyetleri daha önceden değerlendidiğimiz
için burada tekrar etme gereği
hissetmiyoruz. Şa’bî,
İkrime,
Katâde gibi cer kıraatini benimseyenler hakkında A’meş
onlar cerle okuyorlar fakat ayakların
yıkıyorlardı demiştir.1422 Hasan’ı Basrî
ve Taberî’ye göre kişi
gasl ile mesh arasında muhayyerdir denilse de Alûsî’ye bu görüş
müzkur kişilere
yapılmış bir
iftiradır. Ona göre muhayyerlik fikrini ortaya atan meşhur
Taberî değil
Muhammed b. Cerîr b. Rustem eş-Şii’dir.1423 Taberî’nin
tefsirinde muhayyerlikle alakalı net bir ifadenin olmaması ve ayakların
yıkamayan kişiye
Rasûlullah’ın “Dön abdestini iyi al” hadisinin Hasan’ı Basrî’den mervi
olması bu konuda Alûsî’yi destekler mahiyettedir. İbn
Rüşd her
ne kadar veylül hadisinden hareketle ayakları yıkama fikrine ulaşılamayacağını
ifade etse de ayakları yıkamaının temizlik açısından daha doğru
olduğu için
yıkamayı vacib olarak görür. Cerri civarın caiz görmeyen Razî ise sonuç olarak şöyle
demektedir. Abdestte ayakları yıkama birçok hadiste farz kabul edildiği
ve yıkama fiili meshi içerdiğinden
dolayı ayaklar ihtiyaten yıkanmalıdır.1424 Cemaliddin Kâsimî1425 ayakları yıkamanın farzda ziyadelik ve
farzın hududunu genişletmek
içindir şeklinde
görüş beyan
etmişlerdir.
SONUÇ
Tezimizde abdestte ayakların
yıkanması veya mesh edilmesi konusundaki hadislerin sıhhat değerlendirmesi
yapılmış,
kaynaklardaki rivâyetlerin bütününden ortak bir hüküm çıkarılmıştır.
Çalışmamız
sıhhat tespitine yönelik olmakla birlikte incelediğimiz
hadise konu olan kavramlar öncelikle açıklanarak tarihi süreçte hadisin ne şekilde
anlaşıldığı,
hangi konuya delil teşkil
ettiği
tespit edilmeye çalışılmıştır.
Bu sebeple asıl konuyu oluşturan
mesh, gasl ve ka’b kavramlırın üzerinde durulmuştur.
Ayette ve hadislerde geçen ka’b kelimesinin aşık
kemikleri manasında olduğu
sonucuna varılmış,
konuyu desteklemek amacıyla lugat ve hadislerden örnekler verilmiştir.
Sened tenkidi kısmında yirmi
dört ayrı sahabiden mervi doksan üç hadis üzerinde durulmuştur.
Buna göre, İbn
Abbas’tan mervi beş rivâyetin
biri sahih, üçü hasen, biri ise zayıftır. Hz. Osmandan gelen on rivâyet ile
Abdullah b. Amr’dan mervi dokuz rivâyetin tamamı sahihtir. Hz. Ali’den mervi on
bir rivâyetin dokuzu sahih ikisi hasendir. Ebû Hureyre’nin on rivâyetinin
altısı sahih, dört tanesi ise hasendir; Abdullah b. Zeyd’in on yedi rivâyetinin
on beşi
sahih, ikisi hasendir. İbn
Ömer’den mervi dört hadisten tamamı sahihtir. Hz. Aişe
hadislerinin üçü sahih, ikisi hasendir. Müstevrid’den mervi iki rivâyetin ikisi
de hasendir. Amr b. Abese ve Ebû Umâme’den mervi iki rivâyetten biri hasen diğeri
zayıftır. Sünâbihî’den mervi iki hadisin biri sahih diğeri
hasendir. Mikdam, Muaviye ve Cabir’den mervi birer hadis sahihtir. Halid b.
Velid, Şurahbil
b. Sa’d, Yezid b. Muaviye, Amr b. As, Hz. Ömer Kaysî rivâyetleri ise hasendir.
Bazı sahabiler ve Enes tarikiyle gelen hadisler müdelles; Hasan’ı Basrî
tarikiyle gelen rivâyet ise mürseldir. Meshi ifade eden Rifa, Evs ve İbn
Abbâs rivâyetlerinin üçü de hasendir. Toplamda altımış
dört tane
sahih, yirmi üç hasen, üç tane zayıf, sonucuna varılmıştır.
Bu bilgiler ışığında
hadisin sened tenkidi açısından sahih olduğu
sonucuna ulaşılmıştır.
Metin tenkidi kısmında hadisin
farklı tarikleri göz önünde bulundurularak bütünlük sağlamak
ve doğru
sonuçlar elde etmek amaçlanmıştır.
Rasûlullah’ın abdest alırken ayaklarını yıkadığı
veya mesh ettiğine
dair olan rivâyetler birbirleriyle karşılaştırılmış
hem kemiyet açısından daha fazla hem de
daha sahih; yıkama hadislerinin sahih mesh hadislerinin ise şaz
olduğu
kanaatine ulaşılmıştır.
Konumuzdaki hadislerin Kur’an’a arz bölümünde Mâide suresindeki abdest ayeti
üzerinde durulmuş,
kıraat farklılıklarına değinilmiştir.
Bu bölümde hem nasb hem de cer okuyanların delilleri irdelenmiş
her iki grubun delillerinde de arap dili açısından
doğru olduğu
için hakem olarak sünnete başvurulması
gerektiği
fikrine ulaşılmıştır.
Hadislerin diğer
hadislere arzı bölümünde sünnet açısından daha genel bir hükme varılma
gayesiyle şia
kitapları dahil konumuzla alakalı hadisler tesbit
edilmiş yıkama
hadislerin sahih olduğu
kanaatine ulaşılmıştır.
Son alarak mezheplerin konuyla alakalı fikirleri özetlenmiş
Ehl-i sünnete mensub bütün mezheplerin
ayakların yıkanması gerektiği
fikrinde oldukları tesbit edilmiştir.
Kaynaklarda sahih olarak değerlendirildiği
ve delil olarak kullanıldığı
anlaşılan
yıkama hadisleri bize göre de sahihtir.
BİBLİYOĞRAFYA
Abdurrezzâk b. Hemmâm, Mûsânnef,
Abdurrezzâk b. Hemmâm, Ebû
Bekir es-San’ânî, el Mûsânnef, (nşr.
Habîbü’r-rahman el Azâmî), I-XI, Beyrut 1983.
Ahmet el-Advî, İhdâü
’d-dîbâce,
Safâü’d-Davvî Ahmet el-Advî, Ihdâü’d-dîbâce
Şerhü Süneni İbn Mace, (nşr.
Mektebetu Dârü’l-Yakin), I-V, Bahreyn 2001.
Ahmed b. Hanbel, Müsned,
Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed
eş-Şeybânî
Ahmed b. Hanbel, Müsnedu el-İmâm Ahmed b. Hanbel (nşr.
Abdullah Muhammed ed-Dervîş),
I-X, Beyrut 1991.
Âlusî,
Rûhu ’l-Meânî,
Şihabuddin
Seyyid Mahmud Ebu’l Fadl Âlusî, Rûhu’l-meânî fi tefsiri’l-Kur’âni’l-Azim
ve’s-Seb’i’l-mesâni, I-XV, Beyrut, 1987.
Âmilî, el-Vesâil,
el-Âmilî,
el-Vesâil, (Müessesetü Âli Beyt), I-IXXX, Tahran 1409.
Apaydın Yunus, Mütevâtir,
Yunus Apaydın, Metevâtir,
DİA, c. XXXII, İstanbul
1996.
Aşıkkutlu,
Hadiste Rical Tenkidi,
Emin Aşıkkutlu,
Hadiste Rical Tenkidi, İstanbul
1997.
Atar, Fıkıh Usulü,
Fahrettin Atar, Fıkıh Usulü,
İstanbul 1998.
Ateş,
Abdestte Ayakları Meshetme veya Yıkamanın Hükmü,
Süleyman Ateş,
“Abdestte Ayakları Meshetme veya Yıkamanın Hükmü”, Islami Araştımalar
Dergisi, c.III, s.4, Ankara 1989.
, YüceKur’ân’ın Çağdaş
Tefsiri,
(nşr.Yeni
Ufuklar Neşriyat),
ysz, ts.
Aynî, Umdetü’l-kârî,
Bedrüddin Ebû Muhammed Mahmud
b. Ahmed el-Aynî, Umdetü ’l-kârî şerhu Sahîhi ’l-Buhârî, (nşr.
El-Bâbî el-Halebî), I-XX, Mısır 1972.
Azîmâbâdî, Av
nü'l-Ma'bûd,
Ebû Tayyib Muhammed Şemsülhak
Azîmabâdî, Avnü’l-Ma’bûd,( Abdurrahman Muhammed Osman), I-XIV, Beyrut
1968.
Babanzâde Ahmet, Tecrîd-i
sarîh mukaddimesi,
Babanzâde Ahmet Naim, Tecrîdi
sarîh Mukaddimesi, Ankara 1991.
Bâcî, el-Müntekâ,
Ebû’l Velid Süleyman b. Halef, el-Müntekâ
şerhüMuvatta’i ImamMâlik, I-VII, 1913.
Berki Ali Hikmet, Mecelle,
Ali Hikmet Berki, Açıklamalı
Mecelle, (nşr.
Hikmet Yay.), İstanbul
ts.
Beydavî, Envâru ’t-
tenzîl,
Nasıruddin Ebu Said Abdullah b.
Ömer b. Muhammed el-Beydavî, Envaru’t- tenzîl ve Esraru ’t- te ’vîl, (Daru’l-
kütübi’l- ilmiye), I-II, Beyrut, 2003.
Beyhakî, es-Sünenü
’l-kübrâ,
Ebû Bekir Ahmed b. Huseyin, es-Sünenü’l-kübrâ,
(Mahammed Abdulkadir), I-XI, Beyrut 1994.
Bezzâr, Müsned,
Ebû Bekir Ahmed b. Amr b.
Abdülhâlık el-Bezzâr, el-Bahrüz ’zehhâr el-Ma ’rûf bi- müsnedi ’l-Bezzâr
(nşr.
Mahfûz Rahman Zeynullah), I-IX, Beyrut 1988-1997.
Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr,
Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail
Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr (nşr.
es-Seyyid Hâşim
en-Nedvî), I-VIII, Dârü’l-fikr, ts.
_____________, es-Sahîh,
Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail
Buhârî, Sahîhü’l-Buhârî, (nşr.
Kasım Şemmâî), I-IV, Beyrut ts.
Curcânî, Hâşiyetü
Keşşâf,
Ali b. Muhammed b. Ali
es-Seyyid Zeynuddîn Ebu Hasan el Huseynî el-Curcânî, Hâşiyetü Keşşâf,
(Keşşaf ile
bareber), I-IV, ts.
Darekutnî, Sünen,
Ebu’l Hasan Ali b. Ömer b.
Ahmet Darekutnî, Sünen, (nşr.
Abdullah Haşim
Yemânî), I-IV, Medine 1996.
Derveze, et-Tefsîrü
’l-hadis,
M. İzzet
Derveze, et-Tefsîrü’l-hadis, (trc. Ahmet Çelen), I-VII, İstanbul
1998.
Davut b. Süleyman, er-Red
ale’r-Râfidiyye,
Davut b. Süleyman b. Cercîs
el-Ânî eş-Şâfî
en-Nakşibendî,
er-Redale’r-Râfidiyye, (nşr.
Mecid Fahri) Şam
ts.
Dihlevî, İncâhü
’l hâce,
Abdulğanî
ed-Dihlevî, Incâhü’lhâce, (nşr. KadîmîkütübüHâne),yrs, ts.
Elmalılı Hamdi, Hak
Dini Kur’ân Dili,
Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak
Dini Kur’ân Dili, I-X, (Eser Neşriyat),
ts
Ebû Dâvûd, Sünen,
Süleyman b. Eş’as
b. İshâk
el-Ezdî Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Sünenü Ebû Dâvûd (nşr.
Muhammed Muhyiddin Abdülhamid), I-IV, Beyrut ts.
Ebû Ya’lâ, Müsned,
Ahmed b. Ali b. el-Müsennâ Ebû
Ya'lâ el-Mevsılî, Müsnedü Ebî Ya'lâ (nşr.
Hüseyin Selim Esed), I-XIII, Dımaşk
1984.
Ebu’s-Su’ud, İrşad’ül
akli’s- selim,
Ebu’s-Su’ud, Muhammed b.
Muhammed el-İmadî,
İrşad’ül akli’s-selim ilâ Mezaye’l Kur’ân’il-Kerîm, (nşr.
Daru ihyai’t- Turasi’l- Arabi), I-IV, Beyrut, 1990.
Erul, Tasarrufâtü
’r-rüvvât,
Bünyamin Erul, “Tasarrufâtü
’r-rüvvât fî ’l mervıyyât ”, A ÜİFD. XLII, Ankara 2001.
Erdoğan Mehmet, Mesh,
Mehmet Erdoğan,
“Mesh”DİA, c. IXXX, İstanbul
1996.
Fahreddin Râzî, Mefâtîhu
’l-gayb,
Fahreddin Muhammed b. Ömer
er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, Beyrut 1990.
Hatîb el-Bağdâdî,
Târîhu Bağdâd,
Ahmed b. Ali Ebû Bekir el-Hatîb
el-Bağdâdî,
Târîhu Bağdâd, I-XIV, (nşr.
Dârü’l-kütübü’l-ilmiyye), Beyrut ts.
_____________, el-Kifâye,
el-Kifâye
fî ılmi ’r-rivâye, Medine ts.
Hallaf, İlmu
Usûli’l-fıkh,
Abduvehhâb Hallâf, İlmi
Usûli’l-fıkh, Lübnan 1947.
Hazin,
Lübâb,
el-Hazin,
Ali b. Muhammed b. İbrahim
Alauddin, Lübabu ’t-Te ’vîl fi Me ’ani ’t-Tenzîl,
(Daru’l-kütübi’l-ilmiyye), I-IV, Beyrut, 1995.
Iclî, Marifetü
’s-sikât,
Ebü'l-Hasan Ahmed b. Abdullah
b. Sâlih el-İclî,
Ma'rifetü's-sikât (nşr.
Abdülalim Abdülazim Bestevî), I-II, Medine 1985.
Isfehanî, Müfredât,
Rağıb
el-Isfehanî, Hüseyin b. Muhammed b. Mufaddal, Müfredâtu
elfâzi’l-Ku’an, (nşr.
Safvan Adnan Davudî), Daru’l-kalem, Dımeşk,
1992.
İbn Adiy, el-Kâmil,
Abdullah b. Adiy b. Abdullah b.
Muhammed Ebû Muhammed, el Kâmil fî duafâi’r-ricâl, (nşr.
Yahya Muhtar),
I-VII, Beyrut 1988.
İbn
Abdülber, el-İstîâb,
Ebû Ömer Cemâleddin Yusuf b.
Abdullah b. Muhammed el-Kurtubî b. Abdülber en- Nemerî, el-Istîâb fi ma
’rifeti ’l-ashâb (nşr.
Ali Muhammed Muavviz-Adil Ahmed Abdülmevcud), I-IV,
Beyrut 1995.
İbn
Asâkir, Târîh,
Ebü’l-Kâsım Sikatüddin Ali b.
Hasan b. Hibetullah İbn
Asâkir, Târîhu medîneti Dımaşk (nşr.
Muhibüddin Ebû Saîd Amrevî), I- LIV, Beyrut 2001.
İbn Bâcî, et-Ta’dîl ve’t-tecrîh,
Süleyman b. Halef b. Sa’d Ebu
Velid el-Bâcî, et-Ta’dîl ve’t-tecrîh limen harece lehü Buhârî, (nşr.
Ebu Lubâbe) I-III, Riyad 1986.
İbn Battâl, Şerhü Buhârî,
Ebü’l-Hasan Ali Halef b.
Abdülmelik İbn
Battal el-Kurtubi, Şerhu Sahih-i Buhari, (nşr.
Ebû Temim Yasir b. İbrâhim), I-IX, Riyad 2000.
İbn
Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl,
Ebû Muhammed Abdurrahman b.
Muhammed b. İdris
İbn Ebû
Hatim, el-Cerh ve't-ta’dîl, I-IX, Beyrut 1952.
İbn
Ebû Şeybe,
el-Mûsânnef,
Ebû Bekr Abdullah b. Muhammed
b. İbrâhim İbn
Ebû Şeybe, el-Mûsânnef
fi'l-ehâdîs ve'l-âsâr, I-VIII, Beyrut 1989.
İbn
Emiru Hâc, et-Takrir ve't-tahbir
Ebû Abdullah Şemseddin
Muhammed b. Muhammed İbn
Emiru Hâc, et-Takrîr ve't-tahbîr, Dârü'l-kütübi'l-ilmiyye, I-III,
Beyrut 1983(Tahrîr ile birlikte)
İbn
Hacer, Fethü ’l-Bârî,
Ahmed b. Ali b. Hacer
ebü’l-Fadl el-Askalânî, Fethü ’l-Bârî, I-XIII,
Beyrut 1958
, Lisânü ’l-Mîzân,
Ahmed b. Ali b. Hacer
ebü’l-Fadl el-Askalânî, Lisânü'l-Mîzân, I-VII, Beyrut 1986.
, Takrîbü’t-Tehzîb,
Takrîbü't-Tehzîb
(nşr.
Muhammed Avvâme), Haleb 1986.
, Tehzîbü’t-Tehzîb,
Tehzîbü’t-Tehzîb,
I-XIV, Beyrut 1984.
_______________, el-İsâbe,
el-îsâbe
fi temyizi’s-Sahâbe (nşr.
Âdil Ahmed Abdülmevcud, Ali Muhammed Muavviz), I-VIII,
Beyrut 1995.
, Tabakâtü ’l-müdellisîn,
Tabakâtü’l-müdellisîn,
Amman 1983.
İbn
Hibbân, es-Sikât,
Muhammed b. Hıbbân b. Ahmed Ebû
Hâtim el-Büstî, es-sikât, I-IX, thk. Seyyid Şerefeddin
Ahmed, Dârül-fikr 1975.
_______________, Sahîh,
Sahîhu îbn Hibban bi
tertîbi îbn Belbân (nşr.
Şuayb
Arnaut), I-XVIII, Beyrut 1993.
, el-Mecrûhîn,
Muhammed b. Hıbbân b. Ahmed Ebû
Hâtim el-Büstî, el-Mecrûhîn, I-III, thk. Muhammed İbrahim,
Dâru’l-ved’î, Haleb.
İbn
Hişâm,
Şuzûrü ’z-zeheb,
Ebu Muhammed Abdullah
Cemaleddin b. Hişâm
el-Ensârî, Şuzûrü ’z-zeheb fî ma ’rifeti kelami ’l Arab, (thk. El-Fâhûrî), Beyrut
1988.
İbn
Hümâm, et-Tahrîr,
Kemalettin b. Muhammed b.
Abdurrahman es-Sivasî, et-Tahrîr,(İbn Emir Şerhi
ile birlikte) Dârü'l-kütübi'l-ilmiyye, I-III, Beyrut 1983.
İbn
Huzeyme, Sahîh,
İbn
Huzeyme Muhammed b. İshâk,
Sahîh, (nşr.
Mustafa el-A’zamî), I-IV, Beyrut 1980
İbn
Kesir, Tefsiru’l Kur’ân’il Azim
İbn
Kesir, İsmail
b. Ömer Ebu’l-Fida, Tefsir’ulKur’ân’ilAzim, (Daru’l-Ma’rife), I-IV,
Beyrut, 1992.
İbn Kudâme, el-Muğnî
Abdullah b. Ahmet b. Kudâme
el-Makdisî, el-Muğnî fî fıkhı îmam Ahmet b. Hanbel, I-X, Beyrut 1405.
İbn
Mâce, Sünen,
Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid
er-Rebei el-Kazvinî İbn
Mace, Sünenu İbn Mâce bi şerhi’s-Sindî, Dâru’l-ma’rife, Beyrut 1996.
İbn
Main, Târîhü İbn
Maîn,
Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Maîn, Târîhü
b. Maîn, (Ahmet Muhammed Nur), Beyrut 1979.
İbn
Manzûr, Lisânü ’l-Arab,
Ebü’l-Fadl Cemâlüddin Muhammed
b. Manzûr el-İfrîkî
el-Mısrî, Lisânü’l-Arab, I- XV, Beyrut 1990.
İbn
Rüşd,
Bidâyetü ’l-müctehid,
Kadı Muhammed Ahmed b. Muhammed
b. Ahmed b. Rüşd
el Kurtubî, Bidâyetü’l-müctehid, Beyrut 1999.
İbn
Şâhin, Târîhü
esmâi’s-sikât,
Ömer b. Ahmet Ebû Hafs el-Vâiz,
Târîhü esmâi’s-sikât, (thk. Subhî es-Sâmeraî), Beyrut 1984.
İbn
Şeddad, Delailü'l-ahkâm,
Ebü'l-Mehâsin Bahaeddin Yusuf
b. Rafi b. Temîm İbn
Şeddâd, Delailü'l-ahkâm
min ehâdîsi'r-
Resul
(nşr
Muhammed b. Yahyâ ) Beyrut 1991
İbn
Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ,
İbn
Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed b. Sa'd b. Meni' ez-Zührî, et-Tabakâtü'l kübrâ,
I-VIII, Beyrut ts.
İbnü'l-Arabi,
Ahkâmü 'l-Kur'ân,
Ebû Bekr Muhammed b. Abdullah
b. Muhammed Meâfirî İbnü'l-Arabi,
Ahkâmü'l-Kur'ân ;
(nşr.
Muhammed Abdülkadir Ata), I-IV Beyrut ts
İbnü’l-Cevzî,
el-Mevzûât,
Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali
b. el-Cevzî, Kitâbü ’l-mevzûât, I-III, Kâhire 1987.
İbnü’l-Esîr,
Üsdü’l-gâbe,
Ebü’l-Hasan İzzeddin
Ali b. Muhammed b. Abdülkerim İbnü’l-Esir,
Üsdü’l-Gâbe fi ma’rifeti’s-Sahâbe (nşr.
Halil Me’mun Şihâ), I-V, Beyrut 1997.
İbnü’s-
Salâh, Ulûmü’l-hadis,
Ebû Amr Takıyüddin Osman b.
Abdurrahman İbnü’s-Salâh,
Ulûmü’l-hadis (nşr.
Nûreddin Itr), Dımaşk
1984.
İyâşî,
Tefsîrü Iyâşî,
Iyâşî,
Tefsîrüiyâşî, (et-Tabîatü’l ılmiyye), I-III, Tahran 1380.
Kadı lyâd, Şerhü
sahîh-i Müslim,
Ebû’l Fadl Iyâd b. Mûsâ b.
Iyâd, îkmâli’l mu’lim bi Fevâidi Müslim, ( nşr.
Yahya İsmail), Beyrut 1998.
Kandemir, Mevzû
Hadisler,
Yaşar
Kandemir, Mevzû Hadisler, İstanbul
2002.
Karâfî, ez-Zahîre,
Ebü'l-Abbas Şehabeddin
Ahmed b. İdris
b. Abdürrahim Karâfî, (nşr.
Muhammed Haccî), I-XIII, Beyrut 1994.
Kasimî, Mehâsinü
’t-te’vîl,
Cemaleddin Muhammed b. Muhammed
Saîd Cemaleddin Kasımi, Tefsirü'l-Kasımi (Mehasinü't-te'vil), (nşr.Muhammed
Fuad Abdülbaki), I-XVII, Kahire 1957.
Kastallânî, İrşâdü
’s-sârî,
Ebû Abbâs Şehâbeddin
Ahmed b. Muhammed, îrşâdü ’s-sârî li sahîhi Buhârî, I-IX, (baskı yeri
yok), trs.
Keşmirî,
el Urfü ’ş-Şezî,
Muhammed Enver Şah
b. Muazzam Şah
el Keşmirî,
el Urfü’ş-şezî şerhü Tirmizî, (nşr.
Muhammed Ahmet Şakir), I-III,
Kettânî, Nazmü
’l-mütenâsır,
Ebû Abdullah Ca’fer el-Hasenî, Nazmü
’l mütenâsır min ’el-ehâdîsi ’l-mütevâtir, Beyrut 1987.
Kirâcikî, el-Kavlü ’l
mübîn,
Ebû Feth Muhammed b. Ali
Kirâcikî, el Kavlü’l mübîn an vucûbi meshi’l kademeyn, (nşr.
Ali Mûsâ Ka’bi), Tahran, ts.
Kirmânî, el-Kevâkibü
’d-derârî,
Şemsuddin
Muhammed b. Yusuf, el-Kevâkibü’d-derârî, I-IX, Beyrut 1981.
Kuleynî, el-Kâfî,
Kuleynî, el-Kâfî, (Dârü’l
kütübü’l İslamiyye),
I-VIII, Tahran 1365.
Mâlik, Muvattâ,
Ebû Abdullah el-Asbahi
el-Himyeri Mâlik b. Enes, Muvattâ (nşr.
Beşşâr
Avvad Ma’ruf), I-II, Beyrut 1997.
Mizzî, Tehzîbü
’l-Kemâl,
Ebü'l-Haccac Cemaleddîn Yusuf
b. Abdurrahman b. Yusuf Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâlfi esmâi’r-ricâl (nşr.
Beşşâr
Avvâd Ma’rûf), I-XXXV, Beyrut 1980.
Mubârekfûrî, Tuhvetü’l ahvezî,
Muhammed b. Abdurrahman b.
Abdurrahim, (dârü’l kütübi’l ılmiyye), I-X, Beyrut ts.
Muhammed Accâc, es-Sünnetü
kable’t-tedvîn,
Muhammed Accâc, es-Sünnetü
kable ’t-tedvîn, Kâhire 1963.
Mufîd, Mehsh
ale’r-ricleyn,
Şeyh
el Mufîd, Mesh ale’r-ricleyn, (Mu’temeru Şeyh
el-Mufîd), Tahran 1413.
Münâvî, Feyzü
’l-kadîr,
Zeynüddîn Muhammed Abdürrauf b.
Tacilarifin b. Ali Münâvî, Feyzü'l-kadîr şerhi'l -Câmii's-sagîr (nşr.
Hamdi ed-Demirdaş),
Mekke 1998.
Mübarekfûrî, Tuhfetü
’l-ahvezî,
Ebü'l-Ali Muhammed Abdurrahman
b. Abdürrahim Mübârekfûrî Tuhfetü'l ahvezî bi-şerhi Câmii't-Tirmizî,
I-X, Beyrut ts.
Müslim, es-Sahîh,
Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccâc
el-Kuşeyrî,
Sahîhi Müslim (nşr.
Muhammed Fuad Abdülbâkî), I-V, Beyrut ts.
Nesefî,
Medariku’t- Tenzîl,
Abdullah b. Ahmed b. Mahmud
Ebu’l Berekât en-Nesefî, Medariku’t-tenzîl ve Hakaiku’t-te’vîl, (nşr.Eda
Neşriyat),
I-III, İstanbul
1993.
Nevevî, Şerhü
Müslim,
Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Şerefuddin
eş-Şâfî,
Sahîhü Müslim bi şerhi Nevevî ( el Minhâc), (nşr.
Halil Me’zûn), Beyrut 1998.
, el-Mecmû’
Ebû Zekeriyyâ Muhyiddin Yahyâ
b. Şeref b.
Nuri Nevevi, el-Mecmu’ şerhu’l-Mühezzeb
li’ş-Şirâzî
(nşr.tahkik
Muhammed Necib Mutî), I-XX - Riyad 2003
Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ,
Ebû Abdurrahman Ahmed b. Ali b.
Şuayb Nesâî,
es-Sünenü’l-kübrâ (nşr.
Abdülgaffâr Süleyman), I-VI, Beyrut 1991.
Özdemir, Amr b. Şuayb
an ebihi an ceddihi isnadının tahlili,
Veysel Özdemir, Amr b. Şuayb
an ebihi an ceddihi isnadının tahlili, FÜİFD. I, Elazığ
2008
Râvendî, Fıkhü
'l-Kur'ân,
Kutbuddin Râvendî, Fıkhü’l
Kur’an, (nşr.
Mektebetü Ayet’il marâşî), I-III, Tahran 1405.
Râzî, et-Tefsiru ’l-
Kebir,
, Fahruddin Ebu Abdillah
Muhammed b. Ömer er-Râzî, et-Tefsiru’l- Kebir (Mefatihu’l-Gayb), (Daru
ihyai’t- turasi’l- Arabi), I-XVII, Beyrut, ts
Râzî, Muhtâru
’s-sıhâh,
Muhammed b. Ebû Bekir b.
Abdülkâdir er-Râzî, Muhtâru ’s-sıhâh, Beyrut 1995.
Sehârenfûrî, Bezlü ’l
mechûd,
Halil Ahmet Sehârenfûrî, Bezlü’l
mechûdfî halli Ebî Davût, (nşr.
Muhammed b. Zekeriyyâ b. Yahyâ), I-XX, Kahire 1973.
Serahsî, Mebsût,
Şemsu’l
eimme Ebû Sehl Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed, Mebsût, (Ter.
Cevat Akşit), I-XVII, İstanbul
2008.
Sıddıkî, Hadis
Edebiyatı,
Muhammed Zübeyr Sıddıkî, Hadis
Edebiyatı Tarihi (trc. Yusuf Ziya Kavakçı), İstanbul
1966.
Sindî, Hâşiyetü
’s-Sindî,
Muhammed b.Abduhadi es-Sindî,
Hâşiyetü’s-Sindî,
(nşr.
Turâsi’l İslami), Beyrut 1994.
Subkî, el-Menhel,
Muhammed b. Muhammed Hattab
es-Subkî, el-Menhelü ’l azbü ’l mevrûd, Beyrut ts.
Suyûtî, el-Lüma’,
Celâleddin Abdurrahman b. Ebû
Bekir Suyûtî, el-Lüma ’ fi esbâbi vurûdi ’l-hadîs.
, ed-Durru ’l-Mensûr
es-Suyutî,
Celaluddin Abdurrahman b. Ebu Bekir, Ed-Durru’l-Mensurfi’t-Tefsir
bi’l-Me’sur, (nşr.
Ahmet Muhammed Harrâd), I-VIII, Dımeşk,
1987.
Şeyhzade,
Haşiyetu Muhyiddin Şeyhzade
Şeyhzade,
Muhyiddin, Haşiyetu Muhyiddin Şeyhzade, Hakikat Kitabevi, I-IV, İstanbul
1994.
Taberânî, el-Mu'cemü’l-evsat,
Ebü'l-Kâsım Süleyman b. Ahmed
b. Eyyub el-Lahmî Taberânî, el-Mu'cemü’l-evsat (nşr.
Abdülmuhsin b. İbrahim
el-Hüseynî), I-X, Kahire 1994.
, el-Mu ’cemü ’l kebîr
Taberânî, el-Mu’cemü’l
kebîr, (nşr.
Hamdi b. Abdulmecid, I-XX, Mektebetü’l ulûm, Beyrut 1983.
Taberî,
Câmiu’l beyân
Muhammed b. Cerir b. Yezid b.
Halid Ebu Cafer et-Taberî, Camiu’l beyan an te’vîl’i ây’il Kur’ân,
(Daru’l- Fikr), I-XV, Beyrut 1994.
Tahâvî,
Şerhü meâni’l âsâr,
Ebû Ca’fer Ahmed b. Muhammed, Şerhü
Meâni ’l Âsâr, I-IV, Kahire 1968.
Tahir b. Aşur,
et-Tahrîr
Tahir b. Aşur,
et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I-XV, (nşr.
Daru’s-sahnûn, Tunus, 1997.
Talat Koçyiğit,
Hadis Istılahları,
Talat Koçyiğit,
Hadis Istılahları, Ankara 1980
Tirmizî,
Sünen,
Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sare
Sülemi Tirmizî, el-Câmiu’s-sahih sünenü’t-Tirmizî (nşr.
Ahmed Muhammed Şakir), I-V, Beyrut ts.
Tûsî, Tehzîbü’l
ahkâm,
eş-Şeyh
Tûsî, Tehzîbü’lahkâm, (nşr.
Dârü’l kütübü’l islamiyye), I-X, Tahran 1365.
________________, el-istibsâr,
eş-Şeyh
Tûsî, el-îstibsâr, , (nşr.
Dârü’l kütübü’l islamiyye), I-IV, Tahran 1390.
Uğur
Müctebâ, Kur’an ve Hadise göre ayakları mesh
Müctebâ Uğur,
“Kur’an ve Hadesi göre ayakları mesh”, îslami Araştırmalar, c.III,
Ankara 1989.
Ukaylî, ed-Duafâ,
Ebû Ca’fer Muhammed bl Amr, ed-Duafâü’l-kebîr,
(nşr.
Abdulmutî Emin Kal’acî), I-IV, Beyrut 1984.
Zehebî, el-Kâşif,
Ebû Abdullah Şemseddîn
Muhammed b. Ahmed b. Osman Zehebî, el-Kâşif fi ma'rifeti men lehu rivâye
fı'l-kütübi's-sitte (nşr.
Muhammed Avvâme), I-II, Cidde 1992.
, Mîzânü ’l-i’tidâl,
Mîzânü'l-i'tidalfi
nakdi'r-ricâl (nşr.
Ali Muhammed Muavvad), I-VI, Beyrut 1995.
_______________, Siyer,
Siyeru a'lâmi'n-nübelâ
(nşr.
Şuayb
Arnaut), I-XXV Beyrut 1981-1988.
, Tezkiretü
’l-huffâz,
Tezkiretü'l-huffaz,
I-IV, Beyrut 1992.
Zemahşerî,
el- Keşşaf,
Mahmud b. Ömer b. Muhammed
Ebu’l Kasım ez-Zemahşerî,
el- Keşşaf an hakâiki ğavamidi ’t-tenzîl ve Uyun ’il ekâvilfî vechi ’t te
’vîl, I-IV, Beyrut, 1995.
Zerkeşî,
Hz. Aişe’nin Sahâbeye
Yönelttiği Eleştiriler,
Bedrüddin ez-Zerkeşî,
Hz. Aişe’nin Sahâbeye Yönelttiği Eleştiriler (trc.
Bünyamin Erul), Ankara 2000.
Zeylaî, Nasbü
’r-râye,
Ebû Muhammed Abdullah b. Yusuf,
Nasbü’r-râye li ehâdîsi Hidâye (nşr.Yusuf
Bennûrî), I-II, Mısır 1995.
190
Ibn Manzûr, Lisânü ’l Arab,
VII, 2711.
Isfahânî, Müfredât,
1376.
Mehmet Erdoğan, Mesh ’, DİA,
IXX, 201.
Sâd, 38, 32-33.
Nisâ, 4, 43
Mâide, 5, 6.
Alusî, Rûhü ’l- meânî,
III, 23.
Kurtubi, el Câmi ’ li ahkâmi
’l-Kur’an, VI, 92.
Cürcânî, Hâşiyetü ’l Keşşâf,
II, 596, îbn Arabî, Ahkâmü ’l-Kur’ân, I, 72.
Tahir b. Âşur, et-Tahrîr
ve’t-tenvîr, IV, 129.
Elmalılı, Hak Dini Ku ’an
Dili, III, 173.
Râzî, Muhtârü ’s-sihâh,
495.
İsfahânî, el-Müfredât,
1281.
İbn Ebû Şeybe, Mûsânnef,
II, 109; İbn Huzeyme, Sahîh, II, 82.
Ebû Davut, Salât, 622.
Serahsî, Mebsût, I, 14.
Razî, Mefâtîhü ’l-gayb,
IV, 504.
Râvendî, Fıkhü ’l-Kur’ân,
I, 22.
Nevevî, el-Minhâc, III,
103.
Hazin, Lübâbü ’t-te ’vîl,
I, 243.
·
21
Buhârî, Vudû’, 103.
Nesâî, Tahâre, 84.
Nesâî, Tahâre, 85.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 53
İbn Mâce, Tahâre, 54.
Buhârî, Vudû’, 120.
Buhârî, Vudû’, 126.
Buhârî, Savm, 19.
Müslim,
T ahâre, 3.
Müslim,
T ahâre, 3.
Nesâî, Tahâre, 68.
Nesâî, Tahâre, 69.
Nesâî, Tahâre, 94.
Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.
Ebû
Dâvûd, T ahâre, 51.
Buhârî, Vudû’, 123.
Buhârî, Ilm, 47.
Buhârî, Um, 73.
Müslim, Tahâre, 9.
Müslim, Tahâre, 9.
Nesâî, Tahâre, 89.
Ebû Dâvut, Tahâre, 46.
Ibn Mâce, Tahâre, 55.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 52.
Buhârî, Vudû’, 123.
Müslim, Tahâre, 9.
Müslim, Tahâre, 9.
Müslim, Tahâre, 9.
Müslim, Tahâre, 11.
Tirmizî,
Tahâre, 31.
Ibn Mâce, Tahâre, 55.
Nesâî, Tahâre, 89.
Müslim, Tahâre, 12.
Müslim,
Tahâre, 12.
Buhârî, Vudû’, 136.
Buhârî, Vudû’, 135.
Buhârî, Vudû’, 139.
Buhârî, Vudû’, 140.
Buhârî, Vudû’, 143.
Buhârî, Vudû’, 144.
Müslim,
Tahâre, 7.
Müslim, Tahâre, 7.
Müslim, Tahâre, 7
Müslim, Tahâre, 7.
Müslim, Tahâre, 7.
Nesâî, Tahâre, 80.
Nesâî,
Tahâre, 81.
Ebû
Dâvut, T ahâre, 51.
Ebû Dâvut, T ahâre, 51.
Tirmizî, Tahâre, 24.
Müslim, Tahâre, 9.
Müslim, Tahâre, 9.
Müslim, Tahâre, 9.
İbn Mâce, Tahâre, 55.
İbn Mâce, Tahâre, 55.
Müslim, Tahâre, 10.
Buhârî, Eşribe, 248.
Nesâî, Tahâre, 75.
Nesâî, Tahâre, 76.
Nesâî, Tahâre, 79.
Nesâî, Tahâre, 100.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 51.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 51.
Ebû
Dâvûd, T ahâre, 51.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 51.
Tirmizî, Tahâre, 37.
İbn Mâce, Tahâre, 56.
Nesâî, Tahâre, 85.
İbn Mâce, Tahâre, 6.
Nesâî, Tahâre, 91.
Ibn Mâce, Tahâre, 56.
Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.
Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 59.
İbn Mâce, Tahâre, 54.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 66.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 66.
Ibn Mâce, Tahâre, 6.
Nesâî, Tahâre, 108.
İbn Mâce, Tahâre, 55.
İbn Mâce, Tahâre, 55.
Buhârî, Vudû’, 133.
Tabaklanmış deriden yapılmış
nalin bkz. Tecrit, I, 150.
Müslim,
Kitâbü’l-hac, 5.
Ebû Dâvut, Menâsik, 21
Nesâî, Tahâre, 95.
Ebû Dâvûd, Tahâre, 66.
Ebû Davûd, Tahâre, 160
îbn Mâce, Tahâre, 56.
îbn Mâce. Tahâre, 57.
Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye,
121. İsnadın önemine dair ayrıntı için bkz. Emin Aşıkkutlu, Rical Tenkidi,
50-51.
Sıddıkî, Hadis Edebiyatı
Tarihi, 18.
İbnü’l-Cevzî, Kitâbü
’l-mevzûât, Sıddıkî, a.g.e, 172.
Abdullah bin Abbas (ö.68/687)
bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, V, 314; Buhâri, et-Târîhü
’l-kebîr, V, 3; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, V, 116.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 277.
İbn Ebû Hâtim, el- Cerh ve
’t-ta ’dil, VIII, 9.
Zehebî, Tezkiratü ’l huffâz,
II, 553.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 493.
İbn Hıbbân, es-Sikât,
IX, 132.
Buhârî, et-Târihü ’l-kebîr,
VII, 348.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 173; Mizzî. Tehzîbü ’l kemâl, XXIIX, 531.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü
’l-kübrâ, VII, 345; Buhâri, a.g.e, VII, 348; Zehebî, a.g.e,
I, 358;İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 547.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, X, 273.
Buhârî, a.g,e, IV, 4.
ibn Sa’d, a.g,e, V, 420;
îbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 250.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 103; Zehebi, a.g.e, I, 234.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, I, 250.
Zehebî, Siyerü a ’lâmi ’n
nubelâ, VII, 427.
İbn Hibbân, a.g.e, VI,
88.
Buhârî, a.g,e, III, 387
Mizzî, a.g.e, XII, 10; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 341;
Takribü ’t-tehzîb, 222.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 355.
Zehebî Tezkiretü ’lhuffâz,
I, 132.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, III, 341.
Buhârî, a.g.e, VI, 461;
İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 392.
İbn Hacer, a.g.e, V,
187.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 137.
Ebû Hâtim, a.g.e, VI,
338.
Buhârî, a.g.e, VI, 461.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
199.
İbn Hacer, a.g.e, III,
341
Bkz. 4. ravi
Bkz. 5. ravi
Mizzî, a.g.e, XXX, 364;
İbn Hacer, a.g.e, XI, 79.
Ebû Hâtim, a.g.e, IX,
86.
ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
XI, 79.
İbn Hacer, a.g.e, XI,
79.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 237
Buhâri, et-Tarîhü ’l-kebîr,
VI, 25; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 395 Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XVIII, 187; İbn Hacer, a.g.e, 315.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dîl, V, 95.
İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb,
158.
İbn Hıbbân, a.g.e, VII,
116.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. 1. hadis şerhi.
Buhârî, et-Tarîhü ’l-kebîr,
VII. 737; İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 520.
Hatib Bağdadî, Tarihü
Bağdat, XIII, 265.
Zehebî, Siyeru a ’lâmi
’n-nübelâ, XI, 495.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 321.
İbn Hacer, a.g.e, X, 41.
İbn Hibbân, a.g.e, IX,
189.
Buhârî, a.g.e, V, 47;İbn
Hacer, a.g.e, 126.
İbn Hacer, a.g.e, V,
127.
ibn Hacer, a.g.e, V,
127.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
8.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
I, 282.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 389.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 49.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 303.
Buhârî, et-Târihü’l kebîr,
I, 196; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 386; İbn Hacer, a.g.e, IX, 303;
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 165.
Mizzî, a.g.e, XXVI, 101.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
diğer raviler için bkz. 1. hadis
Buhârî, a.g.e, VI, 250.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 166.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XIX, 478
Iclî, Marifetü’s-sikât,
II, 130.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
454.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 166; Mizzî, a.g.e, XIX, 478.
Buhârî, a.g.e, I, 45.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 210.
İbn Hacer, a.g.e, IX,
64.
İbn Sa’d, et- Tabakât’ül
kübrâ, VI, 394.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 64.
İbn Hıbbân, es- Sikât,
VII, 441.
Buhârî et-Tarihü ’l- kebîr,
VIII, 200, Mizzî, XXX, 204.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, IX, 61
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 328.
İbn Hacer, a.g.e, XI,
37; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 61.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
diğer raviler için bkz. 1. hadis
Mizzî, a.g.e, II, 95.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 515.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 104.
İbn Hacer, a.g.e, I,
107.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
83.
Buhârî, a.g.e, IV, 61.
ibn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, I, 231.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, III, 414.
Mizzî, a.g.e, X, 285.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 92.
İbn Hıbbân, a.g,e, III,
414.
Buhârî, et-Târihü ’l-kebîr,
I, 155.
İbn Hacer, Tehzübü’t-tehzîb,
VI, 156.
İbn Şahin, Târîhü
esmâi’s-sikât, I, 147; Mizzî, a.g.e, XVII, 98.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 76.
Iclî, a.g.e, II, 76
Mizzî, a.g.e, XVII, 98.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VI, 155.
Buhârî, et-Târihü’l-kebîr,
VII, 292.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 708.
Iclî, a.g.e, II, 305.
Mizzî, a.g.e, IXXX, 155.
İbn Hacer, a.g.e. X,
321.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
404.
İbn Hacer, a.g.e, IV,
355.
İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn,
I, 133.
Iclî, a.g.e, I, 466.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 417; İbn Hacer, a.g.e, IV, 355.
İbn Hacer, a.g.e, IV,
356.
Mizzî, a.g.e, XIII, 99.
Buhârî, a.g.e, I, 220;
Ebû Hâtim, VIII, 71; Iclî, a.g.e, II, 253; îbn Hıbbân, a.g.e, V,
349; Mizzî, a.g.e, XXVI, 419; İbn Hacer, a.g.e, IX, 395; İbn
Hacer, Tabakâtü ’l-müdellisîn, I, 45.
Osman bin Affân, (ö. 35/655)
bkz. Buhârî, a.g.e, VI, 208; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 160; İbn
Hacer, el-İsâbe, IV, 464;
İbn Sa’d, Tabakâtü ’l-
kübrâ; V, 539; Buhârî, a.g.e, VI, 13.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-
tehzîb, VI, 308.
Zehebî, Siyerü a’lâmin
nubelâ, X, 389.
Mizzî, a.g.e, XVIII,
158.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
387; Bâcî, et-Ta ’dil ve ’t-tecrih, II, 898.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 396.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-
tehzîb, VI, 308.
Buhârî, et-Târihü’l-kebîr,
I, 288.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 252.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 101.
İbn Hibbân, a.g.e, IV,
4.
İbn Adiy, el-Kâmilfı
’d-duafâ, I, 248.
İbn Hacer, a.g.e, I,
105.
İbn Sa’d, a.g.e, V, 249;
Buhârî, a.g.e, VI, 459; Iclî, a.g.e, II, 137; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 338; İbn Hıbbân, a.g.e, V, 200; Mizzi, a.g.e, X, 124; İbn
Hacer, a.g.e, VII, 193; İbn Hacer, Takrîb, 392.
Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl,
XXIX, 123
Buhârî, a.g.e, III, 80;
ibn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 265.
Zehebî, Siyer ’ü a ’lâmi
’n-nubelâ, IV, 122; İbn Hacer, a.g.e, III, 21.
İbn Sa’d et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VII, 148; Mizzî, a.g.e, VII, 301.
İbn Hıbbân, a.g.e, IV,
179.
Zehebî, Zikr’ü esmâi men
tukullime fihi, I, 72.
Mizzî, a.g.e, VII, 301.
Buhâri, et-Târîhü’l kebîr,
II, 344.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 422; Mizzî, Tehzîbü’l kemâl, VII, 146; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
II, 379.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, III, 129.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
368.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
I, 313.
İbn Hıbbân, es-Sikât,
VIII, 194.
Buhârî, a.g.e, IV, 220;
Iclî, a.g.e, I, 457, İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 354; İbn Hibbân, ,
a.g.e, VI, 438; Mizzî, a.g.e, XII, 516; İbn Hacer, a.g.e,
IV, 126; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 267.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
I, 221.
İbn Hacer, a.g.e, I,
395.
İbn Hibbân, a.g.e, VI,
478.
Mizzî, a.g.e, XII, 516.
.Abdullah b. Osman b. Abdân
(Ö.221/836) bkz. Buhârî, a.g.e, V, 147; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
113; İbn Hıbbân, es-Sikât, VIII, 256; Zehebî, a.g.e, I,
401;Mizzî, a.g.e, XV, 276; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, V, 274.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ,
VII, 378; Buhârî, a.g.e, V, 212; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil,
VII, 305;
Mizzî, a.g.e, XVI, 5;
Zehebî, a.g.e, I, 274. İbn Hacer, a.g.e, V, 334; İbn Hacer, Takrib,
I, 320;
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
II, 54.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 274.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VII, 7.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
VII, 378; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 741,İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
X, 218;
Takrîbü’t-tehzîb, 541.
Iclî, a.g.e, II, 290
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
484.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 256; İbn Hacer, a.g.e, X, 218.
îbn Ebû Hâtim a.g.e, II,
65.
Zehebî, a.g.e, II, 504.
Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl,
I, 417; îbn Hacer, a.g.e, I, 55; îbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I,
83.
îbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 29.
Buhârî, et-Tarihü ’l kebîr,
III, 69.
Zehebî, a.g.e, II, 486.
îbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 274.
îbn Adiyy, el-Kâmilfi
’d-duafâ, II, 458.
Buhârî, a.g.e, V, 218.
îbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, V, 189.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 60.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
I, 304.
îbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
189.
îbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VI, 65.
Mizzî, a.g.e, 16, 277.
îbn Hibbân, a.g.e, VIII,
346.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 248.
Iclî, a.g.e, II, 379.
Mizzî, a.g.e, XXXII,
551.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 249.
Bkz.14. ravi.
Buhârî, et-Tarihü ’l- kebîr,
III, 429, İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 52; Mizzî, Tehzîbü
’l- kemâl, IX, 402 Zehebi, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 437; İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 217; Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 296.
İbn Hibbân, a.g.e,
VIII,256.
Buhârî, a.g.e, VIII,
395.
ibn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 202.
Iclî, a.g.e, II, 272.
Zehebî, a.g.e, I, 335.
İbn Hıbbân, a.g.e, IX,
284.
Buhârî, a.g.e, IV, 148;
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 239; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 260.
Zehebî, Siyerü a ’lâmi
’n-nübelâ, XI, 4O8; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâ\, XII, 273; İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IV, 254.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 295.
Bkz. 25. ravi
Zehebî, el-Kâşif I, 202.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
84.
Mizzî, a.g.e, I, 472;
İbn Hacer, a.g.e, I, 66.
Buhârî, a.g.e, VII, 216;
îbn Hıbbân, a.g.e, VI, 152.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 152; Mizzî, a.g.e, XVIII, 238.
İbn Hıban, a.g.e, VIII,
449.
Mizzî, a.g.e, XVIII,
238.
Bkz.29.ravi
Bkz. 31. ravi
Bkz. 32. ravi
Bağdadi, Tarihü Bağâdat,
VIII, 216.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, III, 90.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
V, 282.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 514.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 182.
Bkz. 28. ravi
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, III, 21.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 522.
Mizzî, Tehzîbü ’l- kemâl,
VI, 262.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, II, 262; Mizzî, a.g.e, VI, 262.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 176.
clî Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 93.
Buhârî, et-Tarîhü’l-kebîr,
VI, 130.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 923.
İbn Hacer, Takrîbü ’t
tehzîb, I,354.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
412.
Zehebî, a.g.e, I, 364;
İbn Hacer, a.g.e, VI, 278; İbn Hacer, Takrîbü ’t tehzîb, I, 354.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXV, 173; ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 135.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, VII, 250.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 105.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 549.
Mizzî, a.g.e, IX, 525;
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III. 335.
İbn Hıbbân, a.g.e, VIII,
248.
Buhârî, et-Târihü ’l-kebîr,
III, 472; Ebû Hâtim a.g.e, IV, 22.
Mizzî, a.g.e, X, 439.
Buhârî, a.g.e, III, 473.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
I, 236.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 356.
Buhârî, a.g.e, VI, 237.
Ebû Hâtim, a.g.e, III,
949
İbn Hacer, a.g.e, II,
121; Mizzî, a.g.e, XIX, 124.
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
199.
Buhârî, a.g.e, V, 137.
Mizzî, a.g.e, XV, 256.
Zehebî, a.g.e, I, 102.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 99.
Mizzî, a.g.e, X, 440.
Abdullah bin Amr bin As
(Ö.69/688) bkz. ibn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, IV, 261; îbn Hacer,
el-İsâbe, IV, 220;
îbn Hıbbân, a.g.e, III,
210;
Buhârî, a.g.e, VII, 280;
Mizzî, a.g.e, XXII, 29, İbn Hacer, a.g.e, X, 296.
İbn Ebû Hâtim, a.ge,
VIII, 136.
Zehebî, Siyer’ü a ’lami ’n-
nübalâ, X, 362.
Iclî, a.g.e, II, 303.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 160.
Buhârî, a.g.e, VIII,
181.
Iclî, a.g.e, II, 340.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 40.
İbn Hıbbân, a.g.e, VII,
582
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 236.
İbn Sa’d, et-Tabakâtül-kübrâ,
VI, 301; Buhârî, a.g.e, II, 33; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 424;
Mizzî, a.g.e, IV,
303, İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb,
129.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 424.
Iclî, a.g.e, I, 256.
Zehebî, Siyer’ü
a’lâmi’n-nübalâ, VI, 124.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
I, 144.
İbn Hibbân, a.g.e, IV,
79.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, V, 470;Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VIII, 365; Mizzi, Tehzîbü
’l kemâl, XXXII, 451; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 70; Takribü
’t-tehzîb, 611.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, IX, 229.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
549.
Buhârî, et-Tarîhü’l-kebîr,
I, 208
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
II, 250.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
502.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dîl, VIII, 58;
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXVI, 290; İbn Hacer, a.g.e, IX, 357.
İbn Hıbbân, el-Mecrûhîn,
II, 294.
Hadis an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. 1. hadis
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
VIII, 72; Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 272; Ebû Hâtim, a.g.e,
II;758; Mizzî, a.g.e, XXVII, 443; Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 421; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 98; Takrîbü ’t -tehzîb,
528.
Zehebî, a.g.e, II, 421.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 272.
İbn Hibbân, a.g.e, IX,
200.
Bkz. 37. ravi
Baharı, a.g.e, II, 214.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 67.
İbn Sa’d, a.g.e, VII,
381.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 507.
İbn Hibbân, a.g.e, VI,
145.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t
-tehzîb, II, 66.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, II, 235
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, I, 103.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 513.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
II, 220.
İbn Hıbbân, es- Sikât,
VIII, 116.
Buhârî, a.g.e, VII, 346.
İbn Sa’d, a.g.e, VI,
337.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 142.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dîl, VIII, 177.
ibn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, X, 277.
İbn Hıbbân, a.g.e, VII,
473.
Buhârî, a.g.e, VIII,
202.
Iclî, a.g.e, II, 334.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 72.
Zehebi, el-Kâşif, II,
343
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 576.
Mizzî, Tehzîbü ’l- kemâl,
XXX, 353.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
503.
İbn Hacer, a.g.e, XI,
77.
Iclî, Ma’rifetü’s- sikât,
II, 280.
Zehebi, a.g.e, I, 414.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, I, 533.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 429.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
X, 143.
Mizzî, a.g.e, XXX, 353.
Bkz. 47. ravi
Bkz. 48.ravi
Bkz.49.raci
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
IV, 254.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
IV, 328.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, s 443.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IV, 328.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, IV, 357.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXIII, 270; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VIII, 261.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dîl, VII, 71.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
447.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 10.
Süfyân
b. Uyeyne (Ö.198/853) bkz. Buhârî, a.g.e, IV, 94; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 225; Iclî, a.g.e, I, 417; İbn Hibbân, a.g.e, VI, 403; Mizzî,
a.g.e, XI, 177; Zehebî, a.g.e, I, 262; İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 245, Tehzîbü ’t-tehzîb, IV, 104, İbn Sa’d, et-Tabakâtü
’l-kübrâ, V, 497.
Bkz. 54. ravi.
Bkz.54.ravi
Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr,
VII, 404.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXVII, 306; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 58.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
522.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 291.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
II, 475.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 202.
Buhârî, a.g.e, VIII, 79;
Mizzî, a.g.e, XXX, 462, Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz I, 306, İbn
Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 378.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 39; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 109.
İbn Hıbbân, a.g,e, VII,
562.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 249.
Zehebî, a.g.e, II, 487.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
487.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VIII, 70.
Mizzî, a.g.e, XVII, 430;
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 250; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb,
I, 351; Buhârî, a.g.e, V, 354; Iclî, a.g.e, II, 88; Zehebî, Tezkiretü
’l-huffâz, I, 329.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dîl, V, 289; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VI, 250.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 373.
Hadisi an lafzıyla rivâyet
edenler için bkz. 4. isnad
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. ikinci hadisin tenkidi
Bkz.51. ravi.
Yahyâ
b. Saîd el-Kattân ( 198) bkz. İbn Sa’d, a.g.e, V, 338; Buhârî, a.g.e,
VIII, 275; Iclî, Ma ’rifetü ’s-Sikât, II, 353; Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 147; İbn Hibbân, a.g.e, V, 571; Mizzî, a.g.e, XIII, 89;
Zehebî, a.g.e, I, 137; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehizib, IV, 352.
Bkz.61.ravi
Bkz. 54. ravi
Bkz.55.ravi
Mizzî, a.g.e, XIII, 89.
Bkz. 74.ravi
Bkz.59.ravi
Bkz.60.ravi
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II,445
Zehebî, el-Kâşif, II,
46.
îbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VII, 331.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Vekî’, Süfyân ve Mansûr hakkında bilgi için bkz. altıncı isnad.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXIX, 91; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 552.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, VIII, 156.
Zehebî, Siyeru a ’lami
’n-nubelâ, VI, 152; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 314.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
504.
Mizzî, a.g.e, XXII, 71.
Ukaylî, Duafâu Ukaylî,
III, 273.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 238
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
VI, 342.
Mizzî, a.g.e, XXII, 72.
Mizzî, a.g.e, XXII, 72.
Mizzî, a.g.e, XXII, 72.
Buhârî, a.g.e, IV, 218.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 351.
Zehebî, el-Kâşif, I,
488.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 267.
Veysel Özdemir, Amr bin
Şuayb an ebihi an ceddihi isnadının tenkidi, FÜİFD. I, 2008, Elazığ.
Şu’be
b. Haccâc (Ö.160/776) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, IV, 244; Iclî, Ma’rifietü’s-sikât,
I, 456; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, IV, 369; İbn Hıbbban, es-Sikât,
VI, 446; Mizzî, a.g.e, XII, 479; Zehebî, Tezkiratü’l-huffâz,
I,193; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 266; İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IV, 297.
Ebû Hureyre (Ö.59/678) bkz.
Buhârî, a.g.e, VI, 132; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 49; İbn Hacer, el-İsâbe,
IV, 316.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
I, 99.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 268; Zehebî, a.g.e, I, 429.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
I, 99.
Iclî, a.g.e, I, 213.
Mizzî, Tezhzibü’l-kemâl,
2, 304.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
I, 99; Bâci, et-Ta’dil ve’t-tecrîh, I, 393.
İbn Hıbbân, a.g.e, VIII,
134.
Buhârî, a.g.e, I, 82.
Mizzî, a.g.e, XXV, 217.
İbn Ebû Hâtim, el Cerh
ve’t-ta’dil, II, 634.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IX, 149.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 634.
İbn Hacer, a.g.e, IX,
149.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
372.
Mizzî, a.g.e, XXV, 217.
Bkz. 67.ravi
ibn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
242.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 342.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VI, 174.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
296.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 355.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
217.
Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl,
IX, 102
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
III, 217.
İbn Hacer, a.g.e, III,
217.
İbn Hibbân, a.g.e; VI,
297.
Kuteybe b. Saîd Ebû Recâ
el-Belhî (Ö.240/854) bkz. Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VII, 195; İbn Ebû
Hâtim, a.g.e,
·
VII,
140; İbn Hibbân, a.g.e, IX; 20; Mizzî, a.g.e, XXIII, 523; Zehebî,
Tezkiretü ’l-huffâz, II, 446; İbn Hacer, a.g.e,
·
VIII,
321; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 454.
Ebû Bekîr b. Ebû Şeybe (ö.
235/849) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, VI, 413; İbn Ebû Hâtim,
a.g.e, II, 828, İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 358; Mizzî, a.g.e, XVI,
35; Zehebî, a.g.e, II, 432; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XII, 30;
Takrîbü’t-tehzîb, 320.
Veki’ b. Cerrâh Ebû Süfyân
el-Kufî (Ö.196/811) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr VIII, 179; Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
II, 341; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, X, 37; İbn Hibbân, a.g.e, VII,
562; Mizzî, Tehzîbü’l- kemâl, XXX, 532; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 306; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XI, 109 ; Takrîbü’t-tehzîb,
581.
Buhârî, a.g.e, I, 205.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 50.
Mizzî, a.g.e, XXVI,
243,İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 342.
Mizzî, a.g.e, XXVI, 243.
İbn Hibbân, a.g.e, IX,
105.
Bkz.33. ravi
Bkz. 52. ravi
Zekvan Ebû Salih (ö.101/719)
bkz. Buhârî, a.g.e, III, 260; Iclî, a.g.e, I, 345; İbn Ebû Hâtim,
a.g.e, III, 450, İbn Hibbân, a.g.e, IV, 221; Mizzi, a.g.e,
VIII, 513; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 189; Takrîbü ’t-tehzîb,
203.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 246.
Mizzî, a.g.e, XII, 225.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IV, 231.
İbn Adiyy, el-Kamil,
III, 447.
İbn Hibbân, a.g.e, VI,
417.
Mâlik
b. Enes ( Ö.179/795) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, VII, 310; Iclî,
Ma’rifetü’s-sikât, II, 259; ibn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 304; İbn
Hibbân, es-Sikât, V, 389; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, XXVII, 91;
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 207; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
X, 5, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 516.
Bkz.27.ravi
Bkz. 29.ravi
Bkz.77.ravi
78.ravi
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, IV, 240.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IV, 240.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
II, 424.
İbh Hacer, a.g.e, IV,
240.
Bkz.73.ravi
Bkz.7. ravi
Bkz. 77.ravi
Bkz.78. ravi
ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, VIII, 5.
İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn,
I, 211.
İbn Hacer, a.g.e, IX,
281.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 102.
İbn Hacer, a.g.e, VI,
316.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
393.
Iclî, Ma ’rifetü ’s- sikât,
II, 98.
İbn Maîn, a.g.e, IV,
140.
İbn Hacer, a.g.e, VI,
316.
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
115.
İbn Hacer, a.g.e, VI, 315.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Suheyl ve babası hakkında bkz.
Bkz.70. ravi
Bkz.66. ravi
Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir,
VIII, 335; îbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, IX, 264; Mizzî, Tehzîbü
’l-kemâl, XXXII, 124, Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 256; İbn
Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 284, Takrîbü ’t-tehzîb, 601.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 264.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, .362
Zehebî, a.g.e, I, 256.
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
632.
Mizzî, a.g.e, XXIX, 186.
Zehebî, el-Kâşif II,
310.
İbn Hacer, a.g.e, 555.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
X, 342.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 375.
İbn Hibbân, a.g.e, IX,
189.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l
kübrâ, VI, 338; İbn Ebû Hâtim, a.g.e II, 153; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl,
III, 28, İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 241, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
I, 105.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 322.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
I, 241.
Bkz.72. ravi
Bkz.3. ravi
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXIII, 351.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 717.
îbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, III, 351.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 18.
Mizzî, a.g.e, XVIII,
524.
İbn Hacer, a.g.e, VI,
402.
İbn Hacer, a.g.e, VI,
402.
İbn Hacer, a.g.e, VI
402.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
401.
Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr,
III, 74.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
III, 101.
Zehebî, a.g.e, I, 406.
İbn Maîn, Tarihü İbnMaîn
(darimi rivâyeti) I,104; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 54;
Bâci, et-Ta ’dil ve ’t tecrih, II, 553.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 331.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 224.
Ukaylî, ed- Duafâ, II,
15.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
224.
Buhârî, a.g.e, VI, 503.
İbn Hacer, a.g.e, VII, 370.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
c II, 163.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 368.
İbn Hacer, a.g.e, VII,
370.
İbn Hıbbân, a.g.e, V,
244.
İbn Hacer, a.g.e, VI,
402.
Ukayli, Duafâu Ukayli,
III, 315.
Buhârî a.g.e, VIII, 96;
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, IXXX, 489; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb,
565.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 460.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
X, 414
İbn Hibbân, a.g.e, V,
476.
Mizzî, a.g.e, XXI, 258.
Bkz.90. ravi
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
568.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VIII, 11.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, IX, 91.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXX, 90.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 329.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 240.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebir,
VI, 320.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 225.
Zehebî, a.g.e, I. 283;
İbn Hacer, a.g.e, VIII, 13.
İbn Hıbbân, es-Sikât,
VII, 228.
İbn Hacer, Lisânü ’l mîzân,
VII, 324.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
VIII, 13.
Buhârî, a.g.e, III, 519.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
4, 83.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 71.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
I, 406
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IV, 83.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 374.
Zehebî, Siyeru
a’lâmi’n-nubelâ, VI, 303.
Bkz.46. ravi
Yahyâ b. Umâre b. Ebû Hasen
el-Mâzinî (?) bkz Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir, VIII, 295; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve ’t-ta ’dil, IX, 175; İbn Hibbân, es-Sikât, V, 522; Mizzî, Tehzîbü
’l-kemâl, XXII, 295; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 277
Abdullah bin Zeyd b. Âsım
(Ö.63/682) bkz. Buhâri, a.g.e, V, 12; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
57; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 98.
İbn Hacer, Tehzîbü’t tehzîb,
XI, 149.
Zehebî, Tezkiretü’lhuffâz,
I, 235.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 34.
Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir,
VIII, 376, Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl, XXXI, 164.
Iclî, a.g.e, II, .345.
İbn Hibbân, es-Sikât,
II, 145.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, IX, 34.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t
tehzîb, VIII, 104
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, VI, 269.
İbn Hacer, Tehzîbü’t tehzîb,
VIII, 104.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VII, 215.
ibn Adiy, el-Kâmil, V,
139.
Mizzî, a.g.e, XXII, 295
Buhârî, et-Târîhü ’l Kebîr,
V, 233.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t- ta ’dil, V, 205.
Icli, Ma ’rifatü ’s-sikât,
II, 67.
İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb,
330.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XVI, 335; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, VI, 79.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 349.
Bkz. 51. ravi
Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir,
III, 160; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 340.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
I, 259.
Iclî, Ma ’rifetü ’s- sikât,
I, 380.
İbn Hibbân, a.g.e, IV,
206.
İbn Hacer, a.g.e, IV, 290.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Amr b. Yahyâ ve babası hakkında bkz. 1 .hadis
Bkz. 94. ravi
Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir,
IV. 8; İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 276; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XI, 384 Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 393; İbn Hacer, Tehzîbü ’t
tehzîb, IV, 158; Takrîbü ’t-tehzîb, 250.
Zehebî, a.g.e, I, 393
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 276
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
Amr b. Yahya ve babası hakkında bkz. 1. hadis
Buhârî, a.g.e, II, V;
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VI, 405.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, II, 57; Baci, et-Ta ’dil ve ’t-tecrih, I, 328.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, I, 375.
Iclî, Ma ’rifetüs sikât,
I, 193.
Mizzî, a.g.e, I, 377.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
9.
Zehebî, a.g.e, I, 222.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dîl, V, 386.
ibn Sa’d, et-Tabakâtü
’l-kübrâ, VII, 323.
İbn Hacer, a.g.e, VI,
306.
İbn Hıbbân, a.g.e, VII,
110.
Bkz.88.ravi
Bkz. 98. ravi
Bkz.97. raci
İbn Sa’d, a.g.e, VII,
342, Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 759.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 289,
Zehebî, a.g.e, II, 441.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 240.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 303, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXV, 388; İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 484.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 78.
Bkz.74.ravi
Bkz.76.ravi
Bkz.3.ravi
Bkz.77.ravi
Zehebî,
Tezkiretü ’l-huffâz, II, 513.
İbn Ebû Hâtim, el- Cerh ve
’t-ta ’dil, II, 235; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, I, 220.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 116; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, II, 480; İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 103.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 287.
Mizzî, a.g.e, XXVIII, 236,
Zehebî, Siyerü a ’lami ’n-nübelâ, IX, 304; İbn Hacer Takrîbü
’t-tehzîb, 532;
Tehzîbü’t-tehzîb,
X, 256.
Bâcî, et-Ta’dil ve’t tecrih,
II, 726.
İbn Hibbân, a.g.e, IX,
181.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için. Bkz.2. hadis.
Buhârî. et-Târîhü’l-kebîr,
V, 261.
Mizzî, a.g.e, XVI, 545;
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI,132, Takrîbü ’t-tehzîb, 337.
İbn Ebû Hâtim a.g.e, V,
215.
Mizzî, a.g.e, XVI, 543.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
82.
Buhârî, a.g.e, II, 143;
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 431; Mizzî, a.g.e, IV, 257; Zehebî, a.g.e,
I, 341, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 128.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
I, 255.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
I, 436.
ibn Hibbân, a.g.e, VIII,
155.
Hadisi an lafzıyla rivâyet
edenler için bkz. 1. hadis.
Bkz. 171. ravi
Buhâri, et-Târîhü ’l kebîr,
III, 112; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 297.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
II, 149; Mizzî, a.g.e, V, 330;
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
149.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 244
Buhâri, a.g.e, VIII,
190.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 48.
Icli, a.g.e, II, 338.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
579.
İbn Hıbbân, a.g.e, V,
498.
Bkz. 38.ravi
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, VII, 276.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
II, 239.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXV, 289; Zehebî, Tezkiretü’l-hufâz, I, 316; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IX, 171; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 481.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
278.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VI, 227; Mizzî, a.g.e, XVII, 344; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
348, Buhârî, et-Târîhü ’l kebîr, V, 339; Iclî Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 475; Zehebî, a.g.e, I, 126.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 374.
Buhârî, a.g.e, VI, 527.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VI, 366.
İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb,
381.
Mizzî, a.g.e, IXX, 311;
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VII, 90; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb,
381.
İbn Hıbbân, a.g.e, VIII,
508.
Süfyân
b. Uyeyne ( Ö.198/813) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, V, 497;
Buhârî, et-Târîhü’l kebîr, IV, 94; Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I,
417, İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 225; İbn Hibbân, es-Sikât, VI,
403; Mizzî, a.g.e, XI, 177; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IV, 105;
Takrîbü’t-tehzîb, 25.
ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, VIII, 94.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXVI, 97; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 416; Takrîbü ’t-tehzîb,
508.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 116.
Buhârî, a.g.e, V,212;
Iclî, a.g.e, II, 61; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,181; Mizzî, a.g.e,
XVI, 136; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 383; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VI, 28; Takrîbü’t-tehzîb, 323.
Zehebî, Siyeri
e’lami’n-nübelâ, X, 257.
İbn Hıbbân, a.g.e, VIII,
353.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. 1 .hadis.
Bkz. 31. ravi
Bkz.53. ravi
Bkz.103. ravi
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. 2. hadis.
Bkz. 91. ravi
Bkz.29.ravi
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
II, 6.
ibn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 15.
Zebehi, Siyer’ü e ’lamü
’n-nebelâ, XII, 70.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, I, 332.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, I, 56.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VII, 510.
Yahyâ b. Maîn, TarihiMaîn
(rivâyetü duri); İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 363.
Buhârî, a.g.e, VIII, 16.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
X, 63.
Zehebî, Siyer’ü
e’lami’n-nebelâ; VI, 170.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
I, 254.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
II, 113; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 403.
ibn Hibbân, es-Sikât,
VI, 106.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, I, 431.
Iclî Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 383.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 184.
İbn Hibbân, a.g.e, IV,
484.
Bkz.30. ravi
Bkz. 31. ravi
Hayve b. Şurayh el-Mısrî
(ö.158/775) bkz. Buhârî, a.g.e, III, 120; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 306; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, VII, 478; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 185; Siyeru a’lami’n-nubelâ, VI, 404; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
III, 61; Takrîbü’t-tehzîb, 185.
Muhammed b. Abdurrahman
Ebû’l-Esved (ö.100/718) bkz. Buhârî, a.g.e, I, 145; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 321; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 364; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
IX, 263;İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I, 493.
Bkz.90. ravi
Aişe b. Ebû Bekir (ö.57/677)
bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VIII, 58; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 1291; İbn Hacer, el-İsâbe, VIII, 16.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 164.
Zehebî, Siyerü a ’lami
’n-nübelâ, XII, 256.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 287.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 35.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
171.
Buhârî, a.g.e, VII, 133.
İbn Hıbbân, a.g.e, VII,
324.
İbn Adiyy, el-Kamil, VI,
30.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 84.
Zehebî, Tezkiretü ’lhuffâz,
I, 233.
Mizzî, a.g.e, XXIII,
317.
Muhammed b. İdris Ebû Hâtim
er-Razi (ö.277/890) bkz. Mizzî, a.g.e, XXIV, 381; Zehebî, a.g.e,
II, 577; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 28; İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 467.
Hişâm
b. Urve Zubeyr b. Avvâm (Ö.145/762) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr,
VIII, 193; İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, I, 203; Iclî, a.g.e, II,
332; Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 63 İbn Hibbân, a.g.e, V, 502; Zehebî, a.g.e,
I, 144; Mizzî, a.g.e, XXX, 232.
Urve b. Zubeyr b. Avvâm
(Ö.95/713) bkz. İbn. Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, V, 78; Buhârî, a.g.e,
VII, 31; Iclî, a.g.e, II, 133; Ebû Hâtim a.g.e, VI, 395. İbn
Hıbbân, a.g.e, V,194; Mizzî, a.g.e, XX, 11; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
V,279; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 389.
Bağdâdî, Târîhü Bağdâd,
VIII, 148.
Zehebî, a.g.e, III, 847.
Mizzî, a.g.e, XXIV, 382.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, VI, 66.
İbn Hibbân, a.g.e, VIII,
417.
İbn Maîn, a.g.e, I, 156.
Zehebî, Tezkiratü ’l-huffâz,
I, 271.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 47.
Zehebî, a.g.e, I, 271.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VI, 282.
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
128.
Iclî, a.g.e, II, 94.
Bkz.101. ravi
Bkz.10.raci
Bkz.74.ravi
Bkz.64.ravi
ibn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, XIV, 500.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr
V, 91.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, V, 54.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 28.
İbn Hacer, a.g.e, XIV,
503.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 339.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VI, 391.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 106; Zehebî, Tezkiretü ’lhuffâz, I, 272.
İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn,
I, 129.
Iclî, a.g.e, I, 427.
İbn Hibbân, a.g.e, VI,
395.
İbn Adiyy, el-Kamil
fi’d-duafa, III, 281.
Buhârî, a.g.e, III, 474.
Mizzî, Tehzîbü’l- kemâl,
X, 466.
İbn Ebû Hâtim, a,g,e, IV, 57.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 116.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IV, 34.
İbn Hibbân, a.g.e, IV,
284.
Buhârî, a.g.e, V, 130.
Zehebî, a.g.e, I, 63.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ,
V, 155.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 405.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, V,93; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XII, 127.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
1.
Bkz.120. ravi
Ömer b. Hattâb (Ö.23/644) bkz.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VI, 138; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta
’dîl, VI, 105;
İbn Hacer, el-İsâbe, IV,
588.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
VII, 393.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 286.
Mizzî, a.ge, XXVIII,
256; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 210, Takribü ’t-tehzîb, I,
540.
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
91.
Zehebî, Tezkirett’l-huffâz,
I, 126.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
351.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, VIII, 75.
İbn Adiyy, el-Kâmil, VI,
121.
Bkz. 68. ravi
Bkz. 69. ravi
Bkz. 141. ravi
Bkz. 142. ravi
Ali b. Ebû Tâlib (ö.40/660)
bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VI, 12; Buhârî, a.g.e, VI,
259; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 564:
Bkz.66.ravi
A
ZT 46.ravi
ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, III, 343.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, III, 93.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 343.
İbn Hacer, a.g.e, III,
93.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 260.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 343.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, III, 93.
Cezeri, Üsdü ’l ğabe, I,
685; İbn Abdilber, el-istîâb, I, 308.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VI, 113.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 37.
Icli, Ma’rifetü’s-sikât,
II, 70.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
I, 189.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
127.
Mizzî, a.g.e, VIII, 134.
Bkz.35.ravi
Bkz. 27. .ravi
Bkz. 69.ravi
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, X, 18 ve III, 93.
Bkz.73.ravi.
Buhârî. et-Târîhü’l-kebîr,
IV, 135.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, IV, 259.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 259.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IV, 248.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 96.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 417.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VIII, 57.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 242.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VIII, 57.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
II, 179.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 242.
İbn hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
VIII, 56.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
177.
Müslim, el- Münferidât ve
’l-vuhdân, I, 140.
ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta
’dîl, IX, 360.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
180.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXII, 102.
Bkz.105. ravi.
Bkz.69.ravi.
İbn Ebû Hâtim, el Cerh ve
’t-ta ’dîl, VI, 270.
İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb,
428.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VIII, 106; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXII, 301; İbn Hacer,
Takribü ’t-tehzîb, 365.
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
221.
Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr,
V, 430.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VI, 319.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
365.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, V, 365.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VI, 307, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XVIII, 421.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 107.
İbn Hıban, a.g.e, V,
118.
îbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, X, 378.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü
’l-kübrâ, VI, 84.
İbn Abdilber, el-İsîiâb,
I, 482
İbn Esir, Üsdü’l-ğâbe,
I, 1061
İbn Hacer, el-İsâbe, VI,
494
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, VIII, 498.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 302.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
X, 378.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
482.
Bkz.47.ravi
Bkz.134.ravi
Bkz.108. ravi
Mızzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XVIII, 215.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, V, 399.
ibn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VI, 322.
İbn Hıbbân, es-Sikât,
VIII, 397.
Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr,
VII, 380; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 380; Mizzî, a.g.e, XXIV, 405;
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 172; İbn Hacer, a.g.e, IX, 34, Takrîbü
’t-tehzîb, 467,
İbn Hıbbân, a.g.e, VII,
381.
Buhârî, a.g.e, I, 120.
Mizzî, a.g.e, XXV, 421.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 291.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IX, 212.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
485.
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
377.
Buhâri, a.g.e, V, 379;
Mizzî, a.g.e, IXX, 9;
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VII, 3.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
307.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 369.
İbn Hıbbân, a.g.e, V,
67.
Mizzî, a.g.e, IXX, 9;
Ebû Nuaym Fadl b. Dukeyn
(Ö.218/833) bkz. Buhârî, a.g.e, VII, 118; Icli, a.g.e, II,
303;İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 61; İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 349;
Mizzî, a.g.e, XXIII, 197. İbn Hacer, a.g.e, VIII, 246.
Zerr b. Hubeyş (81) bkz.
Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, III, 447; Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I,
370; ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, III, 622; İbn Hıbbân, es-Sikât,
IV, 269; Mizzî, Tehzîbü’l kemâl, IX, 335; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
III, 277.
Buhâri, a.g.e, III, 216;
İbn Hacer, a.g.e, III, 224; Zehebî, el-Kâşif, I, 393.
Icli, Ma ’rifatü ’s-sikât,
I, 358.
Zehebî, el Kâşif, I,
393.
İbn Hıbbân, a.g.e, VIII,
240.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, X, 283.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 547.
; İbn Hacer, a.g.e, III,
224.
Rabî’ b. Müslim Ebû Tevbe
(Ö.241/855) bkz. Buhârî, a.g.e, III, 279; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 470; İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 280; Mizzî, a.g.e, IX, 103;
Zehebî, Tezkiretü ’l huffâz, II, 472; İbn Hacer, III, 218.
Amr b. Avn ( Ö.225/840) bkz.
Buhârî, a.g.e, VI, 361; Iclî, a.g.e, II, 181; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VI, 252; İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 485; Mizzî, a.g.e, XXII, 177;
Zehebî, a.g.e, II, 426.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. Sekizinci rivâyet.
Bkz. 73. ravi
Bkz.133. ravi
Bkz.134. ravi
Bkz.135. ravi
Buhârî, a.g.e, VIII,
248.
îbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, IX, 119.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 574.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXX, 312.
İbn Hıbbân, es-Sikât,
IX, 246.
Bkz.66. ravi
Bkz.73. ravi
Bkz.110. ravi
Bkz.107.ravı
Bkz. 4.ravi
Bkz. 5.ravi
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
V, 322; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, V, 262; İbn Hacer,el- İsâbe, I, 254.
Bkz.79.ravi
Buhârî et- Târîhü ’l-kebîr,
II, 369.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, II, 360.
İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn,
IV, 412.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, III, 187.
İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb,
174.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
VII, 73; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 260.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 200.
Bkz. 69. ravi.
Katâde b. Milhân el-Kaysî (ö.?) bkz. Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, VII, 185;
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXIII, 520;
İbn Hacer, el-İsâbe,
V, 416;
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 214.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
II, 511.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 232.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 62, Mizzî, a.g.e, XXIV, 511, Buhârî, a.g.e, I,
49.
İbn Hıbbân, a.g.e, IX,
111.
ibn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 61.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
I, 57; Mizzî, a.g.e, XXV, 5; Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 300.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, VII, 221.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 50.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IX, 61.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
472.
Buhârî, a.g.e, VI, 541.
İbn Sa’d, et- Tabakâtü
’l-kübrâ, VI, 353; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VI, 379.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
II, 192,
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VIII, 134.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
255.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
21,254; İbn Hacer, a.g.e, VII, 368, Takrîbü ’t-tehzîb, 509.
Zehebî, Mizanü’l-i’tidal,
III, 177.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, IX, 66.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 322.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
II, 451.
Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr,
VIII, 199; İbn Hıbbân, a.g.e, IX, 233; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXX, 242, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 573.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
XI, 46.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 16.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr
VIII, 152; Iclî, a.g.e, 342; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 514; Zehebî,
Tezkirtetü ’l-huffâz, I, 302; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 584.
Zehebî, a.g.e, I, 302.
Buhârî, a.g.e, III, 103;
Mizzî, a.g.e, V, 568, İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 207.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 289, Zehebî, a.g.e, I, 177.
Iclî a.g.e, I, 291.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VII, 457; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 285.
İbn Sa’d, a.g.e, VII,
457, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XVII, 450, İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VI, 254, Takrîbü ’t-tehzîb, 351.
İbn Hıbbân, a.g.e, V,
109.
Bkz.157.ravi
Muaviye b. Ebû Süfyân
(Ö.60/679) bkz. îbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 406; Buhârî, et-Târîhü
’l-kebîr, VII, 306; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh -ve ’t-ta ’dîl, VIII,
377; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 151.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dil, VIII, 292; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXVII, 95;İbn Hacer,
Takrîbü ’t-tehzîb, 522.
İbn Hacer, a.g.e, 522
İbn Hacer, Tehzibü
’t-tehzîb, X, 55; İbn Asakir, Tarihü Dımeşk, 57, 108.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 202.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
V, 162.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
128.
Iclî, a.g.e, II, 47.
Zehebî, Siyerü a ’lâmi
’n-nübelâ; VII, 350.
Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl,
XV, 405, İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, V,306, Takrîbü ’t-tehzîb,
317.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VII, 27.
Buhârî, a.g.e, VII, 296.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XXVIII, 392; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 239; İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 543.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 543
Zehebî, el-Kâşif, II,
287.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
410.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, VIII, 227.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
32,189, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I,191
Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîn,
VIII, 347; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 277.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîbib, XI, 302.
İbn Hııbban, es-Sikât,
V, 542.
Bkz. 63.ravi
Birş b.
el-Mufaddal er-Rakkâşî (Ö.187/803) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ,
VII, 790; Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, II, 84; Iclî, Ma ’rifetü
’s-sikât, I, 247; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 366; İbn
Hibbân, es-Sikât, VI, 97; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, IV, 148;
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 309; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
124; Tehzîbü’t-tehzîb, I, 402.
Rubeyyi’ bnt. Muavvız (ö.?) bkz. İbn Sa’d, a.g.e, VIII, 447; Mizzî, a.g.e,
XXXV, 173; İbn Hacer, el-İsâbe,
VII, 642.
Buhârî, a.g.e, V, 183.
İbn Hacer Tehzîbü ’t-tehzîb,
VI, 13, Mizzî, a.g.e, XVI, 78.
Zehebî, Seyer’i
a’lâmi’n-nubelâ, VI, 204.
Iclî, a.g.e, II, 57.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
153.
ibn Adiyy, el-Kamil, IV,
127.
Zehebî, a.g.e, VI, 204.
Bkz.73.ravi
Müstevrid b. Şeddâd (ö. 45/665)
bkz. Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VIII, 16; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, VIII, 364; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 90.
Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr,
V, 182.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XV, 487; İbn Hacer Tehzîbü ’t-tehzîb, V, 327.
Zehebî, Siyerü
a’lami’n-nubelâ, VIII, 12.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 238.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, V, 146.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 281.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
604.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, XI, 307.
İbn Hibbân, es-Sikât,
II, 625.
Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr,
V, 226.
Bkz.158. ravi
159. ravi
Buhârî, a.g.e, 1, 246.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 100.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, VIII, 104
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 406.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
I, 68.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 240.
İbn Maîn, Tarihü İbn
Maîn, I, 204.
İbn Hacer, a.g.e, IX,
234.
İbn Hacer, a.g.e, IX,
117
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
441.
Enes b. Mâlik (ö.93/771) bkz.
ibn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 17; Mizzî, a.g.e, III, 353;
îbn Hacer, el-İsâbe, I, 126.
Buhârî, a.g.e, VIII,
225.
İbn Hacer, a.g.e, XI,
12.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 96.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 323.
Zehebî, Siyerü ae ’lami
’n-nubelâ, XI, 129.
İbn Hacer, a.g.e, XI,
12, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXX, 107, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb,
569.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IX, 239.
İbn Maîn, Tarihu İbn Maîn,
I, 87.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
I, 266.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dil, II, 504.
İbn Hibbân, es-Sikât, VI,
144.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
II, 60.
Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl,
IV, 525.
Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr,
VII, 186.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VII, 133.
İbn Hibbân, a.g.e, V,
321.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
II, 150.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 250.
ibn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 435.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
I, 289.
İbn Hıbbân, a.g.e, VIII,
527.
İbn Hacer, Tabakâtü
’l-müdellisîn, I, 49.
Buhârî, a.g.e, II, 137.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
412.
Iclî, a.g.e, I, 242.
Zehebî, a.g.e, I, 175.
İbn Hibbân, a.g.e, VI,
115.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 351.
Buhârî, et Târîhü ’l-kebîr,
III, 176; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, VIII, 167; Zehebî, Tezkiretül
huffâz, I, 93, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 190; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
III, 102.
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât,
I, 331.
İbn Hacer, a.g.e, III,
102.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IV, 196.
İbn Hacer, a.g.e, III,
102.
Bkz.74. ravi
·
1058
Bkz.152. ravi
·
1059
Bkz.66.ravi
·
1060 Amr b. Abese (ö.?) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 403;
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VI, 302; İbn
Hacer, el-İsâbe, IV,
658.
Buhârî, a.g.e, VIII,
415.
İbn Hacer, a.g.e, XI,
354.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 302.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 302.
İbn Hacer, a.g.e, XI,
354.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VII, 652.
Buhârî, a.g.e, VIII,
343, İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 273.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
XI, 296.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
I, 602.
ibn Hibbân, a.g.e, V,
543.
Müslim, el-Münferidât ve ’l
vuhdân, I, 168.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
91.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, V, 216.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 337,
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, VI, 135.
Bkz. 68. ravi
Leys b.
Sa’d (Ö.175/791) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, VII, 517; Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr;
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 230; VII, 246; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh
ve’t-ta’dîl, VII, 179; İbn Hıbbân, es-Sikât, VII, 360; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 224; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VIII, 412; Takrîbü’t-tehzîb,
464.
Ebû Yahyâ Süleym b. Âmir
(ö.130/747) bkz. Buhâri, a.g.e, IV, 125; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 210; İbn Hıbbân, a.g.e, IV, 328; Mizzî, a.g.e, XI, 344; İbn
Hacer, a.g.e, IV, 146.
Zamra b. Habib (ö.130/747) bkz.
Buhârî, a.g.e, IV, 337; Iclî, I, 473; İbn Ebû Hatim, a.g.e, IV,
467; İbn Hıbbân, a.g.e, IV, 388; Mizzî, a.g.e, IXX, 397; İbn
Hacer, a.g.e, VII, 89.
Ebû Umâme el-Bâhilî (Ö.86/705)
bkz. Buhârî, a.g.e, IV, 326; Mizzî, a.g.e, XIII, 158; İbn Hacer,
el-İsâbe, III, 420.
Mizzî, a.g.e, XXII, 252;
İbn Hacer, a.g.e, VIII, 94.
Zehebî, el-Kâşif, II,
89.
Icli, a.g.e, II, 284
İbn Hacer, a.g.e, X,
190,
İbn Ebû Hatim, a.g.e,
VIII, 382.
İbn Adiy, el- Kâmil fi
’d-duafâ, VI, 404.
İbn Hıbbân, a.g.e, VII,
470
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII,
461.
Iclî, a.g.e, II, 317.
Buhârî, a.g.e, VIII, 95;
Mizzî, a.g.e, XIII, 158; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 565.
Zehebî, el-Kâşif II,
324.
Bkz.76.ravi
Bkz. 138.ravi
Cabir b. Abdullah (ö.70/689)
bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, III, 574; Buhâri, et-Târîhü
’l-kebîr, II, 208;
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, II, 492; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 434.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
IV, 67.
Müslim, el-Münferdât ve ’l
vuhdân, I, 131.
Halid b. Velîd (ö.22/643) bkz.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 394; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
I, 136; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 356; İbn Hacer, el-İsâbe, II,
251.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, II, 129.
Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl,
II, 176.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 511.
Mizzî, a.g.e, IXX, 340;
İbn Hacer, a.g.e, VII, 98; İbn Asakir, Tarihü Dımeşk, XXXVIII,
317.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 382.
Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr,
IV, 242.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t-ta ’dîl, IV, 336.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XII, 602.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 269
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IV, 329.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 444.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 296.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, I, 545.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tahzîb, X, 262.
İbn Hibbân, a.g.e, II,
292.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
VIII, 431.
İbn Hacer, a.g.e, XII,
144, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXXIII, 413.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 392.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 649.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, XII, 144.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 392.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 400.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb,
XII, 164.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, I, 654.
İbn Hibbân, es-Sikât, V,
577.
Yezid b. Ebû Süfyân, (ö.19/640)
bkz. Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VIII, 312; ibn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 271; ibn Hacer, el-İsâbe, VI, 658.
Şurahbil b. Hasene (ö.?) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, IV, 127;
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, IV, 247; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 337;
İbn Hacer, el-İsâbe, III, 328.
Amr b. As (ö.50/670). bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 493; İbn
Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 242; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 650.
Bkz. 194. ravi
Abdullah b. Ömer (ö.74/693) . bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, IV, 142; Buhârî,
et-Târîhü ’l-kebîr, V, 387;
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,
107; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 181.
Buhârî, a.g.e, IV, 56.
İbn Hacer, Tehzîbü ’t
tehzîb, IV, 34; Mizzî, a.g.e, X, 261.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IV, 57.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehîib, I, 236.
İbn Hıbbân, a.g.e, IV,
285.
Buhârî, a.g.e, et-Târîhü ’l
kebîr, V, 444.
Mizzî, a.g.e, IXX, 123;
İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, VII, 57;
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t- ta ’dil, V, 403.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 116.
İbn Hacer, a.g.e, I,
376.
ibn Hibbân, es-Sikât, V,
133.
Mizzî, a.g.e, IXX, 123.
Yahya b. Yahya (226) bkz.
Buhârî, a.g.e, VIII, 310; İbn Ebû Hatim, a.g.e, IX, 197; Mizzî, Tehzîbü
’l-kemâl,
32, 31; Zehebî, Tezkiretü
’lhuffaz, II, 415; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzib, XI, 259.
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. 1.isnad
Hadisi an lafzıyla rivâyet eden
raviler için bkz. 1. isnad .
Abdullah b. İdris bkz. (
Ö.192/808) bkz. Buhârî,
a.g.e, V, 47; İbn
Ebû Hatim, a.g.e, V, 8; Mizzî, a.g.e, XIV, 293; Zehebî, a.g.e,
I, 282; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, V,126.
Ubeydullah b. Amr b. Hafs
(Ö.145/762) bkz. Buhârî,
a.g.e, V, 395; İbn Ebû Hatim, a.g.e, V, 326; Mizzî, a.g.e, IXX,
124; Zehebî, a.g.e, I, 160; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzib, VII,
35.
Abdulmelik b. Abdulaziz b.
Cureyc (Ö.150/767) bkz. Buhârî, a.g.e, V, 422; İbn Ebû Hatim, a.g.e,
V, 356;
Mizzî, a.g.e, XXVIII,
338; Zehebî, a.g.e, I, 169; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzib, VI,
357.
Bkz. 46. ravi
Hasan’ı Basrî (Ö.110/728) bkz.
Buhâri, a.g.e, II, 289; Iclî, a.g.e, I, 292; îbn Ebû Hâtim, V,
40; îbn Hıbbân, a.g.e, VII, 8; Mizzî, a.g.e, VI, 95; İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, II, 231, Takrîb, 160, Tabakâtü ’l-medellisîn, I,
159.
Buhârî, a.g.e, III, 22,
Iclî, a.g.e, I, 139; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 141; Mizzî, a.g.e,
VII, 253; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 202; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
III, 11.
Zehebî, a.g.e, I, 202.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, III, 11.
Mizzî, a.g.e, VII, 253.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 141.
İbn Hibbân, a.g.e, VI,
216.
İbn Hacer, a.g.e, III,
11, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 178.
Buhârî et- Târîhü ’l-kebîr,
VIII, 402.
Zehebî, Tezkiretü ’l-hufaz,
I, 45.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VII, 260.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 242.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, .XI, 389.
İbn Hibbân, es-Sikât, I,
263.
İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn,
IV, 249.
Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr,
II, 346, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I,182, Mizzî, Tehzîbü
’l-kemâl, VII, 403
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 230.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
II, 325.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VII, 231.
Buhârî, a.g.e, II, 346.
İbn Hibbân, es-Sikât,
IV, 147.
İbn Ebû Hâtim, el Cerh ve
’t-ta ’dil, III, 230.
Bkz.74.ravi
Bkz.165. ravi
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
I, 241; İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 105.
Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz,
I, 322.
ibn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, I, 241.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve
’t- ta ’dîl, II, 153.
İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, I, 211; Mizzî, a.g.e, IX, 252.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 495; Zehebî, a.g.e, I, 188.
Baci, et-Ta ’dil ve ’t-tecrih,
II, 575.
İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn,
IV, 237.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, III, 257.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VI, 305.
Rifaa b. Râfi’(ö.?) bkz., 142; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, III, 319;
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 492; Mizzî, a.g.e,
IX, 203; İbn Hacer, el-İsâbe,
II, 486.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII,
124.
Mizzî, a.g.e, XXVI, 623.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 512.
Zehebî, el-Kâşif II,
229.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, IX, 454.
İbn Hıbbân, a.g.e, IX,
106.
İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb,
II, 182.
Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât,
I, 286.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
V, 459.
İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb, II, 182.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü
’l-kübrâ, VII, 301
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
III, 167.
İbn Hacer, Takribü
’t-tehzîb, 153
İbn Hıbbân, es-Sikât,
VIII, 202.
İbn Sa’d, a.g.e, VII,
282; Buhârî, et Târîhü ’l-kebîr VIII, 237; Iclî a.g.e, II, 204;
İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 108;
İbn Hibbân, a.g.e, VII,
586; Mizzî, a.g.e, XXX, 302; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 574, Tehzîbü
’t-tehzîb, XI, 60.
Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz,
I, 201.
Buhârî, a.g.e, I, 393,
İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 101; Mizzî, a.g.e, II, 444; İbn
Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, 210.
İbn Şahin, Tarihü esmai
’s-sikât, I, 35.
Iclî, a.g.e, I, 219.
İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
II, 226
İbn Hibbân, a.g.e, IV,
23.
Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr,
VI, 300; İbn Ebû Hâtim, el- Cerh ve’t-ta’dil, VI, 208, Mizzî, a.g.e,
XXI, 73; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VII, 345, İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb,
406.
İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn;
I, 144.
İbn Hibbân, a.ge, VII,
205.
İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l
kübrâ, V, 72; Buhârî, a.g.e, VIII, 269; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,
IX, 139, Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, XXXI, 294; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
590, İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XII, 417.
Mizzî, a.g.e, XXI, 294.
Buhârî, a.ge, VIII, 237;
Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 334; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, 107; İbn
Hibbân, es-Sikât, V, 519, Mizzî, a.g.e, XXX, 302, İbn Hacer, Takrîbü
’t-tehzîb, 574; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI,60.
Huşeym b. Beşîr (Ö.183/799)
bkz. Buhârî, a.g.e, VIII, 242; Iclî, a.g.e, II, 334; İbn Ebû
Hâtim, a.g.e, IX, 115; Mizzî, a.g.e, XXX, 372; İbn Hacer, Tehzîbü
’t-tehzîb; XI, 53; Tabkâtü ’l-müdellisîn, I, 47.
Bkz. 171. ravi
Evs b. Evs es-Sekafî (ö.?) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, V, 511; İbn
Ebû Hâtim, a.g.e, II, 303; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 143
İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l
kübrâ, VII, 353.
İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-
ta’dîl, VI, 87.
Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl,
XIV, 163.
İbn Hibbân, es-Sikât,
VIII, 436.
Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,
XX, 132.
Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr,
VI, 463; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 339.
İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb,
392.
İbn Hıbbân, a.g.e, V,
202.
Muhammed
Accâc, es-Sünnetü kable ’t-tedvîn, 254.
Zerkeşî’ye ait olan el-Icâbe
li îrâdi mâ ’stedrekedhü Aişe alâ ’s-sahâbe adlı
eser Bünyamin Erul tarafından Hz. Âişe ’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler
adıyla Türkçeye kazandırılmıştır.
Misaller
için bkz. Yaşar Kandemir, Mevzû hadisler, 121-122.
Erul
Bünyamin, Tasarrufâtü ’r-rüvvât, A ÜİF, XLII, 204.
İbn Hacer, Fethü ’l-Bârî, I, 216.
Gözmez Mehmet, Sünnet ve
hadisin anlaşılmasında metodoluji sorunu, 257.
Yatkın Nihat, Günahla ilgili
bir hadisin tahlili, 60.
Buhâri, Ilm, 60, 90, Müslim,
Tahâre, 573, Suyûtî, el-Lum ’a, 34.
Ebû Dâvut, Tahâre, 97.
Müslim, Tahâre, 566.
Müslim, Tahâre,573.
Müslim, Tahâre, 575.
Ibn Hacer, Fethü ’l-Bârî, I, 216
Buhâri, Tahâre, 180, 186, 191,
Eşribe, 248; Müslim, Tahâre, 538, Ebû Dâvut, Tahâre, 118.
Nesâî, Tahâre, 79.
Mustafa Ertürk, Hadis
çözümlemeleri, s. 105.
Buhâri, Sahîh, I, 142.
Buhâri, a.ge, I, 151;
Ibn Mâce, Sünen, I, 155.
Buhâri, I, a.g.e, 142
Müslim, Sahîh, III, 100;
Nesâî, Sünen, I, 74.
Müslim; a.g.e, III, 115;
Ebû Davut; Sünen, I, 73; Tirmizî, Sünen, I, 53.
Müslim, a.g.e, III, 121.
Ebû Davut, a.g.e, I, 85;
Ibn Mâce, a.g.e, I, 156.
Ebû Davut, a.g.e, I, 85.
Tirmizî, a.g.e, I, 48.
Nesâî, a.g.e, I, 83.
Nesâî, a.g.e, I, 82.
Nesâî, a.g.e, I, 84.
İbn Mâce, a.g.e, I, 152.
İbn Hacer, Fethü ’l Bârî, I, 291.
İbn Hacer, a.g.e, I,
292.
Şirbinî, Muğni'l- muhtâc,
I, 111.
İbn Turkmânî, el-Cevherü
’n-nakî, I, 72.
İbn Rüşd, Bidâyetü
’l-müctehid, s. 28.
Katstallânî, İrşâdü ’s-sârî,
I, 203.
İbn Hacer, a.g.e, I,
216; Kastallânî, a.g.e, I, 203.
Ayni, Umdetü ’l kân, II,
21.
Aynî, a.g.e, II, 21.
Aynî, a.g.e, II, 20.
Kadı İyad, el
Mu ’lim, I, 34.
Kadı İyad, a.g.e, I, 40.
Aynî, a.g.e, II, 24.
İbn Hacer, Fethü’l Bârî, I, 322.
Kirmânî, el-Kevâkibü
’d-derârî, I, 219.
İbn Hacer, Fethü ’l Bârî; I, 322.
Ali Şehristânî. Vuzûu’n--Nebî,
I, 120.
Şeyh el-Mufîd, Mesh ale ’r-
ricleyn, 25.
Subkî, elMenhel, I, 130.
İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 296
Beyhakî, es-Sünenü ’l-kübrâ,
I, 73.
Aynî, Umdetü ’l kârî, I,
55
Azîmabadî, Avnü'lMa'bud,
I, 191
Seharenfûrî, Bezlü'l mechûd,
I, 39.
İbn Kesîr, Tefsîrü
’l-Kur’âni ’l-Azîm, II, 96; Kasimî, Mehasinü ’t tevil, V, 107
Sehâranfûrî, a.g.e, II,
38.
Subkî, el-Menhel, I,
142.
Ahmet el-Advî, İhdâü ’d-
dibâce, I, 248
Beyhakî, a.g.e;I, 73; Nevevi, elMecmû ’, I, 452.
Dihlevî, İncâhü ’l- hâce,
I, 36.
Darakutni, Sünen, I, 95.
Râzî, Muhtârü ’s-sihâh,
688.
Kâmil Miras, Tecrid-i sarih
mukaddimesi, I, 102.
Kâmil Miras, age, I,
102.
ibn Salah, Ulûmü ’l- hadîs,
s. 267.
Apaydin Yunus, Mutevatir,
Dia, XXXII, 210.
Koçyiğit, Hadis Istılahları,
s. 346.
Mecelle, madde, 1733.
Ebû Davut, Tahâre, 132.
Zeylaî, Nasbü ’r-râye,
I, 48.
İbn Emîrü’l Hâc, et-Takrîb
ve ’t-tahrîr, III, 6.
İbn Mâce, Tahâre, 420.
İbn Mâce, Tahâre, 429; Tirmizî,
Tahâre, 20.
Tirmizî, Tahâre, 102.
İbn Hacer, Fethü ’l- Bârî, I, 320.
Tahâvî, Şerhü meâni ’l-
âsâr, I, 31.
İbn Humâm, et-Tahrîr,
III, 7.
İbn Hacer, a.g,e, I,
320.
Azîmabadî, Avnu ’l- Ma ’bûd,
I, 172.
Subkî, el- Menhelü ’l azbü
’l- mevrûd, II, 12.
Mubarekfuri, Tuhvetü ’l-
ehvazî, I, 153.
Münâvî, Feyzü ’l-kadîr,
I, 146.
Kettânî, Nazmü ’l-
mütenâsir, 37.
Beydâvî, Envârü ’t-tenzîl,
I, 117.
Abdurrezzâk b. Hemmâm, Mûsânnef,
I, 20
ibn Kesîr, Tefsîrü’l-
Kur’âni’l- Azîm, II, 96, Cassâs, Ahkamü'l- Kur'an, II, 482.
İbn Kesîr, a.g.e, II,
97; Cassâs, a.g.e, II, 482
Alûsî, Ruhü ’l- meânî,
III, 73; Kurtubi, el Câmi ’, VI, 91.
Uğur Mücteba, “Abdestte
ayakların yıkanması” İslami Araştırmalar, III, s. 18.
Uğur Mücteba, a.g.m,(Beydâvî’den
naklen), 20.
Uğur Mücteba, a.g.m, 20.
Zemahşerî. Keşşâf, I,
597; Beydâvî, Envârü ’t-tenzîl, I, 326, Nesefî, Medârikü ’t-tenzîl,
I, 430.
İbn Âbidin, Reddü ’l-muhtâr,
(ter. Ahmet Davutoğlu) I,
125.
Derveze, et-Tefsîrü ’l-
hadîs, VII, 45.
Ibn Bâcî, Müntekâ, I,
280.
Taberî, el-Câmi’, IV,
468; Suyûtî edDürrü'l- mensûr, III, 28.
Yazır Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak
Dini Kur'an Dili, III, 171.
Nesefi, Medârikü ’t- tenzîl,
I, 431.
Tahir bir Âşur, et-Tahrîr
ve’t-tenvîr, IV, 129.
Davut b. Süleyman, er-Red
ale ’r-râfidiyye, 14.
Uğur Mücteba, a.g.m, 20.
Beydâvî, Envârü't- tenzîl,
I, 117.
Zemahşerî. Keşşâf II,
597, Derveze, a.g,e, VII, 47.
Davut b. Süleymân, a.g.e,
s. 17.
Davut b. Süleyman, a.g.e,
s. 18.
Kasimî, Mehâsinü ’t- te
’vîl, V, 108.
Vâkıa Suresi, 17-22.
Davut b. Süleyman, a.g.e,
s. 12.
Davut b. Süleyman, a.g.e,
s. 21.
Alûsî, Ruhu ’l- me ’ânî,
III, 76.
Kurtubi, el Câmi ’ li ahkâmi
’l- Kur’an, VI, 91, Keşmirî, el Urfu ’ş-şezî, I, 80.
Ebû’s- Suûd, İrşâdü
akli’s-selîm, III, 12.
Cürcânî, Hâşiyetü ’l- Keşşâf
II, 596, İbn Arabî, Ahkâmü ’l-Kur’an, I, 72.
Kurtubi, a.g.e, VI, 92.
Uğur Mücteba, a.g.e, s.
21.
İbn Battâl, Şerhü ’l-Buhârî,
I, 273.
Şeyhzâde, Hâşiyetü Şeyhzade,
I, 197
Elmalılı Hamdi Yazır, Hak
Dini Kur’an Dili, III, 172.
Alusî. Ruhü ’l- meânî,
III, 75, İbn Arabi, Ahkâmü ’l- Kur’an, I, 72.
Ebû Davut, Salât, 622.
Hazin, Lübâb, I, 243.
Suyûtî, ed Durrü’l- mensûr,
IV, 212.
Târih bir Aşur, et-Tahrîr ve
’ t-tenvîr, IV,129.
Razi, Mefâtîhü ’l-gayb,
IV, 504.
Razi, a.g.e, IV, 504,
Ateş Süleyman, “Abdestte ayakları mesh etme veya yıkamanın hükmü ”, İslami
Araştımalar, III, s. 189.
Râvendî, Fıkhü ’l- Ku ’ân,
I, 19.
Kiraciki, el-Kavlü ’l-mübîn,
24; Ateş Süleyman, a.g.m, s. 190.
Kirâcikî, el-Kavlü ’l-mübîn,
26.
Uğur Mücteba, a.g.m, 19.
Süleyman Ateş, Kur’an’ın
Çağdaş Tefsiri, II, 478.
Kirâcikî, a.g.e, 25.
Kirâcikî, a.g.e, 27.
Kiraciki, a.g.e, 25
Râzî, Mefâtîhü ’l-gayb,
IV, 504.
Atıf durumunda cer bi’l civar
şa’z görüşü için bkz. İbn Hişâm, Şüzûrü ’z-zeheb, 35-, 355; Ebû Hayyân
el-Endelusî, el-Bahrü ’l- muhît, IV, 371, Râzî, Mefâtîhü ’l-gayb,
IV, 504.
Tahir b. Aşur, et-Tahrîr
ve’t-tenvîr, IV, 130.
İbn Battâl, Şerhü Buhârî,
I, 275.
Râvendî, Fıkhü’l -Kur’an,
I, 22.
Dârakutnî, Tahâre, I,
431.
Ebû Ya’lâ, Müsned, II,
8.
Taberani, el
Mu ’cemü ’l-kebîr, IV, 208.
Taberani, a.g.e, IX,
143.
Ahmet b. Hanbel, Müsned,
IV, 288.
Abdurrazzak, Mûsânnef,
I, 22.
Ahmet b. Hanbel, Müsned,
IV, 38.
Abdurrazzak, Masennef,
I, 25; Ibn Ebi Şeybe, Masennef, I, 20.
Ibn Hıbban, Sahîh, III,
369.
Abdurrazzak, a.g.e, I,
21.
Taberânî, el-Mu ’cemü ’l
evsat, I, 278.
Taberânî, a.g.e, IV,
257.
Taberânî, el- Mu ’cemü
’l-kebîr, III, 280.
Taberânî, a.g.e, IV, 22.
Dârakutnı, Sünen, I,
316. Ibn Huzeyme, Sahih, I, 84.
Abdurrezzak b. Hemmâm, Masannef,
I, 40.
Bezzâr, Müsned, IV, 234.
Taberânî, a.g.e, XVIII,
360.
Taberânî, a.g.e, XXII,
63.
İbn Ebû Şeybe, Mûsannef,
I. 27; Taberânı, a.g.e, VIII, 289.
Tahâvî, Şerhü meâni ’l-
âsâr, I, 38.
Taberânî, el-Mu ’cemü
’l-kebîr, XVII, 305.
İbn Huzeyme, Sahîh, I,
101.
Tûsî, Tehzîbü ’l-ahkâm,
I, 99; İstibsâr, III, 35; el-Âmilî, el-Vesâil, I, 74.
Kuleynî, el- Kâfi, I,
36;Tûsî, İstibsâr, I, 97; Tehzîbü ’l- ahkâm, I, 107.
Tûsî, el-İstibsâr, I,
99.
Iyâşî, Tefsîrü İyâşî, I,
301.
Bu Konuyla alakalı daha detaylı
bilgi için bkz. Davut b. Süleyman, 23.
Tahâvî, Şerhü meani'l- âsâr,
I. 3;Taberî, el-Câmiü ’l- beyân, VI, 72.
Beyhakî, es Sünenü'l- kübrâ,
1,73.
Bu rivâyet ilk dönem
kaynaklarında meshleri üzerine meshetti şeklindedir. Bkz. Ebû Davut, Tahâre,
162.
Hz. Ali'nin ayaklarını mesh
ettiğine dair diğer rivâyetler için bkz. Beyhakî es Sünenü ’l- kübrâ,1364-1366
Beyhakî, es Sünenü ’l-
kübrâ, I, 340; Nevevi el Mecmu’ I, 451.
Beyhakî, a.g.e, I, 340.
Beyhakî, a.g.e, I,
342-346.
Beyhakî, a.g.e, I. 342.
Beyhakî, a.g.e, I, 119
Nevevi, el Mecmu’, I,
452.
Beyhakî, a.g.e, I, 339.
Beyhakî, age, I, 339,
Nevevi, Mecmu', I, 450.
Tahâvî, Şerhü meani ’l-
âsâr, I, 38.
Tahâvî, a.g.e, I, 33.
Beyhakî, a.ge, I, 341.
Abdurrezzâk b. Hemmâm, Mûsânnef,
I, 24.
Taberani, el-Mu ’cemü ’l
kebîr, II, 60; Tahâvî, Şerhü meâni ’l âsâr, I, 34.
Nevevî, el-Mecmû ’, I,
453.
Merğinânî, Hidâye, I, 1.
Tahâvî, Şerhü meâni ’l-
âsâr, I, 35.
Şeyhzâde, Hâşiyetü Şeyhzâde,
I, 197,
Tehânevî, İ’lâu ’s -sünne,
I, 55.
Hallaf, İlmu usuli ’l-fıkh,
s. 40.
İbn Abidin, Reddü’l-muhtâr,
I, 142.
Nesefi, Medârikü ’t- tenzîl,
I, 430.
Cassas, Ahkâmu’l -Kur’ân,
II, 480.
Cassas, a.g.e, II, 481.
Cassas, a.g.e, II, 481.
Atar Fahrettin, Fıkıh Usulü,
s. 42.
İbn Şeddâd, Delâilü ’l-
ahkâm, I, 119.
İbn Şeddâd; a.g.e, I,
119.
İbn Şeddâd, a.g.e, I,
119
Nevevî, el-Mecmû', I,
447.
Nevevî, a.g.e, I, 450.
Karafî, ez-Zehîra, I,
261
Karafi, a.g.e, I, 261
İbn Arabî, Ahkam’ül-Kur’ân,
II, 122.
Karâfî, a.g.e, I, 262.
İbn Bacî, el- Müntekâ,
I, 30.
Suyûtî, ed-Dürrü ’l-mensûr,
III, 30.
Alûsû, Rûhü ’l-meânî,
III, 78.
Razi, Mefâtîhü ’l-gayb,
IV, 504
Kâsimî, Mehâsinü ’t-te ’vîl,
VI, 92.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar