Print Friendly and PDF

KÜTÜB-İ SİTTE’DEKİ ABDEST VE ÇIPLAK AYAĞA MESHLE İLGİLİ HADİSLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ

 

Hazırlayan:  Serdar Murat GÜRSES

ÖNSÖZ

İslam Tarihi boyunca müslümanlar arasında usûl ve furû meselelerinde ihtilaflar oluşmuştur. Müslümanlar arasında ihtilaflı fıkhi konulardan biri de abdestte ayakların yıkanması meselesidir. Hadisler İslam Fıkhında Kur’an’dan sonra ikinci kaynaktır. Herhangi bir konuda Kur’an’ın hükmünde ihtilaf varsa Rasulüllah’ın sünnetine bakmak gerekliliği aşikardır. Çünkü Kur’an’ı en iyi anlayanın Hz. Peygamber olduğunda şüphe yoktur. Bu açıdan bakıldığında abdest konusunda Rasulullah’ın uygulaması vazgeçilmez ve bağlayıcı olmaktadır.

Kütüb-i sitte eserleriyle sınırlandırdığımız bu çalışmada söz konusu rivâyetleri sıhhat açısından değerlendirmesini yapmaya çalıştık. Sened ve metin tenkidini yaptığımız bu rivâyetler hakkında İslâm âlimlerinin görüşlerine de yer verdik.

Giriş ve iki bölümden oluşan çalışmanın giriş kısmında araştırmanın konusu, önemi, metodu, seyri ve kaynakları ve kavramlar hakkında bilgi verdik. İkinci bölümde kaynaklarda geçtiği şekliyle rivâyetlere yer verdik. Üçüncü bölümde ise rivâyetleri sened ve metin yönünden ele alarak sıhhati ile ilgili hükme varmaya çalıştık.

Tezin hazırlanması esnasında bana destek olan eşime minnettarım. Maddi ve manevi yardımlarını hazır hissettiğim arkadaşlarıma ve özellikle tezin kısa sürede tamamlanmasına katkı sağlayan Tahir Gündüz kardeşime teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca konunun tespitinden tamamlanmasına kadar olan süreçte tecrübelerinden istifade ettiğim saygıdeğer hocam Prof. Dr. Ramazan Ayvallı’ya şükranlarımı arz ederim.

Serdar Murat GÜRSES

İstanbul, 2009

GİRİŞ

Hz. Peygamber, ümmeti için her devirde en güzel örnek ve Kur’an’ın doğru anlaşılması için mükemmel bir yol göstericidir. Onun siretini ve sünnetini kavrayıp yaşamak da müslümanların birinci vazifesidir. Hz. Peygamber’in müminler nazarındaki değerinin farkında olan kötü niyetliler bunu fırsat bilerek onun ağzından yalan haber uydurma gayreti içinde olmuşlar, bazı kimseler de iyi niyetle bu faaliyete katılmışlardır. İstismarcıların bu girişimleri müslüman âlimleri sünnete sarılıp onu korumaya sevketmiştir.

İnsan zaafının doğurduğu hatalarla beraber art niyetli kimselerin faaliyetleri, sahâbe döneminden itibaren hadis alanındaki çalışmaları hızlandırmıştır. Öyle ki, hadislerin Hz. Peygamber’e aidiyetinin tespitine yönelik çalışmaların Rasûlullah’ın vefatından hemen sonra başladığını söyleyebiliriz. Sahâbenin gerektiğinde birbirlerini eleştirip düzeltmeleri, isnâd sisteminin kullanılıp geliştirilmesi, hadislerin seçilip toplanması, münekkit muhaddislerin râvilerin güvenilirliklerini ele almaları, vb. çalışmalar, rivâyetlerin kaynağına ulaşmayı, başka bir ifadeyle hadislerin korunarak sonraki nesillere aktarılmasını amaçlamıştır. Bu gayretlerin neticesinde rivâyet külliyatı ve belki bunlardan daha fazla hacimde olmak üzere cerh ve ta’dile yönelik rical eserleri, kısaca muazzam bir hadis edebiyatı ortaya konmuştur. Dolayısıyla rivâyet dönemi içinde hadislerin tespit edilip yazıya geçirilmesi ve tasnif edilmesi tamamlanmış, hadis rivâyetinde yer alan râviler tanıtılıp değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Daha sonraki çalışmalar ise önceki eserlerden yararlanılarak gerçekleştirilmiş istidrak, istihrac, cem, ihtisar, zevâid, şerh vb. türde çalışmalar olup tamamlayıcı veya açıklayıcı mahiyettedir.

İlk dönem hadis âlimlerinin râviler ve rivâyetlere yönelik değerlendirmeleri sonraki dönemlere ışık tutmuştur. Kaynaklarda yer alan hadislerin sıhhat tespiti bu değerlendirmeler sayesinde gerçekleştirilmiştir. Araştırmamızda ele aldığımız abdestte ayakları yıkama ve mesh ile alakalı rivâyetler hakkında da elbette ilk dönemlerden itibaren sıhhat değerlendirmesi yapılmıştır. Fakat biz hadisin Kütüb-i sitte ’de bulunan bütün tariklerini dikkate alıp konunun bütünlük içinde değerlendirmesini yapmaya çalışacağız.

İslâmın ilk muhatabı olan sahâbenin sünnetin anlaşılması ve nakledilmesindeki rolünün ne derece büyük olduğunu izaha gerek yoktur. Hz. Peygamber’in sözleri hakkında yanlışa düşme endişesiyle çok fazla hadis nakletmekten çekinen sahâbenin sözleri ve uygulamaları da hadis kapsamında değerlendirilmiştir. Özellikle kendi bilgi ve tecrübelerine dayanarak bilemeyecekleri konulara ait rivâyetler hükmen merfu kabul edilip Hz. Peygambere izafe edilmiştir.

·        I-ARAŞTIRMANIN KONUSU VE ÖNEMİ

Araştırmamızda hadis kaynaklarının hemen hemen tamamında yer alan abdestte ayakları yıkama veya mesh etmeyle alakalı rivâyetlerin Kütüb-i sitte"de yer alan tarikleri dikkate alınarak sıhhat değerlendirmesine tabi tutulacaktır. İsnâdla birlikte metin tahlil ve tenkidine de yer verilerek sağlıklı bir değerlendirme ortaya konulmaya çalışılacaktır. Burada abdestin alınış şekli, abdestte tertib, azaların kaç kez yıkanacağı; ayakkabı, çorap ve mesh üzerine mesh gibi konular araştırmamızın konusuna dahil değildir.

Kütüb-i sitteşındaki kitaplarda abdestte ayakları yıkamayla alakalı birçok hadis bulunmaktadır. Araştırma alanımızın dışında kalan bu rivâyetlerin sadece konumuzla ilgili yönlerine dikkat çekilecek detaylı bir şekilde senet ve metin tenkidine gidilmeyecektir.

Hz. Peygamberin abdest alış şekli ilk dönem hadis kaynaklarında geniş bir şekilde yer almış, Rasûlullah’ın abdesti en ince ayrıntılarına kadar sahabiler tarafından sonraki nesillere aktarılmıştır. Abdestin, namazın sıhhatinin şartlarından biri olması müslümanlar nazarındaki kıymetini ifade etmektedir. Fakat biz bu araştırmamızda Kütüb-i sitte’de tahare bölümünde zikredilen bu rivâyetleri sened ve metin yönünden sıhhat değerlendirmesine tabi tutarak şimdiye kadar üzerinde durulmadığını düşündüğümüz yönüyle konuyu ele almaya çalışacağız. Namaz için temel şart kabul edilen abdestin farzları arasında sayılan fakat yıkanması veya mesh edilmesi noktasında Ehl-i sünnet ve Şia arasında derin bir ihtilafa yol açan bu rivâyetlerin sıhhatinin ele alınması ve konunun tefsir ve fıkhi boyutuyla birlikte irdelenmesi, abdestte ayakların yıkanması mı, yoksa mesh edilemesinin mi? sünnet açısından daha doğru olduğunun tesbiti noktasında büyük bir önem arzetmektedir. Özellikle Ehl-i sünnet ve şia arasındaki bu ihtilaf kıraat farklılıkları sebebiyle ortaya çıktığı için bu problemin çözümünde hadis ve sahabe uygulamalarının hakem kabul edilmesinin gerekliliği ortaya çıkmaktadır

Görebildiğimiz kadarıyla Ehl-i sünnet âlimleri arasında ayakları yıkamayı ifade eden rivâyetin sıhhatine yönelik bir eleştiri bulunmadığı halde, bazı Şiîler bu rivâytlere itiraz etmişlerdir. Mesh etmeyi ifade eden rivâyetler ise Ehl-i sünnet alimleri tarafından tenkide tabi tutulmuş, en iyi niyetli ifadelere göre şaz olarak kabul edilmiştir. Metnin değerlendirilmesi esnasında, bu eleştirilerle beraber kesinlik ifade edecek şekilde abdestte ayakları yıkamanın mı, yoksa mesh etmenin mi? daha doğru olacağı ortaya koyulmaya çalışılacaktır.

Burada şunu da belirtelim ki, Hz. Peygamber’in en yakınında bulunan sahâbîlerin büyük bir kısmı Rasûlullah’ın abdest alırken ayaklarını yıkadıklarını rivâyet etmiş, bu hadisler İslam âlimleri tarafından kabul görmüş ve şia hariç müslümanların büyük bir kısmı abdestte ayaklarını yıkamışlardır.

II. METODU VE SEYRİ

Bu çalışmada Kütüb-i sitte ’de abdest alırken ayakları yıkamayı veya mesh etmeyi ifade eden rivâyetler ele alınmış, ilmî bir üslup çerçevesinde ne derece sahih olduğu tespit edilmeye çalışılmıştır.

Araştırmamızda dokümantasyon ve belgesel gözlem metodu uygulanmış olup buna, tasvir metodu da diyebiliriz. Bu çerçevede belge tahkiki tekniğinden de yararlanılmıştır. Ayrıca konu, karşılaştırma yöntemiyle de desteklenmiştir.

İncelediğimiz hadisin geçtiği kaynaklar tesbit edilirken rivâyet dönemi eserlerine öncelik verilmiş, daha sonra yazılmış eserlere ise ihtiyaç nispetinde başvurulmuştur. Tezimizin kavramlar bölümünde Mâide suresindeki abdest ayetinde geçen mesh gasl ve ka’b terimleri üzerinde durulmuştur. Ehl-i sünnet ve Şiîler tarafından farklı manalar verilip bu manalar üzerinden ayet ve hadisler anlamlandırmaya çalışıldığı için gasl, mesh ve ka’b terimlerinin açıklanması konunun vuzuha kavuşması açısından büyük bir önem arzetmektedir.

Birinci bölümde rivâyetlere yer verirken geçtiği kaynaklardan olduğu gibi aktarılmış, bununla kaynaklara ulaşmadaki zorluğun ortadan kaldırılması amaçlanmıştır. Bu sebeple kaçınılmaz olarak çok fazla tekrara düşülmüş, fakat rivâyetler arasındaki farklılıkları ayrıntılı olarak görme imkanı sunmasından dolayı bu tekrarlara yer vermeye karar verilmiştir. Rivâyetlerin tercümelerine de yer verilmiştir.

Rivâyetlerin tahlil ve tenkidini yaptığımız ikinci bölümün sened tenkidi kısmında muteber cerh ve ta’dil eserlerinden yararlanılarak râvilerin durumları tesbit edilmiş, sika olduklarında ihtilaf söz konusu olmayanlar hakkında açıklamaya gerek görülmeden, sadece ilgili kaynaklar belirtilmiştir. Bu bilgiler ışığında senedler ayrı ayrı hükme bağlanıp sonunda genel değerlendirme yapılmıştır.

Râviler tek tek değerlendirilirken daha önce geçmiş râvi tekrar edildiğinde sıra numarasına atıf yapılmakla yetinilmiştir. Eserinde rivâyete yer veren her müellifin, hadisi hangi tariklerden aldığını gösteren isnâd şemaları da yapılmıştır.

Metin tahlil ve tenkidi kısmında kaynaklarda hadisin yer aldığı konu başlıklarına dikkat çekilmiş, hadisin doğru anlaşılabilmesi için hangi zaman ve şartlarda vârid olduğu üzerinde durulmuş, rivâyet farklılıkları dikkate alınarak yeni bir metin inşâ edilmeye çalışılmıştır.

·        III. KAYNAKLARI

Çalışmamızın amacı bir konuda varid olan hadislerin sıhhat tesbiti olması dolayısıyla söz konusu rivâyetlerin hem sened hem de metin yönünden tenkid edilmesi gerekmektedir. Bunun için de ricâl ve şerh edebiyatına dair eserler öncelikli başvuru kaynağımız olmaktadır. İncelediğimiz hadisin yer aldığı eserler de kaçınılmaz olarak yararlandığımız eserlerdendir. Bunlar müelliflerinin ölüm sırasına göre kronolojik olarak Buhârî (ö. 256/870) ve Müslim’in (ö. 261/874) Sahih’ler;i İbn Mâce, (ö. 273/887) Ebû Dâvûd, (ö. 275/888) Tirmizî (ö. 279/892) ve Nesâî’nin (ö. 303) Sünen’leridir.

Hadiste geçen kavramları izah ederken öncelikle sözlüklerden, usul eserleri ve o kavramlarla ilgili konuyu özel olarak ele alan çalışmalardan yararlandık. Sözlüklerden İbn Manzûr’un Lisânü’l-Arab'ı ve Râzî’nin Muhtâru’s-sıhâh’ı, hadis usûlü eserlerinden Hatib el-Bağdâdî’nin el-Kifâye" si, İbnü’s-Salâh’ın Ulûmü’l-hadîs’i, sahâbe hakkında yazılmış eserlerden İbn Abdilber’in el-Istîâb'ı ve İbn Hacer’in el-Isâbe" si öncelikle başvurduğumuz kaynaklardandır.

Hadisin isnâdının incelemesinde İbn Sa’d’ın et-Tabakâtü’l-kübrâ’sı, Buhârî’nin et-Târîhu’l-kebîr’i, İbn Ebû Hâtim’in el-Cerh ve’t-ta’dîl’i, İbn Hibbân’ın es-Sikâtı, Mizzî’nin Tehzîbü’l-Kemâli, Zehebî’nin Tezkiretü’l-huffâz, Siyeru a’lâmi’n-nübelâ, Mîzânü’l-i’tidâl ve el-Kâşifi ile İbn Hacer’in Tehzîbü’t-Tehzîb ve Takrîbü’t-Tehzîb’i temel başvuru kaynaklarımız arasında yer almaktadır.

Hadisin metin tahlil ve tenkidinde yararlandığımız kaynaklar arasında öncelikle Buhâri’nin şerhleri İbn Hacer’in (852/ 1448) “Fethü’l-Bârî’si, Aynî’nin (855/ 1451) Umdetü’l-kârî’si ve Kastallâni’nin( 923/ 1517) Irşâdü’s-sârî’si; Müslim’in şerhleri Kadı Iyâd’ın (544/ 1141) Ikmâlü’l-mu’lim’i ve Nevevî’nin (676 /1277) el-Minhâc’i; Tirmizî’nin şerhi Mubârekfûrî’nin (1353/ 1934) Tuhfetü’l-ahvezî’ si, Ebû Davut şerhleri Azîmâbâdî’nin Avnu’l Ma’bûd’u ve Subkî’nin ( 1352/ 1933) el-Menhelü’l azbü’l-mevrûd’u, hadisin geçtiği kaynakların şerhleri ve konumuzu ele alan fıkıh kitapları yer almaktadır. Yeri geldiğinde bu kitaplara atıflar yapacağımız için bütün bu kitapların listesini burada vermenin uygun olmayacağı görüşündeyiz.

·        IV. KAVRAMLAR

Çalışmamızın konu başğının temelini oluşturan mesh, gasl ve ka’b kavramlarını genel hatlarıyla ele alınarak konumuzla ilgili taraflarının ön plana çıkarılması, hadisin sunduğu mesajı anlamaya yardımcı olacaktır. Bu yüzden araştırmamıza bu kavramlar üzerinde durarak başlayacağız.

A.Mesh ve Gasl

Mesh sözlükte bir şey üzerinde eli gezdirmek, elle silmek ve sıvazlamak, yolculuk etmek yürümek1 manalarına gelir. Üzerinde damgası silinmiş dirheme mesih denir. Deccale’de mesih ismi verilmiştir. Deccalin bu isimle anılmasının nedeni yüzünün iki yanından birinin silinmiş olmasıdır.2 Mesh kelimesi litaratürde abdestte baş, boyun ve kulağa elle; teyemmümde ise yüz ve kollar üzerine, toprağa sürülmüş elle sıvazlamak şeklinde yapılan hükmü temizliği ifade eder.3 Abdet alırken baş, boyun ve kulakların meshedilmesi abdestin asli hükmü olup mesh veya sargı üzerine yapılan mesh ise yıkama yerine geçen ( bedel) bir işlem niteliğindedir. Mesh kelimesi Kur’anda Süleyman, “Gerçekten ben malı, Rabbimi anmamı sağladığından dolayı çok severim. ” dedi. Nihayet gözden kaybolup gittikleri zaman, “Onları bana geri getirin. ” dedi. (Atlar gelince de) bacaklarını ve boyunlarını okşamaya başladı. ”4 5 ayetinde kelime manasında; “Eğer hasta olur veya yolculukta bulunursanız, veyahut biriniz abdest bozmaktan gelince ya da eşlerinizle cinsel ilişkide bulunup, su da bulamazsanız o zaman temiz bir toprağa yönelip, (niyet ederek onunla) yüzlerinizi ve ellerinizi mesh edin. Şüphesiz Allah, çok affedicidir, çok bağışlayıcıdır.5” ayeti ve “Ey iman edenler! Namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve -başlarınıza mesh edip- her iki topuğa kadar da ayaklarınızı yıkayın.'’”6 ayetlerinde terim manasında kullanılmıştır.

Abdest ayetinde geçen mesh kelimesine yüklenen mana bazı alimlere göre farklılık arzetmektedir. Ebû Zeyd el-Ensârî’ye göre bu kavram müşterek bir lafız olup hem mesh hem de yıkama manısına kullanılabilir.7 Arapların abdest alan birine “temessehte li ’s-salat” demesi onun bu görüşünü destekler mahiyettedir8. Ehl-i sünnet alimlerinin diğer bir kısmına göre yıkama ve mesh fiileri manaları farklı olmakla birlikte, birbirlerine yakın manada oldukları (her iki fiilde de azaya dokunma vardır) için bu fiillerin bir birlerine atfedilebilir.

“kılıç ve mızrağı kuşandım, (hayvana) saman ve soğuk su verdim. Görülduğü gibi örnekte “soğuk su” kelimesi kendisine yakın manada olan “saman” lafzına atfedilmiştir. Eğer bu durum Araplarca caiz görülmeyen bir durum olsaydı bu iki kelimenin birbirlerine atfedilmeleri caiz olmazdı. Araplarca yakın manalı fillerin bir birlerine atfedilmesi caiz ise; ayette de birbirlerine yakın manalı olan yıkama ve mesh fiileri birbirlerine atfedilebilmiş olabilir.9 Verilen bilgilerden de anlaşılacağı gibi bazı Ehl-i sünnet alimleri ayetin cerr kıraatini yıkama manasında yorumlamak için mesh kavramına gasl manası yüklemişlerdir. Ancak hafif yıkamaya gasl denmesi lugat için doğru olsa dahi Kur’an’da bu iki kavram farklı manada kullanıldığı için mezkur ayette bir birlerinin yerine kullanılması caiz değildir.10 Ehl-i sünnet alimleri tarafından yapılan bu yorumlar Şiiler tarafından iltifat görmemiş mesh kavramı dokunma manasında kabul edilerek cer kıraatine göre abdestte ayakların meshedilmesi gerektiği savunulmuştur.

Sözlükte suyu akıtmak manasına gelen gasl ise suyu azanın üzerinden tamamen akıtmaya denir. Abdest hadesten taharet olduğu için necasetten taharetle karıştırmamak gerekir. Necasetten temizlenmede, pislik iyice kayboluncaya kadar yıkamak ve gereğine göre ovmak ve silmek gerekli ise de abdestte görünmeyen hadesi kaldırmak için bir defa yıkamak yeterli olabilir.11 Gasl kelimesi hem Ehl-i sünnet hem de Şiiler tarafından aynı şekilde anlaşılmış abdest ayetinde gasl kelimesi ile ifade edilen yüz ve kolların yıkanması gerektiği ittifakla benimsenmiştir.

B. Ka’b

Abdest ayetinde geçen kavramına verilen mana Ehl-i sünnet ve Şiiler arasında ihtilaf konusu olmuştur. Şöyle ki Ehl-i sünnete göre ka’b aşık kemikleri iken şia’ya göre ayağın üzerindeki yuvarlak kemiğe denir.

Ka’b sözlükte çıkıntı şişkinlik manasına gelir. Araplar göğüşleri tomurcuklanmış kıza

12

derler.12 Nebe suresinde bjyi ayetinde de bu mana kasdedilmiştir. Ayrıca dörgenlik noktasında bu kemik biçiminde olan her ev için ka’be kavramı kullanılabilir. Nitekim Beytullah’a da bu isim verilmiştir.13 Ka’b kelimesi bazı hadisler’de aşık kemiği manasında kullanılmıştır. Rasûlullah’ın “Namazda topukları topuklara yapıştırınız!” buyurmuşlardır.14 Nu’man bin Beşîr’den mervi hadise göre Rasûlullah’ın, “Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah aranıza ihtilaf koyar!” demiştir. Nu’mân b. Beşîr’in ifadesiyle Rasûlullah’ın bu uyarısından sonra sahabiler omuzlarını dizlerini ve topuklarını ( ka’b) birbirlerine yapıştırmaya başlamışlardır.15 Ayaklar üzerindeki yuvarlak kemikleri safta birbirlerine yapıştırmak manasız olacağından Hz. Peygamber bu hadiste ka’b kelimesini aşık kemiği manasında kullanmıştır. Ehl-i sünnet Alimleri ka’b’ın aşık kemikleri olduğu hususunda icma etmişlerdir. İmam Müslim’in Hz. Osman’dan yaptığı rivâyetinde

her bir ayak için ayrı ayrı ka’beyn lafzı kullanılmıştır. İmam

Muhammed’ten papuç kayışının hemen yanındaki eklem olduğunu söylense de bu durum bir yanlış anlamasından ibarettir. İmam Muhammed abdest konusunda ka’b ile burayı kastetmemiştir. O bunu sadece ihramlı için kasdetmiştir, ihramlı üstü açık papuç bulamazsa meshelerini ayaklarının eklem yerlerinin altından keser demiştir. Yani burada ka’beyn kelimesini bu şekilde tefsir etmiştir. Abdestte ise İmam Muhammed’in kasdının ez-Ziyâdatta tefsir ettiği üzere aşık kemikleri olduğunda şüphe yoktur.16

Şii’lere göre Ka’b kelimesi ayağın üzerindeki yuvarlak kemiktir. Muhammed b. Hüseyin el-Esmaî17 ve her ne kadar yıkamayı kast etse de Hasan eş Şeybânî’de ka’b’ı ayaklar üzerindeki yuvarlak kemik olarak kabul etmektedir.18.

Anlatılanlardan da anlaşılacağı üzere ka’b kelimesi Rafizilerin dediği gibi ayak üzerindeki yuvarlak kemik değil, aşık kemikleridir.19 Ayetteki Ka’b kelimesi Şiilerin kabul ettiği gibi ayağın üzerindeki yuvarlak kemik olsaydı ayette “^>k£Jı Jı” şeklinde çoğul gelmesi gerekirdi, tıpkı ilel merafiki (&ffA\ Jf) de olduğu gibi. 20 Her kolda bir tane dirsek olduğu için

Allah c.c. mirfak kelimesini çoğul getirmiştir. Eğer ka’b’dan kasıt yuvarlak kemik olsaydı her ayakta birer tane olduğu için ka’b kalimesinin de çoğul olarak gelmesi gerekirdi.

BİRİNCİ BÖLÜM

RİVÂYETLER

I. YIKAMAYI İFADE EDEN RİVAYETLER

·        1- İBN ABBÂS

Birinci Rivâyet 21

·        a. Metni:

Bize Muhammed b. Abdurrahîm, Ebû Seleme el-Huzâî Mansûr b. Seleme’den o Süleymân b. Bilâl’den rivâyet etti. (Süleyman) Zeyd b. Eslem’den, o, Atâ b. Yesâr’dan, o, İbn Abbas’tan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Abbas abdest aldı: Yüzünü yıkadı, bir avuç su alıp mazmaza ve istinşâk yaptı, bir eline su alıp diğer eliyle birleştirerek yüzünü yıkadı, bir avuç su alıp sağ kolunu yıkadı, sonra aynı şekilde sol kolunu yıkadı. Başını mesh etti. Bir avuç su alıp sağ ayağını yıkayıncaya kadar azar azar döktü, bir avuç su daha alıp sol ayağını aynı şekilde yıkadı. Sonra “Rasûllullah ’ı böyle abdest alıyorken gördüm” dedi.

İkinci Rivâyet 22

·        a. Metni:

·        b. Tercümesi:

Bize Heysem b. Eyyub et-Tâlagânî rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Abdulazîz b. Muhammed rivâyet etti. (Dedi ki) Bize, Zeyd b. Eslem rivâyet etti. Zeyd, Atâ b. Yesâr’dan o, İbn Abbas’tan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Rasûlullah’ı abdest alırken gördüm. Ellerini yıkadı. Bir avuç dolusu su ile mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü yıkadı. Başını ve kulaklarını bir defa mesh etti. Abdulazîz der ki, İbn Aclân’dan duyan kişi bana “iki ayağını da yıkadı” lafzıyla rivâyet etti.

Üçüncü Rivâyet 23

·        a. Metni:

·        b. Tercümesi:

Bize Mucâhid b. Mûsa, Abdullah b. İdris’ten o, İbn Aclân’dan rivâyet etti. İbn Aclân, Zeyd b. Eslem’den o, Atâ b. Yesâr’dan o, Abdullah b. Abbas’tan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah İbn Abbas şöyle demiştir: Rasûlullah abdest aldı. Bir avuç su alıp mazmaza ve istinşâk yaptı, bir avuç su daha alıp yüzünü yıkadı, sonra bir avuç su alıp sağ kolunu yıkadı, bir avuç su daha alıp sol kolunu yıkadı. Başını ve kulaklarının içini şahadet parmaklarıyla kulaklarının dışını ise başparmağıyla mesh etti. Sonra bir avuç su alıp sağ ayağını yıkadı. Bir avuç su daha alıp sol ayağını yıkadı.

Dördüncü Rivâyet 24

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Osman b. Ebû Şeybe Muhammed b. Bişr’den o Hişâm b. Sa’d’dan o, Zeyd’den o, Atâ b. Ebû Yesâr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Abbâs “Size Resûllullah'ın nasıl abdest aldığını göstermemi arzu eder misiniz?'" dedi ve içinde su bulunan bir kap isteyip, sağ eliyle bir avuç su alarak mazmaza ve istinşâk yaptı. Bir avuç su alıp iki elini birleştirip yüzünü yıkadı, bir avuç su alıp sağ elini, tekrar bir avuç su alıp sol elini yıkadı. Nihâyet bir avuç su daha alıp elini silkeledikten sonra başını ve kulaklarını meshetti. Sonra da bir avuç su daha alıp sandaletli olan sağ ayağının üzerine serpti ve sağ ayağını, elinin biri ayağının üstünde öbürü de sandaletin altında olmak üzere iki eliyle mesh etti. Sonra sol ayağına da aynı şeyi yaptı.

Beşinci Rivâyet 25

A. Metni:

b. Tercümesi:

Bize İbrahim b. Said el-Cevherî, Sa'd b. Abdulhumeyd b. Cafer’den rivâyet etti. O, Ebû Zinâd’dan o, Mûsâ b. Ukbe’den o, Tev’eme’nin kölesi Salih’ten o, İbn Abbas’tan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle demiştir: “Namaza kalktığında abdestini düzgün al, el ve ayak parmaklarının arasına suyu geçirmeye dikkat et. ”

·        2. HZ. OSMAN

Birinci Rivâyet 26

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Abdulazîz b. Abdullah el-Uveysî, İbrahim b. Sa’d’tan rivâyet etti. O İbn Şihâb’tan, o, Atâ b. Yezîd’ten o, Humrân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân şöyle dedi: Osman b. Affân’ı abdest alırken gördüm. Bir kap su istedi, ellerine üç defa dökerek yıkadı, sağ elini kaba daldırıp mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü ve dirsekleriyle beraber ellerini üçer defa yıkadı. Başını mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar üçer defa yıkadı. Sonra Rasûlullah şöyle buyurdu dedi. “Kim benim gibi abdest alır dünya işlerini (namazla alakası olmayan şeyleri) aklına getirmeden iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur.”

İkinci Rivâyet27

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Ebu’l Yemân, Şuayb’tan rivâyet etti. O (Şuayb) İbn Şihâb’tan, o, Atâ b. Yezîd’den o, Humrân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân, Osman b. Affân’ı abdest alırken gördü. Osman b. Affân bir kap su istedi, ellerine üç defa dökerek yıkadı, sağ eliyle kaptan su alıp mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü ve dirsekleriyle beraber ellerini üçer defa yıkadı. Sonra başını mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar üçer defa yıkadı. Sonra “Rasûlullah şöyle buyurdu.” dedi. “Kim benim gibi abdest alır dünya işleri konuşmadan iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur.”

Üçüncü Rivâyet28

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Abdân, Abdullah’tan o, Ma’mer’den, o, da Zühri’den rivâyet etti. Zühri Atâ b. Yezid’den o, Hümrân’dan naklen rivâyet ettiğine göre Hümrân, Hz. Osman’ı abdest alırken görmüştür: Osman ellerine üçer defa su döktü, mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü üç defa yıkadı, dirseklerine kadar sağ ve sol kollarını yıkadı, başını mesh etti, sağ ve sol ayaklarını üçer defa yıkadı ve şöyle dedi “Rasûlullah’ı benim gibi abdest alırken gördüm. Rasûlullah abdest aldıktan sonra şöyle buyurdu. ‘Kim benim gibi abdest alır ve dünya kelamı etmeden iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur”

Dördüncü Rivâyet 29

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Ebû Tâhir Ahmet b. Amr b. Abdullah b. Amr b. Serh ve Harmele b. Yahyâ et-Tucîbî rivâyet etti. ( Dediler ki) İbn Vehb, Yûnus’tan, o, İbn Şihâb’tan, o da Atâ b. Yezîd el-Leysî’den o Humrân’dan (Osman b. Affân ( r.a.)’ın kölesi) naklen rivâyet ettiklerine göre Osman b. Affân ( r.a.) abdest almak için su istedi ve abdest aldı: Ellerini üç defa yıkadı, mazmaza yaptı, burnunu temizledi. Yüzünü üç defa yıkadı. Sağ kolunu dirseklerine kadar üç defa yıkadı. Sol kolunu aynı şekilde yıkadı. Başını mesh etti. Sağ ve sol ayaklarını topuklarına kadar üçer defa yıkadı ve şöyle dedi: Rasûlullah’ı gördüm benim gibi abdest aldı ve şöyle dedi. “Kim benim gibi abdest alır sonra aklına namazla alakası olmayan bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur.” İbn Şihab bu konuda ulemanın şöyle dediğini nakleder. “Bu, kişinin namaz için alabileceği en güzel abdesttir.”

Beşinci Rivâyet 30

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Züheyr b. Harb, Yakub b. İbrahim’den o, Babasından rivâyet etti. Babası İbn Şihâb’tan, o, Atâ b. Yezîd el-Leysî’den, o, Humrân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân, Hz. Osman’ın abdest almak için su istediğini görmüştür: Hz. Osman üç defa ellerine su alıp ellerini yıkadı. Sağ eliyle kaptan su alıp mazmaza yaptı ve burnunu temizledi. Yüzünü üç defa yıkadı. Dirseklerine kadar kollarını üç defa yıkadı. Başını mesh etti, ayaklarını üçer defa yıkadı ve Rasûlullah’ın şöyle söylediğini nakletti. “Kim benim gibi abdest alır, sonra kalkıp aklına namazla alakası olmayan bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları affolunur.”

Altıncı Rivâyet 31 a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Suveyd b. Nasr, Abdullah’tan rivâyet etti. O, Ma’mer’den o, Zührî’den o, Atâ b. Yezid el-Leysî’den o, Humrân b. Ebân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân şöyle demiştir: Osman b. Affân’ı abdest alırken gördüm. Ellerine üç defa su döktü ve yıkadı. Mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü üç defe yıkadı, sağ elini dirseğine kadar üç defa, sonra sol elini aynı şekilde yıkadı, başını mesh etti, sonra sağ ayağını üç defa yıkadı, sol ayağını da aynı şekilde yıkadı ve şöyle dedi: “Rasûlullah’ı benim gibi abdest alırken gördüm.” Sonra Rasûlullah şöyle buyurdu. “Kim benim gibi abdest alıp aklına namaz ile alakası olmayan bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa Allah o kişinin geçmiş günahlarını affeder”

Yedinci Rivâyet 32

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Ahmet b. Muhammed b. Muğîre, Osman’dan (İbn Said b. Kesîr b. Dînâr el-Hımsî) rivâyet etti. O, Şuayb’tan (İbn Ebû Hamza) o, Zührî’den o, Atâ b. Yezid’den o da Humrân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân şöyle demiştir: Osman b. Affân’ı gördüm abdest almak için su istedi. Kaptan ellerine su döktü ve üç defa yıkadı, sağ elini kaba daldırdı, mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü ve kollarını dirseklerine kadar üçer defa yıkadı, başını mesh etti, her ayağını üçer defa yıkadı ve şöyle dedi: Rasulüllüh’ı gördüm benim gibi abdest aldı ve şöyle dedi. “Kim benim gibi abdest alır, sonra da aklına namaz ile alakası olmayan bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar.'’”

Sekizinci Rivâyet 33

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Ahmet b. Amr b. Serh ve Hâris b. Miskîn rivâyet ettiler. İkisi İbn Vehb’ten o, Yûnus’tan o, İbn Şihâb’tan o, Atâ b. Yezid el-Leysî’den o, Humrân’dan rivâyet ettiklerine göre Osman b. Affân abdest almak için su istedi. Ellerini üçer defa yıkadı, mazmaza ve istişak yaptı, yüzünü üç defa yıkadı, sağ kolunu dirseğine kadar üç defa, sol kolunu da aynı şekilde üç defa yıkadı, başını mesh etti, sağ ve sol ayaklarını topuğuna kadar üç defa yıkadı. sonra “Rasllullah işte benim gibi abdest alırdı” dedi ve ekledi. Rasûlullah buyurdu ki “Kim benim gibi abdest alır hatırına namazla ilgili olmayan bir şey getirmeden iki rekat namaz kılarsa Allah onun geçmiş günahlarını affeder”

Dokuzuncu Rivâyet 34

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hasan b. Ali el-Halvânî Abdurrazzâk’tan o, Ma’mer’den rivâyet etti. Ma’mer Zührî’den o, Atâ b. Yezid el-Leysî’den o, Osman b. Affân'ın kölesi Humrân b. Ebân’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Humrân, Osman b. Affân'ı abdest alırken görmüştür. Osman (r.a.) ellerine üç defa su alıp yıkadı. Mazmaza yaptı ve burnunu temizledi, sonra yüzünü üç defa yıkadı. Dirseklerine kadar sağ ve sol ellerini yıkadı. Başını mesh etti, üçer defa sağ ve sol ayaklarını yıkadı ve şöyle dedi. “Rasûlullah’ı bu şekilde abdest alırken gördüm.” Peygamberimiz abdest aldıktan sonra şöyle dedi. “Kim benim gibi abdest alır ve dünya kelamı etmeden iki rekat namaz kılarsa Allah o kimsenin geçmiş günahlarını bağışlar.”

Onuncu Rivâyet 35

a. Metni:

b. Tercümesi

Bize Muhammed b. Dâvut el-İskenderânî, Ziyâd b. Yûnus’tan o, Said b. Yezîd b. el-Müezzin’den rivâyet etti. Said b. Yezid, Osman b. Abdurrahmân et-Teymî’den naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Ebû Müleyke'ye nasıl abdest alınacağı sorulunca şöyle demiştir: Osman b. Affân'ı gördüm abdest hakkında kendisine sorulduğunda bir kap su istedi sağ eline döküp yıkadı, sonra sağ eliyle kaptan su alarak üç defa mazmaza yaptı ve burnunu temizledi. Yüzünü üç defa yıkadı, sağ ve sol ellerini üçer defa yıkadı. Sonra sağ eliyle su alıp başını ve kulaklarının içini bir defa meshetti ve ayaklarını yıkayıp şöyle dedi “Peygamberimizin abdesti hakkında soranlar nerde Rasûlullah böyle abdest alırdı. ” (Ebû Davut şöyle dedi: Osman b. Affân'dan mervi olan bu hadislerin tamamı sahih olup başın bir defa meshedilmesi gerektiğine delalet eder. Çünkü raviler Rasûlullah’ın hangi azalarını üçer defa yıkadığı belirtmiş, fakat başını meshedişini anlatırken sayı zikretmemişlerdir.)

·        3. ABDULLAH BİN AMR BİN ÂS

Birinci Rivâyet 36

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Mûsa, Ebû Avâne’den rivâyet etti. O, Ebû Bişr’den o, Yûsuf b. Mâheke’den, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiğine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Rasûlullah’la bir yolculuk esnasında beraber bulunduk. Rasûlullah bizden ayrıldı ona ulaşğımızda ikindi namazı vakti daralmıştı. Ayaklarımıza mesh ederek abdest almaya başladık. Rasûlullah en yüksek sesiyle iki ya da üç defa. “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” diye seslendi.

İkinci Rivâyet 37

a. Metni:

Tercümesi:

Bize Ebû Nu’mân, Ârim b. el-Fadl’dan o, Ebû Avâne’den rivâyet etti. O, Ebû Bişr’den o, Yûsuf b. Mâheke’den, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Rasûlullah’la beraber yolculuk yaptık. Rasûlullah bizden ayrıldı ona ulaşğımızda ikindi namazı vakti daralmıştı. Ayaklarımıza mesh ederek abdest almaya başladık. Rasûlullah en yüksek sesiyle iki ya da üç defa. “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” diye seslendi.

Üçüncü Rivâyet 38

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Müsedded, Ebû Avâne’den rivâyet etti. O, Ebû Bişr’den o, Yûsuf b. Mâheke’den, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Rasûlullah’la bir yolculuk esnasında beraber bulunduk. Rasûlullah bizden ayrıldı ona ulaşğımızda ikindi namazı vakti daralmıştı. Ayaklarımıza mesh ederek abdest almaya başladık. Rasûlullah en yüksek sesiyle iki ya da üç defa. “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” diye seslendi.

Dördüncü Rivâyet 39

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Şeybân b. Ferrûh ve Ebû Kamil el-Cahderiyyî, Ebû Avâne’den rivâyet etti. Ebû Kamil dedi ki Bize Ebû Avâne, Ebû Bişr’den o, Yûsuf b. Mâheke’den o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah b. Amr şöyle dedi: Rasûlullah’la yapmış olduğumuz bir yolculukta Rasûlullah bizden ayrıldı. Yanımıza tekrar geldiğinde ikindi namazı vakti geldiği için ayaklarımıza mesh etmeye başladık. Rasûlullah “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” diye seslendi.

Beşinci Rivâyet 40

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Zuheyr b. Harb, Cerir’den rivâyet etti.(Tahvil) Bize İshâk, Cerir’den rivâyet etti. Cerir, Mansûr’dan o Hilal b. Yesâftan o Ebû Yahyâ’dan o da Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Rasûlullah’la Mekke’den Medine’ye dönüyorduk. Yolda bir suyun başına geldiğimizde ikindi namazının vakti daraldığı için içimizden bazıları aceleyle abdest almaya başladı. İnsanların su değmediği için parlayan ökçelerini gördük ve onları abdest almaktan nehy etmeye başladık. Bununu üzerine Rasûlullah “Cehennemde yanacak topuklara yazık! Abdestinizi güzel alınız.” dedi.

Altıncı Rivâyet 41

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Mahmut b. Ğaylân, Veki’den o, Süfyân’dan rivâyet etti. ( Tahvil) Bize Amr b. Ali, Abdurrahmân’dan o, Süfyân’dan rivâyet etti. Süfyân Mansûr’dan o, Hilâl b. Yesâftan o, Ebû Yahyâ’dan o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah abdest alan bir cemaatin topuklarının kuru olduğunu fark edince “Cehennemde yanacak topuklara yazık abdesti tam alın!” demiştir.

Yedinci Rivâyet 42

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Müsedded Yahyâ’dan rivâyet etti. Yahyâ Süfyân’dan o, Mansûr’dan o, Hilâl b. Yesâftan o, Ebû Yahyâ’dan o da Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah topuklarında kuru yer kalan bir topluluk görünce “Abdestinizi güzel alınız Ateşte yanacak topuklara yazık! ”dedi.

Sekizinci Rivâyet 43

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe ve Ali b. Muhammed, Veki'den rivâyet ettiler. Onlar Süfyân’dan o, Mansûr’dan o, Hilâl b. Yesâftan o, Ebû Yahyâ’dan, o, Abdullah b. Amr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah abdest alırken kuruluktan dolayı topukları parlayan bir topluluk gördü ve “Cehennemde yanacak topuklara yazık abdestinizi iyi alınız” dedi.

Dokuzuncu Rivâyet 44

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Müsedded, Ebû Avâne’den rivâyet etti. Ebu Avâne, Mûsa b. Ebû Âişe’den o, Amr b. Şuayb’dan o, Babasından o, Dedesinden naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah b. Amr şöyle demiştir: Bir adam Rasûlü Ekrem'e gelip “Yâ Rasûlallah abdest nasıl alınır?” diye sordu. Rasûlü Ekrem de bir kap su isteyerek, ellerini, yüzünü, kollarını üç kere yıkadı. Başına mesh etti. Şehâdet parmaklarını kulaklarına sokarak uçlarıyla içini, baş parmaklarıylaşını meshetti. Daha sonra ayaklarını üçer kere yıkadı ve “işte abdest böyle alınır. Kim, buna bir şey ekler veya eksiltirse kendisine isâet etmiş ve zulmetmiş olur; veya “zulmetmiş ve isâet etmiş olur” dedi.

·        4. EBÛ HUREYRE

Birinci Rivâyet 45

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Âdem b. Ebû İyâs, Şu’be’den o, Muhammed b. Ziyâd’dan rivâyet ettiklerine göre Muhammed, Ebû Hureyre’yi şöyle söylerken işitmiştir. İnsanlar abdest alıyorken Ebû Hureyre yanımıza gelir ve şöyle derdi “Abdestinizi iyice alın çünkü ben Ebu ’l-Kâsım ’ın “Ateşte yanacak topuklara yazık!” dediğini işittim.”

İkinci Rivâyet 46

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Abdurrahmân b. Sellâm el-Cumehî Rabî’’den (İbn Müslim) rivâyet etti. Rabî’ Muhammed b. Ziyâd’dan o, Ebû Hureyre’den naklen rivâyet ettiğine Rasûlullah topuklarını yıkamayan bir kişiyi görünce şöyle dedi “Cehennemde yanacak topuklara yazık!”

Üçüncü Rivâyet 47 a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Kuteybe, Ebû Bekir b. Ebû Şeybe ve Ebû Kureyb, Veki’’den rivâyet ettiler. Veki’, Şu’be’den o, Muhammed b. Ziyâd’dan naklen rivâyet ettiğine göre, Ebû Hureyre mataradan abdest alan bir topluluğu görünce şöyle demiştir. “Adestinizi güzel alın çünkü ben Rasûlullah ’ı “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” derken işittim.”

Dördüncü Rivâyet48

a. Metni:

·        c. Tercümesi:

Bize Zuheyr b. Harb, Cerîr’den rivâyet etti. Cerir, Suheyl’den o, Babasından, o, Ebû Hureyre’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle demiştir. “Cehennemde yanacak topuklara yazık!”

Beşinci Rivâyet 49

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Suveyd b. Saîd rivâyet etti. Suveyd, Mâlik b. Enes’den naklen rivâyet etti. Tahvil, Bize Ebû Tâhir (hadisin lafzı bu raviye aittir) Abdullah b. Vehb’ten rivâyet etti. O, Mâlik b. Enes’ten o Suheyl b. Ebû Salih’ten o babası’ından o Ebû Hureyre’den naklet rivâyet ettiğine göre Rasûlullah şöyle demiştir. “Müslüman (Mü’min) bir kul abdest alırken yüzünü yıkadığında abdest suyuyla (abdest suyunun son damlası ile) beraber gözüyle işlemiş olduğu hataları dökülür. Kollarını yıkadığında abdest suyuyla (abdest suyunun son damlası ile) beraber elleri ile dokunarak işlemiş olduğu günahları dökülür. Ayaklarını yıkadığında abdest suyuyla (abdest suyunun son damlası ile) beraber ayakları ile yürüyerek işlemiş olduğu bütün günahları dökülür. Nihayet o kul günahlarından temizlenir!”

Altıncı Rivâyet 50

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Kuteybe, Abdulazîz b. Muhammed’ten rivâyet etti. O, Suheyl b. Ebû Salih’den o, Babası’ndan o Ebû Hureyre’ den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur. "Ateşte yanacak topuklara yazık!". Bu konuda Abdullah b. Amr, Âişe, Cabir b. Abdullah, Abdullah b. Haris (İbn Cez'i'z-Zubeydî), Muaykıb, Halit b. Velit, Şurahbil b. Hasene, Amr b. Â’s, Yezit b. Ebû Süfyân gibi sahabilerden mervi hadisler vardır.

Yedinci Rivâyet 51

·        a. Metni:

·        b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Abdulmelik b. Ebû Şevârib, Abdulazîz b. Muhtâr’dan o, Süheyl’den rivâyet etti. Suheyl babasından o, Ebû Hureyre’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur: “Ateşte yanacak topuklara yazık!”

Sekizinci Rivâyet 52

a. Metni:

b. Tercümesi:


Bize Kuteybe rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Yezid b. Zurey’ rivâyet etti. Yezid, Şu’be’den (Tahvil) Bize Müemmil b. Hişâm rivâyet etti. (Dedi ki) Bize İsmail rivâyet etti. O, Şu’be’den o, Muhammed b. Ziyâd’dan o, Ebû Hureyre’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle demişti. “Cehennemde yanacak topuklara yazık!”

Dokuzuncu Rivâyet 53

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Ebû Kureyb Muhammed b. Alâ ve Kâsım b. Zekeriya b. Dînâr ve Abd b. Humeyd, Halit b. Mahled’den rivâyet ettiler. Hâlid, Süleymân’ b. Bilal’den o, Umâre b. Gaziyye el-Ensarî’den o, Nuaym Abdullah el-Mucmir’den naklen yaptığı rivâyete göre (Abdullah) Ebû Hureyre’yi abdest alırken görmüştür: Ebû Hureyre yüzünü güzelce yıkadı. Sağ ve sol kollarınım pazularını geçinceye kadar yıkadı. Başını mesh etti. Sağ ayağını topuklarıyla beraber yıkadı. Sol ayağını aynı şekilde yıkadı.“'Rasûlullah’ı böyle abdest alıyorken gördüm.” dedi ve Rasûlullah’ın şöyle söylediğini ekledi “Abdest aldığnızı için kıyamet gününde alınlarınız parlar bir halde hasredileceksiniz. Hanginiz parlaklığını uzatmak isterse uzatsın.”

Onuncu Rivâyet 54

a.Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hârun b. Saîd el-Eylî, İbn Vehb’den o, Amr b. el-Hâris’den rivâyet etti. Amr, Saîd b. Ebû Hilâl’den o, Nuaym b. Abdullah’tan naklen rivâyet ettiğine göre Nuaym, Ebû Hureyreyi abdest alırken görmüştür: Yüzünü yıkadı. Neredeyse omuzlarına kadar kollarını yıkadı. Sonra ayaklarını neredeyse dizlerine kadar yıkadı ve “Rasûlullah’ın Abdest aldığınız için kıyamet gününde alınlarınız parlar bir halde haşr edileceksiniz. Kim parlaklığını artırmak isterse artırsın.” derken işittim dedi.

·        5. ABDULLAH BİN ZEYD

Birinci Rivâyet 55

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Mûsa Vuheyb’ten rivâyet etti. Vuheyb Amr’dan o, Babasından naklen rivâyet ettiğine göre Babası Amr b. Ebû Hasen’i Abdullah b. Zeyd’e Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını sorarken görmüştür. Abdullah Rasûlullah’ın abdestini göstermek için su dolu bir kap istedi. Kaptan ellerine su dökerek ellerini üç defa yıkadı. Eliyle kaptan su alarak mazmaza ve istinşâk yapıp burnunu temizledi, kaptan su alarak yüzünü üç defa yıkadı, ellerini dirsekleriyle beraber iki defa yıkadı. Tekrar kaptan su alıp başını mesh etti. Sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkadı.

İkinci Rivâyet 56

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Abdullah b. Yûsuf, Mâlik’ten rivâyet etti. Mâlik, Amr b. Yahyâ el Mâzinî’den o,

Babası’ndan naklen rivâyet ettiğine göre bir kişi Abdullah b. Zeyd’e ( Amr b. Yahyâ’nin dedesi) “Rasûlullah ’ın nasıl abdest aldığını bize gösterir misin?” diye sordu. Abdullah b. Zeyd “evet” dedi ve bir kab su istedi. Ellerine ikişer defa su döküp yıkadı, mazmaza ve istinşâk yapıp burnunu temizledi, yüzünü üç defa yıkadı, kollarını dirseklerine kadar üçer defa yıkadı. Sonra başını iki eliyle mesh etti, yani başının önünü ve arkasını mesh etti ön tarafından başladı arka tarafına (ensesine) kadar götürdü, ardından ellerini başladığı yere (başın ön tarafına) geri getirdi. Sonra ayaklarını yıkadı.

Üçüncü Rivâyet 57

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Müsedded, Hâlid b. Abdullah’tan o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babasından naklen rivâyet ettiğine göre Abdullah b. Zeyd abdest almak için bir kaptan ellerine su döktü ve yıkadı. Aynı eliyle mazmaza ve istinşak yaptı veya yıkadı. (Ravi bu iki lafız hakkında ihtilaf etti.) Yüzünü üç defa yıkadı. Dirsekleriyle beraber ellerini ikişer defa yıkadı. Başının önünü ve arkasını mesh etti. Topuklarına kadar ayaklarını yıkadı. “Rasûlullah’ın abdesti böyleydi.” dedi.

Dördüncü Rivâyet 58

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Süleymân b. Harb, Vuheyb’ten o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babasından naklen rivâyet ettiğine göre babası, Amr b. Hasan’ı Abdullah b. Zeyd’e Rasûlullah’ın abdestini sorarken gördü. Abdullah b. Zeyd su dolu bir kap istedi ve ordakilere Rasûlullah’ın abdestini gösterdi. Kabı eğip eline su alarak ellerini üç defa yıkadı. Eliyle kaptan üçer defa su alarak mazmaza, istinşâk yaptı ve burnunu temizledi, kaptan su alıp yüzünü üç defa yıkadı. Kaptan su alarak dirsekleriyle birlikte ellerini iki defa yıkadı. Elini kaba daldırıp su alarak başının önünü ve arkasını mesh etti. Sonra kaptan su alıp ayaklarını yıkadı.

Beşinci Rivâyet 59

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Ahmet b. Yûnus Abdulazîz b. Ebû Seleme’den o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babası’ndan o, Abdullah b. Zeyd’den naklen yaptığı rivâyete göre Abdullah b. Zeyd şöyle dedi. “Rasulullah geldi, biz abdest alması için ona su verdik, abdest aldı. Üç defa yüzünü yıkadı. Ellerini iki defa yıkadı. Başının önünü ve arkasını mesh etti. Ayaklarını yıkadı.”

Altıncı Rivâyet 60

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hâlid b. Mahled Süleymân’dan o, Amr b. Yahyâ’dan rivâyet etti. Amr b. Yahyâ Babasından naklen yaptığı rivâyete göre çok abdest alan amcası Abdullah b. Zeyd’e “Rasûlullah’ın abdestini anlatır mısın?”diye sordu. Bunun üzerine Abdullah b. Zeyd bir kap su istedi, eline su dökerek üç defa ellerini yıkadı, ellerini kaba daldırarak mazmaza yaptı ve burnunu temizledi, elini kaba daldırıp su alarak üç defa yüzünü yıkadı. Dirsekleriyle beraber ellerini ikişer defa yıkadı. Eline su alıp başının önünü ve arkasını mesh etti. Sonra ayaklarını yıkadı ve şöyle dedi. “Rasûlullah ’ı böyle abdest alırken gördüm.”

Yedinci Rivâyet 61

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Sabbâh, Hâlid b. Abdullah’tan o, Amr b. Yahyâ b. Umâre’den rivâyet etti. Amr b. Yahya Babasından, o, Abdullah b. Zeyd b. Asım el-Ensarî’den, (sahabeden biridir) naklen rivâyet ettiklerine göre Abdullah’a, “Bize Peygamber efnedimizin nasıl abdest aldığını gösterir misin?” diye soruldu. Abdullah bir kap su istedi. Kaptan ellerine su döküp ellerini üç defa yıkadı. Sonra elini kaba daldırıp su alarak aynı eliyle üç defa mazmaza ve istinşâk yaptı. Kaptan su alarak yüzünü üç defa yıkadı. Tekrar su alıp dirseklerine kadar kollarını iki defa yıkadı. Başının önünü ve arkasını mesh edip topuklarına kadar ayaklarını yıkadı ve şöyle dedi. “Rasûlullah ’ın abdesti işte böyle idil”

Sekizinci Rivâyet62

b. Tercümesi

Bize Kâsım bin Zekeriya Hâlid bin Mahled’ten rivâyet etti. Hâlid Süleymân bin Bilâl’dan, O, Amr bin Yahyâ’dan ayaklarını yıkadı dedikten sonra “topuk” kelimesini zikretmeden bu hadisin bir benzerini naklen rivâyet etmişlerdir.

Dokuzuncu Rivâyet 63

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize İshâk bin Mûsâ el-Ensârî, Ma’n’dan o, Mâlik bin Enes’ten rivâyet etti. Mâlik Amr bin Yahyâ’dan bu isnatla naklen rivâyet etti. Aynı avuçtan ibaresini zikretmeksizin, mazmaza yapıp üç defa burnunu temizledi dedi. '“fa ekbela bihima ve edbera” cümlesinden sonra ‘Başının ön tarafından başladı, ellerini enesesine götürüp başladığı yere geri getirdi.” İbaresini ekledi. Sonra ayaklarını yıkadı.

Onuncu Rivâyet64

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Abdurrahmân b. Bişr el-Abdî, Behz’den, o, Vuheyb’den o, Amr b. Yahyâ’dan bu hadisi diğer hadislerin isnadı gibi bir isnatla fakat metni kısa olarak rivâyet etti. Mazmaza, istinşâk yaptı ve burnunu üç defa temizledi. Başının önünü ve arkasını bir defa mesh etti. Behz şöyle demiştir. “Vuheyb bu hadisi bana yazdırdı” Vuheyb ise şöyle demiştir “Amr b. Yahyâ bu hadisi bana iki defa yazdırdı”.

On Birinci Rivâyet 65

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hârun b. Ma’rûf, Hârun b. Saîd el-Eylî ve Ebû Tâhir, İbn Vehb’ten rivâyet ettiler. (Dediler ki) bize Amr b. Hâris babasından rivâyet ettiğine göre Babası Abdullah b. Zeyd el-Mâzinî’yi Rasûlullah’ın abdestini anlatırken dinlemiştir: Mazmaza yaptı burnunu temizledi. Yüzünü üç defa yıkadı. Sağ ve sol ellerini üçer defa yıkadı. Ayaklarını iyice yıkadı. Ebû Tâhir bu hadisi İbn Vehb’den kullanmıştır.

Su alarak başını meshetti. rivâyet ederken an lafzını


On İkinci Rivâyet 66

a. Metni:

.b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Seleme ve Haris b. Miskin rivâyet etti. (Dediler ki) Haris, İbn

Kâsım’dan o, Mâlik’ten o, Amr b. Yahyâ el-Mazinî’den o, babasınadan naklen yaptıkları rivâyete göre göre, Amr b. Yahyâ’nın babası Abdullah b. Zeyd’e (Sahabeden olup Amr b.

Yahyâ’nın dedesidir)Rasulullah’ın nasıl abdest aldığını bana gösterebilir misin?" dedi Abdullah ‘olur" dedi ve abdest almak için su istedi. Sudan ellerine döktü ve ellerini ikişer defa yıkadı, üçer defa mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü üç defa yıkadı, kollarını dirseklerine kadar ikişer defa yıkadı, iki eliyle başını mesh etti, ellerini başı üzerinde arkaya doğru götürüp öne doğru getirdi. Mesh etmeye alnından başladı, ensesine doğru götürdü. Sonra başladığı yere tekrar getirdi ve ayaklarını yıkadı.

On Üçüncü Rivâyet 67

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Utbe b. Abdullah rivâyet etti. Utbe Mâlik b. Enes’ten o, Amr b. Yahyâ’dan o, Babası’ndan naklen rivâyet ettiklerine göre Amr b. Yahyâ, Abdullah b. Zeyd b. Asım’a “Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını bana gösterebilir misin?"" dedi. Abdullah “Peki olur?" dedi. Bir kap su istedi. Sudan sağ eline döküp her iki elini de ikişer defa yıkadı, üçer defa ağzına ve burnuna su aldı, yüzünü üç defa yıkadı, kollarını dirseklerine kadar ikişer defa yıkadı, iki eliyle başını mesh etti, ellerini önden arkaya arkadan öne getirdi. Önce başının ön tarafından başladı, sonra ellerini ensesine doğru götürdü, sonra başladığı yere kadar getirdi ve ayaklarını yıkadı.

On Dördüncü Rivâyet a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Mansûr Sufyân’dan rivâyet etti. O Amr b. Yahyâ’dan, o, Babasından naklen rivâyet ettiklerine göre babası Abdullah b. Zeyd (Ezanı rüyasında görendir.) şöyle demiştir: Rasûlullah’ı abdest alıyorken gördüm. Yüzünü üç defa yıkadı, kollarını ve ayaklarını da ikişer defa yıkadı, başını iki defa meshetti.

On Beşinci Rivâyet 68

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Abdullah b. Mesleme rivâyet etti. Abdullah, Mâlik’ten o, Amr b. Yahyâ el-Mâzinî’den o, babasından naklen rivâyet ettiklerine göre Babası, Amr b. Yahyâ'nın dedesi olan Abdullah b. Zeyd'e “Bize Resulullah' ın nasıl abdest aldığım gösterir misin?'” dedi. Abdullah b. Zeyd de “evet” diyerek abdest suyu istedi, sonra suyu dökerek ellerini yıkadı, sonra üç defa mazmaza yapıp burnunu temizledi, yüzünü üç kere, dirsekleriyle beraber kollarını ikişer defa yıkayıp, ön taraftan arkaya ve arkadan öne olmak üzere başını iki eliyle meshetti. Başının ön kısmından başlayarak arka kısmına doğru elini götürdü ve başladığı yere tekrar getirdi. En sonunda da ayaklarını yıkadı.

On Altıncı Rivâyet 69 a. Metni:

Tercümesi:

Bize Ahmet b. Amr b. es-Serh İbn Vehb’den rivâyet etti. O, Amr b. Hâris’ten o, Habbân b. Vâsi’den o babasından naklen rivâyet ettiklerine göre Habban’ın Babası Abdullah b. Zeyd b. Asım el-Mâzinî’yi Rasûlullah’ı gördüğünden bahsedip abdest alışını naklederken işitmiştir. Abdullah b. Zeyd şöyle demiştir: “Başını ellerinin artığı olmayan yeni bir su ile mesnetti. Ayaklarını da tertemiz edinceye kadar yıkadı.”

On Yedinci Rivâyet 70

a. Metni:

·        c. Tercümesi:

Bize İshâk b. Mûsa el-Ensâri, Ma'n b. İsa el-Kazzâz’dan o, Mâlik b. Enes’ten rivâyet etti. Mâlik, Amr b. Yahyâ’dan o, Babasından o, Dedesi(Abdullah b. Zeyd) den naklen rivâyet ettiğine göre Rasûlullah’ın başını meshetti başının ön kısmından başlayarak arka kısmına doğru elini götürdü ve başladığı yere tekrar getirdi. Sonra ayaklarını yıkadı.

·        6.HZ. AİŞE

Birinci Rivâyet 71 a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hârun b. Saîd el-Eylî, Ebû Tâhir ve Ahmet b. Îsa, Abdullah b. Vehb’ten rivâyet ettiler. O, Mahreme b. Bukeyr’den, o, Babasından, naklen yaptıkları rivâyete göre Şeddâd’ın Mevlası Salim, Sa’d b. Ebû Vakkâs’ın öldüğü gün Hz. Âişe’nin yanına gelmiştir. Bu esnada Abdurrahmân b. Ebû Bekr’de Hz. Âişe’nin yanına geldi ve abdest aldı. Hz. Âişe Abdurrahmân’a “Abdestini iyi al Rasûlullah’ı ‘Cehennemde yanacak topuklara yazık! derken işittim.”

İkinci Rivâyet 72

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Harmele b. Yahyâ, İbn Vehb’ten o, Hayve’den o, Muhammed b. Abdurrahmân’dan o, Ebû Abdullah Şeddad b. el-Hâd’ın kölesinden rivâyet ettiklerine göre Abdullah, Hz. Âişe’nin yanına gitmiş ve Hz. Âişe’den yukardaki hadisin bir benzerini rivâyet etmiştir.

Üçüncü Rivâyet 73

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Seleme b. Şebîb, el-Hasen b. E’yen’den o, Fuleyh’ten o da Nuaym b. Abdullah’tan rivâyet etti. Nuaym’ın Şeddâd b. Hâd’ın azatlısı Sâlim’den naklen rivâyet ettiğine göre Salim, “Hz. Aişe ’yle beraberdik"” demiş ve bu hadisin bir benzerini zikretmiştir.

Dördüncü Rivâyet 74

a. Metni:

b. Tercümesi

Bize Kattân, Ebû Hatim’den o, Abdulmü'min b. Ali’den o, Abdussellam b. Harb’ten rivâyet etti. Abdussellam, Hişâm b. Urve’den o, babasından o, Âişe’den naklelen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur "Ateşte yanacak topuklara yazık!"

Beşinci Rivâyet 75

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Sabbâh, Abdullah b. Racâ el-Mekkî’den o, Abdullah İbn Aclân’dan rivâyet etti. (Tahvil), Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe, Yahyâ b. Said ve Ebû Hâlid el-Ehmar’dan rivâyet etti. Onlar Muhamet b. Aclân’dan o, Said b. Ebû Said’den o, Ebû Seleme’den naklen rivâyet ettiklerine göre Hz. Âişe, Abdurrahmân'ı abdest alırken görmüş ve şöyle demiştir “Abdestini iyi al!” zira Rasûlullah’ı “Ateşte yanacak topuklara yazık!” derken işittim.

·        7. HZ. ÖMER

On Altıncı Rivâyet 76

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Seleme b. Şebîb, el-Hasen b. Muhammed b. E’yen’den o, Ma’kil’den rivâyet etti. Ma’kil, Ebû Zubeyr’den o, Cabir b. Abdullah’dan naklen rivâyet ettiğine görö Cabir şöyle demiştir: Ömer b. Hattab’ın bana rivâyet ettiğine göre bir adam ayağının tırnak büyüklüğünde bir kısmı yıkamadan abdest aldı. Rasûlullah olayı fark edince adama “Dön abdestini güzel bir şekilde al” dedi. Adam döndü ve yeniden abdest alarak namazını kıldı.

·        8. HZ. ALİ

Birinci Rivâyet 77

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Âdem, Şu’be’den o, Abdulmelik b. Meysere’den rivâyet ettiklerine göre Abdulmelik b. Meysere, Nezzâl b. Sebre’yi Hz. Ali’den şöyle rivâyet ederken işitmiştir. Hz. Ali öğle namazını kıldı ve Kufe bahçesinde insanların sorunlarını dinlemek için ikindi namazına kadar oturdu. Abdest alması için su getirilince sudan içti, yüzünü ve kollarını yıkadı. Ravi başını ve ayaklarını zikretti. Sonra Hz. Ali kalktı, ayaktayken su içti ve şöyle dedi.

“insanlar ayakta su içmeyi mekruh görüyorlar oysa ben Rasûlullah’ı benim yaptığım gibi yaparken gördüm. ”

İkincin Rivâyet 78

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Kuteybe, Ebû Avâne’den rivâyet etti. Ebû Avâne Hâlid b. Alkame’den o, Abdihayr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdihayr şöyle demiştir: Ali b. Ebû Talib’in yanına gittiğimizde Ali namazını kılmıştı, abdest almak için su istedi. “Abdest suyunu ne yapacak namazını yeni kıldı, herhalde bize abdesti öğretmek istiyor.” dedik. Su ile dolu bir kab ve leğen getirildi. Hz. Ali kaptan ellerine su döktü ve ellerini üç defa yıkadı. Sonra kaptan su aldığı eliyle mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü üç defa yıkadı sağ ve sol kolunu üçer defa yıkadı. Başını bir defa mesh etti, sağ ve sol ayaklarını üçer defa yıkadı ve şöyle dedi. “Kim Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını öğrenmeyi arzu ederse işte Rasûullah’ın aldığı abdest köyledir."

Üçüncü Rivâyet 79

a. Metni:

b.Tercümesi:

Bize Suveyd b. Nasr, Abddullah b. Mubarek’ten rivâyet etti. o Şu’be’den, o Mâlik b.

Urfuta’dan, o Abdihayr’dan, o Ali’den naklen rivâyet ettiklerine göre Hz. Ali’ye bir sandalye getirildi. Sandalyeye oturdu ve içinde su bulunan bir kap istedi. Kabı eğerek ellerine üç defa su döktü, sonra aynı eliyle mazmaza ve istinşâk yaptı. Yüzünü üç defa yıkadı, kollarını üçer defa yıkadı, bir miktar su alıp başını mesh etti. (Şu’be bunu anlatırken alnından ensesine doğru gösterdi ve şöyle dedi “ellerini tekrar öne doğru getirdi mi? Bilmiyorum.” Sonra iki ayağını üçer defa yıkadı ve şöyle dedi: “Kim Rasûlullah ’ın nasıl abdest aldığını öğrenmeyi arzu ederse işte Rasulallah ’ın aldığı abdest böyledir”.

Dördüncü Rivâyet 80

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Kuteybe b. Saîd, Ebu’l-Ehvas’tan rivâyet etti. O Ebû İshâk’tan o Ebû Hayye’den ( İbn Kays) naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Kays şöyle demiştir: Hz. Ali’yi abdest alırken gördüm. Ellerini iyice temizleyinceye kadar yıkadı, üçer kere mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü üç defa yıkadı. Kollarını üçer defa yıkayıp başını mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar yıkadı. Sonra kalktı ve abdest suyundan kalanı ayakta içti ve “Rasûlullah’ın abdestinin nasıl olduğunu size göstermek istedim.” dedi.

Beşinci Rivâyet 81

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Amr b. Yezîd, Behz b. Esed’den o, Şu’be’den rivâyet etti. O, Abdulmelik b.

Meysere’den o, Nezzâl b. Sebre’den naklen rivâyet ettiklerine göre Hz. Ali öğle namazını kıldı ve insanlara konuşmak için oturdu. İkindi namazı vakti gelince su dolu bir kova getirildi. Kovadan bir avuç su alıp yüzünü, kollarını, başını ve ayaklarını mesh etti. Sonra suyun kalan kısmını ayakta içti ve şöyle dedi. “insanlar bu yaptığım şeyi hoş görmüyorlar ama ben Peygameberimizi böyle yapıyorken gördüm. Bu abdesti olanın abdestidir”

Altıncı Rivâyet 82

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Müsedded, Ebû Avâne’den rivâyet etti. Ebu Avâne Hâlid b. Alkame’den o, Abdihayr’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Abdihayr şöyle dedi: Hz. Ali bir gün bize uğradı ve namaz kıldı. Sonra abdest almak için su istedi. Biz içimizden, “Namazı kıldığı halde suyu ne yapacak ki”, dedik. Fakat maksadı bize bir şeyler öğretmektmiş. Nihayet içinde abdest suyu bulunan bir kapla bir de leğen getirildi. Kaptan sağ eline su döküp iki elini üç defa yıkadı. Üç kere mazmaza yaptı ve burnunu temizledi. Ağzına ve burnuna suyu (kaptan) su aldığı eliyle verdi. Üç defa yüzünü ve üçer defa da sağ ve sol ellerini yıkadı. Elini kaba daldırıp başını bir kere mesnetti. Sonra da sağ ve sol ayaklarını üçer kere yıkadı ve şöyle dedi. “Kim Rasûlullah ’ın abdestini öğrenmek isterse işte bu, onun abdestidir.”

Yedinci Rivâyet 83

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Abdulazîz b. Yahyâ el-Harrânî, Muhammed b. Seleme’den rivâyet etti. İbn Seleme Muhammed b. İshâk’tan o, Muhammed b. Talha b. Yezîd b. Rukâne’den o, Ubeydullah el-Halvani’den o, İbn Abbâs’tan naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Abbas şöyle demiştir: Bir gün Ali b. Ebû Tâlib abdest bozmuş olarak bulunduğum yere girdi ve su istedi. Biz de ona içinde su bulunan bir kap getirip önüne koyduk. Ali bana “Ey İbni Abbâs, Resulüllah ’ın nasıl abdest aldığını sana göstereyim mi?'" dedi. Bende, "evet göster'" dedim. Bunun üzerine önce kabı elinin üzerine eğerek (sağ) elini güzelce yıkadı. Sonra sağ elini suya daldırıp onunla diğer (sol) elini yıkadı. Sonra da bileklerine kadar iki elini yıkadı. Nihayet ağzına, burnuna su verdikten sonra iki elini birden kaba daldırıp su ile doldurarak yüzüne çarptı. Baş parmaklarının birini sağ kulağının, diğerini de sol kulağının iç kısımlarına soktu. Yüzünü ikinci ve üçüncü yıkayışında da aynı şekilde yaptı. Sağ eliyle bir avuç su alıp yüzüne akacak şekilde alnına döktü, kollarını dirsekleriyle beraber üçer kere yıkadı. Başını ve kulaklarının dış kısmını mesh etti. Ellerini suya daldırıp iki elinin dolusu su alıp ayağı sandeletli iken üstüne dökerek yıkadı, diğer ayağına da aynı şeyi yaptı. (İbn Abbâs) dedi ki: Ben Ali'ye; “Ayaklarında sandaletlerin varken ha!” dedim. Evet sandaletli iken”” dedi (sonra tekrar) “sandaletti iken mi?”” dedim, “Evet! Sandaletlii iken”” dedi. (Sonra tekrar) “Sandaletli iken mi?” dedim. “Evet! Sandaletli iken” cevabını verdi.

Sekizinci Rivâyet 84

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Osman b. Ebû Şeybe, Ebû Nuaym’dan o Rabîa el-Kinânî’den rivâyet etti. Rabîa, Minhâl b. Amr’dan, o, Zir b. Hubeşten naklen rivâyet ettiklerine Zir b. Hubeş Hz. Ali’ye abdest hakkında sorulunca onun şöyle söylediğini işittim demiş ve bir önceki hadisin benzerini nakletmiştir. Zir, sözlerine şöyle devam etmiştir: “Hz. Ali başını hiç su damlamayacak şekilde mesh etti, ayaklarını üçer kere yıkadı ve “Resulullah ’ın abdesti köyleydi." dedi.

Dokuzuncu Rivâyet 85

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Müsedded ve Ebû Tevbe rivâyet etti.( Dediler ki) Bize Ebu’l Ahvas rivâyet etti. Tahvil bize Amr b. Avn, Ebu’l Ahvas’tan rivâyet etti. Ebu’l Ahvas, Ebû İshâk’tan o Ebû Hayye’den naklen rivâyet ettiklerine göre Ebû Hayye, “Ben Hz. Ali'yi abdest alırken gördüm” dedi ve her abdest organını üçer kere yıkadığını nakledip sözlerine şöyle devam etti. “Sonra başına mesh etti, ayaklarını topuklarına kadar yıkadı ve “Rasûlullah’ın abdest alışını size göstermek istedim.” dedi.

Onuncu Rivâyet 86

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hennâd ve Kuteybe rivâyet etti. (Dediler ki) Bize Ebu'l Ehvas rivâyet etti. O, Ebû İshâk’tan o, Ebû Hayye’den naklen rivâyet ettiğine göre Ebû Hayye şöyle demiştir: Hz. Ali'yi abdest alırken gördüm. Ellerini iyice yıkadı. Üç defa mazmaza ve istinşâk yaptı, yüzünü üç, kollarını iki defa yıkayıp başını bir defa meshetti, sonra topuklarına kadar ayaklarını yıkadı. Ayağa kalkıp abdest suyundan içti ve şöyle dedi. “Rasullah'ın abdestinin nasıl olduğunu size göstermek istedim.” Bu konuda Osman b. Affân, Abdullah b. Zeyd, İbn. Abbas, Abdullah b. Amr, Rubeyyi', Abdullah b. Uneys, Âişe gibi sabilerden'de rivâyetler vardır.

On Birinci Rivâyet 87

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe, Ebu'l-Ehvas’tan rivâyet etti. O Ebû İshâk’tan o Ebû Hayye’den naklen rivâyet ettiklerine göre Ebû Hayye Hz. Ali'yi abdest alırken görmüştür, Hz. Ali ayaklarını yıkamış ve “Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını sizlere göstermek istedim.” demiştir.

·        9. ABDULLAH es-SUNÂBİ

Birinci Rivâyet 88

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Kuteybe ve Utbe b. Abdullah rivâyet etti. İkisi, Mâlik’ten o Zeyd b. Eslem’den o Atâ b. Yesâr’dan o, Abdullah es-Sunâbihî,’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle demiştir: “Mümin bir kul abdest alırken ağzına su aldığında ağzından günahlaı dökülür. Burnuna su aldığında burnundan günahları dökülar. Yüzünü yıkadığında göz kirpiklerinin altına kadar yüzündeki bütün günahları dökülür. Ellerini yıkadığında tırnak altlarına varıncaya kadar her iki elindeki bütün günahları dökülür. Ayaklarını yıkadığında ayak tırnaklarının altına varıncaya kadar ayakalarındaki bütün günahları dökülür. Sonra camiye gidip nafile namaz kılması diğer azalarıyla işlemiş olduğu günahların çıkamasına vesile olur. ” Kuteybe’nin Sunâbihî’den naklen verdiği bilgiye göre bunu Rasûlullah söylemiştir.”

İkinci Rivâyet 89 a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Suveyd b. Saîd, Hafs b. Meysere’den o, Zeyd b. Eslem’den rivâyet etti. Zeyd, Atâ b. Yesâr’dan o, Abdullah es-Sunâbihî’den rivâyet ettiğine göre Rasûlullah şöyle demiştir: '“Kim abdest alır, mazmaza ve istinşâk yaparsa ağzı ve burnu ile işlemiş olduğu günahları dökülür. Yüzünü yıkadığı zaman göz kapaklarının altına varıncaya kadar yüzüyle işlemiş olduğu günahları dökülür. Ellerini yıkadığı zaman elleri ile işlemiş olduğu günahları dökülür. Başını meshettiğinde kulaklarına varıncaya kadar başı ile işlemiş olduğu günahları dökülür. Ayağını yıkadığı zaman tırnakların altına varıncaya kadar ayakları ile işlemiş olduğu günahları dökülür. Kıldığı namaz ve camiye yürüyüşü ise nafile bir ibadettir.”

·        10. KAYSÎ

Birinci Rivâyet 90

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Beşşâr, Muhammed’ten o, Şu’be’den o, Ebû Ca’fer el-Medenî’ den rivâyet etti. (Ebû Cafer Dedi ki) İbn Osman b. Huneyf (Umâre) el-Kaysî’den rivâyet etti. Kaysî bir seferde Peygamberimizle beraberdi. Rasulullah’a abdest alması için su getirildi. Kaptan ellerine döktü ve ellerini bir defa yıkadı. Yüzünü ve kollarını birer defa yıkadı. Ayaklarının her ikisini de sağ eli ile yıkadı.

·        11. MİKDÂM BİN MA’DİKERİB

Birinci Rivâyet 91

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hişâm b. Ammâr Velîd b. Müslim’den o, Harîz b. Osman’dan rivâyet etti. O, Abdurrahmân b. Meysere’den o, Mikdâm b. Ma'dikerib’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah’ın abdest almış ve ayaklarını üçer defa yıkamıştır.

·        12- MUAVİYE

Birinci Rivâyet 92

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Mahmut b. Hâlid, Velîd b. Müslim’den o, Abdullah b. Alâ’dan o, Ebu’l Ezhar Mugîre b. Ferve ve Yezid b. Mâlik’ten rivâyet etti. (Dediler ki) Muâviye (abdest organlarını) üçer üçer (yıkayarak) abdest aldı, sonra ayaklarını adet belirtmeksizin yıkadı.

·        13- MUAVVIZ BİNTİ AFRÂ

Birinci Rivâyet 93

a.Metni:

b.Tercümesi:

Bize Müsedded, Bişr b. Mufaddal’dan o, Abdullah b. Muhammed b. Ukayl’den rivâyet etti. Abdullah, Rubeyyi' b. Muavvız b. Afrâ’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rubeyyi’ b Muavviz b. Afra şöyle demiştir; “Rasûlullah (zaman zaman) bize gelirdi.” (Abdullah b, Muhammed der ki:) er-Rubeyyi' Rasûlullah’ın ona “bana abdest suyunu döker misin?” dediğini bildirdi. Sonra da Rubeyyi’ Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını anlattı ve şöyle dedi: Ellerini ve yüzünü üçer defa yıkadı, ağzına ve burnuna birer kere su verdi. Üçer kere de elleriyle beraber kollarını yıkadı, (birincisinde) arkadan öne, ikincisinde önden arkaya olmak üzere başını iki kere mesh etti. Hem içi hem de dışı olmak üzere kulaklarını mesnetti. Ve (nihayet) ayaklarını üçer kere yıkadı.”

Ebû Davud “8u, Müsedded'in rivâyet ettiği hadîsin manâsıdır, (lafızı değil). dedi.

·        14. MÜSTEVRİD BİN ŞEDDÂD

Birinci Rivâyet 94

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Kuteybe b. Saîd, İbn Lehîa’dan rivâyet etti. İbn Lehîa Yezid b. Amr’dan o, Ebû Abdurrahmân Hubellî’den o, Müstevrid b. Şeddâd’tan naklen rivâyet ettiklerine göre Müstevrid şöyle demiştir: Rasûlullah’ın abdest alırken serçe parmağı ile ayak parmakları (nın arasını) ovduğunu gördüm.

İkinci Rivâyet 95

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Mûsaffâ el-Hımsî, Muhammed b. Hımyer’den rivâyet etti. Muhammed b. Hımyer İbn Lehîa’dan o, Yezid b. Amr’dan o, Ebû Abdurrahmân el-Hubullî’den o, Müstevrid b. Şeddâd’dan naklen rivâyet ettiklerine göre Müstevrid, Rasûlullah’ı abdest alırken elleri ile ayak parmaklarını hilallediğini görmüştür.

·        15. ENES

Birinci Rivâyet 96 a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hârun b. Ma’rûf, İbn Vehb’ten rivâyet etti. O, Cerîr b. Hâzim’den o, Katâde b. Dimâ’dan o, Enes b. Mâlikten naklen rivâyet ettiklerine göre Enes b. Mâlik şöyle demiştir: “Bir adam abdest almış, fakat ayağı üzerinde tırnak büyüklüğünde bir yeri kuru bırakmış olduğu halde Rasûlullah’ın'm huzuruna geldi. Rasûlullah da ona; '“Dön, abdestini güzelce al.” dedi.

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis Cerîr b. Hâzim’den rivâyetle "Ma'ruf" değildir. Ve bu hadîsi Cerîr'den sadece îbn Vehb rivâyet etmiştir.

Ma'kıl b. Ubeydillah el-Cezerî, Ebu'z-Zubeyr'den o, Câbir’den o da Ömer’vasıtasıyla Rasûlü Ekrem "den (İbn Vehb rivâyetinin) benzerini rivâyet etmiştir. (Bu rivâyete göre) Rasûlullah "Dön abdestini güzelce al." demiştir.

·        16. BAZI SAHABİLER

Birinci Rivâyet 97

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Hayve b. Şurayh rivâyet etti. ( Dedi ki) bize Bakiyye rivâyet etti. O Buhayr b. Sa’d’dan ox Halit’ten o bazı sahabilerden naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah, ayağının üstünde dirhem büyüklüğünde su değmemiş kuru bir yer bulunduğu halde namaz kılan bir adam görünce o kişiye abdestini ve namazını iade etmesini emretti.

·        17. AMR BİN ABESE VE EBÛ UMÂME

Birinci Rivâyet 98

a. Metni:

b. Tercümesi

Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe ve Muhammed b. Beşşâr rivâyet etti. (Dediler ki) Muhammed b. Ca'fer, Şube’den o, Ya'la b. Atâ’dan o, Yezid b. Talk’tan o, Abdurrahmân b. Beylemani’den o, Amr b. Abese’den naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur: “Kişi abdest alır, ellerini de yıkarsa elleriyle işlemiş olduğu günahları dökülür. Yüzünü yıkadığında yüzüyle işlemiş olduğu günahları dökülür. Başını ve kollarını yıkadığında başı ve kolları ile işlemiş olduğu günahları dökülür. Ayağını yıkadığında ayağı ile işlemiş olduğu günühları dökülür.

İkinci Rivâyet 99

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Amr b. Mansûr, Âdem b. Ebû İyâs’tan o, el-Leys’den o Muaviye b. Salih’ten o Ebû Yahya, Damra b. Habîb ve Ebû Talha Nuaym b. Ziyâd’tan rivâyet etti. ( Dediler ki) Ebû Umâme el-Bahilî rivâyet etti. (Dedi ki) Amr b. Abese, tarikiyle rivâyet edildiğine göre Amr b. Abese şöyle dedi: Rasûlullah’a abdest nasıl alınır? diye sordum. "Ahdest alıpta ellerini iyice yıkayıp, iyice temizlediğinde, günahların parmaklarla tırnaklarının arasından çıkar. Ağzına su alıp çalkaladığında burnuna su alıp çıkardığında yüzünü ve dirseklerine kadar kollarını yıkadığında bütün hatâlarından arınmış olursun. Eğer yüzünü sırf Allah rızası için secdeye koyarsan annenin seni doğurduğu günkü gibi günahlarından temizlenmiş olursun”. Ebû Umâme ben "Ya Amr b. Abese söylediklerine bak. Bunların hepsi bir tek mecliste mi söylendi?” dedim. "Vallahi yaşım ilerledi ölüm de yaklaştı. Ne ihtiyacım varda Rasullah adına yalan söyleyeyim. Bütün bunları Rasüllahtan kulaklarım duydu ve kalbim kabul etti” dedi.

·        18. CABİR BİN ABDİLLEH

Birinci Rivâyet 100

·        a. Metni:

·        b. Tercümesi:

Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe, el-Ehvas’ten rivâyet etti. O, Ebû İshâk’tan o, Said b. Ebû Kureyb’den o, Cabir b. Abdullah’tan naklen rivâyet ettiklerine göre Rasûlullah şöyle buyurmuştur: "Ateşte yanacak topuklara yazık!"

·        19. HÂLİD BİN VELÎD, 20. YEZÎD BİN EBÎ SÜFYÂN, 21. ŞURAHBİL BİN HASENE, 22. AMR BİN ÂS

Birinci Rivâyet 101

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize el-Abbas b. Osman ed-Dimeşkî ve Osman b. İsmail ed-Dimeşkî Velîd b. Müslim’den o, Şeybe b. Ehnaf’tan rivâyet etti. Şeybe, Ebû Sellâm el-Esved’den o, Ebû Salih el-Eş'arî’den naklen rivâyet ettiklerine göre, Ebû Abdullah el-Eş'arî, Halit b. Velit, Yezid b. Ebû Süfyân, Şürahbil b. Hasene, Amr b. As bu sahabilerin tamamı Rasûlullah’ın şu hadisini işitmiştir. “Abdestinizi iyi alınız. Cehennemde yanacak topuklara yazık!”

·        23. İBN ÖMER

Birinci Rivâyet102

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Abdullah b. Yûsuf, Mâlik’ten rivâyet etti. ( Mâlik) Said el Makberî’den o, Ubeyd b. Cureyc’den naklen rivâyet ettiklerine göre, İbn Cureyc Abdullah b. Ömer’e şöyle demiştir. “Diğer sahabilerin yapmadığı dört şeyi yaptığını görüyorum. Abdullah b. Ömer “Onlar nelerdir?'” diye sorunca İbn Cureyc şöyle cevap verdi. Kabe’yi tavaf ederken sadece Yamâneyn (rüknü hacer ’i esved ve rüknü Yemânî) köşesine dokunuyorsun. Sebti103 nalınlarını giyiyorsun, sarı boya kullanıyorsun, insanlar Mekke’de hilali görünce telbiye ediyor, sen tevriye gününe kadar yapmıyosun.” İbn Ömer (r.a.) şöyle vevap verdi. “Rasûlullah’ın sadece Yemaneyn köşesine dokunduğunu gördüm. Rasûlullah’ın üzerinde tüy olmayan sebti nalınlarını giyip abdest alırken gördüm ve ben de böyle yapmayı seviyorum. Sarı boyaya gelince Rasûlullah’ı elbisesini sufre ile boyarken gördüm. Telbiyeye gelince Rasulüllah’ı hayvanı hareket etmedikçe öyle yaparken görmedim

İkinci Rivâyet104 a. Metni:

·        d. Tercümesi:

Bize Yahyâ b. Yahyâ, Mâlik’ten rivâyet etti. O, Said b. Ebi Said el Makburî’den o, Ubeyd b. Cureyc’den naklen rivâyet ettiğine göre İbn Cureyc Abdullah b. Ömer’e şöyle demiştir. “ Diğer sahabilerin yapmadığı dört şeyi yaptığını görüyorum.” Abdullah b. Ömer “ Onlar nelerdir?"” Diye sorunca İbn Cureyc şöyle cevap verdi. “Kabe’yi tavaf ederken sadece Yamâneyn (rüknü hacer’i esved ve rüknü Yemânî) köşesine dokunuyorsun. Sebti nalınlarını giyiyorsun, sarı boya kullanıyorsun, insanlar Mekke’de hilali görünce telbiye ediyor sen tevriye gününe kadar yapmıyosun.” İbn Ömer şöyle vevap vermiştir. “ Rasûlullah ’ın sadece Yemaneyn köşesine dokunduğunu gördüm. Rasûlullah’ı üzerinde tüy olmayan sebti nalınlarını giyip abdest alırken gördüm ve bende böyle yapmayı seviyorum. Sarı boyaya gelince Rasûlullah’ı elbisesini sufre ile boyanırken gördüm. Telbiyeye gelince Rasulülllah’ı hayvanı hareket etmedikçe öyle yaparken görmedim.”

Üçüncü Rivâyet105

a. Metni:

Bize el-Ka’nebî, rivâyet etti. O, Mâlik’ten o, Said b. Ebû Said el-Makburî’den o, Ubeyd b. Cureyc’ten naklen rivâyet ettiklerine göre Ubeyd Abdullah b. Ömer’e şöyle demiştir. “Diğer sahabilerin yapmadığı dört şeyi yaptığını görüyorum'” Abdullah b. Ömer “onlar nelerdir?”” diye sorunca İbn Cureyc şöyle cevap verdi. Kabe’yi tavaf ederken sadece Yamâneyn (rüknü hacer ’i esved ve rüknü Yemânî) köşesine dokunuyorsun. Sebti nalınlarını giyiyorsun, sarı boya kullanıyorsun, insanlar Mekke ’de hilahi görünce telbiye ediyor sen tevriye gününe kadar yapmıyosun.” İbn Ömer şöyle vevap vermiştir. “Rasûlullah’ın sadece Yemaneyn köşesine dokunduğunu gördüm. Rasûlullah’ı üzerinde tüy olmayan sebti nalınlarını giyip abdest alırken gördüm ve bende böyle yapmayı seviyorum. Sarı boyaya gelince Rasûlullah’ı elbisesini sufre ile boyanırken gördüm. Telbiyeye gelince Rasulülllah’ı hayvanı hareket etmedikçe öyle yaparken görmedim.

Dördüncü Rivâyet106

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Alâ, İbn İdris’ten rivâyet etti. O, Ubeydullah, Mâlik, İbn Cureyc el-Makburî’den onlar, Ubeyd b. Cureyc’den naklen rivâyet ettiklerine göre İbn Cureyc Abdullah b. Ömer’e "Sehti nalinlerini giyip onlarla abdest aldığını görüyorum’” deyince Abdullah b. Ömer, “Rasûlullah ’ı onları giyip abdest alırken gördüm.” demiştir.

·        24. HASAN-I BASRî

Birinci Rivâyet 107

 

Tercümesi:

Bize Mûsa b. İsmail rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Hammâd rivâyet etti. (Dedi ki) Bize Yûnus ve Humeyd rivâyet etti. Onlar el-Hasen vasıtasıyla Rasûlullah’tan önceki Katâde hadîsiyle aynı manaya gelen bîr hadîs nakletmişlerdir.

II. MESH ETMEYİ İFADE EDEN RİVAYETLER

A. Ebu Dâvûd Rivâyeti108

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Müsedded ve Abbâd b. Mûsâ Huşeym’dan rivâyet ettiler. Onlar Ya’la b. Atâ’dan o, Babasından o Abbad’tan o, Evs b. Ebû Evs’ten naklen rivâyet ettiklerine göre "Rasûlullah abdest aldı. Ayakkabıları ve ayakları üzerine meshetti.'' Râvî Abbâd, es-Sekâfî'nin, "Ben, Rasûlullah’ın’ı bir kavmin kuyusuna, gelip abdest alarak ayakkabıları ve ayakları üzerine meshettiğini gördüm." demiştir. Abbâd; "Ben Rasûlullah’ın bir kavmin su kuyusuna gittiğini gördüm" dediği halde, Müsedded “Miyzae ve Küzâme” lafzını zikretmedi. Sonraki "Abdest aldı, ayakkabıları ve ayakları üzerine meshetti"(ifadelerini ise) her ikisi de ittifakla zikrettiler

B. İbn Mâce’deki Rivâyetler Birinci Rivâyet 109

a. Metni:

 

b. Tercümesi:

Bize Ebû Bekr b. Ebû Şeybe, îbn Uleyye’den rivâyet etti. O, Ravh b. Kâsım’dan o, Abdullah b. Muhammed b. Akîl’den o, Rubeyyi'’den naklen rivâyet ettiklerine Rubeyyi’ şöyle demiştir. îbn Abbâs bana geldi ve rivâyet ettiğim “Rasûlullah abdest aldı ve ayaklarını yıkadı.” hadisi hakkında soru sordu sonra şöyle dedi: “insanlar abdest alırken ayaklarını yıkıyorlar fakat ben Allah'ın kitabında sadece meshi buluyorum.”

İkinci Rivâyet 110

a. Metni:

b. Tercümesi:

Bize Muhammed b. Yahyâ, Haccâc’tan o, Hemmâm’dan o, îshâk b. Abdullah b. Ebû Talha’dan o, Ali b. Yahyâ b. Hallâd’dan rivâyet etti. Hallâd babasından o, amcası Rifâa b. Râfi'dan naklen rivâyet ettiklerine göre Rifâa b. Râfi Rasûlullah’ın yanında otururken Rasûlullah şöyle buyurmuştur. “Allah'ın emrettiği gibi abdest güzelce alınmadıkça namaz tamam olmaz. (adest alan kişi) Yüzünü ve kollarını dirsekleriyle beraber yıkar, başını ve ayaklarını topuklarına kadar mesheder.”

İKİNCİ BÖLÜM

RİVAYETLERİN SENED VE METİN

TAHLİLİ

·        I. İSNÂD TENKİDİ

Râviler zincirini oluşturan sened, hadis metninin sahih veya zayıf oluşu hakkında bilgi vermesi bakımından muhaddislerin üzerinde ehemmiyetle durdukları bir konudur. Hadisin din demek olduğunu ve dinin kimden alındığına dikkat edilmesi gerektiğini tavsiye eden Abdullah b. Abbâs (ö. 68/687), İbn Sîrîn (ö. 110/728) gibi sahâbe ve tâbiîn büyüklerinin dikkat çektikleri husus111 Allah’ın müslümanlara bahşettiği isnâd sistemidir.

İsnâd tenkidi yaparken rivâyetin geçtiği kaynakları tesbit edip farklı senedlerini bir araya getirmek gerekmektedir. Bu şekilde rivâyetin geliş yollarını ve metin farklılıklarını görüp daha sağlıklı değerlendirme imkanı elde edilmiş olmaktadır.

İsnâdda cerhedilen bir râvinin bulunması durumunda hadis zayıf sayılmaktadır. Fakat senedin zayıf olması her zaman için Metnin de zayıf olacağı anlamına gelmez. Çünkü bir tarikten zayıf kabul edilen rivâyet başka birçok tarikten sahih olabilir.

Rivâyetlerin sıhhat tespitinde sadece isnâd tenkidi yapılması yeterli değildir. Ondan sonra Metnin de değerlendirmeye tabi tutulması gerekmektedir. Çünkü senedin sağlam olması her zaman için hadisin sahih olduğunun yeterli teminatı olmayabilir. Bu düşünce ile muhaddisler hadis Metnini tahkik için sağlam umûmî kaideler tesbit etmişlerdir.112 Nitekim

İbnü’l-Cevzî “Bazen isnâdda yer alan râvilerin hepsi sika olmakla beraber hadis mevzû olabilir.” demiştir.113

Bu bölümle ilgili hatırlatmamız gereken önemli hususlardan biri de şudur: İsnadlardaki ravilerden güvenilirliği ittifakla kabul edilenler hakkında açıklamaya yer verilmeyerek onları tevsîk eden kaynaklardaki yerlerine işaret edilecektir. Dolayısıyla bir ravi hakkında bilgi verilmeden dipnot düşülmüşse bu, o ravinin tereddütsüz sika olduğu anlamına gelmektedir. Güvenilirlikleri konusunda ihtilaf söz konusu olanların ise haklarında hükme varacak kadar bilgi verilecektir

A-YIKAMAYI İFADE EDEN RİVAYETLER

·        1. İBN ABBÂS

Birinci İsnad

Buhâri > (1) >Mahammed b. Abdurrahîm > (2) Ebû Seleme el-Huzâî Mansûr b. Seleme > (3) Süleyman b. Bilal > (4) Zeyd b. Eslem > (5)Atâ b. Yesâr > İbn Abbas.114

1- Ebû Yahyâ Muhammed b. Abdurrahîm(ö.255/869)

Aslen Farisi asıllı olan Ebû Yahyâ, Bağdadî nisbesiyle meşhurdur. Hafızasının güçlü oluşundan ötürü saika diye isimlendirilmiştir.115 Ebû Hâtim116 saduk; Nisai sika; Dârakutnî hafız; Bağdadi mutkin alim hafız;117 İbn Hacer118 ise sika hafız lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.119

·        2. Ebû Seleme el-Huzâî Mansûr b. Seleme(ö.210/825)120

Ahmet b. Hanbel hadis rivâyetinde bulunduğu hocası Ebû Seleme hakkında "Bağdat’ta hadis rivâyetiyle meşgul olan insanların en müsbitlerindendir’ demiştir.121 İbn Sa’d,122 Yahyâ b. Maîn ve Dârakutnî tarafından sika lafzıyla tadil edilmiştir. Dârakutnî’nin verdiği bilgiye göre Yahyâ b. Maîn ve Ahmet b. Hanbel rical tenkidi bilgisini Ebû Seleme el-Huzâî’den almışlardır.123

·        3. Süleyman b. Bilal Ebû Yahyâ el-Medeni (Ö.177/735) 124

Berberi asıllı olan Süleyman b. Bilal Medine’ye yerleşmiş ve orada ifta makamına kadar yükselmiştir. Süleyman, İbn Sa’d125 tarafından çok hadis rivâyet eden sika; Ahmet b. Hanbel126 la be’se bih ve sika; Nesâî ve İbn Maîn, İbn Hacer127 tarafından sika lafzıyla ta’dil edilmiştir.128 İbn Hıbbân sikât’tında bu raviyi zikretmiştir.129

·        4. Zeyd b. Eslem el-Kuraşî el-Advî (136/753)130

Medine’de Rasûlullah’ın mescidinde ilim halkası olan Zeyd b. Eslem’in oğlu tarafından rivâyet edilen bir de tefsiri vardır. İbn Ebû Hâtim, Ahmet b. Hanbel, 131 Ebû Zur’a, Nesâî ve İbn Hıraş tarafından sika lafzıyla ta’dil132 edilmiştir. İbn Hıbbân es-Sikât’ta zikretmiştir.133.

·        5. Atâ b. Yesâr Ebû Muhammed el-Medenî (103/721) 134

Rasûlullah’ın eşi Meymune’nin azatlısı olan Atâ b. Yesâr Şam’a gitmiş ve Şamlılar tarafından Ebû Abdullah; Mısıra gidince de Ebû Yesâr künyeleriyle anılmıştır.135 Iclî, 136 İbn Maîn, Ebû Hâtim 137 Ebû Zur’a ve Nesâî tarafından sika lafzıyla tadil edilmiştir. 138 İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.139

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Süleyman b. Bilal, Zeyd b. Eslem ve Atâ b. Yesâr hakkında hergangi bir tedlis iddiası olmaması ve birbirlerinden hadis rivâyet ettikleri sabit olduğu için140 an lafzı semaya delalet eder. Muttasıl olduğu anlaşılan hadisin bütün ravileri sika olduğu için bu hadise sahih diyebiliriz.

İkinci İsnad

Nesâî > (6) Heysem b. Eyyûb et-Tâlagânî (7) > Abdulaziz b. Muhammed >Zeyd b. Eslem 141 > Atâ b. Yesâr 142 >İbn Abbas

·        6-Heysem b. Eyyûb et-Tâlagânî (Ö.238/852) 143

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Nesâî bu raviden hadis rivâyet etmiştir. Ebû Hâtim, Heysem’i zikretmiş hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.144 Nesâî sika, la be’se bih; Mûsâ b. Harun (Ö.294/906) hadis ricallerinden değerli birisi; İbn Hacer145 nebîl lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.146İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.147

·        7- Abdulaziz b. Muhammed ed-Derâverdî 148(ö.186/802)

Ahmet b. Hanbel ‘Kendi kitabıdan naklederse sahih hafızasından rivâyet ediyorsa hata eder"; Ebû Zur’a seyyiü’l hıfz lafzıyla hafızasından yaptığı rivâyetleri zayıf kabul etmişlerdir. Yahyâ b. Maîn salihün leyse bihi be’s;149İbn Hacer150 saduk lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiş ‘Hadis rivâyetinde hata ederdi' demiştir.151

Seneden muttasıl152 olan hadisin ravilerinden. Abdulaziz b. Muhammed hakkında hafızasının kötü olması sebibiyle tenkit edilmiş, saduk olarak kabul edilmiştir. Bu sebeple bu hadis için hasen diyebiliriz.

Üçüncü İsnad

Nesâi >(8) >Mucahid b. Mûsâ (9) >Abdullah b. İdris > (10) >İbn Aclân > Zeyd b. Eslem > Atâ b. Yesâr > Abdullah b. Abbas

·        8- Mucahit b. Musâ (Ö.244/858)153

Horasan asıllı olup Bağdat’a yerleşmiştir.154İbn Maîn 155 156sika, la be’se bih; Ebû Hâtim 156mahallühü sıdk; Nesâî157 sika; Mûsâ b. Muhammed saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.158

·        9- Abdullah b. İdrîs b. Yezîd (Ö.192/808) 159

Harun Reşit kadılık teklif etmiş fakat kabul etmemiştir. Bişr’i Hafi onun hakkında “Fırat’ın suyundan içipte itaat etmeyen tek kişidir.” demiştir Ahmet b. Hanbel, Nesâî,160 İbn Maîn161 sika; Ebû Hâtim162 hadis imamlarından birisi, hüccet lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.163İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.164

·        10- Muhammed İbn Aclân (ö.148/765)

Mescidi Nebevi’de ilim halkası vardır. Mısır’a gitmiş fakat oradan çıkarılmak zorunda bırakılınca Medine’ye dönmüştür. Ebû Hâtim165 bazı hocaları ve Abdullah b. Mubarekten naklen ‘İbn Aclân ’ı alimler içinde yakuta benzetiyorum ve Medine ’de ilimde onun bir benzeri yok.'; İbn Maîn, Süfyân b. Uyeyne, Nesâî ve Ebû Zur’a sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir166. İbn Hıbbân sikat’ında zikretmiş ve Yahyâ el-Kattan’dan naklen Muhammed b. Aclân’ı Said el Makburî vasıtasıyla Ebû Hureyre’den yaptığı rivâyetlerin sentelerini karıştırmakla itham etmiştir.167

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden İbn Aclan hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmaması ve Mizzî’ye168 göre Zeyd bin Elsem’le aralarında hoca talebe ilişkisi olması sebebiyle an lafzı semaya delalet eder.169 Hadis ravilerinden Mucahit b. Mûsâ hakkında mahallühü sıdk ve saduk gibi lafızlarla yapılan değerlendirmeler neticesinde bu hadise hasen diyebiliriz.

Dördüncü İsnad

Ebû Davut >(11) Osman b. Ebû Şeybe > (12) Muhammed b. Bişr (13) >Hişâm b. Sa'd > Zeyd > Atâ b. Yesâr > Abdullah b. Abbas

·        11- Osman b. Muhammed b. Ebû Şeybe (ö.239/853)170

Ebû Bekir b. Ebû Şeybe’nin kardeşidir. Ebû Hâtim, Ebû Bekir’den daha değerli ve saduk;171 bir başka rivâyette göre Osman gibi raviler hakkında araştırma yapılmaz;172 Iclî,173 İbn Maîn sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân Sikat’ında zikretmiştir.174Ahmet b. Hanbel Osman’ın Hz. Fatıma vasıtasıyla rivâyet ettiği asabe hadisi ve Cabir b. Abdullah

tarikiyle rivâyet ettiği Rasûlullah’ın müşriklerin bayramlarına katıldığına dair hadislere

175 uydurma demiştir.

·        12- Muhammed b. Bişr (203/818)176

Yahyâ b. Maîn,175 176 177 Nesâi178 sika; İbn Sa’d179 çok hadis rivâyet eden sika; Ebû Davut Küfeliler içinde en iyi hadis hafızı; Osman b. Ebû Şeybe kitabından rivâyet ettiğinde sika sebt lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.180 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.181

·        13- Hişâm b. Sa’d 182(ö.160/776)

Ebû Zur’a mahalluhu sıdk; Ebû Hâtim yükteb hadisuhu; 183 Iclî184 caizü’l hadis ve hasenül hadis; Ahmet b. Hanbel leyse bi muhkemi’l-hadis, leyse bi’l hafız lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Duri’nin rivâyetine göreYahyâ b. Maîn zayıf lafızıyla cerh etmiştir.185

Seneden muttasıl186 olan bu hadisin ravileri arasında Hişâm b. Sa’d Yahya b. Maîn tarafından zayıf kabul edilsede diğer münekkitlerin bu ravi hakkındaki ta’dil ifadeleri göz önüne alınınca bu hadis için hasen diyebiliriz.

Beşinci İsnad

İbn Mâce >(14) İbrahim b. Saîd el-Cevherî > (15) Sa'd b. Abdulhamit b. Cafer > (16) Ebû-z-Zinad > (17)Mûsâ b. Ukbe > (18) Tev'eme'nin kölesi Salih > İbn Abbas

·        14- İbrahim b. Saîd el- Cevheri (Ö.247/861)

Vakidi’nin kitabını elinde bulunduran dört raviden biridir.187Nesâî, Dârakutnî sika; Hatib Bağdâdî sika, sebt, müksir, sahibü müsnet; 188 Ebû Hâtim189 yüzkerü bi’s-sıdk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.190 İbn Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.191

·        15- Sa’d b. Abdulhumeyd b. Cafer (Ö.219/834)192

İmam Mâlik’in Muvatta’ını Mâlik’ten işitmiştir. İbrahim b. Cüneyd’in rivâyetine göre İbn Maîn leyse bihi be’ s; Salih b. Cezere la be’se bih ve babasından rivâyetlerinde esbet; İbn Hacer193 galatları olan saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.194İbn Ebû Hayseme Ahmet b. Hanbel ve İbn Maîn onun İmam Mâlik’in Muvatta’ının rivâyetini kabul etmemişlerdir.195 Ebû Hâtim ona yetişmesine rağmen onun hadislerini yazmamıştır.196 İbn Hıbbân ise onu meşhur ravilerden münker hadis rivâyet eden, vehmi fazla ravi lafızlarıyla cerh etmişlerdir.197

·        16- Abdurrahman b. Ebû Zinâd (Ö.174/790)198

Mûsâ b. Seleme İmam Mâlik’e hadis yazmak için gelmiş İmam Mâlik onu Ebû Zinâd’a yönlendirmiştir.199 İbn Maîn,200 Hişâm b. Urve’den hadis rivâyet eden ravilerin en güveniliri; Iclî201 sika lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.202 Ahmet b. Hanbel203 muzdaribü’l hadis; Zehebî Hişâm b. Urve’nin dışındaki ravilerden yaptığı rivâyetler güvenilir değildir; İbn Maîn zayıf ve la yühteccü bih lafızlarıyla cerh etmiştir.204

·        17- Mûsâ b. Ukbe (Ö.141/758)205

İmam Mâlik’e meğazi hakkında sorulunca Mûsâ b. Ukbe’nin kitabını tavsiye ederdi. Ahmet b. Hanbel sika kesirü’l-hadis; Ebû Hâtim206 sika salih; Iclî,207 Nesâî, İmam Mâlik sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.208 Nafi’den yaptığı rivâyetleri ise güvenilir kabul edilmez.209 İbn Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiştir.210

·        18- Salih b. Nebhân Mevlâ Tevmie (Ö.125/743)

Ebu Davut, Tirmizî ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.211İbn Maîn,212 Iclî213 sika; lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. Ömrünün sonlarına doğru ihtilat ettiği için cerh edilmiştir. İmam Mâlik leyse bi sika demiş Ahmet b. Hanbel ise ‘Mâlik onunla ihtilatından sonra karşılaşmıştır" diyerek Salih b. Nebhân’ın sadece ihtilatından önceki rivâyetlerini sahih kabul etmiştir.214 İbn Maîn bu ravi için sika deyince yanında bulunanlar “imam Mâlik bu raviye ulaşıp ondan hadis rivâyet etmemesine rağmen nasıl sika olabiliri” demişler İbn Main cevaben “Mâlik onunla ihtilatından sonra karşılaşmıştır.” demiştir.215

Hadisi “an” lafzıyla birbirlerinden rivâyet eden raviler (Sa’d bin Abdulhumeyd, Ebû Zinâd, Mûsâ b.Ukbe, Salih) arasında Mizzî’ye216 göre hadis rivâyeti olması ve tedlis ithamı olmaması sebiyle hadis muttasıldır. Abdurrahman b. Ebû Zinad muzdabibül hadis; Sa’d b. Ca’fer galatları olan ravi lafzıyla cerh edilmesi sebebiyle bu hadise zayıftır diyebiliriz.

2. HZ. OSMAN

Birinci İsnad

Buhârî (19) >Abdulazîz b. Abdullah el-Uveysî > (20) İbrahim b. Sa’d > (21) İbn Şihab217, (22) >Atâ b. Yezid > (23) Humrân > Hz. Osman 218

·        19- .Abdulaziz b. Abdullah el-Uveysî (Ö.228/842) 219

İmam Mâlik’in Muvattâ’ isimli eserinin büyük bir kısmını sema yoluyla kalan kısmını ise kıraat yoluyla İmam Mâlikten almıştır. Dârakutnî huccet, sika, müttefekün aleyh; 220Ebû Davut221 ve Nesâî222 sika, Ebû Hâtim saduk; Yahyâ b. Saîd, “Abdullah b. Bukeyr’den daha sahih ravi” lafızlarıyla ta’dil etmiştir.223 İbn Hıbbân Sikât’ında Abdulaziz b. Abdullah’a yer vermiştir.224Ebû Ubeydullah el-Âcuri sualatında Ebû Davut’tan yaptığı rivâyete göre Ebû Davut bu ravi için zayıf demiştir.225

·        20- İbrahim b. Sa’d Ebû İshâk el-Medenî (Ö.183/779)226

Medine’de kadılık yapan İbrahim b. Sa’d yetmiş beş yaşında vefat etmiştir.227Ahmet b. Hanbel müstekimü’l hadis, sika; Yahyâ b. Maîn leyse bihi be’s ve Ebû Hâtim sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.228 İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.229Salih b. Cezere onun Zühriden olan rivâyetlerini zayıf kabul etse de İbn Adiy230 onu sika bir ravi olarak kabul edip hakkındaki eleştileri yersiz bularak Zühri’den olan hadislerini de sahih olarak kabul etmiştir.231

·        22-Atâ b. Yezid el-Leysî Ebû Muhammed el-Meden (ö.105/723)232

Ebû Hureyre, Ebû Said el-Hudri, Ebû Eyyub el-Ensârî gibi sahabilerden hadis rivâyet eden Atâ b. Yezid Medine ve Şamda ikamet etmiştir, Ali Medînî ve Nesâî, tarafından sika lafzıyla tadil edilmiş.233 İbn Hıbbân ise es-Sikat’inda zikretmiştir.

·        23- Humrân b. Ebân (Ö.75/694)234

Hz.Osman’ın azatlısı olan Hurmân, Hz. Ebû Bekir ve Ömer’i görmüş, Hz. Osman ve Muaviye gibi sahabilerden hadis rivâyet etmiş, zaman zaman Hz. Osman’a müezzinlik yapmıştır.235 Hz. Osman, sırrını Abdurrahman b. Avf’a açan Humrân’ı Kufeye sürmüştür.236 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.237İbn Sa’d, ‘Basralıların onun hadisleriyle ihticac ettiklerini görmedim." demiş, fakat Zehebî İbn Sa’d tan menkul bilgiyi verdikten sonra onun sika ve nebîl lafızlaıyla ta’dil etmiştir.238

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden İbrâhim b. Sa’d hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmaması ve Zührî’den hadis aldığının sabit olması sebebiyle239 an lafzı semaya delalet eder ve hadis muttasıldır. Salih b. Cezere İbrahim b. Sa’d’ın Zührî’den rivâyetlerini zayıf kabul etse de diğer münekkitlerin buna katılmamaları sebebiyle hadis sahihtir diyebiliriz

İkinci İsnad

Buhârî > (24) Ebû Yemân > (25) Şuayb > İbn Şihâb >Atâ b. Yezîd >Humrân > Hz. Osman

·        24- Ebû’l Yemân el- Hakem b. Nâfi’ (Ö.222/837)240

Kütü-i- sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ahmet b. Hanbel, İbn Maîn gibi muhaddisler bu raviden hadis rivâyet etmişlerdir. Ebû Zur’a’ya göre Şuayb’tan bir hadis duymuş, diğer rivâyetleri ise icaze yoluyla almıştır. Buhârî ve Müslim sika ve mütkin olması sebebiyle Şuayb’tan rivâyetlerini kabul etmişlerdir. 241 Ebû Hâtim242 nebil, saduk, sika; İbn Hacer,243 Iclî,244 sika, sebt lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.245

·        25- Şuayb b. Ebû Hamza Ebû Bişr el-Emevî 162246

Ebû Zur’a’nın Ahmet b. Hanbel’den yaptığı nakle göre yazısının düzeni ile maruftur.247Ahmet b. Hanbel sebt, salih; Yahyâ b. Maîn sika, esbetün nas, Ebû Hâtim, Nesâî, Iclî, tarafından sika lafzıyla ta’dil edilmiştir.248İbn Hıbbân ise es-Sikât’ında zikretmiştir.249

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Şuayb hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmaması ve Zührî’den hadis rivâyeti sabit olduğu için247 248 249 250 an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravilerinden Ebû Yemân Şuayb’tan hadislerini genellikle icaze yoluyla alsa da Buhârî ve Müslim gibi Mûsânnifler onu sika kabul ettikleri için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Üçüncü İsnad

Buhârî >(26) Abdân 251 > (27) Abdullah > (28) Ma’mer > Zühri >Ata >Humrân >Hz. Osman

·        27- Abdullah b. Mubarek (Ö.181/797)252

Yahyâ b. Maîn sika, mutkin; Iclî253 sika, sebt; Şu’be onun gibisini görmedim; Ebû Usame hadis alanında müminlerin emiri gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.254 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş ve eşi benzeri olmayan bir kişi diye vasıflandırmştır.255

·        28- Ma’mer b. Râsid Ebû Arube (Ö.154/771)256

Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Yahyâ b. Maîn, Zühri’den hadis rivâyet edenler içinde esbetü’n-nas; Ahmet b. Hanbel İbn Cureyc’den naklen size Ma’mer yeter; Iclî257 sika, racülün salih; Zehebî imam, hafız şeyhü’l-islam lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiş hafız, fakih, mutkin lafızlarıyla tevsik etmiştir.258Ebû Hâtim salihül hadis lafzıyla ta’dil etmekle birlikte Basra’daki rivâyetlerinde galat ve vehimleri olduğunu belirtmiştir.259

Hadisin bu tarikinde Zührî “an” lafzıyla rivâyet etse de bir önceki hadiste ehberana lafzını kullanması ve Atâ ile aralarında hadis rivâyeti olması sebebiyle an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin bütün ravileri sika kabul edildiği için hadise sahihtir diyebiliriz.

Dördüncü İsnad

Müslim >(29) > Ebû Tahir Ahmet b. Amr b. Abdullah b. Amr b. Serh ve (30) >Harmele b. Yahyâ Tucibî > (31)îbn Vehb > (32) >Yunus >îbn Şihab > Atâ b. Yezid el-Leysî > Humrân > Osman b. Affân

29 Ahmet b. Amr b. Abdullah ve Amr b. Serh Ebû Tahir (Ö.250/864)

Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve îbn Mâce bu ravinin hadislerini kitablarına almışlardır Ebû Zur’a ve Ebû Hâtim La be’se bih;260 Zehebî261 hafız, fakih; îbn Yunus fakih ve sebt; Nesâî, sika262 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. îbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.263

·        30- Harmele b. Yahyâ et-Tucîbî (Ö.244/858)264

Yargılanma için aranan îbn Vehb’in evinde kalmasından dolayı îbn Vehb’den rivâyetleriyle maruftur. îbn Maîn Mısır’ın şeyhi ve îbn Vehb’i en iyi bilen kişi;265 Ebû Hâtim266 yükteb hadisuhu ve la yühteccü bih demişlerdir. îbn Adiyy Duafâ”da şöyle demiştir “Harmele ’nin hadislerini inceledim îbn Vehb ’in hadislerinin tamamının yanında olmasından başka zayıf görülebilecek bir şey bulamadım. Ahmet b. Salih ’in onu zayıf görmesinin sebebi ise îbn Vehb ’in hadislerinin tamamına(Harmele ’nin yanındakilere) ulaşamamasıdır.’267

·        31- Abdullah b. Vehb 268(ö.197/812)

îmam Mâlik’in muvaattasının ravilerindendir. Harun b. Zührî’nin rivâyetine göre Mısır’da insanlar îmam Mâlik hususunda bir ihtilafaı düşerlerse îbn Vehb’in gelmesini beklerlerdi.269Ebû Zur’a ‘îbn Vehb’in otuz bin hadisini inceledim de aslı olmayan bir hadis bulamadım. ’; Nesâî, Iclî270 sika;271 Ebû Hâtim272 saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Sâcî saduk ve sika dedikten sonra “Sema hususunda mutasahil davranırdı icazetle aldığı hadislerde haddeseni lafzını kullanırdı!” demiştir.273 Ahmet b. Hanbel buna cevab olarak ‘Evet o hadis almada mütasahildi fakat hadislerini incelediğinde hepsinin sahih olduğunu görürsün.’ Demiştir.274 îbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.275

·        32- Yunus b. Yezid Ebû Neced (Ö.159/776)

Zühri’nin önemli Kavilerindendir. Abdullah b. Mubarek “Zühri’nin hadislerini ondan daha iyi rivâyet eden birini görmedim.”?7 Yakub b. Şeybe salihül hadis; Iclî,276 277 Yahyâ b. Maîn, Nesâî, sika, Ebû Zur’a la be’se bih; İbn Hıraş saduk, lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.278 Yunus b. Yezîd’in Zühri’den yaptığı rivâyetlere tenkitler yöneltilmiştir. Vekî’ Zührî rivâyetlerini karıştırarak Yunus’un yanına gitmiş Yunus karıştırılan bu rivâyetleri düzeltememiştir. Ebû Zur’a’nın rivâyetine göre Ahmet b. Hanbel onun Zühri’den rivâyetlerinde münkerler olduğunu belirtmiştir.279

Hadisi “an” lafzıyla İbn Vehb, Yunus rivâyet etmişlerdir. İbn Vehb hakkında icazetle aldığı hadisleri haddeseni lafzıyla rivâyet ediyordu denilse de Ahmet b. Hanbel sonuçta hadiselirin sahih olduğunu söylediği için hadis muttasıldır. Ravilerden Harmele b. Yahya, İbn Adiyy Zuafâ’da zikretmiş hakkındaki tenkitlerin sebebini kendisindeki hadislere ulaşılamaması olduğunu söyleyip iddiaları yersiz kabul ettiği için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Beşinci isnad

Müslim > (33)Züheyr b. Harb (34)Yakub b. İbrahim >İbrahim b. Sa’d280 >İbn Şihâb > Atâ b. Yezid el-Leysî >Humrân

·        33- Züheyr b. Harb Ebû Hayseme en-Nesâî (ö.234/848)281

Tirmizî hariç Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Nesâî sika me’mun; Ebû Hâtim saduk; Ebû Bekir el-Hatib sika sebt hafız mutkin; İbn Vaddâh Bağdâdî, karşılaşğım sika ravilerden biri lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş mutkin ve zabıt lafızlarıyla ta’dil etmiştir.282

·        34- Yakub b. İbrahim Ebû Yusuf el-Medenî (ö.208/823)283

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Sa’d sika me’mun; Yahyâ b. Maîn meğazi ilmini kendinden öğrendim, sika; Ebû Hâtim saduk; 284Iclî285 sika; Zehebî286 hafız imam lafızlarıyla ta’dil etmlişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.287

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden İbrahim b. Sa’d, Zührî, Atâ b. Yezîd hakkında tedlis iddiası olmaması ve birbirlerinden hadis rivâyet etmeleri sebebiyle hadis muttasıldır. Ravilerden Yakub b. İbrahim’i Ebû Hâtim saduk kabul etse de diğer münekkitler tarafından sika kabul edilmesi sebebiyle bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Altıncı İsnad

Nesâî >(35) >Suveyd b. Nasr > Abdullah > Ma’mer > Zühri > Atâ b. Yezid el-Leysî >Hurmân b. Ebân > Hz. Osman tarikiyle gelen hadisin senet tenkidi

·        35- Süveyd b. Nasr el-Mervezi (Ö.240/854)288

Kütüb-i sitte müelliflerinden Tirmizî ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Abdullah b. Mubarek’ten rivâyetleriyle meşhurdur. Nesâî sika; Zehebî imam muhaddis lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir289. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiş, mutkin lafzıyla tevsik etmiştir.290

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Abdullah b. Mubarek, Mamer b. Raşid ve Zühri hakkında tedlis iddiası olmaması ve birbirlerinden hadis rivâyet ettikleri için bu hadis muttasıldır. Hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahih diyebiliriz.

Yedinci İsnad

(36) >Ahmet b. Muhammed b. Muğîre (37) > Osman (İbn Saîd b. Kesîr b. Dînâr el-Hımsî >Şuayb291 (İbn Ebû Hamza) > Zühri > Atâ b. Yezid >Hurmân > Hz. Osman

·        36- Ahmet b. Muhammed b. Muğîre (Ö.264/877)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Nesâî bu ravinin hadislerini kitabına almıştır. Zehebî,292 Nesâî; Ebû Avâne, sika; İbn Hacer293 saduk, lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.294

·        37- Osman b. Said b. Kesir b. Dînâr el-Hımsî (Ö.209/824)295

Ebû Davut Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Amr b. Osman b. Said ve Yahyâ b. Osman b. Said’in babalarıdır. Ahmet b. Hanbel ve Yahyâ b. Maîn sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.296İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir. 297

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Osman b. Said ve Şuayb’ın birbirlerinden hadis rivâyet etmelerinin sabit olması298 ve haklarında tedlis iddiası olmaması sebebiyle an lafzı samaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin bütün ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği için hadis sahihtir.

Sekizinci İsnad

Nesâî >Ahmet b. Amr b. Serh299 ve (38) >Hâris b. Miskîn >İbnVehb300 >Yunus301 >İbn Şihâb >Atâ b. Yezid el-Leysî > Humrân > Osman b. Affân

·        38- Hâris b. Miskîn (Ö.250/864)

Me’mun Halkul Kur’an’ı kabul etmediği için Bağdat’a sürmüş ve hapsetmiştir. Sonra Mısır’a dönmüş, Mütevekkil tarafından Mısır kadılığına getirilmiştir.302Ebû Hâtim303 saduk; Ahmet b. Hanbel304 onun hakkında sadece hayr biliyorum; İbn Maîn la be’se bih; Nesâî sika me’mun; Bağdadi fakih sika sebt lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.305İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.306

Haris b. Miskin, İbn Vehb ve Yunus, haklarında hergangi bir tedlis iddiası olmaması ve aralarında hoca talebe ilişkisi olması hasebiyle hadis muttasıldır. İbn Vehb hakkında icazetle aldığı hadisleri haddeseni lafzıyla rivâyet ediyordu denilse de Ahmet b. Hanbel sonuçta hadiselirin sahih olduğunu söylediği için hadis muttasıldır.Hadisin ravilerinden Haris b. Miskîn hakkında sika diyenler olsada Ebû Hâtim ve İbn Maîn’e göre saduk olduğu için bu hadise hasendir diyebiliriz.

Dokuzuncu İsnad

Ebû Davut >(39) >Hasan b. Ali el-Halvânî > (40)Abdurrazzak >Ma’mer307 >Zührî >Atâ b. Yezid el-Leysî > Humrân b. Ebân > Hz. Osman

·        39- Hasan b. Ali b. Muhammed el-Halvânî el-Huzelî (ö.242-854)

Ebû Hâtim308 saduk; Yakub b. Şeybe sika sebt; Ebû Davut rical ilmini bilen fakat kullanmayan birisi; Nesâi sika; Tirmizî hafız lafızlarıyla tevsik etmişler; 309Ahmet b. Abdurrahman el-Bezuri’nin rivâyetine göre el-Havlânî’ye Kur’an hakkında sorunca “Kur’an kelamullahtır.” demiş başka bir şey söylememiştir. 310Ahmet b. Hanbel ise onun hakkında onun ‘Hadis taleb ettiğini bilmiyorum" demiş Yezid b. Muaviye yakınlığından dolayı tevsik edici ifadeler kullanmamıştır.311 İbn Hıbbân ise es-Sikât’ında zikretmiştir.312

·        40- Abdurrezzak b. Hemmâm (Ö.211-825)

Müsannef yazarıdır. Iclî313 sika şii taraftarlığı vardır; Ahmet b. Hanbel ondan daha iyisini görmedim; Buhârî,314 kitabından yaptığı rivâyetleri daha sahihtir; Ebû Hâtim315 yükteb hadisühü ve yuhteccü bih; Ebû Zur’a er-Razi sebt; İbn Hacer316 sika lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş, hafızasından rivâyet ettiğinde hata ettiğini ifade etmiştir.317 Âma olduktan sonra yaptığı rivâyetler zayıf kabul edilmiştir. Ahmet b. Hanbel’e Abdurrezzak’ın Şiilikte aşırı olup olmadığı sorulunca “Bu konuda ondan nakolulan bir şey yoktur"” demiştir. Seleme b. Şebîb’in nakline göre sadece hilafeti Hz. Ali’nin hakkı olarak görmüştür.318

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Mamer, Zühri, Atâ’nın birbirlerinden hadis rivâyet etmeleri ve haklarında tedlis iddiası olmadığı için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden sadece Hasan b. Ali hakkında Ahmet b. Hanbel’den cerh ifadeleri vardır. Onun bu ifadeleri kullanmasının sebebi Yezid b. Muaviye’ye yakınlığından olduğu için bu cerh ifadeleri muteber değildir dolayısıyla hadis sahihtir.

Onuncu İsnad

Ebû Davut >(41) >Muhammed b. Davut el-İskenderâni >(42) Ziyâd b. Yunus (43) > Said b. Ziyâd el-Müezzin >(44) Osman b. Abdurrahma et-Teymî >(45)İbn Muleyke >Hz. Osman

·        41- Muhammed b. Davut el-Masrî el-İskenderânî (Ö.251/865)

Kütüb-i sitte müelliflerinden Ebû Davut ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Nesâî saduk; Ahmet b. Şuayb, İbn Hacer sika lafzıyla ta’dil etmiştir.319 İbn Ebû Hâtim zikretmiş hakkında herhangi bir tenkit ifadesi kullanmamıştır.320İbn Hıbbbân es-Sikât’ında zikretmiş ve müstekimü’l-hadis lafzıyla tevsik etmiştir. 321

·        42- Ziyâd b. Yunus Ebû Seleme el-İskenderânî (Ö.211/826)322

Kütüb-i sitte müelleflerinde Ebû Davut ve Nesâî (amelül yevm ve leyle) bu ravinin hadislerini kitaplarında zikretmiştir. Ebû Said, İbn Yunus ehadü esbati’l-hadis lafzıyla ta’dil etmiştir.323 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş, müstekimü’l-hadis lafzıyla tevsik etmiştir.324

·        43- Said b. Ziyâd 325.?)

Nesâî el yevm ve’l leyl, ve Ebû Davut süneninde bu ravinin hadisleriyle ihticac etmiştir.326Abdurrahman et-Teymî ve Süleyman b. Yesâr’dan hadis rivâyetleri vardır.327 İbn Hacer makbul lafzıyla tadil etmiştir.328 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.329

·        44- Osman b. Abdurrahman et-Teymî (ö?)330

Buhârî, Ebû Davut ve Tirmizî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Sahabi olan babası Osman b. Abdullah et-Teymi ve Enes b. Mâlik’ten rivâyetleri vardır. Ebû Hâtim331 ve Dârakutnî sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir.332 İbn Hıbbân es-Sikafında zikretmiş.333

·        45-Abdullah b. Ubeydullah b. Ebû Muleyke (ö.117/73 5)334

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaparına almışlardır.335İbn Zubeyr döneminde Mekke’de kadılık ve mescidi haramda müzzinlik yapmıştır. Zehebî imam, fakih ve huccet;336 Ebû Zur’a ve Ebû Hâtim sika337lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.

Hadisi “an” sigasıyla rivâyet eden Said b. Ziyad ve Osman b. Abdurrahman ve Abdullah b. Muleyke rivâyet etmiştir Osman b. Abdurrahman ve Said b. Ziyad’ın ölüm tarihleri kesin olarak bilinmesede aralarında hadis alış verişinin sabit olması 338sebebiyle hadis muttasıl olup an lafzı semaya dalalet eder. Hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir

diyebiliriz.

 

·        3. ABDULLAH BİN AMR BİN A’S

Birinci İsnad

Buhârî > (46) Mûsâ >(47) Ebû Avâne >(48) Ebû Bişr (49) > Yusuf b. Mahek > Abdullah b. Amr 339

·        46- Mûsâ b. İsmail el-Munkarî Ebû Seleme et Tebûzekî (223/83 8)340

Tebûzekte ev aldığı için bu nisbeyle anılmıştır. Yahyâ b. Maîn sika me’mun; Ebû Hâtim kîs; İbn Ebû Velîd et-Tayalisî sika saduk;341 İbn Sa’d çok hadis rivâyet eden sika bir ravi;342 Iclî343 sika lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. İbn Hıbbân ise es-Sikâfında zikretmiştir.344

·        47- Ebû Avâne el Vâsitî Vaddâh b. Abdullah (Ö.175/791)345

Iclî sika;346 Yahyâ b. Maîn ‘Hadisleri Süfyân ve Şu’benin hadisleri gibi’; Ebû Hâtim “Kitabından yaptığı rivâyetleri sahih, hafızasından yaptğı rivâyetlerde galatları çok”, saduk lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. Ahmet b. Hanbel onun kitabından ve hafızasından yaptı rivâyetleri ayırarak şöyle demiştir. “Ebû Avâne kitabından rivâyet ediyosa esbet, hafızasından rivâyetlerinde ise yanılabilir.”347 İbn Hıbbân sikât’ta zikretmiş348 “Ebû Avâne ’nin Katâde ’den yaptığı rivâyeter kitabını kaybetmesinden dolayı zihninden yaptığı için zayıftır.”” demiştir.349

·        48- Beyân b. Bişr Ebû Bişr el-Kufî (ö.?)350

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ahmet b. Hanbel, İbn Maîn, Nesâî tarfından sika; Ebû Hâtim o firastan daha kıymetlidir, sika;351 Iclî352 az rivâyet eden sika; Zehebî353 imam lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.354 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir355

·        49- Yusuf b. Maheke (Ö.107/725)356

İbn Maîn357 ve Nesâî, sika; İbn Hıraş sika ve adl; İbn Sa’d az rivâyet eden sika, lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. İbn Hıbbânn Sikât’ında zikretmiştir.358

Ebû Avâne, Beyan b. Bişr ve Yusuf b. Mahek hadisi “an” lafzıyla rivâyet etmişlerdir. Beyan b. Bişr’in ölümü yılı kesin olarak bilinmese de Yusuf b. Mahek ve Ebû Avâne ile arasında hadis alış verişi olması ve haklarında tedlis iddiası olmaması hasebiyle hadis muttasıldır. Hadisin ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

İkinci İsnad

50 >Ebu Nu’mân > Ebu Avâne >Ebû Bişr > Yusuf b. Mâhek > Abdullah b. Amr

·        50- Muhammed b. el-Fadl es-Sedûsî Ebu Nu’mân (Ö.224/839)359

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Iclî,360 İbn Hacer361 sika; Ebû Hâtim362 “Sana Ârim nvuyel ederse altına mührüna basabilirsin.'” lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Süleyman b. Harb herhangi bir konuda Arimle ihtilafa düşerse Ârim’in görüşünü kendi görüşüne tercih ederdi.363 Bütün münekkitler tarafından tevsik edilen bu ravi ömrünün sonuna doğru ihtilat etmiştir. Ebû Hatim ihtilat yılı olarak iki yüz yirmi yılını vermiştir. İhtilattan önceki rivâyetleri sahih sonraki rivâyetleri ise sahih değildir.364

Seneden muttasıl365 olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Üçüncü İsnad

Buhârî > (51)Müsedded > Ebû Avâne > Ebû Bişr > Yusuf b. Mâhek > Abdullah b. Amr

·        51- Müsedded b. Müserhed (ö.228/842)366

Buhârî, Tirmizî, Ebu Davut, Nesâî bu ravnin hadisilerini kitaplarına almışlardır. Yahyâ b. Maîn sika sika; Ebû Hâtim ‘Müseded’in Kattan, Ubeydullah b. Ömer tarikiyle rivayetleri Dînâr gibidir sanki sen Peygamberi dinliyorsun”367'7 Iclî,368Nesâî sika, lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât”ında zikretmiştir.369

Seneden muttasıl olan hadisin bütün ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Dördüncü İsnad

Müslim >Zuheyr b. Harb368 369 370 (52) Cerîr >(Tahvil) (53) İshak >Cerîr (54) >Mansûr > (55) Hilal b. Yesâf (56) >Ebû Yahyâ > Abdullah b. Amr.

·        52- Cerîr b. Abdulhumeyd (Ö.188/804)371

İsbahan’da doğmuş, Kufe’de yetişmiş, Rey’de vefat etmiştir. Iclî,372Nesâî sika; İbn Hiraş saduk; İbn Sa’d373 ilmi çok sika ravi; Ebû Zur’a ilim ehlinden saduk ravi; Ebû Hâtim yuhteccü bih374lafızlarıyla tevsik etmiştir. İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.375Tedlis yaptığına yönelik bilgiler olsa da Ebû Heyseme bunu kabul etmemiştir. Ömrünün sonunda hafızasının yitirdiği yönündeki iddiayı İbn Hacer reddetmiş hafızasını yitiren ravinin Cerîr b. Hazim olduğunu ifade etmiştir. 376

·        53- İshak b. Mûsâ el-Ensarî (Ö.244/858)

Sahabe Abdullah b. Yezid’in torunudur. Aslen Kufelidir. Bağdat’da ikamet etmiş, Nisabur’da kadılık yapmıştır. Ebû Hâtim, Ebû Zur’a377 ve İbn Hacer378 sika ve mutkin; Zehebî hafız sebt; Nesâî,379 Bağdadi380 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâfında 381 zikretmiştir381

·        54- Mansûr b. Mu’temir (Ö.132/749)382

Çok ibadet etmek ve ağlamakla maruftur. İbn Sa’d383 çok hadis rivâyet eden sika; Zehebî hafız, hüccet; İbn Mehdî Küfe’de ondan daha hafızı yok;384 Yahyâ b. Maîn esbet; Ebû Hâtim sika ve küfede ondan daha hafızı yok;385 Süfyân ‘Küfe ’de hadis hususunda Mansûrdan

daha emin bir kimse yoktur. gibi lafızlarla ta’dil etmişlerdir.386 387 İbn Hıbbân es-Sikâfında •<     .    •       387

zikretmiştir.

·        55- Hilal b. Yesâf 388 (ö.?)

Iclî,389 Yahyâ b. Maîn,390 Zehebi,391İbn Hacer392 sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.393İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.394Mizzî Hz.Ali’yi ve Ebû’d-Derda’ yı görmüştür desede İbn Hacer bunun mümkün olamayacığını söylemiş; Hz.Ömer’den yaptığı rivâyetlerin ise mürsel olduğunu ifade etmiştir.395

·        56- Masda’ Ebû Yahyâ el-E’rac (ö.?)

Hz. Aişe ve Hz. Ali gibi sahabilerden rivâyetleri vardır. Iclî,396 Zehebi397 sika; İbn Hacer398 saduk; Süfyân b. Uyeyne399 İbn Abbas’ı iyi bilen birisi lafzıyla ta’dil etmiştir. Hz. Ali’ye hakaret etmedigi için ayağı kesilmiştir. Cüzcânî şii olduğu için cezalandırıldı dese de İbn Hacer Cüzcânî bu konularda müteşeddit olduğu için bu tenkidi kabul etmemiştir.400

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Cerir b. Abdulhumeyd, Mansûr Hilal b. Yesâftan sadece Cerir hakkında tedlis iddiası olsada; Ebû Heyseme bunu kabul etmemiştir. Hilal b. Yesâf ve el-E’rac’ın ölüm tarihleri bilinmesede bu raviler arasında hoca talebe ilişkisi401 olması sebebiyle hadis muttasıldır. Hadisin bütün ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği için hadis sahihtir.

Beşinci İsnad

Müslim >(57) >Şeybân b. Ferrûh ve (58) >Ebû Kamil el-Cahderiyyî > Ebû Avâne402 tahvil >Ebû Kamil >Ebû Avâne > Ebû Bişr403 >Yusuf b. Mâheke404 > Abdullah b. Amr

·        57- Şeybân b. Ferrûh (Ö.235/849)405

Müslim, Ebu Davut ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.406 Zehbî407 imam, muhaddisü Basra sika; Ahmet b. Hanbel sika; Ebû Zur’a, Sâcî saduk; 408 Ebû Hâtim kadri bilinen birisi, ömrünün sonuna doğru insanlar ona muhtaç olmuştur;409 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.

·        58- Fudayl b. Huseyn Ebû Kamil el-Cahderiyyî (Ö.237/851))

Buhârî, Muslim, Ebû Davut ve Nesâî hadis rivâyetinde bulunmuşlardır.410 Ebû Hâtim, Ali Medini’den naklen sika, Ahmet b. Hanbel mutkin ve ancak kendisine soruduğunda konuşan;411 İbn Hacer412 413 hafız, sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir İbn Hıbbân es-Sikâfında 413 zikretmiştir.

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Ebû Avâne, Ebû Bişr ve Yusuf b. Mâheke hakkında kaynaklarda tedlis iddası olmadığı için hadis muttasıldır. Raviler hakkında münekkitler sika tabirinini kullandıkları için hadis sahihtir.

Altıncı İsnad

Nesâî >(59) >Mahmûd b. Ğaylân (60) >Vekî’ >(61) Süfyân b. Uyeyne414 Tahvil (62) Amr b. Ali > (63)Abdurrahman >Süfyân > Mansûr415 > Hilal b. Yesâf > Ebû Yahyâ416 Abdullah b. Amr

·        59- Mahmûd b. Ğaylân el-Advî (Ö.239/85)417

Buhârî, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.418 Mihne olaylarında hapsedilmiştir. Ahmet b. Hanbel sahibü süne; Nesâî, İbn Hacer,419 Ebû Hâtim420 sika; Zehebî hafız mütkin421 lafızlarıyla ta’dil emmişlerdir İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.422

·        60- Vekî’ b. Cerrâh Ebû Süfyân el-Kufi (Ö.196/811)423

Ahmet b. Hanbel ‘İlmi Veki’ den daha iyi anlayan birini görmedim." hafız hafız; Ebû Hâtim, Yahyâ b. Maîn sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.424İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiş ve hafız ve mutkin sıfatlarıyla vasıflandırmıştır425

·        62- Amr b. Ali Ebû Hafs el-Fellâs (ö. 249/853)

Ebû Hâtim426 saduk; Nesâî sika, hafız, sahibü hadis; Ebû Zur’a fursanü’l-hadis, Basra’da ondan daha hafızını görmedim; Zehebî hafız, imam, sebt427 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân esSikât’ında zikretmiştir 428İbn Maîn ve Amr b. Ali’nin birbirlerine yaptıkları eleştiriler, akranların birbirlerine müfesser olmaksızın yaptığı eleştiriler makbul değildir kaidesi gereği muteber değildir. 429

·        63- Abdurrahman b. Mehdî b. Hassân (Ö.198/813)430

Ahmet b. Hanbel, Yahyâ b. Said’den daha sahih; Ebû Hâtim hadisçiler arasında onun gibisini görmedim; imam, sika, esbet gibi birinci derceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.431 İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiş hafız ve mutkin lafızlarıyla tevsik etmiştir.432

Seneden muttasıl433 olan hadisin bütün ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği için hadis sahihtir.434

Yedinci İsnad

Ebû Davut > Müsedded435 > (64) >Yahyâ436 > Süfyân437 > Mansûr438 > Hilâl b. Yesâf439 >Ebû Yahyâ > Abdullah b. Amr

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Yahyâ b. Saîd hakkında tedlis iddiası olmaması ve Süfyân b. Uyeyne ile aralarında rivâyetinin sabit olması440 sebebiyle an lafzı semaya delalet eder. Hadisi rivâyet eden raviler münekitler tarafından sika kabul edildiği için hadis sahihtir.

Sekizinci İsnad

İbn Mâce >Ebû Bekr b. Ebû Şeybe441 ve (64) Ali b. Muhammed > Vekî’442 > Süfyân443 >Mansûr >Hilal b. Yesâf >Ebû Yahyâ > Abdullah b. Amr

·        64- Ali b. Muhammed b. İshak 233

Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim sika saduk, Ebû Bekir b. Ebû Şeybe’den daha sahih;444 Zehebî445 sika; Ebû Ebû Ya’la Kazvini imam ve lehü mekamün azim lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. 446

Seneden muttasıl olan hadisin447 ravileri sika kabul edildiği için hadis sahihtir.

Dokuzuncu İsnad

Ebu Davut >Müsedded > Ebû Avâne > (65) >Mûsâ b. Ebû Aişe > (66) Amr b. Şuayb > (67) Babası > Dedesi ( Abdullah b. Amr)

·        65- Mûsâ b. Ebû Aişe el-Hemdanî el-Kûfî

Kütüb-i sitte imamlarının hepsi bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.448Yahyâ b. Maîn, ‘Süfyân’ı Servi’yi bu raviyi överken işittim" sika; İbn Uyeyne sika; Ebû Hâtim (Peygamberimizin hastalığıyla ilgili Ubeydullah b. Abdullah’tan rivâyetini muzdarip kabul etse de) salihü’l-hadis ve yükteb hadisühü;449 Yakub b. Süfyân sika; Cerir b. Hazim onu gördüğünde Allah’ı hatırlarsın lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.450 İbn Hıbbân es-Sikafında zikretmiş ve gece namaz kılmasıyla meşhur biri olduğunu ifade etmiştir.451

·        66- Amr bin Şuayb (Ö.118/736)

Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mace bu ravinin hadisleriyle ihticac etmişlerdir. Amr bin Alâ, ‘Katâde ve Amr bin Şuayb ’ın her duydukları hadisi rivâyet etmelerinden başka bir kusurları yoktur. Yahyâ b. Maîn452 sika, muhteccun bih; Süfyân b. Uyeyne453 sika; Ebû Hâtim’e Amr’ın aile isnadı ile Behz bin Hakîm’in aile isnadı sorulunca “Amr bana daha sevimli geliyor.”454 lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. Ahmet bin Hanbel ve Humeydi, Şuayb ve babası tarikiyle mervi hadislerle ihticac etmişlerdir.455 Ebû Davut’a456 Amr bin Şuayb’ın aie isnadı sorulunca yarım huccet bile olamaz; Ahmet bin Hanbel457 Amr’ın hadisleri itibar için yazılabilir, bazen ihticac edilir bazen edilmez lafızlarıyla cerh etmişlerdir. İbn Maîn onun hakknda “Eğer

şeklinde rivâyet ediyorsa, o kitaptandır;          f lafzıyla rivâyet ediyorsa zayıftır.

Amr Saîd b. Museyyeb ve Süleyman b. Yesâr ’an rivâyet ediyorsa sika yahut gariptir458

·        67-Şuayb b. Muhammed (ö. ?) 459

Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mace bu ravinin hadisleriyle ihticac etmişlerdir. İbn Ebû Hâtim zikretmiş hakkında herhangibir yorum yapmamı ştır.460Zehebî, 461İbn Hacer462 saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Bu ravi ile alakalı hüküm genellikle Amr bin Şuayb’ın tercümesinde aile isnadı anılırken işlenmiştir.

Amr bin Şuayb’ın aile isnadı hakkında münekkiteler hem olumlu hem de olumsuz yönde değerlendirmeler yapmışlardır. Bu isnatta en önemli husus “»■*> *,».1 lafzından ne anlaşıldığıdır. Amr babası Şuaybtan, Şuayb’ın dedesi Abdullah’tan anlamına gelmektedir. Görüldüğü gibi isnatta Şuayb’ın babası Muhammed bulunmamaktadır. An ceddihi derken Amr’ın dedesi Muhammed değil, Şuayb’ın dedesi Abdullah bin Amr kasdedilmiştir. Ancak bazı alimler bu ince nüansın farkına varamayarak hataya düşşler ve bu isnadı tenkit etmişlerdir.463

·        4. EBÛ HUREYRE

Birinci İsnad

Buhârî >(68)Adem b. Ebû İyâs. > (69) Şu’be464 (70) >Muhammed b. Ziyâd > Ebû Hureyre 465

·        68- Adem b. Ebû İyâs (Ö.221/836)

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadisilerini kitaplarına almışlardır. Horasanda doğmuş, Bağdat’ta büyümüş, Askalân’a yerleşmiştir.466Ebû Hâtim sika, saduk ve me’mun;467 İbn Maîn,468 Iclî469 sika; Nesâî la be’se bih; Ahmet b. Hanbel “Şu’be’den hadis yazan dokuz kişiden biri470 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Maîn zayıf hocalardan rivâyetleri hariç sika bir ravi demiştir.471İbn Hıbbân ise es-Sikâf ında zikretmiştir.472

·        70-Muhammed b. Ziyâd Ebû Hâris el-Medenî ?473

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hureyre, Hz. Aişe ve Abdullah b. Ömer gibi sahabilerden hadis rivâyet etmiştir.474 Ahmet b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn,475 Tirmizî ve Nesâî476 sika; Ebû Hâtim mahallühü sıdk;477 Ahmet b. Hanbel, Hammad b. Seleme’den hadis rivâyet edenlerin en iyisi lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.478 İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.479

Hadisin ravilerinden Muhammed b. Ziyâd’ın ölüm tarihi tam olarak bilinmese de Ebu Hureyre ve Şu’be ile aralarında hadis rivâyeti olduğu için hadis muttasıldır.480 Hadis ravilerinden Adem b. Ebû İyâs için Yahya b. Maîn zayıf ravilerden rivâyetleri zayıftır demiştir. Bu hadiste hadisi rivâyet ettiği Şu’be sika bir ravi olduğu için Adem bu senette münekkitlerin ittifakıyla sikadır. Muhammed b. Ziyâd için Ebû Hâtim mahallühü sıdk dese de Ahmet b.

Hanbel ve Yahyâ b. Said gibi münekkitlerinde aralarında bulunduğu bir çok alim bu raviyi sika kabul ettiği için bu hadis için sahihtir diyebiliriz.

İkinci Rivâyet

Müslim >(71) Abdurrahman b. Sellâm el-Cumehî >(72) Rabi’(İbn Müslim) Muhammed b. Ziyâd481 >Ebû Hureyre

·        71- Abdrurrahmân b. Sellâm el-Cumehî (Ö.231/845)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Müslim bu ravinin hadislerini kitabına almıştır. Ebû Hâtim,482 İbn Hacer483 saduk; Hakim, Salih b. Muhammed b. Cezere’den484 naklen saduk lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.485

·        72- Rabi’ b. Müslim (Ö.167/782)

Müslim, Ebû Davut, Tirmizî, Nesâî ve Buhârî el Edebü’l müfred’inde bu ravinin hadisleriyle ihticac etmişlerdir. Iclî,486 Ebû Hâtim487 ve Nesâî 488 sika; Ahmet b. Hanbel489 şeyh sika; Ebû Davut Muhammed b. Ziyad’dan rivâyette insanları tatmin etmiştir;490 Yahyâ b. Maîn leyse bihi be’s; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.491

Hadisi “an” lafzıyla Rabî’ b. Müslim rivâyet etmiştir. İbn Müslim hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Münekkitler hadisin ravilerinden olan Abdurrahmân b. Sellâm hakkında saduk tabirini kullanmaları sebebiyle bu hadise hasen diyebiliriz.

Üçüncü İsnad

Müslim >(73) >Kuteybe492 ve (74) >Ebû Bekir b. Ebû Şeybe493 ve (75) >Ebû Kureyb (76) >Vekî’494Şu’be >Muhammed b. Ziyâd > Ebû Hureyre

75-Muhammed b. Alâ b. Kureyb el-Hemdânî (Ö.247/861)495

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim saduk;496 Nesâî la be’se bih, sika; Ahmet b. Hanbel "Miline olaylarına karışanlardan sadece Ebû Muammer ve Ebû Kurayb ’dan hadis rivâyet ederim”; İbrahim b. Ebû Talib Irak’ta Almet b. Hanbel’den sonra gördüğüm en iyi muhaddis; Ebû’l Abbas b. Ukde onu bütün hocalarından daha değerli497 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.498İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.499

Hadisi “an” lafzıyla Vekî’ ve Şu’be rivâyet etmişlerdir. Her iki ravi hakkında da tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravileri hakkında münekkitler sika değerlendirmesi yaptığı için hadis sahihtir.

Dördüncü İsnad

Müslim >Zuheyr b. Harb500 > Cerîr501 >(77) Suheyl (78)> Zekvân502 > Ebû Hureyre

77-Suheyl b. Ebû Salih (ö.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim yukteb hadisuhu vela yuhteccü bih; Ahmet b. Hanbel la eslaha hadisühü; İbn Maîn leyse hadisühü bi huccetin lafızlarıyla cerh etmişlerdir.503 Tirmizî’nin Süfyân b. Uyeyne’den nakline göre sebtün fi’l-hadis;504 Nesâî leyse bihi be’s; İbn Sa’d sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.505 İbn Adiyy şeyh lafzıyla vasıflandırdıktan sonra “Babasından rivâyetlerini Kütüb-i sitte müellifleri kitablarına aldıkları için rivâyetlerinin sahih olduğuna delalet eder. Babasın dışındaki rivâyetleri ise bana göre la be’se bihtir.” demiştir.506 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.507

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Cerîr, Süheyl ve Zekvân hakkında tedlis iddiası olmadığı ve aralarında hoca talebe ilişkisi olduğu için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden sadece Süheyl’in ölüm tarihinin bilinmemesine rağmen babası ve Cerîr ile aralarında hoca talebe ilişkisi olması sebebiyle hadis muttasıldır. Zekvân bazı münekkitler tarafından cerh edilmiştir. Fakat bu ravinin babasından yaptığı rivâyetleri İbn Adiy’e göre sahih olduğu için bu hadise hasendir diyebiliriz.

Beşinci İsnad

Müslim’in (79) >Suveyd b. Saîd > (80) >Mâlik b. Enes508, Tahvil > Ebû Tahir509 > Abdullah b. Vehb510 > Mâlik b. Enes > Suheyl b. Ebû Salih511 >babası512 > Ebû Hureyre

79- Suveyd b. Saîd (Ö.240/854)

Kütüb-i sitte müelliflerinden Müslim ve İbn Mâce bu ravinin hardislerini kitaplarına almışlardır. Ahmet b. Hanbel’in oğlu Abdullah şöyle demiştir. ‘Babama Süveyd’in Zımam b. İsmail’den rivayetlerini gösterdim bana tamamınıyaz! dedi. Ahmet b. Hanbel onun hakkında sadece hayır biliyorum, saduk, la be’se bih; Ebû Hâtim513 çokca tedlis yapan saduk lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.514 İmam Mâlik’ten rivâyetleri vardır. Ebû Zur’a kitabından yaptığı rivâyetleri sahih hafızasından yaptıkları sahih değildir. Buhârî ama olup, telkin kabul eder hale geldiği için fihi nazar; demiştirtir.515 Yahyâ b. Said el-Kattan’a Süveyd’in rivâyet ettiği ‘Kim dinimiz hakkında şahsi görüşüyle konuşursa onu öldürün! hadisini duyunca ‘Öldürmeye Süveyd’den başlayın! demiştir. Hakim Ebû Ahmet onun hakkında şu açıklamayı yapmıştır. Âma olduktan sonra telkinleri kabul etmeye başlamıştır. Fakat âma olmasından önceki hadisleri sahihtir!’516

Hadisi “an” lafzıyla Suveyd, İbn Vehb, Süheyl ve Zekvân rivâyet etmişlerdir. Bu ravilerden sadece Suveyd b. Said hakkında tedlis yaptığına dair rivâyetler olsa da bu hadisi en meşhur hocası Mâlik’ten rivâyet ettiği için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Suveyd b. Said ve Süheyl münekkitler tarafından cerh edilmiştir. Süveyd hakkındaki cerh iddiaları ama olduktan sonraki döneme aittir. Bu hadisi rivâyet ettiği Hocası İmam Mâlik’le ama olmadan önce karşılaşğı için bu hadise hasendir diyebiliriz.

Altıncı İsnad

Tirmizî >Kuteybe517 > Abdulaziz b. Muhammed518 >Suheyl b. Ebû Salih519 >Babası520 > Ebû Hureyre

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Suheyl ve Zekvân hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Muttasıl olan hadis ravileri sika olduğu için sahihtir.

Yedinci İsnad

İbn Mâce >(81) > Muhammed b. Abdulmelik b. Ebû Şevârib (82) >Abdulaziz b. Muhtâr > Süheyl > Babası > Ebû Hureyre

·        81- Muhammed b. Abdulmelik b. Ebû Şevârib (Ö.244/858)

Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim zikretmiş fakat hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır. 518 519 520 521İbn Maîn522 şeyhun, saduk, la be’se bih; Ahmet b. Hanbel onun hakkında sadece hayır biliyorum; Salih b. Muhammed el-Esedi şeyh, celil ve saduk; Nesâî la be’se bih; Salih b. Muhammed el-Esedi şeyhun celilün saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.523 İbn Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiştir.524

·        82- Abdulaziz b. Muhtâr el-Ensarî (ö.?)

Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Dârakutnî ve İbn Berkî sika;525 Ebû Zur’a la be’se bih; Ebû Hâtim salihül hadis, müstevel hadis, sika;526 Iclî,527 İbn Maîn528 sika; Nesâî la bi’se bih lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.529İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiş rivâyetlerinde hata ettiğini ifade etmiştir.530

Ravilerden Abdulaziz b. Muhtâr’ın ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de Suheyl ve Ebû Şevârib ile arasında hoca talabe ilişkisi olduğu için hadis muttasıldır.531 Seneden muttasıl532 olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadis sahihtir.

Sekizinci İsnad

Nesâî >Kuteybe533 >(83) Yezid b. Zurey’ > Şu’be534 Tahvil (84) >Müemmil b. Hişâm > (85) İsmail >Şu’be >Muhammed b. Ziyâd > Ebû Hureyre

·        83- Yezîd b. Zurey’ el-Îşî 535(ö.182/792)

Valilik yaparken vefat eden babasının mirasından bir kuruş bile almamıştır. Ebû Hâtim sika imam; Yahyâ b. Said el-Kattan ondan daha sahihi yok; İbn Maîn sika, saduk, me’mun;536 Iclî537ve Nesâî sika; Zühri esbetü’n-nas; tabirleriyle tevsik etmişlerdir.538İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.539

·        84- Müemmil b. Hişâm el-Yeşkurî (Ö.253/867)

Buhârî, Nesâî, ve Ebû Davut bu raviden hadis rivâyet etmişlerdir.540 Zehebî,541İbn Hacer,542 Ebû Davut, Nesâî, Mesleme b. Kasım sika; 543 Ebû Hâtim544 saduk; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ ında zikretmiştir.545

·        85- İsmail b. Aliyye (Ö.193/808)546

Ğunder hadisçiler içinde ondan daha önde gideni yok; İbn Maîn sika; Şu’be seyyidül muhaddisin;547 Ahmet b. Hanbel548 ileyhi münteha fissebt gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden İsmail b. Aliye, Şu’be, Muhammed b. Ziyâd hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan bu hadisin ravileri sika olduğu için hadis sahihtir diyebiliriz

Dokuzuncu İsnad

Müslim > Ebû Kureyb Muhammed b. Alâ549 ve (86) Kasım b. Zekeriya b. Dînâr ve>(87) Abd b. Humeyd > (88) Hâlid b. Mahled >Süleyman b. Bilal550 >(89) Umâre b. Ğaziyye el-Ensârî > (90) Nuaym b. Abdullah el-Mucmir

·        86- Kasım b. Zekeriya b. Dînâr (Ö.250/864)

Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.551Hatib Bağdadi sika sebt; Dârakutnî nebil;552Nesâî sika lafzıyla ta’dil etmiştir. İmam Müslim kendisinden yirmi dokuz hadis rivâyet etmiştir.553 554 İbn Hıbbân es-Sikât’ında 554 zikretmiştir.

·        87- Abd b. Humeyd b. Nasr Ebû Muhammed (Ö.249/863)

Müslim, Tirmizî ve Buhârî ta’liklerinde bu ravinin hadislerine yer verir.555Müsnedi ve tefsiri vardır. Zehebî556 İmam, hafız, lafızlarıyla ta’dil etmiştir. Buhârî Delail’ü nübüvvet bölümünde Abd b. Humeyd’den rivâyette bulunur ve ismini Abd el-Humeyd olarak verir.557Zehebî Ölüm yeri olarak Dımeşk’ı verse de İbn Hacer Ölüm yerinin Keş olduğunu sÖyler.558İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.559

·        88- Hâlid b. Mahled (Ö.213/828)560

Kutüb-i-sitte müelliflerinin tamamı bu ravinnin hadiselerini kitaplarına almışlardır.561 Zehebî ‘Şiiliğe nisbet edilmiştir, saduk olmakla birlikte garib ve münker hadisleri vardır.’562 demiştir. Ebû Hâtim ve Ahmet b. Hanbel münker hadisleri olmakla birlikte yükteb hadisuhu; Yahyâ b. Maîn ma bihi be’s, yükteb hadisuhu;563 Iclî564 biraz şia meyli olsa da sika, Salih b. Cezere ğululle itham edilmekle birlikte sika bir ravidir lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân565 es-Sikât’ında Ukayli566 Zuafâ’da zikretmiştir.567

·        89- Umâre b. Ğaziyye b. el Hâris el-Ensârî (Ö.140/757)568

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlarıdır.569 570Iclî, 570 Ahmet b. Hanbel, Ebû Zu’a sika; Ebû Hâtim Labe’s bih; İbn Maîn salih ve saduk;571 Nesâî leyse bihi be’s lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.571 572 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.573İbn Hazm zayıf desede Zehebî Umâreye zayıf diyen başka birisini görmedim demiştir.574 Ukayli zuafasında zikretmiş fakat Süfyân b. Uyeyne’nin “Onunla birkaç kez bir araya geldik fakat ondan bir şey ezberlemedik!” sözünden başka bir şey zikretmemi ştir.575

·        90- Nuaym b. Abdullah el-Mucmir 576 (ö.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kataplarına almışlardır. Hz. Ömer’in azaltası olup Ebû Hureyre, Enes ve Ebû Hureyre gibi sahabilerden rivâyetleri vardır. Ebû Hureyre’yle yirmi sene görüşştür. İbn Maîn, Ebû Hâtim,577 İbn Sa’d, Nesâî sika; lafzıyla ta’dil etmişlerdir.578 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.579

Hadisi “an” lafzıyla Hâlid b. Mahled ve Umâre b. Ğaziyye rivâyet etmiştir. Bu iki ravi hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis bilgisine ulaşılamadığı için an lafzı semaya delalet eder. Nuaym b. Abdullah’ın ölüm tarihinin kesin olarak bilinmese de Ebû Hureyre ve Umâre ile aralarında hoca talebe ilişkisi olması sebebiyle hadis muttasıldır.580 Ravilerden Hâlid b. Mahled ve Umâre bazı münekkitler tarafından cerh edilse de her iki ravi Ebu Hâtim tarafından Yukteb hadisuhu ve saduk lafızlarıyla değerlendirildiği için hadis hasendir.

Onuncu İsnad

Müslim (91) >Harun b. Said el-Eylî >İbnVehb >(92) >Amr b. el-Hâris >(93) >Saîd b. Ebû Hilâl > Nuaym b. Abdullah > 581Ebû Hureyre

·        91- Harun b. Said el-Eylî (ö.253/867)

Müslim, Ebû Davut ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Nesâî la be’se bih, sika; İbn Hacer,582 İbn Yunus sika; 583Ebû Hâtim584 şeyh; Ebû Ömer Muhammed b.Yunus el-Kindî, İbn Vehb’in eshabından fakih birisi;585 Zehebi586 fakih sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.587

·        92- Amr b. Hâris b. Yakub el-Ensarî (Ö.149/766)588

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim589 zamanın en hafızı, hafızasının gücü noktasında bir benzeri yok; İbnVehb ondan daha hafızını görmedim; O kalsaydı İmam Mâlik’e ihtiyacımız kalmazdı; 590Iclî, Yahyâ b. Maîn ve Nesâî sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.591 Münekkitlerin büyük bir kesimi tarafından tevsik edilen Amr b. Hâris hakkında Ahmet b. Hanbel’ “Münker hadisleri592 ve Katâde ’den muzdarib hadisleri vardır.” demiştir.593

·        93- Said b. Ebû Hilâl el-Leysî (Ö.130/747)594

Mısar’da doğmuş, Medine’de büyümüş, sonradan memleketine geri dönmüştür. Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.595 Ebû Hâtim596 la be’se bih; İbn Sa’d sika; Saci saduk; Iclî597ve İbn Huzeyme sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir598İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.599Cabir b. Abdullah’tan mürselleri vardır.600

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Amr b. Hâris ve Saîd b. Ebû Hilâl hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden sadece Amr b. el-Hâris Ahmet b. Hanbel tarafından münker ve müzdarip hadisleri vardır lafzıyla cerh edilse de diğer münekkitler tarafından birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik edilmesi ve cerh sebepleri açıklanmadığı için hadis sahihtir.

EBU HUREYRE ( VEYLÜL HADİSİ)

·        5. ABDULLAH BİN ZEYD

Birinci İsnad

Buhârî >Mûsâ b. İsmail601 (94) >Vuheyb >(95) Amr >(96) Amr’ın Babası602 Abdullah b. Zeyd603

·        94- Vuheyb b. Hâlid b. Aclân el-Bâhilî (Ö.165/781)

Kütüb-i sitte müelliflerinin hepsi bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. 604 İbn Sa’d sika ve huccet;605 Ebû Hâtim606 Şube’den sonra rical ilmini en iyi bilen kişi; Ebû Davut, Tayalisi607 ve Iclî608 sika; Ahmet b. Hanbel leyse bihi be’s; Yahyâ b. Maîn Basralı hadisçiler içinde en sika olanlarındandır;609 Ali Medînî hadis ve rical ilminde en basiretlilerdendir610 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir İbn Hıbbân es-Sikâtta zikretmiştir.

·        95- Amr b. Yahyâ Ebû Hasan el-Mâzinî (Ö.130/747)

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Sa’d çok hadis rivâyet eden sika ravi; 611 612İbn Maîn labe’se bih, salih; Ebû Hâtim salih ve sika; 612 Dârakutnî, Nesâî sika lafızlarıyla tadil etmişlerdir.613 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.614 İbn AdiyDuafâ isimli eserinde zikretmiş fakat cerh edici bir ibare kullanmadan “Az hadis rivâyet etmiş, imam Mâlik, Süfyân, Şu ’be gibi alimlerin bu raviden hadis rivâyet etmişlerdir ve mezkur imamların bu raviden hadis rivâyet etmelerinde bir beis yoktur.'’” ( la be’se bih) demiştir 615

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Vuheyb, Amr b. Yahyâ ve Yahyâ b. Umare hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis rivâyeti olmaması ve aralarında hoca talebe ilişkisi olduğu için616 bu hadis muttasıl; ravilerin tamamı sika olduğu için hadis sahihtir.

İkinci İsnad

Buhâri > Abdullah b. Yusuf > Mâlik > Amr b. Yahyâ > Babası > Abdullah b. Zeyd

·        96- Abdullah b. Yusuf (Ö.218/833)617

Buhârî, Tirmizî, Ebu Davut, Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebu Hatim618 ondan hadis yazdım, sika; İbn Maîn Muvatta’ ravilerinden esbetü’n-nas; Iclî,619 İbn Hacer620 sika, mutkin lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.621 İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.622

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Mâlik, Amr b. Yahya, babası hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis iddiasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Muttasıl olan hadisin bütün ravileri sika olduğu için hadise sahihtir diyebiliriz.

Üçüncü İsnad

Buhârî >Müsedded 623 >(97) Hâlid b. Abdullah > Amr b. Yahyâ > Yahyâ b. Umare > Abdullah b. Zeyd

·        97- Hâlid b. Abdullah el-Vasitî (182/798)

Ahmet b. Hanbel, sika, Salih; Ebû Zur’a ve Ebû Hâtim sika;624 Tirmizî sika hafız;625Iclî626 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.627Ebû Davut’un naklettiği bilgiye göre İshak el-Ezrak “Hâlid b. Abdullah’tan daha faziletli birini görmedim ” deyince sen Süfyân’ı gördün denmiş o "Süfyan kendine yetiyordu Halit ise bütün ümmete yeter”” demiştir.628

Muttasıl olan hadisin629 ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Dördüncü İsnad

Buhârî >(98) >Süleyman b. Harb >Vuheyb630 >Amr b. Yahyâ > Amr’ın b. Yahyâ’nın Yabası >Abdullah b. Zeyd

·        98- Süleyman b. Harb Ebû Eyyûb el-Basrî (ö.224/856)631

Mekke’de kadılık görevinde bulunmuş, Basra’ya dönmüş ve orada vefat etmiştir. Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim tediliste bulunmayan hem fıkhı hem de rical ilmini iyi bilen imam; Yahyâ b. Eksem sika hafız; Yakub b. Ebû Şeybe sika sebt;632 Nesâî sika me’mun; İbn Hıraş sika; İbn Sa’d çok hadis rivâyet eden sika bir ravi gibi lafızlarla ta’dil edilmiştir. İbn Hıbbân es-Sikâfında 633 zikretmiştir.633

Seneden muttasıl634 olan Hadisin ravilerinin tamamı sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Beşinci İsnad

Buhârî >(99) >Ahmet b. Yunus >(100) Abdulaziz b. Ebû Seleme > Amr b. Yahyâ > Babası >Abdullah b. Zeyd

·        99- Ahmet b. Abdullah b. Yunus (Ö.227/841)635

Nesâî sika; Ebû Hâtim sika mutkin;636İbn Kânî me’mun sebt; İbn Sa’d sika saduk; Osman b. Ebû Şeybe 637sika leyse bi huccetin; Iclî sika638 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Ahmet b. Hanbel hadis yazmak isteyen birini Ahmet b. Abdullah’a yönlendirmiş ve “O şeyhu’l islamdır’ demiştir.639 İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.640

·        100- Abdulaziz b. Abdullah Ebû Seleme el-Mâcişun (ö.164/780)

Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Vehb’in rivâyetine göre İmam Mâlik’le baraber hacda insanlara fetva veriyordu, bu sebeble kendisine Medine’nin Dînârı denilirdi. Yahyâ b. Maîn,641 Ebû Hâtim, sika mutkin;642 Nesâî ve Ebû Zur’a sika; İbn Hiraş ise saduk; Ahmet bin Yunus şeyhu’l İslam; İbn Sa’d643 çok hadis rivâyet eden sika lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. 644İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.645

Altıncı İsnad

Buhârî >Hâlid b. Mahled646 > Süleyman647 > Amr b. Yahyâ > Yahyâ b. Umâre > Abdullah b. Zeyd

Seneden muttasıl olan hadisin ravilerin tamamı sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebeliriz

Yedinci İsnad

Müslim > (101) Muhammed b. Sabbâh > Hâlid b. Abdullah648 > Amr b. Yahyâ b. Umâre >Babası (Yahya b. Umâre) >Abdullah b. Zeyd b. Asım el-Ensarî

·        101-Muhammed b. Sabbah el Bezzâr ed-Dulâbî Ebû Cafer Bağdâdî (ö.227/841)649

Sünen sahibidir. Ebû Hâtim sika, huccet; Yahyâ b. Maîn sika, me’mun;650 Yakub b. Şeybe sikatün sahibü hadisin;651 Iclî652 sika; Ahmet b. Hanbel hocamız sikadır653lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. İbn Hıbbân ise es-Sikâf ında zikretmiştir.654

Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Sekizinci İsnad

Müslim >Kasım b. Zekeriya655 >Hâlid b. Mahled656 > Süleyman b. Bilal657 > Amr b. Yahyâ> Yahyâ b. Umre > Abdulah b. Zeyd

Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Dokuzuncu İsnad

Müslim (102) >İshak b. Mûsâ el-Ensarî >(103) Ma’n > Mâlik b. Enes658> Amr b. Yahyâ

·        102- İshak b. Mûsâ el-Ensarî (Ö.244/858)

Müslim, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Sahabi Abdullah b. Yezid’in torunudur. Aslen Kufeli olup sonradan Bağdat’a ikamet etmiştir. Zehebî hafız sebt; Nesâî, Bağdadi,659 Ebû Hâtim660 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir661

·        103- Ma’n b. İsa el-Kazzâz Yahyâ b. Dinâr el-Eşce’î (Ö198/813)

İmam Mâlik’in Muvatta isimli eserinin ravilerindendir. Ebû Hâtim662 ‘Mâliki ulemasının en sebti ve en güvenilir olanıdır.'; İbn Sa’d çok hadis rivâyet eden sika, sebt, me’mun;663 Yahyâ b. Maîn sika; 664 lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.665

Seneden muttasıl666 olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Onuncu İsnad

Müslim (104) >Abdurrahman b. Bişr b. el-Abdî > (98) Behz >Vuheyb > Amr b. Yahyâ.

·        104- Abdurrahman b. Bişr b. el-Abdî (Ö.260/873)667

Buhârî Müslim Ebû Davut ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Hakim Ebû Abdullah, alim oğlu alim;668 Ebû Hâtim,669Salih b. Muhammed el Esedî saduk lafızlarıyla ta’dil etmiştir.670İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.671

·        105- Behz b. Esed (197/812)

Ebû Hâtim sika, imam, saduk, İbn Maîn çok hadis rivâyet eden sika huccet; Ahmet b. Hanbel ileyhi münteha fi’s-sebt; 672 Iclî sika sebt; 673 Nesâî sika; İbn Sa’d çok hadis rivâyet eden sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Yahyâ b. Said kendisine Şu’be’nin hadisleri hakkında sıkça soru soran Abdurrahman b. Bişr’e “Behz ’e git ve Şu ’be ’nin hadislerini ondan dinle o sika ve saduktur.” demiştir.674 İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.675

Seneden muttasıl675 676 olan hadisin ravileri münekkitler tarafından sika kabul edildiği için bu hadis sahihtir diyebiliriz.

On Birinci İsnad

Müslim >Harun b. Ma’rûf,677 > Harun b. Said >Ebu Tahir > İbn Vehb, Amr b. Haris > (106) Habbân b. Vâsı’ > (107) >Babası > Abdullah b. Zeyd

·        106- Habbân b. Vâsi’ (ö.?)678

Müslim, Ebû Davut ve Tirmizî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. 679İbn hacer680 saduk lafzıyla tevsik etmiştir. İbn Hıbban es-Sikâfında zikretmiştir.681

·        107- Vâsi’ b. Habbân682

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadiselerini kitaplarına almışlardır. Abdullah b. Zeyd, Abdullah b. Ömer, Cabir b. Abdilleh, Huzeyfe gibi sahabilerden hadis rivâyetleri vardır. Ebu Zur’a,683 Iclî,684 İbn Hacer,685 sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.686

Bu hadis “an” lafzıyla rivâyet edilmemiştir. Seneden muttasıl olan hadisin ravilerinden Habbân b. Vâsi’ saduk bir ravi kabul edildiği için bu hadise hasendir diyebiliriz.

On İkinci İsnad

Nesâî (108) > Muhammed b. Seleme ve Haris b. Miskîn687 > (109) İbn Kâsım > Mâlik > Amr b. Yahyâ el-Mâzinî > Abdullah b. Zeyd

·        108- Muhammed b. Seleme b. Abdullah (ö.248/862)

Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislrini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim688 saduk; Iclî, 689Nesâî sika; Ebû Said b. Yunus sebt; İbn Sa’d sika, alim, fakih lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.690

·        109- Abdurrahman İbn Kasım el-Masrî (Ö.191/807)

İmam Mâlik’in talebelerinden olup Mâliki mezhebnin müctehidlerden sayılır. Yahyâ b. Maîn sika sika ve Medine’de ondan daha iyisi yok; Ahmet b. Hanbel sika sika; Ebû Hâtim, Ebû Zur’a,691 Nesâî ve Hakim sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.692İbn Hıbbân es-Sikâfında zikredip; Mâliki mezhebinin fakihlerinden biridir diyerek tevsik etmiştir.693

Hadisi “an” lafzıyla Mâlik, Amr bin Yahyâ ve Umare rivâyet etmişlerdir. Bu raviler hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmaması sebebiyle hadis muttasıldır. Ravilerden Muhammed bin Seleme Ebû Hâtim tarafından saduk kabul edilse de diğer münekkitler tarafından sika kabul edildiği için hadise sahihtir diyebiliriz.

On Üçüncü İsnad

Nesâî 110 >Utbe b. Abdullah > Mâlik b. Enes > Amr b. Yahyâ > Babası > Abdullah b. Zeyd b. Asım

·        110- Utbe b. Abdullah (244/858)694

Kütüb-i sitte’den sadece Nesâî hadis rivâyet etmiştir. İbn Sa’d,695 İbn Hacer696 sika; Nesâî sika, la be’se bih; lafızlarıyla ta’dil etmiştir. 697İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir. 698

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Utbe, Mâlik, Amr b. Yahya ve babası hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

On Dördüncü İsnad

Nesâî >111>Muhammed b. Mansûr >Sufyân699 > Amr b. Yahyâ > Babası > Abdullah b. Zeyd

·        111- Muhammed b. Mansûr Sabit b. Hâlid el-Huzâî (Ö.252/866)

Kütüb-isitte müelliflerinden sadece Nesâî bu raviden hadis rivâyet etmiştir. İbn Ebû Hâtim bu raviyi zikretmiş “Babam bu ravinden hadis yazmış ve ondan hadis rivâyet etmiştir'” demiş hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.700 Dârakutnî, Nesâî sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir.701İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.702

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Süfyân, Amr bin Yahyâ, Umâre hakkında kaynaklarda tedlis iddisı olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz

On Beşinci İsnad

Ebû Dâvut >112 >Abdullah b. Mesleme > Mâlik > Amr b. Yahyâ el-Mâzinî > Babası, dedesi > Abdullah b. Zeyd b. Asım'

·        112-Abdullah b. Mesleme el-Ka’nebî (Ö.221/836)

Muvatta'yı Mâlik’e başından sonuna kadar okumuştur. Ebû Zur’a “Ka’nebî’den daha değerli birinden hadis yazmadım”; Ebû Hâtim sika huccet;703 Yahyâ b. Maîn sırf Allah rızası için hadis rivâyet eden ravi gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir 704İbn Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.705

Seneden muttasıl706 olan hadisin bütün ravileri sika olduğu için hadise sahihtir diyebeliriz.

On altıncı İsnad

Ebu Davut >Ahmet bin Amr bin Serh707İbn Vehb > Amr bin Hâris > Habbân b.

Vâsi’ >Babası >Abdullah b. Zeyd

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden İbn Vehb Müslim(on birinci isnad) rivâyetinde ahbarani lafzıyla rivâyet etmiştir. Bundan dolayı an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravilerinden Habbân saduk kabul edildiği için bu hadise hasendir diyebiliriz.

On Yedinci İsnad

Tirmizî >İshak b. Mûsâ el-Ensarî708 > Ma'n b. İsa el-Kazzâz709> Mâlik b. Enes > Amr b. Yahyâ > Babası, Dedesi (Abdullah b. Zeyd )tarikiyle rivâyet edilen hadisin senet tenkidi

Seneden muttasıl710 olan hadisin bütün ravileri sika olduğu için hadise sahihtir diyebiliriz.

·        6. HZ. AİŞE

Birinci İsnad

Müslim >Harun b. Saîd el-Eylî711 ve >Ebû Tahir712 ve >(113) Ahmet b. İsa, Abdullah b. Vehb > (114) Mehrame b. Bukeyr > (115) >Babası >(116) Şeddad’ın Kölesi) Aişe

·        113- Ahmet b. İsa b. Tusterî (ö.243/857)713

Zehebî, imam mahaddis, saduk; Nesâî labe’se bih; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.714 Yahyâ b. Maîn’e Ahmet b. İsa sorulunca ‘o yalancıdır.’ diyerek yemin etmiştir.715 716Ebû Hâtim onun hakkında şöyle demiştir. '“Mısır ’a gidince Mısırlılar Ahmet b. Mûsâ geldi, İbn Vehb ve Mufaaddal b. Fadâle ’nin kitaplarını satın aldı dediler. Ben Bağdat ’a gidince onun bu kitaplardan rivâyet edip etmediğini sordum “evet. ” denilince Mufaaddal rivâyetleri münkerdir dedim"”116 Bu konu hakkında Bağdadi şöyle der. ““Onlar Ahmet b. İsa ’yı hadis uydurma ile değil ancak sema ’nın olmaması sebebiyle eleştirmişlerdir. Zaten onun hadisleri arasında münker hadisler yoktur.717

·        114- Mahreme b. Bukeyr (ö.159/776)

İmam Mâlik’in hocalarındandır. Ebû Hâtim, İsmail b. Uveys’e Mâlik’in “Haddeseni sika dediği kimdir” deyince “Mahreme" cevabını vermiştir İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.718 Ahmet b. Hanbel sika, babasannın kitabıdan nakleder fakat babasından seması yoktur; İbn Maîn zayıf; (babasından seması olmadığı için ) şeklinde tavsif etmişlerdir.719Hammad b. Hâlid el-Hayyad’ın rivâyetine göre Mahreme “İşte bu benim babamın kitabıdır ben onu babamdan işitmedim."" demiştir.720Ebu Davut’a göre Mahreme babasından sadece bir hadis işitmiştir.721

·        115- Bukeyr b. Abdullah (ö.120/738)

Mahreme b. Bukeyr’in babasıdır. Nesâî sika sebt; 722Iclî, 723 Ebû Hâtim, Yahyâ b. Maîn sika; Ma’n b. İsa “Kimse kendisini hadis noktasında Bukeyr’den üstün göremez”; Ahmet b. Hanbel sika Salih724 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât" ında zikretmiştir.725İmam Mâlik kendisine ulaşmasına rağmen ondan hadis rivâyet etmemiştir. Ali Medînî’nin verdiği bilgiye göre Mâlik onun hadislerini Râbia hakkındaki kötü düşüncelerinden dolayı almamıştır.726

·        116-Salim b. Abdullah Ebû Abdullah el-Medenî (ö.110/728)

Rical kitaplarında Salim Sebelân ve Salim Mevlâ Şeddâd, Mevlâ nasrin ismiyle anılmış ve münekkitler tarafından ayrı ayrı kişiler olarak tanıtılsada (Iclî727) İbn Hacer onların aynı kişi olduğu fikrinin daha doğru olduğunu savunur. Hz. Aişe, Ebû Hureyre ve Hz. Osman gibi sahabilerden hadis rivâyet etmiştir. Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Iclî sika; Ebû Hâtim şeyh lafzıyla ta’dil etmiştir.728İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.729

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden İbn Vehb, Mahreme ve Bukeyr hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Ahmet b. İsa Ebu Hatim ve Yahya b. Maîn tarafından yalancılıkla itham edilse de Hatib Bağdadi bu durumu açıklamıştır. Ayrıca hadisi aynı tabakada Harun b. Saîd ve Ebû Tâhir’de rivâyet etmişlerdir. Onlar sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

İkinci İsnad

Müslim >Harmele b. Yahyâ730İbn Vehb731 >(117) Hayve732 > (118) Muhammed b. Abdurrahman 733>Abdullah Şeddâd b. el-Hâd’ın kölesi

Hadis “an” lafzıyla rivâyet edilmemiştir. Hadisin ravilerinin tamamı sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebeliriz.

Üçüncü İsnad

Müslim >119 >Seleme b. Şebîb > 120 >Hasen b. E’yen > (121)Fuleyh > Nuaym b. Abdullah734 >Şeddâd b. Had’ın kölesi Salim > Hz. Aişe 735

·        119- Seleme b. Şebîb en-Nisabûrî (Ö.247/861)

Mekke’de yaşamış ve orada vefat etmiştir. Buhârî hariç bütün Kütüb-i sitte müellifleri Seleme b. Şebîb’den hadis rivâyet etmişlerdir Ebû Hâtim736 saduk; Nesâî la be’se bih; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.737 İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.738

·        120- Hasen b. E’yen (Ö.210/825)

Buhârî, Müslim ve Nesâî Hasen b. E’yen’den hadis rivâyet etmişlerdir Ebû Hâtim739 ona yetiştim fakat ondan hadis rivâyet etmedim demiştir. İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.740.

·        121- Fuleyh b. Süleyman (Ö.168/824)741

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Dârakutnî la be’se bih lafzıyla ta’dil etmiştir. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir 742İbn Adiy el-Kâmil isimli eserinde zikretmiş ve la be’se bih demiştir.743 Ebû Hâtim,744 745 İbn Maîn ve Nesâî 745leyse bi kaviyy; Ebû Davut la yuhteccu bih lafızlarıyla tenkid etmişlerdir.746

Hadisi “an”lafzıyla rivâyet eden Nuaym b. Abdullah hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis rivâyeti bulunmadığı için bu hadis muttasıldır. Ravilerin tamamı sika olduğu için hadis sahihtir diyebiliriz.

Dördüncü İsnad

İbn Mace >122 >(el Huseyin ) Kattân >123 Ebû Hâtim747> 124 Abdulmü'min b. Ali > (125) Abdusselâm b. Harb >126 Hişâm b. Urve748 >127 Babası749> Aişe.

122. el Huseyn b. Yahyâ b. lyâş el Kattân el-E’var (ö.3 3 4 /) 750

Müsnedü Bağdad lakabıyla maruftur.751 Mizzî Ebû Hatim’den hadis rivâyet eden raviler arasında el-Kattânı’da zikretmiştir.752

124-Abdulmü’min b. Ali ez-Ze’ferânî (ö.?)

Abdussellam b. Harb’den rivâyetleri vardır. Kendisinden hadis rivâyet edenler arasında

Ebû Hâtim er-Razi ve Rey ehli vardır. Ebû Hâtim ‘Abdusselam ’ın kitabını alır

Abdulmü ’min ’nin yanına gider önce o bana okur sonra bana verirdi. ’ diyerek hocasından hadis aldığını ifade etmiştir.753 İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.754

125-Abdussellâm b. Harb (ö.187/803)

Yahyâ b. Maîn,755 Tirmizî, Dârakutnî 756 sika; Ebû Hâtim sika saduk, hafız;757 Yakub b. Şeybe sika, fi hadisihi leyyinün;758 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir759 İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.760 761 Kufelilere göre hadisleri sahih olan Abdussellâm’ın bazı hadislerini Basralılar

kabul etmezler. Kufeliler onu Basralılardan daha iyi tanıdıkları için Kufelilerin sözlerine itibar

edilir.

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Abussellam b. Harb, Urve ve babası hakkında kaynaklarda tedlis iddisasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravilerinden Za’ferânî’nin ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de Abdussellâm b. Harb ve Ebû Hatim’den hadis rivâyetleriyle maruf olması ve Kattân’ın Ebu Hatim’den hadis rivâyeti olması sebebiyle hadis muttasıldır. el-Kattân hakkında kaynaklarda fazla bilgi olmamasına rağmen Zehebî ‘müsnedü Bağdad’ dediği için sika bir ravi olarak değerlendirilebilir. Hadisin diğer ravileride sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Beşinci İsnad

İbn Mâce > Muhammed b. Sabbâh762 >(128)Abdullah b. Recâ el-Mekkî > İbn Aclân763Tahvil Ebû Bekr b. Ebû Şeybe764 > Yahyâ b. Said765 > (129)Ebû Hâlid el-Ehmar >

Muhammed b. Aclân > (130)Said b. Ebû Said >(131) Ebû Seleme > Aişe tarikiyle rivâyete edilen hadisin senet tenkidi

·        128- Abdullah b. Recâ el-Mekkî (ö.190/806)

Müslim, Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.766Mekke’li olup Basra’da ikamet etmiştir. 767Ahmet b. Hanbel’in yanında Abdullah b. Recâ anılınca övücü sözler sarfetmiştir. Yahyâ b. Maîn sika, saduk; Ebû Hâtim saduk; Ebû Zur’a şeyhun salih saduk;768 Iclî769 770 saduk; İbn Sa’d sika kesirü’l-hadis; Nesâî leyse bihi be’s 770 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.771

·        129- Süleyman b. Hayyân el-Ezdî Ebû Hâlid el- Ehmar (ö.189/805)

İbn Sa’d çok hadis rivâyet eden sika ravi;772Ebû Hâtim saduk; Ali Medînî sika; İbn Maîn saduk, leyse bihi be’s, leyse bi hucce;773 Dûrî’nin rivâyetine göre sika;774 Iclî775 sika lafızlarıyla ta’dil edilmiştir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.776İbn Adiyy Süleyman b. Hayyan zaman zaman hata ve galatları olması hafızasının kötü olması sebebiyle eleştirse de İbn Maîn’in sözünün bu ravi için geçerli olduğunu söylemiştir.(sadukun leyse bi hucce )777

·        130- Said b. Ebû Said Keysân el-Makberî778 (ö.120/738)

Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.779 Ebû Hâtim, Ebû Zur’a saduk; Ahmet b. Hanbel leyse bihi be’s;780 İbn Sa’d, Ebû Zur’a ve Ali el-Medînî sika; 781 İbn Hıraş celil esbütün nas lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir 782İbn Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiş ölümüne dört yıl kala ihtilat ettiğini ifade etmiştir.783

·        131- Ebû Seleme b. Abdurrahman b. Avf (ö.94/712)784

Babası Adurrahman b. Avftan az hadis rivâyet etmiştir. Osman, Ebû Katâde, Hz. Aişe ve Ebû Hureyre’den rivâyetleri vardır.785 Ebû Zur’a Ali Medini, Ahmet b. Hanbel, Ebû Hâtim’ sika, imam; İbn Sa’d,786sika müksirül hadis; Iclî787 sika lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.788 İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.789

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Yahyâ b. Saîd ve İbn Aclân hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Muttasıl olan hadisin ravilerinden Abdullah b. Recâ ve Süleyman b. Hayyân münekkitler tarafınan saduk kabul edildiği için bu hadise hasendir diyebiliriz.

·        7. HZ. ÖMER

Birinci Rivâyet

Müslim >Seleme b. Şebîb > Hasen b. Muhammed b. E’yen790 > (132) >Ma’kil >(133)

Ebû Zubeyr > Câbir > Ömer b. Hattab791

·        132- Ma’kil b. Ubeydullah el-Cezerî (ö.166/782)792

Ebû Hâtim, Ahmet b. Hanbel salihü’l- hadis, sika; İbn Maîn ve Nesâî leyse bihi be’s, sika;793lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Yahyâ b. Maîn’den mervi başka bir rivâyet göre Ma’kil zayıf bir ravidir.794 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş; '“Bazen hata yapar fakat hataları hadislerini terk edecek kadar büyük değildir. ’ demiştir.” 795

·        133- Muhammed b. Müslim b. Tederrus Ebû Zubeyr el Mekkî (ö. 126/743)

İbn Maîn, sika salih; Nesâî sika; Zehebî hafız saduk;796 lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. İbn Hıbbân’da sikât’ında zikretmiştir.797 Ebû Hâtim la yühteccü bih lafzıyla cerh etiş sebebi Ebû Zu’a’ya sorulunca ““Ancak sika ravilerin hadisiyle ihticac ediliri” demiştir. Ahmet b. Hanbel ve Süfyân b. Uyeyne, Muhammed b. Müslim’i zayıf kabul etmişlerdir.798 799İbn Adiy Şu’be’nin Ebû Zebeyr hadislerini terk etmesinde haksız olduğunu ifade etmiş; “Ebû Zubeyr’i cerh edenler ondan hadis rivâyetinde bulunmuştur ayrıca imam Mâlik ’in ondan hadis rivâyet etmesi onun tezkiyesi için yeterlidir.” diyerek saduk sika la be’se bih lafızlarıyla ta’dil 799 etmiştir.

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Ma’kil ve Ebi Zubeyr hakkında tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravilerden sadece Muhammed b. Müslim ve Ma’kil b. Ubeydullah cerh edilmiştir. Ma’kil İbn Maîn’in bir rivâyetine göre zayıf kabul edilse de Ebû Hâtim ve diğer münekkitlere göre sika kabul edilmiştir. Ebû Zubeyr ise münekkitlerin çoğuna göre zayıf olsa da İbn Adiy’ e göre sika olması ve Nesâî İbn Maîn gibi münekkitler tarafından sika kabul edilmesinden dolayı bu hadise hasen diyebiliriz

·        8. HZ.ALİ

Birinci İsnad

Buhârî > Âdem800 >Şu’be801 > Abdulmelik b. Meysere802 >Nezzâl b. Sebre803 >Hz. Ali804

Hadis an lafzıyla rivâyet edilmemiştir. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

İkinci İsnad

Nesâî >Kuteybe805 >Ebû Avâne806 807 (134)>Hâlid b. Alkame (135) Abdihayr > Ali b. Ebû Tâlib

·        134- Hâlid b. Alkame (ö.?)

Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Maîn, 807Nesâî808 sika; Ebû Hâtim şeyh809 lafzıyla tevsik etmişlerdir.810 İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.811 Şu’be bu ravinin ismi konusunda vehm etmiş, Mâlik b. Urfute olarak kaydetmiştir812 Ebû Avâne’de aynı hatayı yapmış fakat sonra bu hatasından dönmüş ve ravinin ismini Hâlid b. Alkame olarak düzeltmiştir.813

·        135- Abdihayr Yezid b. Umâre el-Kûfî el- Hemdânî (ö.?)

Cahiliye dönemine erişmesinden dolayı İbn Abdilber814 sahabeden saymışsa da Müslim ve İbn Hıbbân tabiinden saymışlardır.815 Yahyâ b. Maîn,816 Iclî817 sika; Ahmet b. Hanbel sebt; İbn Hacer818 saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.819

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Ebû Avâne ve Hâlid b. Alkame hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Halid bin Alkame ve Abdihayr’ın ölüm tarihlerinin tam olarak bilinmese de aralarında hadis rivâyetinin olması820 sebebiyle hadis muttasıldır. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika oldukları için hadise sahihtir diyebiliriz.

Üçüncü İsnad

Nesâî >Suveyd b. Nasr821 > Abdullah b. Mubarek822Şu’be823 > (136) Mâlik b. U’rfuta >Abdihayr > Ali

·        136- Mâlik b. Urfuta

Hâlid b. Alkame, Şube bu raviyi yanlış isimlendirmiştir. Ebû Avâne ilk önce doğru ismi Hâlid b. Alkame’yi kullanmasına rağmen yanlış isme dönmüş uyarılınca tekrar doğru olan isme dönmüştür.823 824

Hadis an lafzıyla rivâyet eden İbn Mubarek, Şu’be, Mâlik b. Urfuta hakkında herhangi bir tedlis rivâyeti olmadığı için hadis muttasıldır. Ravilerin tamamı sika olduğu için hadis sahihtir.

Dördüncü İsnad

Nesâî >Kuteybe b. Saîd825 > (137) Ebû’l-Ehvas > (138) Ebû İshâk (139)> Ebû Hayye > Hz. Ali

·        137- Sellâm b. Selîm Ebû’l -Ehvas (ö.179/795)826

Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Yahyâ b. Maîn sika, mutkin; Ebû Hâtim ‘Bana göre Ebû Ebû Avâne ve Cerîr b. Abdulhumeyd’ten daha iyidir.’827 Ebû Zur’a,828 Nesâî;829 ve Iclî830 sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.831

·        138- Amr b. Abdullah b. Ubeyd es-Sebû’i Ebû İshâk (ö.129/746)

Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Alkame ve Haris el-A’ver’den sadece dört hadis dinlemiştir. Bu iki raviden yaptığı diğer rivâyetleri ise kitaptan yapılmıştır.832 Yahyâ b. Maîn,833 Nesâî,834 Iclî835 sika; Ebû Hâtim sika, rical ilmine vukufiyeti ve çok hadis rivâyet etmesi Zühri’ye benzer836 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Bazı sahabilerden mürselleri vardır.837 İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikrederek; tedlis yaptığını ifade etmiştir.838

·        139- Ebû Hayve b. Kays el Vâdi’î el Kûfî839.?)

Ebu Davut, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Zur’a ve İbn Mâkulâ isminin ihtilaflı olduğunu ifade etnişlerdir. Ahmet b. Hanbel şeyh, lafzıyla ta’dil etmiştir.840 İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.841

Hadisi “an” lafzıyla Ebu’l Ehvas, Ebu İshak rivâyet etmiştir. Bu iki raviden Ebu İshak hakkında tedlis iddiası olasa da Ebu’l Ehvas’ın Ebu Hayye’den rivâyet etmesinin sabit olması sebebiyle, an lafzı semaya delalet eder. Ebû Hayve’nin ölüm tarihinin kesin olarak bilinmese de Ali ve İbn İshâk ile arasında hoca talebe ilişkisinin sabit olması842 sebebiyle, hadis muttasıldır. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Beşinci İsnad

Nesâî >(140) Amr b. Yezid > Behz b. Esed843Şube844 >(141) Abdulmelik b. Meysere > (142) >Nezzâl b. Sebre > Ali .

·        140- Amr b. Yezid Ebû Berîd el-Basrî (ö.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Nesâî bu ravinin hadislerini kitabına almıştır. Ebû Hâtim,845 İbn Hacer846 saduk; Nesâî sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.847 İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.848

·        141- Abdulmelik b. Meysere el-Hilâlî 849.?)

Kütüb-i sitte imamlarının tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Sa’d850 çok hadis rivâyet eden sika ravi; Ebû Hâtim851 saduk sika; İbn Maîn,852Nesâî, İbn Hıraş,853 Iclî854 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.855

·        142- en-Nezzâl b. Sebre el-Hilâlî el-Âmirî .?)

Buhârî, Ebû Davut, Nesâî, İbn Mâce ve Tirmizî Şemâil’de bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Mesud ed-Dımeşkî etraf isimli eserinde sahabi olduğunu söylemiş Humeydi, İbn Asakir, Mizzi ona tabi olmuşlardır.856 Müslim, Iclî, İbn Sa’d;857 İbn Abdilber858, İbn Esir,859 İbn Hacer860 tabinden kabul etmişlerdir Ebû Hâtim la be’se bih, İbn Maîn861 ve Iclî862sika; Dârakutnî tabinin büyüklerinden lafılarıyla ta’dil etmişlerdir.863 İbn Hıban es-Sikât’ında zikretmiştir.864

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Şu’be hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Amr b. Yezid, Abdulmelik b. Meysere ve Nezzâl’in ölüm tarihlerinin kesin olarak bilinmese de birbirlerinden hadis rivâyetlerinin sabit olması sebebiyle hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Amr b. Yezîd saduk bir ravi olduğu için bu hadise hasen diyebiliriz.

Altıncı İsnad

Ebû Davut >Müsedded > Ebû Avâne865 > Hâlid b. Alkame866 > Abdi Hayr >Hz. Ali

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Ebu Avâne ve Hâlid b. Alkame hakkında herhangi bir tedlis iddiasına ulaşılamadığı için hadis muttasıldır. Ravileri sika olduğu için hadise sahihtir diyebiliriz.

Yedinci İsnad

Ebû Davut > (143) Abdulaziz b. Yahyâ el-Harrânî >Muhammed ( İbn Seleme867) > (144) Muhammed b. İshak > (145) Muhammed b. Talha b. Yezid b. Rukâne > (146) Ubeydullah el-Havlânî > İbn Abbas. >Hz. Ali

·        143- Abdulaziz in Yahyâ b. Yusuf el-Bukâî Ebû’l Esba’ el Harrânî (Ö.235/849)

Kütüb-i sitte müelliflerinden Ebû Davut ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.868 Ebû Hâtim saduk;869 Ebû Davut sika; İbn Adiyy la be’se bi rivâyetih lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Buhârî Duafâ isimli eserinde bu ravinden bahsetmiş; Mizzi bundan dolayı Buharî’nin el Harranî’yi cerhettiği zannına kapılmıştır. İbn Hacer ise bunun sadece onunla karşılaşğı manasına geleceğini söylemiş, herhangi bir cerh manası taşımadığını ifade etmiştir.870 İbn Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiştir.871

·        144- Muhammed b. İshak b. Yesâr (Ö.150/767)

Meğazi türünde bir eseri vardır. Zühri “ibn ishak Hicaz ’da olduğu müddetçe ilim devam edecektir,'” Şu’be saduk, emirü’l muhaddisin; Süfyân b. Uyeyne’ye İbn İshak’tan insanlar rivâyette bulunmuyor denince “Medine ’de yetimiş küsür sene kaldım da onu itham eden hiç kimseyi görmedim.”” Ebû Hâtim yukteb hadisühü; Ebû Zur’a saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.872İbn Hıbbân es-Sikat” ında zikretmiştir.873

·        145- Muhammed b. Talha b. Yezid b. Rukane874(ö. 111/729)

Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.875Yahyâ b. Maîn,876 Ebû Davut, 877İbn Mâce sika878 879lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında 879

zikretmiştir.

·        146- Ubeydullah b. el-Esved880(ö. ?)

Buhârî, Müslim, Ebu Davut ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Esed el Havlânî diye de isimlendirilir. Hz. Meymûne’nin üvey evladıdır.881 Meymûne ve İbn Abbâs’tan hadis rivâyetleri vardır. Ebû Hâtim onu zikretmiş; hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.882 İbn Hacer883 sika lafzıyla ta’dil etmiştir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.884

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Muhammed bin Seleme, Muhammed b. İshak, Yezid bin Rukâne, ve Ubeydullah hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmaması sebebiyle an lafzı semaya delalet eder. Ubeydullah’ın ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de Ali ve Yezîd b.

Rukâne ile aralarında hoca talebe ilişkisi olması885 sebebiyle hadis muttasıldır. Hadisin ravileri sika olduğu için hadise sahihtir diyebeliriz.

Sekizinci İsnad

Ebû Davut > Osman b. Ebû Şeybe >Ebû Nuaym 886 (147) >Rabîa el-Kinânî’Rabîa > (148) Minhâl b. Amr > Zer b. Hubeş887 >Hz. Ali

·        147- Rabîa b. Utbe -el Kinânî888.?)

Ebu Davut ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Main, Iclî889 Zehebi890 891 sika; Ebû Hâtim şeyh lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında 891 zikretmiştir.

·        148- El-Minhâl b. Amr (ö.?)

Buhârî, Ebu Davut, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Şu’be Minhâl’in evine gelmiş tanbur sesi duyunca bir daha ondan hadis almamıştır. İbn Main, Nesaî,892 Iclî sika, Dârakutnî, İbn Hacer893 saduk lafzıyla ta’dil etmişlerdir.

Hadisi “an” lafzıyla rivayet eden Rabîa ve Minlâl hakkında herhangi bir tedlis iddiası olamaması sebebiyle an lafzı semaya delalet eder. Rabîa ve Minlâl’in ölüm tarihlerinin kesin olarak bilinmese de aralarında hoca talebe ilişkisi olması sebebiyle hadis muttasıldır.894 Hadisin bütün ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

Dokuzuncu İsnad

Müsedded ve Ebû Tevbe895 > Ebu’l Ahvas > Amr b. Avn 896>Ebu’l Ahvas > Ebû İshâk >Ebû Hayye > Hz. Ali

Saneden muttasıl897 olan hadisin ravilerinin tamamı sika olduğu için hadise sahihtir diyebiliriz.

Onuncu İsnad

Tirmizî > Kuteybe898 ve (149) Hennâd > Ebû'l Ehvas899 > Ebû İshak900 > Ebû Hayye901 > Hz. Ali

·        149-Hennâd b. Sirrî b. Mu’sab(ö.243/857) 902

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ahmet bin Hanbel size Hennâd gerekli; Ebû Hâtim saduk;903 İbn Hacer,904 Nesâî sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir.905 İbn Hıbban es-Sikaf ında zikretmiştir.906

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Ebû Ehvas, Ebû İshâk ve Ebû Hayye hakkında kaynaklarda herhangi bir tedlis iddiasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Hadisi rivâyet eden ravilerin tamamı sika olduğu için hadise sahihtir diyebiliriz.

On Birinci İsnad

İbn Mâce > Ebû Bekr b. Ebû Şeybe907 > Ebû'l-Ehvas > Ebû İshak > Ebû Hayye > Hadisi an lafzıyla Ebû Ehvas ve Ebû ishak rivâyet etmişlerdir. Hadisin ravilirinin tamamı sika olduğu için hadise sahihtir diyebiliriz.

·        9. ABDULLAH es-SUNÂBİ

Birinci Rivâyet

Nesâî > Kuteybe908 ve Utbe b. Abdullah909> Mâlik910 > Zeyd b. Eslem911 > Atâ b. Yesâr912 > Abdullah es-Sunâbihî

Abdullah es-Sunâbihî (ö.?)

Sahabi olup olmadığı muhletefün fih tir. Yahyâ b. Maîn bu ravi için “Medinelilerden rivayetleri vardır sahabi olabilir!’” demiştir. Fakat İbn Hacer hadisin sendindeki Abdullah es-Sünâbihî’nin Ebû Abdullah es-Sünâbihî olması gerekir. Onun gerçek adı Abdurrahman b. Ayseledir. Rasûlullah’ın zamanında Müslüman olmuş Rasûlullah’ın’ı görmeye gidiyorken Peygamberin ölüm haberini almıştır. Hz. Ebû Bekir Ömer Bilal gibi sahabilerden rivâyetleri vardır.913

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Utbe, Mâlik ve Zeyd bin Elsem hakkında kaynaklarda herhangibir tedlis iddiası olamadığı için an lafzı semaya delalet eder. Seneden muttasıl olan hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

İkinci İsnad

İbn Mâce >Suveyd b. Said914 > (150) Hafs b. Meysere > Zeyd b. Eslem > Atâ b. Yesâr > Abdullah es-Sunâbihi

·        150- Hafs b. Meysere es-San’nî (ö.181/797)915

Buhârî, Müslim, Nesâî, İbn Mâce ve Ebû Davut merasilinde bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.916 Ebû Hâtim mahallühü sıdk, salihü’l hadis; Ahmet b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn917 sika ve leyse bihi be’s;918 İbn Hacer sika;919 Ebû Zu’a saduk lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.920 İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.921

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Zeyd b. Eslem ve Ata b. Yesâr hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmadığı için hadis muttasıldır. Ravilerden Hafs b. Meysere genellikle saduk bir ravi olarak kabul edildiği için bu hadise hasen diyebiliriz.

·        10. KAYSİ

Nesâî >(151) Muhammed b. Beşşâr (152) >Muhammed > Şu’be922 > (153) Ebû Ca’fer el-Medenî > (154) Umâre b. Osman b. Huneyf > el-Kaysî923

·        151- Muhammed b. Beşşâr Ebû Bekir Bündâr(ö.252/866)

Ebû Hâtim saduk;924 İbn Huzeyme hadis ve ilimde kendi zamanın imamı; Zehebî hafız, imam;925Iclî926 927çok hadis rivâyet eden sika ravi; Nesâî salih, la be’se bih; İbn Hacer Buhârî’nin ondan kitabetle hadis rivâyet etmesi Buhârî’nin ona ne kadar güvendiğini gösterir. 927gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir. 928 İbn Maîn’in yanınında Bündâr’dan söz edilince o ne övmüş ne de yermiştir. ‘Oruç tutunuz ki sihhat bulasınız" hadisini Ebû Davut mevkuf olarak rivâyet ettiği için Bündâr’ı yalancılıkla itham etmiştir. Gavârirî’de güvercin sahibi lafızıyla cerh etse de onlardan bu rivâyeti nakleden Abdullah b. Devargî bu nakilden sonra şöyle demiştir. ‘Bu ifadeler Bündâr ’ı cerh edemez çünkü bütün alimler Bündâr hakkında sıdk ve hayırla bahsetmişlerdir.929

·        152- Muhammed b. Ca’fer Ğunder (Ö.193/808)930

Elli sene boyunca dehr orucu tutmuştur. İbn Maîn “Bir kısım insanlar onu hataya sevketmek istemişler fakat başaramamışlardır!” Abdullah b. Mubarek “insanlar Şu’be’nin hadislerinde şüpheye düşerlerse Gunder’in kitabı aralarında hakem olur!” Ebû Hâtim sika saduk gibi birinci derecenden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.931 İbn Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiştir.932Yahyâ b. Saîd, Amr b. Abbas’ı Ğunder’in İbn Arûbe’den rivâyetlerini ihtilat ettikten sonra yazdığı için yazmasını yasaklamıştır.933 İbn Hacer ise ‘Sika ravi fakat ömrünün sonlarına doru gaflete düçar olmuştur.” demiştir.934

·        153- Umeyr b. Yezid Ebû Ca’fer el Medenî (ö.?)935

Ebu Davut, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Maîn, Ebû Hâtim, 936 Iclî937 ve Nesâî sika; Abdurrahman b. Mehdi, “Ebû Ca’fer, babası ve dedesi sıdkı tevarüs eden bir topluluktur” gibi lafızlarla ta’dil etmişlerdir.938İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir. 939

·        154- Umâre b. Osman b. Huneyf(ö.?)940

Kütüb-i sitte müellifleriden sadece Nesâî bu ravinin rivâyet ettiği hadisleri kitabına almıştır. Ebû Ahmet el-Hakim meçhul941demiştir. İbn Hacer takribte makbul ravi ifadesiyle tevsik etmiştir. Bu ravi hakkında eserlerde sadece el-Kaysi’den hadis rivâyet eden meçhul bir ravi bilgisi bulunabilmiştir.

Rivâyetinde an lafzı kullanılmadığı için hadis seneden muttasıldır. Hadisin ravilerinden Bündâr İbn Maîn tarafından cerhedilse de Abdullah Devargî bu cerh ifadelirin Bündar’ı cerh edemez demesi ve diğer münekkitler tarafından tevsik edildiği için Bündâr saduk bir ravidir. Ölüm tarihi tam olarak bilinemeyen Umâre meçhul bir ravidir. Sonuçta bu hadis hasendir.

·        11. MİKDAM BİN MA’DİKERİB

İbn Mâce > (160) Hişâm b. Ammâr > Velîd b. Müslim> Hariz b. Osman> Abdurrahman b. Meysere >Mikdam b. Ma'dikerib

·        156- Hişâm b. Ammâr (ö.245/859)

İbn Maîn sika, keyyis kis; Ebû Hâtim saduk;942 Dârakutnî kebîrü’l-mahall; Abdân “Dünyada onun gibisimi görmedim”; Ebû Zur’a Hişâm b. Ammâr’ı görmeyen on bin hadise ihtiyac hisseder; Iclî sika 943lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.944 İbn Hıbbân ise es-Sikât’ında zikretmiştir.945İbn Ebû Hâtim ömrnün sonlarına doğru telkinleri kabul etmeye başladığı için bu dönemdeki rivâyetlerini kabul etmemiştir.946

·        157- Velîd b. Müslim el-Kuraşî Ebû Abdullah ed-Dımeşkî (196/811)

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ahmet b. Hanbel, Şamlılar arasında ondan daha akıllısını görmedim; İbn Sa’d çok hadis rivâyet eden sika ravi; İbn Medini yanında çok ilim olan Şamlı bir ravi; Ebû Hâtim 947 948salihü’l-hadis; Iclî, 948İbn Adiy sika gibi birinci dereceden ta’dil lafızlarıyla tevsik etmişlerdir.949

·        158- Harîz b. Osman Ebû Osman el-Hımsî (ö.163/779)

Buhârî, Tirmizî, Nesâî, İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.950Zehebî mutkin; Ebû Hâtim ‘onun görüşleri hakkında söylelenler (Hz. Ali’yi hafife alma) bana göre sahih değildir’, Şamda ondan daha esbet’i yoktur, sika, mutkin; Ahmet b. Hanbel sika, sika;951Iclı952 sika ( ve kane yuhammilü ala aliyyin) lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.

·        159- Abdurrahman b. Meysere el-Hadramî953.?)

Ebû Davut ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlarıdır. Ebû Davut ve Iclî sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Medini kendisinden sadece Hariz b. Osman rivâyetette bulunduğu için meçhul ravidir demiştir. Rasûlullah’ı rüyasında görüp ondan kendisi içi dua istemiş, Rasûlullah’da ona dua ettiği için bu rüyadan sonra duyduğum her şeyi kavrıyorum dediği naklolunur.954İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.955

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Harîz b. Osman, Abdurrahman b. Meysere hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden Hişâm b. Ammâr saduk ravi kabul edildiği için hadise hasen diyebiliriz.

·        12. MUAVİYE

Ebû Davut > Mahmûd b. Hâlid > Velîd b. Müslim956> (161) >Abdullah b. Alâ, (162) >Ebû Ezher el-Muğîra ve (163) >Yezid b. Mâlik > Muaviye 957

·        160- Mahmûd b. Hâlid ed-Dımeşki (Ö.249/863)

Ebû Davut, Nesâî, ve İbn Mâce bu ravinin hadislerinin kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim ondan hadis yazdım, sika ravi;958 İbn Hacer,959 Nesâî sika; Ahmet b. Ebû’l-Hıvâri sika emin lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.960İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.961

·        161- Abdullah b. Alâ Ebû Abdurrahman eş-Şâmî (Ö.165/781)962

Buhârî, Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Yahyâ b. Maîn sika, leyse bihi be’s;963 Ahmet b. Hanbel mukaribü’l-hadis; İbn Sa’d sika inşallah; Iclî,964 Ebû Davut, Dârakutnî sika;965 Ebû Hâtim Yükteb hadisühü966 gibi lafızlarla ta’dil etmişlerdir İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.967

·        162- El-Muğîra b. Ferve es-Sekafî Ebû Ezher ed-Dımeş968.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Ebû Davut bu ravinin hadislerini kitabına almıştır. Ebû’l-Hasan b. Semi’in zikrettiğine göre ismi Muğire b. Ferve’dir.969İbn Hacer 970makbul;

Zehebî971 sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikafında zikretmiştir.972 Ebû Hâtim zikretmiş hakkında herhangi bir tenkit yapmamıştır.973

·        163-Yezid b. Abdurrrahman b. Ebû Mâlik (Ö.130/747)

Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ömer b. Abdulaziz Beni Numeyr ahalisine Kur’an ve Fıkıh öğretmisi için Yezid b. Ebû Mâlik’i göndermiştir. Ebû Eyyub el-Ensari’den mürsel hadisleri vardır.974 Ebû Zur’aya bu ravi sorulmuş hayırla yâd etmiştir. Ebû Hâtim Şam fakihlerinden sika ravi; 975 Dârakutnî sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.976 İbn Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiş, kazayı en iyi bilenlerden biridir diyerek tevsik etmiştir.977

Hadisin rivâyetinde “an” lafzı kullanılmadığı için hadis muttasıldır. Hadisin ravileri sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

·        13. MUAVVIZ BİNTİ AFRÂ

Ebû Davut> Müsedded978 (164) >Bişr b. Mufaddal979 (165) >Abdullah b. Muhammed b. Ukeyl > Rubeyyi' b.ti Muavvız b. Afrâ980

·        165-Abdullah b. Muhammed b. Ukayl Ebû Muhammed (Ö.140/757)981

Buhârî el-Edebü’l müfrette Ebû Davut, Tirmizî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.982Hz. Ali’nin kızı Zeynep’in oğludur. Enes b. Mâlik, Cabir Abdullah, Abdulluh b. Ömer ve diğer bazı sahabilerden rivâyetleri vardır. Ahmet b. Hanbel983 muhteccun bih; Ebû Hâtim leyyinü’l-hadis; Iclî984 sika ve leyyinül hadis lafzıyla ta’dil etmişlerdir. Süfyân b. Uyeyne hıfz durumunu beğenmediği için hafızasında sorun var; 985 İbn Huzeyme ise hafızasının zayıflığından dolayı onun hadisleriyle ihticac etmem; İbn Sa’d münker’ül-hadis;

İbn Maîn zaîfü’l- hadis lafızlarıyla cerh etmişlerdir.986 İmam Mâlik Yahyâ b. Said ve İbn Maîn ondan hadis rivâyet etmemişlerdir. 987

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Abdullah b. Muhammed hakkında herhangi bir tedlis iddiası olmadığı için hadis muttasıldır. Ravilerden Abdullah b. Muhammed hafızasının zayıflığından dolayı tenkit edilmiştir. Abdullah b. Muhammed her ne kadar bir çok münekkit tarafından cerh edilse de Ahmet b. Hanbel ve Ebû Hâtim tarfından saduk kabul edildiği için bu hadise hasendir diyebeliriz.

·        14. MÜSTEVRİD BİN ŞEDDAD

Ebû Davut >Kuteybe b. Said988 (166) >İbn Lehîa (167) >Yezid b. Amr > (168) Ebû Abdurrahman el-Hubellî > Müstevrid b. Şeddâd989

·        166- Abdullah b. Lehîa (ö.174/790)990

Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.991Ahmet b. Hanbel Mısır’da onun gibisi zor bulunur; Süfyân’ı Servi usül ilmi İbn Lehia’dadır; Tahir b. Serh ondan hadis rivâyet ederken ‘Sadikü’l- ber Abdullah b. Lehia bana rivâyet etti" lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Münker hadisleri olması sebebiyle Yahyâ b. Said ve Ali el-Medînî tarafından cerh edilmiştir.992 İbn Vehb, İbn Mubarek gibi muhaddisler kitapları yanmadan önce ondan hadis rivâyet etmişlerdir.993 İbn Ebû Meryem, Lehîa’nın ömrünün sonlarına doğru ihtilat ettiğini bunlar senin hadislerin değil diye uyarmasına rağmen kendi hadisleri olduğunda ısrar etmesi üzerine ondan bir daha hadis yazmadığını ifade etmiştir.994

·        167- Yezid b. Amr el-Masrî (ö.?)

Abdullah b. Amr b. A’s’tan rivâyetleri vardır. Ebû Hâtim La be’se bih;995 İbn Hacer996 saduk lafzıyla ta’dil etmiştir.997 İbn Hıbbân sikât’ından zikretmiştir.998

·        168- Ebû Abdurrahman el-Hubellî Abdullah b. Yezid999(ö. ?)

Buhârî el-Edebü ’l müfret te, Müslim, Tirmizî, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadiselirini kitaplarına almışlardır. 1000 Ebû Eyyub el-Ensârî, Abdullah b. Amr, Ebû Said el-Hudri, Cabir b. Abdullah gibi sahabilerden rivâyetleri vardır.1000 1001Iclî1002 ve Yahyâ b. Maîn1003 sika; Ebû Said b. Yunus salih, fadıl lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikafında zikretmiştir.1004

Hadisi “an” lafzıyla İbn Lehîa, Yezîd b. Abdurrahman ve Ebû Abdurrahman hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Yezid b. Amr, Ebû Abdurrahman’ın ölüm tarihleri kesin olarak bilinmesede aralarından hoca talebe ilişkisi olmasından 1005dolayı hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Yezid b. Amr saduk ravi olduğu için hadise hasendir diyebiliriz.

İkinci İsnad

İbn Mâce’nin >(169) > Muhammed b. Mûsâffâ el-Hımsî > (170) Muhammed b. Hımyer > İbn Lehîa1006 >Yezid b. Amr1007> Ebû Abdurrahman el-Hubullî1008 > Müstevrid b. Şeddâd

·        169- Muhammed b. Mûsâffa b. Behlul el-Hımsî (Ö.246/860)1009

Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiş, rivâyetlerinde hata ettiğini söylemiştir.1010Ebû Hâtim saduk; 1011 Nesâî salih lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. Salih b. Muhammed Cezere muhhalled ve münker hadisleri vardır; Ebû Zur’a tedlis’i şuyuh yapan lafızlarıyla tenkit etmişlerdir.1012

·        170- Muhammed b. Hımyer (Ö.200/815)1013

Buhârî, Nesâî, İbn Mâce ve Ebû Davut merasilinde bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ahmet b. Hanbel onun hakkında sadece hayr biliyorum; Ebû Hâtim yükteb hadisühü vela yuhteccü bih;1014 Yahyâ b. Maîn1015 sika; Nesâî leyse bihi be’s; Yakub el-Fesevi leyse bi’l kavi; Dârakutnî la be’se bih İbn Kani’ salih1016 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1017İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.1018

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Yezid b. Amr ve İbn Lehîa hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaye delalet eder. Ravilerden Muhammed b. Mûsâffâ Ebû Zur’a’a’ya göre tedlîsü’ş-şuyup ile maruf olduğu için bu hadise müdelles diyebiliriz.

·        15. ENES BİN MALİK

Ebû Dâvut >(171) >Harun b. Maruf >İbn Vehb1019 > (172)> Cerîr b. Hâzim > (173) >Katâde b. Dimea > Enes b. Mâlik1019

·        171- Harun b. Ma’ruf (ö.231/841)1020

Buhârî, Müslim ve Ebû Davut bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Halkul Kur’an fikrine karşı çıkmış bu fikri benimseyeleri puta tapmakla itham etmiştir.1021 Ebû Hâtim,1022 Iclî,1023İbn Maîn, Ebû Zur’a sika1024 Ebû Davut, İbn Kani’ sika sebt 1025lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiştir.1026

·        172- Cerîr b. Hâzim (ö.170/786)

Ahmet b. Hanbel sahibü sünne; Osman b. Said’in Yahyâ b. Said’den rivâyetine göre sika; Yahyâ b. Maîn,1027Iclî1028 sika; Ebû Hâtim1029 saduk lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân Sikat’ında zikretmiş yuhtiu lafzıyla zihninden yaptığı rivâyetlerde hata ettiğini belirtmiştir.1030 Yahyâ b. Maîn’e göre Katâde’den rivâyet etmiş olduğu hadisler zayıftır.1031 Ömrünün sonuna doğru ihtilat etmiş bunda sonra çocukları insanların ondan hadis almasına müsaade etmemiştir.1032

·        173- Katâde b. Dimea (ö. 117/735)1033

Said b. Müseyyeb bana Irak’tan Katâde’den daha hafızı gelmedi; Ahmet b. Hanbel müfessir, hafız; Süfyân’ı Servi ‘Onun gibisi yok.’1034 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.1035Müdellis bir ravi olarak ma’ruftur. İbn Maîn Katâde’nin Said b. Cubeyr ve Mucahit’ten hadis dinlemediğini belirtmiş ve onlardan rivâyetini müdelles olarak kabul etmiştir.1037

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Cerîr ve İbn Vehb hakkında kaynaklarda tedlis ifadesi olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden Cerîr b. Hâzim diğer münekkitler tarafından sika ravi olarak kabul edilse de İbn Maîn’e göre Katâde’den yaptığı rivâyetler zayıf kabul edildiği için bu hadise zayıftır deyibeliriz.

·        16. BAZI SAHABİLER

Ebu Davut >Hayve b. Şureyh1038 > (178) Bekiyye > (179) >Buhayr b. Sa'd > (180) Hâlid > Bazı sahabiler

·        178- Bakiye b. el-Velîd (Ö.197/812)1036

Ahmet b. Hanbel, Yahyâ b. Maîn, Ebû Zur’a ve Iclî1037 “Sahih ravilerden hadis rivâyet ederse rivâyeti sahih; zayıf ravilerden rivâyet ederse zayıftır, ravinin künyesini verir veya ismini vermezse o rivâyete güvenilmezi” demişlerdir. Ebû Hâtim yükteb hadisühü vela yühteccü bih;1038 Nesâî “Bakiye ehberena ve haddesena lafızlarıyla hadis rivâyet ederse sahihtir; an lafızıyla rivyateleri alınmaz.' diyerek tavsif etmiştir.1039 İbn Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiş tedlis olmaksızın babasından yaptığı rivâyetlere itibar edilir şeklinde vasıflandırmıştır.1040 İbn Hacer ise tabakatü’l medillisin isimli eserinde Bakiyye’yi zikretmiştir.1041

·        179- Buhayr b. Sa’d el-Hımsî (ö.?) 1042 1043

Buhârî el-Edeb” te Tirmizî, Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Muhammed b. Avf’ın rivâyetine göre Ahmet b. Hanbel Buhayr hakkında “Basra’da Cerir’den daha sika Buhayr vardır”” demiştir. Ebû Hâtim salihül hadis; 1046 Nesâî, Iclî1044 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1045İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1046

Yetmiş sahabiyle karşlaşştır. Süfyân Servi "Halid b. Ma’dan’ın önüne kimseyi geçirmem”;1048 Iclî1049, Nesâî, İbn Sa’d ve İbn Hıraş sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1050 İbn Hıbbân sikât’ında zikretmiştir.1051Mürsel hadisleriyle maruftur.1052

Hadisi “an” lafzıyla Bakiye, Buhayr, Halid rivâyet etmişlerdir. Bu ravilerden sadece Bakiye hakkında tedlis iddiası olduğu için Buhayr’dan rivâyetleri olmasına rağmen bu hadis müdellestir. Bakiyye’nin bu tedlisinden dolayı hadis zayıftır.

·        17. AMR BİN ABESE ve EBÛ UMÂME EL- BÂHİ

Birinci Rivâyet

İbn Mâce > Ebû Bekr b. Ebû Şeybe1053 ve Muhammed b. Beşşâr1054> Ğunder Muhammed b. Ca'fer1055> Şu’be1056 >(181) Ya'la b. Atâ > (182) Yezid b. Talk > (183) Abdurrahman b. Beylemanî> Amr b. Abese1057

·        181- Ya’lâ b. Atâ el Âmirî el-Kuraşî (Ö.120/738)1058

Buhârî dışında bütün kütüb-i sitte müellifleri bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1059Ahmet b. Hanbel’in yanındaYa’la’zikredilince onu hayırla yâd etmiştir. Ebû Hâtim saduk;1060 Yahyâ b. Maîn,1061 Nesâî ve İbn Sa’d sika; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir1062. İbn Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.1063

·        182- Yezid b. Talk1064 1065.?)

Nesâî ve İbn Mâce bu rivinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Dârakutnî 1068yu’teberu bih lafzıyla ta’dil etsede İbn Hacer1066 meçhul bir ravi olduğunu ifade etmiştir.

İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş ve mürselleri ile maruf olduğunu bilirtmiştir.1067 Sadece Abdurrahman Beylâmânî’den hadis almış Ya’la b. Atâ’ya rivâyet etmiştir. İmam Müslim el-Münferidat ve’l vuhdân isimli eserinde Yezid b. Talk’ı zikretmiştir.1068

·        183- Abdurrahman b. Beylamânî (?)

Ebu Davut ve İbn Mace Abdurrahman’dan hadis rivâyet etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiş, “Oğlunun Abdurrahman b. Beylami’den yaptığı rivâyetlere i’tibar edilmez çünkü babası hakkında hadis uydurur.” demiştir.1069 Ebû Hâtim1070 leyyin; Dârakutnî kendisiyle huccet olmayacak zayıf ravi; İbn Hacer zayıf; 1071 1072Ezdi münker’ül hadis sıfatârıyla 1075 cerh etmişlerdir.

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Gunder, Şu’be, Ya’lâ b. Atâ, Yezîd b. Talk, Abdurrahman Beylamî hakkında tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Yezîd b. Talk’ın ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de Abdurrahman Beylâmî’den rivâyetiyle ma’ruf olması sebebiyle hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Beylâmî Ebû Hâtim ve diğer münekkitler tarafından zayıf kabul edildiği bu hadise zayıftır diyebiliriz.

İkinci İsnad

Nesaî > (184) >Amr b. Mansûr >Âdem b. Ebû İyâs’1073 > el-Leys1074 > (185) Muaviye b. Salih’den > Ebû Yahya1075 >Damra b. Habîb1076 ve (186) Ebû Talha Nuaym b. Ziyâd > Ebû Umâme el-Bâhilî 1077Amr b. Abese.

·        184- Amr b. Mansûr en-Nesâî (ö.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Nesâî, İbn Hacer sika, Abbâs el- Anberî “Amr b. Mansûr gibisini görmedim1078 Zehebî1079 hafız, lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.

·        185- Muaviye b. Salih (Ö.170/786)

İbn Sa’d, Nesâî, Iclî,1083 Ebû Zur’a sika lafzıyla ta’dil etmiştir1080. Ahmet b. Hanbel, İbn Main’den bu raivinin hem cerhine hem de ta’diline yönelik tenkitler gelmiştir.1081 İbn Adiy “Bu ravi saduk bir ravidir ve rivayetleri bana göre la be ’se bihtir fakat bazı hadislerde infirat etmesi sebebiyle cerh edilmiştir!” 1082 demiştir. İbn Hıbbân es-Sikât” ında zikretmiştir.1083

·        186- Ebû Talha Nuaym b. Ziyâd (ö.?) 1084

Ebu Davut ve Nesâî bu ravinin hadiselirini kitaplarına almışlarıdır. Bilal, Abdullah b. Amr b. As, Ebû Hureyre gibi sahabilerden rivâyetleri vardır. Nesâî, Ali Medînî ma’ruf; Iclî,1085 İbn Hacer,1086Zehebi1087 sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir.

Hadis “an” lafzıyla rivâyet edilmemiştir. Amr b. Mansûr’un Adem b. İyâs ve Ebû Talha’ın Muaviye b. Salih’le hoca talebe ilişkisi olduğu için ölüm tarihleri kesin olarak bilinmese de hadis muttasıldır. Hadisin ravilerinden Muaviye b. Salih ibn Maîn tarafından hem cerh hem de ta’dil edilmiştir. İbn Adiy onun cerh edilmesini infirat ettiği hadislerden dolayıdır dediği için hadis hesendir.

·        18. CABİR BİN ABDİLLEH

Birinci Rivâyet

İbn Mâce >Ebû Bekr b. Ebû Şeybe1088> el-Ehvas1089 > Ebû İshâk1090 > (187) Said b. Ebû Kureyb >Cabir b. Abdullah1091

·        187- Said b. Ebû Kurayb (ö.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece İbn Mâce bu ravinin sadece bir tane hadisini kitabına almıştır. Ebû Zur’a sika lafzıyla tevsik etmiştir. İbn Medini, Said b. Kuraybten sadece Ebû İshak rivâyet ettiği için meçhul bir ravi demiştir.1092 Müslim el-Münferdât ve’l vuhdân isimli eserinde bu raviyi zikretmiştir.1093

Hadisi “an” lafzıyla Ehvas, İshâk, Said b. Ebû Kurayb hakkında kaynaklarda tedlis iddias olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Ölüm tarihi tam olarak bilinmeyen Saîd b. Ebû Kurayb, herne kadar meçhul ravi olsa da Ebû İshak’ın kendisenden hadis rivâyet etmesi sabit olduğu için hadis muttasıldır.1098 Hadisin ravilerinin hepsi sika olduğu için hadis sahihtir diyebiliriz.

·        19. HÂLİD BİN VELİD

İbn Mâce > (188) Abbas b. Osman ed-Dimeşkî ve (189) > Osman b. İsmail ed-Dimeşki > Velîd b. Müslim1099 > (190) Şeybe b. Ehnaf > (191) Ebû Sellâm el-Esved > (192) Ebû Salih el-Eş'arî (193) > Ebû Abdullah el-Eş'arî > Hâlit b. Velit1094

·        188- Abbas b. Osman ed-Dimeşkî (ö.239/853)

İmam Şafi’inin amcazadesidir. Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece İbn Mâce Osman b. İsmail’in hadislerini kitabına almıştır. Ahmet b. Hanbel, Abbas’ın ismini duyunca hayırla yâd etmiştir. Ebû Hâtim saduk;1095 Nesâî ve Dârakutnî sika 1096 lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiş rubbema hâlefe diye tavsif etmiştir.1097

·        189- Osman b. İsmail b. Imrân el-Huzelî ed-Dımeşkî (ö.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece İbn Mâce Osman b. İsmail’in hadislerini kitabına almıştır.1098İbn Hacer 1099makbul lafzıyla ta’dil etmiştir.

·        190- Şeybe b. el-Ehnaf el-Evzâî (ö.?)

Kutübü’s-sitte müelliflerinden sadece İbn Mâce Şeybe el-Ehnafın bir rivâyetini kitabına almıştır. Şam’a nisbet edilir.11006Ebû Hâtim Duhaym’dan naklen ‘Velîd b. Müslim’in Şeybe ’den rivâyeteni bilmiyorum." 1101dese de Osman b. Said ed-Darimi Velîd b. Müslim’in bu raviden rivâyetleri olduğunu söylemiştir.1102 İbn Hacer makbul lafzıyla ta’dil etmiştir.1103Ebû Zur’a bu raviyi ilim sahibi kişiler başğı altında incelemiştir.1104 1105İbn Hıbbân es-Sikat"ında 1111 zikretmiştir.

 191- Memtûr Ebû Sellâm El-Esved (ö.?)

Buhârî Edebül müfredte Tirmizî, Ebû Davut, Nesâî İbn Mâce bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Iclî,1106 Dârakutnî, İbn Hacer1107 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir1108. İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.1109 Amr b. Abese’den mürsel rivâyetleri vardır.1110

·        192- Ebû Salih el-Eş’arî (ö.?)

Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece İbn Mâce, Ebû Salih’in hadislerini kitaplarına almıştır.1111 Ebû Zur’a la yu’rafü ismühü; Ebû Hâtim1112 la be’se bih; İbn Hacer1113 makbul lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1114Ebû Zu’a bu ravinin isminin bilinmediğini künyesiyle maruf olduğunu söylemiştir.1115

·        193- Ebû Abdullah el-Eş’arî (ö.?)

Hâlid b. Velîd, Yezid b. Ebû Süfyân; Muaz b. Cemel, Amr b. A’s; Şurahbil b. Hasene gibi sahabilerden rivâyetleri vardır.1116 Ebû Davut ve İbn Mâce bu ravinin birer hadisini kitaplarına almışlardır. Ebû Zur’a bu ravinin ismini bilmediğini künyesiyle maruf bir ravi olduğunu belirtmiştir.1117İbn Hacer1118 1119 sika lafzıyla tadil etmiştir. İbn Hıbbân Sikat’ında 1125 zikretmiştir.

Hadisi “an” lafzıyla Şeybe b. Ehnaf, Ebû Sellâm el-Esved rivâyet etmişlerdir. Bu ravilerden sadece el-Esved hakkında kaynaklarda Amr b. Abese’den mürselleri olduğu ifade edilmiştir. Bu rivâyette böyle bir şey olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Ravilerden Abbas b. Osman hariç diğer ravilerin ölüm tarihleri tam olarak bilinemese de birbirlerinden hadis rivâyet ettikleri sabit olduğu için hadis muttasıldır. Şeybe b. Ehaf makbul bir ravi olduğu için hadise hesendir diyebiliriz.

·        20. YEZİD BİN EBİ SÜFYÂN

İbn Mâce > Abbas b. Osman ed-Dimeşkî ve Osman b. İsmail ed-Dimeşkî > Velîd b. Müslim > Şeybe b. Ehnaf > Ebû Sellâm el-Esved > Ebû Salih el-Eş'arî >Ebû Abdullah el-Eş'arî

>Yezid b. Ebû Süfyân1120

·        21. ŞURAHBİL BİN HASANE

İbn Mâce > Abbas b. Osman ed-Dimeşkî ve Osman b. İsmail ed-Dimeşkî > Velîd b. Müslim > Şeybe b. Ehnaf > Ebû Sellâm el-Esved > Ebû Salih el-Eş'arî >Ebû Abdullah el-Eş'arî >Yezid b. Ebû Süfyân > Şurahbil b. Hasane1121

·        22. AMR BİN ÂS

İbn Mâce > Abbas b. Osman ed-Dimeşki ve Osman b. İsmail ed-Dimeşki > Velîd b. Müslim > Şeybe b. Ehnaf > Ebû Sellâm el-Esved > Ebû Salih el-Eş'arî >Ebû Abdullah el-Eş'arî >Yezid b. Ebû Süfyân >Amr b. A’s1122

·        23. İBN ÖMER

Birinci İsnat

Buhârî > Abdullah b. Yusuf1123 > Mâlik > (195) Saîd el-Makburî > (196) >Ubeyd b. Cureyc > İbn Ömer1124

·        195- Said b. Ebû Said Keysân el-Makburî (ö.120/738)1125

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1126 Ahmet b. Hanbel la be’se bih; Ebu Hatim saduk; Ebu Zur’a sika;1127 İbn Hacer1128 sika lafızlarıyla tevsik etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikâf ında zikretmiş ölümünden dört sene önce ihtilat ettiğini söylemiştir.1129

·        196- Ubeyd b. Cureyc (ö.? 1130)

Tirmizî dışındaki bütün Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Tirmizî de Şemâil’inde sadece bir hadisini rivâyet etmiştir.1131 Ebu Zur’a,1132Iclî,1133 İbn Hacer,1134 sika lafzıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında

•<     .    •       1141

zikretmiştir.

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Mâlik, Saîd el-Makburî hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Ubeyd b. Cureyc’in ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de İbn Ömer’le görüşüp hadis rivâyet etmesi1135 1136 müsellem bir konu olduğu için hadis muttasıldır. Hadisin ravilerin tamamı sika olduğu için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

İkinci İsnat

Müslim >Yahya b. Yahya1137 > Mâlik >Saîd el-Makburî > Ubeyd b. Cureyc > İbn Ömer

Seneden muttasıl olan hadisin1138 ravileri sika olduğu için hadise sahihtir diyebiliriz.

Üçüncü İsnat

Ebu Davut’un >Ka’nebî > Mâlik, >Saîd el-Makburî > Ubeyd b. Cureyc > İbn Ömer

Seneden muttasıl olan hadisin1139 ravileri sika olduğu için hadis sahihtir.

Dördüncü Rivâyet

Nesâî >Muhammed b. Alâ > (197) İbn İdris 1140> (198) Ubeydullah1141 > Mâlik > (199) İbn Cureyc1142 > Makburî > Ubeyd b. Cureyc >

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Mâlik, İbn Cureyc ve Makburî hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı içni an lafzı semeya delalet eder. Hadisin ravilerinin tamamı sika olduğu için hadis sahihtir.

24. HASAN-I BASRI                                          Nesai

Ebu Davut >Mûsâ b. İsmail1143 > (197) Hammad > (198) Yunus ve (199) >Humeyd > (200)- Hasan 1144

·        197-Hammâd b. Seleme b. Dinâr el-Basrî (Ö.167/787)1145

Buhârî ta’liklerinde, Müslim, Tirmizî, Ebû Davut ve İbn Mâce bu ravinin hadiserini kitaplarına almışlardır. İbn Arûbe ile beraber kitap tasnif edenlerden biridir. İbadete düşkünlüğü ile maruftur.1146 Durî’nin Yahyâ b. Maîn’den rivâyetinde ‘Bir kimse Hammad'a muhalefet ederse Hammad’ın sözü kabul edilir.’1147Ahmet b. Hanbel1148 ise ‘Humeyd et-Tavîl' den hadis rivâyet edenlerin en esbeti Vuheyb, Hammad bizim hadiste efendimizde; Yahyâ b. Maîn sika; 1149 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikaf ında zikretmiştir.1150Ömrünün sonlarında ihtilata uğramıştır.1151

·        198- Yunus b. Ubeyd (Ö.140/757)1152

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Said b. Amir, ‘Yunus b. Ubeyd'den daha faziletli birini görmedim’;1153'159 İbn Maîn Hasanı Basri’den rivâyette bulunanlardan en esbeti; İbn Sa’d1154 çok hadis rivâyet eden sika; Ebû Hâtim 1155sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1156 İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.1157Nafi’den hadis işitmediği için ondan rivâyetleri mürseldir.1158

·        199- Humeyd b. Hilâl (ö.?) 1159

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Hâtim,1160 Iclî, 1161Nesâî ve İbn Sa’d1162 sika; İbn Adiyy mustekimü’l-hadis; Katâde Basra’da Humeyd b. Hilâl’den daha alim biri yoktur1163 lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1164 Devlet işlerinde çalışğı için Yahyâ b. Said onu hoş görmemiştir.1165

Tabiinden olan Hasan’ı Basrî’nin Rasulullah’tan rivâyet olduğu için mürsel bir hadistir. Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden Yunus ve Humeyd hakkında kaynaklarda tedlis iddiası olmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravileri sika kabul edildiği için bu hadise sahihtir diyebiliriz.

B. MESHİ İFADE EDEN RİVAYETLER

1. İBN ABBAS

İbn Mâce > Ebû Bekr b. Ebû Şeybe1166 (201) >İbn Uleyye (202) >Ravh b. Kâsım > Abdullah b. Muhammed b. Ukeyl1167 > Rubeyyi' binti Muavvız > İbn Abbâs

·        201-İbn Uleyye İsmail b. İbrahim b. Muksim el-Esedî (Ö.193/808)1168 1169

Gunder “Hadis ilminde ibn Uleyye ’nin önüne geçecek birini görmedim; hadis ilminde hata etmeyecek iki kişi İbn Uley ve Bişir b. Mufaddal’dır.”;11'15 Ahmet b. Hanbel ileyhi münteha fi’s-sebt; Yahyâ b. Maîn sika, me’mun, saduk, müsellem; Nesâî sika sebt; lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. Halkul Kur’an’ı destekleyen sözler söylese de ömrünün sonlarına doğru bu fikrinden dönmüştür.1170Hammâd b. Seleme bir hadiste hata yapınca ‘Hammad b. Zeyd’e ve İbn Vuheyb’e muhalefet ettin1 denimiş; kendisinin doğru olduğunda ısrar etmiştir. İsmail b. Uleyye muhalefet ettiği söylenince ‘İsmail b. Uleyy’in sözü daha doğrudur1 diyerek kendi fikrinden vazgeçmiştir.1171

·        202-Ravh b. Kasım et-Temîmî1172 1173(ö.141/758)

Süfyân b. Uyeyne “Yaşlı olmasına rağmen hadis talep edenler içinde Ravh’tan daha hafızını görmediml”;1119 Ahmet b. Hanbel, Ebû Hâtim ve Ebû Zur’a,1174 Yahyâ b. Maîn1175 sika; Nesâî leyse bihi be’s lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir1176 İbn Hıbbân es-Sikafında zikretmiştir.1177

Hadisi “an” lafzıyla rivâyet eden İbn Uleyye, Ravh b. Kasım ve Abdullah b. Muhammed b. Ukayl hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Ravh b. Kâsım’a diğer münekkitler tarafıdan sika kabul edilse de Nesâî leyse bihi be’s dediği için hadis hasendir. .

·        2-RİFÂA BİN RÂFİ

İbn Mâce > (203) >Muhammed b. Yahyâ (204) >Haccâc >(205) Hemmâm >(206) İshâk b. Abdullah b. Ebû Talha >(207) Ali b. Yahyâ b. Hallâd >(208) >Babası Amcası Rifâa b. Râfi'1178

·        203-Muhammed b. Yahyâ (ö.253/867)

Müslim, Ebu Davut, Tirmizî, Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebu Hatim1179 salihü’l hadis saduk;1180 İbn Hacer1181saduk, Zehebî1182 sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1183İbn Hıbbân es-Sikâfında zikretmiştir.1184

·        204- Haccâc B. Minhâl (Ö.217/832)

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ahmet b. Hanbel,1185 Iclî,1186 Nesâî,1187 İbn Hacer sika; İbn Kâni’ sika me’mun fellâs, onun gibisini görmedim1188İbn Sa’d1189 çok hadis rivâyet eden sika ravi; Ebû Hâtim1190 sika ve ma era bihi be’s;1191lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1192

·        205- Hemmâm b. Yahyâ (Ö.164/780)1193

Ahmet b. Hanbel bütün hocalarından yaptığı rivâyetlerinde sebt; Ebû Hâtim sika Yahyâ b. Said ‘Şube’nin hadislerine ulaşamayan varsa Hemmam’a gitsin" lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir.1194İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.

·        206- İshak b. Abdullah b. Ebû Talha (Ö.134/751)1195

Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamı bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Zur’a, Ebû Hâtim, İbn Maîn,1196 Iclî1197 sika;1198lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikât’ında zikretmiştir.1199

·        207- Ali b. Yahyâ b. Hallâd (Ö.129/746)1200

Buhârî, Ebû Davut, Nesâî ve İbn Mâce bu ravinin hadrislerlerini kitaplarına almışlardır. İbn Maîn,1201 Nesâî ve Dârakutnî sika lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân es-Sikat ında zikretmiştir.1202

·        208- Yahyâ b. Hallâd (ö.?)1203

Müslim’ın haricindeki bütün kütüb-i sitte müellifleri bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1204 Amcası Rifaa b. Rafi’den rivâyetleri vardır. İbn Hıbbân es-Sikat’ında zikretmiştir.

Hadisi “an” lafzıyla Ali b. Yahya b. Hallad ve Yahya b. Hallâd hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Yahya b. Hallâd’ın ölüm tarihi kesin olarak bilinmese de Amcası Rifâ’dan hadis rivâyet etmesi müsellem bir durum olduğu için hadis muttasıldır. Muhammed b. Yahyâ münekkitler tarafından saduk kabul edildiği için bu hadise hasen diyebiliriz.

·        3-EVS BİN EVS ES-SEKAFÎ

Ebu Davut >Müsedded ve (209) Abbâd b. Mûsâ > (210) Huşeym1205 1206 1207 > Ya’lâ b. Atâ 1213> (211) Babası Abbâd > Evs b. Ebû Evs’1208

·        209- Abbâd b. Mûsâ Ebû Muhammed el-Anbâvî(ö. 230/844)1209

Buhârî, Müslim, Ebû Davut, Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır. Ebû Zur’a1210 sika; İbn Maîn1211 leyse bihi be’s lafızlarıyla ta’dil etmişlerdir. İbn Hıbbân sikatında zikretmiştir.1212

·        210- Atâ el-Âmirî et-Tâifî (ö.?)

Abdullah b. Abbâs, Abdullah b. Amr b. A’s gibi sahabilerden rivâyetleri vardır. Buhâri el-EdeVinde Ebu Davut, Tirmizî ve Nesâî bu ravinin hadislerini kitaplarına almışlardır.1213 İbn Ebû Hâtim zikretmiş, hakkında herhangi bir yorum yapmamıştır.1214 İbn Hacer1215 makbul lafzıyla tevsik etmiştir. İbn Hıbbân sikatında zikretmiştir.1216

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Huşeym, Ya’lâ ve babası hakkında kaynaklarda tedlis iddiasına rastlanmadığı için an lafzı semaya delalet eder. Hadisin ravilerinden Abbâd İbn Maîn tarafından leyse bihi be’s, Atâ el Âmirî ise İbn Hacer tarafından makbul olarak vasıflandırıldığı için hadis hasendir.

DEĞERLENDİRME

Abdestte ayakların yıkanması ile alakalı rivâyetin kaynaklardaki tariklerini tek tek incelemeye aldığımız bu kısımda doksan hadis hakkında hüküm verilmiştir. Buna göre, İbn Abbas’tan mervi beş rivâyetin biri sahih, üçü hasen, biri ise zayıftır. Hz. Osman’dan gelen on rivâyet ile Abdullah b. Amr’dan mervi dokuz rivâyetin tamamı sahihtir. Hz. Ali’den mervi on bir rivâyetin dokuzu sahih, ikisi hasendir. Ebû Hureyre’nin on rivâyetinin altısı sahih, dört tanesi ise hasendir. Abdullah b. Zeyd’in on yedi rivâyetinin on beşi sahih, ikisi hasendir. İbn Ömer’den mervi dört hadisten tamamı sahihtir. Hz. Aişe hadislerinin üçü sahih, ikisi hasendir. Müstevrid’den mervi iki rivâyet hasen, Amr b. Abese ve Ebû Umâme’den mervi iki rivâyetten bir hasen bir zayıftır. Sünâbihî’den mervi iki hadisin biri sahih diğer hasendir. Mikdam, Muaviye ve Cabir’den mervi birer hadis sahih, Halid b. Velid, Şurahbil b. Sa’d, Yezid b. Muaviye, Amr b. As, Hz. Ömer, Kaysî rivâyetleri ise hasendir. Enes ve Bazı sahabiler tarikiyle gelen iki hadis müdelles, Hasan’ı Basrî tarikiyle gelen hadis ise mürseldir. Meshi ifade eden Rifa, Evs ve İbn Abbâs rivâyetlerinin üçü de hasendir. Toplamda altımış dört tane sahih, yirmi üç hasen, üç tane zayıf olduğu sonucuna vardık. Bu hükümler verilirken cerh ve ta’dil eserlerinden yararlandık. Cerh ve ta’dil âlimlerinin ihtilaf ettikleri raviler hakkında hükme varılırken şahsi kanaatimize kısmen yer vermiş olduk.

Bu sonuçların yanında hadis âlimlerinin rivâyetlerin sıhhati konusundaki görüşlerine yer vermek faydalı olacaktır. İlk dönemlerden itibaren hadis eserlerinde yer almış olan rivâyet hakkında değerlendirmeler yapılmış, sahih olduğu yönünde görüş beyan edilmiştir. Konumuzla alakalı rivâyetlerin sıhhati bir tarafa mutevâtir olup olmaması tartışılmıştır. Meshi ifade eden rivâyetler ise çeşitli şekillerde tevil edilmiş veya şaz olarak kabul edilmiştir. Buhârî, Müslim, İbn Hıbbân hadisleri kitaplarına alarak sahih olduğunu ifade etmiş olmaktadırlar. Tirmizî, Abdullah b. Zeyd hadisinden sonra “esahh”, veylül hadisinden sonra ise “hasenün sahih” ifadesini kullaranarak bu konudaki hadislerin sahih olduğunu söylemiştir. Ebû Davut ise Hz. Osman’dan mervi hadisleri zikrettikten sonra “Tamamı sahihtir. ” demiştir. Başta kütüb-i sitte üzerine yazılmış meşhur şerhler olmak üzere hemen hemen bütün hadis şerhlerinde konuya yer verilmiş, hadisler sahih kabul edildiği için mütevâtir olup olması tartışılmıştır. Ayrıca konumuzla alakalı hadislerin zayıf olduğuna yönelik hiçbir değerlendirmeye ulaşılamamıştır. Bu bilgilerden hareketle abdestte ayakları yıkamayla alakalı hadislerin isnâd açısından sahih olduğunu söyleyebiliriz.

II. METİN TAHLİL VE TENKİDİ

Hadisçiler metin tenkidi yapmadıkları veya sened tenkidine gösterdikleri gayreti metin tenkidi için göstermedikleri şeklinde eleştirilmişlerdir.1217 Hâlbuki sahâbe döneminden itibaren metin tenkidinin örneklerini görmek mümkündür. Nitekim Hz. Aişe’nin metin tenkidine yönelik düşüncelerini ele alan müstakil bir eser bulunmaktadır.1218 Senedi sahih fakat Metni akıl ve tarihi veriler gibi kriterlere tamamen aykırı rivâyetlerin hadis âlimleri tarafından reddedildiğine dair misaller de bunmaktadır.1219

Sened tenkidinden sonra Metnin tahlil ve tenkid edilmesi hadisin sıhhatinin tesbiti açısından önem arzetmektedir. İncelediğimiz hadisin senedinin sağlam olduğu ortaya konulmuş olmakla birlikte metin yönünden de tahlil edilmesi hadisin sıhhatini pekiştirecek veya tam tersine senedi sağlam olmakla birlikte Metni problemli hadislerden olduğunu ortaya koyacaktır.

Bu kısımda rivâyetlerin Metni lafız ve mana yönünden tahlil edilecektir. Lafız farklılıkları ortaya konulduktan sonra hadisin hangi şartlarda söylendiği, farklı zaman ve mekanlarda Hz. Peygamber tarafından tekrar edilip edilmediği gibi doğru anlamayı sağlayacak unsurlara değinilecektir.

A. METİN TAHLÎLİ

İncelediğimiz hadisin farklı tarikleri arasında lafız yönünden ele alınması gereken noktalar bulunmaktadır. Hadisin manasına tesir ettiği ölçüde bu farklılıklara değindikten sonra hadiste işlenen konunun kısa bir değerlendirmesini yapmak yerinde olacaktır.

·        1-Metnin Rivâyet Farklılıkları

Rasûlullah’ın abdest alma şeklini anlatan rivâyetler, dokuz ayrı sahabiden kırk dokuz tarikiyle Kütüb-i sitte'de rivâyet edilmiştir. İbn Abbâs’tan mervi olan abdestin alınış şekli ile alakalı olan hadisler iki grup rivâyetten müteşkkil olup, beş ayrı tarikiyle Kütüb-i sitte’de rivâyet edilmiştir. Buhârî bir, Ebû Davut ve Nesâî’de ikişer tariki vardır. Birinci grup rivâyetlerde İbn Abbâs Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını anlatmıştır. Bu hadisin Buhâri, Ebû Davut’ta bir Nesâî’de iki tariki vardır. Buhârî rivâyetinde İbn Abbâs, abdest almış abdestin sonunda “Rasûlullah’ı böyle abdest alırken gördüm.” demişken Ebu Davut ve Nesâî rivâyetinde size “Rasûlullah ’ın nasıl abdest aldığını göstereyim!” demiş sonra abdest almıştır. Buhârî ve Nesâî rivâyetlerinde "Önce sağ sonra sol ayağını yıkadı!” denilmişken Ebu Davut tarikinde “Ayağında nalinleri olduğu halde ayaklarına su döktü sonra ayaklarının altını ve üstünü sıvazladı” denmiştir. İkinci rivâyet ise Ebu Davut tarafından münferiden rivâyet edilmiştir. Bu rivâyete göre Hz. Ali abdest almış ayağında nalinleri varken ayaklarına su dökerek yıkamıştır. Bu durum dikkatini çeken İbn Abbâs “Nalinler ayğındayken ha!” demiş Hz. Ali de ‘Evet” cevabını vermiştir.

Hz. Osman’dan iki farklı şekilde abdest rivâyeti olup; Buhârî, ve Nesâî’de üçer, Müslim ve Ebû Davut ise iki tariki vardır. Birinci grup rivâyeti Buhârî ve Nesâî üç, Müslim ve Ebu Davut iki farlı tariklerle rivâyet etmişlerdir. Bu rivâyete göre Hz. Osman Rasûlullah’ın’tan gördüğü şekliyle abdest almıştır. Buhârî, Müslim ve Nesâî rivâyetlerinin birer tanesinde “ilel ka’beyri” kaydı olup diğer rivâyetlerinde yoktur. Bu grup rivâyetlerin tamamında Hz. Osman ayaklarını üçer defa yıkadığı belirtilmiştir. Hz. Osman’dan mervi olan diğer rivâyet ise Kütüb-i sitte müelliflerinden sadece Ebu Davut’ta bulunur. Bu rivâyete göre İbn Melike’ye nasıl abdest alınacağı sorulduğunda Hz. Osman’ın nasıl abdest aldığını anlatmıştır. Mezkur rivâyette ayaklarını yıkadı ifadesi mutlak olarak geçmektedir.

Hz. Ali’den dört fartlı şekilde rivâyet olup; Buhârî, Tirmizî ve İbn Mâce’de bir; Ebû Davut’ta üç, Nesâî’de ise dört olmak üzere on tariki vardır. Birinci grup rivâyetler Abdihayr tarikiyle rivâyet edilmiş olup; Ebu Davut’ta üç, Nesâî’de ise iki tariki mevcuttur. Bu rivâyetlere göre Hz. Ali namaz kılmış ve insanlara Rasûlullah’ın abdestini göstermek için abdest almıştır. Rivâyetlerin tamamında Hz.Ali’nin ayaklarını üçer defa yıkadığı ifade edilmiştir. İkinci grup rivâyetler ise Ebu Hayye tarikiyle mervi olup; Tirmizî ve Ebu Davut’ta birer, Nesâî’de ise iki tariki mevcuttur. Bu rivâyetlerin tamamına göre Ebu Hayye Hz. Ali’yi abdest alırken görmüş abdestten önce namaz kılıp kılmadığı noktasına değinmemiştir. Tirmizî, Ebu Davut ve Nesâî’nin bir rivâyetinde “ilel ka’beyri” lafzıyla topuklarına kadar ayaklarını yıkadı kaydı varken. Nesâî’deki diğer rivâyette ise “Sonra ayaklarını üç defa yıkadı!” ifadesi mevcuttur. Üçüncü rivâyet ise Nezzâl b. Sebre’den mervi olup Buhârî ve Nesâî’de birer tariki mevcuttur. Bu iki rivâyete göre Hz. Ali öğle namazını kılmış, ikindiye kadar insanların sorularını cevaplamış, ikindi vakti girince abdest almıştır. Nesâî’deki rivâyete göre Hz. Ali bütün azalarını mesh etmiş ve abdestten sonra “bu abdesti olan kişinin abdestidir. ” demiştir. Buhâri rivâyetinde ise yüz ve kollarını yıkadı dedikten sonra “baş ve ayakalarını zikretti!” şeklinde muğlak bir ifade kullanılmıştır. Muhtemelen abdestte ayakların yıkanması gerektiğini bilen Buhâri bu rivâyette tasarrufta bulunmuş ve muğlak bir ifadeyle bu hadisi rivâyet etmiştir.1220Hz. Ali’den mervi olan son rivâyet ise Zirr tarikiyle gelip Kütüb-i sitte”de sadece Ebu Davut’ta bulunur. Bu rivâyete göre Hz. Ali’ye Rasûlullah’ın abdesti sorulmuş oda tarif etmiştir. Zirr’den mervi bu rivâyete göre Ali (r.a.) ayaklarını üçer defa yıkamıştır.

Hureyre’den mervi Rasûlullah’ın abdestini anlatan rivâyet, iki farklı tarikiye Müslim’de yer alır. Bu iki rivâyette’de “Ebu Hureyre ayaklarını aşık kemiklerinin üstüne kadar yıkadı!” lafzı mevcut olup abdestin sonunda Ebû Hureyre Rasûlullah’ın “Abdest aldığınızdan dolayı kıyamet gününde alınlarınız parlar bir halde haşr edileceksiniz. kim parlaklığını uzatmak isterse uzatsın” hadisini nakletmiştir.

Kaysî’den mervi hadis ise Nesâî tarafından münferiden rivâyet edilmiş olup “Ayaklarını sağ eliyle yıkadı!” şeklindedir. Mikdâm’dan mervi hadis ise sadece İbn Mâce’de “Ayakların üç defa yıkadı!” lafzıyla rivâyet edilmiştir. Muaviye’den mervi olan hadisi ise Ebu Davut münferiden rivâyet etmiştir. Bu rivâyette adet belirtmeksizin ayaklarını yıkadı ifadesi mutlak olarak geçmektedir.

Abdullah b. Zeyd b. Âsım’dan mervi abdest rivâyetleri üç ayrı şekilde olup; Kütüb-i sitte ’de on dokuz tariki vardır. Birinci grup rivâyetler Abdullah b. Zeyd’e Rasulullah’ın abdesti nasıldı sorusuna karşılık Peygamberimizin abdestini tarif etmesinden ibaret olup; Buhârî beş, Müslim dört, Nesâî iki, Ebu Davut’ta bir, farklı tariki vardır. Buhârî’nin iki, Müslim’in bir Rivâyetinde “Ilel ka’beyn!” lafzı mevcut olup diğer bütün tariklerde “Sonra ayaklarını yıkadı!” şeklinde mutlak bir ifade vardır. İkinci rivâyet Habbân vasıtasıyla rivâyet edilen Abdullah b. Zeyd b. Asım’ın Hz. Peygamberi abdest alırken gördüm şeklinde başlayan ve abdesti tarif eden rivâyetidir. Bu rivâyet Müslim ve Ebu Davut’ta birer tarikiyle yer almaktadır. Müslim rivâyetinde sonra ayaklarını yıkadı ifadesi mutlak olarak zikredilmişken Ebu Davut rivâyetinde temizleninceye kadar ayaklarını yıkadı ifadesi vardır. Abdullah b. Zeyd’den gelen son grup rivâyetler ise Hz. Peygamber’in Abdullah’ın evinde abdest almasından ibarettir. Bu rivâyet Buhârî, Tirmizî’de birer takikiyle yer almaktadır. Bu rivâyetlerin tamamında sonra ayaklarını yıkadı ifadesi mevcuttur.

Veylül hadisi sekiz ayrı sahabîden mervi olup yirmi altı tarikiyle Kütüb-i sitte” de rivâyet edilmiştir. Ebû Hureyre’den mervi veylü’l hadisi iki farklı şekilde rivâyet edilmiştir. Bunlardan birincisi Kütüb-i sitte müelliflerinden Buharî ve Müslim’de birer tariki vardır. Bu iki rivâyete göre Ebu Hureyre abdest alan kişileri görünce “abdestinizi iyice alın'” demiş sonra Rasûlullah’ın “Cehenemde yanacak topuklara yazık!” hadisini zikretmiştir. Buhârî rivâyetinde “e ’kâb”” kelimesi geçerken Müslim tarikinde bu lafzın yerine “arakıb”” kelimesi kullanılmıştır. İkinci grup rivâyetler ise doğrudan Ebu Hureyre’nin Rasûlullah’ın hadisini zikretmesinden ibaret olup Müslimde iki, Tirmizî, Nesâî, ve İbn Mace’de birer tarikle rivâyet edilmiştir. Bu tariklerin tamamı aynı lafızla “veylül li’l e’kabi minen nar” rivâyet edilmiştir.

Abdullah b. Amr’dan mervi olan veylül hadisi Buhârî, Müslim üç, Ebu Davut, Nesâî, ve İbn Mace’de birer tarikiyle mevcuttur. Buhârî rivâyetlerinde bir yolculukta Hz. Peygamberle birlikteydik, Rasûlullah’ın “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” buyurdu şeklindeyken Müslim’in iki rivâyetinde Mekke Medine yolunda iken lafzı vardır. Ebu Davut, Nesâî ve İbn Mace’deki hadisler ise Rasulullah ayaklarında kuruluktan dolayı parlaklık gördüğü bir topluma “Cehennemde yanacak topuklara yazık!”dedi şeklindedir. Bu hadislerin tamamı aynı lafızla rivâyet edilmekle birlikte Müslim ve Nesâî’nin rivâyetinde (*jAjll Ij-3İ ) “abdestinizi iyice alın” ziyadesi mevcuttur

Hz. Aişe’den abdestte ayakları yıkamayla alakalı hadisler iki grup şeklinde olup Kütüb-i sitte’de beş tarikiyle rivâyet edilmiştir. Bunlardan ilki Sa’d b. Ebi Vakkâs’ın öldüğü günde Hz. Aişe’nin yanında abdest alan kardeşini uyarmasından meteşekkildir. Bu rivâyetin Müslimde üç, İbn Mâce’de bir tariki vardır. İbn Mace tarikinde “arâkıb” kelimesi varken diğer rivâyetlerde “a’kab” kelimesi geçmektedir. İkinci rivâyet ise Urve b. Zubeyr tarikiyle mervi olup sadece İbn Mace’de “Veylü’l li’l a’kâbi mine’n-nâr” lafzıyla rivâyet edilmiştir.

Cabir’den mervi veylül hadisi ise İbn Mâce tarafından münferiden rivâyet edilmiş olup herhagi bir lafız farklılığı mevcut değildir. Halid b. Velid, Yezîd b. Süfyân, Şurahbil b. Hasene, ve Amr b. As’tan mervi hadiste İbn Mâce teferrüt etmiştir. Bu rivâyetlerde (*jAjH Ij-j! ) ziyadesi vardır.

Abdest almanın faziletine dair olan hadisler Ebû Hureyre, Sunâbihî ve Amr b. Abese’den mervi olup Kütüb-i sitte’de beş tarikiyle rivâyetedilmiştir. Abdullah es-Sunâbihî’den mervi olan abdestin fazileti ile alakalı hadis, Nesâî ve İbn Mâce’de birer tarikle rivâyet edilmiştir. Her iki rivâyette “Ayaklarını yıkadığında tırnaklarının altına varıncaya kadar ayaklarıyla işlemiş olduğu günahları dökülür.” şeklindedir.

Amr b. Abese’den nakledilen abdestin fazileti ile alakalı hadis İbn Mace ve Nesâî’de rivâyet edilmiştir. Nesâî rivâyetinde “Ayakalarını topuklarına kadar yıkadığında ayaklarından günahların dökülür.” ifadesi mukayyed olarak zikredilmişken İbn Mace mutlak olarak “Ayakların yıkadığında”” şeklindedir

Ebu Hureyre’den mervi olan abdestin fazileti ile alakalı hadis bir tarikiyle Müslim’de bulunur. Bu rivâyett. “Kişi ayaklarını yıkayınca ayağıyla işlediği günahları dökülür şeklindedir. ”

Abdestte ayak parmakların ıslatılması gerektiğine dair rivâyet Müstevrid ve İbn Abbas’tan mervi olup Kütüb-i sitte ’de üç tarikiyle rivâyet edilmiştir. Müstevrid b. Şeddâd’dan mervi olan abdestte ıslanması için ayak parmakalırının ovalama hadisi İbn Mace ve Ebu Davut’ta rivâyet edilmiştir. İbn Mace rivâyetinde “deleke” filili yerine “halele” fiili kullanılmıştır. Bunun dışında herhangi bir rivâyet farkı mevcut değildir. İbn Abbâs’tan mervi rivâyet ise İbn Mace’nin münferiden rivâyeti olup el ve ayak parmakları arasına suyun girdirilmesi gerekliliğini ifade eder.

Abdest alırken ayaklarında kuru yer bırakan kişişe Rasûlullah’ın “dön abdestini iyice al.” demesiyle alakalı rivâyet Hz. Ömer ve Enes ve Bazı sahabiler kaydıyla mervi olup Kutüb-i sitte”de üç farklı tariki vardır. Hz. Ömer’den mervi olan rivâyette Müslim; Bazı sahabiler ve Enes tarikinde ise Ebu Davut teferrüt etmiştir. Üç rivâyette Rasûlullah’ın ayaklarında kuruluk olan kişiye “Dön abdestini iyice al” demesinden ibaretken Ebu Davut’un bazı sahabiler tarikinde “Rasûlullah o kişiye, dönüp abdestini iyice almasını emretti.” lafzı mevcuttur.

İbn Cureyc’in İbn Ömer’e yaptığı dört şey hakkında sormasından ibaret olan hadis Buhârî, Müslim, Ebû Davut ve Nesâî’de birer tariki vardır. Buhârî rivâyetinde Rasûlullah’ın’ı üzerinde tüy olmayan sebti nalinlerinyle abdest alırken gördüm cümlesinde geçen “na’l” kelimesi müfretken diğer tariklerinde “niâl” şeklinde çoğuldur.

Abdestte ayakların mesh etmeyi ifade eden rivâyetler ise İbn Abbas, Rifaa b. Râfi’ ve Evs’ten mervi olup Kütüb-i sitte”de üç tarik olarak mevcuttur. İbn Abbas, Muavvız’a ayakların yıkanması gerektiğini ifade eden hadis hakkında sormuş sonrada “insanlar ayakların yıkanması gerektiğini kabul ediyorlar ama ben Kur’an’da sadece meshi bulabiliyorum.” demiştir. Rifa rivâyetine göre ise Rasûlullah’ın şöyle demiştir. “Allah’ın emrettiği gibi abdestinizi iyice almadan (yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayıp; başınızı ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı mesh edinceye) Allah namazınızı kabul etmezi” Evs rivâyetinde ise Evs Rasûlullah’ın abdest alış şeklini “Ayakkabıları ve ayakları üzerine mesh etti” şeklinde rivâyet etmiştir.

·        2. Metnin Muhtevası

Abdestte ayakların yıkanması ile alakalı hadisler beş grup şeklinde katagorize edilebilir. Bunlardan ilki Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını anlatan hadisler olup dokuz ayrı sahabiden elli iki hadis rivâyet edilmiştir. Bunlardan kırk dokuz tanesinde ayakların yıkandığı ifade edilmiş; Hz. Ali’den mervi iki tanesinde ise mesh edilmiş fakat bu durumun sebebi olarak “Bu abdesti olanın abdestidir.” şeklinde bir açıklama yapılmıştır. İbn Abbas’tan mervi bir rivâyette ise İbn Abbas ‘insanlar ayaklarını yıkıyorlar fakat ben Kur’an’da sadece meshi buluyorum.” demiştir. İkinci grup rivâyetler veylül hadisleri olup sekiz ayrı sahabiden mervi yirmi altı rivâyetten ibarettir. Hadislerin tamamında ayaklarını iyice yıkamayanlara tehdit vardır. Üçüncü grup rivâyetler ise abdest almakla günahların döküleceği ile alakalı rivâyetler olup üç sahabeden mervi toplam altı hadisten ibarettir ve tamamında “Ayaklar yıkanınca ayaklarla işlenen günahlar dökülür.” ifadesi mevcuttur. Dördüncü grup rivâyetler ise abdestte ayak parmaklarının ıslatılması için ovalanmasından ibaret olup iki ayrı sahabiden toplam üç hadisten ibarettir. Hadislerin tamamında ayak parmak aralarının yıkanması emredilmektedir. Beşinci grup rivâyetler ise ayaklarını iyi yıkamayan bir kişiye Rasûlullah’ın “Dön abdestini iyice al.” sözünden müteşekkildir. Bu hadisler iki sahabi ve bazı sahabiler tariki olmak üzere toplam üç tarikle Kütüb-i sitte’de mevcuttur. Her iki hadiste de ayakalarını iyi yıkamayan kişiye Rasûlullah’ın “Dön ve abdestini iyice al.” dediği rivâyet edilmiştir.

İbn Abbas, Rifaa b. Râfi’ ve Evs’ten mervi hadislerde ise abdestte ayakların meshedilmesi gerektiği ifade edilse de bu hadisler ya hafif yıkama şeklinde tevil edilmiş veya şaz kabul edilmiştir.

Yukarıdaki bilgilerden hareketle şöyle söyleyebiliriz: Abdeste insanlar günde en az bir kaç defa ihtiyaç hissederler. Bundan dolayı Rasûlullah’ın abdest alışını anlatan rivâyetlerinde çok olması kadar doğal bir şey yoktur. Rasulullah’ın abdestini anlatan rivâyetlerden İbn Abbas, Osman, Ali, Ebû Hureyre, Kaysî, Mikdâm, Abdullah b. Zeyd, Muaviye ve Muavvız rivâyetleri farklı zaman ve mekanlarda meydana gelmiş ayrı ayrı rivâyetlerdir. Veylül hadislerinde Rasûlullah’tan hadisi işitme zamanını veren tek rivâyet Abdullah b. Amr rivâyetidir. Bu rivâyete göre Abdullah b. Amr, Hz. Peygamberle Mekke Medine arasında bir yolculukta iken Rasûlullah’tan bu hadisi işitmiştir. Abdullah b. Amr’ın bu yolculuğu veda haccı veya Kaza umresinde olması muhtemeldir. Mekke’nin fethi mümkün olamaz. Çünkü fetih’ten sonra Rasûlullah Mekke’den değil Ca’râne bölgesinden Medine’ye dönmüştür.1221

Diğer yedi sahabiden mervi rivâyetler ise çeşitli zaman ve mekanlarda abdest alan kişileri gören sahabilerin, ayaklarını iyi yıkamalarını tavsiye edip Rasûlullah’ın hadisini hatırlatmalarından ibarettir. Bu hadislerde Hz. Peygamberden hadisi nasıl ve nerede duyduklarına dair bir açıklama olmadığı için Rasûlullah’ın’tan hadisin duyma zamanını veren Abdullah b. Amr rivâyetini asıl kabul edebiliriz. Bu takdirde olay meydana geldikten sonra hadis sahabiler arasında meşhur olmuştur denilebilir. Abdest, günde en az birkaç defa tekerrür eden bir şey olduğu için diğer yedi sahabinin değişik zaman ve mekanlarda bu hadisi Rasûlullah’tan duyma ihtimalleri de olası bir durumdur. Abdest almanın fazileti ve ayak parmakların yıkanmasına dair rivâyetler ise birbirinden bağımsız olarak meydana gelmiş, beş rivâyetten müteşekkildir. Sonuç olarak şöyle söyleyebiliriz: Abdestte ayakların yıkanması ile alakalı çok çeşitli zaman ve mekanlarda meydana gelen hadislerin müttefiken ortaya koydukları şey abdestte ayakların yıkanmasının gerekli olduğudur.

B. METİN TENKİDİ

Bu kısımda, içerikle ilgili değerlendirmelerle hadisin taşıdığı mesajın doğru anlaşılmasını sağlayacak açıklamalar yer almaktadır. Bu bağlamda esbâbı vurudi’l hadis “hadislerin mutevatirliği”, “hadislerin işlendiği bab başlakıları”, “Rivâyetlere Yönelik İtirazlar”, “Rivâyetlerin Kur’an’a ve Sahih Hadislere Arzı” başlıklarına yer verilmektedir

1-Esbabı vurudi’l hadis

Hz. Peygamberin sözlerini ve fiilerini değerlendirirken tarih içinde olanların tarihsel ve toplumsal bağlamlarını zaman ve mekan boyutlarını yerellik ve evrenselliğini has ve amm olduğunu tesbit etmek gerekir. Bu konuda başvurulan disiplinlerden biri esbâbü vurudi’l hadistir.1222Esbâbü vurudü ile beraber zikredilen hadis sayısı çok değildir. Bu yüzden esbâb’ı vurudun sadece rivâyetlerde aranması doğdu değildir. Her hadis îrad edilirken, muhatap gözetildiği için mutlaka bir sebebe dayanır. Ancak her hadisin bu sebebi bildiren bir rivâyetle gelmesi şart değildir. 1223

Abdullah b. Amr bir A’s’tan mervi “veylül lil e’kab” hadisi Buharî’deki rivâyetlere göre sahabilerin abdest alırken ayaklarına mesh etmeleri üzerine Rasûlullah’ın tarafından uyarılmaları sebebiyle; 1224Müslimdeki rivâyete göre ise bazı sahabilerin ayaklarında kuru yer kalması üzerine diğer sahabiler tarafından uyarılmış, sora Rasûlullah durumun farkına varınca hadisi zikretmiştir. Ebu Davut rivâyetine göre ise Rasûlullah ayaklarında kuruluktan dolayı parlaklık olanları görünce mezkur hadisi söylemiştir.1225 Hz. Aişe tariki ise Abdurrahman b. Ebi Bekr’i uyarmak maksadıyla varid olmuştur.1226 Ebu Hureyre tarikinde ise ayakların ıslatmayan bir kişiyi gören Hz. Peygamberin bu şahsı uyarmak için söylemiştir.1227 Hz. Ömer tarikinde ise ayaklarını ıslatmayan bir kişiyi gören Rasûlullah’ın uyarmasıdır.1228 Veylül hadislerinde rasulullahtan hadisi işitme zamanını veren tek rivâyet Abdullah b. Amr rivâyetidir. Bu rivâyete göre Abdullah b. Amr, Hz. Peygamberle Mekke Medine arasında bir yolculukta iken Rasûlullah’ıntan bu hadisi işitmiştir. Abdullah b. Amr’ın bu yolculuğu veda haccı veya Kaza umresinde olması muhtemeldir. Mekke’nin fethi mümkün olamaz çünkü bu fetih’ten sonra Mekke’den değil Ca’râne bölgesinden Medine’ye dönmüştür.1229

Diğer yedi sahabiden mervi rivâyetler ise çeşitli zaman ve mekanlarda abdest alan kişileri gören sahabilerin, ayaklarını iyi yıkamalarını tavsiye edip Rasûlullah’ın hadisini hatırlatmalarından ibarettir. Bu hadislerde Hz. Peygamberden hadisi nasıl ve nerede duyduklarına dair bir açıklama olmadığı için Rasûlullah’ın’tan hadisin duyma zamanını veren Abdullah b. Amr rivâyetini asıl kabul edebiliriz. Bu takdirde olay meydana geldikten sonra hadis sahabeler arasında hadis meşhur olmuştur denilebilir. Abdest, günde en az birkaç defa tekerrür eden bir şey olduğu için diğer yedi sahabinin değişik zaman ve mekanlarda bu hadisi Rasûlullah’ıntan duyma ihtimalleri de olası bir durumdur.

Abdullah b. Zeyd b. Asım’dan mervi Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını izah eden hadis ise Abdullah b. Zeyd’e Rasûlullah’ın’ı abdestinin nasıl olduğu sorulması üzerine varid olmuştur.1230Ebu Davut’taki rivâyete göre ise sahabeden bir kişinin Rasûlullah’ın’a abdest nasıldır diye sorması üzerine Rasûlullah’ın tarafından uygulumalı olarak gösterilmiştir.

Enes b. Mâlik’ten mervi olan hadis ise ayaklarında kuru yer kalarak abdest alıp namaz kılan kişiye Rasûlullah’ın tarafından dön abdestini iyice al demesiyle olmuştur. Hz. Ali rivâyeti ise insanlara peygamberimizin abdestini öğretmek için Hz. Ali’nin abdesti tarifinden ibarettir.1231

·        2-Bab Başlıklarındaki Değerlendirmeler

Bir rivâyetle ilgili konulan bab başğı müellifin zikrettiği rivâyetle alakalı genel kanaatini ortaya koymaktadır. Bu kanaat bab başğında ya kesin bir hüküm olarak, ya da soru kipiyle tereddütler dile getirilir. Yahut bir konuyla alakalı gelen rivâyetlerin tespitiyle alakalı olabilir. Bu açıdan bakıldığında bab başlıklarında zikredilen ifadeler müellifin hadisle alakalı düşünce yapısını tespit etmemize imkan sağlamaktadır.1232 Konumuzla alakalı olan rivâyetler hadis kitaplarının tahare bölümünün şu alt başlıklarında zikredilmektedir.

"Abdeslle ayaklar yıkanır meshedilmez.”1233

'“Topuklarınyıkanması. ”1234

“Topuklara kadar ayakların yıkanması. 1235

“Abdestin alınış şekli. 1236

‘“Hz. Peygamberin abdest alma şekli. ”1237 1238

1244

“Ayakların tamamının yıkanması.”

“Ayakların yıkanması. ”1239

“Isbâğül vudu. ”1240

“Veylü ’l hadisleri. ”1241

“Ayakların ellerle yıkanması1242

'“Ayakların yıkanması vaciptir. ”1242 1243

“Ayakları kaç defa yıkamak gerekir. ”1244

“Tahlîlü’l esâbi’” 1245

Zikretmiş olduğumuz bu başlıkları Kütüb-i sitte müelliflerinin tamamının abdest alırken ayakları yıkamanın abdestin farzlarından biri olduğunu kabul ettiklerini kesin bir şekilde göstermektedir. Tespit edebildiğimiz kadarıyla Kütüb-i sitte müelliflerinin dışında kalan Ehl-i sünnet’e mensub muhaddislerin tamamı kütübü sitedeki başlıklara benzer bir tarzda başlık kullanmış, bu konudaki fikirlerini bu başlıklar aracılığıyla net bir şekilde ortaya koymuşlardır.

·        3- Rivâyetlere yönelik itirazlar

a. Yıkama hadislerine yapılan itarazlar

Ebu Davut’un süneninde yer alan İbn Abbas’tan mervi “Sonra ayaklarına su döktü ve bir eli ayaklarının altında bir eli de üzerinde olmak üzere ayakalarını sıvazladı.” lafzı bazı şii taraftarlarınca mesh şeklinde yorumlansa da bundan maksat ayakların iyice yıkanması için ayakları sıvazlamaktır. Ayrıca hadisin râvilerinden olan Hişâm b. Sa’d şaz bir ravi olup münferit kaldığı hadisleri ile ihticac edilemezken kendinden daha sika ravilere muhalefeti nasıl kabul edilebilir. 1246 Gerçekten de “Ayaklar üzerine su serpmekken maksat suyu gerçek manada serpmek değil, ayağı israfa varmayacak şekilde mümkün olduğu kadar az bir suyla yıkamaktır. Umumiyetle su israfı ayaklarda olduğu için bu israftan sakındırmak gayesiyle "ayaklarını az su ile yıkadı” manasında "Ayaklan üzerine su serpti" tâbiri kullanılmıştır. Nitekim Buhârî'nin rivâyetinde "ayağını yıkadı" tâbiri de geçmektedir. Ayaklarının nalinli iken mesh edilmesine gelince, İbn Hacer’e göre meshten maksat ayakların her tarafına suyun erişmesini sağlamak için suyu ayaklarının üzerine yukarıdan dökmektir. Aslında bu hadiste ayakların yıkandığı açıkça söylenmiyorsa da bu mana metinde geçen "fî" harfi ' cerrinden anlaşılıyor. Zira bu harfi cer meshetmek fiiliyle değil, yıkamak fiiliyle kullanılır. Eğer ayaklar üzerine meshetmek kastedüseydi "fi" yerine "ala" harfi cerri kullanılırdı. Ayakların nalinli olması ise suyun ayakların altına geçmesine engel olmaz çünkü, bu nalinlerin suyun ayakların altına geçmesine engel olmayan "sebtiyye" denilen bir nalin çeşididir. "Nalinin altından tutmaktan maksat mecazen ayağın altından tutmaktır. Eğer böyle değilse o zaman bu hadîs şâz bir hadîs demektir.1247 İbn Abbas'tan gelen rivâyetlerde ıslattı manasına gelen “JL " kelimesinin yerine dökmek manasına gelen “jj” kelimesini kullanılmasından dolayı bu hadisler hafif yıkama olarak te'vil edilir.1248

Sekiz farklı sahabiden mervi veylül hadisi hakkında Şiiler ve İbn Turkmâni Müslim’in bir tarikinde geçen “Su değmediği için ayakları parlayan kişileri görünce onları uyardık” ibaresine bağlı kalarak buradaki tehdidin ayakların yıkanmamasından değil güzelce (tamamen) mesh edilmemesinden kaynaklandığını söylemektedirler. 1249 İbn Rüşd ise bu hadise şu şekilde itiraz eder. Cumhur, ercüleküm kıraatini, Peygamber Efendimiz'den geldiği sabit olan “Ateşte yanacak topuklara yazık!” hadisini delil yaparak tercih etmişlerdir. Cumhur der ki: Bu hadiste, ayaklarnı iyice yıkamayanlar kınandığı için, ayakları yıkamanın farz olduğu anlaşılmaktadır. Çünkü bir kimse vacib olmayan bir şeyi yapmadığı için tehdit edilmez. Halbuki bu hadis cumhur için delil olamaz. Çünkü ayaklarını yıkamaya başlayan kimsenin -tabiidir ki- iyice yıkaması lâzımdır. Nitekim ayağın farzı, yıkamak ile meshetmekten biridir diyenler de, "Kişi ayaklannı meshetmeye başlarsa, artık ayağının hepsini meshetmesi vacib olur" derler. Müslim'in «Biz ayağımızı meshediyorduk. Peygamber (s.a.s) "Ateşte yanmaktan topukların vay haline" diye seslendi» şeklinde kaydettiği diğer bir hadisten de bu anlaşılmaktadır. Şu halde bu hadis, her ne kadar ayaklan meshetmenin caiz olmadığına delil olarak gösterilegelmiş ise de, bize kalırsa bu hadisten, meshin caiz olmamasından ziyade, caiz olması anlaşılır. Çünkü Peygamber Efendimiz onları ayaklarınızı niçin yıkamıyorsunuz diye kınamıyor, ayaklannızı niçin iyice meshetmiyorsunuz diye kınıyor. Bu ise, meshin caiz olduğunu göstermektedir.1250

Muttefekün aleyh rivâyetlere göre aceleyle ayaklarımıza mesh etmeye başlayınca Rasûlullah’ın “Cehennemde yanacak topuklara yazık!” diye seslendi ibaresi vardır. Muttefekün aleyh hadisler Buhârî ve Müslim’in münferiden yaptıkları rivâyetlere tercih edilir.1251 Müslimde geçen mezkur ibare muttefekün aleyh hadislerdeki bu manaya göre tevil edilir veya su değmediği için (»Uı ı$~ş, )) ifadesi rivâyetlerin arasını cem etmek için yıkanmamasından dolayı manasına hamledilir. 1252 Ebû Hureyre’den mervi hadiste “--^ J—JU ^'3” ifadesi bu hadiste neyin kastidildiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır. Ayrıca Şiilerin bu hadisteki vaîdin ayaklarını mesh etmeyenler için varid olmuştur demelerine itibar edilmez çünkü kendilerine göre topukları meshetmek gerekli olmadığı halde hadiste topuk sarih bir şekilde zikredilmektedir.1253

Kuşeyri abdestte ayakları yıkamanın farz oluşunu “Ayaklarını yıkayınca ayaklarıyla işlediği günahları dökülür.'’” hadisinden dolayı kabul etmekle birlikte bu hadisin geçtiği bab başğındaki ayaklar üzerine mesh etmek caiz değildir1254 cümlesinin Buhârî’nin bir çıkarımı olduğunu hadiste geçmediğini savunmuştur. Hadisin baş tarafında geçendi ^1* lafzından ötürü Buhârî böyle bir çıkarım yapmış ve bu da gayet isabetli bir yorumdur.1255 Veylül hadisiyle alakalı Şiilerin bir diğer iddiası ise hadisteki tehdit ayakların yıkamamasından değil tam manasıyla mesh edilmemesindendir. Çünkü Rasûlullah’ın sahabilere namazlarını ve abdestlerini iade etmelerini emretmemiştir. Bu iddiaları değerlendiren Kadı İyad konuyla alakalı şöyle demiştir. Hz. Peygamber burada “esbiğül vudu” ifadesiyle onlara abdestlerini yeniden almalarını emretmiştir. Namazın iadesi konusuna gelince bu rivâyetlerde sahabilerin namaz kıldıklarına dair bir şey söylenmemiş, bilakis Rasûlullah’ın onların abdestlerinin tam olmadığını görünce hemen uyarmıştır. 1256Ayrıca Müslim’de rivâyet edilen bir diğer hadiste ayaklarında tırnak büyüklüğünde kuru yer bırakan bir kişiye “Dön ve abdesteni yeniden al” diyerek ayakta kuru yer kalınca abdestin iade edilmesi gerektiğini açık bir şekilde ortaya koymuştur.1257

Abdullah b. Ömer’den mervi hadisin ayakları yıkmaya delalet etmediği ifade edimişse de hadiste geçen “fî”harfi ceri yıkamayı ifade eder. Eğer mesh kastedilseydi mezkur harfi cerrin “alâ” olması gerekirdi.1258 1259 Üstelelik hadiste geçen yeteveddeu fiili’de tek başına yıkama manasını ifade eder. Çünkü abdestte aslolan yıkamadır..1265 Abdest (yeteveddeu) mutlak olarak zikredildiğinde mesh değil yıkama anlaşılır.1260Hadiste geçen fi harfi cerri ayakkabıları ayağındayken abdest aldığında manasında olup ayakların yıkanması gerekililiğini ifade eder

Buhâri’nin bu hadisi “ayaklar yıkanması gerekir meshedilmez” bab başğı altında zikretmesi hadisten kastın yıkama olduğunu beyan içindir.1261

Hz. Osman’dan mervi rasulullahın abdest alış şekliyle alakalı hadise itiraz şöyledir. Abdestte ayakları yıkama fiili Hz. Osman’ın ihdasıdır. Ondan önceki halifeler Hz. Ömer ve Hz. Ebu Bekir döneminde ayaklar yıkanmıyordu fakat Hz. Osman diğer birçok konuda olduğu gibi kasten abdestte ayakları yıkamayı ihdas etmiştir.1262 Ciddiye alınamayacak kadar basit olan bu görüşün yanlışğını ortaya koymak için Hz. Ebu Bekir ve Ömer’in abdest alırken ayaklarını yıkadıklarını mı, yoksa mesh mi? ettiklerini ortaya koymak yeterlidir. Sahih rivâyetlere göre hem Hz. Ebû Bekir hem de Ömer abdest alırken ayaklarını yıkamışlardır, iddia edildiği gibi onların ayakların mesh ettiklerine dair sahih hiçbir rivâyet yoktur. Ayrıca bu rivâyetin bazı tariklerin sonunda olan “Allah sadece bu abdestle namazları kabul eder” kısmına haberi vahid oluşu ve rivâyette sayılanlardan herhangi birinin yapılmaması durumunda namazda kabul olmaz fakat bu rivâyette sayılan fiillerden birkaç tanesi abdestin sünnetlerindendir şeklinde itiraz edilmiştir. 1263 Bu cümle abdestin farzlarından birini yerine getirmeyenin namazını Allah kabul etmez manasındadır. Abdestin sünnetlerinden birini terk edenin namazı batıl olur manasında değil. Ayrıca Hz. Osman sünnetleri terk etmenin ibadeti batıl etmeyeceğini bilcek kadar fakihtir.

b. Meshi savunan rivâyetlere yapılan itirazlar

Ebu Davut’un Evb b. Evs’ten rivâyet ettiği Hadîs-i şerifte geçen "ayakları üzerine meshetti" tabirinden maksat, çoraba meshetmektir. Bir mahallin içindeki şey zikredilip te mahallin kendisi kasdedilmiş olması kabilinden bir mecazî mürseldir. İbn Reslan "Bu hadîsin anlamı bir evvelki hadîsin anlamı gibidir. Yani ayaklara meshetmekten maksat çoraplara meshetmektir" şeklinde bir açıklama yapmıştır.1264 İbn Kudâme ise, "Rasûlullah’ın nalinlerinin kemerleri üzerine meshetmiştir. Biaenaleyh hadîs-i şerifte söz konusu edilen mesh, çorapların üzerinde bulunan nalinlerin üzerine meshtir” der.1265 Bu hadîsin zahirinden ayaklara ve ayakkabılara meshetmenin caiz olduğu anlaşılıyorsa da bu ancak abdestli iken alınan nafile abdestlerde geçerlidir. Yoksa bozulan bir abdesti yenilemek için ayaklar üzerine meshetmek caiz değildir. Beyhakî’ye göre “ayakkabı üzerine mesh etti” cümlesi "ayakları pabuç içinde iken yıkadı"manasındadır. Zira Arapça'da mesh kelimesi yıkama manasına da gelir.1266 Ayrıca bu hadisi "Peygamber ayaklarını yıkadı" şeklinde rivâyet edenler çoğunluktadır. Ayakkabıları üzerine mesh etti diyenler ise azınlıkta kalmıştır. Konu bir olduğuna göre çoğunluğun rivâyetinin, azınlıkta kalanların rivâyetine tercih edilmesi gerekir.1267 Bu hadis Ebu Davut şarihlerinden Azimabadi'ye göre hem seneden hem de metnen muzdariptir.1268Seharenfuri'ye göre ise ayaklarına mesh etti demek çoraplarına mesh etti demektir.1269 İbn Kesir ise ayaklarında mesh olduğu halde ayaklarına mesh etti şeklinde tevil etmiştir.1270

Hadisin rivâyetleri arasında farklılıklarda vardır. Abbâd rivâyetinde Hz.Peygamberi böyle yaparken gördüm ifadesi varken Müsedded rivâyetinde Rasûlullah’ın böyle yaptı ifadesi mevcuttur ve bu ifade bu rivâyetin mürsel olma ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.1271 Bir de bu hadîsin Metninde ızdırap vardır. Hüşeym'in rivâyetnde Evs, “Rasûlullah’ın’ı abdest alıp ayakkabılarına ve ayaklarına meshederken gördüm” dediği halde, Hammâd b. Seleme'nin rivâyetinde Evs, “Babamı abdest alıp ayakkabılarını meshederken gördüm de “Sen ayakkabılarının üzerine mesh mi ediyorsun?” dedim. O da "Ben Rasûlullah’ın’ı ayakkabılarının üzerine meshederken gördüm" cevabını verdi” şeklindedir.1272

İbn Abbas’tan mervi “Ben Allah’ın kitabında meshten başka bir şey bilmiyorum fakat insanlar abdest alırken ayaklarını yıkıyorlar.” ifadesi hakkında Ahmet el Advî münkerdir demiştir.1273 Eğer İbn Abbastan gelen bu rivâyetler münker değil sahih kabul edilse dahi şöyle yorumlanır. İbn Abbas mezkur ayeti cer okuyarak ayakların mesh edilmesi gerektiğini zannediyordu. "Cehennemde yanacak topuklara yazık" hadisini öğrenince ayakların yıkanması gerektiği fikrine ulaştı.1274 Ondan gelen sahih rivâyetlerde abdest alırken ayaklarını yıkaması bu fikrin doğruluğunu teyit eder mahiyettedir.

Rifaa b. Rafi’ den mervi kişi abdestini Allah’ın emrettiği gibi almadıkça namazı kabul olmaz hadisinin “^*£11 Jl 4-1^jj” ifadesi yıkamayı emreden yüz ve kollara atıftır yoksa zihne ilk geldiği gibi başlara atıf değildir.1275 Bu hadisi İbn Mace muhtasar bir şekilde rivâyet etmiştir. Rivâyetin Darakutni’de geçen tam metni şöyledir: Rifaa şöyle demiştir. Biz Allah Rasûlu’nün yanında oturuyorken bir kişi geldi, kıbleye yöneldi ve namaz kıldı. Namazını bitirince geldi Rasûlullah ve orada olanlara selam verdi. Rasûlullah o kişiye “dön namazını yeniden kıl çünkü sen namaz kılmadın'dedi adam döndü ve namazını yeniden kıldı bu sırada bizlerde acaba neyi yanlış yaptı diye onu takip ediyorduk. Adam namazını bitirince geldi Rasûlullah ve orada bulunanlara selam verdi. Rasûlullah yine “dön namazını yeniden kıl çünkü sen namaz kılmadın'” dedi.( Hemmam dedi ki tam hatırlayamıyorum iki defamı yoksa üç defa mı?) adam Rasûlullah’a "namazımda neyi eksik yaptığımı bilemiyorum ya Rasûlallah!” deyince Rasûlullah “Allah’ın emrettiği gibi abdestinizi iyice almadan (yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı yıkayıp; başınızı ve topuklarınıza kadar ayaklarınızı mesh edinceye. Allah namazınızı kabul etmez.”” 1276dedi. Darakutnîdeki rivâyete dikkat edilirse Rasûlullah’ın namaz kılan kişiye namazını abdestinden dolayı iade etmesini emretmiş fakat bu durumun sebebini açıkça zikretmemiştir. Hz. Peygamber’in abdest sebebiyle namaz iade ettirmesi genellikle ayakların tam yıkanmaması sebebiyle olduğu için mezkur rivâyet böyle yorumlanabilir.

·        4- Rivâyetlerin Mutavatir oluşu

Mütevâtir, lügatte "arkası kesilmeksizin birbirini takip etmek, birbirinin peşisıra gelmek, "1277 manâsındaki “vetr” kökünden türeyen tevâtür kelimesinin ism-i faildir. Nitekim Kur'an-ı Kerîm'de "Sonra birbiri peşinden peygamberlerimizi gönderdik" (el-Mü'minûn, 23/44) buyurulmuştur. Ayetteki "tetrâ" kelimesi aynı köktendir. Istılahta ise Mütevâtir haber, yalan üzere birleşmelerini adeten muhal olan bir topluluğun verdiği, mahsûse ait olan haberlere denir.1278 Tanımdan yola çıkarak mutavatir hadis için gerekli şartları şu şekilde özetleyebiliriz.

Haber, yalan üzerinde kasıtlı veya kasıtsız birleşmelerini aklın kabul etmediği kalabalık bir cemaat tarafından nakledilmelidir. Bu cemaatin adedi hakkında ihtilaf edilmiştir. Fakat cemaat adedini belirli bir sayıya hasredenlerin hiç biri bu sözlerini ciddi bir delil ve bürhanla isbat edememişlerdir.1279

Haber, aklen mümkün olan, görülen ve işitilen şeylerden olmalıdır. Dolayısıyla, doğruluğu nakle değil burhana muhtaç olan veya muhal olan şeyleri nakledenler ne kadar çok olursa olsun tevâtür sayılmaz.

Hadisi rivâyet eden bütün ravi tabakalarında muhbirlerin tevatür adedini bulması1280

Yukardaki şartları taşıyan hadislere mutavatir denir ve ilim ifade eder. Az sayıdaki karşı görüş sahipleri bir tarafa bırakılırsa mutevatir haberin ilim ifade ettiği hususunda İslam alimleri arasında ihtilaf yoktur.1281 Mütevâtir haber, ilm-i zarûrî ifade eder; yani onu işiten red ve inkârı mümkün olmayan, aksine tasdik ve kabulü zorunlu olan bir bilgi hasıl olur. Bu bilgi dine taalluk eden bir bilgi olduğu zaman, ona inanmayı, amele taalluk ediyorsa onunla amel etmeyi gerektirir.1282

Mütevâtir haber İslâm hukukunda da kesin bir delil olarak kabul edilmiştir. Mecelle'de bu meyanda şu maddeler yer almıştır:"Tevâtür, ilm-i yakîn ifade eder. Biaenaleyh tevatürün hilâfına beyyine ikame olunmaz" 1283

Araştırma konumuzu teşkil eden abdestte akyaların yıkanması konusun mutevatir olup olmaması İslam Alimleri tarafından tartışma konusu yapılmıştır. Mutevatir hadislerle alakalı bir kitabı olan Suyûtî veylül hadisini dokuz sahabiden geldiği için mutavatir hadis olarak almıştır. Kettâni ise bu ravilere dört kişi daha eklemiş ve bu hadisin mutavatir olduğunu ifade etmiştir. Ayrıca Kettânî abdestte ayakları yıkamanın gerekli olduğunu ifade eden hadisleri de Zeylaî ve İbn Emîr’ül Hâc’tan naklen mutavatir olarak kabul etmiştir. Kettâni’nin Zeylaî den yaptığı alıntıda Ka’b b. Amr el-Yâmî1284 ayakların yıkanması gerektiğini rivâyet eden sahabiler arasında sayılsa da bu sahabiden mervi olan rivâyette ayaklar zikredilmemiştir.1285İbn Emîru’l-Hâc’ın1286 ayaklarını yıkayan sahabiler arasında saydığı Ubey b. Ka’b1287 rivâyetinde ayaklar zikredilmemiştir. Ammâr b. Yâsir rivâyetinin kaynağı olarak Tirmizî ve İbn Mâce verilmiştir. Bu iki kitabın müttefiken Ammâr bin Yasir’den rivâyet ettiği “Tahlilü’l lihye.”1288 ve “Dokuz şey fıtrattandır.” hadislerdir. Bu iki hadiste de ayaklar yıkanması sarahaten zikredilmemiştir. Büyük ihtimalle İbn Emîr’ül Hâc fıtrat hadisinde geçen gaslü’l berâcim ifadesinden ayakların yıkanması gerektiği hükmüne ulaşştır. Ayrıca Tirmizî’nin Ammâr bin Yâsir’den rivâyet ettiği meshler üzerine mesh hadisi de vardır1289. Bu rivâyetten de ayakların yıkanması gerektiği fikri çıkarılmış olabilir. Zeyd bin Sâbit rivâyetinin kaynağı olarak verilen Darakutnî’de böyle bir rivâyete rastlanamamıştır. Taberânî’nin kaynak olarak verildiği Ümmü Seleme, Ebu Derdâ ve Muaz bi Cebel’in abdest rivâyetleri verilen kaynakta bulunamamıştır.

Rasûlullah’ın’tan gelen hadisler hep ayakların yıkanması gerektiğini ifade etmektedir. O halde bu hadisler Kur’an’ı açıklayıcı nitelikte olduğu için abdestte ayakları yıkamak gereklidir. Sahabeden ayakların mesh edilmesini gerektiğini söyleyenler sadece Ali, Enes, İbn Ömer, İbn Abbas’tır. Bütün bu sahabilerin bu görüşlerin döndükleri sabittir. Said b. Mansûr’un Abdurrahman b. Ebi Leylâ’dan rivâyetine göre sahabiler abdestte ayakların yıkanması hususunda icma etmişlerdir1290 1291 1292 1293 1294 1295 Abdestte ayakların yıkamanın mutevatir olduğunu söyleyenler 1297+ı                      1298yi                   1299               1300                1301

arasında Tahâvî,   İbn     Humâm,   İbn     Hacer, Azimâbadi, Subki,

Mubarekfuri,1296Münâvî,1297Muhibbülallah b. Abduşşekur, Sehâvî1298 sayılabilir.

Nevevi abdestte ayakların yıkanması hususunda her ne kadar mutavatir lafzını kullanmasa da alimlerin bu konuda icma ettiklerini ifade etmiştir. Ehl-i sünnet ulamasının hemen hemen tamamı bu konuda Nevevi gibi düşünmektedir. Abdestte ayakları yıkamanın gerektiğini kırkdokuz sahabinin rivâyet etmesi bu konuda icma olduğunun en bariz delilidir.

·        5- Rivâyetlerin Kur’an’a Arzı

Abdestte ayakların yıkanması konusu Mâide suresinin altıncı ayetinde ele alınmaktadır. Ayette geçen “ercülüküm” lafzı kıraat alimleri tarafından hem nasb hem de cer olarak okunmuştur. Her iki kıraate göre ayetin manası ve ifade ettiği hüküm değişmektedir. Bu durum Şiiler ve Ehl-i sünnet arasında tartışma yaratan konulardan biridir. Biz burada ayeti nasb ve cer okuyanları delileriyile birlikte zikredip konunun hadisler açısından açıklamasını yapmaya çalışacağız.

Ayeti kerimedeki “erciliküm” lafzını, Nafi, İbn Amir, Hafs, Kisai ve Yakub nasb ile okuyarak1299 kelimeyi yıkanması gereken azalara atfetmiştir. Şu halde ayetin manası şöyle olur. “Ey iman edenler namaza kalktığınız vakit yüzünüzü, dirseklere kadar kollarınızı ve başınıza meshedip topuklarla beraber ayaklarınızı yıkayınız.” Bu kıraat Abdullah İbn Mes'ud, Abdullah b. Abbas'tan rivâyet edilmiştir.1300 Urve, Ata, Hasan İkrime Mucahit, Mukatil b. Süleyman Zühri, Nehâî ve Dehhâk gibi alimler bu kıraate uymuşlardır.1301 İbn Kesir, Ebu Amr, Hamza ve Ebu Bekr kıraatinde aynı kelime mecrur olarak okunur. Bu takdirde ayetin manası şöyle olur. “ Başınızı ve ayaklarınızı mesh edin.” Alkama Ebu Ca’fer, Hasan-ı Basrî ve İkrime esre kıraatine uyan alimlerdir.1302Hasan-ı Basrî’ ve A’meş b. Süleyman den şaz olarak ötre kıraati de vardır.1303

a. Nasb okuyanlar ve dedilleri

“Ercüliküm”” lafzı “vucüheküm’” lafzına atıfedilmiştir. "VemsehiT cümlesi ise fasıladır. İki cümle arasına fasıla girmesi ise Arap dilinde caizdir. Hatta Ebû’l Bekâ’nın rivâyetine göre nahiv alimleri bu konuda icma etmişlerdir.1304 Kur’anı Kerim’de bu konunun örnekleri de vardır.

Ijjji jjj jJl

Ayetteki “muhsenat” kelimesi yakınındaki “hillün lehum” la değil ondan önceki “hillün leküm” la alakalı olarak yukarıdaki “ettayyibetü” üzerine atıftır. Dolayısıyla matuf ile matufun aleyh arasına fasıla girmiş demektir. 1305

Ji-lj tİljl jlİJ ddij j-; ÂlLbT 11jüj

Ayetteki ve “ecelün müsemme” terkibi ile matufun aleyhi olan “kelimetün” arasına “le kene lizamen” fasılanın gidiği açıkça belli olmaktadır.1306 Şu halde Kur’an’da matuf ile matufun aleyh arasına fasıla girebilmektedir. Bu ise bir anlamda ercüliküm lafzının mutlaka ruusiküm üzerine atfedilmesinin kesin bir kaide özelliği taşımadığını dolayısıyla vucuhuküm ezerine atfedilmiş olduğunu gösteren güçlü bir delil niteliğindedir. Matuf ile matufun aleyh arasına fasıla girmesi abdestte ayaklar yıkanırken suyun israf edilmemesi şeklinde açıklanan bir nükte sebebiyledir. 1307 Hanefiler abdestte ayaklar mesh edilircesine yıkanması gerekir diyerek bu duruma işaret etmiştir.1308Matuf ile matufun aleyh arasın başka bir cümle girmesinin sebebi abdestte tertibe dikkat çekmek ve ayakların en son yıkanması gereken aza olduğunu ifade etmek içindir.1309

“Ercül” kelimesinin “ruus” kelimesine atfedilmesi doğru değildir. Eğer atfedilecek olsaydı bi rüüsiküm şeklinde harfi cerrin tekrarı gerekirdi. illi j     Ojj^ j lxjj ^jIj şeklinde

bir cümle kurmak doğru olmaz. Çünkü bu durumda Hâlid kelimesinin bi amrin kelimesine mi, yoksa zeyd kelimesine mi? atfedileceği belli değildir. Bundan dolayı böyle bir kullanım Arapçada caiz değildir1310

Hz. Ali'nin oğulları Hasan ve Hüseyin Ebi Abdurrahman'a Mâide suresindeki abdest ayetini “erculiküm” şeklinde cer olarak okumuşlardır. Bu kıraati işiten Hz. Ali “ercüleküm” kelimesini nasb okuyarak düzeltmiş ve ayette takdim tehir olduğunu ifade etmiştir.1311 Kur'an'ı en iyi bilenlerden olan Hz. Ali'nin değişik okunan bir kelimeyi hemen fark ederek düzeltmesi gerçekten dikkat çekici olup nasb kıraatinin tutarlı olduğuna önemli bir delildir.

Çıplak ayaklara mesh etmeyi caiz görmek ayetin sonundaki “li yütahhiraküm” cümlesinin ifade ettiği temizlik hikmetine kesin olarak aykırıdır.1312 Çünkü Ayakların temizliği ancak yıkama ile yapılabilir.1313 Abdestin hikmeti temizliktir ve bu temizliğin gerçek manada sağlanabilmesi için en fazla kirlenmesi muhtemel organın yıkanması gerekir.1314

Ayetteki atıf harfine (j) maiyet demek doru değildir. Bu harfe maiyet diyebilmek için karine gereklidir. Burada karine olmadığı için bu harf maiyet olamaz. Ayrıca amil aynı olduğu için bu harf maiyet olarak alınırsa aynı anda hem ayakların hem de başın meshi gereklidir ki bu muhal bir şeydir.1315 Bütün tefsir ve fıkıh alimleri buradaki vav harfinin atıf vavı olduğu görüşünde birleşmişlerdir.1316

Ayetin devamında gelen “ilel kağbeyn” kaydı ile ayet kayıtlanmış, bu kayıt ile yıkamaya bir sınır getirilmiştir. Mesh için bir sınır getirilemeyeceğinden dolayı ayakların yıkanması daha doğrudur.1317 Ayette yıkanması emredilen kollar kayıtlı olarak zikredildiği için yine mukayyed olarak zikredilen ayakların kollara atfedilmesi gayri mukayyed olan başa atfedilmesinden daha doğrudur.1318 Teyemmüm ayetinde de meshedilecek yerler mutlak olarak zikredilmiş yıkanması gereken yerler ise kayıtlı olarak zikredilmiştir. Bu durumda ayakların yıkanması için önemli bir karinedir.1319

      örneğinde de anlaşılacağı gibi

dövülmesi gereken Amr ve Bekir mukayyed olarak zikredilmiştir. Bu kayıtlar atıfta karışıklığı ortadan kaldıracak karineler olduğu için Bekr kelimesinin Amr üzerine atfı caizdir. Bu durumun Kur’an’da örneği vardır.

Rasûl kelimesinin Müşriklere atfını engelleyici harici bir karine olduğu için Rasûl kelimesinin Allah üzerine atfı vacibtir. Abdest ayetinde de mezkur karineden dolayı ayakların kollar üzerine atfı gereklidir.1320

Ayette cer bil civar söz konusudur Yani erciliküm kelimesinin esre okunması bir amil sebebiyle değil, yanındaki kelimenin kesreli oluşundandır. Tanınmış nahivcilerden Sibeveyh ve Ahfeş, bu durumu caiz görmüşlerdir. Konunun Kur'an'ı Kerimden hayli örneği vardır. Biz bunlardan bir tanesi vermekle yetineceğiz. fJl fjtî ^'^      ^*'     ayetinde elim kelimesi

azabın sıfatı olduğu halde yevm kelimesinin sıfatı gibi kesre ile okunmuştur. Yıkamak ve mesh etmek birbirlerine yakın iki fiildir. Çünkü ikisinde de bir uzva dokunmak vardır. Dolayısıyla yıkanması gereken uzvun mesh edilmesi gereken uzva atfı doğrudur.1321 1322

Ayetteki “Lahmü tayrin” lafzı ile “Hur’un inun” lafzı “vildanum muhalledun” lafzına atıf olmasına; rağmen Hamza Kisâî, İmam Asım’dan Fadl kıraatinde cerr’i civarla kesreli olarak okunmuştur.1323

U&p Ayetinde de Nuhasün lafzı şuvazun lafzına atıf olmasına rağmen İbn Kesir ve İbn Amr kıraatinde cerri civarla nahasin şeklinde kesreyle okunmuştur.

Rasuluhu kelimesi şaz bir kıraatte rasulihi şeklinde cerri civarla cer olarak okunmuştur. Cerri civar’ın arap dilinde caiz olmadığını Zeccâc iddia etse de aralarında Sibeveyh ve Ahfeş gibi büyük dilcilerin olduğu bir grub atıflarda da bu durumun caiz olduğunu söylemişlerdir.1324

…     Şiirde de musikun kelimesi Esir üzerine atıf

olmasına rağmen cer’i civarla esreli olarak okunmuştur. Dilciler arasında bu konu fasih bir konu olarak kabul edilmiş tesniye ve münnenslerdeki irabı bile mu’teber olarak kabul edilmiştir.1325 1326

1332jhÂll j JJAİI ^İİJM ^J*J UJJ& j   ûAjU ^*1

Şiirde sevafi üzerine atfedilen katr kelimesi cerri civar ile kesreli olarak okunmuştur. Abdest ayetinde cerri civar kaidesine binaen ayakların baş üzerine atfedilmesinin sebebi mesh eder bir şekilde yıkayarak israfa mani olmaktır.1327

Yıkama ve mesh fiileri birbirlerine yakın fiiller olduğu için ( her iki fiilde de azaya dokunma vardır) bu fiillerin bir birlerine atfı doğrudur.

Örneklerinde olduğu gibi yakın manalı fillerin bir

birlerine atfedilmesi caiz ise ayette de birbirlerine yakın manalı olan yıkama fiilinin mesh fiiline atfı doğrudur.1328 Ayrıca bu lafız müşterek bir lafız olup Araplar tarafından yıkama manasında kullanılabilir temessehtü li salat1329 örneğinde olduğu gibi.

Yıkama manasını ifade eden üstün kıraati ile yazılmış Asım ve Verş kıraatlerini havi Mûsâhlar İslam aleminin hemen her tarafında yaygındır. Ayrıca bu kıraatten kaynaklanan ayakların yıkanması hükmü sahih sünnete dayandığı için abdestte ayakları yıkama fikri doğrudur. 1330

Gasl ve mesh kavramları ayrı manalarda iki kavramdırlar. İki kıraatten birini terk etmek caiz olmadığı için mesh manasını da içeren gasl kavramıyla ayete mana vermek ihtiyat gereğidir. Çünkü mesh ile ayete mana verilirse kıraatlerden biri terk edilmiş olur. 1331

Kelimenin kelime üzerine değil bir diğerinin mahalline atfedilmesi hem Ehl-i sünnet hem de Şii alimlerinin icmaı üzere zahiri hilaftır. Dahası lafız üzerine atıf mahalle atıftan daha kuvvetlidir. Kur’an’ı Kerim’in ifade özellikleri dikkate alındığı zaman kelime üzerine atıf yapılması gerekir. Mahal üzerine atıf ancak zorunlu hallerde mümkündür.

Mesh etmeyi ifade eden cer kıraati meshler üzerine mesh ile yorumlanırsa her iki kıraatle de amel edilmiş olur.

Ercüliküm kelimesinin nasb okunması tek başına ayakların yıkanmasına delalet etmese de sünnet Kur’an’ı nesh ederek ayakların yıkanması gerektiğini ortaya koymuştur.1332Bu durumu Elmalılı nesh olarak görmemiş ayeti mücmel sünneti ise mübeyyin olarak kabul etmiştir.1333 Kıraatler arasında farklı hükümler mevcutsa iki kırat iki farklı ayet kabul edilir ve ikisiyle de amel edilmeye çalışılır. Bu durum mümkün değilse tercihe gidilir, eğer tercih sebebi yoksa sünnete gidilir ve sünnete göre hüküm verilir ki burada da sünnete göre hükmetmek gerekir. Sünnete göre ise ayakları yıkamak farzıdır. 1334

Ka’b kelimesi İmam Şafi ve Mâlik’e göre ayak kemiklerinde bulunan iki çıkıntıdan ibarettir. İbn Kasım, Muhammed b. Hüseyin ve Esmai’ye göre ise ayakların üzerindeki yuvarlak kemiktir. Numan b. Beşir’in rivâyetine göre Rasûlullah “Ya saflarınızı düzeltirsiniz ya da Allah aranıza tefrika koyar.” demiştir. Numan şöyle demiştir: Bir de baktım ki insanlar omuzlarını dizlerini ve ökçelerini ( ka’b) birbirlerine yapıştırmışlar.1335Ayetteki Ka’b kelimesi Şiilerin kabul ettiği gibi ayağın üzerindeki yuvarlak kemik olsaydı ayette “ilel kiab” şeklinde çoğul gelmesi gerekirdi, tıpkı “ilil merafiki” kelimesinde olduğu gibi. 1336

A’meş cer okuyanlar hakkında şöyle demiştir. Onlar cerle okuyorlar fakat ayaklarını yıkıyorlardı. Said b. Mansûr’un Abdurrahman b. Leyla’dan yaptığı rivâyete göre ashab arasanda ayakların yıkanması konusunda icma vardır. Atâ ise Mesh edeni görmedim demiştir.1337Tahir b. Aşur ise tabiun neslinden sonra ayakları yıkama hususunda icma vardır1338 diyerek abdestte ayakları yıkamanın farz olduğunu ifade etmektedir.

b. Mecrur okuyanlar ve delileri

İbn Abbas, Enes, İkrime, Şa’bi, ve Ebu Ca’fer Muhammed b. Ali b. Bakır göre ayakları mesh etmek farzdır.1339Başta Şia olmak üzere esre kıraatini esas alanlar bu iddialarını ispatlamak için birkaç husus üzerinde durmuşlardır.

Erciliküm kelimesi eydiyeküm üzerine değil ruüsiküm üzerine atfedilmiştir. Çünkü eydiyeküm üzerine atıf yaparsak atıf ile matufun aleyh arasına konuyla alakası olmayan bir başka cümle germiş olur ki Araplarca bu durum caiz görülecek bir şey değildir.1340

Eerciliküm kelimesinin başında olan vav harfi harfi maiyettir. Bundan dolayı ayetin manası başınızla birlikte ayaklarınızı mesh edin olur.

Ayetteki ercüliküm lafzı nasb okunsa dahi ayetin manası yine ayaklarınızı mesh edin olur. Çünkü ayetteki rüusiküm kelimesinin cümledeki yeri mef'uldür. Buna göre nasb okunan ercül kelimesi rüüsiküm kelimesinin lafzı üzerine değil mahalline atfedilmiştir. Mahalle atıfta Arapçada caiz görülen bir durumdur.1341

Bir cümlede biri yakın diğeri uzak iki amil olursa yakında olana atfetmek daha uygundur.1342 Bu kaide gereği bir kişi maiyetinde olan birisine Ij^jj l^ ^j-^'j Ijj*^ j 'aü ?_$ derse Zeyd ve Amr’a ikram; Hâlid ve Bekir’e sopa atmak gerekir. Ben uzağa atıf yapıyorum diyerek Bekir’e ikramda bulunamaz.1343Yakına atfetmenin daha doğru olduğunu kabul etmekle birlikte her zaman bu durumun caiz olmayacağı görüşündeyiz. Mesela Tevbe suresinin üçüncü ayetindeki <b^j j ÛA j—Ji        ^l jl rasülühü kelimesini nasıl en yakına atfedebiliriz.1344

Allah Teâlâ abdestte iki uzvun yıkanmasını emretmiştir ki bunlar yüz ve kollardır. İki uzvun yıkanmasını emretmiştir ki bunlar baş ve ayaklardır. Yıkayınız emrinden sonra iki tümleç geldiği gibi mesh ediniz emrinden sonra da iki tümleç gelmiştir. Demek ki yüz ve eller yıkanacak, baş ve ayaklar ise mesh edilecektir. Kur''an da bu durumu destekleyen önemli bir karine vardır. Şöyle ki yıkayınız emrinden sonra gelen ilk tümleç( yüz) nasıl tekse mesh edeniz emrinden sonra gelen tümleçte (baş) tektir. İkinci tümleçler ise çifttir. (kollar ve ayaklar) 1345

Ayette önce yıkanması gerekli olan yüz zikredilmiş ve kollar yüz üzerine atfedilmiştir. Sonra mesh edilecek baş zikredilmiş ayaklar ise baş üzerine atfedilmiştir. Atfın hakikatine binaen ma’tufun aleyhin hükmü ma’tufa verilmeli ayaklar meshedilmelidir. Ma’tuf ve ma’tufun aleyhin ifade etmiş olduğu hükümeleri değiştirmek caiz olsaydı birinci cümlede de bu durum caiz olurdu.1346

Ayakların meshedilmesini gerekli kılan cer kıraatleri nasb ile okuyanlara eşittir. İddia edildiği azınlıkta değiltir.1347

Nasb kıraatini mahalle atıf yoluyla rüüse atfedersek her iki kıraatle de amel edilmiş olur. Fakat eller üzerine atfedilirse mecrur kıraatin delalet ettiği mesh terk edilir. Bu durumda da ayakların baş üzerine atfı daha doğrudur.1348

Cer bi’l civar Arap Dilinde şa’z bir durumdur delil olmaksızın bu duruma gidilemez.1349 Dillicilerin ittifaken naklettiklerin kurala göre cerri bi’l civar atıflarda kullanılmaz. 1350

Hafif yıkamaya gasl denmesi lugat için doğru olsa dahi Kur’an’da bu iki kavram farklı manada kullanıldığı için bir birlerinin yerine kullanılması caiz değildir.1351Abdestte yıkanması gerekli olan azalar teyemmümde mesh edilmesi gerekmektedir. Teyemmümde ayakları mesh etmek olmadığına göre abdestte de ayaklar mesh edilmelidir.1352

Ka’b kelimesi ayağın üzerindeki yuvarlak kemiktir. Her ne kadar yıkamayı kast etse de Hasan eş Şeybânî’de ka’b’ı ayaklar üzerindeki yuvarlak kemik olara kabul etmektedir.

L^j j    1örneğinde olduğu gibi gasla yıkama manası vermek doğru değildir. Böyle bir

takdire gidebilmek için lafzı mananın imkansız olması gerekir.1353

·        6. RİVAYETLERİN SAHİH HADİSLERE ARZI

Hz. Peygamberin abdest alırken ayaklarını yıkadığını rivâyet eden sahabiler Kütüb-i sille''de geçen yirmi dört sahabiden ibaret değildir. Daha birçok sahabi Rasûlullah’ın ayaklarını yıkadığını rivâyet etmiştir.

·        1- Hz. Ebû Bekr (ö. 13/634)

Ebu Bekr r.a. şöyle demiştir: Rasûlullah’ın yanında oturuyorken bir adam işaret paramağının tırnağı büyüklüğünden bir yeri yıkamadan abdest aldı, durumun farkına varan Rasulullah “Dön ve abdestini iyi al. ” dedi. 1354

·        2- Talha b. Ubeydullah (Ö.36/656) 3- Zubeyr b. Avvâm, (Ö.36/656) 4-Sa’d b. Ebû Vakkâs (Ö.55/674)

Mezkur üç sahabi ve Hz. Ali’nin yanında Hz. Osman ayaklarını yıkayarak abdest almış abdestten sonra “Allah aşkına size soruyorum Rasûlullah benim gibi abdest alıyor muydu!” demiş bütün bu sahabiler “Evet Rasûlullah senin gibi abdest alıyordu.” demişlerdir. 1355

·        5- Ebu Eyyûb el- Ensârî (Ö.50/670)

Ebû Eyyub el Ensârî abdest alırken ayaklarını yıkar insanlara ise mesh giyip mesh yapmalarını tavsiye ederdi. Bu durumun sebebi kendisine sorulunca “Siz ayaklarınıza mesh etmeye devam edin çünkü ben Rasûlullah ’ın ’ı meshleri üzerine mehs ederken gördüm, fakat ben yıkamayı daha çok seviyorum .” demiştir.1356

·        6- Abdullah b. Mes’ud (32/652)

Abdullah b. Mes’ud Mâide suresindeki abdest ayetinde geçen ve ercüleküm lafzını nasb okuyarak ayakların yıkanması gerektiğini savunurdu.1357

7 Berâ b. Âzib (Ö.72/691)

Berâ dedi ki: 'Etrafıma toplanın da Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını ve nasıl namaz kıldığını size gÖstereyim, sizinle beraber ne kadar daha yaşayacağımı bilemiyorum. Oğullarını ve ailesini topladı, abdest suyu istedi ve ağzına, burnuna su çekti, yüzünü üç kere yıkadı, sağ kolunu ve sol kolunu üçer kere yıkadı, sonra başını mesh etti, kulaklarının dışını ve içini mesh etti. Ardından şu (sağ) ayanını ve bu (sol) ayağını üçer kere yıkadı, sonra da, “Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını gösterdim, hiçbir şey eksiltmedim!” dedi. Tekrar evine girdi, ne olduğunu bilemediğimiz bir namaz kıldı, sonra çıktı, namaz kılınacağını belirtti ve kamet getirildi, bize Öğle namazını kıldırdı. Namazda Yasin sûresinden bazı âyetleri okuduğunu duyduğumu zannediyorum. Sonra bize ikindi namazını kıldırdı, ardından akşam namazını kıldırdı ve yatsı namazını da kıldırınca şÖyle dedi: “Rasûlullah ’ın nasıl abdest aldığını ve nasıl namaz kıldığını 'gösterdim, hiçbir şeyi eksiltmedim 1358

·        8. Ebu Zer (Ö.32/652)

Ebu Zer şöyle demiştir. Biz abdest alırken Peygamberimiz bizimle ilgilendi ve şöyle dedi. '“Ateşte yanacak topuklara yazık’”1359

·        9. Abdurrahman b. Ebû Gurâd (ö.?)

Rasûlullah’ın'la beraber hac için yolculuğa çıkmıştım. Yolculukta Rasûlullah’ın hacetinden sonra tuvaletten çıktı, ben kendisini bir su kabı ile takip ettim. Rasûlullah’ın haceti olduğunda çok uzaklaşırdı. Ben de Rasûlullah dönünceye kadar yoluna oturdum, bekledim ve gelince: Ey Allah'ın Rasûlü ““Abdest alacak mısın?” dedim. Rasûlullah yanıma geldi. Kabı alıp eline su döktü, yıkadı, sonra avucunu kaba daldırıp su aldı ve diğer eline su döktü. Sonra başına mesh etti, tekrar su alıp başına mesh etti. Sonra da su alıp ayaklarının üstüne döktü ve eliyle ayaklarını sıvazladı ve gelip bize öğle namazını kıldırdı.1360

·        10. Muhammed b. Mahmut(ö.?)

Rasûlullah abdest alan ama bir kişiyi görünce “Ayaklarının altını da yıka. ” demiştir. Bunun üzerine ama kişi ayaklarının altını yıkamaya başlamış ve bu olaydan sonra basîr diye anılmıştır.1361

11- Cubeyr el-Kindî( ö.?)

Cubeyr el-Kindî Rasûlullah’ın yanına gelmiş Rasûlullah ondan abdest almasını istemiştir. Cubeyr abdest almaya ağzına su alarak başlayınca Rasûlullah “Ağzınla başlama çünkü kafirler öyle yapar” dedi su istedi ve abdest almaya başladı. Ellerini iyice temizleninceye kadar yıkadı, ağzına ve burnuna su aldı, yüzünü üç defa yıkadı, sağ ve sol kollarını dirseklerine kadar üçer defa yıkadı, Başını mesh edip ayaklarını yıkadı.1362

·        13- Muğire b. Şu’be(ö.50/670)

Osman b. Ebû Suveyd, Ömer b. Abdulaziz’e ayakları mesh etme hakkında soru sorunca o şöyle demiştir. “Aralarında amcan Muğire b. Şu ’be ’ninde olduğu üç sahabeden bana ulaşan habere göre Rasûlullah ’ın ayaklarının yıkamıştır?”1363

·        14- Ebû Râfi’ (ö.?)

Ebi Râfi’ şöyle demiştir. Rasûlullah’ı abdest alırken gördüm. Yüzünü üç defa yıkadı, kollarını üçer defa yıkadı, başını ve kulaklarını mesh edip ayaklarını üçer defa yıkıdı. Bir başka seferde de Rasûlullah’ın azalarını birer defa yıkadığını gördüm.1364

·        15- Abdullah b. Uneys(ö.54/674)

Abdullah b. Üneys size Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını ve nasıl namaz kıldığını göstereyim mi demiş şöyle abdest almıştır: Ellerini üçer defa yıkadı üçer defa mazmaza ve istinşâk yaptı. Yüzünü ve dirseklerine kadar kollarını üçer defa yıkadı, başının önünü ve arkasını mesh edip kulaklarını mesh etti. Sonra ayaklarını üçer defa yıkadı. 1365

·        16- Ebu Mâlik el Eş’ari(ö.18/639)

Ebu Mâlik el- Eş’ari yanında bulunanlara toplanında size Rasûlullah’ın nasıl abdest alıp namaz kıldığını göstereyim demiş ve abdest almış ayaklarını yıkamıştır.1366

·        17- Vâil b. Hucr(ö.?)

Vail b. Hucr Rasûlullah’ın nasıl abdest aldığını insanlara anlatmış ve peygamberimizin ayaklarını yıkadığını ifade etmiştir. 1367

·        18- Abdullah b. Haris b. Cez’i’z-Zubeydî(ö. 85/704)

Abdullah b. Haris b. Cez’i’z-Zubeydî tarikiyle rivâyet edildiğine göre Rasûlullah şöyle demiştir. '“Ateşte yanacak topuk ve ayak altlarına yazık! ”1368

·        19- Hz. Huseyin(ö. 61/681)

Hz. Hüseyin şöyle demiştir. Babam abdest almak için su istedi, abdest aldı ve ayaklarını yıkadı. Abdestten sonra kalktı su içti, ben bu duruma hayret edince şöyle dedi. ““Şaşırma ben dedeni böyle yaparken gördüm.” 1369

·        20- Ka’b b. Mera, Mera b. Ka’b (ö.59/679)

Mera b. Ka’b Rasûlullah’tan anlattığı abdest almanın fazileti ile ilgili hadiste “Ayakları yıkayınca ayaklarla işlenmiş günahlar dökülür .” demiştir.1370

·        21- Ebû Kâhil (ö. ?)

Ebû Kâhil Peygamber abdest alıyorken efendimizin yanına gitmiş ve Rasûlullah’ın abdest alış şeklini rivâyet etmiş bu rivâyette ayaklarını yıkadı demiştir.1371

·        22- Abbas b. Midrâs Ebu’l- Heysem (ö.?)

Ebu Heysem şöyle demiştir. Rasûlullah beni abdest alırken gördü ve “Ayaklarının altını da ya Heysem.” dedi demiştir.1372

·        23- Ebû Umâme’nin kardeşi (ö. ?)

Ebû Umâme’nin kardeşi tarikiyle rivâyet edildiğine göre Rasûlullah’ın abdest alan gruptan bir kişinin ayaklarında kuru bir yer kaldığını görünce “Cehennemde yanacak topuklara yazık” dedi.1373 1374

·        24- Abbâd el Abdî (ö. ?)

Abbas el-Abdî Rasûlullah’tan şöyle rivâyet etmiştir. “Kişi güzelce abdest alır, çenesinden su akıncaya kadar yüzünü yıkar; dirseklerinden su akıncaya kadar kollarını yıkar;

topuklarından su akıncaya kadar ayaklarını yıkar iki rekat namaz kılarsa geçmiş günahları

affolur.”


25- Ukbe b. Amir (ö. 60/679)

Rasûlullah şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden bir kısım abdest alarak faziletlerini artırıyorlar. Ayaklarını yıkadıklarında bir düğün, yüzlerini yıkadıklarında bir düğüm, başlarını mesh ettiklerinde ise ayrı bir düğüm çözülür. Allah c.c. “Kuluma bakın abdest alarak faziletini artırıyor ona istediğini verdim.” der1375.

·        26- Temim b. Ğaziyye el-Ensârî (?)

Rasûlullah’ı abdest alıyorken gördüm. Suyu ayaklarına dokundurdu. 1376 ( *^S).

b. Şii Kaynaklarındaki yıkama rivâyetleri

Hz. Ali Rasûlullah’ın yanına gelmiş ve abdest almaya başlamıştır. Rasûlullah’ın Hz. Ali’ye yaklaşarak ya Ali “ mazmaza ve istinşâkyap; Hz. Ali yüzünü üç defa yıkayınca “iki defa yeter.” kollarını yıkayıp başını iki defa mesh edince “bir defa yeter.”, ayaklarını yıkayınca “Ey Ali parmaklarını hilalle ki ateş arasına girmesin.” dedi. 1377

Hz. Hüseyin’den mervi rivâyete göre “Unutarak kollarından önce yüzünü yıkarsan yüzünü yıkayıp kollarını tekrar yıka; Sağ kolunu sol kolundan önce yıkarsan önce sağını sonra sol kolunun tekrar yıka; Başını mesh etmeden önce ayaklarını yıkarsan önce başını mesh et sonra ayaklarını yıka. 1378

Ebû Abdullah’a (Hz. Hüseyin) Abdest alırkan ayaklarını yıkamayı unutan kişi sonradan ayaklarını suya soksa bu durum caiz midir? diye sorulunca “evet” demiştir. 1379

Ebû İbrâhim’e abdestte ayaklar hakkında sorulunca yıkamalısın demiştir. 1380

Görüldüğü gibi şii kitaplarında az da olsa ayakların yıkanması gerektiğini ifade eden hadis ve şii alimlerinin sözleri bulunmaktadır. Bu durumu açıklama da zorlanan şii alimlerinin takiyyeye sarılmaları ise ilginç bir durumdur. Rasûlullah’ın yanında Hz. Ali’nin takiyye yapası ne kadar inandırıcı olabilir.1381

·        c. Meshi ifade eden rivâyetler

·        1- Hz. Ali'

a-Nezzâl şöyle demiştşr. Hz. Ali'yi gördüm öğle namazını kıldı sonra insanlara öğüt vermek üzere oturdu. Su getirildi yüzünü ellerini başını ve ayaklarını mesh etti ve “Abdesti olanın abdesti budur.” dedi.1382

b-Hz. Ali'yi gördüm bevletti abdest alırken ayaklarına mesh etti.1383

c-Din akla göre olsaydı ayakların altını mesh etmek üstünü mesh etmekten daha doğru olurdu. Fakat ben Rasûlullah’ı ayaklarının üstüne mesh ederken gördüm.1384

Görüldüğü gibi Hz Ali'den hem ayaklarını mesh ettiği hem de yıkadığı şeklinde rivâyetler gelmiştir. Meşhur olan rivâyetlere göre o Hz. Peygamberin abdestini anlatırken ayaklarını yıkamıştır. Birinci hadiste “Bu abdesti olanın abdestidir.” şeklindeki açıklamasıyla ayaklarını mesh etmesinin sebebini bizzat kendisi açıklamıştır. Üçüncü rivâyet ise sika raviler tarafından “Din akla göre olsaydı mestlerin altını mesh etmek üstünü mesh etmekten daha doğru olurdu!” şeklinde rivâyet etmişlerdir. Sonuçta Hz. Ali’nin ayaklarına mesh ettiğine dair rivâyetler 1385sahih kabul edilse dahi ayaklarını yıkayıp nalinlerini mesh ettiği şeklinde yorumlanabilir.1386

·        2- İbn Abbas

a-Kur'an da iki yıkama ve iki meshten başka bir şey bilmiyorum1387

b-İbn Abbas yanındakilere “Peygamberin abdesti nasıldı göstereyim mi?” dedi. Evet cevabı alınca Hz. Peygamberin abdestini insanlara uygulayarak göstermeye başladı, ayaklarla alakalı Hz.Peygamberin fiiline gelince ayaklarında nalinleri varken bir avuç su aldı ayaklarına döktü, daha sonra nalinlerinin altını mesh etti. Bu hadisi şerifi başka tariklerden sika raviler1388 “ayaklarını iyice yıkayana kadar su döktü” şeklinde rivâyet etmişlerdir. 1389Hadisin ravilerinden olan Hişâm b. Sa’d ise hafız bir ravi değildir. Dolayısıyla onun sika olan bir raviye muhalefeti kabul edilemezken birden fazla olan sika ravilere muhalefeti nasıl kabul edilebilir.1390Eğer İbn Abbastan gelen bu rivâyetler sahih kabul edilse dahi şöyle yorumlanır. İbn Abbas mezkur ayeti cer okuyarak ayakların mesh edilmesi gerektiğini zannediyordu. '"Cehennemde yanacak topuklara yazık'" hadisini öğrenince ayakların yıkanması gerektiği fikrine ulaştı.1391

·        3- Enes

Mûsâ b. Enes dedi ki Haccâc insanlara hutbe irad etti ve şöyle dedi. “Yüzlerinizi ve ayaklarınızı yıkayın bu sizi cennete yaklaştırır.” cevaben Enes ise şöyle dedi. “Allah doğru söyledi Haccâc ise yalan. Başınızı ve topuklarla birlikte ayaklarınızı mesh edin1392 daha önce Enes r.a. tan gelen ayakların yıkanması gerektiğine dair rivâyetleri incelemiştik. O rivâyetler ile bu rivâyetin cem' ise şu şekilde yapılabilir. Enes nasb kıraatine dayanarak ayakların yıkanması gerektiği fikrini reddetmiştir. Ayakların yıkanmasını reddetmemiştir.1393Ayrıca İmam Nevevi’ye göre Enes ten gelen mesh hadislerinin hiç biri sahih değildir.1394.

·        4- İbn Ömer

a-İbn Ömer abdest alırken nalinleri ayaklarında ise ayaklarının üstüne mesh eder ve şöyle derdi. “Rasûlullah’ı böyle yaparken gördüm.”1395

b-Ubeyd b. Curey İbn Ömer'e dedi ki “Hz Peygamberin ashabından senden başka hiçbir kimsenin sebti nalinlerini giydiğini görmedim.” deyince İbn Ömer “Hz. Peygamberi bu nalinler üzerine mesh ederken gördüm.” demiştir.1396

İbn Ömer'den mervi olan bu rivâyetler şayet mahfuz ise ayakların yıkanması gerekliliği ile çelişmez. Çünkü o ayaklarını ayakkabı içindeyken yıkadıktan sonra ayaklarına mesh etmiş olabilir.1397 Bu yorumu Nâfi’nin “ibn Ömer abdest alırken ayaklarını iyice yıkayıp ayak ve el parmaklarını hilallerdi.” şeklindeki rivâyeti teyit etmektedir.1398 Ayrıca bu hadis Buhârî, Müslim gibi mu’teber kaynaklarda “Ayağında ayakkabıları varken abdest alırken gördüm” şeklindedir ayakları üzerine mesh ederken gördüm değil.

·        5-Temim Ğaziyye el Ensârî

Temim Ğaziyye el Ensâri Rasûlullah’ı abdest alıp sakalları ve ayaklarına mesh ederken .. görmüştür.

Abdestte ayakları mesh etmenin gerekliği olduğunu ifade eden hadislerin sahabe ravilerin toplamı yedidir. Bunlardan Hz. Ali, Enes, İbn Abbas, İbn Ömer’den abdest alırken ayaklarını yıkadıklarına yönelik daha sahih rivâyetler mevcuttur. Mezkur rivâyetler mesh edin manasında ise şa’z olur ve şaz üzerine hüküm bina edilmez. Temim b. Ğaziyye’den mervi rivâyet ise Taberânî tarikinde ^ ?^^ IJ^U £d^ 5^ şeklindedir ve bu rivâyet meshi değil yıkamayı ifade der. Evs’ten mervi rivâyet ise sahih olduğu farzedilse bile çorapları üzerine mesh etti manasına gelir. Aksi takdirde bu hadiste şa’zdır. Rifaa b. Râfi hadisi ise Kur’an da olduğu gibi hem meshe hem de yıkamaya ihtimali vardır. Ama harici delillerle yıkamaya hamledilmesi gerekir. İmam Nevevi’ye göre hadisi şerif abdest ayetindeki dizilişe uymak için bu şekilde sıralanmıştır.1399 1400 Yoksa ayaklarınızı mesh edin manasında değildir.

Peygamber efendimizin abdest alırken ayaklarını yıkadığına dair olan rivâyetler mesh ettiğine dair olan rivâyetlerden hem kemiyet açısından daha fazla hem de daha sahihtir. Yıkmaya delalet eden hadiseler başka kütüb'i sitte olmak üzere muteber hadis kitaplarında zikredilip ümmetin büyük bir kesiminin kabulü ile karşılaşşken meshe delalet eden hadisler ise sadece Şiiler tarafından kabul edilmiş ve muteber hadis kitaplarında yer almamıştır. Ebu Davut, İbn Mace ve Ahmet ibn Hanbel’in kitaplarına aldıkları mesh hadisleri ise zayıf kabul edilmiş veya şarihler tarafından yorumlanmıştır. Şu halde peygamber efendimizin imanın önemli bir bölümünü oluşturduğunu ifade ettiği abdest ibadetine itina etmek kaçınılmaz kulluk vazifelerindendir. Bütün ibadetlerde olduğu gibi abdest konusunda da Hz. Peygamberden gelen sahih rivâyetlere uymalı onun gibi abdest almaya gayret göstermeliyiz.

·        7. Fıkhi Mezheplerin konuyla alakalı görüşleri

Kur’an ve hadiste geçen mesh konusunu bu şekilde işledikten sonra mezheblerin konuyla alakalı fikirlerin kısa bir şekilde vermenin konun anlaşılaması açısından faydalı olacağını düşünüyoruz.

Hanefi Mezhebi

Bütün ehl-i sünnet mezheplerinde olduğu gibi Hanefilere göre de abdestte ayakları yıkamak abdestin farzlarındandır.1401Ayakları yıkamanın abdestin farzlarından olduğu noktasında icma eden Hanefiler, çıplak ayaklara meshin caiz olduğunu ifade eden hadislerin yorumlanması noktasında ise iki gruba ayrılmışlardır. Hanefi alimlerin büyük bir çoğunluğu bu konuda nesh olmadığını savunurken, Tahâvi, Tehânevi gibi alimler ise bu konuda neshin olduğunu savunmuşlardır.

İmam Tahâvi abdestte meshin caiz olduğuna delalet eden hadisleri zikrettikten sonra; ayakların yıkanmasını ifade eden hadisleri tek tek sıralayarak bu konudaki hadislerin mütavâtir hadis seviyesinde olduğunu ifade eder. Tahâvi’ye göre bu metevâtir seviyesindeki hadisler diğer rivâyetleri (abdestte ayakları mesh etmenin yeterli olduğunu ifade eden hadisleri) nesh etmiştir.1402Bu konuda tespit edebildiğimiz kadarıyla neshi savunan bir diğer Hanefi alim ise Şeyhzâde1403 ve Tahânevi'dir. Tahânevî’ye göre abdestte ayakların yıkanması hususunda icma vardır. Ulemanın bu icması ise bu konuda nesh olduğunun belirtisidir.1404 Bu konuda nesh olmadığını savunan Hanefi alimler ise çeşitli delillerle abdestte meshin caiz olduğunu ifade eden rivâyetleri sahih kabul etmezler. Bu rivâyetler yıkamayı ifade eden rivâyetler gibi sahih olmayınca aralarında neshten söz etmekte mümkün değildir. Çünkü nesh bir birine denk iki delil arasında cereyan eder.1405 Ayeti Kerimedeki "erciliküm" lafzını cer kıratıyla okuyarak mesh kastedilse dahi bu meshten kasıt yıkama derecesinde bir meshtir.1406 Çünkü ayaklar abdestte yıkanması gereken üç azadan biridir. Ercül kelimesinin cerr-i civar nedeniyle ruus kelimesine atfedilmesi ise yasaklanmış olan israftan sakındırmak içindir.1407Hz. Peygamberden mervi olup yıkamaya delalet eden rivâyetler meshi ifade eden rivâyetlerden kemmiyet açısından fazla olması meshin caiz olmadığının göstergesidir.1408Farklı manalara gelen iki ayetten birisi meshe diğeri ise yıkamaya delalet ederse yıkama yerine meshi kastetmek caiz değildir. Çünkü ayakları yıkamada meshte olmayan fazla bir fiil vardır. Dolayısıyla ayette kast olunan emir yıkamayı ifade eder meshi değil. 1409

Çıplak ayaklar üzerine meshi ifade eden Hz.Ali, İbn Abbas ve diğer sahabilerden gelen rivâyetleri kabul etmek iki yönden caiz değildir.1410 Ayetin ayakların yıkanmasına delalet etmesinden dolayı. Çünkü hanefilere göre haber-i vahit Kur'an ve meşhur sünnete aykırı olmamalıdır.1411

Abdest meselesinin toplumun her kesimini ilgilendiren bir mesele ( umumi belva) olmasından dolayı. Çünkü Hanefi usulcülerine göre umumi belva olan konularda haberi vahid delil kabul edilemez.

Şâfî Mezhebi

Allah'ü Teâla Mâide suresinin altıncı ayetinde "Ey iman edenler namaza kalkacağınız zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi ve başlarınızı mesh edip her iki ayağınızı topuklarınıza kadar yıkayın." diyerek abdestin dört farzını saymıştır.1412Yüz, eller ve ayakların yıkanması, başın ise mesh edilmesi hususunda ulemanın ittifakı vardır ve bu konuya kendisine itimat edilen hiçbir alim muhalefet etmemiştir.1413Peygamber Efendimizin abdest alırken ayaklarını sürekli yıkaması, ayaklar üzerine meshin Peygamber efendimizden sahih bir şekilde rivâyet edilmemiş olması ve bizzat peygamberimizin abdest alırken ayakları yıkamayı emretmesi abdestte ayakların yıkanmasının farz olduğunun delilleridir. 1414

Şiilerin mezkur ayetteki erculiküm kelimesinin cer kıraatini kendilerine delil alarak ayaklar üzerine meshin caiz olduğunu söylemeleri doğru değildir. Çünkü ercüliküm kelimesi cerri civar kaidesinden ötürü cer olarak okunmuş ve ercül kelimesi yıkanması gereken âzalar üzerine atfedilmiştir mesh edilmesi gereken azalar üzerine değil. Bu durum Arapların kullandığı meşhur bir durum olup Kur'an'ı Kerim'de konunun başka örnekleri de mevcuttur.1415 Manaya delalet açısından cer ve fetha kıraatleri eşit kabul edilse dahi sünnet fetha kıraatinin(ayakların yıkanması gerektiğinin) daha doğru olduğunu ifade eder. Şayet ayette kast olunan mesh olsa dahi bu mesh, hadisler ve kıraatlerin arasını cem' etmek için yıkamaya haml olunur. Çünkü Ebu'l Ali Farisi'ye göre Araplar hafif bir şekilde yıkamaya mesh derler.1416

Mâliki Mezhebi

Diğer mezheplerde olduğu gibi, ayakları yıkamak Mâlikilere göre de abdestin vaciplerindendir.1417Abdestte ayakların yıkanması hususunda ittifak halinde olan Mâlikiler; Mâide suresinin beşinci ayetindeki erciliküm lafzının yorumlanması noktasında ihtilaf etmişlerdir. İbn Arabi ve Mâzirî gibi bir kısım ulemaya göre mezkur kelimenin cer olarak okunması mesler üzerine meshe haml olunur.1418 Eğer mesh yoksa o zaman nasb kıraati ile amel edilerek ayakların yıkanması gerekir.1419 Diğer bir kısım Mâliki alimlerine göre ise erciliküm lafzı nasb okunur. Dolayısıyla abdestte ayakların yıkanması gerekir. Ayetin cer olarak okunması ise cerri civar sebebiyledir.1420İmam Mâlik'in Muvatta isimli eserini şerh eden ibn Bace'ye göre mezkur ayette ilel ka'beyn lafzının erciliküm lafzını kayıtlaması sebebiyle abdestte ayakların yıkanması gerekir.1421

Ehl-i sünnete mensub kişiler arasında konuyla alakalı farklı görüşleri olanlar da vardır. Sahabilerle alakalı rivâyetleri daha önceden değerlendidiğimiz için burada tekrar etme gereği hissetmiyoruz. Şa’bî, İkrime, Katâde gibi cer kıraatini benimseyenler hakkında A’meş onlar cerle okuyorlar fakat ayakların yıkıyorlardı demiştir.1422 Hasan’ı Basrî ve Taberî’ye göre kişi gasl ile mesh arasında muhayyerdir denilse de Alûsî’ye bu görüş müzkur kişilere yapılmış bir iftiradır. Ona göre muhayyerlik fikrini ortaya atan meşhur Taberî değil Muhammed b. Cerîr b. Rustem eş-Şii’dir.1423 Taberî’nin tefsirinde muhayyerlikle alakalı net bir ifadenin olmaması ve ayakların yıkamayan kişiye Rasûlullah’ın “Dön abdestini iyi al” hadisinin Hasan’ı Basrî’den mervi olması bu konuda Alûsî’yi destekler mahiyettedir. İbn Rüşd her ne kadar veylül hadisinden hareketle ayakları yıkama fikrine ulaşılamayacağını ifade etse de ayakları yıkamaının temizlik açısından daha doğru olduğu için yıkamayı vacib olarak görür. Cerri civarın caiz görmeyen Razî ise sonuç olarak şöyle demektedir. Abdestte ayakları yıkama birçok hadiste farz kabul edildiği ve yıkama fiili meshi içerdiğinden dolayı ayaklar ihtiyaten yıkanmalıdır.1424 Cemaliddin Kâsimî1425 ayakları yıkamanın farzda ziyadelik ve farzın hududunu genişletmek içindir şeklinde görüş beyan etmişlerdir.

SONUÇ

Tezimizde abdestte ayakların yıkanması veya mesh edilmesi konusundaki hadislerin sıhhat değerlendirmesi yapılmış, kaynaklardaki rivâyetlerin bütününden ortak bir hüküm çıkarılmıştır. Çalışmamız sıhhat tespitine yönelik olmakla birlikte incelediğimiz hadise konu olan kavramlar öncelikle açıklanarak tarihi süreçte hadisin ne şekilde anlaşıldığı, hangi konuya delil teşkil ettiği tespit edilmeye çalışılmıştır. Bu sebeple asıl konuyu oluşturan mesh, gasl ve ka’b kavramlırın üzerinde durulmuştur. Ayette ve hadislerde geçen ka’b kelimesinin aşık kemikleri manasında olduğu sonucuna varılmış, konuyu desteklemek amacıyla lugat ve hadislerden örnekler verilmiştir.

Sened tenkidi kısmında yirmi dört ayrı sahabiden mervi doksan üç hadis üzerinde durulmuştur. Buna göre, İbn Abbas’tan mervi beş rivâyetin biri sahih, üçü hasen, biri ise zayıftır. Hz. Osmandan gelen on rivâyet ile Abdullah b. Amr’dan mervi dokuz rivâyetin tamamı sahihtir. Hz. Ali’den mervi on bir rivâyetin dokuzu sahih ikisi hasendir. Ebû Hureyre’nin on rivâyetinin altısı sahih, dört tanesi ise hasendir; Abdullah b. Zeyd’in on yedi rivâyetinin on beşi sahih, ikisi hasendir. İbn Ömer’den mervi dört hadisten tamamı sahihtir. Hz. Aişe hadislerinin üçü sahih, ikisi hasendir. Müstevrid’den mervi iki rivâyetin ikisi de hasendir. Amr b. Abese ve Ebû Umâme’den mervi iki rivâyetten biri hasen diğeri zayıftır. Sünâbihî’den mervi iki hadisin biri sahih diğeri hasendir. Mikdam, Muaviye ve Cabir’den mervi birer hadis sahihtir. Halid b. Velid, Şurahbil b. Sa’d, Yezid b. Muaviye, Amr b. As, Hz. Ömer Kaysî rivâyetleri ise hasendir. Bazı sahabiler ve Enes tarikiyle gelen hadisler müdelles; Hasan’ı Basrî tarikiyle gelen rivâyet ise mürseldir. Meshi ifade eden Rifa, Evs ve İbn Abbâs rivâyetlerinin üçü de hasendir. Toplamda altımış dört tane sahih, yirmi üç hasen, üç tane zayıf, sonucuna varılmıştır. Bu bilgiler ışığında hadisin sened tenkidi açısından sahih olduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Metin tenkidi kısmında hadisin farklı tarikleri göz önünde bulundurularak bütünlük sağlamak ve doğru sonuçlar elde etmek amaçlanmıştır. Rasûlullah’ın abdest alırken ayaklarını yıkadığı veya mesh ettiğine dair olan rivâyetler birbirleriyle karşılaştırılmış hem kemiyet açısından daha fazla hem de daha sahih; yıkama hadislerinin sahih mesh hadislerinin ise şaz olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Konumuzdaki hadislerin Kur’an’a arz bölümünde Mâide suresindeki abdest ayeti üzerinde durulmuş, kıraat farklılıklarına değinilmiştir. Bu bölümde hem nasb hem de cer okuyanların delilleri irdelenmiş her iki grubun delillerinde de arap dili açısından doğru olduğu için hakem olarak sünnete başvurulması gerektiği fikrine ulaşılmıştır. Hadislerin diğer hadislere arzı bölümünde sünnet açısından daha genel bir hükme varılma gayesiyle şia kitapları dahil konumuzla alakalı hadisler tesbit edilmiş yıkama hadislerin sahih olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Son alarak mezheplerin konuyla alakalı fikirleri özetlenmiş Ehl-i sünnete mensub bütün mezheplerin ayakların yıkanması gerektiği fikrinde oldukları tesbit edilmiştir. Kaynaklarda sahih olarak değerlendirildiği ve delil olarak kullanıldığı anlaşılan yıkama hadisleri bize göre de sahihtir.

BİBLİYOĞRAFYA

Abdurrezzâk b. Hemmâm, Mûsânnef,

Abdurrezzâk b. Hemmâm, Ebû Bekir es-San’ânî, el Mûsânnef, (nşr. Habîbü’r-rahman el Azâmî), I-XI, Beyrut 1983.

Ahmet el-Advî, İhdâü ’d-dîbâce,

Safâü’d-Davvî Ahmet el-Advî, Ihdâü’d-dîbâce Şerhü Süneni İbn Mace, (nşr. Mektebetu Dârü’l-Yakin), I-V, Bahreyn 2001.

Ahmed b. Hanbel, Müsned,

Ebû Abdullah Ahmed b. Muhammed eş-Şeybânî Ahmed b. Hanbel, Müsnedu el-İmâm Ahmed b. Hanbel (nşr. Abdullah Muhammed ed-Dervîş), I-X, Beyrut 1991.

Âlusî, Rûhu ’l-Meânî,

Şihabuddin Seyyid Mahmud Ebu’l Fadl Âlusî, Rûhu’l-meânî fi tefsiri’l-Kur’âni’l-Azim ve’s-Seb’i’l-mesâni, I-XV, Beyrut, 1987.

Âmilî, el-Vesâil,

el-Âmilî, el-Vesâil, (Müessesetü Âli Beyt), I-IXXX, Tahran 1409.

Apaydın Yunus, Mütevâtir,

Yunus Apaydın, Metevâtir, DİA, c. XXXII, İstanbul 1996.

Aşıkkutlu, Hadiste Rical Tenkidi,

Emin Aşıkkutlu, Hadiste Rical Tenkidi, İstanbul 1997.

Atar, Fıkıh Usulü,

Fahrettin Atar, Fıkıh Usulü, İstanbul 1998.

Ateş, Abdestte Ayakları Meshetme veya Yıkamanın Hükmü,

Süleyman Ateş, “Abdestte Ayakları Meshetme veya Yıkamanın Hükmü”, Islami Araştımalar Dergisi, c.III, s.4, Ankara 1989.

, YüceKur’ân’ın Çağdaş Tefsiri,

(nşr.Yeni Ufuklar Neşriyat), ysz, ts.

Aynî, Umdetü’l-kârî,

Bedrüddin Ebû Muhammed Mahmud b. Ahmed el-Aynî, Umdetü ’l-kârî şerhu Sahîhi ’l-Buhârî, (nşr. El-Bâbî el-Halebî), I-XX, Mısır 1972.

Azîmâbâdî, Av nü'l-Ma'bûd,

Ebû Tayyib Muhammed Şemsülhak Azîmabâdî, Avnü’l-Ma’bûd,( Abdurrahman Muhammed Osman), I-XIV, Beyrut 1968.

Babanzâde Ahmet, Tecrîd-i sarîh mukaddimesi,

Babanzâde Ahmet Naim, Tecrîdi sarîh Mukaddimesi, Ankara 1991.

Bâcî, el-Müntekâ,

Ebû’l Velid Süleyman b. Halef, el-Müntekâ şerhüMuvatta’i ImamMâlik, I-VII, 1913.

Berki Ali Hikmet, Mecelle,

Ali Hikmet Berki, Açıklamalı Mecelle, (nşr. Hikmet Yay.), İstanbul ts.

Beydavî, Envâru ’t- tenzîl,

Nasıruddin Ebu Said Abdullah b. Ömer b. Muhammed el-Beydavî, Envaru’t- tenzîl ve Esraru ’t- te ’vîl, (Daru’l- kütübi’l- ilmiye), I-II, Beyrut, 2003.

Beyhakî, es-Sünenü ’l-kübrâ,

Ebû Bekir Ahmed b. Huseyin, es-Sünenü’l-kübrâ, (Mahammed Abdulkadir), I-XI, Beyrut 1994.

Bezzâr, Müsned,

Ebû Bekir Ahmed b. Amr b. Abdülhâlık el-Bezzâr, el-Bahrüz ’zehhâr el-Ma ’rûf bi- müsnedi ’l-Bezzâr (nşr. Mahfûz Rahman Zeynullah), I-IX, Beyrut 1988-1997.

Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr,

Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail Buhârî, et-Târîhu’l-kebîr (nşr. es-Seyyid Hâşim en-Nedvî), I-VIII, Dârü’l-fikr, ts.

_____________, es-Sahîh,

Ebû Abdullah Muhammed b. İsmail Buhârî, Sahîhü’l-Buhârî, (nşr. Kasım Şemmâî), I-IV, Beyrut ts.

Curcânî, şiyetü Keşşâf,

Ali b. Muhammed b. Ali es-Seyyid Zeynuddîn Ebu Hasan el Huseynî el-Curcânî, Hâşiyetü Keşşâf, (Keşşaf ile bareber), I-IV, ts.

Darekutnî, Sünen,

Ebu’l Hasan Ali b. Ömer b. Ahmet Darekutnî, Sünen, (nşr. Abdullah Haşim Yemânî), I-IV, Medine 1996.

Derveze, et-Tefsîrü ’l-hadis,

M. İzzet Derveze, et-Tefsîrü’l-hadis, (trc. Ahmet Çelen), I-VII, İstanbul 1998.

Davut b. Süleyman, er-Red ale’r-Râfidiyye,

Davut b. Süleyman b. Cercîs el-Ânî eş-Şâfî en-Nakşibendî, er-Redale’r-Râfidiyye, (nşr. Mecid Fahri) Şam ts.

Dihlevî, İncâhü ’l hâce,

Abdulğanî ed-Dihlevî, Incâhü’lhâce, (nşr. KadîmîkütübüHâne),yrs, ts.

Elmalılı Hamdi, Hak Dini Kur’ân Dili,

Elmalılı Muhammed Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, I-X, (Eser Neşriyat), ts

Ebû Dâvûd, Sünen,

Süleyman b. Eş’as b. İshâk el-Ezdî Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Sünenü Ebû Dâvûd (nşr. Muhammed Muhyiddin Abdülhamid), I-IV, Beyrut ts.

Ebû Ya’lâ, Müsned,

Ahmed b. Ali b. el-Müsennâ Ebû Ya'lâ el-Mevsılî, Müsnedü Ebî Ya'lâ (nşr. Hüseyin Selim Esed), I-XIII, Dımaşk 1984.

Ebu’s-Su’ud, İrşad’ül akli’s- selim,

Ebu’s-Su’ud, Muhammed b. Muhammed el-İmadî, İrşad’ül akli’s-selim ilâ Mezaye’l Kur’ân’il-Kerîm, (nşr. Daru ihyai’t- Turasi’l- Arabi), I-IV, Beyrut, 1990.

Erul, Tasarrufâtü ’r-rüvvât,

Bünyamin Erul, “Tasarrufâtü ’r-rüvvât fî ’l mervıyyât ”, A ÜİFD. XLII, Ankara 2001.

Erdoğan Mehmet, Mesh,

Mehmet Erdoğan, “Mesh”DİA, c. IXXX, İstanbul 1996.

Fahreddin Râzî, Mefâtîhu ’l-gayb,

Fahreddin Muhammed b. Ömer er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, Beyrut 1990.

Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd,

Ahmed b. Ali Ebû Bekir el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, I-XIV, (nşr. Dârü’l-kütübü’l-ilmiyye), Beyrut ts.

_____________, el-Kifâye,

el-Kifâye fî ılmi ’r-rivâye, Medine ts.

Hallaf, İlmu Usûli’l-fıkh,

Abduvehhâb Hallâf, İlmi Usûli’l-fıkh, Lübnan 1947.

Hazin, Lübâb,

el-Hazin, Ali b. Muhammed b. İbrahim Alauddin, Lübabu ’t-Te ’vîl fi Me ’ani ’t-Tenzîl, (Daru’l-kütübi’l-ilmiyye), I-IV, Beyrut, 1995.

Iclî, Marifetü ’s-sikât,

Ebü'l-Hasan Ahmed b. Abdullah b. Sâlih el-İclî, Ma'rifetü's-sikât (nşr. Abdülalim Abdülazim Bestevî), I-II, Medine 1985.

Isfehanî, Müfredât,

Rağıb el-Isfehanî, Hüseyin b. Muhammed b. Mufaddal, Müfredâtu elfâzi’l-Ku’an, (nşr. Safvan Adnan Davudî), Daru’l-kalem, Dımeşk, 1992.

İbn Adiy, el-Kâmil,

Abdullah b. Adiy b. Abdullah b. Muhammed Ebû Muhammed, el Kâmil fî duafâi’r-ricâl, (nşr.

Yahya Muhtar), I-VII, Beyrut 1988.

İbn Abdülber, el-İstîâb,

Ebû Ömer Cemâleddin Yusuf b. Abdullah b. Muhammed el-Kurtubî b. Abdülber en- Nemerî, el-Istîâb fi ma ’rifeti ’l-ashâb (nşr. Ali Muhammed Muavviz-Adil Ahmed Abdülmevcud), I-IV, Beyrut 1995.

İbn Asâkir, Târîh,

Ebü’l-Kâsım Sikatüddin Ali b. Hasan b. Hibetullah İbn Asâkir, Târîhu medîneti Dımaşk (nşr. Muhibüddin Ebû Saîd Amrevî), I- LIV, Beyrut 2001.

İbn Bâcî, et-Ta’dîl ve’t-tecrîh,

Süleyman b. Halef b. Sa’d Ebu Velid el-Bâcî, et-Ta’dîl ve’t-tecrîh limen harece lehü Buhârî, (nşr. Ebu Lubâbe) I-III, Riyad 1986.

İbn Battâl, Şerhü Buhârî,

Ebü’l-Hasan Ali Halef b. Abdülmelik İbn Battal el-Kurtubi, Şerhu Sahih-i Buhari, (nşr. Ebû Temim Yasir b. İbrâhim), I-IX, Riyad 2000.

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl,

Ebû Muhammed Abdurrahman b. Muhammed b. İdris İbn Ebû Hatim, el-Cerh ve't-ta’dîl, I-IX, Beyrut 1952.

İbn Ebû Şeybe, el-Mûsânnef,

Ebû Bekr Abdullah b. Muhammed b. İbrâhim İbn Ebû Şeybe, el-Mûsânnef fi'l-ehâdîs ve'l-âsâr, I-VIII, Beyrut 1989.

İbn Emiru Hâc, et-Takrir ve't-tahbir

Ebû Abdullah Şemseddin Muhammed b. Muhammed İbn Emiru Hâc, et-Takrîr ve't-tahbîr, Dârü'l-kütübi'l-ilmiyye, I-III, Beyrut 1983(Tahrîr ile birlikte)

İbn Hacer, Fethü ’l-Bârî,

Ahmed b. Ali b. Hacer ebü’l-Fadl el-Askalânî, Fethü ’l-Bârî, I-XIII, Beyrut 1958

, Lisânü ’l-Mîzân,

Ahmed b. Ali b. Hacer ebü’l-Fadl el-Askalânî, Lisânü'l-Mîzân, I-VII, Beyrut 1986.

, Takrîbü’t-Tehzîb,

Takrîbü't-Tehzîb (nşr. Muhammed Avvâme), Haleb 1986.

, Tehzîbü’t-Tehzîb,

Tehzîbü’t-Tehzîb, I-XIV, Beyrut 1984.

_______________, el-İsâbe,

el-îsâbe fi temyizi’s-Sahâbe (nşr. Âdil Ahmed Abdülmevcud, Ali Muhammed Muavviz), I-VIII, Beyrut 1995.

, Tabakâtü ’l-müdellisîn,

Tabakâtü’l-müdellisîn, Amman 1983.

İbn Hibbân, es-Sikât,

Muhammed b. Hıbbân b. Ahmed Ebû Hâtim el-Büstî, es-sikât, I-IX, thk. Seyyid Şerefeddin Ahmed, Dârül-fikr 1975.

_______________, Sahîh,

Sahîhu îbn Hibban bi tertîbi îbn Belbân (nşr. Şuayb Arnaut), I-XVIII, Beyrut 1993.

, el-Mecrûhîn,

Muhammed b. Hıbbân b. Ahmed Ebû Hâtim el-Büstî, el-Mecrûhîn, I-III, thk. Muhammed İbrahim, Dâru’l-ved’î, Haleb.

İbn Hişâm, Şuzûrü ’z-zeheb,

Ebu Muhammed Abdullah Cemaleddin b. Hişâm el-Ensârî, Şuzûrü ’z-zeheb fî ma ’rifeti kelami ’l Arab, (thk. El-Fâhûrî), Beyrut 1988.

İbn Hümâm, et-Tahrîr,

Kemalettin b. Muhammed b. Abdurrahman es-Sivasî, et-Tahrîr,(İbn Emir Şerhi ile birlikte) Dârü'l-kütübi'l-ilmiyye, I-III, Beyrut 1983.

İbn Huzeyme, Sahîh,

İbn Huzeyme Muhammed b. İshâk, Sahîh, (nşr. Mustafa el-A’zamî), I-IV, Beyrut 1980

İbn Kesir, Tefsiru’l Kur’ân’il Azim

İbn Kesir, İsmail b. Ömer Ebu’l-Fida, Tefsir’ulKur’ân’ilAzim, (Daru’l-Ma’rife), I-IV, Beyrut, 1992.

İbn Kudâme, el-Muğ

Abdullah b. Ahmet b. Kudâme el-Makdisî, el-Muğnî fî fıkhı îmam Ahmet b. Hanbel, I-X, Beyrut 1405.

İbn Mâce, Sünen,

Ebû Abdullah Muhammed b. Yezid er-Rebei el-Kazvinî İbn Mace, Sünenu İbn Mâce bi şerhi’s-Sindî, Dâru’l-ma’rife, Beyrut 1996.

İbn Main, Târîhü İbn Maîn,

Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Maîn, Târîhü b. Maîn, (Ahmet Muhammed Nur), Beyrut 1979.

İbn Manzûr, Lisânü ’l-Arab,

Ebü’l-Fadl Cemâlüddin Muhammed b. Manzûr el-İfrîkî el-Mısrî, Lisânü’l-Arab, I- XV, Beyrut 1990.

İbn Rüşd, Bidâyetü ’l-müctehid,

Kadı Muhammed Ahmed b. Muhammed b. Ahmed b. Rüşd el Kurtubî, Bidâyetü’l-müctehid, Beyrut 1999.

İbn Şâhin, Târîhü esmâi’s-sikât,

Ömer b. Ahmet Ebû Hafs el-Vâiz, Târîhü esmâi’s-sikât, (thk. Subhî es-Sâmeraî), Beyrut 1984.

İbn Şeddad, Delailü'l-ahkâm,

Ebü'l-Mehâsin Bahaeddin Yusuf b. Rafi b. Temîm İbn Şeddâd, Delailü'l-ahkâm min ehâdîsi'r-

Resul (nşr Muhammed b. Yahyâ ) Beyrut 1991

İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ,

İbn Sa’d, Ebû Abdullah Muhammed b. Sa'd b. Meni' ez-Zührî, et-Tabakâtü'l kübrâ, I-VIII, Beyrut ts.

İbnü'l-Arabi, Ahkâmü 'l-Kur'ân,

Ebû Bekr Muhammed b. Abdullah b. Muhammed Meâfirî İbnü'l-Arabi, Ahkâmü'l-Kur'ân ;

(nşr. Muhammed Abdülkadir Ata), I-IV Beyrut ts

İbnü’l-Cevzî, el-Mevzûât,

Ebü’l-Ferec Abdurrahman b. Ali b. el-Cevzî, Kitâbü ’l-mevzûât, I-III, Kâhire 1987.

İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-gâbe,

Ebü’l-Hasan İzzeddin Ali b. Muhammed b. Abdülkerim İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Gâbe fi ma’rifeti’s-Sahâbe (nşr. Halil Me’mun Şihâ), I-V, Beyrut 1997.

İbnü’s- Salâh, Ulûmü’l-hadis,

Ebû Amr Takıyüddin Osman b. Abdurrahman İbnü’s-Salâh, Ulûmü’l-hadis (nşr. Nûreddin Itr), Dımaşk 1984.

İşî, Tefsîrü Iyâşî,

Iyâşî, Tefsîrüiyâşî, (et-Tabîatü’l ılmiyye), I-III, Tahran 1380.

Kadı lyâd, Şerhü sahîh-i Müslim,

Ebû’l Fadl Iyâd b. Mûsâ b. Iyâd, îkmâli’l mu’lim bi Fevâidi Müslim, ( nşr. Yahya İsmail), Beyrut 1998.

Kandemir, Mevzû Hadisler,

Yaşar Kandemir, Mevzû Hadisler, İstanbul 2002.

Karâfî, ez-Zahîre,

Ebü'l-Abbas Şehabeddin Ahmed b. İdris b. Abdürrahim Karâfî, (nşr. Muhammed Haccî), I-XIII, Beyrut 1994.

Kasimî, Mehâsinü ’t-te’vîl,

Cemaleddin Muhammed b. Muhammed Saîd Cemaleddin Kasımi, Tefsirü'l-Kasımi (Mehasinü't-te'vil), (nşr.Muhammed Fuad Abdülbaki), I-XVII, Kahire 1957.

Kastallânî, İrşâdü ’s-sârî,

Ebû Abbâs Şehâbeddin Ahmed b. Muhammed, îrşâdü ’s-sârî li sahîhi Buhârî, I-IX, (baskı yeri yok), trs.

Keşmirî, el Urfü ’ş-Şezî,

Muhammed Enver Şah b. Muazzam Şah el Keşmirî, el Urfü’ş-şezî şerhü Tirmizî, (nşr. Muhammed Ahmet Şakir), I-III,

Kettânî, Nazmü ’l-mütenâsır,

Ebû Abdullah Ca’fer el-Hasenî, Nazmü ’l mütenâsır min ’el-ehâdîsi ’l-mütevâtir, Beyrut 1987.

Kirâcikî, el-Kavlü ’l mübîn,

Ebû Feth Muhammed b. Ali Kirâcikî, el Kavlü’l mübîn an vucûbi meshi’l kademeyn, (nşr. Ali Mûsâ Ka’bi), Tahran, ts.

Kirmânî, el-Kevâkibü ’d-derârî,

Şemsuddin Muhammed b. Yusuf, el-Kevâkibü’d-derârî, I-IX, Beyrut 1981.

Kuleynî, el-Kâfî,

Kuleynî, el-Kâfî, (Dârü’l kütübü’l İslamiyye), I-VIII, Tahran 1365.

Mâlik, Muvattâ,

Ebû Abdullah el-Asbahi el-Himyeri Mâlik b. Enes, Muvattâ (nşr. Beşşâr Avvad Ma’ruf), I-II, Beyrut 1997.

Mizzî, Tehzîbü ’l-Kemâl,

Ebü'l-Haccac Cemaleddîn Yusuf b. Abdurrahman b. Yusuf Mizzî, Tehzîbü’l-Kemâlfi esmâi’r-ricâl (nşr. Beşşâr Avvâd Ma’rûf), I-XXXV, Beyrut 1980.

Mubârekfûrî, Tuhvetü’l ahvezî,

Muhammed b. Abdurrahman b. Abdurrahim, (dârü’l kütübi’l ılmiyye), I-X, Beyrut ts.

Muhammed Accâc, es-Sünnetü kable’t-tedvîn,

Muhammed Accâc, es-Sünnetü kable ’t-tedvîn, Kâhire 1963.

Mufîd, Mehsh ale’r-ricleyn,

Şeyh el Mufîd, Mesh ale’r-ricleyn, (Mu’temeru Şeyh el-Mufîd), Tahran 1413.

Münâvî, Feyzü ’l-kadîr,

Zeynüddîn Muhammed Abdürrauf b. Tacilarifin b. Ali Münâvî, Feyzü'l-kadîr şerhi'l -Câmii's-sagîr (nşr. Hamdi ed-Demirdaş), Mekke 1998.

Mübarekfûrî, Tuhfetü ’l-ahvezî,

Ebü'l-Ali Muhammed Abdurrahman b. Abdürrahim Mübârekfûrî Tuhfetü'l ahvezî bi-şerhi Câmii't-Tirmizî, I-X, Beyrut ts.

Müslim, es-Sahîh,

Ebu’l-Hüseyin Müslim b. Haccâc el-Kuşeyrî, Sahîhi Müslim (nşr. Muhammed Fuad Abdülbâkî), I-V, Beyrut ts.

Nesefî, Medariku’t- Tenzîl,

Abdullah b. Ahmed b. Mahmud Ebu’l Berekât en-Nesefî, Medariku’t-tenzîl ve Hakaiku’t-te’vîl, (nşr.Eda Neşriyat), I-III, İstanbul 1993.

Nevevî, Şerhü Müslim,

Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Şerefuddin eş-Şâfî, Sahîhü Müslim bi şerhi Nevevî ( el Minhâc), (nşr. Halil Me’zûn), Beyrut 1998.

, el-Mecmû’

Ebû Zekeriyyâ Muhyiddin Yahyâ b. Şeref b. Nuri Nevevi, el-Mecmu’ şerhu’l-Mühezzeb li’ş-Şirâzî (nşr.tahkik Muhammed Necib Mutî), I-XX - Riyad 2003

Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ,

Ebû Abdurrahman Ahmed b. Ali b. Şuayb Nesâî, es-Sünenü’l-kübrâ (nşr. Abdülgaffâr Süleyman), I-VI, Beyrut 1991.

Özdemir, Amr b. Şuayb an ebihi an ceddihi isnadının tahlili,

Veysel Özdemir, Amr b. Şuayb an ebihi an ceddihi isnadının tahlili, FÜİFD. I, Elazığ 2008

Râvendî, Fıkhü 'l-Kur'ân,

Kutbuddin Râvendî, Fıkhü’l Kur’an, (nşr. Mektebetü Ayet’il marâşî), I-III, Tahran 1405.

Râzî, et-Tefsiru ’l- Kebir,

, Fahruddin Ebu Abdillah Muhammed b. Ömer er-Râzî, et-Tefsiru’l- Kebir (Mefatihu’l-Gayb), (Daru ihyai’t- turasi’l- Arabi), I-XVII, Beyrut, ts

Râzî, Muhtâru ’s-sıhâh,

Muhammed b. Ebû Bekir b. Abdülkâdir er-Râzî, Muhtâru ’s-sıhâh, Beyrut 1995.

Sehârenfûrî, Bezlü ’l mechûd,

Halil Ahmet Sehârenfûrî, Bezlü’l mechûdfî halli Ebî Davût, (nşr. Muhammed b. Zekeriyyâ b. Yahyâ), I-XX, Kahire 1973.

Serahsî, Mebsût,

Şemsu’l eimme Ebû Sehl Ebû Bekir Muhammed b. Ahmed, Mebsût, (Ter. Cevat Akşit), I-XVII, İstanbul 2008.

Sıddıkî, Hadis Edebiyatı,

Muhammed Zübeyr Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi (trc. Yusuf Ziya Kavakçı), İstanbul 1966.

Sindî, şiyetü ’s-Sindî,

Muhammed b.Abduhadi es-Sindî, Hâşiyetü’s-Sindî, (nşr. Turâsi’l İslami), Beyrut 1994.

Subkî, el-Menhel,

Muhammed b. Muhammed Hattab es-Subkî, el-Menhelü ’l azbü ’l mevrûd, Beyrut ts.

Suyûtî, el-Lüma’,

Celâleddin Abdurrahman b. Ebû Bekir Suyûtî, el-Lüma ’ fi esbâbi vurûdi ’l-hadîs.

, ed-Durru ’l-Mensûr

es-Suyutî, Celaluddin Abdurrahman b. Ebu Bekir, Ed-Durru’l-Mensurfi’t-Tefsir bi’l-Me’sur, (nşr. Ahmet Muhammed Harrâd), I-VIII, Dımeşk, 1987.

Şeyhzade, Haşiyetu Muhyiddin Şeyhzade

Şeyhzade, Muhyiddin, Haşiyetu Muhyiddin Şeyhzade, Hakikat Kitabevi, I-IV, İstanbul 1994.

Taberânî, el-Mu'cemü’l-evsat,

Ebü'l-Kâsım Süleyman b. Ahmed b. Eyyub el-Lahmî Taberânî, el-Mu'cemü’l-evsat (nşr. Abdülmuhsin b. İbrahim el-Hüseynî), I-X, Kahire 1994.

, el-Mu ’cemü ’l kebîr

Taberânî, el-Mu’cemü’l kebîr, (nşr. Hamdi b. Abdulmecid, I-XX, Mektebetü’l ulûm, Beyrut 1983.

Taberî, Câmiu’l beyân

Muhammed b. Cerir b. Yezid b. Halid Ebu Cafer et-Taberî, Camiu’l beyan an te’vîl’i ây’il Kur’ân, (Daru’l- Fikr), I-XV, Beyrut 1994.

Tahâvî, Şerhü meâni’l âsâr,

Ebû Ca’fer Ahmed b. Muhammed, Şerhü Meâni ’l Âsâr, I-IV, Kahire 1968.

Tahir b. Aşur, et-Tahrîr

Tahir b. Aşur, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, I-XV, (nşr. Daru’s-sahnûn, Tunus, 1997.

Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları,

Talat Koçyiğit, Hadis Istılahları, Ankara 1980

Tirmizî, Sünen,

Ebû Îsâ Muhammed b. Îsâ b. Sare Sülemi Tirmizî, el-Câmiu’s-sahih sünenü’t-Tirmizî (nşr.

Ahmed Muhammed Şakir), I-V, Beyrut ts.

Tûsî, Tehzîbü’l ahkâm,

eş-Şeyh Tûsî, Tehzîbü’lahkâm, (nşr. Dârü’l kütübü’l islamiyye), I-X, Tahran 1365.

________________, el-istibsâr,

eş-Şeyh Tûsî, el-îstibsâr, , (nşr. Dârü’l kütübü’l islamiyye), I-IV, Tahran 1390.

Uğur Müctebâ, Kur’an ve Hadise göre ayakları mesh

Müctebâ Uğur, “Kur’an ve Hadesi göre ayakları mesh”, îslami Araştırmalar, c.III, Ankara 1989.

Ukaylî, ed-Duafâ,

Ebû Ca’fer Muhammed bl Amr, ed-Duafâü’l-kebîr, (nşr. Abdulmutî Emin Kal’acî), I-IV, Beyrut 1984.

Zehebî, el-Kâşif,

Ebû Abdullah Şemseddîn Muhammed b. Ahmed b. Osman Zehebî, el-Kâşif fi ma'rifeti men lehu rivâye fı'l-kütübi's-sitte (nşr. Muhammed Avvâme), I-II, Cidde 1992.

, Mîzânü ’l-i’tidâl,

Mîzânü'l-i'tidalfi nakdi'r-ricâl (nşr. Ali Muhammed Muavvad), I-VI, Beyrut 1995.

_______________, Siyer,

Siyeru a'lâmi'n-nübelâ (nşr. Şuayb Arnaut), I-XXV Beyrut 1981-1988.

, Tezkiretü ’l-huffâz,

Tezkiretü'l-huffaz, I-IV, Beyrut 1992.

Zemahşerî, el- Keşşaf,

Mahmud b. Ömer b. Muhammed Ebu’l Kasım ez-Zemahşerî, el- Keşşaf an hakâiki ğavamidi ’t-tenzîl ve Uyun ’il ekâvilfî vechi ’t te ’vîl, I-IV, Beyrut, 1995.

Zerkeşî, Hz. Aişe’nin Sahâbeye Yönelttiği Eleştiriler,

Bedrüddin ez-Zerkeşî, Hz. Aişe’nin Sahâbeye Yönelttiği Eleştiriler (trc. Bünyamin Erul), Ankara 2000.

Zeylaî, Nasbü ’r-râye,

Ebû Muhammed Abdullah b. Yusuf, Nasbü’r-râye li ehâdîsi Hidâye (nşr.Yusuf Bennûrî), I-II, Mısır 1995.

190


1

Ibn Manzûr, Lisânü ’l Arab, VII, 2711.

2

Isfahânî, Müfredât, 1376.

3

Mehmet Erdoğan, Mesh ’, DİA, IXX, 201.

4

Sâd, 38, 32-33.

5

Nisâ, 4, 43

6

Mâide, 5, 6.

7

Alusî, Rûhü ’l- meânî, III, 23.

8

Kurtubi, el Câmi ’ li ahkâmi ’l-Kur’an, VI, 92.

9

Cürcânî, Hâşiyetü ’l Keşşâf, II, 596, îbn Arabî, Ahkâmü ’l-Kur’ân, I, 72.

10

Tahir b. Âşur, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, IV, 129.

11

Elmalılı, Hak Dini Ku ’an Dili, III, 173.

12

Râzî, Muhtârü ’s-sihâh, 495.

13

İsfahânî, el-Müfredât, 1281.

14

İbn Ebû Şeybe, Mûsânnef, II, 109; İbn Huzeyme, Sahîh, II, 82.

15

Ebû Davut, Salât, 622.

16

Serahsî, Mebsût, I, 14.

17

Razî, Mefâtîhü ’l-gayb, IV, 504.

18

Râvendî, Fıkhü ’l-Kur’ân, I, 22.

19

Nevevî, el-Minhâc, III, 103.

20

Hazin, Lübâbü ’t-te ’vîl, I, 243.

21

·        21 Buhârî, Vudû’, 103.

22

Nesâî, Tahâre, 84.

23

Nesâî, Tahâre, 85.

24

Ebû Dâvûd, Tahâre, 53

25

İbn Mâce, Tahâre, 54.

26

Buhârî, Vudû’, 120.

27

Buhârî, Vudû’, 126.

28

Buhârî, Savm, 19.

29

Müslim, T ahâre, 3.

30

Müslim, T ahâre, 3.

31

Nesâî, Tahâre, 68.

32

Nesâî, Tahâre, 69.

33

Nesâî, Tahâre, 94.

34

Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.

35

Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.

36

Buhârî, Vudû’, 123.

37

Buhârî, Ilm, 47.

38

Buhârî, Um, 73.

39

Müslim, Tahâre, 9.

40

Müslim, Tahâre, 9.

41

Nesâî, Tahâre, 89.

42

Ebû Dâvut, Tahâre, 46.

43

Ibn Mâce, Tahâre, 55.

44

Ebû Dâvûd, Tahâre, 52.

45

Buhârî, Vudû’, 123.

46

Müslim, Tahâre, 9.

47

Müslim, Tahâre, 9.

48

Müslim, Tahâre, 9.

49

Müslim, Tahâre, 11.

50

Tirmizî, Tahâre, 31.

51

Ibn Mâce, Tahâre, 55.

52

Nesâî, Tahâre, 89.

53

Müslim, Tahâre, 12.

54

Müslim, Tahâre, 12.

55

Buhârî, Vudû’, 136.

56

Buhârî, Vudû’, 135.

57

Buhârî, Vudû’, 139.

58

Buhârî, Vudû’, 140.

59

Buhârî, Vudû’, 143.

60

Buhârî, Vudû’, 144.

61

Müslim, Tahâre, 7.

62

Müslim, Tahâre, 7.

63

Müslim, Tahâre, 7

64

Müslim, Tahâre, 7.

65

Müslim, Tahâre, 7.

66

Nesâî, Tahâre, 80.

67

Nesâî, Tahâre, 81.

68

Ebû Dâvut, T ahâre, 51.

69

Ebû Dâvut, T ahâre, 51.

70

Tirmizî, Tahâre, 24.

71

Müslim, Tahâre, 9.

72

Müslim, Tahâre, 9.

73

Müslim, Tahâre, 9.

74

İbn Mâce, Tahâre, 55.

75

İbn Mâce, Tahâre, 55.

76

Müslim, Tahâre, 10.

77

Buhârî, Eşribe, 248.

78

Nesâî, Tahâre, 75.

79

Nesâî, Tahâre, 76.

80

Nesâî, Tahâre, 79.

81

Nesâî, Tahâre, 100.

82

Ebû Dâvûd, Tahâre, 51.

83

Ebû Dâvûd, Tahâre, 51.

84

Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.

85

Ebû Dâvûd, Tahâre, 51.

86

Tirmizî, Tahâre, 37.

87

İbn Mâce, Tahâre, 56.

88

Nesâî, Tahâre, 85.

89

İbn Mâce, Tahâre, 6.

90

Nesâî, Tahâre, 91.

91

Ibn Mâce, Tahâre, 56.

92

Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.

93

Ebû Dâvûd, T ahâre, 51.

94

Ebû Dâvûd, Tahâre, 59.

95

İbn Mâce, Tahâre, 54.

96

Ebû Dâvûd, Tahâre, 66.

97

Ebû Dâvûd, Tahâre, 66.

98

Ibn Mâce, Tahâre, 6.

99

Nesâî, Tahâre, 108.

100

İbn Mâce, Tahâre, 55.

101

İbn Mâce, Tahâre, 55.

102

Buhârî, Vudû’, 133.

103

Tabaklanmış deriden yapılmış nalin bkz. Tecrit, I, 150.

104

Müslim, Kitâbü’l-hac, 5.

105

Ebû Dâvut, Menâsik, 21

106

Nesâî, Tahâre, 95.

107

Ebû Dâvûd, Tahâre, 66.

108

Ebû Davûd, Tahâre, 160

109

îbn Mâce, Tahâre, 56.

110

îbn Mâce. Tahâre, 57.

111

Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, 121. İsnadın önemine dair ayrıntı için bkz. Emin Aşıkkutlu, Rical Tenkidi, 50-51.

112

Sıddıkî, Hadis Edebiyatı Tarihi, 18.

113

İbnü’l-Cevzî, Kitâbü ’l-mevzûât, Sıddıkî, a.g.e, 172.

114

Abdullah bin Abbas (ö.68/687) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, V, 314; Buhâri, et-Târîhü ’l-kebîr, V, 3; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, V, 116.

115

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 277.

116

İbn Ebû Hâtim, el- Cerh ve ’t-ta ’dil, VIII, 9.

117

Zehebî, Tezkiratü ’l huffâz, II, 553.

118

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 493.

119

İbn Hıbbân, es-Sikât, IX, 132.

120

Buhârî, et-Târihü ’l-kebîr, VII, 348.

121

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 173; Mizzî. Tehzîbü ’l kemâl, XXIIX, 531.

122

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 345; Buhâri, a.g.e, VII, 348; Zehebî, a.g.e, I, 358;İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 547.

123

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 273.

124

Buhârî, a.g,e, IV, 4.

125

ibn Sa’d, a.g,e, V, 420; îbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 250.

126

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 103; Zehebi, a.g.e, I, 234.

127

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 250.

128

Zehebî, Siyerü a ’lâmi ’n nubelâ, VII, 427.

129

İbn Hibbân, a.g.e, VI, 88.

130

Buhârî, a.g,e, III, 387 Mizzî, a.g.e, XII, 10; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 341; Takribü ’t-tehzîb, 222.

131

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 355.

132

Zehebî Tezkiretü ’lhuffâz, I, 132.

133

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 341.

134

Buhârî, a.g.e, VI, 461; İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 392.

135

İbn Hacer, a.g.e, V, 187.

136

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 137.

137

Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 338.

138

Buhârî, a.g.e, VI, 461.

139

İbn Hibbân, a.g.e, V, 199.

140

İbn Hacer, a.g.e, III, 341

141

Bkz. 4. ravi

142

Bkz. 5. ravi

143

Mizzî, a.g.e, XXX, 364; İbn Hacer, a.g.e, XI, 79.

144

Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 86.

145

ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 79.

146

İbn Hacer, a.g.e, XI, 79.

147

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 237

148

Buhâri, et-Tarîhü ’l-kebîr, VI, 25; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 395 Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XVIII, 187; İbn Hacer, a.g.e, 315.

149

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, V, 95.

150

İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb, 158.

151

İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 116.

152

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. 1. hadis şerhi.

153

Buhârî, et-Tarîhü ’l-kebîr, VII. 737; İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 520.

154

Hatib Bağdadî, Tarihü Bağdat, XIII, 265.

155

Zehebî, Siyeru a ’lâmi ’n-nübelâ, XI, 495.

156

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 321.

157

İbn Hacer, a.g.e, X, 41.

158

İbn Hibbân, a.g.e, IX, 189.

159

Buhârî, a.g.e, V, 47;İbn Hacer, a.g.e, 126.

160

İbn Hacer, a.g.e, V, 127.

161

ibn Hacer, a.g.e, V, 127.

162

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 8.

163

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 282.

164

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 389.

165

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 49.

166

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 303.

167

Buhârî, et-Târihü’l kebîr, I, 196; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 386; İbn Hacer, a.g.e, IX, 303; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 165.

168

Mizzî, a.g.e, XXVI, 101.

169

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden diğer raviler için bkz. 1. hadis

170

Buhârî, a.g.e, VI, 250.

171

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 166.

172

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XIX, 478

173

Iclî, Marifetü’s-sikât, II, 130.

174

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 454.

175

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 166; Mizzî, a.g.e, XIX, 478.

176

Buhârî, a.g.e, I, 45.

177

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 210.

178

İbn Hacer, a.g.e, IX, 64.

179

İbn Sa’d, et- Tabakât’ül kübrâ, VI, 394.

180

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 64.

181

İbn Hıbbân, es- Sikât, VII, 441.

182

Buhârî et-Tarihü ’l- kebîr, VIII, 200, Mizzî, XXX, 204.

183

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, IX, 61

184

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 328.

185

İbn Hacer, a.g.e, XI, 37; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 61.

186

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden diğer raviler için bkz. 1. hadis

187

Mizzî, a.g.e, II, 95.

188

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 515.

189

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 104.

190

İbn Hacer, a.g.e, I, 107.

191

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 83.

192

Buhârî, a.g.e, IV, 61.

193

ibn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 231.

194

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 414.

195

Mizzî, a.g.e, X, 285.

196

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 92.

197

İbn Hıbbân, a.g,e, III, 414.

198

Buhârî, et-Târihü ’l-kebîr, I, 155.

199

İbn Hacer, Tehzübü’t-tehzîb, VI, 156.

200

İbn Şahin, Târîhü esmâi’s-sikât, I, 147; Mizzî, a.g.e, XVII, 98.

201

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 76.

202

Iclî, a.g.e, II, 76

203

Mizzî, a.g.e, XVII, 98.

204

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VI, 155.

205

Buhârî, et-Târihü’l-kebîr, VII, 292.

206

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 708.

207

Iclî, a.g.e, II, 305.

208

Mizzî, a.g.e, IXXX, 155.

209

İbn Hacer, a.g.e. X, 321.

210

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 404.

211

İbn Hacer, a.g.e, IV, 355.

212

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, I, 133.

213

Iclî, a.g.e, I, 466.

214

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 417; İbn Hacer, a.g.e, IV, 355.

215

İbn Hacer, a.g.e, IV, 356.

216

Mizzî, a.g.e, XIII, 99.

217

Buhârî, a.g.e, I, 220; Ebû Hâtim, VIII, 71; Iclî, a.g.e, II, 253; îbn Hıbbân, a.g.e, V, 349; Mizzî, a.g.e, XXVI, 419; İbn Hacer, a.g.e, IX, 395; İbn Hacer, Tabakâtü ’l-müdellisîn, I, 45.

218

Osman bin Affân, (ö. 35/655) bkz. Buhârî, a.g.e, VI, 208; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 160; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 464;

219

İbn Sa’d, Tabakâtü ’l- kübrâ; V, 539; Buhârî, a.g.e, VI, 13.

220

İbn Hacer, Tehzîbü ’t- tehzîb, VI, 308.

221

Zehebî, Siyerü a’lâmin nubelâ, X, 389.

222

Mizzî, a.g.e, XVIII, 158.

223

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 387; Bâcî, et-Ta ’dil ve ’t-tecrih, II, 898.

224

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 396.

225

İbn Hacer, Tehzîbü ’t- tehzîb, VI, 308.

226

Buhârî, et-Târihü’l-kebîr, I, 288.

227

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 252.

228

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 101.

229

İbn Hibbân, a.g.e, IV, 4.

230

İbn Adiy, el-Kâmilfı ’d-duafâ, I, 248.

231

İbn Hacer, a.g.e, I, 105.

232

İbn Sa’d, a.g.e, V, 249; Buhârî, a.g.e, VI, 459; Iclî, a.g.e, II, 137; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 338; İbn Hıbbân, a.g.e, V, 200; Mizzi, a.g.e, X, 124; İbn Hacer, a.g.e, VII, 193; İbn Hacer, Takrîb, 392.

233

Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl, XXIX, 123

234

Buhârî, a.g.e, III, 80; ibn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 265.

235

Zehebî, Siyer ’ü a ’lâmi ’n-nubelâ, IV, 122; İbn Hacer, a.g.e, III, 21.

236

İbn Sa’d et-Tabakâtü ’l kübrâ, VII, 148; Mizzî, a.g.e, VII, 301.

237

İbn Hıbbân, a.g.e, IV, 179.

238

Zehebî, Zikr’ü esmâi men tukullime fihi, I, 72.

239

Mizzî, a.g.e, VII, 301.

240

Buhâri, et-Târîhü’l kebîr, II, 344.

241

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 422; Mizzî, Tehzîbü’l kemâl, VII, 146; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, II, 379.

242

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, III, 129.

243

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 368.

244

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I, 313.

245

İbn Hıbbân, es-Sikât, VIII, 194.

246

Buhârî, a.g.e, IV, 220; Iclî, a.g.e, I, 457, İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 354; İbn Hibbân, , a.g.e, VI, 438; Mizzî, a.g.e, XII, 516; İbn Hacer, a.g.e, IV, 126; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 267.

247

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 221.

248

İbn Hacer, a.g.e, I, 395.

249

İbn Hibbân, a.g.e, VI, 478.

250

Mizzî, a.g.e, XII, 516.

251

.Abdullah b. Osman b. Abdân (Ö.221/836) bkz. Buhârî, a.g.e, V, 147; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 113; İbn Hıbbân, es-Sikât, VIII, 256; Zehebî, a.g.e, I, 401;Mizzî, a.g.e, XV, 276; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, V, 274.

252

İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, VII, 378; Buhârî, a.g.e, V, 212; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, VII, 305;

Mizzî, a.g.e, XVI, 5; Zehebî, a.g.e, I, 274. İbn Hacer, a.g.e, V, 334; İbn Hacer, Takrib, I, 320;

253

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 54.

254

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 274.

255

İbn Hibbân, es-Sikât, VII, 7.

256

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VII, 378; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 741,İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 218;

Takrîbü’t-tehzîb, 541.

257

Iclî, a.g.e, II, 290

258

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 484.

259

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 256; İbn Hacer, a.g.e, X, 218.

260

îbn Ebû Hâtim a.g.e, II, 65.

261

Zehebî, a.g.e, II, 504.

262

Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl, I, 417; îbn Hacer, a.g.e, I, 55; îbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 83.

263

îbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 29.

264

Buhârî, et-Tarihü ’l kebîr, III, 69.

265

Zehebî, a.g.e, II, 486.

266

îbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 274.

267

îbn Adiyy, el-Kâmilfi ’d-duafâ, II, 458.

268

Buhârî, a.g.e, V, 218.

269

îbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, V, 189.

270

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 60.

271

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 304.

272

îbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 189.

273

îbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VI, 65.

274

Mizzî, a.g.e, 16, 277.

275

îbn Hibbân, a.g.e, VIII, 346.

276

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 248.

277

Iclî, a.g.e, II, 379.

278

Mizzî, a.g.e, XXXII, 551.

279

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 249.

280

Bkz.14. ravi.

281

Buhârî, et-Tarihü ’l- kebîr, III, 429, İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 52; Mizzî, Tehzîbü ’l- kemâl, IX, 402 Zehebi, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 437; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 217; Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 296.

282

İbn Hibbân, a.g.e, VIII,256.

283

Buhârî, a.g.e, VIII, 395.

284

ibn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 202.

285

Iclî, a.g.e, II, 272.

286

Zehebî, a.g.e, I, 335.

287

İbn Hıbbân, a.g.e, IX, 284.

288

Buhârî, a.g.e, IV, 148; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 239; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 260.

289

Zehebî, Siyerü a ’lâmi ’n-nübelâ, XI, 4O8; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâ\, XII, 273; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IV, 254.

290

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 295.

291

Bkz. 25. ravi

292

Zehebî, el-Kâşif I, 202.

293

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 84.

294

Mizzî, a.g.e, I, 472; İbn Hacer, a.g.e, I, 66.

295

Buhârî, a.g.e, VII, 216; îbn Hıbbân, a.g.e, VI, 152.

296

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 152; Mizzî, a.g.e, XVIII, 238.

297

İbn Hıban, a.g.e, VIII, 449.

298

Mizzî, a.g.e, XVIII, 238.

299

Bkz.29.ravi

300

Bkz. 31. ravi

301

Bkz. 32. ravi

302

Bağdadi, Tarihü Bağâdat, VIII, 216.

303

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 90.

304

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, V, 282.

305

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 514.

306

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 182.

307

Bkz. 28. ravi

308

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 21.

309

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 522.

310

Mizzî, Tehzîbü ’l- kemâl, VI, 262.

311

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 262; Mizzî, a.g.e, VI, 262.

312

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 176.

313

clî Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 93.

314

Buhârî, et-Tarîhü’l-kebîr, VI, 130.

315

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 923.

316

İbn Hacer, Takrîbü ’t tehzîb, I,354.

317

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 412.

318

Zehebî, a.g.e, I, 364; İbn Hacer, a.g.e, VI, 278; İbn Hacer, Takrîbü ’t tehzîb, I, 354.

319

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXV, 173; ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 135.

320

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VII, 250.

321

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 105.

322

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 549.

323

Mizzî, a.g.e, IX, 525; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III. 335.

324

İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 248.

325

Buhârî, et-Târihü ’l-kebîr, III, 472; Ebû Hâtim a.g.e, IV, 22.

326

Mizzî, a.g.e, X, 439.

327

Buhârî, a.g.e, III, 473.

328

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, I, 236.

329

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 356.

330

Buhârî, a.g.e, VI, 237.

331

Ebû Hâtim, a.g.e, III, 949

332

İbn Hacer, a.g.e, II, 121; Mizzî, a.g.e, XIX, 124.

333

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 199.

334

Buhârî, a.g.e, V, 137.

335

Mizzî, a.g.e, XV, 256.

336

Zehebî, a.g.e, I, 102.

337

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 99.

338

Mizzî, a.g.e, X, 440.

339

Abdullah bin Amr bin As (Ö.69/688) bkz. ibn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, IV, 261; îbn Hacer, el-İsâbe, IV, 220;

îbn Hıbbân, a.g.e, III, 210;

340

Buhârî, a.g.e, VII, 280; Mizzî, a.g.e, XXII, 29, İbn Hacer, a.g.e, X, 296.

341

İbn Ebû Hâtim, a.ge, VIII, 136.

342

Zehebî, Siyer’ü a ’lami ’n- nübalâ, X, 362.

343

Iclî, a.g.e, II, 303.

344

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 160.

345

Buhârî, a.g.e, VIII, 181.

346

Iclî, a.g.e, II, 340.

347

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 40.

348

İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 582

349

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 236.

350

İbn Sa’d, et-Tabakâtül-kübrâ, VI, 301; Buhârî, a.g.e, II, 33; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 424; Mizzî, a.g.e, IV,

303, İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb, 129.

351

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 424.

352

Iclî, a.g.e, I, 256.

353

Zehebî, Siyer’ü a’lâmi’n-nübalâ, VI, 124.

354

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 144.

355

İbn Hibbân, a.g.e, IV, 79.

356

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, V, 470;Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VIII, 365; Mizzi, Tehzîbü ’l kemâl, XXXII, 451; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 70; Takribü ’t-tehzîb, 611.

357

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, IX, 229.

358

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 549.

359

Buhârî, et-Tarîhü’l-kebîr, I, 208

360

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 250.

361

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 502.

362

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, VIII, 58;

363

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXVI, 290; İbn Hacer, a.g.e, IX, 357.

364

İbn Hıbbân, el-Mecrûhîn, II, 294.

365

Hadis an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. 1. hadis

366

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VIII, 72; Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 272; Ebû Hâtim, a.g.e, II;758; Mizzî, a.g.e, XXVII, 443; Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 421; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 98; Takrîbü ’t -tehzîb, 528.

367

Zehebî, a.g.e, II, 421.

368

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 272.

369

İbn Hibbân, a.g.e, IX, 200.

370

Bkz. 37. ravi

371

Baharı, a.g.e, II, 214.

372

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 67.

373

İbn Sa’d, a.g.e, VII, 381.

374

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 507.

375

İbn Hibbân, a.g.e, VI, 145.

376

İbn Hacer, Tehzîbü ’t -tehzîb, II, 66.

377

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 235

378

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 103.

379

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 513.

380

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, II, 220.

381

İbn Hıbbân, es- Sikât, VIII, 116.

382

Buhârî, a.g.e, VII, 346.

383

İbn Sa’d, a.g.e, VI, 337.

384

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 142.

385

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, VIII, 177.

386

ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 277.

387

İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 473.

388

Buhârî, a.g.e, VIII, 202.

389

Iclî, a.g.e, II, 334.

390

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 72.

391

Zehebi, el-Kâşif, II, 343

392

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 576.

393

Mizzî, Tehzîbü ’l- kemâl, XXX, 353.

394

İbn Hibbân, a.g.e, V, 503.

395

İbn Hacer, a.g.e, XI, 77.

396

Iclî, Ma’rifetü’s- sikât, II, 280.

397

Zehebi, a.g.e, I, 414.

398

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I, 533.

399

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 429.

400

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, X, 143.

401

Mizzî, a.g.e, XXX, 353.

402

Bkz. 47. ravi

403

Bkz. 48.ravi

404

Bkz.49.raci

405

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, IV, 254.

406

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, IV, 328.

407

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, s 443.

408

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IV, 328.

409

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, IV, 357.

410

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXIII, 270; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VIII, 261.

411

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, VII, 71.

412

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 447.

413

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 10.

414

Süfyân b. Uyeyne (Ö.198/853) bkz. Buhârî, a.g.e, IV, 94; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 225; Iclî, a.g.e, I, 417; İbn Hibbân, a.g.e, VI, 403; Mizzî, a.g.e, XI, 177; Zehebî, a.g.e, I, 262; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 245, Tehzîbü ’t-tehzîb, IV, 104, İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, V, 497.

415

Bkz. 54. ravi.

416

Bkz.54.ravi

417

Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, VII, 404.

418

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXVII, 306; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 58.

419

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 522.

420

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 291.

421

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, II, 475.

422

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 202.

423

Buhârî, a.g.e, VIII, 79; Mizzî, a.g.e, XXX, 462, Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz I, 306, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 378.

424

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 39; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 109.

425

İbn Hıbbân, a.g,e, VII, 562.

426

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 249.

427

Zehebî, a.g.e, II, 487.

428

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 487.

429

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VIII, 70.

430

Mizzî, a.g.e, XVII, 430; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 250; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I, 351; Buhârî, a.g.e, V, 354; Iclî, a.g.e, II, 88; Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 329.

431

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, V, 289; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VI, 250.

432

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 373.

433

Hadisi an lafzıyla rivâyet edenler için bkz. 4. isnad

434

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. ikinci hadisin tenkidi

435

Bkz.51. ravi.

436

Yahyâ b. Saîd el-Kattân ( 198) bkz. İbn Sa’d, a.g.e, V, 338; Buhârî, a.g.e, VIII, 275; Iclî, Ma ’rifetü ’s-Sikât, II, 353; Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 147; İbn Hibbân, a.g.e, V, 571; Mizzî, a.g.e, XIII, 89; Zehebî, a.g.e, I, 137; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehizib, IV, 352.

437

Bkz.61.ravi

438

Bkz. 54. ravi

439

Bkz.55.ravi

440

Mizzî, a.g.e, XIII, 89.

441

Bkz. 74.ravi

442

Bkz.59.ravi

443

Bkz.60.ravi

444

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II,445

445

Zehebî, el-Kâşif, II, 46.

446

îbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VII, 331.

447

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Vekî’, Süfyân ve Mansûr hakkında bilgi için bkz. altıncı isnad.

448

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXIX, 91; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 552.

449

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, VIII, 156.

450

Zehebî, Siyeru a ’lami ’n-nubelâ, VI, 152; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 314.

451

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 504.

452

Mizzî, a.g.e, XXII, 71.

453

Ukaylî, Duafâu Ukaylî, III, 273.

454

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 238

455

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VI, 342.

456

Mizzî, a.g.e, XXII, 72.

457

Mizzî, a.g.e, XXII, 72.

458

Mizzî, a.g.e, XXII, 72.

459

Buhârî, a.g.e, IV, 218.

460

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 351.

461

Zehebî, el-Kâşif, I, 488.

462

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 267.

463

Veysel Özdemir, Amr bin Şuayb an ebihi an ceddihi isnadının tenkidi, FÜİFD. I, 2008, Elazığ.

464

Şu’be b. Haccâc (Ö.160/776) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, IV, 244; Iclî, Ma’rifietü’s-sikât, I, 456; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, IV, 369; İbn Hıbbban, es-Sikât, VI, 446; Mizzî, a.g.e, XII, 479; Zehebî, Tezkiratü’l-huffâz, I,193; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 266; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IV, 297.

465

Ebû Hureyre (Ö.59/678) bkz. Buhârî, a.g.e, VI, 132; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 49; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 316.

466

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 99.

467

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 268; Zehebî, a.g.e, I, 429.

468

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 99.

469

Iclî, a.g.e, I, 213.

470

Mizzî, Tezhzibü’l-kemâl, 2, 304.

471

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 99; Bâci, et-Ta’dil ve’t-tecrîh, I, 393.

472

İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 134.

473

Buhârî, a.g.e, I, 82.

474

Mizzî, a.g.e, XXV, 217.

475

İbn Ebû Hâtim, el Cerh ve’t-ta’dil, II, 634.

476

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IX, 149.

477

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 634.

478

İbn Hacer, a.g.e, IX, 149.

479

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 372.

480

Mizzî, a.g.e, XXV, 217.

481

Bkz. 67.ravi

482

ibn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 242.

483

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 342.

484

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 174.

485

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 296.

486

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 355.

487

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 217.

488

Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, IX, 102

489

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, III, 217.

490

İbn Hacer, a.g.e, III, 217.

491

İbn Hibbân, a.g.e; VI, 297.

492

Kuteybe b. Saîd Ebû Recâ el-Belhî (Ö.240/854) bkz. Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VII, 195; İbn Ebû Hâtim, a.g.e,

·        VII, 140; İbn Hibbân, a.g.e, IX; 20; Mizzî, a.g.e, XXIII, 523; Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 446; İbn Hacer, a.g.e,

·        VIII, 321; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 454.

493

Ebû Bekîr b. Ebû Şeybe (ö. 235/849) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, VI, 413; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 828, İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 358; Mizzî, a.g.e, XVI, 35; Zehebî, a.g.e, II, 432; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XII, 30; Takrîbü’t-tehzîb, 320.

494

Veki’ b. Cerrâh Ebû Süfyân el-Kufî (Ö.196/811) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr VIII, 179; Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 341; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, X, 37; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 562; Mizzî, Tehzîbü’l- kemâl, XXX, 532; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 306; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XI, 109 ; Takrîbü’t-tehzîb, 581.

495

Buhârî, a.g.e, I, 205.

496

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 50.

497

Mizzî, a.g.e, XXVI, 243,İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 342.

498

Mizzî, a.g.e, XXVI, 243.

499

İbn Hibbân, a.g.e, IX, 105.

500

Bkz.33. ravi

501

Bkz. 52. ravi

502

Zekvan Ebû Salih (ö.101/719) bkz. Buhârî, a.g.e, III, 260; Iclî, a.g.e, I, 345; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 450, İbn Hibbân, a.g.e, IV, 221; Mizzi, a.g.e, VIII, 513; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 189; Takrîbü ’t-tehzîb, 203.

503

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 246.

504

Mizzî, a.g.e, XII, 225.

505

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IV, 231.

506

İbn Adiyy, el-Kamil, III, 447.

507

İbn Hibbân, a.g.e, VI, 417.

508

Mâlik b. Enes ( Ö.179/795) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, VII, 310; Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 259; ibn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 304; İbn Hibbân, es-Sikât, V, 389; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, XXVII, 91; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 207; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 5, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 516.

509

Bkz.27.ravi

510

Bkz. 29.ravi

511

Bkz.77.ravi

512

78.ravi

513

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, IV, 240.

514

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IV, 240.

515

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, II, 424.

516

İbh Hacer, a.g.e, IV, 240.

517

Bkz.73.ravi

518

Bkz.7. ravi

519

Bkz. 77.ravi

520

Bkz.78. ravi

521

ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VIII, 5.

522

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, I, 211.

523

İbn Hacer, a.g.e, IX, 281.

524

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 102.

525

İbn Hacer, a.g.e, VI, 316.

526

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 393.

527

Iclî, Ma ’rifetü ’s- sikât, II, 98.

528

İbn Maîn, a.g.e, IV, 140.

529

İbn Hacer, a.g.e, VI, 316.

530

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 115.

531

İbn Hacer, a.g.e, VI, 315.

532

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Suheyl ve babası hakkında bkz.

533

Bkz.70. ravi

534

Bkz.66. ravi

535

Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir, VIII, 335; îbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, IX, 264; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXXII, 124, Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 256; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 284, Takrîbü ’t-tehzîb, 601.

536

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 264.

537

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, .362

538

Zehebî, a.g.e, I, 256.

539

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 632.

540

Mizzî, a.g.e, XXIX, 186.

541

Zehebî, el-Kâşif II, 310.

542

İbn Hacer, a.g.e, 555.

543

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, X, 342.

544

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 375.

545

İbn Hibbân, a.g.e, IX, 189.

546

İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, VI, 338; İbn Ebû Hâtim, a.g.e II, 153; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, III, 28, İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 241, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, I, 105.

547

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 322.

548

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 241.

549

Bkz.72. ravi

550

Bkz.3. ravi

551

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXIII, 351.

552

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 717.

553

îbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 351.

554

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 18.

555

Mizzî, a.g.e, XVIII, 524.

556

İbn Hacer, a.g.e, VI, 402.

557

İbn Hacer, a.g.e, VI, 402.

558

İbn Hacer, a.g.e, VI 402.

559

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 401.

560

Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, III, 74.

561

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, III, 101.

562

Zehebî, a.g.e, I, 406.

563

İbn Maîn, Tarihü İbnMaîn (darimi rivâyeti) I,104; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 54; Bâci, et-Ta ’dil ve ’t tecrih, II, 553.

564

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 331.

565

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 224.

566

Ukaylî, ed- Duafâ, II, 15.

567

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 224.

568

Buhârî, a.g.e, VI, 503.

569

İbn Hacer, a.g.e, VII, 370.

570

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, c II, 163.

571

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 368.

572

İbn Hacer, a.g.e, VII, 370.

573

İbn Hıbbân, a.g.e, V, 244.

574

İbn Hacer, a.g.e, VI, 402.

575

Ukayli, Duafâu Ukayli, III, 315.

576

Buhârî a.g.e, VIII, 96; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, IXXX, 489; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 565.

577

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 460.

578

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, X, 414

579

İbn Hibbân, a.g.e, V, 476.

580

Mizzî, a.g.e, XXI, 258.

581

Bkz.90. ravi

582

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 568.

583

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VIII, 11.

584

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, IX, 91.

585

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXX, 90.

586

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 329.

587

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 240.

588

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebir, VI, 320.

589

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 225.

590

Zehebî, a.g.e, I. 283; İbn Hacer, a.g.e, VIII, 13.

591

İbn Hıbbân, es-Sikât, VII, 228.

592

İbn Hacer, Lisânü ’l mîzân, VII, 324.

593

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VIII, 13.

594

Buhârî, a.g.e, III, 519.

595

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, 4, 83.

596

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 71.

597

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I, 406

598

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IV, 83.

599

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 374.

600

Zehebî, Siyeru a’lâmi’n-nubelâ, VI, 303.

601

Bkz.46. ravi

602

Yahyâ b. Umâre b. Ebû Hasen el-Mâzinî (?) bkz Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir, VIII, 295; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, IX, 175; İbn Hibbân, es-Sikât, V, 522; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXII, 295; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 277

603

Abdullah bin Zeyd b. Âsım (Ö.63/682) bkz. Buhâri, a.g.e, V, 12; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 57; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 98.

604

İbn Hacer, Tehzîbü’t tehzîb, XI, 149.

605

Zehebî, Tezkiretü’lhuffâz, I, 235.

606

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 34.

607

Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir, VIII, 376, Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl, XXXI, 164.

608

Iclî, a.g.e, II, .345.

609

İbn Hibbân, es-Sikât, II, 145.

610

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, IX, 34.

611

İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, VIII, 104

612

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, VI, 269.

613

İbn Hacer, Tehzîbü’t tehzîb, VIII, 104.

614

İbn Hibbân, es-Sikât, VII, 215.

615

ibn Adiy, el-Kâmil, V, 139.

616

Mizzî, a.g.e, XXII, 295

617

Buhârî, et-Târîhü ’l Kebîr, V, 233.

618

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t- ta ’dil, V, 205.

619

Icli, Ma ’rifatü ’s-sikât, II, 67.

620

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 330.

621

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XVI, 335; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, VI, 79.

622

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 349.

623

Bkz. 51. ravi

624

Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir, III, 160; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 340.

625

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 259.

626

Iclî, Ma ’rifetü ’s- sikât, I, 380.

627

İbn Hibbân, a.g.e, IV, 206.

628

İbn Hacer, a.g.e, IV, 290.

629

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Amr b. Yahyâ ve babası hakkında bkz. 1 .hadis

630

Bkz. 94. ravi

631

Buhârî, et-Târîrü ’l-kebir, IV. 8; İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 276; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XI, 384 Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 393; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, IV, 158; Takrîbü ’t-tehzîb, 250.

632

Zehebî, a.g.e, I, 393

633

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 276

634

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden Amr b. Yahya ve babası hakkında bkz. 1. hadis

635

Buhârî, a.g.e, II, V; İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VI, 405.

636

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 57; Baci, et-Ta ’dil ve ’t-tecrih, I, 328.

637

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, I, 375.

638

Iclî, Ma ’rifetüs sikât, I, 193.

639

Mizzî, a.g.e, I, 377.

640

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 9.

641

Zehebî, a.g.e, I, 222.

642

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, V, 386.

643

ibn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 323.

644

İbn Hacer, a.g.e, VI, 306.

645

İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 110.

646

Bkz.88.ravi

647

Bkz. 98. ravi

648

Bkz.97. raci

649

İbn Sa’d, a.g.e, VII, 342, Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 759.

650

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 289,

651

Zehebî, a.g.e, II, 441.

652

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 240.

653

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 303, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXV, 388; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 484.

654

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 78.

655

Bkz.74.ravi

656

Bkz.76.ravi

657

Bkz.3.ravi

658

Bkz.77.ravi

659

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 513.

660

İbn Ebû Hâtim, el- Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 235; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, I, 220.

661

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 116; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, II, 480; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 103.

662

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 287.

663

Mizzî, a.g.e, XXVIII, 236, Zehebî, Siyerü a ’lami ’n-nübelâ, IX, 304; İbn Hacer Takrîbü ’t-tehzîb, 532;

Tehzîbü’t-tehzîb, X, 256.

664

Bâcî, et-Ta’dil ve’t tecrih, II, 726.

665

İbn Hibbân, a.g.e, IX, 181.

666

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için. Bkz.2. hadis.

667

Buhârî. et-Târîhü’l-kebîr, V, 261.

668

Mizzî, a.g.e, XVI, 545; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI,132, Takrîbü ’t-tehzîb, 337.

669

İbn Ebû Hâtim a.g.e, V, 215.

670

Mizzî, a.g.e, XVI, 543.

671

İbn Hibbân, a.g.e, V, 82.

672

Buhârî, a.g.e, II, 143; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 431; Mizzî, a.g.e, IV, 257; Zehebî, a.g.e, I, 341, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 128.

673

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I, 255.

674

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, I, 436.

675

ibn Hibbân, a.g.e, VIII, 155.

676

Hadisi an lafzıyla rivâyet edenler için bkz. 1. hadis.

677

Bkz. 171. ravi

678

Buhâri, et-Târîhü ’l kebîr, III, 112; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 297.

679

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 149; Mizzî, a.g.e, V, 330;

680

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 149.

681

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 244

682

Buhâri, a.g.e, VIII, 190.

683

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 48.

684

Icli, a.g.e, II, 338.

685

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 579.

686

İbn Hıbbân, a.g.e, V, 498.

687

Bkz. 38.ravi

688

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, VII, 276.

689

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 239.

690

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXV, 289; Zehebî, Tezkiretü’l-hufâz, I, 316; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IX, 171; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 481.

691

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 278.

692

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VI, 227; Mizzî, a.g.e, XVII, 344; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 348, Buhârî, et-Târîhü ’l kebîr, V, 339; Iclî Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 475; Zehebî, a.g.e, I, 126.

693

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 374.

694

Buhârî, a.g.e, VI, 527.

695

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VI, 366.

696

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 381.

697

Mizzî, a.g.e, IXX, 311; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VII, 90; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 381.

698

İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 508.

699

Süfyân b. Uyeyne ( Ö.198/813) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, V, 497; Buhârî, et-Târîhü’l kebîr, IV, 94; Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 417, İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 225; İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 403; Mizzî, a.g.e, XI, 177; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IV, 105; Takrîbü’t-tehzîb, 25.

700

ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VIII, 94.

701

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXVI, 97; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 416; Takrîbü ’t-tehzîb, 508.

702

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 116.

703

Buhârî, a.g.e, V,212; Iclî, a.g.e, II, 61; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V,181; Mizzî, a.g.e, XVI, 136; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 383; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VI, 28; Takrîbü’t-tehzîb, 323.

704

Zehebî, Siyeri e’lami’n-nübelâ, X, 257.

705

İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 353.

706

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. 1 .hadis.

707

Bkz. 31. ravi

708

Bkz.53. ravi

709

Bkz.103. ravi

710

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. 2. hadis.

711

Bkz. 91. ravi

712

Bkz.29.ravi

713

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, II, 6.

714

ibn Hibbân, es-Sikât, VIII, 15.

715

Zebehi, Siyer’ü e ’lamü ’n-nebelâ, XII, 70.

716

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, I, 332.

717

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, I, 56.

718

İbn Hibbân, es-Sikât, VII, 510.

719

Yahyâ b. Maîn, TarihiMaîn (rivâyetü duri); İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 363.

720

Buhârî, a.g.e, VIII, 16.

721

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, X, 63.

722

Zehebî, Siyer’ü e’lami’n-nebelâ; VI, 170.

723

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I, 254.

724

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, II, 113; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 403.

725

ibn Hibbân, es-Sikât, VI, 106.

726

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, I, 431.

727

Iclî Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 383.

728

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 184.

729

İbn Hibbân, a.g.e, IV, 484.

730

Bkz.30. ravi

731

Bkz. 31. ravi

732

Hayve b. Şurayh el-Mısrî (ö.158/775) bkz. Buhârî, a.g.e, III, 120; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 306; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, VII, 478; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 185; Siyeru a’lami’n-nubelâ, VI, 404; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, III, 61; Takrîbü’t-tehzîb, 185.

733

Muhammed b. Abdurrahman Ebû’l-Esved (ö.100/718) bkz. Buhârî, a.g.e, I, 145; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 321; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 364; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 263;İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I, 493.

734

Bkz.90. ravi

735

Aişe b. Ebû Bekir (ö.57/677) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VIII, 58; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 1291; İbn Hacer, el-İsâbe, VIII, 16.

736

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 164.

737

Zehebî, Siyerü a ’lami ’n-nübelâ, XII, 256.

738

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 287.

739

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 35.

740

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 171.

741

Buhârî, a.g.e, VII, 133.

742

İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 324.

743

İbn Adiyy, el-Kamil, VI, 30.

744

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 84.

745

Zehebî, Tezkiretü ’lhuffâz, I, 233.

746

Mizzî, a.g.e, XXIII, 317.

747

Muhammed b. İdris Ebû Hâtim er-Razi (ö.277/890) bkz. Mizzî, a.g.e, XXIV, 381; Zehebî, a.g.e, II, 577; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 28; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 467.

748

Hişâm b. Urve Zubeyr b. Avvâm (Ö.145/762) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, VIII, 193; İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, I, 203; Iclî, a.g.e, II, 332; Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 63 İbn Hibbân, a.g.e, V, 502; Zehebî, a.g.e, I, 144; Mizzî, a.g.e, XXX, 232.

749

Urve b. Zubeyr b. Avvâm (Ö.95/713) bkz. İbn. Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, V, 78; Buhârî, a.g.e, VII, 31; Iclî, a.g.e, II, 133; Ebû Hâtim a.g.e, VI, 395. İbn Hıbbân, a.g.e, V,194; Mizzî, a.g.e, XX, 11; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, V,279; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 389.

750

Bağdâdî, Târîhü Bağdâd, VIII, 148.

751

Zehebî, a.g.e, III, 847.

752

Mizzî, a.g.e, XXIV, 382.

753

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, VI, 66.

754

İbn Hibbân, a.g.e, VIII, 417.

755

İbn Maîn, a.g.e, I, 156.

756

Zehebî, Tezkiratü ’l-huffâz, I, 271.

757

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 47.

758

Zehebî, a.g.e, I, 271.

759

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VI, 282.

760

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 128.

761

Iclî, a.g.e, II, 94.

762

Bkz.101. ravi

763

Bkz.10.raci

764

Bkz.74.ravi

765

Bkz.64.ravi

766

ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XIV, 500.

767

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr V, 91.

768

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, V, 54.

769

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 28.

770

İbn Hacer, a.g.e, XIV, 503.

771

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 339.

772

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VI, 391.

773

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 106; Zehebî, Tezkiretü ’lhuffâz, I, 272.

774

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, I, 129.

775

Iclî, a.g.e, I, 427.

776

İbn Hibbân, a.g.e, VI, 395.

777

İbn Adiyy, el-Kamil fi’d-duafa, III, 281.

778

Buhârî, a.g.e, III, 474.

779

Mizzî, Tehzîbü’l- kemâl, X, 466.

780

İbn Ebû Hâtim, a,g,e, IV, 57.

781

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 116.

782

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IV, 34.

783

İbn Hibbân, a.g.e, IV, 284.

784

Buhârî, a.g.e, V, 130.

785

Zehebî, a.g.e, I, 63.

786

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, V, 155.

787

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 405.

788

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, V,93; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XII, 127.

789

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 1.

790

Bkz.120. ravi

791

Ömer b. Hattâb (Ö.23/644) bkz. Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VI, 138; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, VI, 105;

İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 588.

792

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VII, 393.

793

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 286.

794

Mizzî, a.ge, XXVIII, 256; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 210, Takribü ’t-tehzîb, I, 540.

795

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 91.

796

Zehebî, Tezkirett’l-huffâz, I, 126.

797

İbn Hibbân, a.g.e, V, 351.

798

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, VIII, 75.

799

İbn Adiyy, el-Kâmil, VI, 121.

800

Bkz. 68. ravi

801

Bkz. 69. ravi

802

Bkz. 141. ravi

803

Bkz. 142. ravi

804

Ali b. Ebû Tâlib (ö.40/660) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VI, 12; Buhârî, a.g.e, VI, 259; İbn Hacer, el-İsâbe, IV, 564:

805

Bkz.66.ravi

806

A ZT 46.ravi

807

ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 343.

808

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 93.

809

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 343.

810

İbn Hacer, a.g.e, III, 93.

811

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 260.

812

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 343.

813

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 93.

814

Cezeri, Üsdü ’l ğabe, I, 685; İbn Abdilber, el-istîâb, I, 308.

815

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 113.

816

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 37.

817

Icli, Ma’rifetü’s-sikât, II, 70.

818

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, I, 189.

819

İbn Hibbân, a.g.e, V, 127.

820

Mizzî, a.g.e, VIII, 134.

821

Bkz.35.ravi

822

Bkz. 27. .ravi

823

Bkz. 69.ravi

824

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 18 ve III, 93.

825

Bkz.73.ravi.

826

Buhârî. et-Târîhü’l-kebîr, IV, 135.

827

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, IV, 259.

828

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 259.

829

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IV, 248.

830

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 96.

831

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 417.

832

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VIII, 57.

833

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 242.

834

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VIII, 57.

835

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 179.

836

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 242.

837

İbn hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VIII, 56.

838

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 177.

839

Müslim, el- Münferidât ve ’l-vuhdân, I, 140.

840

ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, IX, 360.

841

İbn Hibbân, a.g.e, V, 180.

842

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXII, 102.

843

Bkz.105. ravi.

844

Bkz.69.ravi.

845

İbn Ebû Hâtim, el Cerh ve ’t-ta ’dîl, VI, 270.

846

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 428.

847

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VIII, 106; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXII, 301; İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 365.

848

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 221.

849

Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, V, 430.

850

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VI, 319.

851

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 365.

852

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, V, 365.

853

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 307, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XVIII, 421.

854

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 107.

855

İbn Hıban, a.g.e, V, 118.

856

îbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 378.

857

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VI, 84.

858

İbn Abdilber, el-İsîiâb, I, 482

859

İbn Esir, Üsdü’l-ğâbe, I, 1061

860

İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 494

861

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VIII, 498.

862

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 302.

863

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 378.

864

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 482.

865

Bkz.47.ravi

866

Bkz.134.ravi

867

Bkz.108. ravi

868

Mızzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XVIII, 215.

869

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, V, 399.

870

ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 322.

871

İbn Hıbbân, es-Sikât, VIII, 397.

872

Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, VII, 380; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 380; Mizzî, a.g.e, XXIV, 405; Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 172; İbn Hacer, a.g.e, IX, 34, Takrîbü ’t-tehzîb, 467,

873

İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 381.

874

Buhârî, a.g.e, I, 120.

875

Mizzî, a.g.e, XXV, 421.

876

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 291.

877

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IX, 212.

878

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 485.

879

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 377.

880

Buhâri, a.g.e, V, 379;

881

Mizzî, a.g.e, IXX, 9; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VII, 3.

882

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 307.

883

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 369.

884

İbn Hıbbân, a.g.e, V, 67.

885

Mizzî, a.g.e, IXX, 9;

886

Ebû Nuaym Fadl b. Dukeyn (Ö.218/833) bkz. Buhârî, a.g.e, VII, 118; Icli, a.g.e, II, 303;İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 61; İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 349; Mizzî, a.g.e, XXIII, 197. İbn Hacer, a.g.e, VIII, 246.

887

Zerr b. Hubeyş (81) bkz. Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, III, 447; Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I, 370; ibn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, III, 622; İbn Hıbbân, es-Sikât, IV, 269; Mizzî, Tehzîbü’l kemâl, IX, 335; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, III, 277.

888

Buhâri, a.g.e, III, 216; İbn Hacer, a.g.e, III, 224; Zehebî, el-Kâşif, I, 393.

889

Icli, Ma ’rifatü ’s-sikât, I, 358.

890

Zehebî, el Kâşif, I, 393.

891

İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 240.

892

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 283.

893

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 547.

894

; İbn Hacer, a.g.e, III, 224.

895

Rabî’ b. Müslim Ebû Tevbe (Ö.241/855) bkz. Buhârî, a.g.e, III, 279; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 470; İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 280; Mizzî, a.g.e, IX, 103; Zehebî, Tezkiretü ’l huffâz, II, 472; İbn Hacer, III, 218.

896

Amr b. Avn ( Ö.225/840) bkz. Buhârî, a.g.e, VI, 361; Iclî, a.g.e, II, 181; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 252; İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 485; Mizzî, a.g.e, XXII, 177; Zehebî, a.g.e, II, 426.

897

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. Sekizinci rivâyet.

898

Bkz. 73. ravi

899

Bkz.133. ravi

900

Bkz.134. ravi

901

Bkz.135. ravi

902

Buhârî, a.g.e, VIII, 248.

903

îbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, IX, 119.

904

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 574.

905

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXX, 312.

906

İbn Hıbbân, es-Sikât, IX, 246.

907

Bkz.66. ravi

908

Bkz.73. ravi

909

Bkz.110. ravi

910

Bkz.107.ravı

911

Bkz. 4.ravi

912

Bkz. 5.ravi

913

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, V, 322; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, V, 262; İbn Hacer,el- İsâbe, I, 254.

914

Bkz.79.ravi

915

Buhârî et- Târîhü ’l-kebîr, II, 369.

916

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 360.

917

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, IV, 412.

918

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 187.

919

İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb, 174.

920

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, VII, 73; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 260.

921

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 200.

922

Bkz. 69. ravi.

923

Katâde b. Milhân el-Kaysî (ö.?) bkz. Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, VII, 185; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXIII, 520;

İbn Hacer, el-İsâbe, V, 416;

924

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 214.

925

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, II, 511.

926

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 232.

927

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 62, Mizzî, a.g.e, XXIV, 511, Buhârî, a.g.e, I, 49.

928

İbn Hıbbân, a.g.e, IX, 111.

929

ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 61.

930

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, I, 57; Mizzî, a.g.e, XXV, 5; Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 300.

931

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VII, 221.

932

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 50.

933

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IX, 61.

934

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 472.

935

Buhârî, a.g.e, VI, 541.

936

İbn Sa’d, et- Tabakâtü ’l-kübrâ, VI, 353; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VI, 379.

937

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 192,

938

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VIII, 134.

939

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 255.

940

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, 21,254; İbn Hacer, a.g.e, VII, 368, Takrîbü ’t-tehzîb, 509.

941

Zehebî, Mizanü’l-i’tidal, III, 177.

942

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, IX, 66.

943

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 322.

944

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, II, 451.

945

Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, VIII, 199; İbn Hıbbân, a.g.e, IX, 233; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXX, 242, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 573.

946

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XI, 46.

947

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 16.

948

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr VIII, 152; Iclî, a.g.e, 342; İbn Hibbân, a.g.e, VII, 514; Zehebî, Tezkirtetü ’l-huffâz, I, 302; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 584.

949

Zehebî, a.g.e, I, 302.

950

Buhârî, a.g.e, III, 103; Mizzî, a.g.e, V, 568, İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 207.

951

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 289, Zehebî, a.g.e, I, 177.

952

Iclî a.g.e, I, 291.

953

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VII, 457; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 285.

954

İbn Sa’d, a.g.e, VII, 457, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XVII, 450, İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 254, Takrîbü ’t-tehzîb, 351.

955

İbn Hıbbân, a.g.e, V, 109.

956

Bkz.157.ravi

957

Muaviye b. Ebû Süfyân (Ö.60/679) bkz. îbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 406; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VII, 306; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh -ve ’t-ta ’dîl, VIII, 377; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 151.

958

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, VIII, 292; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXVII, 95;İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 522.

959

İbn Hacer, a.g.e, 522

960

İbn Hacer, Tehzibü ’t-tehzîb, X, 55; İbn Asakir, Tarihü Dımeşk, 57, 108.

961

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 202.

962

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, V, 162.

963

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 128.

964

Iclî, a.g.e, II, 47.

965

Zehebî, Siyerü a ’lâmi ’n-nübelâ; VII, 350.

966

Mizzî, Tehzîbü ’l kemâl, XV, 405, İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, V,306, Takrîbü ’t-tehzîb, 317.

967

İbn Hibbân, es-Sikât, VII, 27.

968

Buhârî, a.g.e, VII, 296.

969

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXVIII, 392; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, X, 239; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 543.

970

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 543

971

Zehebî, el-Kâşif, II, 287.

972

İbn Hibbân, a.g.e, V, 410.

973

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, VIII, 227.

974

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, 32,189, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I,191

975

Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîn, VIII, 347; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 277.

976

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîbib, XI, 302.

977

İbn Hııbban, es-Sikât, V, 542.

978

Bkz. 63.ravi

979

Birş b. el-Mufaddal er-Rakkâşî (Ö.187/803) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VII, 790; Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, II, 84; Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 247; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dil, II, 366; İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 97; Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, IV, 148; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 309; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 124; Tehzîbü’t-tehzîb, I, 402.

980

Rubeyyi’ bnt. Muavvız (ö.?) bkz. İbn Sa’d, a.g.e, VIII, 447; Mizzî, a.g.e, XXXV, 173; İbn Hacer, el-İsâbe,

VII, 642.

981

Buhârî, a.g.e, V, 183.

982

İbn Hacer Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 13, Mizzî, a.g.e, XVI, 78.

983

Zehebî, Seyer’i a’lâmi’n-nubelâ, VI, 204.

984

Iclî, a.g.e, II, 57.

985

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 153.

986

ibn Adiyy, el-Kamil, IV, 127.

987

Zehebî, a.g.e, VI, 204.

988

Bkz.73.ravi

989

Müstevrid b. Şeddâd (ö. 45/665) bkz. Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VIII, 16; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, VIII, 364; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 90.

990

Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, V, 182.

991

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XV, 487; İbn Hacer Tehzîbü ’t-tehzîb, V, 327.

992

Zehebî, Siyerü a’lami’n-nubelâ, VIII, 12.

993

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 238.

994

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, V, 146.

995

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 281.

996

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 604.

997

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 307.

998

İbn Hibbân, es-Sikât, II, 625.

999

Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, V, 226.

1000

1001

1002

1003

1004

1005

1006

1007

Bkz.158. ravi

1008

159. ravi

1009

Buhârî, a.g.e, 1, 246.

1010

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 100.

1011

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, VIII, 104

1012

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 406.

1013

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, I, 68.

1014

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 240.

1015

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, I, 204.

1016

İbn Hacer, a.g.e, IX, 234.

1017

İbn Hacer, a.g.e, IX, 117

1018

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 441.

1019

Enes b. Mâlik (ö.93/771) bkz. ibn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 17; Mizzî, a.g.e, III, 353; îbn Hacer, el-İsâbe, I, 126.

1020

Buhârî, a.g.e, VIII, 225.

1021

İbn Hacer, a.g.e, XI, 12.

1022

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 96.

1023

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 323.

1024

Zehebî, Siyerü ae ’lami ’n-nubelâ, XI, 129.

1025

İbn Hacer, a.g.e, XI, 12, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXX, 107, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 569.

1026

İbn Hibbân, es-Sikât, IX, 239.

1027

İbn Maîn, Tarihu İbn Maîn, I, 87.

1028

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I, 266.

1029

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dil, II, 504.

1030

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 144.

1031

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, II, 60.

1032

Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, IV, 525.

1033

Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, VII, 186.

1034

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VII, 133.

1035

İbn Hibbân, a.g.e, V, 321.

1036

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, II, 150.

1037

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 250.

1038

ibn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 435.

1039

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 289.

1040

İbn Hıbbân, a.g.e, VIII, 527.

1041

İbn Hacer, Tabakâtü ’l-müdellisîn, I, 49.

1042

Buhârî, a.g.e, II, 137.

1043

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 412.

1044

Iclî, a.g.e, I, 242.

1045

Zehebî, a.g.e, I, 175.

1046

İbn Hibbân, a.g.e, VI, 115.

1047

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 351.

1048

Buhârî, et Târîhü ’l-kebîr, III, 176; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, VIII, 167; Zehebî, Tezkiretül huffâz, I, 93, İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 190; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, III, 102.

1049

Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, I, 331.

1050

İbn Hacer, a.g.e, III, 102.

1051

İbn Hibbân, es-Sikât, IV, 196.

1052

İbn Hacer, a.g.e, III, 102.

1053

Bkz.74. ravi

1054

·        1058 Bkz.152. ravi

1055

·        1059 Bkz.66.ravi

1056

·        1060 Amr b. Abese (ö.?) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 403; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VI, 302; İbn

1057

Hacer, el-İsâbe, IV, 658.

1058

Buhârî, a.g.e, VIII, 415.

1059

İbn Hacer, a.g.e, XI, 354.

1060

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 302.

1061

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 302.

1062

İbn Hacer, a.g.e, XI, 354.

1063

İbn Hibbân, es-Sikât, VII, 652.

1064

Buhârî, a.g.e, VIII, 343, İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 273.

1065

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XI, 296.

1066

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, I, 602.

1067

ibn Hibbân, a.g.e, V, 543.

1068

Müslim, el-Münferidât ve ’l vuhdân, I, 168.

1069

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 91.

1070

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, V, 216.

1071

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 337,

1072

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, VI, 135.

1073

Bkz. 68. ravi

1074

Leys b. Sa’d (Ö.175/791) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, VII, 517; Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr; Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 230; VII, 246; İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t-ta’dîl, VII, 179; İbn Hıbbân, es-Sikât, VII, 360; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 224; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VIII, 412; Takrîbü’t-tehzîb, 464.

1075

Ebû Yahyâ Süleym b. Âmir (ö.130/747) bkz. Buhâri, a.g.e, IV, 125; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 210; İbn Hıbbân, a.g.e, IV, 328; Mizzî, a.g.e, XI, 344; İbn Hacer, a.g.e, IV, 146.

1076

Zamra b. Habib (ö.130/747) bkz. Buhârî, a.g.e, IV, 337; Iclî, I, 473; İbn Ebû Hatim, a.g.e, IV, 467; İbn Hıbbân, a.g.e, IV, 388; Mizzî, a.g.e, IXX, 397; İbn Hacer, a.g.e, VII, 89.

1077

Ebû Umâme el-Bâhilî (Ö.86/705) bkz. Buhârî, a.g.e, IV, 326; Mizzî, a.g.e, XIII, 158; İbn Hacer, el-İsâbe, III, 420.

1078

Mizzî, a.g.e, XXII, 252; İbn Hacer, a.g.e, VIII, 94.

1079

Zehebî, el-Kâşif, II, 89.

1080

Icli, a.g.e, II, 284

1081

İbn Hacer, a.g.e, X, 190,

1082

İbn Ebû Hatim, a.g.e, VIII, 382.

1083

İbn Adiy, el- Kâmil fi ’d-duafâ, VI, 404.

1084

İbn Hıbbân, a.g.e, VII, 470

1085

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 461.

1086

Iclî, a.g.e, II, 317.

1087

Buhârî, a.g.e, VIII, 95; Mizzî, a.g.e, XIII, 158; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 565.

1088

Zehebî, el-Kâşif II, 324.

1089

Bkz.76.ravi

1090

Bkz. 138.ravi

1091

Cabir b. Abdullah (ö.70/689) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, III, 574; Buhâri, et-Târîhü ’l-kebîr, II, 208;

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, II, 492; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 434.

1092

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, IV, 67.

1093

Müslim, el-Münferdât ve ’l vuhdân, I, 131.

1094

Halid b. Velîd (ö.22/643) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 394; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, I, 136; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 356; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 251.

1095

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, II, 129.

1096

Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, II, 176.

1097

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 511.

1098

Mizzî, a.g.e, IXX, 340; İbn Hacer, a.g.e, VII, 98; İbn Asakir, Tarihü Dımeşk, XXXVIII, 317.

1099

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 382.

1100

Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, IV, 242.

1101

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t-ta ’dîl, IV, 336.

1102

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XII, 602.

1103

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 269

1104

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IV, 329.

1105

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 444.

1106

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 296.

1107

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 545.

1108

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tahzîb, X, 262.

1109

İbn Hibbân, a.g.e, II, 292.

1110

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 431.

1111

İbn Hacer, a.g.e, XII, 144, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XXXIII, 413.

1112

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 392.

1113

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 649.

1114

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XII, 144.

1115

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 392.

1116

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 400.

1117

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XII, 164.

1118

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 654.

1119

İbn Hibbân, es-Sikât, V, 577.

1120

Yezid b. Ebû Süfyân, (ö.19/640) bkz. Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VIII, 312; ibn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 271; ibn Hacer, el-İsâbe, VI, 658.

1121

Şurahbil b. Hasene (ö.?) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, IV, 127; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, IV, 247; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 337; İbn Hacer, el-İsâbe, III, 328.

1122

Amr b. As (ö.50/670). bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 493; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 242; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 650.

1123

Bkz. 194. ravi

1124

Abdullah b. Ömer (ö.74/693) . bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, IV, 142; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, V, 387;

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, V, 107; İbn Hacer, el-İsâbe, VI, 181.

1125

Buhârî, a.g.e, IV, 56.

1126

İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, IV, 34; Mizzî, a.g.e, X, 261.

1127

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IV, 57.

1128

İbn Hacer, Takribü ’t-tehîib, I, 236.

1129

İbn Hıbbân, a.g.e, IV, 285.

1130

Buhârî, a.g.e, et-Târîhü ’l kebîr, V, 444.

1131

Mizzî, a.g.e, IXX, 123; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, VII, 57;

1132

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t- ta ’dil, V, 403.

1133

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 116.

1134

İbn Hacer, a.g.e, I, 376.

1135

ibn Hibbân, es-Sikât, V, 133.

1136

Mizzî, a.g.e, IXX, 123.

1137

Yahya b. Yahya (226) bkz. Buhârî, a.g.e, VIII, 310; İbn Ebû Hatim, a.g.e, IX, 197; Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl,

32, 31; Zehebî, Tezkiretü ’lhuffaz, II, 415; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzib, XI, 259.

1138

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. 1.isnad

1139

Hadisi an lafzıyla rivâyet eden raviler için bkz. 1. isnad .

1140

Abdullah b. İdris bkz. ( Ö.192/808) bkz. Buhârî, a.g.e, V, 47; İbn Ebû Hatim, a.g.e, V, 8; Mizzî, a.g.e, XIV, 293; Zehebî, a.g.e, I, 282; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzîb, V,126.

1141

Ubeydullah b. Amr b. Hafs (Ö.145/762) bkz. Buhârî, a.g.e, V, 395; İbn Ebû Hatim, a.g.e, V, 326; Mizzî, a.g.e, IXX, 124; Zehebî, a.g.e, I, 160; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzib, VII, 35.

1142

Abdulmelik b. Abdulaziz b. Cureyc (Ö.150/767) bkz. Buhârî, a.g.e, V, 422; İbn Ebû Hatim, a.g.e, V, 356;

Mizzî, a.g.e, XXVIII, 338; Zehebî, a.g.e, I, 169; İbn Hacer, Tehzîbü ’t tehzib, VI, 357.

1143

Bkz. 46. ravi

1144

Hasan’ı Basrî (Ö.110/728) bkz. Buhâri, a.g.e, II, 289; Iclî, a.g.e, I, 292; îbn Ebû Hâtim, V, 40; îbn Hıbbân, a.g.e, VII, 8; Mizzî, a.g.e, VI, 95; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 231, Takrîb, 160, Tabakâtü ’l-medellisîn, I, 159.

1145

Buhârî, a.g.e, III, 22, Iclî, a.g.e, I, 139; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 141; Mizzî, a.g.e, VII, 253; Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 202; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, III, 11.

1146

Zehebî, a.g.e, I, 202.

1147

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 11.

1148

Mizzî, a.g.e, VII, 253.

1149

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 141.

1150

İbn Hibbân, a.g.e, VI, 216.

1151

İbn Hacer, a.g.e, III, 11, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 178.

1152

Buhârî et- Târîhü ’l-kebîr, VIII, 402.

1153

Zehebî, Tezkiretü ’l-hufaz, I, 45.

1154

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VII, 260.

1155

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 242.

1156

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, .XI, 389.

1157

İbn Hibbân, es-Sikât, I, 263.

1158

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, IV, 249.

1159

Buhârî, et- Târîhü ’l-kebîr, II, 346, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I,182, Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, VII, 403

1160

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 230.

1161

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, II, 325.

1162

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VII, 231.

1163

Buhârî, a.g.e, II, 346.

1164

İbn Hibbân, es-Sikât, IV, 147.

1165

İbn Ebû Hâtim, el Cerh ve ’t-ta ’dil, III, 230.

1166

Bkz.74.ravi

1167

Bkz.165. ravi

1168

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, I, 241; İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, I, 105.

1169

Zehebî, Tezkiretü ’l-huffâz, I, 322.

1170

ibn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, I, 241.

1171

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve ’t- ta ’dîl, II, 153.

1172

İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, I, 211; Mizzî, a.g.e, IX, 252.

1173

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 495; Zehebî, a.g.e, I, 188.

1174

Baci, et-Ta ’dil ve ’t-tecrih, II, 575.

1175

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn, IV, 237.

1176

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, III, 257.

1177

İbn Hibbân, es-Sikât, VI, 305.

1178

Rifaa b. Râfi’(ö.?) bkz., 142; Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, III, 319; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 492; Mizzî, a.g.e,

IX, 203; İbn Hacer, el-İsâbe, II, 486.

1179

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VIII, 124.

1180

Mizzî, a.g.e, XXVI, 623.

1181

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 512.

1182

Zehebî, el-Kâşif II, 229.

1183

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, IX, 454.

1184

İbn Hıbbân, a.g.e, IX, 106.

1185

İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, II, 182.

1186

Iclî, Ma ’rifetü ’s-sikât, I, 286.

1187

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, V, 459.

1188

İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, II, 182.

1189

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l-kübrâ, VII, 301

1190

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, III, 167.

1191

İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 153

1192

İbn Hıbbân, es-Sikât, VIII, 202.

1193

İbn Sa’d, a.g.e, VII, 282; Buhârî, et Târîhü ’l-kebîr VIII, 237; Iclî a.g.e, II, 204; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 108;

İbn Hibbân, a.g.e, VII, 586; Mizzî, a.g.e, XXX, 302; İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 574, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI, 60.

1194

Zehebî, Tezkiretü’l-huffâz, I, 201.

1195

Buhârî, a.g.e, I, 393, İbn Hacer, Takribü ’t-tehzîb, 101; Mizzî, a.g.e, II, 444; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, 210.

1196

İbn Şahin, Tarihü esmai ’s-sikât, I, 35.

1197

Iclî, a.g.e, I, 219.

1198

İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 226

1199

İbn Hibbân, a.g.e, IV, 23.

1200

Buhârî, et-Târîhü’l-kebîr, VI, 300; İbn Ebû Hâtim, el- Cerh ve’t-ta’dil, VI, 208, Mizzî, a.g.e, XXI, 73; İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, VII, 345, İbn Hacer, Takribü’t-tehzîb, 406.

1201

İbn Maîn, Tarihü İbn Maîn; I, 144.

1202

İbn Hibbân, a.ge, VII, 205.

1203

İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l kübrâ, V, 72; Buhârî, a.g.e, VIII, 269; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 139, Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, XXXI, 294; İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 590, İbn Hacer, Tehzîbü’t-tehzîb, XII, 417.

1204

Mizzî, a.g.e, XXI, 294.

1205

Buhârî, a.ge, VIII, 237; Iclî, Ma’rifetü’s-sikât, II, 334; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, 107; İbn Hibbân, es-Sikât, V, 519, Mizzî, a.g.e, XXX, 302, İbn Hacer, Takrîbü ’t-tehzîb, 574; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb, XI,60.

1206

Huşeym b. Beşîr (Ö.183/799) bkz. Buhârî, a.g.e, VIII, 242; Iclî, a.g.e, II, 334; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, IX, 115; Mizzî, a.g.e, XXX, 372; İbn Hacer, Tehzîbü ’t-tehzîb; XI, 53; Tabkâtü ’l-müdellisîn, I, 47.

1207

Bkz. 171. ravi

1208

Evs b. Evs es-Sekafî (ö.?) bkz. İbn Sa’d, et-Tabakâtü’l-kübrâ, V, 511; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, II, 303; İbn Hacer, el-İsâbe, I, 143

1209

İbn Sa’d, et-Tabakâtü ’l kübrâ, VII, 353.

1210

İbn Ebû Hâtim, el-Cerh ve’t- ta’dîl, VI, 87.

1211

Mizzî, Tehzîbü’l-kemâl, XIV, 163.

1212

İbn Hibbân, es-Sikât, VIII, 436.

1213

Mizzî, Tehzîbü ’l-kemâl, XX, 132.

1214

Buhârî, et-Târîhü ’l-kebîr, VI, 463; İbn Ebû Hâtim, a.g.e, VI, 339.

1215

İbn Hacer, Takrîbü’t-tehzîb, 392.

1216

İbn Hıbbân, a.g.e, V, 202.

1217

Muhammed Accâc, es-Sünnetü kable ’t-tedvîn, 254.

1218

Zerkeşî’ye ait olan el-Icâbe li îrâdi mâ ’stedrekedhü Aişe alâ ’s-sahâbe adlı eser Bünyamin Erul tarafından Hz. Âişe ’nin Sahabeye Yönelttiği Eleştiriler adıyla Türkçeye kazandırılmıştır.

1219

Misaller için bkz. Yaşar Kandemir, Mevzû hadisler, 121-122.

1220

Erul Bünyamin, Tasarrufâtü ’r-rüvvât, A ÜİF, XLII, 204.

1221

İbn Hacer, Fethü ’l-Bârî, I, 216.

1222

Gözmez Mehmet, Sünnet ve hadisin anlaşılmasında metodoluji sorunu, 257.

1223

Yatkın Nihat, Günahla ilgili bir hadisin tahlili, 60.

1224

Buhâri, Ilm, 60, 90, Müslim, Tahâre, 573, Suyûtî, el-Lum ’a, 34.

1225

Ebû Dâvut, Tahâre, 97.

1226

Müslim, Tahâre, 566.

1227

Müslim, Tahâre,573.

1228

Müslim, Tahâre, 575.

1229

Ibn Hacer, Fethü ’l-Bârî, I, 216

1230

Buhâri, Tahâre, 180, 186, 191, Eşribe, 248; Müslim, Tahâre, 538, Ebû Dâvut, Tahâre, 118.

1231

Nesâî, Tahâre, 79.

1232

Mustafa Ertürk, Hadis çözümlemeleri, s. 105.

1233

Buhâri, Sahîh, I, 142.

1234

Buhâri, a.ge, I, 151; Ibn Mâce, Sünen, I, 155.

1235

Buhâri, I, a.g.e, 142

1236

Müslim, Sahîh, III, 100; Nesâî, Sünen, I, 74.

1237

Müslim; a.g.e, III, 115; Ebû Davut; Sünen, I, 73; Tirmizî, Sünen, I, 53.

1238

Müslim, a.g.e, III, 121.

1239

Ebû Davut, a.g.e, I, 85; Ibn Mâce, a.g.e, I, 156.

1240

Ebû Davut, a.g.e, I, 85.

1241

Tirmizî, a.g.e, I, 48.

1242

Nesâî, a.g.e, I, 83.

1243

Nesâî, a.g.e, I, 82.

1244

Nesâî, a.g.e, I, 84.

1245

İbn Mâce, a.g.e, I, 152.

1246

İbn Hacer, Fethü ’l Bârî, I, 291.

1247

İbn Hacer, a.g.e, I, 292.

1248

Şirbinî, Muğni'l- muhtâc, I, 111.

1249

İbn Turkmânî, el-Cevherü ’n-nakî, I, 72.

1250

İbn Rüşd, Bidâyetü ’l-müctehid, s. 28.

1251

Katstallânî, İrşâdü ’s-sârî, I, 203.

1252

İbn Hacer, a.g.e, I, 216; Kastallânî, a.g.e, I, 203.

1253

Ayni, Umdetü ’l kân, II, 21.

1254

Aynî, a.g.e, II, 21.

1255

Aynî, a.g.e, II, 20.

1256

Kadı İyad, el Mu ’lim, I, 34.

1257

Kadı İyad, a.g.e, I, 40.

1258

Aynî, a.g.e, II, 24.

1259

İbn Hacer, Fethü’l Bârî, I, 322.

1260

Kirmânî, el-Kevâkibü ’d-derârî, I, 219.

1261

İbn Hacer, Fethü ’l Bârî; I, 322.

1262

Ali Şehristânî. Vuzûu’n--Nebî, I, 120.

1263

Şeyh el-Mufîd, Mesh ale ’r- ricleyn, 25.

1264

Subkî, elMenhel, I, 130.

1265

İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 296

1266

Beyhakî, es-Sünenü ’l-kübrâ, I, 73.

1267

Aynî, Umdetü ’l kârî, I, 55

1268

Azîmabadî, Avnü'lMa'bud, I, 191

1269

Seharenfûrî, Bezlü'l mechûd, I, 39.

1270

İbn Kesîr, Tefsîrü ’l-Kur’âni ’l-Azîm, II, 96; Kasimî, Mehasinü ’t tevil, V, 107

1271

Sehâranfûrî, a.g.e, II, 38.

1272

Subkî, el-Menhel, I, 142.

1273

Ahmet el-Advî, İhdâü ’d- dibâce, I, 248

1274

Beyhakî, a.g.e;I, 73; Nevevi, elMecmû ’, I, 452.

1275

Dihlevî, İncâhü ’l- hâce, I, 36.

1276

Darakutni, Sünen, I, 95.

1277

Râzî, Muhtârü ’s-sihâh, 688.

1278

Kâmil Miras, Tecrid-i sarih mukaddimesi, I, 102.

1279

Kâmil Miras, age, I, 102.

1280

ibn Salah, Ulûmü ’l- hadîs, s. 267.

1281

Apaydin Yunus, Mutevatir, Dia, XXXII, 210.

1282

Koçyiğit, Hadis Istılahları, s. 346.

1283

Mecelle, madde, 1733.

1284

Ebû Davut, Tahâre, 132.

1285

Zeylaî, Nasbü ’r-râye, I, 48.

1286

İbn Emîrü’l Hâc, et-Takrîb ve ’t-tahrîr, III, 6.

1287

İbn Mâce, Tahâre, 420.

1288

İbn Mâce, Tahâre, 429; Tirmizî, Tahâre, 20.

1289

Tirmizî, Tahâre, 102.

1290

İbn Hacer, Fethü ’l- Bârî, I, 320.

1291

Tahâvî, Şerhü meâni ’l- âsâr, I, 31.

1292

İbn Humâm, et-Tahrîr, III, 7.

1293

İbn Hacer, a.g,e, I, 320.

1294

Azîmabadî, Avnu ’l- Ma ’bûd, I, 172.

1295

Subkî, el- Menhelü ’l azbü ’l- mevrûd, II, 12.

1296

Mubarekfuri, Tuhvetü ’l- ehvazî, I, 153.

1297

Münâvî, Feyzü ’l-kadîr, I, 146.

1298

Kettânî, Nazmü ’l- mütenâsir, 37.

1299

Beydâvî, Envârü ’t-tenzîl, I, 117.

1300

Abdurrezzâk b. Hemmâm, Mûsânnef, I, 20

1301

ibn Kesîr, Tefsîrü’l- Kur’âni’l- Azîm, II, 96, Cassâs, Ahkamü'l- Kur'an, II, 482.

1302

İbn Kesîr, a.g.e, II, 97; Cassâs, a.g.e, II, 482

1303

Alûsî, Ruhü ’l- meânî, III, 73; Kurtubi, el Câmi ’, VI, 91.

1304

Uğur Mücteba, “Abdestte ayakların yıkanması” İslami Araştırmalar, III, s. 18.

1305

Uğur Mücteba, a.g.m,(Beydâvî’den naklen), 20.

1306

Uğur Mücteba, a.g.m, 20.

1307

Zemahşerî. Keşşâf, I, 597; Beydâvî, Envârü ’t-tenzîl, I, 326, Nesefî, Medârikü ’t-tenzîl, I, 430.

1308

İbn Âbidin, Reddü ’l-muhtâr, (ter. Ahmet Davutoğlu) I, 125.

1309

Derveze, et-Tefsîrü ’l- hadîs, VII, 45.

1310

Ibn Bâcî, Müntekâ, I, 280.

1311

Taberî, el-Câmi’, IV, 468; Suyûtî edDürrü'l- mensûr, III, 28.

1312

Yazır Elmalılı Muhammed Hamdi, Hak Dini Kur'an Dili, III, 171.

1313

Nesefi, Medârikü ’t- tenzîl, I, 431.

1314

Tahir bir Âşur, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, IV, 129.

1315

Davut b. Süleyman, er-Red ale ’r-râfidiyye, 14.

1316

Uğur Mücteba, a.g.m, 20.

1317

Beydâvî, Envârü't- tenzîl, I, 117.

1318

Zemahşerî. Keşşâf II, 597, Derveze, a.g,e, VII, 47.

1319

Davut b. Süleymân, a.g.e, s. 17.

1320

Davut b. Süleyman, a.g.e, s. 18.

1321

Kasimî, Mehâsinü ’t- te ’vîl, V, 108.

1322

Vâkıa Suresi, 17-22.

1323

Davut b. Süleyman, a.g.e, s. 12.

1324

Davut b. Süleyman, a.g.e, s. 21.

1325

Alûsî, Ruhu ’l- me ’ânî, III, 76.

1326

Kurtubi, el Câmi ’ li ahkâmi ’l- Kur’an, VI, 91, Keşmirî, el Urfu ’ş-şezî, I, 80.

1327

Ebû’s- Suûd, İrşâdü akli’s-selîm, III, 12.

1328

Cürcânî, Hâşiyetü ’l- Keşşâf II, 596, İbn Arabî, Ahkâmü ’l-Kur’an, I, 72.

1329

Kurtubi, a.g.e, VI, 92.

1330

Uğur Mücteba, a.g.e, s. 21.

1331

İbn Battâl, Şerhü ’l-Buhârî, I, 273.

1332

Şeyhzâde, Hâşiyetü Şeyhzade, I, 197

1333

Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, III, 172.

1334

Alusî. Ruhü ’l- meânî, III, 75, İbn Arabi, Ahkâmü ’l- Kur’an, I, 72.

1335

Ebû Davut, Salât, 622.

1336

Hazin, Lübâb, I, 243.

1337

Suyûtî, ed Durrü’l- mensûr, IV, 212.

1338

Târih bir Aşur, et-Tahrîr ve ’ t-tenvîr, IV,129.

1339

Razi, Mefâtîhü ’l-gayb, IV, 504.

1340

Razi, a.g.e, IV, 504, Ateş Süleyman, “Abdestte ayakları mesh etme veya yıkamanın hükmü ”, İslami Araştımalar, III, s. 189.

1341

Râvendî, Fıkhü ’l- Ku ’ân, I, 19.

1342

Kiraciki, el-Kavlü ’l-mübîn, 24; Ateş Süleyman, a.g.m, s. 190.

1343

Kirâcikî, el-Kavlü ’l-mübîn, 26.

1344

Uğur Mücteba, a.g.m, 19.

1345

Süleyman Ateş, Kur’an’ın Çağdaş Tefsiri, II, 478.

1346

Kirâcikî, a.g.e, 25.

1347

Kirâcikî, a.g.e, 27.

1348

Kiraciki, a.g.e, 25

1349

Râzî, Mefâtîhü ’l-gayb, IV, 504.

1350

Atıf durumunda cer bi’l civar şa’z görüşü için bkz. İbn Hişâm, Şüzûrü ’z-zeheb, 35-, 355; Ebû Hayyân el-Endelusî, el-Bahrü ’l- muhît, IV, 371, Râzî, Mefâtîhü ’l-gayb, IV, 504.

1351

Tahir b. Aşur, et-Tahrîr ve’t-tenvîr, IV, 130.

1352

İbn Battâl, Şerhü Buhârî, I, 275.

1353

Râvendî, Fıkhü’l -Kur’an, I, 22.

1354

Dârakutnî, Tahâre, I, 431.

1355

Ebû Ya’lâ, Müsned, II, 8.

1356

Taberani, el Mu ’cemü ’l-kebîr, IV, 208.

1357

Taberani, a.g.e, IX, 143.

1358

Ahmet b. Hanbel, Müsned, IV, 288.

1359

Abdurrazzak, Mûsânnef, I, 22.

1360

Ahmet b. Hanbel, Müsned, IV, 38.

1361

Abdurrazzak, Masennef, I, 25; Ibn Ebi Şeybe, Masennef, I, 20.

1362

Ibn Hıbban, Sahîh, III, 369.

1363

Abdurrazzak, a.g.e, I, 21.

1364

Taberânî, el-Mu ’cemü ’l evsat, I, 278.

1365

Taberânî, a.g.e, IV, 257.

1366

Taberânî, el- Mu ’cemü ’l-kebîr, III, 280.

1367

Taberânî, a.g.e, IV, 22.

1368

Dârakutnı, Sünen, I, 316. Ibn Huzeyme, Sahih, I, 84.

1369

Abdurrezzak b. Hemmâm, Masannef, I, 40.

1370

Bezzâr, Müsned, IV, 234.

1371

Taberânî, a.g.e, XVIII, 360.

1372

Taberânî, a.g.e, XXII, 63.

1373

İbn Ebû Şeybe, Mûsannef, I. 27; Taberânı, a.g.e, VIII, 289.

1374

Tahâvî, Şerhü meâni ’l- âsâr, I, 38.

1375

Taberânî, el-Mu ’cemü ’l-kebîr, XVII, 305.

1376

İbn Huzeyme, Sahîh, I, 101.

1377

Tûsî, Tehzîbü ’l-ahkâm, I, 99; İstibsâr, III, 35; el-Âmilî, el-Vesâil, I, 74.

1378

Kuleynî, el- Kâfi, I, 36;Tûsî, İstibsâr, I, 97; Tehzîbü ’l- ahkâm, I, 107.

1379

Tûsî, el-İstibsâr, I, 99.

1380

Iyâşî, Tefsîrü İyâşî, I, 301.

1381

Bu Konuyla alakalı daha detaylı bilgi için bkz. Davut b. Süleyman, 23.

1382

Tahâvî, Şerhü meani'l- âsâr, I. 3;Taberî, el-Câmiü ’l- beyân, VI, 72.

1383

Beyhakî, es Sünenü'l- kübrâ, 1,73.

1384

Bu rivâyet ilk dönem kaynaklarında meshleri üzerine meshetti şeklindedir. Bkz. Ebû Davut, Tahâre, 162.

1385

Hz. Ali'nin ayaklarını mesh ettiğine dair diğer rivâyetler için bkz. Beyhakî es Sünenü ’l- kübrâ,1364-1366

1386

Beyhakî, es Sünenü ’l- kübrâ, I, 340; Nevevi el Mecmu’ I, 451.

1387

Beyhakî, a.g.e, I, 340.

1388

Beyhakî, a.g.e, I, 342-346.

1389

Beyhakî, a.g.e, I. 342.

1390

Beyhakî, a.g.e, I, 119

1391

Nevevi, el Mecmu’, I, 452.

1392

Beyhakî, a.g.e, I, 339.

1393

Beyhakî, age, I, 339,

1394

Nevevi, Mecmu', I, 450.

1395

Tahâvî, Şerhü meani ’l- âsâr, I, 38.

1396

Tahâvî, a.g.e, I, 33.

1397

Beyhakî, a.ge, I, 341.

1398

Abdurrezzâk b. Hemmâm, Mûsânnef, I, 24.

1399

Taberani, el-Mu ’cemü ’l kebîr, II, 60; Tahâvî, Şerhü meâni ’l âsâr, I, 34.

1400

Nevevî, el-Mecmû ’, I, 453.

1401

Merğinânî, Hidâye, I, 1.

1402

Tahâvî, Şerhü meâni ’l- âsâr, I, 35.

1403

Şeyhzâde, Hâşiyetü Şeyhzâde, I, 197,

1404

Tehânevî, İ’lâu ’s -sünne, I, 55.

1405

Hallaf, İlmu usuli ’l-fıkh, s. 40.

1406

İbn Abidin, Reddü’l-muhtâr, I, 142.

1407

Nesefi, Medârikü ’t- tenzîl, I, 430.

1408

Cassas, Ahkâmu’l -Kur’ân, II, 480.

1409

Cassas, a.g.e, II, 481.

1410

Cassas, a.g.e, II, 481.

1411

Atar Fahrettin, Fıkıh Usulü, s. 42.

1412

İbn Şeddâd, Delâilü ’l- ahkâm, I, 119.

1413

İbn Şeddâd; a.g.e, I, 119.

1414

İbn Şeddâd, a.g.e, I, 119

1415

Nevevî, el-Mecmû', I, 447.

1416

Nevevî, a.g.e, I, 450.

1417

Karafî, ez-Zehîra, I, 261

1418

Karafi, a.g.e, I, 261

1419

İbn Arabî, Ahkam’ül-Kur’ân, II, 122.

1420

Karâfî, a.g.e, I, 262.

1421

İbn Bacî, el- Müntekâ, I, 30.

1422

Suyûtî, ed-Dürrü ’l-mensûr, III, 30.

1423

Alûsû, Rûhü ’l-meânî, III, 78.

1424

Razi, Mefâtîhü ’l-gayb, IV, 504

1425

Kâsimî, Mehâsinü ’t-te ’vîl, VI, 92.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar