Seni Sevmeye Geldim, Sana Lâyık Değilim Amma Gene De Sevginle Yandım
CLXXXVII
Hoş geldin Çelebi, gel buraya; gece yarısı damımızın üstünde kimi
aramadasın sen?
Gâh ben keşişim der, siyahlara bürünür, eline âsa alırsın; gâh
garibim, bir Arap’ım ben der, imame sarınır, mızrak taşırsın.
Onlarla karışayım, birleşeyim, güzel bir yol yordam kurayım diye
tuttun beni, ta Horasan’dan çektin, Yunanlıların kucağına attın.
* A Muhammed, a güzellikte Sungur’a, alımda Zeyneb’e benzeyen, senin
padişahlığın bana karşı mat olmuştur, mat olmuştur, mat.
Arap’a döndün mü fâilâtün fâilât; bakın da görün dersin, bütün
dünya gömleğimin içinde.
*
Filozofa kendini illet-i ulâ
gösterirsin; bundan ne ziyan gelecek sana? Sen efendimsin benim, efendim.
İster böyle ol, ister öyle, canımızsın bizim, canımız; hangi
dilden istersen buyur, a padişahım, a Husrev’im, Şirin dudaklısın sen.
Seni sevmeye geldim, sana lâyık
değilim amma gene de sevginle yandım; ya Tanrı nurusun sen, ya Tanrı’sın, yahut
meleksin, yahut da peygambersin.
Yahut ne busun, ne o da ancak
şekle girmiş, şekillenmiş aşksın sen; hangi ordudasın, hangi alayda?
Gönül gamını yedim mi gönüle
acıyasım gelir de a yoksul gönül derim, neden bu kadar yanıyorsun, neden
ateşler içindesin böyle?
Gönül, hadi git, ben nerdeyim,
sen nerde? Ben gönülüm, sense bir kalıptan ibaretsin, yürü, yürü, kalıplık
ededur demeye koyulur.
Derilerin renkleri vardır,
içlerinse zevkleri; deriler, içlerle uzlaşır da beraber yola düşebilir mi hiç?
Bidüziye, aynı olarak sürüp
gitmeyen gün... Geceniz gündüz oldu. Artık bu gündüze dönen gecelere bir gece
yok.
Yorma beni Çelebi, gel bana, gir içeriye. Bir an teslim ol, çünkü
meşrebin pek tatlı senin.
Ben sustum, afsununu dilsiz öğret bana a benim doğuyu da tir tir
titreten güzelim, batıyı da.
A Tebrizli Şems, gün gibi doğ doğudan, doğ da kâfirlik de, benlik,
ululuk da belinden zünnârı çözsün.
Kaynak: Cilt 4
Mevlânâ
Celâleddin-Divân-ı Kebîr-Hazırlayan : Abdülbâkiy GÖLPINARLI
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar