CAHİLLERE UYANLARI, İHTAR
Önce dinî ilimleri ve
fıkhı öğrenmenin gerekliliği hakkında Cüneyd-i Bağdâdî kaddesellâhü
sırrahu’l azîz şöyle diyor:
“Bizim yolumuz kitap ve sünnetle mazbuttur (kayıt
altına alınmış ve bellidir.) . Kim Kur’ân’ı ezberlemez, hadîs yazmaz, fıkıh
öğrenmezse (tasavvuf yolunda) ona iktidâ edilmez”
“Ebû Ubeyd ve Ebû Sevr gibi hadîs
erbabından ilim öğrendim. Haris al-Muhasîbî’nin ve Serî ibn
Muğallis’in (Allah ikisine de rahmet etsin) sohbetinde bulundum. İşte
benim sebeb-i felâhım (kurtuluşum) bu oldu. Zîrâ bizim bu ilmimiz kitap ve
sünnetle mazbuttur. Kim sülûkünden [kâmil olmadan] önce Kur’ân’ı ezberlemez,
hadîs yazmaz ve fıkıh öğrenmezse ona iktidâ câiz olmaz. (mürid toplaması)” [Subkî,
Tabakatu’ş-Safiiyye, c. 2, s. 36.]. sh:10
İbn-u Haldun der ki:
“Bir gün Cüneyd, bir grup mütekellimin (kelamcının) yanından
geçiyordu. Bunlar Yaratıcıyı, insanlara mahsus
sıfatlardan tenzih etme bâbında münakaşa ediyorlardı. Cüneyd
bunların kim olduğunu sordu: Dediler ki:
-Bunlar, Allah’ı yaratılmış
sıfatlardan ve eksikliklerden tenzih etmek için konuşuyor, deliller ileri
sürüyorlar. Cüneyd hemen şu cevabı verdi:
-Kendisinde kusur olması mümkün olmayanı,
kusurdan tenzih etmek kusurdur” .
[
İbn Khaldun, The Muqaddimah An Introduction to History, İngilizce tercüme;
Franzs Rosenthal, London, 1958.] sh: 12
Kaynak:
CÜNEYD-I BAĞDÂDÎ, Hayatı, Eserleri ve Mektupları, hzl: Süleyman ATEŞ, Sönmez Yay. 1969, İstanbul
CÜNEYD-I BAĞDÂDÎ, Hayatı, Eserleri ve Mektupları, hzl: Süleyman ATEŞ, Sönmez Yay. 1969, İstanbul
***
Ca’fer ibn Muhammed al-Huldi’nin rivâyetine göre Cüneyd,
duâları arasında şu duâyı her zaman okurdu ki meali aşağıdadır:
"Allah’a dâima, kesintisiz,
tükenmesiz hamdolsun. Rabbim, senin vech-i kerîmine, izz-ü celâline, büyük Rablığına azâmetine yaraşır
şekilde sana hamd etmeye çaşırım. Her lisândan rızâna uygun tesbîh, takdis,
temcîd, tehlil, tahmîd ve ta’zim ancak Sana mahsustur.”
“Allah’ım, mahlûkatın
arasından ayıklanmış, seçilmiş mübârek kulun, Efendimiz ve Mevlâmız Muhammed (sallallâhü aleyhi ve sellem)’e, onun Ehl-i beyt ine, Ashâb ve Etbâ’ına, Ansâr’ına ve Peygamber kardeşlerine salât ve selâm etmeni; gökler ve yerler halkından senin
taâtinde olanlara da salât etmeni dilerim.
Cibrîl’e, Mîkâîl’e, İsrafil’e, Azraîl’e,
Rıdvan’a ve Mâlik’e, Kerubiyyun, Rûhaniyyun,
Mukarrabun, Seyyahun, Hafaza, Sefere ve Hamele meleklerine; diğer meleklerine, gökler ve yerler ehline, bütün kıt’alarında
sence malûm olan bütün mahlûkatına; Senin râzı olduğun, sevdiğin ve onların da
lâyık olduğu bir salât ile salât etmeni dilerim.
Yâ Rabbî, sehan, şerefin, keremin, fazlın, birr-ü ihsânın, iyiliğin, sana mahsus
olan Arş’a sâhip Rablığın yüzü hürmetine! Yâ Cevad, yâ Kerîm, bildiğin bütün günâhlarımızı ve bizden sâdır olan her şeyimizi
afveylemeni; yaptığımız zulüm ve haksızlıkları bizim yerimize sen ödeyivermeni;
kereminle eğriliklerimizi düzeltmeni, bizden olan kötülükleri iyiliğe tebdil
eylemeni diliyorum.
Ey dilediğini yok ve var eden, kitabın anası (aslı) yanında olan Zat-î Kibriya! Sen kendin gibisin, senin gibi bir şeyde yoktur. Geri kalan ömürlerimizde
bizi tam ve kâmil olarak kötülüklerden korumanı, her kötü gördüğünü bize kötü
göstermeni ve her sevdiğini bize de sevdirmeni, bizi sevdiğin şekilde
kullanmanı ve bu hâlimizi bizi vefat ettireceğin zamana kadar devam ettirmeni
niyaz ediyorum. Bu hususta irâdelerimizi kuvvetlendirmeni, niyyetlerimizi
takviye etmeni, sırlarımızı bu iş için düzeltmeni, uzuvlarımızı bu işlere sevk
eylemeni; zât’ının bizim başarımızın sâhibi ve idarecisi olmanı talep
ediyoruz.”
"Allah’ım, bize heybetini, seni büyültmeyi, sana ta’zim etmeyi, seni gözetmeyi,
senden utanmayı, râzı olacağın her temiz söze koşmamızı bize nasîb eylemeni
istiyoruz.
Yâ Rabbî, seçtiğin kullarına, velîlerine, taâtin ehline lütfettiğin zikr-i dâimi;
sırf senin rızân için yapılan hâlis, devamlı, temiz ve sence sevimli ameli lûtf
eyleyip ve ömrümüzün sonuna kadar bunu yapmak için bize yardım eylemeni
diliyoruz.
“Allah'ım, ölüm bize
geldiğinde bizi onda da hoş tutmanı; onu bize bağışlamanı, ikram, yaklaşma,
sevinç ve gıpta zamanı eylemeni; pişmanlık, üzüntü zamanı olmaktan korumanı;
bizi sevinç, ferah ve göz içinin gülmesi gibi bir neş’e içinde kabirlerimize
götürmeni ve kabrimizi de Cennetin bahçelerinden bir bahçe; keremin, şefkat ve
rahmetin buk’alarından bir buk’a (ülke) eylemeni talep ediyoruz.
Orada bize (suallere karşı) hüccetler vermeni; bizi korkulardan emîn
eylemeni; bizi tekrar dirileceğimiz güne kadar eminlerden, huzûr içinde
olanlardan eylemeni istiyoruz.
Ey insanları olacağından aslâ şüphe olmayan bir günde toplayacak olan Zât-î Kibriya!
Bizim o günden asla şüphemiz yoktur. O günün korkularından bizi emîn
eylemeni; o günün şiddetlerinden bizi kurtarmanı, o günün büyük sıkıntısını
bizden kaldırmanı; o günün susuzluğundan bizi sulamanı; bizi, Muhammed Mustafa sallallâhü aleyhi ve sellem’in zümresi arasında haşreylemeni istiyoruz ki;
Sen Onu seçtin, ayırdın ve Onu bütün safîlerinin üstünde olan velîlerine
şefâatçi eyledin ve onun zümresini korkulardan emîn eyledin.
Ey ilticâmız, barınmamız, yönelmemiz kendisine olan ve hesâbımızı gören Zât-ı Kibriya!
Senden niyâz ediyoruz ki ayıplama, azarlama, münâkaşa ve bekleme olmayan
bir hesaba; bizi kolay bir hesâba çekmeni istiyoru.
Bize lûtfunla, kereminle muâmele etmeni; bizi kendilerine gıpta edilen o
(Sırat’ı) çabuk geçenlerle beraber geçirmeni; Tartı gününde terâzîlerimizi ağır
getirmeni; Cehennemin ne Hasîs ne de Zefîr sesini bize işittirmemeni; bizi
Cehennemden ve Cehenneme yaklaştıracak her türlü amelden uzak tutmanı talep
ediyoruz.
Onlarla arkadaş olmak ne güzel şeydir yâ Rab!
Cûd-ü kereminle bizi ikrâm evin olan Cennette in’am etmiş olduğun peygamberler,
sıddîklar, şehîdler ve sâlihlerle beraber eylemeni, bizi dâr-ı kuds’ün ve dâr-ı
hubur’unda babalarımız, annelerimiz, yakınlarımız ve çoluk çocuğumuzla beraber
eylemeni; onları da bizden ayırmamanı ve en güzel bir hâlde onlarla beraber
elmayı nasîbeylemeni; bizimle dünyâda ülfet eden kadın ve erkek kardeşlerimizi
de bize katmanı; onları umduklarının üstünde makamlara ulaştırmanı; onlara arzu
ettiklerinin fevkinde ni’metler ihsân eylemeni; onlarla bizi dâr-ı akdesinde ve
dâr-ı huburunda en güzel bir hâlde birleştirmeni; bütün mü’min erkek ve kadınları şefkat ve
rahmetinle kaplamanı istiyoruz.
O mü’minler ki dünyâda Seni tevhîd (birlemek) üzere ayrıldılar. Bize ve
onlara velî, kâfî (koruyucu) ve kâfî olmanı diliyoruz.
Kalblerinin kurumasına, amellerinin durmasına, kendilerine gelen belâya ve
ölülerine acımanı, Kötülüklerini affeyle, tevbelerini kabûl eylemeni, onlar
arasında müsriflerin günâhlarını bağışlamanı, mazlûmlarma yardım eylemeni,
hastalarına şifâ ihsân eylemeni, bize ve onlara râzı olduğun Nasûh Tevbesiyle
tevbe etmek nasîbeylemeni istiyoruz. Çünkü sen cömertsin, yücesin, kadirsin.
"Allah’ım, mücâhidlere velî, koruyucu, kâfi ve yardımcı olur musun!
“Allah’ım düşmanlarımıza karşı şânına yakışır şekilde yardım eylersin;
düşmanlarının başına kötü daireyi çevirirsin —Allah onların kanlarını akıtırsın— harâm olan mallarını
mübâh kılarsın ve onları mü’min kardeşlerimize ganimet eylersin.
Çoban (idareci) olan kadın ve erkeği, ve müslümanların başına getirdiğin
herkesi dâima ıslâh eylersin. Allah’ım,
onları hem kendi nefislerinde
düzeltmeni, hem de onları başına getirdiğin işlerde düzeltmeni; Onlara halka
karşı şefkat, merhamet vermeni; dâima bizim onları, onların da bizi
sevmelerini nasîbeylemeni istiyoruz.
“Allah’ım, sözümüzü
birleştirmeni; aramızdan ihtilâfı kaldırmanı; kanlarımızı korumanı; bizden
fitneyi izâle eylemeni; bizi kereminle bize söylediğin ve söylemeyip sadece
senin bildiğin bütün belâlardan korumanı ve İslâm ehli arasında bize, karşı
karşıya iki kılıç ve onlar arasında ihtilâf göstermemeni, onları taâtinde ve sana
yaklaştıran amellerde birleştirmeni istiyoruz.
Zîrâ sen buna lâyıksın ve kadirsin.
“Allah’ım, bizi aziz etmeni, zelil etmemeni; bizi yükseltmeni, alçaltmamanı;
bizim lehimizde olmanı, aleyhimizde olmamanı; bizi Senin taâtine götüren Senin
rızâna uygun bütün dünyâ işlerinde ve en çok sevdiğimiz âhiret işlerinde
birleştirmeni diliyoruz. Çünkü biz oraya gideceğiz. Ve çünkü bütün işler ancak
Seninle tamam olur ve ancak senin tevfikinle bize fayda verir.
"Allah’ım, bize senden korkmayı ve Seni tebcil, Sana ta’zim etmeyi nasîbeylemeni;
Seçtiğin kullarına ihsân ettiğin ilmin hakikatini bize de lütfeylemeni; Onlara
bahşettiğin âyat ve kerâmetleri bize de bahsetmeni dilerim.
Ey her şeyin hükümranlığı kendine âit ve her şeye kadir olan Zât-ı Kibriya!
Bize bu ihsânını dâim eylemeni çok istiyoruz.
“Allah’ım, bütün hâllerde her zaman
vücutlarımıza, bütün kardeşlerimize, çoluk çocuğumuza, yakınlarımıza tam
sıhhat ve âfiyet ihsân eylemeni; bu âfiyeti bütün mü’min erkek ve kadınlara
teşmil eylemeni; sence en makbûl, en sevimli, sana yaklaşanlara en çok yardımı
olan gerek kavli gerek fi’lî hükümlerini bizde yapmanı istiyoruz.
Ey sesleri işiten, ey gizlilikleri
bilen, ey göklerin ve yerlerin hükümdarı, kulun Muhammed’e ve Muhammed’in âline salat eylemeni; evvel, âhir, zâhir ve bâtın
(olarak salât eylemeni). Niyâzımızı işitmeni, (duâmızı) kabûl eylemeni ve Sana
yaraşır olanı bize yapmanı, ey Kerîmlerin Kerîmi ve Ey merhametlilerin
merhametlisi! Zâtından istiyoruz.”
[Ebû Nuaym, Hilye, c. 10, s. 284-287.] sh:66-68
Kaynak:
CÜNEYD-İ BAĞDÂDÎ, Hayatı, Eserleri ve Mektupları, hzl: Süleyman ATEŞ, Sönmez Yay. 1969, İstanbul
CÜNEYD-İ BAĞDÂDÎ, Hayatı, Eserleri ve Mektupları, hzl: Süleyman ATEŞ, Sönmez Yay. 1969, İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar