GENCİN KENDİNİ ARAMASINDA FELSEFENİN ROLÜ
AHMET İNAM
Orta Doğu Teknik
Ümversitesi’nde Felsefe Profesörü.
AHMET
İNAM
Orta Doğu Teknik
Üniversitesi’nde Felsefe Profesörü.
Daha yazımın başlığından dayandığım
temel varsayımlar ortaya konabilir :
1. Felsefe,
yaşamada bir iş görür, yaşamaya uygulanır.
2. Genç
kendini arayan bir insandır.
3. Felsefe,
kendini arayan gence yardıma olur.
Şimdi, görüşlerimi, bu kısa yazımın
sınırlan içinde açıklayıp, tartışarak savunmaya çalışayım.
Gence katkıda bulunacak felsefe
nasıl bir felsefedir? Çok engin bir yürek taşıyorum burada, neredeyse, “hangi
felsefe olursa olsun” deyivereceğim. Yalnız, bir yandan da kolay bağışlamaz bir
tutum içindeyim: Hangi felsefe olursa olsun, neyin felsefesi, kimin felsefesi
olursa olsun; yalnızca ciddi, içten, haddini bilen, eleştiriye, kültürün diğer
alanlarına (bilime, sanata, değişik yaşama biçimlerine…) açık, dert edindiği
sorunları elden geldiğince kuşatıcı bir biçimde ele alan bir tavrı, bir tutumu
taşımalı.
Bana, felsefeyle, dünya görüşü
ayırımı yapmadığım suçlaması ileri sürülebilir. Evet, bu ayırımı yapmıyorum.
Felsefe, yalnızca, çok sınırlı sayıda uzman kişilerin, bilgiç akademisyenlerin
tekelinde değildir. Doğrusu, yazık ki, çoğunlukla öyledir ya; ben olmamalıdır,
diyorum. Bunu demek de zorundayım, yoksa yaşama sorunlarının tartışılmasında felsefeci olmayan, felsefenin
yüzyıllardır biriktiregeldiği onca hacimli yükünü çekemeyen gençlere yararından
söz edemem. Üstelik teknik anlamıyla felsefeyi özümseyebilmek, bir ölçüde çok
uzun yıllar gerektirdiği için, hiç değilse, biyolojik anlamında, felsefeye
gönül vermiş kişilerin orta yaşlılığında, giderek sağlıklı yaşlılığında
başarabileceği bir iştir.
Felsefe dile getirilmeye çalışılan
düşüncelerle yürütülür. Daha önce bu adla yapılmış çalışmalardan etkilenir.
Kültürün diğer alanlarından, örneğin bilimden, sanattan, dinden, teknolojiden
izler taşır. Zaman zaman biri ya da bir kaçı egemenlik kurar gibi olsa da,
“felsefeler” olarak etkinliğim sürdürür. Dikkat edin, felsefeyi tanımlamaya,
değişik felsefi görüşleri, felsefeleri, Felsefe adı altında toplayabilmemizi
neyin sağladığı gibi sorulara girmiyorum. Yarımın konusu açısından,
felsefenin geçmişini, görebildiğince şimdiki durumunu göz önüne alarak, felsefe
etkinliğinin bazı özelliklerini vurgulamak istiyorum. Bu özellikler, birer
saptama olmanın ötesinde, beklentilerimi de, özlemlerimi de dile getiriyor.
Kimi çağdaş felsefecilerin de
söylediği gibi, felsefe kendini konu edinebilen bir uğraştır. “Felsefe nedir?”
“Nasıl bir etkinliktir?” “Nasıl olmalıdır?” gibi sorularla uğraşabilir. İç hesaplaşmalarla dolu bir eyleme biçimidir. “Ne
yapıyorum?”, “Ne demek istiyorum?”, “Neredeyim?”.. Namuslu felsefecinin böyle
sorularla gece uykuları bölünmüş olsa gerekir.
Felsefeci kendi kendisiyle, başka
felsefecilerle tartışır. Hesaplaşır. Eleştirir. Eleştirileri eleştirir. Önemli
bulduğu eleştirilerden etkilenir.
Dille, kavramlarla yürütür uğraşım.
Onlarla, öğrenmeye, anlamaya, açıklamaya uğraşır.
Buraya kadar, felsefenin
belirlediğim özellikleri, bilimin de özellikleri olarak sayılabilir. İkisini ne
ayırır sorusunu sormayacağım. Büyük bilim adamlarının çoğunun büyük felsefeci
olduğu söylenir. Kuşkusuz bu iki alan tarih boyunca iç içe olmuş. Giderek,
bilimlerin felsefeden kopup bağımsız çalışma alanları oluşturduğu ileri
sürülürse de, felsefenin yine de bu alanların bir çok kavramlarında, bu
kavramlarla ilgili ortaya çıkan sorunlarında etkisini sürdürdüğünü
söyleyeceğim. Daha da ileri gideceğim. Hiçbir yaşama alanı, yaşama
biçimi yoktur ki., felsefece sorgulanmasın. İnsan kavramlar olmadan
düşünemiyor. Anlayamıyor. Sezgisel, mistik anlama gibi başka türlü anlama
biçimleri de olduğu ileri sürülebilirse de, bu anlama biçimleri üstüne de
felsefece düşünebiliriz. Bu düşünmemizi, anlamamızı, yorumlamamızı, sorgulamaya
başladığımız anda, bilim ve felsefe kaçınılmaz oluyor.
Bilim yetmiyor. Sınırlan var. Felsefenin de sınırlan var. Felsefe bilimi konu
edebiliyor. Yargılayabiliyor. İlginçtir, bilim de felsefeyi ele alabiliyor.
Örneğin, felsefe ürünlerinin, felsefe metinlerinin dilbilimsel incelemesi^ felsefeciler topluluğunun sosyolojik
incelenmesi gibi. Felsefenin alanı yine de bilimin sınırım
aşabilir. Olgulara bağlı olmayabilir. Felsefenin bir olanak araştırması olduğu söylenmiştir. Bir ölçüde
katılıyorum. Aslında bu yazıda felsefe-bilim ilişkisi üstüne tartışmaya girmek
istemiyordum. Eksik söyleyeceğim için yanlış anlaşılacağından korkuyorum. Yanlış
anlaşılmak, bu alanlarda çalışanların sık başına gelen bir şeydir. Bu konu
üstünde durdum, çünkü gence katkıda bulunacak olan felsefenin taşıdığı bilim
etkisi, bilimle olan ilişkisi belirtilmeliydi.
Özetleyeyim, yenileyeyim:
Felsefe-yaşama, dil-yaşama, kavram-yaşama, kesin ayırımını yapmıyorum. Bu
kavram çiftleri arasındaki ilişkilerin tartışılmasını bu yazımda yapmayacağım.
Felsefe kaynağım yaşamada karşılaştığımız sorunlarda buluyor. Bu sorunları
anlama, yorumlama, kavramlaştırma, bu kavramlaştırmayı düzenleme, eleştirme
çabası. Bu çabayı da inceleme çabası. Öyleyse, yaşamadan gelen felsefe yaşamada
uygulanabilir. Tek tek yaşama sorunları, belli felsefe çerçeveleriiçinde, kavramsal çalışmalarla ele alınabilir.
Genç de, sorunlar yumağı genç de felsefeleye bilir yaşayışını.
Kimdir genç? Öğrenendir. Kendi
kültürünü, kültürleri, doğayı, kendini, gövdesini, kendi ruhsal özelliklerini.
Bu öğrenme sürecinde, kendini,
toplumdaki yerini, dünyadaki yerini sorgular. (Sorgulamalıdır!) Kimisi çabucak
bulur. Kocar. Kimisi arar. Bulan koca- mayabilir. Bulduğu inançlarım, kafasında
oluşturduğu görüşleri, sürekli sınıyor; yargılıyor, diğer görüşlerle
hesaplaşıyorsa, genç kalır. (Biyolojik yaşla, düşünce yaşım ayırabiliriz
diyorum. Onbeş yaşında yaşlılarla, yetmiş yaşında gençler olabilir.) Aramak her
zaman sağlıklı olmayabilir. Şaşkınlığa düşmeyi, kararsızlığı, arama saymıyorum.
Neyi, nasıl araması gerektiğini hiç değilse geçici görüşler içinde bilmelidir.
Genç umuttur da. Aramasında,
buldukları, içinde olduğu kültürün devinmesine, canlanmasına, diğer kültürler
içinde etkin olmasına yol açabilir. Kendini arayan genç, kültürünü de
arıyordur. Tarihim, inançlarını, geleceğini arıyordur. Toplumunu arıyordur.
Elbet belâsını değil, mevlâsını, inançlarını, bir ölçüde tartışmaya açık
inançlarım bulacaktır. Doğrusu, felsefenin işlevi bu olmalıdır.
Felsefe, bir hesaplaşma, açıklama,
tartışma, anlama çabasıdır, dedik. Arayan genç, bilimin verileriyle kendini
rahatsız eden sorunlara yaklaşacaktır. Karşı karşıya kaldığı durumların olgusal
incelenmesini bilimle yaptıktan sonra, kültürün diğer etkenlerini de,
geleneklerini, tarihini, sanatını, dinini, siyasal tartışmalarım, felsefeyle
araştıracaktır. Felsefe seçenekleri araştırma olanağım verecektir ona. Ne gibi
yollar önümde? Kararımı nasıl vermeliyim? Yollar, değişik seçenekler bilimle
tüketilemez. Kültürün değişik alanlarında, yaşama biçimlerinden gelen
seçenekler de vardır. Bunları aşan olanaklar da. vardır. Genç bu olanakları
düşüncesinde tasarlayabilecektir. Felsefe, anlatmaya çalıştığım anlamda, ona bu
engin olanaklar evrenini açacaktır.
Nasü başaracaktır felsefe bu işi?
Bütün bilimlere, kültürün diğer alanlarına genişlemesine ilişkileriyle
bakabildiği için, kavram çözümlemelerini, anlam araştırmalarım bilimler arası
ortamda, bilim – kültür, kültür – yaşama ilişkilerini felsefe tarihinden gelen
birikimiyle yapmaya çalışarak başaracaktır. Felsefenin insanın tarihinde önemli
bir yaşama birikimi oluşturduğunu unutmayalım.
Peki, genç bu birikimi nasıl
kavrayacaktır? Felsefeyi anlamaya çalışmak, soranlarla dolu gencin sorunlarını
daha da arttırmayacak mıdır? Bir kez, genç, felsefeyle sorunlarım çözmeyi
isteyecektir. Felsefeden beklentileri olacaktır. Felsefeyi anlayabilen bir kafa
yapısı taşıyacaktır. Bu nitelikleri yoksa, felsefe ona, beklediği anlamda
yardıma olamaz. Yine de bu gencin felsefe öğrencisi olması gerekmez. Binlerce
yıllık felsefe tartışmalarını meslekten biri gibi kavramış olması gerekmez.
Felsefece düşünme tavrını sınırlı bilgisiyle de edinebilir. Felsefeyi
duyabilir. Sezebilir. Genç kalarak yaşı ilerledikçe, genç bu duyduğunu,
felsefeye yakışır biçimde yargılayabilir, temellendirebilir.
Genç seçecektir. Seçtiğini
yargılamada, kavramsal temellendirmelerini atmada, kendi kendisiyle
hesaplaşmada, yine felsefe, olgusal bilgiyi bilimden (örneğin, karar verme
kuramlarından) almak üzere yardıma olabilecektir. Genç bu aramasında,
seçmelerinde, ayaklan üstünde, kolay çözümleri yeğlemeden, yılmadan, dirençle
yürüyecektir. Eleştiriye açıklık kadar, belki çelişkili görünecek ama,
bulduğunda, sezdiğinde ısrar, gencin kendini sağlıklı biçimde aramasında çok
önemlidir.
Burada, “felsefe” sözünü belirsiz
bıraktığım için açıklama yapmam gerek. Felsefenin yaşamada işe yaramayacağım
ileri süren “felsefeler” de vardır. Baştaki varsayımım felsefenin işe
yarayacağı idi. Bu inancım, felsefenin başka görüşlere, kendi çözüm
biçimimizden başka çözüm biçimlerine duyulan hoşgörüden, onları anlama
çabamızdan kaynaklanıyor. Felsefe, tarihinde ve hâli hazırda tümüyle öyle
olmasa bile, karşılıklı konuşma, tartışma, diyolog, etkileşme, haberleşme
olanağım veren bir kültür etkinliğidir. Böyle anlaşılan felsefe, değişik
görüşlere, yaşama sorunlarına sevgiyle yaklaşan (çünkü, bir anlamıyla, sevmek
anlamaktır.), eksik ve özürlerini düzelten, özellikle gencin en çok gereksinme
duyduğu yaşama sevmemi veren bir uğraş olacaktır.
Bilimle ya da felsefeyle
uğraşanların yaşamanın çetin sorunlarından kaçanlar olduğu da ileri
sürülmüştür. Felsefe çalışmak, bu anlamda, koruyucu bir sığmak mıdır? Kaçış
mıdır? Öyleyse, felsefe yaşama sorunlarının üstüne gidemeyecek demektir.
Demiştim. Bu bir tavır, belki de bir kişilik sorunudur. Kendinin üstüne gitmek
islemeyene, sığmak arayana, ruh hekimliği açısından “yüceltmeler” sağlaması,
ana rahmi özlemiyle özdeşleştiribileceğimiz, kavramlar dünyasından
yaratılabilecek ‘‘kuruntu” dünyası ortaya koymasıyla felsefe böyle
yorumlanabilir. Benim bu yazıda kaygım, zaman zaman sığınsa da, sığınağının
içinde bulunduğu günlük yaşamanın dertlerine, acılarına, onları anlayarak,
yorumlayarak, yürekliliğiyle üstüne üstüne gidebilen gencin yaşadığı felsefe
etkinliğini vurgulamak.
Yine, felsefenin yaşamanın uzağında,
bir “uyduruk”, bir “yanılsama” olduğunu ileri süren görüşler var. Bu görüşe
göre felsefe sorunları, yaşama sorunlarından kopuktur. Felsefeciler, yaşamda
hiç işlevi, yeri, işlerliği olmayan bu “oyunlarında”, dilin “hapishanesinde”
çırpınıp dururlar. Dili, “yanlış”, yaşamada yeri olmayan, çarpık kullandıkları
için, kendi kendilerine sorunlar çıkarırlar. Dilin yaşama içinde kullanışlarım
göstererek, onları, felsefe denilen “belâ”dan kurtarmış, tedavi etmiş
olursunuz. Ayrıntılarına, nedenlerine girmediğim bu anlayışın ruh hekimliği
çalışmalarıyla ilintileri var. Ayrıca, felsefe “aldatmacalının siyasal yanının
da vurgulandığım görüyoruz çağımızda.
Eğer felsefe bir aldatmaca, bir
kuruntu, bir yanılsama ise, felsefeden kaçmak dep, bu durumu ortaya çıkaran
etkilerin irdelenmesiyle felsefeye felsefeyle yaklaşmak gerekir. Dert
felsefenin derman da felsefenindir. Gence ruh sağlığı, çoşku, heyecan verecek
felsefe, kendi iç sorunlarım saklamayacak, bu iç sorunlarına çözüm çabalarıyla
gence ulaşacaktır.
Dikkat : Felsefe
her derde devâ Lokman Hekim’lı ilacı değildir. Her sorunu da çözmez. Çözüm,
yaşama ustalığında, yaşama becerisinde yatıyor. Yaşama ustalığı için, bilime,
felsefeye, kültürümüze, kültürlere duyduğumuz duyarlığın yanında, başka
erdemler de gerekiyor. Genç, bilge felsefecilerin yaşamalarını örnek alabilir,
burada. Doğrusu, felsefenin yaşamada nasıl kullanabileceğini bu işi
becerebilmiş yaşama ustası felsefeci büyüklerinden görecektir. Yoksa, felsefe
iç karartıcı kavramtartışmalarından öteye gidemez. Çoklarının ileri
sürdüğü gibi, yaşamayla ügisi olmayan kuru bir meslek alanı olur.
Türk kültüründe gençlerimizin örnek
alabileceği yaşama ustası, büğe felsefecilerin ortaya çıkması, kendim arayan
gençlerimize felsefenin önemini anlatmada en büyük destek olacaktır. Bu konuda
umutsuz değilim.
Yaşama ustalığı, felsefesiz de
edinilebilir; ben, felsefeyle nasıl gerçekleştirilebilir, bunu tartışıyorum. Bu
“felsefe”ye hangi felsefe olursa olsun diyorum ya, belli bir anlayış, tutum,
çaba içindeki felsefenin yardımından söz ediyorum. Çok “teknik”, kavram
çözümlemeleriyle, mantıksal cambazlıklarla dolu, kılı kırk yarmalar taşıyan
belli bir felsefe yapma biçimi büe, anlatmaya çalıştığım bir tavır ve yaşama
tutumu Ue, şu ya da bu biçimde dayandığı somut, tarihsel kaygılar belirtilerek,
gencin düşünmesine, bir düşünce esnekliği kazanmasına, bununla karşısına çıkan
değişik durumları tartmasına, değerlendirmesine, edindiği bilimsel, kütürel,
eğitimi yorumlayıp, eleştirmesine yardıma olabilir. Yaşamada bizim yanımızda
olacak felsefe, bize başka felsefelerin varlığım unutturmayacak felsefe
olmalıdır. Doğrusu, hangi felsefeyi savunursak savunalım, savunduğumuzun seçeneklerini, savunduğumuza aykırı yollan, farklı yaklaşımları örtbas etmemelidir.
Değişik felsefe yapma biçimleriyle tanışıklık, ufkumuzun genişlemesine, hayal
gücümüzün gelişmesine katkıda bulunabilir.
Felsefenin hazır çözümleri yok.
Reçeteler veremez. Konuşur. Konuşturur. Dinler. Söyler. Değişik seçenekler
önerir. Peki, dünya görüşü – felsefe ayırımı yapmadığımı söylüyorum, oysa,
dünya görüşlerinin mutluluk reçeteleri yok mudur? Reçetenizin farkında mısınız?
Başka reçetelerle karşılaştırabiliyor musunuz? Var olan reçetelerden farklı
reçeteler de verilebileceğim düşünerek, bu reçetelerle de hesaplaşabiliyor
musunuz? Reçetenizi bulandırmadan, açık seçik, sevabı ve günahı ile ortaya
koyup, tartışarak, buna inanıyorum diyebiliyor musunuz? İşte, tarihsel
birikimiyle felsefe, bu hesaplaşmanızda, karşılaştırmanızda, inançlarınızın
bedelini ödeyerek, yani, onların görebildiğinizce diğer inançlar içindeki
yerini görebilerek, görüşlerinizi ortaya koyuşunuzda sizinle olacaktır.
Ödediğim felsefe, değişik felsefelerle beslenen, tartışan, eksik ve gediklerini
gören, buna rağmen inancın kaçınılmazlığını vurgulayan bir felsefedir. Açıktır.
Saklamaz, içtendir. Bu tavır, değişik yaşama durumlarıyla karşılaşan gencin
yaşama ustası olmasına yardıma olabilir, ama, yaşama ustalığın! garantileyemez.
“Neden garantileyemez?” sorusuna, bu tavırla kendini arayan gencin kendisi
yanıt bulmalıdır. .
Bitirirken, biraz duygulu biçimde de
olsa, görüşlerimi yineleyeyim :
Felsefe ne işe yarar? Sorunlarımızın
üstünde konuşabilmeye, sorunlarımızın kavramlarla ilgili köklerine inmeye,
kavramlarla yaşama arasındaki ilişkiyi anlamaya, kendimizi aramaya, bu
arayışta, bilimin bize söylediklerini araştırıp, tartışmaya, kısacası
kendimizle, dünyayla açık seçik hesaplaşabilmeye, konuşabilmeye yarar.
Felsefe genç kalmaya yarar.
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar