Hikmetler...2
"İncinip incinmeyeceğine dair tercih yapamazsın ama seni kimin
incitebileceğini seçebilirsin." (Fault in Our Stars)
**
Günlerce konuşmaz, yazmaz, aramaz, sormaz
Sonra gelir bir merhaba der,
Yine o kazanır..
Cemal Süreya
**
O iyi insanlar, o güzel atlara bindiler ve çekip gittiler.
Demirin tuncuna, insanın piçine kaldık!
Yaşar Kemal
**
Her şeyi bitirmemeli hayatta..
Bazı şeyler hep yarım kalmalı,
Bazen "son nokta" hiç konmamalı.
/Turgut Uyar/
**
Hiç şüphesiz yaptığım en doğru şey;
kendini vazgeçilmez sanan insanlardan
uzaklaşmam oldu.
/Charles Bukowski/
**
İnsan her şeye alışır diyorlar ya, öyle değil aslında.
Başka çaren olmadığı için katlanıyorsun ama alışmıyorsun.
**
"Hayata karşı ilk küskünlüğümüz; Yanımızda sandığımız kişileri,
karşımızda görmemizle başlar."
Anton Çehov
**
Faydası olmayan bahardan yazdan,
Yüce dağbaşının kışı makbuldür.
Cahilin ettiği sohbetten sözden,
Alimin hayali düşü makbuldür.
Hüdai konuşur bir ince dilden,
Hal ehli olmayan bilir mi halden.
Bilgisiz görgüsüz duygusuz kuldan,
Ölülerin mezar taşı makbuldür
**
Şeyh Ebû‟l-Hasan şöyle diyordu:
Allah‟tan bir şey istediğinizde, Gazalinin imanıyla tevessül edin.
**
Bir gece sevdiğim içeri girdi. Yerimden öyle bir fırlamışım ki
elbisemin eteği mumu söndürdü. Güzelliği ile karanlığı dağıtan sevgilim sordu:
"Ben gelince neden ışığı söndürdün?'' Dedim ki: ''Güneş doğdu zannettim.''
Şeyh Sâdi Şîrâzî
**
“Her şey ayrılmakta;
Merkez hiçbir şeyi istememekte.
Anarşi dünyaya musallat olmuş durumda.”
W.B. Yeats
**
Eskiler, erdemin ışığıyla ortalığın aydınlanması için önce devlet işlerini
yoluna koyarlardı, devlet işlerini yoluna koymak için önce ev işlerini yoluna
koyarlardı, ev işlerini yoluna koyabilmek için önce kendi kendilerine çeki
düzen verirlerdi, kendi kendilerine çeki düzen verebilmek için önce kendi
içlerindeki düzeni yoluna koyarlardı, kendi içlerindeki düzeni yoluna
koyabilmek için önce düşüncelerini yoluna koyarlardı, düşüncelerini yoluna
koyabilmek için ise önce bilgi eksikliklerini giderirlerdi.( Störig )
**
“sadece ve sadece tamamen özgün olanlar doğalarını tam olarak
geliştirebilirler. Eğer doğalarını tam olarak geliştirebilirlerse, başkalarının
da doğalarını geliştirebilirler. Eğer başkalarının doğasını tam olarak
geliştirebilirlerse, diğer varlıkların da doğasını geliştirebilirler. Eğer
başka varlıkların doğasını tam olarak geliştirebilirlerse, işte o zaman Göğü ve
Yeri değiştirme ve geliştirme sürecinde yardımcı olabilirler. Eğer Göğün ve
Yerin değişme ve gelişme sürecine yardımcı olabilirlerse, o zaman Gök ve yerle
beraber bir üçlü oluşturabilirler.” (Joseph A. Adler)
**
“Ne varsa içindedir” Fîhi Mâ Fih
**
Saba rüzgârının sana söyleyecekleri var.
Lütfen, tekrar uyumaya gitme.
Gerçekten istediğin içi dua etmelisin
Lütfen, tekrar uyumaya gitme.
İki dünyanın birbirine dokunduğu kapı eşiğinde insanlar gidip-gelmekte.
Ve kapı sonuna kadar açık;
Lütfen, tekrar uyumaya gitme
Gayb âleminin güzelliği, söze sığmaz, anlatılamaz, övülemez. Onu
görebilmek için ödünç olarak binlerce göz al, binlerce göz!
Senin içinde öyle parlak bir ay vardır ki, gökyüzündeki güneş bile
ona; "Ben sana kulum, köleyim" diye seslenip duruyor.
** Ölü idim, dirildim. Göz yaşı idim, tebessüm oldum.
Aşk devleti geldi ve ben baki olan devlete eriştim
Bende arslanların cesurluğu var.
Ben parlayan zühre yıldızıyım.
Bana : «Eski aşkını anlatma!» dedi ve ben:
«Peki, anlatmam !» dedim ve sâkin kaldım.
Bana : «Divane değilsin; bu eve lâyık değilsin !» dedi.
Ben de gitdim, divane oldum ve zincirlere vuruldum.
Bana: «Sarhoş değilsin, git; işe yaramazsın!» dedi,
ben de gitdim, sarhoş oldum ve tarabla doldum.
Bana : «Sen ölü değilsin, kana boyanmamışsın!» dedi.
Ve ben o zaman onun önüne düşerek öldüm.
Bana: «Sen mumsun, ve bu toplulukların kıblesisin!»
dedi.
Ben ne mumum, ne topluluğum. Ben dağılmış bir dumanım!
Divanı Şems, S. 231.
**
«Eğer gönlünden gülü geçirecek olursan gül olursun;
kararsız bülbülü isteyecek olursan bülbül olursun.
Sen bir cüzüsün ve Hakk külldür.
Eğer bir gün de küllü düşünecek olursan sen de küll olursun.»
ABDURRAHMAN CÂMÎ
**
İBRAHİM
İbrahim
içimdeki putları devir
elindeki baltayla
kırılan putların yerine
yenilerini koyan kim
güneş buzdan evimi yıktı
koca buzlar düştü
koca buzlar düştü
putların boyunları kırıldı
İbrahim
evime güneşi sokan kim
asma bahçelerde dolaşan güzelleri
buhtun-nasır put yaptı
ben ki zamansız bahçeleri kucakladım
güzeller bende kaldı
İbrahim
gönlümü put sanıp da kıran kim
Asaf Halet
**
Biz yukarıdan geldik, yukarıya gideriz
Biz denizden geldik, denize gideriz.
Biz oradan, buradan değiliz. Biz yersiz yerdeniz ve yersiz yere gideriz.
Ruh tufanında biz Nuhun gemisiyiz; şüphesiz elsiz, ayaksız gideriz
**
HERKESİN MALIYIZ BİZ
Güneş gibi her şeye can vermeye gelmişiz biz.
Toprağa döşenenleri gül-gülistân hâline getirmeye gelmişiz biz.
Dünya bedenine can nedir bildirelim, onun için gelmişiz biz.
Altın gibi, gümüş gibi kimsenin öz malı değiliz biz.
Deniz gibi, maden gibi herkesin malı, her kesin mülküyüz biz
Korkup duranlara iman gibi aman vermeye gelmişiz biz...
Hz. Mevlânâ
**
’’Sen’’ ve "ben’’ alfabenin aksi istikametlerine uçan
hüthüt* kuşlarıyız. Ben soldan bbb(en) ye doğru; sen sağdan sss(en) ye doğru.
"En’’ olmadık yerde; mesela ortalarda "N’’ harfinde olsun
selamlaşamaz mıyız? Misal, sen bir bacağından çeksen "N’’yi, ben öteki
bacağından, bir doğru yol elde edilemez mi: "sırat’al mustakim’’?
“Eskitas-alıntı”
**
DÜŞÜNCE
Ülfet belalı şey, fakat uzlet sıkıntılı,
Bilmem nasıl geçirmeliyim son beş on yılı?
İnsanlar anlaşıldı cihanın da sırrı yok,
Kalsaydı tirkeşimde eğer tek bir altın ok
En tatlı bir hayal için atmazdım ufkuma.
Dalsın yakından gözlerim artık son uykuma.
Gördüm ve anladım yaşamak macerasını
Bakiyse ruh eğer dilemezdim bekasını.
Hülyası kalmayınca hayatın ne zevki var,
Bitsin hayırlısıyla bu beyhude sonbahar.
"Yalnız duyan yaşar" sözü derler ki doğrudur;
"Yalnız duyan çeker" derin, en doğru söz budur.
Ölmek değildir ömrümüzün en feci işi,
Müşkil budur ki ölmeden evvel ölür kişi.
Yahya Kemal Beyatlı
**
Bende tılsım ____/ bende esrar ___ / söyle ey yâr __/ ben
neyim?
Bende esrar _____/ çark-ı çember __/ hep
dönen _____/ pervaneyim.
Söyle
ey yâr ____/ hep dönen ______/ ben miyim ki __/ mestaneyim.
Ben
neyim? ______/ pervaneyim _____/ mestaneyim ____/ efsaneyim.
(Selimi)
**
Dostum yalnızlığa kaç!
Seni büyük adamların gürültüsünden sersemlemiş ve küçüklerin iğnesiyle
didiklenmiş görüyorum. Orman ve kaya seninle vakur, susmayı bilirler. Sevdiğin
geniş dallı ağaca benze yine! O, denizin kenarında susan ve dinleyen bir
tavırla durmaktadır. Yalnızlığın bittiği yerde panayır başlar ve panayırın
başladığı yerde büyük artistlerin gürültüsü ve zehirli sineklerin vızıltısı
başlar...
Dostum, yalnızlığına
kaç. Seni zehirli sineklerle didiklenmiş buluyorum. Sert ve sağlam bir havanın estiği
yerlere kaç! Yalnızlığına kaç. Sen küçüklere ve acınacak adamlara çok yakın
yaşadın. Onların görünmez öçlerinden kaç. Bunlar senin için öçten başka bir şey
değildirler. Onlara artık el kaldırma! Onlar sayısızdır. Ve sinek avcılığı sana
düşmez. Bu küçükler ve acınacak yaratıklar sayısızdır. Ve nice görkemli
yapıları yağmur damlaları ve vahşi otlar harap etmiştir.. Sen bir kaya
değilsin, fakat damlaların çokluğu seni oymuş bile! Damlaların çokluğundan
çatlayacaksın...
F.Nietzsche
**
Kimsesiz hiç kimse yok, herkesin var bir kimsesi
Kimsesiz kaldım yetiş, ey kimsesizler kimsesi!
RUŞENİ
**
Hakkı söylemek gerek
Söylenceye göre, Hz. Süleyman’ın emriyle “büyük yolculuk” öncesi bütün
kuşlar tüylerini dökmeye hazırlanırlar. En başta yarasa, hemen döküverir tüm
tüylerini. Fakat baykuş, pek isteksizdir. Süleyman sorar nedenini hafif öfkeli.
Baykuş; “Efendimiz” der, “Siz ki alemin padişahı, her şeyiniz var. Biz ise
hayatımızı ve nafakamızı uçma ilmiyle sağlayan kuşlarız. Kanatlarımız ve
tüylerimizden olursak, bu dünyada ne’miz kalır?” Süleyman; bu türdeşlerinin
hakkını savunan akıllı cevabı beğenir ve tüylerinin kalmasına müsaade eder.
İşte o tüylerdeki özel yapılanmadır ki, perdeli kulaklarını uçuş halinde
dünyanın seslerine kapatan baykuşu dünyanın en sessiz uçan kuşu haline
getirmiştir.
Kim söyleyecek!!!
**
“Yalnızım, evet yalnızız. Yani, bak, büyük kalabalıkların ortasında, insan
denilen sosyal varlık kendi iç dünyasının mahpusu halinde, şifasız bir
yalnızlığa mahkum. Yalnızım, evet herkes yalnızdır, yalnızız. Bütün
ihtilaflarımızda yalnızlıklarımız çarpışıyor. Hatta kendi kendimizle
mücadelelerimizde bile kendilerimiz birbirine karşı yalnızdır”
P. SAFA/”Yalnızız”
**
Yol göstermesini okyanustan bekleme.
Bu soruyu, asıl yolu yitiren kamışa sor
(Edmond Jabés, Biricik Son Kaygısı)
**
Adamın biri ölür, Cennete gider, bir de bakar ki Cennete koca bir ayı,
salına salına geziyor.
— Merhaba ayı kardeş! der,
sen burada ne arıyorsun? Hem Cennette vahşî hayvan
olmayacaktı? -
— Evet, öyle idi ama, ben dünyada
bir «Yobaz» paraladığım için Cenâb-ı Hakk beni Cennete koydu.
**
Kavgalar, zulümler, kötülükler,çirkinlikler… Şu güneşin altında, hiç bir
zaman ebedî
olmamışlardır.
Mevlânâ
**
Bize Kadir gecesidir bu gece
Ko erte olmasın seher gerekmez.
Yunus
**
Yapraklar gibidir insan soyu
Bir yandan rüzgar bakarsın onları döker yere,
Bir yandan bahar gelir,
Yenilerini yetiştirir, yeşertir orman,
Böylece soyların biri göçer, biri doğar
Homeros
**
Yunus gibi San Francesco da bu karşıtlığı yaşamış. Bak ne diyor :
O gaudlo del mio cuore
Ohime ! ehe gran dolore.
Yüreğimin sevinci, Ah ne büyük acı.
Bu duygunun dışında da kendisini saran ve önüne geçemediği bir karşıtlık
dile getiriyor şöyle demekle : Susarken konuşurum, hem kaçarım hem bağlıyım,
durduğum yerde fırlarım, hem tutarım hem tutkunum.
Bu durum son aşamasına vararak yaşamla ölümü karıştırır Francesco'ya :
Yaşarken ölüyorum diye bağırır ve şu sonuca varır ki :
Vivendo si morire.
Aşk hali hem yaşamaktır hem ölmek.
**
Dizlerine kapanıyorum, kraliçem,
ister bir tanrı ol, ister bir insan.
Yaygın göklerde oturan tanrılardansan,
ulu Zeus'un kızı Artemis'e benzetirim seni,
görüşün, boyun bosun, dipdiri bedenin tıpkı o.
(Odysseus.VI. 149)
**
Hz. Musa aleyhisselâm bir gün;
"Allah 'ım, görüyorum ki, bazı insanlar sana geldiği halde geri
dönüyorlar. " der ve bunun hikmetini öğrenmek ister. Cenab-ı Hakk da
buyuruyor ki:
"Ey Musa! O senin gördüklerin bana ulaşanlar değil, yolda
dolaşanlardır. Bana ulaşanlar bir daha geri dönmez. "
**
“Erkek ölecektir,çünkü onları tanıdı”
(Ptah-hotep’in Deyişlerinden. Papyrus Prisse, l.Ö. 2000)
**
"Nedir bu dünyanın hali? Nedir bu insanların çekisi?" sorularının
peşinden gitmek isterseniz tarihle ilgilenmeğe başlamışsınız
demektir. Burada maksat, çekilmiş çileleri, yaşanmış zulümleri tekrar
tekrar terennüm etmek değil. İnsanların hayata nasıl anlam ve zevk, derinlik ve
eğlence kattıklarını, kendilerine özerk yaşama ve
ifade alanları açtıklarını, üreticiliklerini ve yaratıcılıklarını
sergilediklerini, hınzırlıklarını ve hergeleliklerini anlamak da bu işin
parçası, hatta -Cioran'ın affına sığınarak- benim tercihimdir, ama
tosladıkları ve ördükleri duvarları, çektikleri
ve çektirdikleri kahırları unutmadan. On yedinci yüzyılın büyük
düşünürü ve tarihçisi Katip
Çelebi, herkesin tabiatında kendi tekliğini (bireyliğini?) ve
bağımsızlığını ("teferrüd ve istiklal") yaşamaya eğilim olduğunu
yazar, ama aynı zamanda başkalarının üstüne çıkmaya, reis olmaya da
("riyaset") meylettiklerini söyler. Ve ekler: Bu "tek ve
bağımsız olma" halini tatmanın derecesi, "cemiyette mevcut olan
sınıfların makam ve rütbelerine göre olur", yani toplumsal hiyerarşi,
sınıflı ve
zümreli yapı, eşit bir şekilde yaşanmasına izin vermez, "akran ve
emsale tabi olmaktan insana ar (utancın verdiği ağırlık hissi) gelmeye
başlar".
Peygamberler için bile bu insanlık hali ve ezici hiyerarşi geçerlidir:
"Hatta rivayet ederler ki Hazreti Musa, [kendi] asrında nebilerin
vücuduna rıza vermeyip dua etti, ruhlarını kabzettirdi."
Katip Çelebi, Mizan-ul-Hak fi ihtiyaril-Ehakk, haz. Süleyman Uludağ ve
Mustafa Kara (İstanbul: Marifet, 2001), s. 226-7 (sadeleştirmede: 125-6).
Kaynak: Kim var imiş biz burada yoğ iken/Dört Osmanlı: Yeniçeri, Tüccar,
Deriş ve Hatun
Cemal Kafadar/ Birinci Basım: Ekim 2009, sh:15-16
**
“Aldanma gönül mihrine fettândır o dilber
Canlar yakıcıdır âteş-i sûzândır o dilber
Bilsen ne yaman câzibeli gözleri var
Âşûb-i cihân âfet-i devrândır o dilber”
**
Âlemi ihâta kıldı âteşiyle âhımız
Bilmeyen "rûhu'l kuds"de yokdur "terah-gâh"ımız
Âşıkın esrârını hiç kimse bilmez Hakk bilir
"Lâ mekân"ın âleminde gizlidir "dergâh"ımız
Zâhidin aklı erişmez ilm-i zâhirle bize
Nefsini kim bilirse vardır "eyvallah"ımız
Madeni altun serâya meylimiz yokdur bizim
Biz harâbât ehliyiz sâhib-keremdir "şâh"ımız
Mevlânâ Sultân er-Rıfâî pîrimiz üstâdımız
Hamdülillah dîn-i Ahmed'de mukayyed "nâm"ımız
**
BİLENLE BİLİNEN, KAVUŞANLA KAVUŞULAN BİRDİR.
Şeyh'Mahmudu Şebüsteri Gülşeni Raz adlı meşhur kitabında şöyle söyler :
Yokluk aynadır, âlem de o aynadaki akis, suret
İnsan'da o aksin, o suretin gözü gibidir.
Ayna karşısındaki ise o göz içinde gizlenmiştir
Sen aynadaki aksin gözüsün
Tanrı, o gözün nuru, gözbebeği.
Tanrı bu gözle o gözbebeği olan nuru, bu gözle kendi kendisini görür.
Âlem, İnsan olmuştur.
İnsan'da âlem…
Bundan daha temiz, bundan daha güzel bir anlatış da olamaz.
Bu işin aslına iyice bir bakarsan anlarsın ki
gören de O'dur, göz'de O, görünen de O'dur.
**
Ömr-i insanı bir uyku, aşk onun rü’yâsıdır.
Hârâ soruyordu :
— Ömür nedir?
İhtiyar cevap verdi:
— Aşk!
— Aşk nedir?
— Kadın
**
Ben uzanmış olduğum koltukta felâket-i aşkı düşünürken... Evet, felâket-i
aşk! Artık emin olmuştum, ben âşıktım . Aşkın en şiddetli hırsıyle,
teheyyüciyle âşıktım. Fakat meftûr, nâ-ümîd bir sevda.
“Aşk , kaçanı kovalar.”
**
Şimdi anlıyorum insan mutsuzken birilerine sataşırmış. Ama hüzünlüyken
içine kapanırmış hiç kimseyle konuşmak istemezmiş. Hüzünlüyken insan kendini
Allah'a daha yakın hissedermiş ama mutsuzlukta biras isyan varmış. Mutsuz insan
konuşurmuş hatta bazen sinirlenir ama hüzünlü insan susarmış. Mutsuzken biraz
daha telaşlı hüzünlüyken daha dingin olurmuş.
**
Ninna Nanna
**
Psişik yaşamda keyfi, belirsiz hiçbir şey yoktur.
Sigmund Freud
**
“If you want to make god laugh; tell him your plans!”
Eğer Tanrıyı güldürmek istersen; ona planlarından bahset!
İbrani Atasözü
**
stat rosa pristina nomine nomina nuda tenemus
adıyla bir zamanlar gül olan, geriye adın kalır yalnızca/
Adıyla var bir zamanlar gül olan; salt adlar kalır elimizde.
**
ÂLEMİ İNSAN-IMA BAKAN GÖZLERİM AĞLAMA
İnsan utanır âlem-i insana bakınca
İnsan diyemez kendine insana bakınca
Sen her ne kadar hak yüzünü setre çalışsan
Hak zahir olur arife her yana bakınca
Baştan başa teşhir ediversen de cihanı
Ellere kalır Mülk-i Süleyman’a bakınca
Öz kardeşi olsa erbâb-ı garaz eylemez insaf
İnsan ise hayret de kalır Yusuf-ı Kenan'a bakınca
Seyyid Osman Hulusi Efendi
***
"Eğer kulum, göklerdeki bulutlara kadar yükselecek günah işlese Ben’den
ümidini kesmeyip mağfiret diledikçe Ben onu mağfiret ederim. "
**
"İsrail oğullarından iki kişi Allah için kardeşlik olmuşlardır.
Bunlardan birisi nefsine zulüm ile isyan eder. Diğeri ise ibâdet eder. İbâdet
eden durmadan isyân. edeni ikâz eder, günahtan mene çalışır. Âsî-olanı da,
"Sen bana murakıb mı tâyin oldun? beni, Allah, aşkına rahat bırak
"der. Bir gün, ' âbid bu adamı büyük bir günah işlerken görünce, buna
kızarak, Allah seni afvetmez, afvetmesin, der. Kıyamet gününde Allah Teâlâ bunları
hesaba çeker ve âsiye, "Benim rahmetimi kim menedebilir? Ben seni
afvettim” buyurur. Âbide de; bu sözün karşılığı olarak seni cehenneme atıyorum,
buyurur. Nefsim Yed-i Kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, âbid bir sözü
ile hem dünyâ, hem de âhiretini mahvetti. "
**
Bir tanem, gönlümün öz-eli…
**
“Uyku ölümün yarısıdır
(kardeşidir).”
“Dua ettiğiniz zaman icabet olunacağına
yakînen inanınız. Çünkü Allah ancak yakînen inanan ile kalbinden açık duada
bulunan kimsenin duasını kabul eder.”
“Dua ibadetin yarısıdır. Allah
Teâlâ, sadece temiz duayı kabul eder”
Allah Teâlâ kıyâmet günü:
“Nerede benim rızâm için birbirlerini
sevenler?
Gölgemden başka gölgenin bulunmadığı
bugün onları, kendi arşımın gölgesinde gölgelendireceğim”
“Ey Muâz, Allah’a yemin ederim ki,
ben seni gerçekten seviyorum. Sonra da ey Muâz sana her namazın sonunda:
“Allahım! Seni anmak, sana şükretmek ve sana güzelce kulluk etmekte bana yardım
et!” duasını hiç bırakmamanı tavsiye ediyorum. ”
“Seven kişi, sevdiğine sevdiğini
bildirsin!”
“Adamın biri, insanlara ödünç para
verir ve onlara müsamaha eder. Eli dar olanlara da alacağını bağışlardı. Adam
Öldü, bundan başka da bir iyiliği yoktu. Allah Teâlâ, Biz buna
senden daha çok lâyıkız, buyurur. Bağışlar”
“İsrail oğullarından iki kişi
Allah için kardeşlik olmuşlardır. Bunlardan birisi nefsine zulüm ile isyan
eder. Diğeri ise ibâdet eder. İbâdet eden durmadan isyân. edeni ikâz eder,
günahtan mene çalışır.
Âsî-olanı da, “Sen bana murakıb mı tâyin
oldun? beni, Allah, aşkına rahat bırak “der.
Bir gün, ‘ âbid bu adamı büyük bir günah
işlerken görünce, buna kızarak, Allah seni afvetmez, afvetmesin, der.
Kıyamet gününde Allah Teâlâ bunları
hesaba çeker ve âsiye, “Benim rahmetimi kim menedebilir? Ben seni
afvettim” buyurur.
Âbide de; bu sözün karşılığı olarak seni
cehenneme atıyorum, buyurur. Nefsim Yed-i Kudretinde olan Allah’a yemin
ederim ki, âbid bir sözü ile hem dünyâ, hem de âhiretini mahvetti. “
“İbn Abbâs’ın rivâyet ettiğine göre, Hz.
Peygamber müşriklere kızıp onları namazında tel’în (lanet-beddua) ettiği vakit.
Allah Teâlâ
“Kullarımın işinden hiç bir şey sana ait
değildir. . . “(Al-i İmrân, 128) âyet-i celîlesi nâzil oldu ve Efendimiz bedduasından
vazgeçti. Daha sonra Allah onlara hidâyet nasîb etti de topluca müslüman
oldular.” Düşünün Allah, rahmet peygamberine dahi kullarıma kızma diyor…
“Size bir hediye verene, siz de
mukabelede bulunun. Eğer buna gücünüz yetmezse, mukabelede bulunduğunuza kanâat
getirinceye kadar onu medh u sena edin ve hakkında hayır duada bulunun.”
“İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah
Teâlâya şükretmemiştir?”
“Allah Teâlâ’nın size verdiği
sayısız nimetler için O’nu seviniz. Beni de, Allah sevgisinden dolayı seviniz.”
De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı
giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün
günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Zümer 53
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar