İSTANBULLU SALİH NAZIM EFENDİ
Üsküdar muciz
dersiamlarından ve meşayihi rufaiyyeden İstanbullu Hoca Salih Nâzım Efendi»
Edirne Rufaî dergâhı şeyhi Üsküdarlı Ahmed Sıtkı Efendinin oğludur, 1278
senesinde Üsküdarda doğmuştur, Üsküdar Paşakapusu Mülkiyye Rüşdiyyesinden
şahadetname aldıktan sonra Üsküdar Adliyyesi müddei umumîlik kalemine memur
olmuş, aynı zamanda Üsküdar Selimiyye camii şerifinde ikinci defa derse çıkan
muciz Fatih camii şerifi dersiamlarından ve kibarı müderrisinden Berkofçalı
Hoca Abdürrahim Hilmi Efendinin dersine, Üsküdarlı şair Sâfi ve Üsküdarlı Şair
Tal'at Beylerle birlikte devam etmiş ve tekmili nüsh edüp icazetname almıştır.
Babı meşihatte açılan ruus imtihanına girmiş, birinci derecede imtihanı kapanıp
müderris olmuş, Ders Vekâletinin tensibi üzerine Üsküdarda Ahmediyye camii
şerifinde derse çıkmıştır.
Üsküdar Adliyyesindeki
memuriyyetinden isti’fa ile mezkûr camii şerifde ders okutmuş ve iki defa
icazet vermiştir- Üsküdarda Ravza-i Terakki mektebinde senelerce farisî
muallimliği yapmış, binlerce talebe yetiştirmiştir. 1331 senesinden 1336
senesine kadar Huzur Derslerinde muhatap olarak bulunmuştur. Fatih civarında
Sofularda kâin Şeyh Alâiddin dergâhına şeyh olmuşdur.
Medresetülmütehassısın'de
ilmi tefsir müderrisi iken 1336 senesi Kadir gecesi vefat etmiş, şeyhi
bulunduğu dergâhın mihrâbının önündeki hazireye defnolunmuştur. Talebesinden Üsküdarlı
Şeyh Hayrullah Taceddin Efendi tarafından vefat tarihi söylenmiştir. Tarihinin
matla’ beyti:
«Bin üçyüz otuz altı «Tâci» lâfzan söyledim tarih
Cenabı Hoca Nâzım mülkü ukbâdâ karar etti»
(Hal tercümesi,
talebesinden Üsküdarlı Hayrullah Taceddin Efendinin 19.4.1957 tarihli
mektubundan alınmıştır.)
sh: 296-297
Kaynak: EBÜL’ULÂ MARDİN, İstanbul Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Medenî Hukuk ve Toprak Hukuku Ordinaryüs Profesörü Huzur
Dersleri c: II-III, , 1966, İstanbul
*****
1276/1860'da Üsküdar'da doğdu. Edirne rifai dergahı şeyhi
Üsküdarlı Ahmed Sıtkı Efendi'nin oğludur. Paşakapısı Mülkiye Rüşdiyesi'nde
okudu. 1291/ 1874'de derse başladığı hocası Fatih ders-i amlarından ve Huzur Dersleri
muhataplarından Berkofçalı Abdurrahim Hilmi Efendi'den 1303/1885'de icazet
aldı.
Öğrenci arkadaşları arasında Üsküdarlı şairler Safi ve Talat
beyler de vardır.
l305/1887'de açılan
ruus imtihanında başarılı olarak Üsküdar ders-i amları arasına katıldı.
Ahmediyye Camii'nde derse çıktı.
Üsküdar Hukuk Mahkemesi'nde on yıl katiplik yaptı. 13
18/1900'da icazet verdi. Üsküdar Ravza-i Terakki Mektebi'nde yıllarca Farsça
öğretmenliğinde bulundu.
1331-1336/1912-1917 yıllan arasında Huzur Dersleri'nde muhatap
olarak bulundu. Fatih Sofulardaki Şeyh Alaeddin dergahına şeyh oldu.
1327/1909'da Çakırcı Hasanpaşa mahallesindeki Süleymanpaşa
Camii'ne hatip ve Cuma vaizi oldu.
1325/1907'de İbtidai
Dahil derecesiyle Büyük Ayasofya'da Hüseyin Paşazade Mehmed Bey Dersiyyesi
müderrisliğinde . bulundu. Daru'l-Hilafeti'l~Aliyye Medresesi Kısm-ı Ali'de
Tefsir dersleri verdi.
Daha sonra
Medresetü'l-Mütehassısin'de, Tefsir ve Hadis Bölü- mü'nde ilm-i Esbab-ı Nüzı11
okuttu.
Medresetü'l-Mütehassısin'de tefsir hocası iken
6 Temmuz 1334/1918'de, 1336 senesi kadir gecesinde vefat etti. Şeyhi bulunduğu
dergahm milırabmm önündeki hazİreye defnedildi.
Sh:74-75
Dr. Mustafa ÖZEL, SON DÖNEM OSMANLI TEFSİR
TARİHİNDEN BAZIPORTRELERI, D.E. Ü.İlahiyat Fakültesi Dergisi Sayı xv; İzmir
2002, ss.61-96
Fatih İlçesi'nde,
Aksaray'da, Sofular Mahallesi'nde, Molla Hüsrev Sokağı'nda bulunmaktadır.
Halvetîliğin
Sünbülî kolunu tesis eden Şeyh Yusuf Sünbül Sinan (Sünbül Efendi) (ö. 1529)
halifelerinden Kefeli Şeyh Alâeddin Ali Efendi (ö. 1562) tarafından 16. yy
başlarında yaptırılmış, vakfiyesi 916 Cemâziyelevvelinin ortaları/1510'da
düzenlenmiştir. İstanbul Kültür ve Sanat Ansiklopedisi 'nde bulunan ilgili
madde de, C. S. Revnakoğlu'ndan naklen, Fatih Sultan Mehmed'in Okçubaşısı Sinan
Aga tarafından, adı geçen şeyh için inşa ettirildiği yolunda bir kayıttan söz
edilmektedir. Ancak, 953/ 1546 tarihli Tahrir Defteri'nde, "Mahalle-i
Mescid-i Mevlânâ Husrev" bölümünde yer alan, 1820 no'lu ve "vakf-ı
Zâviye-i Şeyh Alâüddin Halîfe" başlıklı vakfiye özetinde şeyh efendinin
"vâkıf olarak zikredilmesi yukarıdaki kaydı geçersiz kılmaktadır.
İstanbul'daki
birçok tarikat yapısı gibi, bir mescit-tekke olan bu tesisin zaman içinde
çeşitb onarım ve değişmeler geçirdiği tahmin edilebilir. Vezirazam Bayram
Paşa'nın (ö. 1638), minber koydurmak suretiyle mescidi camie dönüştürdüğü
bilinmektedir. Tekkelerin kapatılmasından sonra bakımsız kalan binalar ortadan
kalkmış, boş kalan arsada, 1976 yılında, bu amaçla kurulan bir dernekle
Vakıflar İdaresi'nin işbirliği sonucunda yeni bir cami inşa ettirilmiştir.
Halvetî-Sünbülî
tarikatına bağlı olarak faaliyete geçen Alâeddin Tekkesi 19. yy başlarında
Celvetîliğe ve Sa'dîliğe intikal etmiş, aynı yüzyılın birinci çeyreğinde, bir
müddet her iki tarikata birden hizmet etmiştir. Postuna geçen şeyhlerin Üstesi
şöyledir:
1)Kefeli Şeyh
Alâeddin Ab Efendi (ö. 1562);
2) Şeyh Abdi
Çelebi Efendi;
3) Şeyh Misri
Ömer Efendi (ö. 1658); Halvetîliğin Şemsî kolunu kuran Şeyh Şemseddin
Sivasî'nin (ö. 1597) torunudur.
4) Şeyh Hamid
Efendi;
5) Şeyh Mehmed
Müstakim Efendi (ö. 1709); 6) Şeyh Feyzullah Efendi;
7) Şeyh el-Hac
Mustafa Efendi (ö. 1735);
8) Şamîzade
Kefeli Şeyh Seyyid Ahmed Efendi (ö. 1773);
9) Mudanyalı Şeyh
Yakub Efendi (ö. 1808); 10-11) Şeyh Mehmed Nureddin Efendi (ö. 1849) ile Şeyh
Nizameddin Efendi (ö. 1822): İkisi de Yakub Efendi'nin oğlu olup birlikte posta
geçmişlerdir. M. Nureddin Efendi Celvetî, Nizameddin Efendi ise Sa'dî
tarikatından hilafet almıştır.
12) Saçh Şeyh
Mehmed Emin Efendi (ö. 1879),
13) Şeyh Mehmed
Nizameddin Efendi (ö. 1888),
14) Şeyh Seyyid
Halid Efendi (ö. 1916),
15) Şeyh Hoca Salih Nazım Efendi (ö. 1918),
16) Şeyh Ali
Sıdkı (Kurtar) Efendi (ö. 20.11.1958).
Alâeddin
Tekkesi'nde pazartesi günleri ayin icra edildiği, 1301/ 1885'te dördü erkek
olmak üzere beş kişinin ikamet ettiği, Maliye Nezareti'nden günde 3 okka et,
Kurban Bayramlarında da 7 tane kurban istihkakı olduğu bilinmektedir.
Alâeddin
Mescit-Tekkesi'nin bütün binaları tarihe karışmış, ancak çevre duvarlarının bir
kısmı, avlu girişi, girişin yanındaki çeşme ve bazı yıkıntılar günümüze
ulaşabilmiştir. Kesme küfeki taşı ile örülmüş, basık kemerli avlu girişinin
üzerinde, sülüs hatlı, kelime-i tevhidle başlayan ve baninin adım içeren
tarihsiz bir kitabe bulunmaktadır. Kapının sağma bitişik olan çeşmede alt alta
iki kitabe göze çarpar. Çeşmenin yapım tarihini (1246) veren alttaki kitabe, su
mimarisinde kullanılan ayetleri içermekte ve sülüs hatla yapılmış değişik bir
istif sergilemektedir. Rumi ve Hicri olarak onarım tarihini (Nisan 1312 ile
Zilkade 1313), ayrıca Ahmed Hulusi Paşa ile eşi Nefise Hanım'ın isimlerini
veren üstteki kitabe ise ta'lik hatla yazılmıştır. Sağda, buna bitişik olarak
yer aldığı bilinen diğer çeşme ortadan kalkmıştır. İstanbul Ansiklopedisi'nde
yer alan, A. B. Koçuya ait resimde görülebilen bu çeşmenin, enine gelişen
oranlan ve sade cephe tasarımı ile bu çeşmenin ilk inşa döneminden (16. yy
başlarından) kalma olduğu kabul edilebilir.
Arsanın kuzeybatı
köşesinde hazire, güneybatı köşesinde, eski İstanbul'da "taş oda"
denilen türden, almaşık duvarlı, tuğla beşik tonozlu, harap bir mekân,
kuzeydoğu köşesinde de bir su haznesinin kalıntıları bulunmaktadır. Arsanın
ortasında yer aldığı anlaşılan, günümüzde en ufak bir izi kalmamış olan eski
mescit-tevhidhanenin kagir duvarlı, ahşap çatılı iddiasız bir yapı olduğu
tahmin edilebilir. Aşağı yukarı aynı yerde, 1976'da inşa edilmiş olan kagir
duvarlı, ahşap çatılı yeni cami, tasarımı ile olduğu kadar ayrıntıları ile de
Osmanlı mescitlerinin geleneğini sürdüren sevimli bir yapıdır. İki sıra tuğla
ve bir sıra kesme taşla kaplanmış olan duvarlarda, klasik Osmanlı üslubundaki
düzene uygun biçimde, iki sıra halinde pencereler açılmış, iki yandan sağır
duvarlarla kapatılmış olan son cemaat yerinin sınırına, ahşap dikme görünümünde
betonarme sütunlar, bunların üzerine, yine ahşap mimariden alınma yastıklar
konmuş, son cemaat yerinin, ahşap kaplı tavanı harim bölümü ile birlikte aynı
çatı altına alınmıştır.
Camiin en ilginç
ayrıntısı, batı duvarında yer alan, benzerlerine birtakım klasik devir
mescitlerinde rastlanılan, baca görünümlü şerefesiz minaredir. Camiin doğu
yönüne inşa edilmiş olan yeni şadırvanda da klasik Osmanlı üslubunu yaşatma
gayreti göze çarpar. Beyaz mermerden mamul sekizgen bir hazne, bunu kuşatan
sekiz adet ince mermer sütun, bu sütunlara oturan, sekizgen piramit biçiminde,
kurşun kaplı bir ahşap çatıdan meydana gelen şadırvan, ahenkli oranları ve
özenli ayrıntıları ile dikkati çekmektedir.
Bibliyografya.
Barkan-Ayverdi,
Tahrir Defteri, 312; Kut. Dergehnâme, 219; Çetin, Tekkeler, 584; Aynur, Saliha
Sultan, 34, no. 15; Âsitâne, 10; Ayvansarayî, HatUka, I. 148; Osman Bey,
Mecmua-i Cevâmi, 1, 72-73, no. 117; Münib, Mecmua-i Tekâyâ, 10; thsaiyat, II,
20; Zâkir, Mecmua-i Tekâyâ, 49-50; ISTA, I, 575-576; Öz. İstanbul Camileri, I,
21; İKSÂ, I, 581582; H. K. Yılmaz, Azız Mahmûd Hüdâyî ve Celvetiyye Tarikatı,
İst., 1982, 284-285.
M. BAHA TANMAN
Kaynak: Tarih
vakfı-Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi,
1993, İstanbul.. Cilt: 1 sayfa:176
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar