KAMİL İNSAN OLMADA İLK VAZİFE İNCİNMEMEKTİR
İnsanın kemâlat yolunda geçirdiği evrelerin, evvelinde ve sonunda
incitmek/incinmek mevzuu bulunur. Kulluk, sadece namaz kılmak, oruç tutmak,
sabahlara kadar ibadet etmek, hayratta bulunmak demek değildir. Çünkü bunlar
bendelik icaplarıdır. Asıl insanlık, incitmemek/incinmemektir. İşte bu
mertebeye vasıl olan kimse insân-ı kâmildir.
İnsanı kemal yolunda yetiştirmek hedefi olan tasavvuf mesleği bu konudaki
inceliği esas almıştır.
“Tasavvuf mesleği ise incitmemek ve incinmemektir. Bu nedenle incitmemeye
değil asıl incinmemeye alışmak gerekir ki bu husus hakikatiyle zordur.
İnsanların ekserisi bu hususta mağlup olmuştur.”
Büyüklerimiz ibadetlerin yapılmasında azimet sahibi olmayı tavsiye etmekle
birlikte, aşırı/azimete râm olup, insanları incitecek bir hâlin bulunmasına
razı olmazlar. Fakat incinmede görünmeyen bir husus olan Allah Teâlâ’nın
insanların eliyle sana eziyet vermesine müsaade vermesinin nedeni insanlara
güvenmemek içindir. Bu hikmete binaen insanın bazı şeylerden incinmesinin
nedeni onlardan uzak kalmaları ve kendi iç benliğini sorgulamasıdır. Netice “eden
eyleyen Allah Teâlâ’nın bizzat kendisidir”.
İmam Gazzâlî kaddese’llâhü sırrahu’l-aziz buyurdu ki;
“Karınca, kâğıt üzerindeki yazıları görünce,
bunları kalem yazıyor, der; çünkü başını kaldırıp yukarıdaki parmakları, eli ve
bunları harekete geçiren iradeyi, insanı, sonra insanda irade, kudret yaratanı
görmez. İnsanların çoğu da, en aşağı, en yakın sebebi görmektedir.” [1]
Büyüklerimiz buyurdular ki;
Hz. Niyazî-i Mısrî kuddise sırruhu'l-âlî
Efendim:
Velî ârif olan lutfa sevinmez kahre incinmez,
İyi ki hepsini o halka ihsanlarını umumî etmiş.
İhramcızâde İsmail Hakkı Toprak kuddise
sırruhu'l-âlî Efendim:
“Gardaşım!
Erkek ihvanın ilk vazifesi incinmemek ve
incitmemek, (Evli ise) kadın
ihvanların ilk vazifesi kocasının nefsine (aile hukukuna ve varsa
çocuklarına) hizmet etmesidir.”
Bu beyanların mücmel izahı ibadet/zikir her şekilde ahlakın gerisinde
kalan bir durum olmaktadır.
Bu mevzuda dikkat etmemiz gereken diğer bir husus, velilerin sabrı ölçüye
girmediği gibi imtihan edilmemesidir. Neticede “Ehl’u-llah incinmezler.
Fakat Allah Teâlâ razı olmaz.” [2]
Yani, sahibi olan Allah Teâlâ ise bu
konuda onun hakkını savunur. “Kim benim
velime eziyet ederse bana açıkça harb ilan etmiş olur….” [3]
Sultan Veled'in ifadeleri ile Belh’ten Mevlânâ kaddese’llâhü
sırrahü’l-azîzin Cengiz Han'ın (617/1214) yılındaki istilasından önce olma
sebebini şu şekilde açıklar. Sultan Veled ise göçü şöyle anlatmaktadır:
“O padişahın gönlü Belh'lilere kırılınca Allah Teâlâ'dan ona
“Ey kutupların ulu padişahı mademki bunlar seni incittiler, tertemiz
gönlünü kırdılar, bu düşmanların arasından çık. Çünkü ben onlara azap ve bela
göndereceğim.” diye nida geldi. Allah Teâlâ tarafından bu hitabı işitince öfke ipliğini
eğirdi, Belh'ten Hicaz'a hareket etti. Daha yoldayken o sırrın eserinin zuhur
ettiğine dair haber geldi. Tatarlar onlara saldırmış, İslâm ordusu bozulmuştu.
Belh'i almışlar o kavimden sayısız adam öldürmüşlerdi.” [4]
Üftade kaddese’llâhü sırrahü’l-azîz
buyurdu ki;
Meşâyihda gazap kuvveti gayet güçlüdür. Kızdıkları zaman bu âlemi tahrip
etmeden teselli olmazlar. Beldenin birinde bir
şeyhin müridini katlettiler. Şeyh o beldeyi etrafındaki beldelerle birlikte
tahrip etmeden teselli olmadı. Fakat kemâl, gazabı yenmektir. Zira bir cemaatin
ihlakine kadir olan, ıslahına da kadir olur. İhlâk olmaları yerine ıslah
olmaları için dua etseydi daha hayırlı olurdu. Müşrikler Nebî sallallâhü aleyhi
ve sellemin başını yardıkları ve dişini kırdıkları hâlde o: “Allahım kavmime hidâyet et zîrâ onlar
bilmiyorlar” [5]
diye dua etti.[6]
“İsteyen Tanrısını bulur. Kim ki bir şeyi
talep eder ve gayret ederse bulur.” [7]
Neticede olanda hayır vardır, demeli, Ahmed Amiş kuddise sırruhu’l-âlî Efendimin
kelâmını dustur eylemeliyiz.
“Olmuş olan, olmuştur. Olacak olan da
olmuştur”
Hikâye
Meşâyıhdan birisi şerli bir kimse arkası
üzere yatarken yanına varır dikkat ile bakar görür ki hem solak hem kötürüm hem
kötürüm hem cüzzamlıdır ki;
“Sübhâna'llâh yâ Rabbî bütün kahrına bunu
mazhar mı ettin?
Deyince ol kimse işidir dir ki
“Ey işsiz ve güçsüz benimle Rabbim arasına
girme”
“Bu derdlerin benden kaldırılmasını
isteme. Bu derdin her birinin karşılığında bana bir ihsanı vardır Rabbımın ki,
“Afiyet ehli bin yıl ömrü olsa sa'y
etse eline girmez afiyet ve sıhhat gönül âfiyetidir sen beni kayırıp yolundan
kalma” diye şeyhi delil getirerek susturmuş.. [8]
Kaynakça
ALTUNTAŞ, İ. H. (2007).
Gavs-ül Âzam İhramcızâde
İsmail Hakkı Toprak Sivasî Nakşi Haki Tarikati İlm-i Ledün Sırları.
İstanbul: Gözde Matbaa.
BAHADIROĞLU, M. (2003). Vâkıat-I Hüdâyî'nin Tahlîl veTahkiki
(I. Cild)İnceleme-Metin Doktora Tezi . Bursa: Uludağ Üniversitesi Sosyal
Bilimler Enstitüsü Temel İslâm Bilimleri Ana Bilim Dalı Tasavvuf Tarihi Bilim
Dalı.
Niyazî-i MISRÎ. (1223). Mecmua-i Kelimât-i Kudsiye-i Hazreti
Mısri. Bursa Sultan Orhan Kütüphanesi 690.
Âlemi sen kendinin kölesi kulu sanma
Sen Hakk için âlemin kölesi ol kulu ol
*
Nefsin hevâsı ile mağrûr olup aldanma
Yüzüne bassın kadem her ayağın yolu ol
*
Garazsız hem ivazsız hizmet et her cânlıya
Kimsesizin düşkünün ayağı ol eli ol
*
Allâh için herkese hürmet et de sev sevil
Her göze diken olma sünbülü ol gülü ol
*
İncitme sen kimseyi kimseye incinme hem
Güler yüzlü tatlı dil her ağızın balı ol
*
Nefsine yan çıkıp da Ka'be'yi yıksan dahi
İncitme gönül yıkma ger uslu ger deli ol
*
Güneş gibi şefkatli yer gibi tevâzu'lu
Su gibi sehâvetli merhametle dolu ol
*
Gökçek gerek dervişin sanı yoksula baya
Suçluların suçundan geçip hoş görülü ol
*
Varlığından boşal kim yokluğa erişesin
Sözünü söyle gerçek Hulûsî’nin dili ol
*****
Çalış tefeyyüz eyle yücel temeyyüz eyle
Fazilette sehâda örnek insan ol örnek
*
Doğruluk kârın olsun vefâ şiârın olsun
Sadâkatta vefâda örnek insan ol örnek
*
Şol müselsel turrene bendeylemiş tâ ezel
Tarîk-i Mustafâ’da örnek insan ol örnek
*
Neylesün yok kurtuluş gönlüm dîvâne olmuş
Hakk’a hamd ü senâda örnek insan ol örnek
*
İhlâs ile amel kıl hâlini mükemmel kıl
Keremde ve atâda örnek insan ol örnek
*
Allah’a itaat kıl her veçhile tâat kıl
Tevekkülde rızada örnek insan ol örnek
*
Hulusi kalb ile örnek insan ol örnek…
Hüdâya bin şükür bir müminiz Allahımız vardır
*
Şehadet eyleriz: Ancak Rasulûllâhımız vardır
Tahiyyat u selam olsun Âna hem âl’u sahbına
*
Ki şer-i pâkine münkad dîli âgâhımız vardır
Ol şahı Nakşıbendin bendesiyiz bab-ı lütfunda
*
Sırat-ı mustakiyme muttasıl dergâhımız vardır
Bihamdillah !
Bizim kaygı gününden bakimiz yoktur
Şefi-i rûz-i mahşer çare sâz-ı râhımız vardır
*
Reh-i aşkın gerçi Ânın avare bir salık
Cenab-ı Pir-i Ruşen dil Garibullâhımız
vardır
*
Mukavves kaşlarından gayrı bir mihrabımız
yoktur
Bizi tân eyleyen namerde eyvallahımız
vardır
*
Ne derlerse desinler bigânelerden ictinâbım
yok
Harim-i yâre mahrem dilde resm-i râhımız
vardır
*
Hulusi! kûy-ı yâre kazsalar mezarımız dostlar
‘’Yolunda öldü ‘’ derler başka ne günahımız vardır
Seyyid
Osman Hulusi Ateş
[1]
Gazzâlî, İhyâ., cilt: I, s. 34. Aynı örnek için bkz. Gazâlî, Kimya-yı
Saâdet, s. 42.
[2] (ALTUNTAŞ, 2007) Mehmet Işık
Efendi (Zara-Kızık Köyü)
[3] Ebu Nuaym, Hilye. VIII/318
[4] Sultan
Veled, İbtidânâme, 4180
[5] Buhârî,
Enbiyâ, 54
[8] (MISRÎ,
1223) , v. 48a
Hikâyetde gelmişdür ki meşâyıhdan birisi şerir bir kimse arkası üzre yatur
yanına varur dikkat ile bakar görür ki hem solak hem muk'ad hem a'mâ hem
meczumdur ki
sübhâna'llâh yâ Rabbî cemî' kahruna bunı mazhar mı itdün? diyince ol kimse işidür dir ki
“Ey battal benümle rabbüm arasına girme”
“Bu derdlerin benden ref’ini isteme. Bu derdin her birinün mukabelesinde
bana bir ihsanı vardur rabbümün ki,
“afiyet ehli bin yıl ömri olsa sa'y itse
eline girmez afiyet ü sıhhat gönül âfiyetidür sen beni kayırup yolundan kalma”
diyü şeyhi ilzam itmiş
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar
Yorum Gönder