Print Friendly and PDF

KARIŞIK BİR RÜYANI TABİRİ



Ömrümüz böyle olmamalıydı, Elâgözlüm
Bir vakitsiz meyve dilemeliydik Tanrıdan
Uzun hasretlerin arifesinde
Ellerim böğrümde kalmamalıydı.
Turgut UYAR

Dokuz yaprak.
başları dokuz kuşa dönmüş bir dokuz yaprak daha.
Üzerlerinde uçan beyaz bir güvercin
ve uzaktaki kuşlar.
üç yumurta, ekmek
ve bir bardak su.

Eskilerden kalan bir hikmet  “Yorumlanmamış rüya okunmamış mektup gibidir”  denilmiştir. İmam Nâbulusî de "Rüyâ uçucu bir kuşun ayağı üzerindedir, tabir olunmadıkça onun için istikrar ve karâr yoktur”
Talmud’da ise “Rüya, kendisinin yorumudur” geçer. Yani rüyayı kendisinden başkası tarif edemez, tam manasıyla çözemez.
rüya dokuz tabakada tabiri biliniyorsa kâmil ve tam teşekküllü tevil edilmiştir. Bu nedenle İmam Cafer Sadık aleyhisselâm sembolleri kâmilen dokuz vecihde yorumlamıştır.
"Dokuz eskilerden beri "büyülü sayı" sayılır. Geleneksel sayı sistemine göre bu, diğer birçok anlamının yaranda tam üçlemenin üç katıyla tam biçimini simgelemektedir. Maça dokuzlusunun rengi siyah, yani ölümün, yaşamın yokluğunun rengidir. Her ne kadar oyun kağıtlarında maçanın biçimi bir yaprağı andırırsa da renginin doğal, canlı ve yeşil olacağına ölüm gibi siyah olması etkindir. Ama maçayı ters çevirirsek o zaman da bir kalp ortaya çıkar ama bu ölü yani duygusuz hale gelmiştir. Böylelikle kişinin durumunu karakterize eden kafayla kalp arasındaki içsel aykırılık belirtilmiş olur." [Jung, İnsan ve semboller]
Bu arada Yusuf aleyhisselâm,  zindan arkadaşlarının  kurtulacağını  zannettiğinde, onlara çıktıkları  zaman  efendisine  kendisini söylemesini  tembihlemişti.  Ancak şeytan  ona  Rabbinin  ismini  unutturduğu  için  zindanda yedi veya  dokuz  yıl  daha kalmıştı. Bu nedenle rüya tabirlerinin çıkışı dokuz saat, dokuz gün, dokuz ay, dokuz yıl, olmazsa doksan yıla varır. Bazen çıkmaz. Öyleki  tabir katı çok olunca zuhuru ahirete kalacak gibidir.
Doku gizemi üzerinden bakılınca Hz. Mevlana'nın dokuz yüz kat insan tabirini işaretle dokuz yaprak [yüz] katı anımsatır.
Kuşlar çıkan yapraklar; olgunlaşamaya, çıkmayanlar ise zamanla olgunlaşacaklar demektir.
Yapraklardan kuş çıkması her yaprağın/dönemin doğuşunu simgeler. Eğer yaprağın karnından kuş çıkıyorsa, doğuma/doğuşa işaret ederek hayatın devamını bize hatırlatır.
İnsan-ı Kâmil, ruhtur.
Kuşların  çıkardıkları  muhtelif  sesler  ise  onların dilinin lugatı,  sırları ve manalarıdır.
bir gezi değil, aynı zamanda kurtuluşu örnekleyen herhangi bir hareketi de temsil eder.
Kuş gibi uçmak demek, istediği  yerlere  engelsiz  gitmesi,  görmesi ve  meleklerle  konuşmaya  başlamaktır. 
Bu makama çıkan bulunduğu yerden   bir üst makama geçecek demektir.

Ruh, hayat ve ölüm; çocukluk gençlik ve ihtiyarlık; neticede yaşanılan üç devredir.
Simgesel bağlamda ekmek ve su âdemliğin temeli ve "İsa aleyhisselâmın ardından gitme" dir.  Buna yeniden doğuş ya da diriliş de diyebiliriz?
Ekmek vücuttur. Onu yalayan ve besleyen sudur.  Hikmeti en eski ölümcül günahtan temizlenme işlemi, gerçek vaftiz olgusunu gösterir.
Başka tabirlerde vardır, tabirden içeri.


vakitsiz uykulardan uyandır beni
kara üstüne kara gök üstüne gök
şimdi herkesin dolaştığı bu yerde
bir taşra öğlesini yoğunca yaşıyorum
uzayıp gidiyor yorgun bir kamyon

elbette vakitsiz yıl sonu yaklaşıyor
sakın sana ne deme sakın deme
göğün toprağın denizin olduğu her yerde
demek ki insanlara yurt olan her yerde
saatin adı eşit her yerde

koy verme beni vakitsizdir mutlaka
uyandır çürüyenlerimi bir bir tazele
en sert sesini edin en zorlu tavrını al
kayayı çıkartmıştık tepeye kadar
ufacık ufacık bir şey
itecek kadar.
Turgut UYAR


Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar