Köpek Sevgisinde Orta Yolu Bulmak
Bir mail-bir cevap
İnsanın her sorduğu konuda öncelikle kabul ettiği fıtratına uygun bir cevabı bulunur. Ancak bir konu hakkında birçok malumatı bir araya getirmeye çalışmak ile sonuca varmak, insanda zannı galibî ile bir yönelime neden olabilir. Ancak bu da ulaşılan bilginin seviyesi ve kemali ile alakalıdır.
Bir Meselelerde orta yolu bulmak kolayda değildir. Cevabın gelişi sorunun soruluşunun içinde olduğu gibi, soran ve sorulanın kalbî dehlizindeki meylin istikameti ile yakından alakalıdır. Herhangi bir meselede orta yolu/sonucu bulmak ve açık kapıları olan görüşler barındırmakta “ân”ın diğer bir “ân”ına kendini de rehin bırakabilsede gelecek için kurtulmaya vesile olur.
Sorular ve cevaplar zahir- batın, teşdit - tahfif, azimet - ruhsat vb.. ile kayıtlı olduğu için insanın “ân”ıyla hangisi uyumlu bulunuyorsa onu kabul ve ret eder.
Bu meyanda bir kardeşimizin kendince veya başkaları tarafından olduğunu farz edelim, aşırıya kaçtığı zannedilen bir köpek sevgisi olduğunu belirterek, bu konuyu değerlendirmekte, tatmin olacağı bir cevabı bulmaya çalışmakta olması hasebiyle bize bazı sorular yöneltmiştir.
- Benim hayvanlara düşkünlüğüm sevgiden mi yoksa merhamet mi?
- Allâh Teâla'ma olan sevgimin önünde mi?
- Sitenizde Aliyy-ül Havvâs kaddesellâhü sırrahu´l azîz Hazretleri köpeğin zararlarından bahsederken;
Köpeğin artığı, bedenin esası olan kalbi öldürerek, cennete götürecek nasihatleri dinlemekten alıkoyduğunu söylemiştir. (Köpek sevgisi insanı hipnoz eder.)" diyorsunuz.
- Burada geçen köpek kelimesinden zâhiri manâ da mı yoksa batîni manâ da mı bir anlam çıkarmalıyız?
- Köpek sevgisi bana perde mi?
Köpek sevgisi dinin temel konuları içerisinde yer almaz. Dolaylı şekilde sosyal hayat ve insan karekterleri ile ilgili direk bağıntısı olduğundan cevapların doğruluk/yanlışlık üzerine olması farklılıklar arz eder. Soruların cevabında soran kalbine uygunu bulmak istediğini düşününce cevabı birine doğru olurken diğer bir insan için yanlış olacaktır.
Biliyoruz ki, sevginin cevabını bulmak mümkün olabilir, ancak fıtratın yani beşeri yaratılışın meylinin teskin olması, tatmin olması o denli kolay değildir.
Neticede insanlar her konuda olduğu gibi bu konuda da orta yolu bulmak ile huzura kavuşabilir.
Soruların cevaplarını kendimiz bulmak için bazı bilgileri yorum katmadan müsbet ve menfi olabilecek cepheden aşağıda sundum. Sonuçta da söyleyeceğimiz gibi “karar size aittir.”
Zerdüşt dininde inek ve köpek kutsaldır. Bazı Hindu dinlerinde hayvan öldürmek yasaktır. Eski Mısır dini hayvana tapma şeklinde idi: meşhur Apis öküzü herkesçe malûmdur. Mısır'da timsah ve kartal’a da tapılırdı. Aşağı Mısırda köpek aynı durumda idi. Bu «tanrı» hayvanları öldürmek, idamı gerektirirdi. Eski Yunan inancına göre «yer-altı» nı üç başlı bir köpek (Kerberos) beklerdi.
Bk. A Schimmel. Dinler Tarihine giriş, 1958, An- kara, s. 50 vd.; E. Peterich, Küçük Yunan Mitolog- yası (Türk, tere.) 1959, Ankara, s. 55.
Bugün avcılar, kuşkusuz tarih öncesi avcıları da, hoşlandıkları için ya da tören amacıyla yaban hayvan yavruları beslemeye alışıktır. İnsan, düşman hayvanları korkutsun diye köpeği kendi barınağından kovmamış, kendi yiyecek artıklarını da vermiştir. Kuraklığın, böylesine artması sonucu, üretici yalnızca yaban hayvanlarının yavrularını değil, dişili erkekli, büyüklü küçüklü her çeşit hayvan sürülerini kendi barınak çevresine sokmuştur. Böylesine yan evcil çeşit çeşit hayvanların, kolayca yakalanacak av niteliğinde yokluğunu anladığı an, hayvan evcilleştirmeye başlamış demektir.
Bk: V. GORDON CHILDE, KENDİNİ YARATAN İNSAN, İnsanın Çağlar Boyunca Gelişimi, Çeviren: Filiz Ofluoğlu, Varlık Yayınları, Sekizinci b asım: 2006, İstanbul , Sh:53
“Şayet köpekler de diğer ümmetler gibi bir ümmet olmasaydı onların öldürülmesini emrederdim.”
İbn Mâce, Sünen,Kitâbu’s-Sayd, 2; Tirmîzî, Ebû Đsâ Muhammed b. İsâ b. Sevre, Sünen,Beyrut: Dâru’l-Fikr, thk. Kemal Yûsuf el-Hût, Kitâbu’l-Ahkâm ve’l-Fevâid, 4.
Açıklama: Bu hadiste, köpeklerin de diğer ümmetler gibi bir ümmet olduğu ifade edilmektedir. Bu hadisten hareketle köpeklerin her yönüyle diğer ümmetler gibi olduğunu söylemek mümkün olmadığı gibi hayvanlar ile insanlar arasında her yönüyle bir benzerlik vardır dersek hayvanların da insanlar gibi yükümlülüklerinin olduğunu söylemiş oluruz ki bu da doğru bir yaklaşım değildir.
Muhammed Muhammad Muafî Ali el-Mehdeli, “Min Âyâti’llah fi’l-hayvânât”, www.55a.net, 07.10.2005.
Açıklama:Köpek ve diğer hayvanların öldürülmesini emreden rivâyetleri uzun uzun tartışan Cahız, Hz. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin bir sebebe bağlı olmaksızın bu hayvanların öldürülmesini emretmesinin mümkün olamayacağını belirttikten sonra şöyle bir değerlendirmede bulunmaktadır:
“Muhtemelen o günlerde Medine’de bulunan köpekler yırtıcı ve saldırgan olup insanları ısırdıkları ve Medine halkının çoğu köpekleri dövüştürdüğü ve onlarla kumar oynadıkları için olmalıdır.
Câhız, Kitâbu’l-Hayvan,I, s.194.
Ona göre yırtıcı ve kuduz olan köpeklerin zararı, kurttan daha fazladır.
Câhız, Kitâbu’l-Hayvan,I, s.199.
Cahız, köpeklerin öldürülme emrinin, genel ve mutlak olmadığını şöyle delillendirmektedir: “İnsanlar köpek edinmenin boşve cahillik olduğu konusunda hem fikir değiller. İyiliği emredip kötülüğü yasaklayan kadılar, fakihler, abidler, valiler, zahitler, katipler, sorumlu ve yetkili olan kimseler, kendileri için isyan etme ve karşı gelme imkânı olmayan kimselerin evlerinde köpek beslediklerini gördükleri hâlde müdahale etmeme konusunda hem fikir olmalarının nedeni, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin Medine’deki köpeklerin öldürülmesini emretmesinin bir nedeni olduğunu bilmelerinden kaynaklanmaktadır. Şâyet onun bir gerekçesi olmasaydı yukarda saydıklarımız, isyankârlarla barış yapma konusunda ittifak etmezlerdi. Hiçbir insanın, kendi aleyhine şahitlik yapan bir kişi hakkında evinde köpek beslediği için hâkimin yanında onu tenkit ettiği görülmemiştir.Hiçbir hâkimin de köpek beslediğinden dolayı şahitliğini reddettiği bir insan göremezsin. Belki köpek edinme emredilseydi, ancak böyle bir durum ortaya çıkabilirdi.”
Câhız, Kitâbu’l-Hayvan,I, s.195
**
Diğer taraftan yaşam mücadelesi veren hayvanlara yardım eden, onların hayatta kalmalarına vesile olan, yaşantı olarak da iyi olmamasına rağmen cennete giren bir kadından söz eden hadisleri görmekteyiz:
“Miracta Hz. Muhammed’e cennet, gösterilir. Orada fahişe olan bir kadını görünce, Cennete girme nedenini sorar. Kendisiyle beraber olan melek şöyle cevap verir: Bu kadın bir köpeğin çok susadığını görür. Eteğini çıkarır ve kuyuya salar. Daha sonra ıslattığı eteğini köpeğin boğazına sıkar. Bunu köpek doyana kadar devam eder. Bu nedenle cennete girmiştir.”
Tûsî, Şeyhu’t-Tâife Ebû Cafer Muhammed b. Hasan, el-Mebsût fî Fıkhi’l-Đmâmiyye, Tahrân: el-Mektebetu’l-Murtaziyye, 1387, VII s.47.
**
Hz. Peygamber’in, hayvanların neslinin korumasına önem verdiğini gösteren örneklerden biri de, köpekler hakkındaki şu hadisde yer almaktadır:
“Şayet köpekler de sizin gibi bir ümmet olmasaydı öldürülmelerini emrederdim. Onlardan sadece siyah olanları öldürünüz. Ekin, çobanlık ve avcılık dışında başka amaçlarla köpek edinenlerin sevaplarından her gün bir kırât eksilir.”
İbn Hibbân, Muhammed b. Hibbân b. Ahmed et-Temimî el-Bustî, Sahîh-i İbn Hibbân,2. Bsk. Beyrut: Muessesetu Risâle, 1993, XII, s.473.
İmam Suyutî, bu hadisi şöyle değerlendirmektedir: Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem , insanlar gibi bir ümmet olan köpeklerin türünü yok etmeyi hoş karşılamamıştır. Çünkü Allah’ın yarattığı bütün mahlûkatın mutlaka bir hikmeti ve bir faydası vardır. Bu nedenle Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem, sadece zararlı olan hayvanların öldürülmesini emretmiştir.
Suyûtî, Şerhu Sünen-i İbn Mâce, I, s.2312
“Kim çobanlık, av ve ekin bekleyen köpekler dışında köpek edinirse her gün onun sevabından bir kırât azalır.”
Buhari, Sahih-i Buhari,Kitabu’z-Zebâih ve’s-Seyd, 6.
**
Yine hadislerden biri Abdurrezzak’ın Musannef’ınde naklettiği şu hadistir:
“Hz. Muhammed Medine’deki köpeklerin öldürülmesini emretti. Medine kenarında bir kadının köpeği olduğu kendisine haber verildi. Hz. Muhammed de bunun üzerine oraya o köpeğin öldürülmesi için birini gönderdi. O da gidip o köpeği öldürdü.”
Abdurrezzâk, Musannaf,X, s.432; Tahavî, Ahmed b. Muhammed b Semle Ebû Cafer, Şerhu Maâni’l-Âsar,1.Bsk. Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 1399, IV, s.53; Munâvî, Zeynuddin Muhammed Abdurrauf b. Tacilarifin b. Ali, Feyzu’l-Kadir, Şerhu’l-Cami’i-Seğîr min Ehâdîsi’l-Beşîyri ve’n-Nezîyr,1.Bsk. Mısır: el-Mektebetu’t-Ticariyetu’l-Kubrâ, 1996, IV, s.406.
Diğer taraftan bazı hadislerde Peygamber’in bazı köpekleri, itlâf etme emrinin dışında tuttuğu görülmektedir. Bu konuda bir hadiste şöyle denilmektedir:
“ Kim çoban, av ve ekin köpeği dışında bir köpek edinirse onun sevabından her gün birkırât eksilir.”
Tirmîzî, Sünen,Kitâbu’l-Ahkam ve’l-Fevâid, 4; Abdurrezzâk,Musannaf,X, s.432.
Bazı hadislerde ise, melek-köpek tezatlığından söz edilmektedir:
Hz. Ali kerremallâhü veche den nakledilen bu konudaki bir hadis de şöyledir:
Hz. Peygamber: “İçerisinde cünüb (boy abdestsiz) kişi ve köpek bulunan eve melekler girmez, buyurdu.”
Ebû Dâvud, Tahâret, 90 / 227, Libâs45; en-Nesâî, Tahâret, 168, Sayd11.
“Melekler, köpek ve resim bulunan eve girmezler.”
Abdurrezzak, Musannef,X, s.433
**
Kardeşimiz Aliyy-ül Havvâs kaddesellâhü sırrahu´l azîz Hazretlerinin kelamı ile bize soru yönelttiği için onun talebesi Abdulvehhâb Şarânî rahmetullahi aleyhin yazdığı Mizân ül Kübra eserinde geçen Köpek bahsini burada aktaralım.
İmam-ı Şâfiî’nin, Ahmed’in ve Ebû Hanîfe’nin, köpek necistir kavilleri/sözleri ile, İmam Mâlik’in temizdir kavlidir.
Birincisi necis olmasında teşdîddir.[azimet]
Köpeğin yediği veya içtiği kabın temizlenmesinde, necasetinin gitmesi için yedi kerre yıkamak lâzımdır. Ancak Ebû Hanîfe’ye göre böyle olmayıp, eğer bir defa ile içindeki şey izâle ediliyorsa, bir defa yıkamak yetişir, yoksa zann-ı gâlib ile temizleninceye kadar onu yıkamak lâzımdır isterse yirmi defa olsun; ille yedi dememelidir, buyuruyor, imam Mâlik ise, temizdir, yediği kabı yedi defa yıkamak gerekir. Bu necis olduğundan değil, emir böyle olduğundandır; sebebi bilinmez.
Köpek, bir uzvunu kaba soktuğu zaman da aynıdır. Çünkü köpeğin bir uzvunu, yiyecek veya içecek kabına sokması, ondan yemesi ve içmesi gibidir. İmam Mâlik ise, buna muhalif olarak, yedi defa yıkamağı, sadece köpeğin yediği ve içtiği kab için buyurmuştur.
Böylece iş, Mîzânın (hükmün] iki mertebesine râci' oldu. Ayn ve sıfatı birlikte söyleyip, her iki bakımdan necistir diyen, sıfatın zâttan ayrılması söz konusu edilemez yönünden demiştir. Zatî olarak temiz olduğunu söyliyenin veçhi[yönü] ise, eşyada asıl olan temizliktir, necaset ise arızîdir. Çünkü o, temiz ve her ayıbdan mukaddes olan Allahü Teâlâ’nın yaratmasından sâdır olmaktadır. Aynının temiz olması sözümüz edeb-dendir. Ama eserlerini, alâmetlerini bedene veya dîne zararlı görürsek, ondan sakınırız, Keşf sahihleri, sözbirliği ile bildiriyorlar ki, köpeğin artığını yemek veya içmek, kalbe kasvet, katılık verir. Hattâ bir va'z nasîhat karşısında incelmez ve hayırlı bir iş yapmaz.
Mâlikî eshâbımızdan biri bunu tecribe eyledi ve bir köpeğin içtiği sütten içti. Dokuz ay, kalbi bütün iyiliklere karşı daraldı, nerdeyse ölecekti. Ondan hâsıl olan şey, ondan sakınmanın vâcib olduğunu bildirmektedir. Ona zât ile beraber sıfat bakımından, yahud yalnız sıfat bakımından necis kelimesini kullanmak caizdir. Nitekim Allahü Teâlâ da, kâfirlere, küfr sıfatları bakımından pis ismini veriyor. Ama o kâfirlerden biri müslüman olunca, temiz oluyor. Necaset, ya'nî pislik ayn, yanî aslî olsaydı, müslüman olmakla temizlenmezdi.
Üstadım Aliyyülhavas'dan (rahimehullah) işittim. Buyurdu ki:
Köpeğin aslının necis olduğuna dâir, elimizde, şerîatin sahibinin, onun satışını ve bedelini yemeği yasak etmesinden başka delil yoktur. Ama sıfatı bakımından necis olduğuna gelince; Artığının kalbi öldürmesi bakımından necistir, zatı temiz olmakla beraber yılanın zehirinin bedene yaptığı zarardan kaçınmak lâzım olduğu gibi, ondan da sakınmak vâcibdir. Belki sakınmada bu daha önce gelir. Çünki dîne zarar vermektedir.
Yine buyurdu:
Eseri bakımından köpeğe necis, zatî bakımından temiz demek bid'at değildir. Nitekim Allah Teâlâ, müşriklere neces, kumara, ensab ve ezlâma rics, ya'nî pis buyuruyor. Halbuki dört mezhebin âlimleri, müşrikin cisminin temiz olduğunda icmâ' etmişlerdir. Kumar, ensab ve ezlâm âletleri de böyledir. Yine buyurdu: Köpeğin artığı, bedenin esası ohn kalbi öldürdüğü, veya Cennete götürecek vâ'z ü nasîhatlan dinlemekten alıkoyan bir zâiflik verdiği için, Şerîatin sahibi (sallallahü aleyhi ve sellem), onun eserini yıkamakta mübalağa edip, bu eseri tamamen gidermek için, biri toprakla olmak üzere yedi defa yıkamalıdır, buyurdu. Zira onda, bir araya geldiklerinde bitkileri yetiştiren su ve toprağı birleştirdi. Buradan anlaşıldı ki, şerîatin sahibinin, onun artığını yedi defa yıkamağı emr etmesi, cismi temizdir sözüne bir noksanlık getirmez ve ters düşmez.
Yukarıda geçen zehirli yılan misâli gibi. O halde Şerîatin sahibinin, biri toprakla olmak üzere yedi defa yıkamağı emr etmesi, dînimize karşı şefkatinin, bize karşı merhametinin çokluğundandır. Aynı şekilde, sıfatının necis olduğunu söylemek, mezkûr sıfatın zâttan ayrılması imkânsız olduğundan, cisminin temiz olmasını bildiren sözü silip atmaz.
lmam-ı Şâfiî’nin ve ona uyanların, köpeğe, zâtı ve sıfatları necistir demelerinde tevessü', ya'nî muhteva genişliği olduğu gibi, İmam Mâlik ve uyanların köpeğin zâtı da, sıfatları da temizdir demelerinde tevessü' ve ekseriyet vardır. Çünkü sıfatları sahibinden, ya'nî zâtından ayrılmazlar. Aksi de böyledir. Kardeşim Efdalüddin (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki:
Köpek zatî bakımdan temiz, sıfat bakımından necisdir.
Seyyidim Aliyyül-havasdan (rahimehullah) işittim. Buyurdu:
Köpeğin değdiği şeyi yıkamak vâcibdir veya müstehabdır diyenlere, itiraz edilmez. Çünkü illeti gizlidir, insanların çoğunun akılları buna ermez. Zira bizim bildiğimize, ancak bazı keşf sâhibleri muttali' olurlar. Bazıları ise, köpeğin değdiği Şeyi yıkamağı akıl almaz, öylece yapmak lâzımdır diyeni ilzam edip, bu söz, şerîatin sahibinin, ümmetine, ma'nâsını anlamıyacak şekilde hitab etti demeğe yol açar: bu ise, şerîatin sahibinin mansabının münezzeh olduğu, abes, fâidesiz konuşmasına yakın düşer. Halbuki Allahü Teâlâ, O'na (sallallahü aleyhi ve sellem) kendisine indirdikleri, emrettiklerini insanlara teblîğ etmekle, açıklamasını emr etti. Bu ise, ancak onlar tarafından emrin iyice anlaşılması için, tebliğin lâfz ve ma'nâ bakımından insanlara ulaştırılması ile olur. Onda bir şey örtülü kalamaz. Bunun için Habîbine (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâide sûresi altmışyedinci âyetinde: «Eğer tebliği tam yapmazsan, Allanın sana verdiği peygamberlik vazifesini yerine getirmiş olmazsın» buyuruyor. Resûlullah, beyân etmemekten, mutlak olarak ma'sûmdur.
Ben derim ki, bu ilzamın vârid olması, bazan bu cinsten şeylerin gelmiş olması, tefsîrlerde tasavvur olunan ma'nâ ile, bazı kimselerin îmanını denemek içindir. Acaba illetini bilmeden bir işi yapmağa koyulacaklarmı, yoksa hikmetini öğreninciye kadar o işi yapmaktan uzak duracaklar mı, diye denemek içindir. Keşf sâhibleri buyurmuşlardır ki, amel bir şeyle muallel, illetli olmayınca, îman makamında daha kuvvetli olur ve sevabı illetli olandan büyük olur. Çünkü ekseriya, bu durumda mükellef için, sevâb ve benzeri şeylerden bu illetin gereğiyle, amel etmeğe büyük sebeb olur; Sırf Allahü teâlânın ve Resulünün emrine imtisal etmek değil. Bu ise, kemâl makamı için noksanlıktır. Herşeyin en doğrusunu Allah Teâlâ bilir.
Üstadım Aliyyülhavas'dan (rahimehullah) işittim. Buyurdu: Köpeğin temiz olduğunu söyleyen, köpeğin artığını yıkamak hakkındaki nassı reddedemez. Belki onunla amel etmeği uygun görür. Âlimler arasındaki ihtilâf, ancak illette veya yedi sayısında veya ben sayı olmamasındadır. İllet ve sayıdaki ihtilâfa gelince, bu dinde kötülenmez. Zira köpeğin temiz olduğunu söyleyen de, bildirildiği gibi, yıkanmasını söylemektedir. Yedi sayısına, ya'nî yıkamanın yedi kere olmasına gelince: Biz, bu husustaki emrin istihbâb [güzel] için olduğunu kabul etsek de, ictihâd onu teşdid mertebesine çıkarıyor. Nitekim necis olduğunu söyliyenler bunun üzerindedir. Bunu iyi bil, çünkü çok güzel bir açıklamadır. Bu hususta biz bir kitab yazdık ve bu konuda vârid olan güzel sualler ve cevabları orada bildirdik. Özeti şöyledir:
Keşf sâhibleri, nakil âlimleri ile, köpeğin necis olmasında ve değdiği şeyin yıkanmasında ittifak halindedirler. Sadece illette ihtilâf etmişlerdir. Malûmdur ki, illette ihtilâf, ahkâmda ayıblanmaz. Keşf sahihlerine göre esas illeti, sıfatının necis olması olup, şarab, kumar, ensâb, ezlâm gibi kalbi öldürmesi, Allah teâlâyı anmaktan ve namazdan alıkoymasıdır. Keşf sahihlerinden başkasına göre ise illeti, ya aynı ve sıfatının birlikte necis olmasıdır. Yoksa ikisinin de temiz olduğunu söyliyenin, yıkamak kulluk icâbıdır demesi anlaşılmıyor. Bunda olan şey gizli değildir. Zîra yedi defa yıkama emri, onun necis olduğunu gerektirir ve elbette öyledir. Aksi takdirde şerîatin sahibinin sözü, abes, fâidesiz, boş söz gibi olur. O halde bu beyandan, necis olduğu kesin olarak bellidir. Yahud da zâtının, ya da sıfatının necis olmasıdır.
Biri de, İmam-ı Şâfiînin ve Ebû Hanîfenin hınzırın [domuzun] necis olduğu kavilleridir. Şâfiîye göre yedi defa, İmam-ı A'zama göre, bundan önce köpek bahsinde geçtiği gibi bir defa yıkanır. Bununla imam Mâlikin, canlı ise temizdir kavlidir. Birincisi teşdîd, ikincisi tahfîfdir. Böylece iş, Mîzânın iki mertebesine râci oldu. İmam-ı Nevevî, delil bakımından temizliğini ihtiyar eyledi ve Münezzeh şerhinde, delil bakımından râcih olan, ya'nî tercîh olunan, domuzun bevlinin, topraksız olarak bir defa yıkanmasının yeterli olmasıdır. Âlimlerin çoğu böyle demişlerdir. Muhtar [beğenilen, seçilen kavil] de budur. Çünkü esas, köpekte olduğu gibi, onun dokunduğu şeyi yıkamanın vâcib olması değildir ki, şer'-i şerîfde köpekle bir sayılsın dedi. Yıkamada domuzu köpekle bir tutanın vechi, cisim ve et bakımından, köpekten daha habîs, aşağı olmasındandır. O halde köpeğe kıyası açıktır. Temiz olduğunu söyliyenin vechi ise, köpek gibi, onun hakkında, yıkama konusunda, yedi defa olduğunu bildiren bir nassın bulunmamasıdır. Etinin haram edilmesi, necaset konusunda onu köpekle bir saymağa götürmez. Allah Teâlâ, leşi ve şarabı haram eyledi; Şerîatin sahibi bize, onlardan birini, biri toprakla olmak üzere yedi defa yıkamağı emr etmedi. Buradan anlayınız.
Biri de, diğer necasetleri yıkamada, Ebû Hanîfe, Mâlik, Şafiî ve İmâm Ahmedin bir kavline göre, belli bir adedin vâcib olmaması kavli ile, İmam Ahmedin bir başka rivayetine göre, topraktan başka diğer necis olan şeylerde adedin vâcib olmasıdır. Yine ondan bir rivayette, kabı yedi defa yıkamak vâcibdir; bir başka rivayette üç defa, bir başka rivayette de, köpek ve domuzdan başkasında adet şart değildir. Birincisi tahfîf, mukabili teşdîddir. Böylece iş, Mîzânın iki mertebesine râci' oldu. Birincisi, verâ' ve ihtiyatı gözetmiyen avama mahsûstur. İkincisi ise, âlimlerden ve sâlihlerden büyüklere mahsûstur. Bu mes'ele de, kaba avret yerine dokunmakla abdestin bozulması ve bozulmamasına benziyor.
Bk: MÎZÂN-ÜL KÜBRA-DÖRT HAK MEZHEBİN BÜYÜK FIKIH KİTABI, Müellifi: Ârif-i Samedânî ve Kutb-i Rabbani ABDÜLVEHHÂB-I ŞA'RÂNÎ Terceme: A. FARÛK MEYAN- BEREKÂT YAYINEVİ,BEYAZIT — İSTANBUL
İnsanlar birbirleriyle muamelelerinde dört hal üzeredirler:
Bir kısmı iyilik edene iyilik eder. Bu, eşek huyludur.
Bir kısmı kötülük edene kötülük eder. Bu da köpeklerin ve yırtıcı hayvanların huyundandır.
Bir kısmı iyilik edene kötülük eder. Bu da yılan huyludur.
Bir kısmı da kötülük edene iyilik eder. Bu da Peygamberlerin, velilerin ve salihlerin ahlakındandır.
Şimdi bu söylenenleri duydunsa artık kendine hangisini uygun görürsen onu seç. Eğer dördüncü kısımdan olamıyorsan, bari insanların ahvalini araştırmamalısın ki onlara iyi zan besliyesin ve onlarla iyi geçinebilesin. Bu da olmazsa onları bırak, onlardan kaçın ta ki onları kötü sanıp eziyet etmeyesin, akrabayı terk edenlerden, insanların hukukunu çiğneyenlerden olmayasın.
Bk: Mawâidu'l-İrfan, İrfan Sofraları, Niyazî-i Mısrî, Notlarla çeviren: Prof. Dr. Süleyman ATEŞ.
Süfyân b. Uyeyne’ye göre ise âyetteki insan ve hayvan benzerliğinden maksadın, hayvan ve kuşlardaki özelliklerden bazılarının insanda da bulunmasıdır. Yani insan ve hayvanlar arasındaki benzerlik, taşıdıkları bazı ortak özellikler itibariyledir. Örneğin, insanlardan bazıları aslanlar gibi saldırgan, bazıları ise domuz gibi aşırı cinsel arzulara sahiptir. Bir kısmı köpekler gibi bağırır, bazıları ise tavus kuşu gibi kibirlidirler.
Râzî, Mefâtihu’l-Ğayb, XII, s.223; En’âm, 6/38.
**
Şeyh Necmeddini Kübrâ kaddesellâhü sırrahu’l azîz, bir gün Ashabı kehif'ten bahsederken yanında bulunan Sa'deddin Hamevi, acaba bu ümmet içinde sohbeti, köpeğe tesir edecek kimse var mı? Diye hatırından geçirmiş. Bu hâtıra Necmeddin'e malûm olmuş, yerinden kalkıp tekke kapısına çıkmış. O sırada oraya bir köpek gelmiş. Şeyh köpeğe bakar bakmaz köpeğe bir hal olmuş, kendisinden geçmiş, doğru mezarlığa gitmiş. O köpeğin başına elli altmış köpek birikmiş. Ellerini ellerinin üstüne koyup onun yüzüne hayran olmuşlar. Yememişler, içmemişler. Nihayet o köpek ölmüş. Şeyh, onu gömdürmüş. Hattâ bu köpeğe bir de kabir yapmışlar.
(Nefahat tercümesi s.476, sene 1289).
Tasavvufi literatürde köpekte Bulunan On Güzel Haslet konu edilir.
1-Sadakat: Köpek sahibini terk etmez, kovsa da bırakmaz, küsmez, hizmet eder.
2-Kanaat: Ne verilirse razı olur. Sofraya sokulmaz, bulduğu ile iktifa eder. Yerine biri gelse onu oradan kovmaz.
3-Tevazu: Yattığı ve gezdiği yer, alelade yerlerdir. Kendi için yüksek yer aramaz. Ne yedirilirse yer.
4-Tevekkül: Yarını düşünmez, yerini yermez, erzak biriktirmez.
5-Teslimiyet: Sahibini bırakmaz. Dövse de, ayağını kırsa da yine çağırınca gelir. Kuyruğunu sallayarak teslimiyet gösterir. İyilik edeni bilir ve unutmaz.
6-Zühd: Kendisini umumi zuhurata bırakmıştır. Gelecek için bir düşüncesi ve hazırlığı ve esaslı bir bakımı yoktur.
7-Miskinlik: Her yeri dolaşır. Bir şey verilirse alır, vermezlerse bakar geçer. Kendine dokunmazlarsa bir şey yapmaz, yoluna gider.
8-Uyanıklık: Çok az uyur. Şehirlerin, köylerin sokaklarında gece bekçisidir. Hırsızları tanır, evleri, bağları, bahçeleri, sürüleri korur.
9-İstiğna: Çekingendir. Başkalarının nasibine tecavüz etmez. Kedi gibi sofralara sokulmaz kabları bulaştırmaz.
10-Edeb: Köpek haddini bilir. İnsanlar arasında ve hayvan cinsleri içinde insanlara en çok hizmet edenlerdir. Emredilen işi tutar. Terbiyeyi kabul eder.
(Ribat Dergisi, yıl 1, sayı 2, 1982.)
**
Muhyiddin İbnü’l Arabî kaddesellâhü sırrahu’l azîz Futuhât-ı Mekkiyyesinde buyurdular ki:
Köpeklere [hayvanlara iyiliğe] örnek olarak, kötü yola düşmüş bir kadının köpeğe su vermesi karşılığında Allah Teâlâ’nın onu bağışlamasını verebiliriz.
Başka bir örnek de Buhara valisidir. Vali zalim biriymiş. Allah Teâlâ ise onu, üç gün boyunca iyi davrandığı bir köpek nedeniyle bağışlamış. Sonra da kendisine şöyle hitap edilmiş:
‘Sen bir köpek idin, bir köpek nedeniyle bağışlandın.’
Bk:YÜZ YETMİŞİNCİ BÖLÜM-Arkadaşlık (Sohbet) Makamı ve Sırlarının Bilinmesi
Allah Teâlâ cisimsel suretleri düzenlediğinde, onları dilediği herhangi bir ruhani surette birleştirir. Bu bağlamda dilerse domuz, dilerse köpek veya insan, at, kısaca Aziz ve Hakim’in takdir ettiği surette terkip eder. Bazı insanlar vardır ki kendilerine ahmaklık ve behimilik hakimdir. Böyle bir insanın ruhu, eşek ruhudur ve bu ruhun hükmü ortaya çıktığında kendisi onunla çağrılır ve ‘falan eşektir’ denilir. Aynı şekilde, sahibine izafe edilen her nitelik böyledir. Bu bağlamda ‘falan köpektir’, ‘falan aslandır, ‘falan insandır’ denilir, insan olmak en yetkin nitelik ve en kâmil ruhtur. Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: ‘Seni yaratan ve düzenleyen ve itidal verendir.’ Böylelikle insanın gözle görünen yapısı tamamlanmıştır. ‘Dilediği herhangi bir surette seni terkip etti.’ Kast edilen ruhların suretleridir. Böylelikle daha önce de belirttiğimiz gibi ona nispet edilir ve o suret Allah Teâlâ katında bellidir. Öyleyse ruhlar suretler vasıtasıyla birbirinden ayrışır.
Bk: ÜÇ YÜZ İKİNCİ BÖLÜM-Muhammedi, Musevî ve İsevî Mertebeden En Yüce Âlem'in Gidişinin ve Aşağı Âlem'in Varlığı Menzilinin Bilinmesi
Cinsel Birleşmede (hayal âleminde) nakledildiği surette veya tasavvur sahibinin kendisini gördüğü surette görüp eşine de o suretin sahip olduğu güzelliği söylemelidir. Öyle bir kâmil insan tasavvur edildiğinde, onu bilgi ve ahlakının güzelliğini dikkate alarak tasavvur etmelidir. Bedensel sureti çirkin bile olsa, bilgi ve ahlakının güzelliğine göre güzel bir şekilde tasavvur eder. Bu esnada erkek söz konusu manaları bedenlendirir ve o sureti eşinin ve kendi gözünün önünde canlandırır, ikisi birlikte kendilerini o suretin güzelliğine teksif [toplama] ederler. Bu düşünce ve hayaldeyken birleşmeyle kadın hamile kalırsa, tahayyül ettiği suret çocuğuna etki eder ve doğan çocuk (tahayyül edilen kâmile ait) menzille doğar. Bunun böyle olması zorunludur. Çocuk böyle doğmazsa, bunun sebebi, meninin rahme düşmesi esnasında anne ve babadan birinin kendileri farkından değilken nefsinin maruz kalıp o sureti tahayyül etmekten uzaklaştıran bir durum olabilir. Sıradan insanlar bu durumu ‘kadının iştahı’ diye ifade ederler. Bazen cinsel birleşme esnasında karı kocadan birisi veya her ikisi de hayallerinde köpek, aslan veya herhangi bir hayvanın sureti canlandırabilirler. Böyle bir birleşmeden doğan çocuk, ebeveynin tahayyül ettiği hayvanın ahlakı üzere doğar. Birbirlerinden farklı sureti tahayyül ederlerse, çocukta annenin ve babanın tahayyül ettikleri suret ortaya çıkar. Öyle ki dış surete veya çirkinliğe bile etki eder. (Bunlar filozofların hayal gücü hakkındaki görüşleridir).
Bk:ÜÇ YÜZ SEKSEN ÜÇÜNCÜ BÖLÜMHatemler Menzilinin Bilinmesi, İlahi Gelinlerin Sayısı ve Yabancı Sırların Bilinmesi-VASIL-Zekeriya’nın Çocuk Talebi
Malatya’da İranlı bir müderris olan Hasen el-Vecih Buhara valisinden aktarmıştır. Vali nefsine karşı haddi aşan, zalim birisiymiş. Bir gün soğukta bir köpek görmüş, köpek soğuk nedeniyle titriyormuş. Adamlarından birisine emretmiş, köpeği evine götürtmüş, sıcak bir yere koymuş, yemek yedirmiş, su vermiş, köpek kendine gelmiş. O gece rüyasında -veya hatiften bir ses duymuş, kuşku bana aittir kendisine şöyle denilmiş: ‘Ey falan kişi! Sen bir köpek idin, biz de bir köpek vesilesiyle sana ihsanda bulunduk.’ Birkaç gün sonra adam ölmüş! Bu köpeğe şefkati nedeniyle büyük bir müşahedesi gerçekleşmiş oldu.
Bir Müslüman nerede, bir köpek nerede!
Sen hayır işle ve kimin için yaptığına bakma. Böyle yapabilirsen hayrın ehli olabilirsin. Güzel ahlak olması itibarıyla bütün güzel özellikleri yerine getirmek gerekir. Onlarla süslen, Allah Teâlâ katındaki değerleri, Hakkın kendilerini övmesi nedeniyle söz konusu özelliklerin ve ahlakın mahalli ol!
Faziletleri kendileri için talep et, örfte kötü kabul edilen erdemsizlikleri kendileri nedeniyle terk et! İnsanları tâbi olarak kabul et, onların kınama veya övgülerine göre hareket etme. Allah Teâlâ’nın adabıyla edeplenmiş hakimlerle beraber olmak istersen, daha mühim ve öncelikli olan işleri yerine getirmeye çalışmalısın. Allah Teâlâ o adabı peygamberlerinin dilleriyle müminlere öğretmiştir.
BEŞ YÜZ ALTMIŞINCI BÖLÜM-Seyr-ü Sülük Eden Müride ve Kemale Ermiş Kimselere Allah Teâlâ'ın İzniyle Fayda Verecek Hikmetli Tavsiyeler -Tavsiye
Geniş Bilgi için: Muhyiddin İbnü’l Arabî, Futuhât-ı Mekkiyye; Futuhât-ı Mekkiyye Tercümesi, hzl: Ekrem Demirli, 2011,İstanbul
Bütün evcil hayvanlar içinde köpek insanla en kolay uyum sağlayan, onun varlığına alışan ve itaat etmeyi öğrenen hayvandır.
İnsan ile köpek arasında karşılıklı bir anlayış ve sevgi gelişmişse, bunun nedeni köpeğin iş ve beslenme ile barınma ayrımı konusunda bir anlayış edinerek evcilleşmesidir. Bu durum sevgi dolu ve zekice bir işbirliğiyle, köpeğin insan toplumuna katılmasıyla, sonuçlandı. Köpek insansız yaşayamaz. Ama köpeksiz yaşayan insan hayatı da oldukça renksizdir.
Köpek nasıl bir belleğe sahiptir?
Psikologlar köpeğin kısa süreli, muhtemelen sadece birkaç saatlik “hatırlama” yeteneğine sahip olduğu konusunda birleşirler. Ancak köpeğin birleştirici belleği şaşırtıcıdır. Köpek efendisinin nerede olduğunu belirli bir anda kendi kendisine sormaz, ancak efendisinin arabasının sesini işitince onu anında hatırlar, belleğinde canlandırır.
Köpek insan toplumunu kendi sürüsü olarak, efendisini de sürünün lideri olarak seçmiştir. Daha yüksek bir sosyal hayvan içgüdüsüne sahip olan köpek, insanı kendi lideri, efendisi olarak benimsemiştir. Ev onun var olma alanıdır. Köpek efendisini ve evini kaybettiğinde dengesini de kaybeder. Terk edilen köpek, tek başına bir kulübeye konulmuş gibi acı çeker. Efendisini kaybeden köpek altüst olur ve dengesini yeniden kazanabilmesi için bir başkasını efendisi olarak benimsemesi gerekir.
Güçlü bir fiziğe ve sezme gücüne sahip olmasına rağmen köpek daima çocuksu bir yaratıktır. Köpekler ile çocuklar arasındaki uyumun, çocukların çok büyük ve korkunç görünüşlü köpeklere sakınmasız bir güven duymalarının nedeni belki de budur. Küçük bir çocuk kendisine görünüşü tehdit edici ve güçlü bir mastiff armağan eden ana babasına şöyle diyebilir: “Onu bana mı aldınız, yoksa beni ona mı vereceksiniz?”
At, kedi, kuş ve daha pek çok hayvan hoşgörülü ve uysaldır, ama gene de bunlar inisiyatifsiz, pasif yaratıklardır. öte yandan köpek oyunu sever; heyecanlı, taklit gerektiren oyunlara katılır. Köpeklerin en oyuncusu bile bebeklerin her türlü nazını çeker. Bir bebek parmağını köpeğin gözüne sokabilir, kuyruğunu çekebilir. Ancak, bebek büyüdükçe ve köpeğe kendi üstünlüğünü göstermeye çalıştıkça, aralarındaki ilişki gizemli bir biçimde değişir. Ancak bir dişi köpek kendi yavruları büyüyünce, onları reddedecektir. Bu davranışın bir açıklaması da bebeklerin ve köpek yavrularının vücutlarında yetişkinlere nazaran daha çok potasyum ve magnezyum taşımaları, böylece köpekte ilgi ve sevecenliğe yol açan özellikle çekici ya da hoşa giden bir koku yaymaları, olabilir.
Köpek ruhundaki en belirgin duygulardan biri kıskançlıktır. Bu tepki, bir köpeğin yaşadığı ve bir süredir beslendiği evde bir bebek dünyaya geldiği zaman ortaya çıkabilir. Eğer hayvanın bir rekabet duygusuna kapıldığı görülüyorsa, tepkilerini yeni gelen bebekle ilişkilerini denetim altında tutunuz. İkisini bir odada yalnız bırakmamaya özen gösteriniz. Köpeği uzaklaştırmanıza gerek yok, ancak ona bebekle arasında bir yakınlaşma doğana kadar eskisi gibi sevgi göstermeye devam ediniz. Bebek büyüyüp yürümeye başlayınca ikisi arasında mükemmel ve karşılıklı bir anlayış doğacaktır.
Bu ilişkide, bebeklerin köpeğin bir oyuncak değil de canlı bir varlık olduğunu anlamaları gerekir. Bu nedenle köpeği yemek yerken ya da uyurken rahatsız etmemek, onu aşırı sevgiyle şımartmamak gerekir. Ayrıca yemeğimizi onunla paylaşmamalı ve yüzümüzü yalamasına izin vermemeliyiz. Yaşlı, belirli bir hayat tarzına alışmış, yeni ve candan dostluklara pek istekli olmayan bir köpekle ilişkilerde biraz daha dikkatli olmak gerekir.
NEDEN BAZI İNSANLARIN KÖPEKLERİ, BAZILARININ İSE KEDİLERİ DAHA ÇOK SEVDİĞİNİ HİÇ DÜŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Bazılarımız hiç hayvan sevmez, sevenler ise genelde köpek ve kedi konusunda ayrılır. Kimilerimiz her ikisini de sever ama kendine dost olarak seçimini kediden yana, kimilerimiz ise köpekten yana kullanır.
Sebebini hiç düşündünüz mü?
Kediler için nankör denir mesela, aslında değildirler. Sadece özgürdürler, siz istediğiniz için yanınıza gelmezler. Canı isterse gelir. Köpek gibi yanınıza çağırıp sevemezsiniz her zaman. Otur dersiniz dinlemez, kalk dersiniz dinlemez, Siz onu tuvalete çıkarmadan o kendi işini görür, güçlüdür, dominanttır, liderdir. Sadık değildir çoğu zaman. Size ait değildir, sizi de ona ait olarak görmez, kıskanmaz. Size muhtaç değildir. Her şey ona aittir istediği gibi kullanır, ama o hiçbir şeye ait değildir…
Köpekler ise sadıktır, dosttur. Çocuğunuz gibidir, size ihtiyacı vardır. Sizi kıskanır, (tıpkı benim canım kızım gibi) sizin yanınızda olmaktan mutluluk duyar. Sizin en ufak sevgi gösteriniz onun için çok fazla şey ifade eder. Sizi gücü yettiğince hayatı pahasına bile olsa korumaya çalışır. Sözünüzü dinlemek onun için zevktir çoğu zaman. Hayatındaki tek dost sizsinizdir. Sizin bir sürü arkadaşınız vardır ama onun tek varlığı sizsinizdir. Ne yemeği bunun önüne geçebilir ne de başka bir şey. Sizindir, size aittir, siz de ona aitsinizdir.
Peki tercihlerini kedi veya köpeklerden kullanan insanları hiç incelediniz mi?
Ben birazcık inceledim ve bu yazıyı yazmaya karar verdim. Bakalım bana hak verecek misiniz?
Ev dostu olarak kediyi seçen insanlara bakın.
Çoğu zaman nasıl da sadıklardır, birine ait olmayı severler, kendi kendilerini koruyabilecek konumda olsalar bile yine de korunmayı severler. Küçücük hediyelerle mutlu olabilir. Her ne kadarda özgürlüğe düşkün olduklarını dile getirseler de güvenebileceği biri olursa nasıl da mutlu olurlar… Hiçbir şey o kişinin önüne geçemez.
Peki tüm bu özellikler arasında bir şey dikkatinizi çekiyor mu?
Ne kadar da köpeğin karakterine benziyor değil mi?
Ya köpek severler?
Ki ben de bunların arasına giriyorum.
Özgür insanlardır, birilerine ait olmayı sevmezler, her şey onlara ait olur bazen, ama onlar hiçbir yere ait olmazlar. Sadık değildirler, önceleri sadık olmuşlardır ve hep bu sebepten sıkıntı çekmişlerdir ve sonsuza kadar ait olma güdüsünü yok etmişlerdir… Hükmedilmeyi sevmezler, asidirler. Biri istediği için bir şey yapmazlar, kendileri istemelidir yapmayı…
Bencildirler. Kimseye güvenmezler… Güvenmeyi sevmezler…
Ne kadar da kedi ye benziyor değil mi?.
Ya bu insanların eş seçimine hiç baktınız mı?
Çoğu zaman seçtiğimiz eş, seçtiğimiz evcil hayvanın karakterindedir…
Sonuç olarak, her birimiz eksiğiz, yarım kalmış yanlarımız var. Kimimiz köpeğe benziyoruz ve diğer yarımızı yani kedimizi arıyoruz, kimimiz kediye benziyor ve diğer yarımızı yani köpeğimizi arıyoruz.
Bu yüzden kedi farkında olmadan hep köpeğini, köpekse farkında olmadan kedisini arar durur…
Biz ise farkında olmadan kedimizi veya köpeğimizi arar dururuz…
İşte bu yüzden kedi ve köpeklerimiz en iyi dostlarımızdır…
http://www.yaprak-forum.com/forum/showthread.php?t=87250
Hz. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellemin Ya’fur ve Afir adında iki eşeğinin olduğu ve hayvanlarından ilk ölenin de Yafur adındaki eşeği olduğu bazı rivâyetlerden anlamaktayız. İbn Asakir (ö.571/1176)’in naklettiğine göre Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem vefat edince, Yafur adındaki eşeği onun vefatına çok üzüldü ve kendini kuyuya atarak intihar etti.
İbn Manzûr, Muhammed b. Mukerrem,Muhtasaru Târihu Dimeşk,Dımışk: Dâru’l-Fikr, 1984, IV, s.232.
Bu olay, ilk bakışta belki garipsenebilinir fakat birçok hayvanın kendi sahibine karşı beslediği sevgi ve vefadan dolayı onun vefatından sonra intihar ettiği kitaplarda nakledilmektedir.
Meselâ Âmir b. Anter’in av ve çoban köpekleri vardı ve onlara iyi bakardı. Öldüğünde ailesi ve yakınları onu defnettikten sonra kabrini terkedip gittiler. Fakat köpekleri ölene kadar kabrini terk etmediler.
İbn Merzibân, Fadlu’l-Kilâb alâ Kesîrin mimmen Lebise’s-Siyâb, s.24.
Haçiko (10 Kasim 1923 – 8 Mart 1935) Odate'de doğdu. 1924 yılında Tokyo Üniversitesi'nde görev yapan Japon profesör Dr. Hidesabura Ueno, küçük bir köpek yavrusu edindi. Profesör Ueno, köpeğine Japoncada "sekiz tane" anlamına gelen Haçiko adını koydu. Safkan akita cinsi beyaz bir erkek olan Haçiko, her sabah üniversiteye gitmek için evden metroya yürüyen sahibine eşlik etti. Metronun dış kapısına kadar getirdiği sahibini uğurladıktan sonra da eve döndü. Çok geçmeden bir akşam üniversite dönüşünde metronun çıkışında Haçiko'yu kendisini beklerken gördü profesör ve çok şaşırdı. Bu akıllı köpek sahibinin eve dönüş saatlerini hesaplayarak ve aynı yolu kullanacağını düşünerek metronun önüne gitmişti.
Ondan sonraki bir yıl boyunca, Haçiko her sabah sahibini metroya kadar götürdü, her akşam iş çıkışında da metronun önünde karşıladı. Hiç saatini şaşırmadı.
Ama bir akşam metrodan çıkmadı profesör. Haçiko gözleri metronun kapısında gece boyunca bekledi. Bir sonraki akşam yine yoktu profesör. Üçüncü akşam metrodan yine çıkmadı. Üniversite'de kalp krizi geçirip ölmüştü profesör...
Haçiko her akşam sahibim metrodan çıkar diye inatla bekledi. Haftalar, aylar boyunca her akşam Tokyo metrosunun Shibuya istasyonu'nun kapısına gitti. Haçiko tam 9 yıl boyunca sahibinin gelmesini bekledi. 11 yaşındayken metronun kapısında öldü.
Bugün Tokyo'ya gidenlerin Shibuya istasyonunun kapısında karşılaştığı köpek heykeli Haçiko'dur. Japonlar, sadakat ve insan hayvan ilişkisinin sembolü olarak ölümünden hemen sonra 9 yıl boyunca sahibini beklediği yere Haçiko'nun heykelini diktiler.
II. Dünya Savaşı'ndan sonra da unutmadılar ve savaş sırasında tahrip olan heykelin yerine 1948'de yenisini diktiler. Bugün Shibuya istasyonu'nun o kapısı Haçiko çıkışı olarak biliniyor ve Tokyo'nun en önemli buluşma merkezlerinden biridir. Her yıl Haçiko'nun ölüm yıldönümü olan 8 Mart'da da birçok hayvansever heykelin önünde buluşurlar. Haçiko'nun hikâyesi 1987 yılında bir Japon filmine de konu oldu. Türkiye'de de Japon filmleri festivali'nde gösterilmişti. 70 yıl önce yaşanmış bu köpek hikâyesinin şimdi de Hollywood versiyonu çekildi ve Haçiko'nun sahibi Profesörü Richard Gere canlandırdı.
Son zamanlarda kıyamet alameti olarak bazı şeyler öne çıktı. Bunlardan biri, insanın efendisi olan köpek, çocuğu unutturdu. İnsanı kul köle edindi. İnsanî ve kulluk görevlerinden alıkoydu.
Yıllar önce milli yapımızı ve ideallerimizi bozmak, yozlaştırmak için, müslüman Türk milletine yakışmayan görüntü oluşturabilmek için misyonerler tarafından müslüman, Türk ailelerine köpekler hediye edildi. İlâcı ile, maması ile Pazar oluşturuldu. Dağlarımıza da birer çift domuz bırakıldı. Müslümanlar bunlarla uğraşsın dursun denildi.
Böylece batının bir hastalığı daha bize bulaştırıldı. Köpek severler çoğaldı. Köpekler sokaklarda insan gezdirmeye, insanlar köpek gezdirmeye başladı. Bazı aileler çocuk istemedi köpek edindi, çocuk gezdirmedi, köpek gezdirdi. Bazı aileler de: ‘‘bir bebek bir köpek’’ dedi. Lüks arabalar köpek taşır oldu. Köpek efendi, villalara yerleşti. Bazı çevrelerde köpek, dokunulmazlığı olan varlık haline geldi. Köpekler âdeta kutsallaştı, Hindistan’daki inekler haline geldi.
Bugün ihtiyaç sahibi, ilgiye muhtaç insanlar unutulurken köpek saltanatı yayıldı. Evlerde yaşlı ana babaya yer kalmadı, onlar bakım evlerine, acizler yurduna gönderilirken köpekler başköşede onların yerini aldı…
Köpekler için terzi, berber, bakıcı, veteriner, köpek bakım evleri, oteller yapıldı. Ölünce de masraflı mezarlara gömüldüler. Sahibi ölen köpek mirasa kondu.
KÖPEK SEVERLİK NASIL SEVGİ?
Milli özelliğimizi bozmak için sürdürülen yıkım hareketi ahlaki, millî ve manevî değerlerimiz üzerinde büyük tahribat yapmıştır. Bu inkâr edilemez.
Sebil toplumu iken rezil toplum haline gelişimiz insan severlikten köpek severliğe gelişimizden sonra olmuştur. Köpeğin maması Avrupa’dan getirilirken, insanımız için ‘‘Acıma, acınacak hale gelirsin’’ denmiştir.
Eğer bir kuduz köpek öldürülür veya bir insanı parçalarsa, bazı hayvan sever dernekler ayağa kalkıyor. Köpeğin ısırdığı insan unutuluyor, köpeğin ölüsü başında yas tutuluyor, sloganlar atılıyor.
Fakirlerin ilâç almak için giremediği eczaneler, köpek mamaları ile dolu.
Fakirler, fakirliğinden değil, köpek kadar itibar görmediğinden utanıyor.
Bazı ailelerde köpek, aile fertlerinden biri oldu. Evine bir öksüz, bir yetim alıp sofrasına oturtmayanlar, köpekle beraber yer içer, yatıp kalkar hale geldi. Bir ideali olmayan köpek edindi.
Köpek çocukla beraber yaşıyor. Köpeğe ayrılan zaman, çocuğa ayrılan zamandan daha çok oluyor. Bir bayan öğretmen: ‘‘Ben çocuğumu yıkamadım. Ama köpeğimi her hafta yıkarım’’ demiştir. Ona: ‘‘yaşlanınca sizinle hangisinin ilgilenmesini bekliyorsunuz? demiştim.
Köpek beslemek, medenilik ve çağdaşlık ölçüsü sayılıyor. Bir zamanlar bir komşum vardı. İki tane köpek besliyordu. Birine: ‘‘oğlum’’ diğerine de ‘‘kızım’’ diyordu. Okula giden bir çocuk bir gün köpeğini korkuttu diye güzel bir dayak yemişti.
Sevgileri, ilgileri köpeğe yönelen kişiler, insanı sevemiyorlar, insanla ilgilenemiyorlar. Yıllar önce Uşak – Afyon yolunda kaza geçirmiştik; ölüler, yaralılar yolda serilmişti. Arabalarında koca koca köpekler olan iki araba yaklaştı. Ağır yaralıları hastaneye götürmesi istendiğinde dönüp bakmadılar. Bir kenardan yol bulup basıp gittiler.
Bu ne sevgi Allah’ım! Köpekler için güzellik yarışmaları düzenleniyor. Köpekler kucaklarda, arabalarda gezdiriliyor. Hayvanları sevmeyelim demiyorum. Sevelim ama ‘‘önce insan’’ diyelim önce insanı sevelim. İnsan seven hayvanı da sever. Ama hayvan seven insanı sevemiyor.
Bugün evde kedi, köpek, kuş, yılan, maymun, timsah, balık beslemenin maliyeti epey yüksek. Neredeyse normal bir aileyi geçindirecek durumdadır. İnsanî görevler kulluk görevleri aksıyor., ciddi işler unutuluyor. Para boşuna gidiyor, zaman boşuna gidiyor.
Gazetede okumuştum. Edirneli H.Y. köpeğini öyle seviyormuş ki, onun için muazzam bir mezar yaptırmış. Onu hatırlayınca ağlıyormuş, onun mezarına gidip dua ediyormuş. (27-11-1996 Zaman)
Bakın ne hale gelmişiz. O adama sorsak, köpeğine yaptığını anana babana yaptın mı? ona verdiğin hizmeti bir Allah’ın kuluna verdin mi? Cevap hayır olacaktır.
Bir insanın maddî ve manevî gücünün nereye gittiği çok önemlidir. Eskiden büyüklerimizin bir beddua şekli vardı. ‘‘Paran köpek parası olsun’’ derlerdi. Şimdi paralar köpeğe gidiyor.
Köpek sevgisinin bir sınırı olur. Aynı evi aynı sofra, aynı yatak paylaşılacak ölçüde sevgi olmaz. Bugün insanlığından uzaklaşmış bazıları açlıktan ölürken bu sevgi nasıl sevgi Allah’ım!
Bu sevgi bize Batıdan gelmişti. Köpekler Batının en kutsal ve en mutlu yaratıklarıdır. Batıda köpek saltanatı vardır. Batıla köpek severlik, insanları yalnızlığa itmiş, aileleri kısırlaştırarak yıkmıştır. Aileler artık çocuk istemez, köpek ister duruma gelmiştir.
Almanya’da din dersi öğretmenliği yapan bir arkadaşımın müşahedelerinden bir misal.
Derler ki, üst katta yalnız yaşayan bir kadıncağızdan başka bir kimse yoktur. Seni rahatsız eden olmaz, bu katı tut.. O da tutar. Ancak geceleri üst katta konuşmalar, çocuk sevmelerine benzeyen sohbetler işiten öğretmen şaşırıp arkadaşlarına sorar.
Onlar şöyle derler:
– Senin işittiğin konuşmalar yaşlı kadının işten gelince köpeğiyle yaptığı sohbettir. Kadın gündüz işte iken köpeğini içeriye hapseder. Gece gelince onu sever, karnını doyurur, üstünü başını temizler. Senin duyduğun sesler köpeğiyle olan konuşmalardır. Yoksa biri yoktur yanında derler.
– Peki bu kadının oğlu, kızı yok mu?
– Var olmasına var da, nerede, nasıl yaşadıklarını o da bilmez. Onlar, kim bilir genç hayatını ne türlü eğlence ve alışkanlıklar içinde yaşamaktalar. Yaşlı anne babayı, yaşayışlarına engel gördüklerinden ilgilerini kesmiş bulunmaktalar…
Batı, köpek delisidir. Servetler köpeklere harcanır. Köpek sevgisi yüzünden bazı sapık ilişkiler yayılmış, aile bağları bile kopmuştur. Yaşlılara yaşlıların çocuklara göstermesi gereken sevgi, saygı, şefkat gösterilmez olmuştur. İnsanlarda acıma duygusu köreldiğinden batı insanı, Amerikalılar acımasızdır. Onun için açlığa, sefalete katliamlara duyarsız kalmaktadırlar.
Halbuki çocuk, evliliğin meyvesidir. Ailenin temelidir. Çocuk mutluluk kaynağıdır. Milletin geleceğinin teminatıdır. Ölümden sonrada evlat sadaka-i cariye olacaktır. Onun için kucağı köpekli kadın değil, kucağı bebekli kadın geleceğin annesidir.
Bir hadiste şöyle buyrulur: ‘‘Kıyamet yaklaştığı zaman evlat beslemektense köpek beslemek daha iyidir denir.’’ (Tıbb-ı Nebevi:1/179)
Ailelerde çocuğunu yetiştirmeyen, çocuğuna güvenmeyen aileler köpeğe yönelmektedir. Köpek için ‘‘canım’’ ‘‘herşeyim’’ ‘‘Biricik varlığım’’ ifadeleri kullanılmaktadır. Köpek severlik, kıyamet alametlerindendir.
KÖPEK HASTALIK TAŞIR
Köpek, bazılarına sevimli gelebilir. Ama köpek pistir. Dinen necistir: çevreyi kirletir, etrafına hastalık taşır. Yırtıcı bir hayvandır.
Köpek, leş yer, pislik yer, fare yer, böcek yer. Köpek, dışkılığını yalar. Salyası pistir. Karnında oluşan kurtçukları dışkılığından ağzı yolu ile yediği, yaladığı yerlere bırakır. Bilhassa evde çocuk varsa, önce onun hayatı tehlikededir. Çocuklar ve yenilip içilen şeyler ve kaplar köpeklerden, kedilerden uzak tutulmalıdır.
Köpek, önüne gelen yere çişini yapar.
Bir iç hastalıkları mütehassi bana: ‘‘Bir hastam gelse önce soruyorum evde kedi, köpek var mı? diye çünkü kist hastalığı ve tirişinler köpeklerden kedilerden geçiyor’’ demişti.
Ayrıca göz kızarması, ateşli hastalıklar kedilerden, köpeklerden geçiyor.
Kediler, köpekler devamlı kontrol altında da olsa, temiz ve iyide bakılsa, gene de hastalık bulaştırma riski fazladır.
– Köpekler ve kediler bağırsak enfeksiyonlarına sebep olur. Ana karnındaki çocuklara bile hastalık bulaştırma riski fazladır.
Sağlıkçıların uyarılarına göre evde beslenen hayvanlarda bulunan pek çok mikrop, uyuzdan, karın ağrısına, ishalden kuduza, zekâ geriliğine hatta ölümcül hastalıklara yol açtığı belirtilmiştir.
Demek ki, evdeki hayvan dostlarımız bizim için, bilhassa çocuklarımız için dost değildir. Gözlemlere göre köpekle beraber büyüyen çocuklar, köpek gibi tepkiler verdiği görülmüştür. Saldırganlıkta göstermiştir. Ne demişler: ‘‘İtle yatan bitle kalkar.’’ ‘‘ Sarı öküzün yanında duran, ya huyundan, yada tüyünden alır.’’
Kutadgu Biligde: ‘‘Arslanlar köpeklere rehber olursa köpekler arslanlaşır. Köpekler arslanlara rehber olursa, arslanlar köpekleşir’’ deniliyor.
Evdeki hayvanlar, başıboş dolaşanlar insanlarda şark çıbanından, kalp hastalıklarına kadar birçok hastalığa neden olduğu açıklanmıştır.
Köpek ısırmalarında kuduz gibi kötü bir hastalığa neden olmaktadır.
Kedilerde Fiv virüsü. AIDS virüsü riski olduğu açıklanmıştır. (3-6-1997 Yenişafak)
Aile Ansiklopedisinden bir bilgi aktaralım:
– ‘‘Köpek ve kedinin dışkısı ile parazitler çıkar. Etrafa yayılır. Aynı zamanda hayvanın tüyleri arasına girer. Ondan beraber olduğu çocuğa geçer. Karnına giren karaciğere, akciğere, beyne ve göz gibi hayati önem taşıyan organlara yayılır.’’ (Cilt 2 Sayfa:107)
Kedi ve köpeklerden şerit kurdu geçer. Kedi köpekle beraber olanlarda sivilceler oluşur. Vücutta şişkinlikler oluşur.
Kısacası sağlık için çocukların sağlıklı büyümeleri için kedi ve köpeklerin oturduğumuz, yemek yediğimiz ve yattığımız evin içine sokulmaması gerekir.
Hayvanlardan geçen kuduzla ilgili kısa bir bilgi verecek olursak.
-Kedi, köpek cırmalamaları ve ısırmalarında mutlaka hastaneye başvurulmalıdır.
-Kuş kafeslerinden savrulan toz ve kepekten, tüyden uzak durulmalıdır.
-Hayvanların aşılanması ve serbest bırakılmaması gerekir.
-Kuduz olma ihtimali olan hayvanın ısırdığı yere bal şerbeti içilmelidir. Isırılan yerden kan çekilmelidir. (Tıbb-ı Nebevi Ans:2/421)
Kuduz hastalığı, sadece ısırma yolu ile değil, salya ile de bulaşır. Köpeğin yalaması ile de geçer.
Kuduz olan hayvan nasıl bilinir?
-Sudan korkar. Gözleri kızarıktır. Dili, kulakları sarkık olur.
-Salyası akar, beli kamburlaşır, başı eğik olur.
-Sarhoş gibi sallanır, kuyruğunu ayaklarının arasına alır, korkak davranır ve saldırır.
-Kuduz kedi-köpek, yemez-içmez.
Böyle bir hayvan görüldüğünde korunulmalı, etraf uyarılmalı ve zabıta aranmalıdır.
İNANÇ ACISINDAN KÖPEK
İslâm Dininde ihtiyaç olmadan köpek beslemek caiz değildir.
Müşrikler peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem)’e soru sormuşlar oda: ‘‘yarın cevap veririm’’ demişti. Vahiy meleği gelmedi. Daha sonra neden gelmediğini sordu. Cebrail (as):
– Biz köpek ve resim bulunan eve girmeyiz. Cevabını verdi. (R.Salihin:227)
Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur.
– ‘‘Kim av çoban ve ziraat köpeği dışında köpek edinirse, her gün için sevabından iki ölçek eksilir.’’(R.Salihin:233)
– ‘‘Köpek bir yemek kabını yalarsa, o yemeği dökün o kabı da önce toprakla olmak üzere yedi defa yıkayın’’ (Tirmizi Taharet:91)
– ‘‘Yanlarında lüzumsuz köpek bulunan yolculara rahmet melekleri arkadaşlık etmez. (R.Salihin:233)
İnancımızda ihtiyaç olmadan köpek beslemek israftır. İhtiyaç sahipleri ondan daha önce gelir.
Dört mezhebe göre: köpek necistir. İslam fıkhına göre köpeğe değen el yıkanmalıdır. Şöyle bir olay olmuştur.
Akşemseddin’in babası vefat etmiş, defnedildiği günün ertesi, vardıklarında köpek kabrini açmıştır. Akşemseddin’in babası Şeyh Hamza, köpeğin boğazını sıkıp öldürmüştür. Köpek ölmüş, Hamza Efendinin eli dışarıdadır. Köpeğe değdi diye eli yıkanır yıkanmaz el mezarın içine çekilir. (Evliyalar Ans:2/411)
Av için, tarla, bağ, bahçe için çobanlık için, bilhassa polis köpeklerinin beslenmesi alınıp satılması caizdir.
Zevk için kedi, köpek, kuş, yılan, timsah, maymun gibi hayvanlar için para harcamak, zaman harcamak caiz görülmemiştir.
İncil’de: ‘‘Mukaddes olanı köpeklere vermeyin’’ denmiştir. (Matta 7/6)
İhtiyaç olmadan köpek beslemek insanı hayatın gayesinden uzaklaştırır. Sosyal görevleri aksatır. Kulluk görevi aksar. Avcı nişan almış, ceylan ona: Allah seni bunun için mi yarattı demiş… Avcı ateş edememiştir.
Bir hadiste: ‘‘Allah’ın kulunu terk ettiğinin alâmeti, o kulun boş şeylerle uğraşmasıdır’’ buyrulur.
Geçen bir bacı telefonda soruyordu:
– Komşumuzun köpekleri vardı. Hep onlarla vakit geçirirdi. Şimdi ölüyor. Yasin okumak istedim. Ama köpek gibi hırlıyordu. Okuyamadım. Ne yapayım!’’
Hayvanları öldürmek caiz mi?
Hayvanı da Allah yaratmıştır. Hiçbir hayvan boşuna yaratılmamıştır.
Hayvanlara iyi davranılması emredilmiştir. Onlara eziyet edilmeyecek, aç susuz bırakılmayacak, dövülmeyecek, dövüştürülmeyecektir. Kurbanlık hayvana bıçak gösterilmeyecek gözleri bağlanacak, acı çektirilmeden kesilecektir.
Cenab-ı Allah hayvan hakkını affetmeyeceğini bildirmiştir. Hatta hayvan hakkı insan hakkı ile bir tutulmuştur.
Peygamberimiz bir köpeği susuzluktan kurtaranın cennetlik, bir kediyi hapsedip açsusuz bırakanın da cehennemlik olduğunu bildirmiştir. Mekke’nin fethine giderken yolda yavrulamış bir köpeğin zarar görmemesi için başına askerlerden zarar görmesin diye nöbetçi dikmiştir.
Atalarımız hayvanlar için vakıf kurmuş hastane kurmuştur. Hasta leyleklerden göç edemeyenler için ‘‘guraba-i Laklakan’’ adı ile Bursa’da, Söke’de barınaklar yapmıştır.
Cenab-ı Allah köpeği yaratmış, insanın emrine vermiştir. İnsanı köpeğin hizmetine değil. Bizim derdimiz önce insan. Kuduz köpeğin ölüsü değil. Onun parçaladığı çocuk, bizim derdimiz.
Zararlı hayvanlar öldürülür, insanlara zarar vermesi önlenir. Yalnız acı çektirilmez.
Peygamber (sallallâhü aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
– ‘‘Beş sınıf hayvan vardır ki: bunlar ihramlı iken de öldürülür; Yılan, akrep, alaca karga, fare ve kuduz hayvan.’’ (Tıbb-ı Nebevi Ans: 2/420)
İnsan sağlığı her şeyin üstündedir. Köpek öldürülecekse, köpek olduğu için değil, kuduz olduğu için öldürülür. İnsanlara zarar vermemesi için öldürülür. Keyfi hayvan öldürülmez. Hayvan nişan alınıp, hedef alınıp ateş edilmez.
Sonuç:
Kedi, köpek, yılan, maymun, timsah gibi hayvanları beslemek faydasız işlerdendir.
Köpeğe aşırı yakınlık insandan uzaklaşmanın görüntüsüdür. İnsanı sevememe noktasına gelindiğini gösterir.
Allah insanı, neden kedi, köpek gibi hayvan beslemedin diye sormayacaktır. Bir kuşun bile yemi, ilâcı, aşısı, bakımı ihtiyaç sahibi bir ailenin günlük ihtiyacını karşılaya bilir. Köpeğin maması, ilâcı, kuaför masrafı, bir çocuk okutabilir. Dikkat edelim.
– Kedi-köpek, hizmet ettiğimiz efendimiz olmasın.
– Paramız, kedi-köpek parası olmasın.
– Zamanımız kuşla geçmesin, köpek gezdirmekle hebâ olmasın. O güzel ömrümüz kedi köpekle tükenmesin.
– Allah Resûlü: ‘‘İnsanların en hayırlısı, insanlara en çok faydalı olandır’’diyor. Bizim göremediğimiz ihtiyaç sahipleri pek çok…
Hayvan besleyene onlarla vakit geçirene sorsak;
– Bugün hangi kulluk görevini yaptın?
– Ailevi görevlerden hangilerini yaptın?
– Bugün duasını aldığın biri oldu mu?
– Köpeğe verdiğin hizmeti hangi ihtiyaç sahibine verdin? Haydi cevap ver desek, ne der acaba? Allah insanı boş şeylerle uğraştırmasın. Yapıp da faydasını göreceğimiz çok güzel şeyler var…
Erişim: http://www.mustafaoselmis.com.tr/hayvan-dostlarimiz-kopek/
1- Aç it fırın (duvarı) deler (yarar)
2- Akılsız iti yol kocatır
3- Al it, kara it, hepsi bir it
4- Bakmakla usta olunsa, köpekler kasap olurdu
5- Çoban köpeği ne yer, ne yedirir
6- Düğün kemiğiyle köpek tavlanmaz
7- Eceli gelen it cami duvarına işer
8- Gönülsüz köpeği davara koyarsa (sürüye gi-den it) uluya uluya kurt getirir
9- Havlamayı beceremeyen köpek (Ürmesini bil-meyen it ) sürüye kurt getirir
10- Isıracak it (köpek) dişini göstermez
11- İt güt para kazan
12- İt ite buyurur, it kuyruğuna
13- İt iti ısırmaz
14- İt kağnı gölgesinde yürür, kendi gölgesi sanırmış
15- İt ol, ana olma
16- İt utansa don giyer
17- İt ürür kervan yürür (
18- İtin (Köpeğin) duası kabul olsa(ydı) gökten kemik yağar(dı)
19- İtin de atın da soylu olanı aranır
20- İtten kuzu doğmaz
21- Köpeğe dalaşmaktansa çalıyı dolaşmak yeğdir
22- Köpeğe gem vurma kendini at sanır
23- Köpek yattığı yeri eşerek yatar
24- Kurt kocayınca köpeğin maskarası olur
25- Malını it bağrını bit yer
26- Pire itte bit yiğitte olur
27- Sirke büyür bit olur, enik büyür it olur
28- Yal yiyecek enik gözünden belli olur
Rahşan ÖZEN, Kayseri Folklorunda Evcil Hayvanlarla İlgili Atasözleri, Erciyes Üniv Vet Fak Derg 3(2) 117-121, 2006 R. ÖZEN Erciyes Üniv Vet Fak Derg 3(2) 117-121, 2006 Derleme, J Fac Vet Med Univ Erciyes 3(2) 117-121, 2006 Review Article, Fırat Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Veteriner Hekimliği Tarihi ve Deontoloji A.B.D., Elazığ-TÜRKİYE
ALINTILAR İÇİN SON SÖZ
Söze başlangıç olarak Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin her konuda bizim için ilke olacak şu hadisi şerif-i zikredelim.
“-Vâbisa ibni Ma’bed radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre şöyle dedi:
Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellemin huzuruna varmıştım. Bana:
“- İyiliğin ne olduğunu sormaya mı geldin?” buyurdu.Ben de:
“-Evet yâ Rasûlallah!”dedim.
Bunun üzerine Rasûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem efendimiz bana şunları söyledi:
“- Kalbine danış.İyilik, nefsin uygun gördüğü ve yapılmasını kalbin onayladığı şeydir. Günah ise içini tırmalayan ve başkaları sana yap diye nice nice fetvâlar verse bile içinde şüphe ve tereddüt uyandıran şeydir” buyurdu.
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 227-228; Dârimi, Büyû’ 2)
Daha geniş bilgi için bkz: http://dergi.altinoluk.com/index.php?sayfa=yillar&MakaleNo=d309s050m1
İnsan her yaptığı işten sorumludur. Başlangıçta da zikrettiğimiz gibi sevmek/iknâ olmak/inanç tartışılması yapılması çetin konulardandır. Bu nedenle İslâm dininin temel ilkelerinden biri ve en önemlisi “orta yolu” takip etmenin en emniyetli olanıdır. İfrat ve tefrit insana zarar verir. Eğer bir konuda kesinlik arama yönüne gidiyorsanız burada size ışık yukarıda zikrettiğimiz hadisin işaretiyle şu prensip olabilir.
İnandığınız veya beğendiğiniz bir hususta sorularınız çoğalıyorsa artık kendimizde bir değişim başlamış ve kalbimiz huzur bulmuyor, demektir. Velevki bu inkar veya tasdik konusunda olsun. Bu nedenle hayatımızda marjinal [çizgi dışı, aykırı ] olanları örnek almak yerine daha mütedeyyin kavram ve özelliklere sahip olmayı uygun görmeliyiz.
Unutmayalım ki, kısa hayatımızda farklılık yaratmak ve özelliklerine sahip olmak arzusu bizi kaplayabilir. Ancak bu tür vasıflarda aranacak en önemli olan idealize olmuş yönlerde yükselebilmek peşinde olmak görüyor. Hepimiz biricik, birtaneyiz. Bir benzerimiz daha gelmeyecektir. Fakat iyi/kötü her yaptığımızdan bir gün sorguya çekileceğimizi düşününce; Özgür dünyanın köle insanı olmak, üst insanı olmak, sürü insanı olmak, yalnız insanı olmak.. vb. ile hangisinden olursak olalım, “bizi en son hatırlayan insan yaşayana kadar yaşayacak ” olmamızdır. Bu hayat kimileri için binlerce yıl, kimileri için ise yaşadığı dem kadar olabilir. Varlığımızın ilerisi ve gerisinin birbirini tutmasını istiyorsak, yolumuzun emniyetini bizden başka kimse sağlayamaz.
Kararımızın doğrusunu bulmada Allah Teâlâ, Rasûlullâh sallallâhü aleyhi ve sellem ve büyüklerimizin yardımcısı olması niyetiyle
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar