Print Friendly and PDF

NEYİ ÇOK GÖRDÜLER

Bunlarada Bakarsınız



“Kapıyı kapatmak
zamanı yine geldi.
Ne zaman açılır?

Cümbüş var.
Dışarıdan duyarsın…
İçeride olmadıktan sonra"
“Malatyalı Şemseddin diyor ki:
Bir gün Hüsameddin Çelebi’nin bağında toplanmış sohbet ediyorduk. Hazret-i Mevlânâ iki ayağını bağdaki arkın suyuna sokmuş, ilâhî maârif takrir buyuruyorlardı. Söz arasında, Şems-i Tebrizî’nin vasıflarından da bahsederken son derece övdüler. Mecliste bulunanlardan kutupların makbulü Bedreddin, o sırada bir âh çekerek:
“Yazık ne yazık” dedi. Mevlânâ:
Niçin neden yazık? Kime yazık? Yazığı icabettiren nedir? Yazığın aramızda ne işi var?
buyurdular. Bu cevaptan Bedreddin utandı ve başını önüne eğerek:
-Teessürüm, Şems-i Tebrizî’yi bulup görüşemediğimden ötürüdür!
dedi. Hazret-i Mevlânâ, bir an için sustu ve hiçbir şey söylemedi, sonra buyurdu ki:
Eğer Mevlânâ Şemseddin’in hizmetine kavuşmadınsa, babamın mukaddes canına yemin ederim, öyle bir kimseye kavuştun ki, onun her bir kılında asılı salkım olmuş ve onun sırrının sırrını anlamakta hayran kalmış binlerce Şemseddin vardır.
Bu sözden mecliste oturanlar sevindiler ve kalkıp sema etmeye başladılar. O sırada Hazret-i Mevlânâ şu beyitleri ihtiva eden gazeli söylemeye başladı:
Dudağım gülüm, gülistanım adını söyler söylemez,
o gül yanaklı bana geldi, ağzını vurdu, dedi ki:
Sultan benim, gülistanın canı da benim.
Benim gibi bir padişahın huzurunu bulmuşken,
artık filânı anmak yaraşır mı?

Mevlânâ:
Şems-i Tebriz bahahedir, güzelliğini ve lütfunu söylediğimiz kimse, biziz biz.
Evet, Mevlânâ Şems-i Tebrizî’yi de överdi ama çokluk onu bahane ederek kendi hakikatini şiirlerinde terennüm etmiştir.”
Kaynak: Beytur, Mesnevi Gözüyle Mevlânâ (Şiirleri, Aşkı ve Felsefesi), s. 118-120.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar