RÜYALARIN DİLİ
"Yorumlanmamış rüya,
okunmamış mektuba benzer"
TALMUD
Neden rüya görüyoruz?
Rüyalar araştırma laboratuvarlarının ileri sürdüğü gibi,
bilinçaltının fantezileri ya da bilinçaltının sembollerle ortaya vuruluşu
mudur? Ya da, gene rüya laboratuvarlarının son saptamalarına göre, duygu ve
düşüncelerin düzenlenmesine katkıda bulunan görüntüler midir sadece? Yoksa bir
başka laboratuvarın ileri sürdüğü gibi, kişinin yaşadıklarını, kendince,
yeniden gözden geçirmesi midir? ...
Ya piyasadaki rüya yorum kitapları?... Onlar rüyanın gerçeklerine
ne denli yaklaşıyorlar?... Yıllardır bu alanı inceleyen disiplinlerden biri de
psikoloji. Onun bu konudaki tek yanlı varsayımları ne ölçüde güvenilirdir?
Bu özlü kitapta verilen bilgiler tüm bu alanlardaki bilgi ve
araştırmaları çok aşıyor. Onlardaki bazı doğruları onaylıyor, ama bize
rüyaların çok daha üstünde anlam ve işlevleri olduğunu gösteriyor, hem de pek
fazla ... Bir benzetme yapılacak olursa, onlar aysbergin sadece su yüzünde
görünen bölümüne bakıyorlar, dipteki derinlikten pek haberleri yok...
Bunlara kuluçka rüyalar da deniyor. Bu tür rüyalar öncelikle
günlük yaşamın sorunlarına çözüm getirirler, insanın çözemediği bir soruna
çözüm yolu gösterirler. Bu rüyaların en ileri biçimi, bilim adamlarının
gördüğü, onların buluşlarına katkıda bulunan rüyalardır. Alman kimyacısı
Kekule'nın, günlerdir aradığı, benzolün açık formülünü esinlendiği rüya gibi...
Arkeolog Herman V. Hilbrecht'in çivi yazısını çözen rüyası
gibi...
insanın telepati, geleceği görme gibi güçlerini sergilerler.
(Bu konularda elinizdeki kitapta örnekler verildiğinden, ayrıca açıklamalara
girmiyoruz.)
Bize gelecekle ilgili haberler verir ve ikazlarda
bulunurlar.
Benden kaynaklanan uyarılardır, bedenin bir ihtiyacını ya da
zayıf yanlarını işaret ederler.
İnsan üzerinde derin etkiler yaratan mesaj niteliğindeki
rüyalardır. Vizyon adını alırlar.
İnsana yaşamadığı serüvenler sunarak, tecrübe eksikliğini
gidermede yardımcı olurlar.
Bazı rüyalar da geride bıraktığımız eski yaşamlarımızdan
izlenimlerdir. Bu rüyaların özelliği; değişik kesitler, değişik sahneler
şeklinde tekrarlanmalarıdır.
Çoğu zaman sembolik ya da dolaylı yolla yaptığımız bir
yanlışı, bir eksikliğimizi gösterir, bize ışık tutarlar. Bazen kıyaslamalarla
doğrusunu gösterirler.
Bazen günlük endişelerimiz, korkularımız bilinçaltının
boşalması biçiminde kendilerini ortaya vururlar.
Dostları ziyaret, tiyatro, seyahat gibi insanî ihtiyaçlar da
rüyalarda kendilerini belli ederler.
Öte alemdeki ölmüş yakınlarımızla buluşmalarımız da, oradaki
tecrübelerimiz de rüyalarımıza konu olur.
Fazla yemekten, içkiden/ ilaçlardan kaynaklanan kabus
biçiminde ya da anlamsız rüyalar, fiziksel bedenin tepkisi olarak ortaya
çıkarlar. '
Rüyaların daha pek çok anlam ve işlevi vardır.
Özetle, rüyalar maddî benliğin yanı sıra, aklı ve ruhu
geliştirirler, elbette daha çok onlardan yararlanmak koşuluyla... Onlar insanın
dünya eğitiminin önemli bir parçasıdır, özellikle insan hayatının büyük bir
bölümü uykuda ve onun da büyüdükçe bir bölümünün rüyalarla geçtiği
düşünülürse... Gerçekten de, insan hayatında önemli bir zaman dilimini dolduran
rüyaların çeşitli anlam ve işlevleri olmasından daha doğal ne olabilir ki?
Yukarıdaki açıklamaların ışığında, rüyaların insanın çeşitli
varlık düzeylerinden kaynaklandığı çıkarılabilir. Bunlar beden düzeyi; bilinç
düzeyi; bilinçaltı düzeyi; üstün bilinç düzeyi ve en üst realite olan can
düzeyidir. Rüya yorumunda, rüyanın hangi düzeyden kaynaklandığı saptamak ilk
adımlardan biridir. Görüldüğü gibi rüyalar aysbergin yüzeyinden geldiği gibi,
başka derinliklerden de kaynaklanabilir. Bilimsel araştırma ve analizler
yalnızca yüzeyi gördüklerinden yorumları ve vargıları çoğu zaman eksiklidir,
hatta yanlıştır.
Yani, rüyalar belli yasalara göre oluşur ve ortaya çıkarlar.
Bunlar da yeri geldiğinde, ayrıntılarıyla anlatılıyor.
Aynı şekilde, rüyalar belli yasalara uyarak
açıklanabilirler.
İlk Yasa: Rüya görenin ruhsal durumunu teşhis etmektir.
Rüyanın yarattığı duygular, olumlu mudur, yoksa olumsuz mudur?
İkinci Yasa: Rüyanın hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını
saptamaktır. Acaba hangi ruhsal ihtayaç bu rüyayı yaratmaktadır?
Üçüncü Yasa: Rüyanın hangi düzeyden kaynaklandığını
saptamaktır. Her düzeye göre, yorum farklılaşır.
Rüya yorumuna başlamanın da usülleri vardır. İnsan önce,
kendini en iyi tanıdığı için, kendi rüyasını yormalıdır. Rüya yorumu piyasadaki
rüya yorum kitaplarını karıştırıp, o açıklamalara göre rüyaları yorumlamak
değildir. Çünkü onların dayandığı ne bir yasa, ne bir metod, ne de bir ilke
vardır. ..
İkinci adımda rüya yorum yasalarına uyulur... İlgili bölümde
bunları da örnekleriyle bulacaksınız.
Peki, yaptığımız yorumların doğruluğundan nasıl emin
olabilirsiniz? Bunun için de üç metod gösterilmektedir:
1. Rüyalar
arasında kıyaslamalar yapmak,
2. Subjektif
duygulara, sezgilere bakmak,
3. Doğru
yaşamak ve etrafa yararlı olmak, çünkü bu türlü yaşamak insanın aklını ve
ruhunu geliştirir, daha net görmesini sağlar.
Bazen gördüğümüz rüyaları pek hatırlayamayız, bazen de hiç
hatırlayamayız. Peki onları hatırlamanın bir imkanı var mıdır?
Önce bir hazırlık yapılır. Sonra bilinçaltına hatırlama
telkinlerinde bulunulur: Rüyayı hatırlayacağım, rüyayı gördükten sonra
uyanacağım gibi...
Sonra beden hazırlanır: İstirahati ve dinçliği sağlanır.
sonraki aşamada, rüyalar kaydedilir, başkalarına anlatılır, akılda tekrarlanır,
incelenir, kıyaslanır...
Bu arada bazı rüyalar hiç hatırlanmaz. Onlara ne olur?
Kural olarak: Anlamı olup da hatırlanmayan rüyalar, değişik
varyasyonlarla tekrarlanırlar.
Yukarıdaki açıklamalardan çıkarılacağı gibi, rüyaları
kategorilere ayırmak da mümkündür:
Saçma, anlamsız rüyalar, günlük yaşama uyan anlamlı rüyalar,
sembolik rüyalar, vizyonlar (eskiler rahmani rüya derler), negatif rüyalar
(eskiler şeytani rüya derler), eski yaşam rüyaları vb...
Bütün bu yasalar, yöntemler, sınıflamalar rüyaların dilini
çözmede esastırlar. Bunlardan yoksun piyasa rüya yorum kitaplarının rüyalara
yaklaşımının ne ölçüde yararlı ve doğru olabileceği tartışma konusudur.
Aslında, insan kendini bildi bileli rüyalarla haşır neşir.
Eski primitif kültürlerde de rüyalara büyük önem atfedilmiştir. Çünkü onlar
için rüya (bir ölçüde de doğru olarak) uykuda bedenden ayrılan ruhun hayatıdır.
Ayrıca, gene rüyalar onlara insan üstü güçlerin ilettiği haberleri
bildirmektedir...
Kayda geçmiş ilk rüya yorumuna Tevrat'ta rastlıyoruz. İ.Ö. 1
700'lerde yaşamış olan Hz. Yusuf büyük bir rüya yorumcusu. Basireti ve ünlü
rüya yorumları sayesinde, Mısır'ın Firavun'dan sonra en büyük yöneticisi
oluyor. Ve yaptığı rüya yorumlarıyla Mısır'ı bir felaketten kurtarıyor.
Kuran'da "Kıssaların En Güzeli" olarak anılan Yusuf Suresi'nde babası
Hz. Yakub'un ağzından onun bu sanatının sırrı anlatılıyor: "Rabbin seni
seçecek ve sana rüyaların yorumunu öğretecek."
Ünlü Gılgamış Destanı'nda, Tevrat'takine çok benzer, belki
de ondan esinlenmiş, rüya yorumlarına rastlıyoruz ...
Görüldüğü kadarıyla, tarihte rüyaları ilk analiz eden kişi
de ünlü Homeros: "Rüyalar, diyor, en akılcı ya da en az akılcı güçlerin
etkisiyle ortaya çıkarlar. Bunlardan birincisi doğru rüyalar, ikinciler saçma
rüyalardır."
Yunanlı bilge Sokrat da, rüyaların kaynağını açıklıyor:
"Rüyalar vicdanımızın sesidir. Bu ses ciddiye alınmalı, ona
uyulmalıdır."
Sokrat'ın izinde yürüyen öğrencisi Platon da, rüyaların
psikolojik kökeninden söz ediyor: "İyi ve kötü olmak üzere, iki tür rüya
vardır. Kötü rüyalarda, aşırı ve kontrol edilemez dürtüler ortaya çıkarlar. Ne
var ki, kendini kontrol edebilen insan, rüyasında gerçeği bulabilir ve kötü
rüyalar onu rahatsız etmez."
Aristo her konu ile olduğu gibi, rüyalarla da ilgilenmiş, ne
var ki burada fazla derine inememiş: "Rüyalarımız, genelde,
rastlantısaldır ve bir anlam taşımazlar" diyor.
Rüyalar üzerine ilk kitabı İl. Yüzyıl'da Dal disli Artemidor
yazmış. Ona göre beş tür rüya vardır:
1. Günlük
olayları yansıtan rüyalar.
2. Geleceği
açıklayan haberci rüyalar.
3. Melekler ve
Azizler tarafından iletilen Tanrı'nın dileklerini bildiren kehânet rüyaları.
4. Baskın
duyguların kendini açığa vurduğu fantastik rüyalar. (Burada psikolojik
analiziyle Freud'a öncülük ediyor).
5. Çoğu zaman
çocuklukta ve ihtiyarlıkta görülen, korkutup acı veren kâbuslar.
Gene, Artemidor'a göre, rüyalar zaman ve kişiye göre farklılıklar
gösterdiğinden, tam olarak yorumlanamazlar. Onun çağına göre oldukça ileri olan
bu tür açıklamaları insanı gerçekten şaşırtıyor.
Gene, il. yüzyılda kaleme alınmış olan Ya hudiler'in
esoterik kitabı Talmud büyük bir gerçeğe işaret ediyor: "Yorumlanmamış
rüya, okunmamış mektuba benzer." Kitap Yahudi ler'in rüya yorumuna çok
önem verdiğini, Hz. İsa döneminde Kudüs'te yirmidört yorumcunun bulunduğunu
söylüyor bize.
IV. Yüzyıl'da Assuanlı Sinesius da rüyaların büyük önemini
işaret ediyor. Hatta rüyalar yoluyla insanın eğitilip, aydınlanabileceğini
söylüyor: "İnsan olmanın gereği olan rüyalar, yaşamın bir gerçeği olarak,
bazen bize iyi bir hayatın nasıl olması gerektiğini öğretir."
Bunun yanı sıra, rüyaların habercilik işlevini de işaret
ediyor: "Gene rüyalarda, geleceği görüp, tehlikelere karşı hazırlıklı
oluruz."
XII. yüzyılın ünlü teolog filozofu Aquiinolu Thomas da
rüyalara temas etmeden geçememiş. O dört tür rüyadan söz ediyor:
1. Geleceği
gösteren rüyalar.
2. Günboyu
yaşadığımız olayların izlenimleri olan, içimizden kaynaklanan rüyalar (gene
bilinçaltını işaret ediyor).
3. Tanrısal
rüyalar.
4. Şeytanî
rüyalar.
Bu anlamlı sınıflama, Thomas'ın rüyalar konusunu bayağı
incelediğini gösterir.
İngiliz düşünür Hobbes da, rüyaların bir başka yanını işaret
eder: "Rüyalar, hastalıkların etkisiyle oluşurlar. Anlamsızdırlar"
der. O kabus türü rüyalardan söz ederken, rüyaların başka anlam ve işlevlerini
es geçer.
Fransız usta Voltaire, "uykularında savunma yapan
avukatlar, problem çözen matematikçiler tanıyorum" diyerek problem çözücü
rüyalara işaret eder. O bir bölüm rüyanın da, bedensel dürtü ve uyarılar sonucu
olduğunu söyler, ne var ki rüyalar aracılığıyla geleceğin görülebileceğini
kabul etmez.
Alman düşünür Kant da, Voltaire gibi rüyalarda kutsal
mesajlar alınamayacağını ve geleceğin görülemeyeceğine inanır. Ancak
rüyalardaki düşüncelerimizin, uyanık halimizdeki düşüncelerimizden daha açık ve
kararlı olduğunu kabul eder. (Herhalde Voltaire ve Kant açık haberci rüya
görmemiş, görmüş oldukları sembolik haberci rüyaları da yoramamış olsalar
gerek.)
Alman şair, düşünür, bilimadamı Goethe de, rüyalar sırasında
düşüncelerin daha akılcı olduğunu söyler. Ona göre, rüyalarda insan eşine daha
açıktır. Gene rüyalar insandaki potansiyel güçleri ortaya çıkarır.
Amerikalı şair Emerson'ın da rüyalar konusunda ayrıntılı ve
çok yönlü görüşleri vardır. Bu konuyu oldukça iyi incelediği anlaşılmak, tadır:
"Rüyalarımızın bazen bilgelik dolu, bazen de korkunçtur. Onlar
sorunlarımızı çözebilir ve bize gerçeği gösterebilirler..."
"Rüyalarda kendimizi daha özgürce ifade edebiliriz...
Rüyalarımız bazen abartılı ve saçma olsa da, onların ardında her zaman bir
gerçek gizlidir"der.
O da, Goethe gibi, "İçimizden gelen bu sahnelerin"
hayatımız ve kaderimizle ilgili olduğuna inanır.
En ayrıntılı ve en ilginç görüşlerden biri de Fransız
filozofu H. Bergson'a aittir. O da meslektaşı Nietsche gibi, bazı bedensel
uyarıların rüyalara yol açtığını düşünür. Ne var ki dahası da vardır:
"İnsanın belleği, sonsuz anılar deposudur.
Rüyalarımızda, bilincimizin mahsenine hapsedilen bu anılar, dışarı çıkmaya
başlarlar. Ne var ki hepsinin birden çıkması mümkün değildir. O günkü duygu ve
düşüncelere uygun olanlar öncelik kazanırlar..." Gerçekten de Bergson,
rüyaların kaynaklandığı aysbergi, görünmeyen derinliği hissetmiş ender
insanlardan biridir.
Rüyaları bilimsel inceleme konusu yapan ilk insan ise
Freud'dur. Rüyaları inceleme yöntemi, doğal olarak, psikanalizdeki serbest
çağırışım yöntemidir.
Ona göre, rüyalarımızı oluşturan motifler akıldışı arzu ve
düşüncelerdir. Bilincimiz tarafından bastırılan ve dışlanan olumsuz duygular,
özellikle cinsel arzular, rüyalarda kendilerini ortaya vururlar. Bu akıldışı
arzuları içimizde taşırız, ama toplumun baskısı yüzünden onları bilinçaltına
bastırırız. Uyku sırasında bilincin kontrolü azaldığından, bu arzular canlanıp
kendilerini ortaya vururlar.
Bu arzular genellikle, temelleri çocukluğumuza kadar inen
cinsel arzulardır. Ne var ki içimizde bir "sansürcü" vardır. İşte bu
sansürcü yasak duygu ve düşünlerin net bir biçime bürünmelerini engeller.
Böylece "sansürcü" akıldışı arzuları değiştirip farklılaştırır.
Onları sembollere dönüştürür. O halde, semboller gizli şifrelerdir. Rüya
yorumculuğu da, bu şifreleri çözümlemekten ibarettir.
Örnek olarak, rüyada görülen elmalar göğüsleri, açık kapı
vajinanın sembolüdür. Yılan ve kule penisi simgeler. Suya atlayan adam cinsel
birleşmenin sembolüdür...
Freud'un rüyaları bilinçaltı içeriği, sembollere dönüştürme
gibi buluşları gerçekten önemlidir. Ne var ki, 19. yüzyılın cinsel yasaklı
toplumunda yaşadığından ayrıca tutucu bir Yahudi ailesinden geldiğinden buna
bir tepki olarak her nedense herşeyi cinselliğe bağlamıştır.
Rüyalardaki semboller "sansürcü"den değil,
bilinçaltının sonsuz derinliğinden kaynaklanırlar aslında.
Değişik düzeydeki derinliklerden gelen görüntü, daha sığ bir
yerden (bilinçten) geçerken, biçim değiştirip, sembollere dönüşmektedir zaman
zaman. Ayrıca, cinselliğin rüyalarda pek öyle sembolize olmadığı, bayağı açık
bir şekilde (!) görüldüğü, herkesin kendi rüya tecrübeleriyle sabittir.
C. Jung'un rüyalar konusundaki görüşleri de, onun ünlü
bilinçdışı kuramına dayanır.
Ona göre: "Rüyalar bilinçdışımızda gizli kalmış olan
bilgeliğin yansımasıdır... Bilinçdışı bazen bilincimizin ötesinde bir akıl ve
hedef sergiler... Hatta rüyalarımızda konuşan ses bizim sesimiz değildir, üst
kaynaklardan gelir ve bizi yüceltir... Rüyalarımızın temelinde anlamlı bir
neden vardır."
Görüldüğü gibi, Jung da, rüyalar konusunda önemli bir
yaklaşımda bulunmuştur. Ne var ki bu yaklaşım, "insanı üst benliğine
yükselten" olarak tanımladığı üst düzeydeki bir anlam ve işlevi ifade eder
sadece. Bunun dışında, kısaca anlatıldığı gibi, rüyalarda daha bir çok anlam ve
işlev söz konusudur. Jung burada çok geniş bir yelpazenin üst ucun
görebilmiştir sadece.
Erich Fromm'un rüya ve rüya yorumları ile ilgili görüşleri,
iki meslektaşından daha kapsamlı ve daha gerçekçidir. O hem Freud, hem Jung'dan
yararlanır, ne var ki ikisinin de aşırı uçlara gittiğini düşünür. Ona göre
rüyalar çok daha karmaşık ve gizemlidir. Sadece cinsellikle ve dinsellikle
açıklanamaz ve yorumlanamazlar. Rüyaları bu biçimde açıklamak bizi değişik
yorumlar yapmaktan alıkoyar. Çünkü rüyalarımızda, Ruhumuzun bilinmedik bir yönü
kendini gösterebilir:
"Jung'un söylediği gibi, uykumuzda daha zeki ve bilgece
davranabiliriz. Ama bunun göksel ve ulu bir bilgelikten kaynaklanması gerekmez.
Uyanıkken, dıştan gelen pek çok etki insanın zihinsel ve duygusal yeteneklerini
köreltir ve kısıtlar. Rüyalarımızda, bunlardan etkilenmeyen gerçek ruhsal
yapımız ortaya çıkar."
"Ruhumuzun bilinmeyen bir çok yönü" ve
"gerçek ruhsal yapımız" gibi saptamalar, Fromm'un rüyalardaki
derinliği bir ölçüde gördüğünün ifadesidir. Ama o da, Jung'un gördüğünü
görememiş, üstün bilinç düzeyi ve daha derindeki can düzeyinden kaynaklanan
rüyaları peşinen reddetmiştir. Ayrıca kitapta uzun uzun söz edilecek olan
rüyalarla ilgili anlam ve işlevlerin pek çoğuna dokunmadığı söylenebilir.
Görüldüğü gibi, rüyaların dili çoğu zaman semboliktir.
Rüya yorumuna ilk adımda, bu bilgiler önemlidir.
İşte size özel olarak
yararlı olacak bilgiler. Ama şu yasayı da unutmayın:
Rüyalar bir
şeyle birçok şeyi ifade ederler, öyleyse yorumlayabildikleriniz, başlangıçta
rüyanın sadece bir bölümü, bir yanıdır.
Beyaz at ya da beyaz sakallı olgun kişi: Üst benimiz, aslımız.
(Verdiği mesajlar çok önemlidir).
Mezar üstünde çiçek: (Çiçek sayısı kadar) zaman
içinde, o kaybettiğimizin rüyamızda göreceğimiz haberi.
Çiçek: Mesaj, haber, buluşma, görüşme
Çiçeklerin dile gelmesi: Bilinçaltının açılımı,
bilinçaltından gelen mesaj.
Deniz, okyanus: Tümü bilgi olan Tanrısal gerçek.
Rüyada ses: Bilinçalıtının ikazı, mesajı.
Dıştan bir ses: En yüksek benimizin mesajı.
Yeşil Bardak: Bedenin ve hayatın simgesi.
Çekilmiş kahve çekmek: Bitmiş bir işi karıştırmak.
Tren: Hayat yolculuğu
Trenle dönüş: Eskiye dönüş, eskiye özlem.
Trenin durması: Yaşamın sona ermesi.
Evin yanması: Öfke ve tutkularla bir yuvanın yıkılması.
Evin içinde ya da dışındaki tehlikeli insan: insanın kontrol altına
alınamayan ürkütücü kişiliği.
FırtINa ve Sesler: insanın fırtınalar
yaratan, işleri karıştıran yanı.
Bayılma: Ağır harekete uğrama
Dişlerin dökülmesi: Ağır sözlerle karşılık
verme, dedikodu yapma.
Ölüm: Maddeye bağlılığın ve tutkuların ölmesinin işareti.
Tabut, karanlık yüz: Ölümün sembolü, o insanın
yakında fizik olarak varlığının son bulacağı.
Elbise giymek: Yeni bir ruhsal aşama.
Elbisenin dar gelmesi: Yeni ruhsal aşamayı
hazmedememek.
Ölmüşlerden gelen ikaz: Uyulması gereken bir
uyarı.
Yüzük: Birliğin, birliğe ulaşmanın işareti.
Bilezik: Yeni bir bağ, gelecek olan bebeğe işaret.
Mücevher: Hamilelik
Okula gitmemek: Dünya okulunda gerekli dersleri almamak. '
Evlilik, nikah: İleride yapılacak nikahın habercisi.
Düğün: Birliğe ulaşma, üst realiteye çıkma, diriliş.
Ölümden söz etmek: İleride olacak ölümün
habercisi.
Ağlamak: Acı bir olayın habercisi, (Manevi olarak) Ruhsal yanın
açılması
Bir
insanı ölü görmek: O insanın ruhen ölü olması ya da olacağı.
Beyaz renk: Saflığın sembölü.
Sarı renk: ilahiliğin sembolü.
Mavi
renk: Gerçeğin sembolü, görevli olmanın sembolü.
Kırmızı: 1) tehlike 2)
maddecilik
Toprakta
sürünen hayvan: Henüz uyanmamış olan insan.
Şafak sökmesi: Ruhen uyanmaya
yakınlık.
Bir
şey yiyip-içmek: Bedenin o maddeye olan ihtiyacının ikazı. (Bedenden
gelen uyarılar)
Hastalanmak: Yanlış düşüncelerle
bedene zarar vermek.
Felç
olmak: Manevî olarak kendine zarar vermek.
Ölmüş
annenin ikazı: Kendi öz varlığından gelen uyarı.
Tiyatro: Dünya sahnesi.
Mektup: Yakında gelecek olan
mesaj, haber.
Kendini
çocukluk evinde görme: Gönlün saf hali.
Balık: Manevi gıda, nasip.
Ayakkabı: Düzgün ve güzelse: İnsanı doğru yolda olduğunun, garip
ve çirkinse: İnsanın doğru yolda olmadığının işareti.
Adın 'birçok kez tekrarlanması: Hizmet için manevî
alemin çağırısı.
Evdeki karanlık: Gönüldeki sıkıntı ve karanlık.
Köpek: (saldırıp ısırması): İnsanı kendi nefsi, geri yanı.
Kedi ya da kedigillerden bir hayvan: Nefsin yırtıcı ve
saldırgan yanı.
Tanıdık insanlar: İsimleri önemlidir;
isimlerin anlamı sembolik bir mesaj taşır.
Serüven: Gelecekteki güzel günler vaadi.
Işık: İlahi yardım, yol gösterme, yükselme.
Erkek çocuk: Hayırlı bir başlangıç.
Kız çocuk: Aslında hayırlı ama insana kötü gelen bir başlangıç.
Kilitteki anahtar: İdrak açılması, insanın
içinde birşeyin açılması.
Gerçek dışı, tatsız rüyalar: Sağlığın tehlikede
olduğunu gösteren bedenden kaynaklanan rüyalar.
Domuz yiyen kavun: (gibi gerçek yaşamın
tersi görüntüler) İnsanın gülünç halini yansıtır.
Rüyada görülen bir dost:
1. O
insanın kişiliğine dikkat çekiliyor (pozitif, özenilecek bir yanına ya da
negatif bir yanına).
2. Rüyaya
sembolik olarak giriyor, adının anlamı bir mesaj iletiyor.
Ev üzerinde yürüyen örümcek: Yuvayı yıkacak kötülük,
ihanet.
Örümcek ağım kopartp atmak: Bir kötülüğü, evilik
dışı ilişkiyi koparmak.
Örümceğe dönüşmek: Kötülüğe kötülükle
karşılık vermek.
Tepeye tırmanmak: Yaşam yolculuğunda
yüksek yere (mertebeye) ulaşmak.
Akarsu: İnsan ruhu
Beyazlar giyinmiş insan: Tanrı erleri, insanüstü,
arınmış insan.
Kara giyimli insan: Şer gücü, karanlık güç.
Öğretmen: Yol gösterici, eğitici varlık.
Eldiven: Koruma, kötülüğe karşı muhafaza etme.
Boğa: Kızgın ve saldırgan davranışlar, erkeklik gücünde
aşırılık.
Kırmızı elbise: Tehlike işareti.
İşlenmemiş cinayetten
suçlanmak: Suçu olmadığı halde, bir zorluk, bir kötülük yaşamak.
Karanlık
odada sönmüş ya da kırılmış ışık: İçteki yol gösterici ışığın sönüşü.
Ateş
yakmak: Dikkatleri üzerine çekmek için çalışmak.
Gemide
sis içinde gitmek: Görevli yaşam yolculuğunda şaşkınlık, gerçekleri
görememe.
İnsan
figürleri: İnsanın karakterini karikatürize eden yanlar.
Peçe: Daha iyi anlayış ve
gelişimi engelleyen şeyler.
Başka
birinin yaptıklarını hissetmek: Olayları insanın, örüş açısıyla görmek.
Akrep: Kötülük
Pencereleri
beyaz örtülü ev: O evin sahibinin ölümüne işaret.
Yer altına inen geçit: Mezara girmek.
Patlayıcı depo: Ölüm korkusu.
Uçuşan
tüyler: Ailesel problemlerin yok oluşu.
Aletler,
alet kutusu: Gerekli araçların bulunacağını gösterir.
Resim: İnsan tahayyül ve
düşünceleri.
Yatakta
uyumak: Gerçeklerden habersiz yaşamak.
Uyarıcı türden rüyalar: Tren soygunu, şöförü
tarafından soyulmak gibi olaylar ikazdır, tedbir alınmalıdır.
Radyo: Tanrısal gerçekleri insanlara anlatma. Kendini bu
mesaja ayarlama.
Tren istasyonu: Dünya yaşamı, insan ilişkileri.
Heykel: O şeyin gerçeğini anlamamak.
Heykelin canlanması: O şeyin temsil ettiği
gerçeğin ortaya çıkması.
Tanımadık genç kız: İç güç, yaratıcı öz,
Yara- tan'ın insanın içindeki parçası.
Yüzü güzel ve çirkin olan kadın: insandaki korku
dolayısıyla gerçeğin değişen yüzü ve gücü.
Domuz kovalamak: Yasal olmayan ilişki.
Tel yığınına dolaşma: Yasal olmayan- ilişki.
Bataklığa düşme: Yasal olmayan ilişki.
Köprü: Gerçeğe varmak için geçit.
Birinin evine zarar vermek: O insanın gönlünü
kırmak.
Kaptan olmak: Herkesin önüne geçmek arzusu.
Asa: Hükmetme gücü
Yılan: Vesvese, vesvese veren.
Mağaza, dükkan: Tanrısal gerçeğin verildiği yer.
Bebek: İyilik yaratma, iyilik yapma, hayır.
Otomobil, otobüs gibi vasıtalar: Akıl.
Otomobili iyi kullanmak: Aklı iyi kullanmak.
Kaza yapmak, otomobilin arıza yapması: Aklın iyi
kullanılmaması.
Beyaz gemi: Tanrısal görevli insanların birliği,. birlikte hayat
yolculuğu, Tanrısal misyon.
Makas: Ölüm ve yaşamı ayıran şey.
Dragon: İhtiras, tutku, hayvansal enerji.
Nehir geçmek, karşı taraf: Yeni bir realiteye
geçmek, ulaşmak.
Satranç: Hayat oyunu.
Sigarayı blrakan birinin sigara içmesi: İnsanın koptuğu bir
yanlışı tekrar yapması.
Bitirilen okulda tekrar öğrenci olmak: Kopula- mayan bir
yanlışın insanı tekrar geriye çekmesi.
İmtihana girmek ve başaramamak: İleride yaşanacak olan
zor bir olayı aşamamak, başarısız olmak.
İmtihana girmek ve başanh olmak: İleride yaşanacak zor
bir olaydan başarıyla çıkmak.
Aşırı ciddi tavır: Dogmatizm.
Yüksek bir dağ: Yücelik, ululuk.
Denizde
ada: Düz bir yolda insanın karşısına çıkan engel.
At: Tanrısal
mesajın taşıyıcısı.
Kaynak: Edgar Cayce,
RÜYALARIN DİLİ, Çeviren: Acar Doğangün Kitabın Özgün Adı: The Language of
Dreams
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar