Print Friendly and PDF

SEN O’SUN



Tanrı her şeyin ne kadar içindeyse, o kadar dışındadır.
Tanrı ne kadar içerideyse, o kadar dışarıdadır.
Eckhart
**
Tanrı her yerde mevcut olsa da O, senin için, sadece ruhunun en derin ve en merkezi kısmında vardır..
Doğal duyular Tanrı’yı algılayamaz ve seni O’na bir kılamaz; hayır, içe dönük kavrayış, irade ve bellek melekelerin Tanrı’ya uzanabilir fakat O’nun senin içindeki meskeni olamaz. Ama tüm bu melekelerin, bir merkezden uzayan doğrular, ya da bir ağacın gövdesinden çıkan dallar gibi ortaya çıktığı, sana ait bir kök ya da bir derinlik vardır. Bu derinliğe merkez denir, ruhun kaynağı ya da dibi. Bu derinlik birliktir, ruhun -neredeyse sonsuzluğu diyecektim- ebediyetidir; zira öylesine sonsuzdur ki onu Tanrı’nın sonsuzluğu dışında hiçbir şey tatmin edemez, hiçbir şey ona huzur vermez.
William Law
**
TÜM BU DÜNYANIN KAPLANDIĞI ŞEY”
Svetaketu on iki yaşındayken bir öğretmene gönderildi ve yirmi dört yaşına basıncaya kadar ondan eğitim aldı. Tüm Veda’ları öğrendikten sonra mükemmel bir eğitime sahip ve çok ahlâklı olduğu inancıyla kendini beğenmiş halde, evine geri döndü.
Babası ona dedi ki, “Svetaketu, çocuğum, sen ki bilgiyle dolu ve çok ahlâklısın, sayesinde duyulamayanı duyduğumuz, algılanamayanı algıladığımız ve bilinemeyeni bildiğimiz şu bilgiyi istedin mi?”
“O bilgi nedir, efendim?” diye sordu Svetaketu.
Babası cevap verdi. “Bir parça çamuru bilerek, çamurdan yapılan her şey bilinir olur, fark sadece isimdedir, ama hakikat, her şeyin çamurdan olduğudur -bu yüzden, çocuğum, bu bilgi, her şeyi bilmemize yarayan bilgidir.”
“Ama muhakkak benim saygıdeğer öğretmenlerim bu bilgiden yoksunlardı; zira eğer bilselerdi bana da öğretirlerdi. Siz, efendim, o halde, bana bu bilgiyi verir misiniz?”
“Öyle olsun,” dedi babası... ve devam etti:
“Bana incir ağacının bir meyvesini getir.”
“Burada bir tane var, efendim.”
“Soy onu.”
“Soydum, efendim.”
“Orada ne görüyorsun”
“Tohumlar efendim, çok küçükler.”
“Tohumlardan birinin içini aç.”
“Açtım, efendim.”
“Ne görüyorsun orada?”
“Hiçbir şey.”
Babası dedi ki, “Oğlum, orada algılamadığın gizli öz -o özün ta kendisinin içinde bu koskocaman incir ağacının varlığı bulunuyor. O gizli öz olan şeyin içinde, varolan her şeyin kendi benliği vardır. Bu, Hakikidir, bu Kendidir ve sen, Svetaketu, sen O’sun.”
“Yalvarırım, efendim,” dedi oğlan, “bana daha fazlasını anlatın.”
“Öyle olsun, çocuğum,” diye cevapladı babası, ve dedi ki “Bu tuzu suya koy, ve yarın sabah bana gel.”
Oğlan denileni yaptı.
Ertesi sabah baba dedi ki,
“Bana suya koyduğun tuzu getir.”
Oğlan suyu karıştırdı ama bulamadı, zira tuz, elbette ki, suda çözünmüştü.
Babası dedi ki,
“Kabın yüzeyinden suyun tadına bak. Nasıl?”
“Tuzlu.”
“Şimdi ortadan biraz tat. Nasıl?”
“Tuzlu.”
“Şimdi biraz dipten tat. Nasıl?”
“Tuzlu.”
Baba dedi ki, “Şimdi suyu dök ve sonra yine bana gel.”
Oğlan denileni yaptı; ama tuz kaybolmamıştı, zira tuz sonsuza dek var olur.
Sonra baba dedi ki, “Senin buradaki bedeninde de, aynı şekilde, oğlum, Hakiki olanı algılamıyorsun, ama o gerçekte orada. O gizli öz olan şeyin içinde, her şeyin kendi benliği var. Bu, Hakikidir, bu Kendidir ve sen, Svetaketu, sen O’sun.”
Chandogya Upanişad’dan
**
Her şeyde sadece Bir’i ara; seni yoldan çıkaran İkincidir.
Kebir
**
Ruh, Tanrı’ya benzemediği hususlarda, kendine de benzemez.
Aziz Bernard
Tanrı’dan Tanrı’ya gittim, her ikisi de benim içimdeki benden “Ey sen, bensin!” diye bağırana kadar.
Bayezıd-ı Bistami
**
Ey Tanrım, nasıl olur da bu zavallı yaşlı dünyada Sen çok yücesindir ama kimse Seni bulamaz.
Sen o kadar gür bir sesle çağırırsın ama kimse Seni duymaz, Sen o kadar yakınsındır ama kimse Seni hissetmez, Sen Kendini herkese vermişsindir ama kimse Senin ismini bilmez.
İnsanlar Senden kaçar ve Seni bulamadıklarını söylerler, arkalarını dönerler ve Seni göremediklerini söylerler; kulaklarını tıkarlar ve Seni duyamadıklarını söylerler.
Hans Denk
**

Tanrım, senden ne isteyeceğimi bilmiyorum.
Ancak sen benim ihtiyacım olanı biliyorsun.
Benim kendimi sevmeyi bildiğimden daha iyi seviyorsun beni.
Baba, çocuğuna, kendisinin nasıl isteyeceğini bilmediği şeyi ver.
Ceza ver ya da iyileştir, beni çökert ya da yükselt:
Tüm niyetlerine hayranlık duyuyorum, onları bilmeksizin.
Sessizim; bir kurbanlık olarak kendimi sunuyorum;
Sana boyun eğiyorum;
Senin arzunu yerine getirmekten başka bir arzum yok.
Bana dua etmeyi öğret.
Sen içimde dua ol.
Fenelon
Kaynak:Aldous Huxley- KADÎM FELSEFE-DOĞU’NUN VE BATI’NIN BÜYÜK MİSTİKLERİ ÜZERİNE BİR YORUM, Çeviren: Mutlu Yetkin, Özgün Adı: The Perennial Philosophy,İthaki Yayınlan – 916- Yayına Hazırlayan: Müge Karahan - Selçuk Aylar, 2014, İstanbul

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar