Print Friendly and PDF

BİR DİZİ MAZİ ‘BÖLÜM 1’

 



 

Bir vakitti işte. Sanıyorum ki, Eylül ayının son demlerini yaşıyorduk. Bense ,iki göz oda evimde, sedire uzanıp, gözlerimi tavandaki küf lekesine dayamış bir vaziyette, boş boş bakıyordum. O gün için herhangi bir planım yoktu. Hoş olsaydı da ayı zor getiren ben, hangi para ile bir plan yapacaktım. Daha yıkanacak onca çamaşır, onca ev işi dururken, boş bir vaziyette oturmak pek makul geliyordu nedense bana. Tam bu boş bakışların, uyuşukluğu ile gözlerimi uykuya bırakırken kapı çalındı. Önce hafiften gözlerimi açıp anlamsızca düşündüm. Çünkü bu saatlerde kapıcı da uğramayacağına göre kimdi gelen? Sedirden kalkıp belimi doğrulttuktan sonra kapıya yöneldim. Eski kapının çıkardığı sesle hafif bir esinti vurdu suratıma. Karşımda duran suret çok tanıdık bir simaydı. Anlamsız bir bakış attıktan sonra sözde yıllardır görmediğim kardeşimi içeri buyur ettim. Onu karşımda görmek yılların yok ettiği hislerimi azda olsa yerine getirmişti ama yine de anlamsız gelmişti habersiz gelişi. Nereden bulmuştu evin adresini oysa telefon numaram da yoktu onda. Nasıl buldu diye düşünürken ,eski komşumuzda adresim olduğu aklıma geldi. Elinde bir bavul vardı. uzun süre mi kalmaya gelmişti ya da şimdi mi bir ablası olduğu aklına gelmişti bilemedim. Aramızda küçük bir selamlaşma gerçekleşti. Samimiyet derseniz; onu babam vefat ettiğinden buyana hiç aramıza almamıştık. Ben sedirde oturuyordum oda tam karşıma geçmişti. Bir derdi vardı anlamıştım ama neydi bilemiyordum. “Nasılsın abla?” diye bir cümle döküldü dudaklarından. O an ne diyeceğimi bilemeden soğuk bir tavırla “İyiyim.” dedim. ne kadar değiştirmişti zaman beni nasıl bu kadar soğumuştu yüreğim. Baktı ki ben bir soğuk duvarım, ilmek ilmek içini çekti. Ardından o puslu gözleri dolmaya başladı. Ve ağlama sesleri ile uzun zamandır yaşadığı olayları anlatmaya başladı. Okul zamanı yaşadıkları, iş hayatında yediği kazıklar.. Daha neler neler. İsyanları ardı ardına savurdu suratıma. Önce beni sonra ailemi sonra kendini suçlayarak dahada hiddetleniyordu. Bense boş gözlerle bakmaya devam ediyordum. Biran sustu ve sonra o dediği cümle beni artık yeter noktasına getirdi. “Babam seni daha çok seviyordu abla,sense beni hiç sevmiyordun.” Ne demekti bu ? Nasıl söylerdi bunları. Ben ablası.. Ablasıyım.. Onca sene onu aramıştım. Onu okutmak için okuldan ayrılmıştım.Ona her ay kendi ihtiyacımdan daha fazla para göndermiştim. Ama o üniversiteden sonra tüm bağlarımızı koparmış, beni terk etmişti. Hayatım boyunca hiçbir insanı kırmayan ben bu cümleleri hak etmiyordum. Ona bunları düşünüyorsa neden buraya geldiğini sordum ağlamaklı bir ses tonuyla. Önceleri okuldan ayrıldıktan sonra ,iyi bir şirkette çalışmaya başladığını ama bir seneye yakın işten atılıp evsizler gibi dolandığını ve tek çaresinin benim kapıma gelmek olduğunu söyledi. İçimden ettiğim onca lafı ona söylemek istemiyordum ama haddini aşan konuşmaları saygımı yitirmiş olan kardeşime artık son noktayı getirmem için yetmişti..Ayağa kalkıp ona kapıyı göstermeye gitmiştim ki.. Birden babam aklıma geldi ve duraksadım, o sakalları papatya kokan geçtiği yerde gül esintisi savuran adam …

Usulca döndüm, gözlerimin dolusunu saklamam elde değildi. Çene kemiğim titreyecekti yine konuşursam. Kaşlarım aşağı düşecek, göz kapaklarım kısılacaktı. Engel olamadım ama söylemem gereken satırlar vardı kendime direndim bu sefer, baş kaldırışım kimliğimeydi. Nefretle bakan gözlere döndüm …

Derman mı istersin eli nakış tutmayan benden yoksa karıncalara komşu olan ablama dert bırakmaya mı ? !


Bilen Hanım

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar