Print Friendly and PDF

ABDURRAHMÂN SÂMÎ NİYÂZÎ SARUHANÎ UŞŞÂKÎ Kaddesellâhü sırrahu’l âlî FÂTİHA TEFSİRİ


Tecelligâh-ı lâhutî mutâf-ı âşıkandır bu!
Derûn-u anka-yı Pîrâna açılmış âşiyandır bu!
Behâi, Kâdiri, Sa’ dî, Bedevî, Halvetî Celvet
Rifâî, Gülşeni, Uşşâki’ ye bir âsitandır bu!
Umum pîran, garik-ı bahr-i vahdettir hakikatte
Harîm-i bezm-i Hakka cümle seyyâr-ı nihândır bu!
Ayırma bir tarîkı Samîyâ, külli tarıkun vâhid,
Rumûz-ı sırr-ı tevhide erenlere ayândır bu…!
                            Abdurrahman Sami Niyazi
Kaddesellâhü sırrahu’l âlî

Abdurrahman Sami Niyazi Efendi bir Ramazan gecesi rüyasında Resulullah Efendimizi gördü. Resulullah Efendimiz yanında bulunan zâtı göstererek;
“Yâ Sâmi! Bu senin mürşidim, hocandır. Sen vapura bin ve denize açıl. Vapur hangi iskelede durursa orada in. Hocanı orada bulacaksın.” buyurdu.
   Uykusundan uyandıktan sonra sabah namazını eda etti. Bulunduğu yerden iskeleye gidip bir bilet aldı. Gemi hareket edip, Çanakkale’ye yaklaştığı sırada kaptan:”Gemide bir arıza var, tamiri birkaç gün bile sürer, arzu eden inebilir.” deyince, Sâmi Efendi gemiden indi.
   İskelede nûr yüzlü bir zât:”Sâmi Efendi hoş geldin” diyerek onu karşıladı. Sami Efendi şaşırarak:“Bu zat benim ismimi nereden biliyor” diye aklından geçirdi. O zat:“Geçen gece rüyanda Peygamber Efendimiz sana ne emir buyurdular?” dedi. Sami Efendi hemen o zatın elini öperek ona bağlandı. Bu zat Ahmed Şüca’eddin Uşşaki idi.
Ahmed Şüca'eddin Efendi Hazretleri, mânen terakkî ettiğini söyleyerek Uşşâkî tarikatının icazetini verdi ve İstanbul’a; Ümmet-i Muhammed'in evlatlarına irşâd vazifesiyle gönderdi. 
Kasımpaşa Yahya Kethüda Dergâhı postnişinliğinden verilen ücreti Şücâ’eddin Baba’ya gönderdi. Nasıl geçindiğini soranlara;<<Efendim, tahsil yıllarımda kimyâ ve simyâ ilimlerine de meraklanmıştım. Okudum, araştırdım, öğrendim, tatbik ettim ve böylelikle kimyâ ve simyâ ilimlerine vâris kılındım. Türlü türlü otlardan, bitkilerden, biiznillah koku çıkarmasını, misk yapmasını öğrendim. Ve böylelikle elimin emeğini yedim. Aile-i efradımı misk ü amber satarak geçindirdim.>>
Kimya, simya ilimleri ve bitkilerle tedavi usullerine dâir neşretmeye imkân bulamadığı daha pek çok kitap yazdı. İstanbul’u mahveden yangında telîfâtının büyük bölümü kül oldu. Bu afetten kurtulan bazı kimyâ ve simyâ ilimlerine dair âsarını da, kötü niyetli insanların eline geçer endişesiyle imha etti.
Muzaffer Özak Efendi çocukluğunda babasını kaybeder. Bunun üzerine Abdurrahman Sâmi Efendi yakın arkadaşının(Fâtih Medresesinden arkadaşı Mehmed Efendi)’nin oğlu olan Muzaffer Efendiyi kanatları altına alır ve eğitimi üzerine husûsi ihtimam gösterir. Muzaffer Efendi de ilerleyen yıllarda Şeyh Sâmi Efendiye intisap edecektir.
 Ancak Muzaffer Efendi daha eğitimini tamamlamadan Abdurrahman Sâmi Efendi âhiret alemine sırlanır. Bu göç Muzaffer Efendiyi çok sarsacaktır. Muzaffer Efendi Hazretleri , bu eğitimi esnasında Ayasofya Camiinde tefsir dersleri alırken çok güzel bir rüya görür. Rehber-i Ekmel Efendimiz sallallâhü aleyhi ve sellem , Hz. Ali’nin tuttuğu bir devenin üzerindedir. Hz. Ali’nin diğer elinde ise meşhur kılıcı Zülfikar bulunmaktadır.
 Efendimiz ona sorar:
-Müslüman mısın?
-Evet.
-İslam için başını verir misin?
Muzaffer Efendi yine “evet” cevabını verir.
Peygamberimiz başını kesmesi için Hz. Ali’ye talimat verir. Allah’ın Aslanı da, başını gövdesinden ayırır. Hazret korku içinde uyanır. Rüyasını Abdurrahman Sami Efendi Hazretlerine anlatınca ; tabiri rüyadan daha da güzeldir :” Evlat; sen Hz.Ali’den gelen bir tarikata şeyh olacaksın”. Hazretin tabiri seneler sonra gerçekleşir ve Muzaffer Efendi; Asitanenin son şeyhi İbrahim Fahreddin Efendiden icazet alır ve postnişin olur.

“Ta ezelden ruh-i kudse nur-i Sübhandır edeb,
Nisbet-i zat-ı mualla feyz-i Rahmandır edeb.”

Yukarıdaki beytinde edebi Cenab-ı Rahmanın feyzinden ve nurundan bir nispet olarak tasvir eden Şeyh Sami Efendinin sevenlerince anlatıldığına göre; Ehl-i Sünnet itikadına tam bağlı, esen rüzgarlardan sağa sola savrulmayan bir kişiliktir. Abdurrahman Sami Efendi ; hayatı boyunca pek çok Halveti Şeyhi gibi Şeyhül Ekber Muhyiddin- i Arabi Hazretlerine hususi bir sevgi beslemiştir.(Oğluna Muhiddin ismini vermiş.Oğlu bir trafik kazâsında İzmir’de vefât etmiştir.) Kendisini ona nispet ettiğini Hüseyin Vassaf haber veriyor. Hatta Hz.Şeyhin bazı eserlerini de Türkçe’ye tercüme etmiştir. Hayatı boyunca Sünnet- i Seniyye üzerine yaşamaya gayret eden Sâmi Efendinin Ruhu için El-Fatiha

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar