Print Friendly and PDF

ÂDEM HİKMETİ



Alemi mükevvenat varlıkta hakka, Hakk celle ve alada zuhurda aleme merbuttur. Biri diğerinden evsaf itibarile müstağni olamaz. Fakat Cenâb-ı Hakk bir zat, bir aynı mutlak olmak ve bu itibarla kâinati ihata-i kudretine almak nazariyesile her şeyden müstağnidir. O zat mukaddes evsafla mevsuf  esami ile müsemmi, efâl ile fail, ahkâm ile hakim olduğu itibarla bütün alemlere merbuttur. Bütün alemde ezelden ebede kadar bila infikâk hakka merbuttur.
Hakk haliktir, âlem mahluktur,
Hakk rabdır, alem merbubdur
bu irtibatla biri birlerine merbutturlar.
Bir muallimin bir müteallime karşılıklı irtibatları Hakk ile halkın irtibatına benzer. Çünkü muallim kemalatını maarif ve fezailini göstermek için bir müteallime, bir müteallimde şanen ve şerefen  yükselmek için o muallimin fazii ve irfanına muhtaçtır. Bu iki ihtiyaç  arasında  muallimin  ihtiyacı o birinden  daha  şerefli,  daha yüksek olduğu gibi Cenab-ı Hakk’ın da  halka olan  ihtiyacı  daha şanlı ve daha şereflidir.   Buraya kadar Âdem aleyhisselamın başlıca iki hassasını anlamıştık yani suret ve cesedine nazaran halkı temsil, umuru batına ve ruhiyesine nazaran tenzihi tamla Hakkı teşbih etmekle ruhu alem olarak nevi beşerin nefsî vahidesi, aslı ve esası olduğunda şüphe kalmamıştır
Sh:82-83
Kaynak: FELSEFELI DİNİ ESASLAR’dan İkinci Kısmı/Dördüncü Cüz
Eyüp Necati/ Diyanet İşleri Tahrirat ve Evrak Müdürü- Köy Hocası Matbaası-1931 Ankara Diyanet İşleri Reisliğinin 29 temmuz 931 tarih ve 1018 ve 2608 numaralı tasdikıle tabedilmiştir.

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar