Ağa Takılanlar
**
Bazı şeyler bilinir; başka şeyler
hakkında düşnülür. Bildiğimiz bazı şeyleri bildiğimizi düşünmeyiz, çünkü onlar
hakkında düşünürüz.
Keith Jarrett
**
Doğal dünyada kusursuzluk söz konusu
olamaz ve özellikle de insanoğlu tehlikeli bir kusurdur.
Jean Baudrillard
**
Hakikat ancak kifli onu infla etti¤i
sürece vard›r.
Søren Kierkegaard
**
Brecht: “Halk için savaşan
entelektüeller için de yazmak, halk için yazmaktır”
**
Mevlâna:
“Bir çobanı bile dinle; hiçbir şey
bilmiyorsa dahi, bir sürüyü senden daha iyi güdebilir.”
**
Bir Çinli düşünüre sormuşlar:
-Bir insanın geveze ya da bilge
olduğu nasıl anlaşılır?
-Kolay, demiş Çinli düşünür. Bilgeyi
sorduğu sorulardan, gevezeyi de verdiği yanıtlardan ayırabilirsiniz.
Ünlü düşünür Voltaire de, bir
insanın değerini anlamak için verdiği yanıtlara değil, sorduğu sorulara
bakmamız gerektiğini söyler.
Sorular, yanıtlardan önemlidir!
**
Halil Cibran diyor ki
“Yalnız bir kez büründüm
sessizliğe.” Sonra şöyle sürdürüyor sözünü:
“Bir adamın bana ‘Sen, kimsin?’ diye
sorduğu gün.”
**
Milan Kundera, Ölümsüzlük
“Aynaların var olmadığı bir dünyada
yaşadığını düşün. Yüzünü hayal edersin, onu içinin bir çeşit dışa yansıması
gibi hayal edersin. Sonra varsayalım ki, kırk yaşında sana bir ayna uzattılar.
Yaşayacağın dehşeti bir düşün. Baktığında, tümüyle sana yabancı bir yüz
görürsün. Ve kabul etmeye yanaşmadığın şeyi net bir şekilde anlarsın: Yüzün,
sen değilsin!”
**
Ünlü Arjantinli şair – yazar Jorge
Luis Borges’i anımsadım. Onun Armağanlar Şiiri şöyle başlıyor:
“Kimse yakınıp yerindiğimi sanmasın
/ bu lütfundan yüce Tanrının, / bana ilahi bir şaka yaptı / kitabı ve körlüğü
aynı anda bağışladı.”
Borges, ömrü boyunca cenneti bir
kitaplık olarak düşlermiş. İleri yaşında dokuz yüz bin kitabın bulunduğu bir
kitaplığın müdürlüğünü üstlendiğinde, gözleri nerdeyse hiç görmüyormuş.
Şiirinde de sözünü ettiği gibi kitap ve körlük aynı anda bulmuştu ünlü yazarı.
**
On sekizinci yüzyılda yaşamış Haham
Uri şöyle bir soru ortaya atmış: “Davut, Mezmurlar’ı yazabilmiş yetenekli bir
adamdı. Peki ya ben? Ben ne yapabilirim?” Sonra da kendisi yanıtlamış: “Onları
okuyabilirim!”
Benzer bir soruyu da kendime
sorayım:
“Her gün çeşitli alanlarda o kadar
çok kitap yayımlanırken ben ne yapabilirim?”
**
Çöpçü deyince, Martin Luther King’in
şu sözlerini anımsayalım
“Eğer sizden sokakları süpürmeniz
istenirse, Michelangelo’nun resim yaptığı, Beethoven’in beste yaptığı veya
Shakespeare’in şiir yazdığı gibi süpürün. O kadar güzel süpürün ki gökteki ve
yerdeki herkes durup ’Burada işini çok iyi yapan, dünyanın en iyi çöpçüsü
yaşıyormuş’ desin.”
Martin Luther King’in deyişiyle...
Çöpçü bile olsak, bize dünyanın en
iyi çöpçüsü desinler!
**
Behçet Necatigil
“Ya ümitsizsiniz, / Ya da ümit
sizsiniz.
Ya çaresizsiniz, / Ya da çare
sizsiniz.”
**
" Sahip olduğunuz tek şey
çekiçse, her şeyi çivi olarak görürsünüz..."
Leo Buscaglio
**
“[...] İbranicede sesliler harf
değildir. Bunun için İbraniler ‘seslilerin harflerin ruhu olduğunu’ ve sesliler
olmaksızın harflerin ‘ruhsuz bedenler’ olduğunu söylerler (Zohar’dan alınmış
iki imge). Gerçekte, harfler ve sesliler arasındaki bu farklılığın daha açık
olarak anlaşılması için, çalmak üzere parmakların dokunduğu flüt örneği
verilebilir; sesliler müziğin sesidir; harfler, parmaklarla dokunulan
delikler.”
Spinoza, Abrégé de grammaire hébraïque,J. Askénazi ve
J. Askénazi-Gerson tarafından hazırlanan basım, Paris, 1968 s. 35-36
**
"İçinde ölecek hiçbir şeyi
kalmamış insana Tanrı acısın!" diye
bitirir kitabı "Gözyaşları ve Azizler " i Cioran.
Bu cümle aslında bir resttir modern
insana. İçinde sevgisi, nefreti kalmamış modern insana ve
yapay şeylerle kurulu hayatı olan
bana, sert bir tokattır.
Kaynakça
Cioran, Emil Michel. Gözyaşları ve
Azizler. İstanbul: Jaguar Kitap, 2015.
**
Varlıklar ne kadar çok olursa olsun,
onları korumaya söz veriyorum;
Tutkular ne kadar ateşli olursa olsun,
onları söndürmeye yemin ediyorum;
Dharmalar ne kadar ölçülemez olursa
olsun, onlara üstün gelmeye yemin ediyorum;
Buda’nın doğrusu ne kadar egsiz
olursa olsun, ona ulaşmaya yemin ediyorum.
-Budizm'in dört büyük yemini/
Daisetz T. Suzuki, Zen Budizm'in El kitabı
**
Başlangıçta Söz vardı, ve Söz Tanrı
ile birlikteydi, ve Söz Tanrı’ydı. O başlangıçta Tanrı ileydi; her şey ondan
yapıldı, ve onsuz yapılan hiçbir şey yapılamazdı. Onda yaşam vardı, ve yaşam
insanın karanlıkta parlayan ışığıydı, ve karanlık onu yenemedi.
Yuhanna 1:1-5
**
İsa ona yanıt verdi, “Gerçekten,
gerçekten sana diyorum, kişi yeniden doğmadıkça Tanrı’nın krallığını göremez.”
Nikodimos dedi ki,
“Bir insan yağlıyken nasıl
doğabilir? İkinci kez annesinin rahmine girip doğabilir mi?"
İsa yanıtladı, “Gerçekten sana
diyorum, kişi sudan ve Ruhtan doğmadıkça Tanrı’nın krallığına giremez. Tenden
doğan tendir, Ruhtan doğan ise ruhtur. 'Sana yeniden doğmalısın’ dediğime de
şaşırma. Rüzgâr istediği yere eser ve onun sesini duyarsın, ama nereden geldiğini
ve nereye gittiğini bilemezsin: Ruhtan doğanlar için de böyledir.”
Yuhanna 3: 3-8
**
Sahip Olunanlardan Ayrılma Olarak
Ruh
Her şeyde doyuma ulaşmak için
hiçbir şeyde doyuma ulaşmamayı
arzula
Her şeye sahip olmak için
hiçbir şeye sahip ohnamayı arzula
Her şey olmaya ulaşmak için
hiçbir şey olmamayı arzula
Her şeyin bilgisine ulaşmak için
hiçbir şey bilmemeyi arzula.
Saint John of the Cross, “The Ascent
of Mount Carmel”, bölüm I: II,
John of the Gross, Selected
Writings, ing. çev. Kieran Kavanaugh (New
York: Paulist Press, 1987), s. 78.
**
Yaklaşan küçük siyah bir tren var,
Uzun yoldan geliyor.
O küçük siyah trene binmelisin.
Ama seni geri getirmeyecek
Woody Guthrie, Little Black Train
**
KIZILDERİLİ BÜYÜCÜ: .._ Bir savaşçı
için düş demek gerçek demektir. Düş gücüyle verir kesin kararım ve ona göre
davranır. Ya seçer alır, ya da
defeder. Elindeki arçlardan, kendini başarıya ulaştıracakları seçer. Onları
kullanır. . . ' '
GENÇ ETNOLOG: "- Don ]uan
Matus, düş ile gerçek arasında bir ayrm yoktur; düş gerçeğin kendisidir: Demek
istediğin bu mu?"
KIZILDERİLİ BÜYÜCÜ: ''- Hiç
kuşkusuz, düşgerçeğin ta kendisidir. ' '
GENÇ ETNOLOG: "- Yani şu anda
yaptığımız şey kadar mı gerçek?"
KIZILDERİLİ BÜYÜCÜ: ''- İlle de bir
karşılaştıra istiyorsan,
daha da gerçek, derim. Düş görmek,
düşlemek, bir güce sahip olmak demektir. Elindeki bu güçle çok şeyi
değiştirebilir insan. Gizli kalmış nice şeyi bu güçle bulup ortaya koyabilir.
Dilediği her şeyi denetimi altında
tutabilir. . . "
CARLOS CASTENADA
Journey to ixtlan
**
CİCERONUN YAŞLILIĞA ÖVGÜSÜ
Cato Maior de Senectuteden alıntı.
“Kuşkusuz, en azından bana göre,
her şeyde doygunluk, yaşamda
doygunluğu getirir.
Çocukluk belirli şeylerin peşinden
koşar;
gençlik bunları arar mı?
Gençlik belirli şeylerin peşinden
koşar,
olgunluk ya da sözde orta yaş
bunlara gereksinim duyar mı?
Olgunlukta bile yaşlılıkta aranmayan
şeylerin
peşinden koşulur ve en sonunda
bazı şeyler de yaşlılığa uygundur.
İşte bu yüzden yaşamın önceki
dönemlerindeki
zevkler ve arayışlar kaybolur ve yaşlılıktakiler
de öyle
ve bu da olduğunda insan yaşama
doyar ve ölüme hazırdır”
(Cicero, De Senectute, De Amicitia,
De Divinatione
[Londra: William Heinemann, 1927],
s. 86-88)
**
Behçet Bilir
İki ayrı şiir değil de tek bir
hikaye sanki.
BİR BAŞKASINA KARŞI
Nereden çıktın delikanlı
Yoluma?
Bakma benim güzel olduğuma,
Unut bu sevdayı.
Boyum omuzunda kalıyor,
Evimin erkeğini böyle düşünmüştüm
Okumaya doyamıyorum
Gözlerindeki temiz mânâyı.
Üzüntü düşmüş gülüşüne,
Ben de böyleyim bir başkasına karşı
Benim derdim bana yeter,
Git işine!
TEMPORA MUTANTUR
Baktım seneler kuş gibi uçuyor,
Baktım sonum bir avuç toprak - -
Sevdim gençlik icabı
Ağaca bağlandı yaprak.
Ey dost rüyamı hayra yor,
Çok görme Behçet'ine!
Kapıldım lezzetine,
Ey aşk, iki cihanda aziz ol!
Elveda tahsil gecelerinin kara
bahtı,
Bütün kitaplar kapandı!
Lodos rüzgarı es esebildiğine,
Dinmesin gönlümdeki çalkantı!
Mecnun da beyâbâna
Bu yollardan gitmişti.
Ben artık eskisi gibi değilim,
Devran değişti.
BEHÇET NECATİGİL
**
Ne sutor ultra crepidam: (Lat.)
Ayakkabıcı, ayakkabıdan ötesine
karışma. "Haddini bil" anlamında
İkbal, Peyam-ı Meşrık'de S. 59-60.
şöyle der:
Bir gece kütüphanemde bir güvenin
pervaneye şöyle dediğini duy¬dum:
“İbn Sinâ’nın kitaplarının içine
yerleştim.
Fârâbî’nin birçok eser¬lerini
gördüm. '
Bu hayatın felsefesini bir türlü
anlayamadım.
Bir güneşim yok ki, günlerimi
aydınlatsın.
Çok bedbahtım.”
Yarı yanmış pervanenin şu güzel ve
ince cevabını hiçbir kitapta bulamazsın:
Dedi ki,
“Çırpınıştır hayatı daha canlı
yapan,
Çırpınıştır hayatı kanatlandıran.
**
“Kalbimiz kıyafetle değişmez”
**
‘umut, ….bizatihi Aşk olan bir dosta
bir tür çağrı aynı zamanda çaresiz bir başvurudur.
Gabriel Marcel
“….eğerçalışmalarımda, tüm
diğerlerine hükmeden bir kavram varsa, o şüphesiz, sır olarak
anlaşılan….umut kavramıdır”
[Gabriel Marcel, Philosophical
Fragments, (Tr.Viola Herms Drath), University of Notre Dame Press, Indiana,
1965, p.19.]
20 Haziran 1933
Paul Maag'a ...
Öznel yaşantının mümkün olup
olmadığını hiçbir zaman tartışma konusu yapmadığımı unutur gibisiniz. Öznel
yaşantı ancak bir «psikolojem» olarak ele alınırsa bilimsel araştırmaya konu
edilebilir. «Bilimin yapısı, önyargısız olmayı» gerektirir demektesiniz. Bu
cümle, inancı, düpedüz dışta tutuyor; çünkü inanç, bilimsel bilgi sayılmadığı
için bir önyargıdır. İnanç dışındaki bütün bilimsel bilgiler tartışmaya
açıktır. Buda'yı dünya kurtarıcısı kabul eden, Tanrıya inanmayan, ama herhangi
bir Hıristiyan gibi kendi görüşüne bağlı bir Budist'e ne demeli? Siz
haklısınız, sizse haksız, nasıl denebilir uluorta? Bilimle inancı ayırt
etmezseniz, Orta Çağda olduğu gibi bilimin tümünü dinbilimin boyunduruğu altına
sokmuş olursunuz. En yüksek bilimsel kuramının kanıtı olarak ya neye başvuruyor
dinbilim? Her türlü tartışma olanağı dışında kalan, dolayısıyla da bilimsel
ilke olarak tamamiyle tutarsız inanca, yoksa bilimin kendi de önyargılı olurdu,
ki sizin benimsediğiniz görüşe göre böyle olmamalı, çünkü önyargısızlığı kendi
iç yapısında.
İnancın ne kadar öznel bir konu
olduğunu, düşündüğümü Hıristiyanlığın, hakkın tek ve en yüksek tecellisi
olduğuna kesinlikle inanmadığımdan çıkarabilirsiniz. Budizm'de olsun, başka
dinlerde olsun en azından Hıristiyanlıktaki kadar hakikat var. Örneğin, Yunan
Ortodoks kilisesini mi seçersin, İslam'ı mı deseler bana, İslam'ı seçerdim. Siz
kendi inancınız konusunda ne kadar böbürleniyorsanız, başkaları da kendi
inançları konusunda o kadar böbürleniyor. Bu durumda bütün tartışmalar din
kavgalarından öteye gitmiyor, gerçek bir tartışma olanaksızlaşıyor.
Mektuplarından Seçmeler sh: 395
Kaynak: CARL GUSTAV JUNG, ANALİTİK
PSİKOLOJİ, ÇEVİREN: ENDER GÜROL, 2. BASIM Şubat, 2006, İstanbul
**
Çölde savrulmak için rüzgâr uman kum
gibiyim
Her seher sönmek için şems gözeten
mum gibiyim
Savrulursam, ya sönersem bana hiç
ağlamayın;
Çünkü ben hâl-i hayatta daha merhum
gibiyim
M.H. Uluğ KIZILKEÇİLİ
** Bir maymunun bizi hayal edememesi
gibi biz de insanüstü yaratıkları ve ölümsüzleri hayalimizde canlandıramıyoruz.
**
"Ateşten harflerle kahrın siyah
kağıdına yazarlar"
**
Düşüncenin yabancı denizlerinde
seyahat etti. Tek başına
**
Yücelerin Ebedi Bir Adları Vardır Ve Onlar Kapıları
Açıcı Sözcükleri Bilmek Zorundadırlar.
**
İki defa doğmak bir defe doğmaktan
daha az şaşırtıcıdır. Tabiatta her şey ölür ve yeniden canlanır.
VOLTAIRE
**
Lâm (Lâme: can) bedende yani zarfda
olan bir ruhdan ibaretdir.
— İnsanda üç şey mevcuttur.
a) Beden
yahut maddi varlık.
b) Bedenle
Lâm'ı (cam) birleştiren bir bağ vardır
c) Lâm
veyahut gayri maddi varlık.
**
«Her ne ki ararsan, mutlaka insanda
vardır, lâkin örtülüdür. Örtünün kalktığı miktarca Hakk ehli için keşfe yol
açılır.» Şeyh BEDREDDİN
**
şimdi önemli bir gerçeği açıklamanın
sırası geldi: bir de imgeler var
evrende.
varlıkların yüzeyinden sıyrılan
zarlardır bunlar
hiç durmamacasına; o yana bu yana
uçuşurlar.
bunların dürtüsüyle, uykuda ve
uyanık
garip nesneler görürüz ansızın,
hortlaklar çıkar karşımıza, ürkeriz.
sık sık tatlı, derin bir uykuda
akheron'dan uğradığını sanırız
ölülerin, gölgelerinin dolaştığım
aramızda.
ve öyle gelir ki bize, yaşayan bir parçamız
sürecektir ölümden sonra da, beden
ve
ruh çözüldüğünde, ayrıştıklarında
atomlarına
diyorum ki, şeylerin tıpatıp
örnekleri ya da
maddesiz biçimleri, yüzeylerinden
salınır nesnelerin.
dış gömlek, zar diye
tanımlayabiliriz bunları.
çünkü uçuşan imgelerin her biri,
ayrıldığı
gövdenin biçimindedir tıpatıp. işte
nedenleri:
bir kere, zekâsı on kıt olanlar bile
bilir ki.
gözle görülebilir zerreler bırakır
varlıklar.
bazısı dağınık ve seyrektir, duman
gibi
kütüklerden çıkan ya da ısısı gibi
ateşin.
kimileri daha yoğun, daha sıktır.
örneğin:
yazın borumsu hırkasını çıkarır
ağustosböceği
ve sıyrılır gövdesini saran
zarlardan
yeni doğan buzağılar. kaç kere
görmüşüzdür.
kaygan yılanın bıraktığı eski
derinin
ışıl ışıl parladığını dikenlerde.
demek varlıklar da çok daha ince.
bir zar salıyorlar bedenlerinin
yüzeyinden.
daha katılar çıkabildiğine göre.
neden çıkamasın çok daha inceler?
üstelik, biliyoruz ki varlıkların
yüzeyinde
binlerce zerrecik vardır ve bunlar
—içine girdikleri
düzen ya da biçimlerinin taslağı değişmeden—
daha da çabuk atılabilir. hem sayıca
azdırlar
hem de dışta olduklarından
engellenmeye pek uğramazlar.
LUCRETIUS
İ.Ö. 95-55
**
Her şey tanrıca bir yürekle
Aşmak diler varlıkta her şeyi
Su yeşertmek ister kara toprağı
Akar, canlandırır cansız taneyi.
Durma bilmeyen bir mutlu savaşla
Islak karanlığı dağıtır gece
Parıldar o cennet ülkeleri
Göklerde görkem içinde binlerce.
Nasıl atılır görmeğe ışığı
Bu ölçülere sığmıyan kervan
Ve siz, ilk çifti bu varlığın,
Mutlu çimenler üstünde yatan.
Bir sonsuz atılış biter az sonra
Varıp bir değişen bakışın önüne
Ve şükrederek karşılar hayat
Dönünce bütünden gelenler bütüne.
GOETHE
1749-1832
**
Başka başka kişiler oldun sen,
Bütün başkaları oldun.
Ama asla kimse olmadın.
F.Pessoa
**
- Her rind bu bezmin nedir encamı
bilir
Dünyamızı nagah zalam örebilir
Bir bitmeyecek şevk verirken beste
Bir tel kopar ahenk ebediyyen
kesilir
- Yahya Kemal
**
Olunca Aşkın kölesi, azat da oldum
her iki âlemden.
Bütün samimiyetimle söylerim ve
memnunum söylediğimden
Ruzbihan Bakli
**
"Güneş tutulması güneş ile
gözlerimiz arasında vuku bulan bir şeydir; güneşin kendisinde değil."
Martin Buber
**
İnsanlar daha iyi bir gelecek
yaratmak istediklerini haykırıyorlar daima. Bu doğru değil. Gelecek hissiz bir
boşluktur, kimseyle bir ilgisi yoktur. Geçmişse hayatla dolu, bizi
sinirlendirmeye, canımızı sıkmaya, bizi öfkelendirip aşağılamaya, bizi
kendisini yıkmaya veya onarmaya teşvik etmeye can atıyor. İnsanların geleceğin
efendisi olmayı istemelerinin tek nedeni geçmişi değiştirmek.
Milan Kundera, Gülmenin ve Unutuşun
Kitabı
**
Bir Zen ustasının cenaze töreninde
tabutun ardından binlerce mürit yaşlı gözlerle yürüyormuş. Bir başka Zen
ustası, bu manzaraya bakarak şöyle demiş;
"Bir canlı ölünün ardından ne
kadar da çok yaşayan ölü gidiyor:'
**
Aldous Huxley: ''Hepimiz için en
korkunç ve dayanılmaz hayat kendimizle yaşadığımız hayattır.''
**
" Size söyleyeceklerimi eskiler
de bilirler ama ben yine sizlere söylüyorum. . ."
Hz İsa aleyhisselâm
**
Rusların Ortodoks ilahiyatçısı
Nicolai Berdyaev:
"Ben Tanrı adına isyan
ediyorum. O ki bana yargılama ve muhakeme gücü verdi"
**
Sokrat :"Atinalılar, size değil
Tanrıya boyun eğeceğim."
**
Çu kısmet-i ezeli bi huzur-i ma
kerdend
Ger endeki ne be-vefk-ı rizast,
horde me-gir!
Hafız
(Ezeli kısmeti, paylaştırmayı; bizim
yoklu¬ğumuzda yaptıklarına göre
Azıcık da rı¬zaya uygun değil diye
sızlanıp yakınma!)
**
Vadi-i aşk besi dür-u dıraz-est veli
Tayy şeved cadde-i sed-Sale be-ahi
gâhi
(Muhammed İkbal,Zebur-i Acem) :
«Aşk vadisi çok uzun ve ıraktır,
ancak yüzyıllık yolun bazen bir «ah
! » ile alındığı olur.»
**
" Bir avuç toprağı güneşinle
doldurdun, aydınlattın ve adına insan dedin"
Kaynak: Erzurumlu İbrahim Hakkı,
Divan-ı İbrahim Hakkı, Osmanlıca (İstanbul : Hasankale İ. Hakkı Hz'nin Camii ve
Külli. Yap. ve Yaş. Der, 1977), s. 3.
**
her
ferdin varlığı, evren
içinde bir dünya gibidir ve kalp de
o dünyanın merkezidir.
KURÂN’IN DÜNYADA
İLK KONULDUĞU YER :
KALBİDİR HZ. PEYGAMBER’İN. “Kurân’ın gaypten şuhûda ortaya
çıkmasına “nüzûl” denilir ki, bu şuhûdun ilk yeri kalb-i Muhammedî’dir.”
kalb, maddî
değildir fakat onun
işgal ettiği yer,
bizdeki et parçası olan
kalbdir.
**
“Tarih, geçmişten
günümüze ucuz bir
bilgi transferi sağlar” Sabri
Orman
**
Momo ya da zaman hırsızlarının ve
çalınmış zamanı insanlara geri getiren çocuk:
MICHAEL ENDE-Momo
**
“İnsanın çekeceği acıların sınırı
vardır, fakat korkunun sınırı yoktur.”
- F. Bacon
**
Hakikat yaygara ile örtülmez.
** Her dostluqun qoyuzunde bir meleyi
varmis.Yer uzunde biten dostluqlar ucun qoyuzunde melekler aqlayarmis.Özüm
üzünden hec vaxt qalmayacaq. [Azeri Söz]
Her dostluğun gökyüzünde bir meleği
varmış. Yeryüzünde biten dostluklar için gökyüzünde melekler ağlarlarmış. Özüm
[kendim] yüzünden hiçbir orada vakit
kalmayacak.
**
Tüm mistikler aynı dili konuşurlar;
çünkü onlar aynı ülkenin sakinleridir.
-AZİZ MARTİN-Yeryüzü ile Konuşma
Sanatı
**
“Yol çizgisi sadece maddi bir şey
değildir, görünmez işaretler de vardır yolda ve bu işaretler olmasa yol
kaybolur ve biz yolumuza devam edebilsek de aynı yol üstünde olduğumuzu
söyleyemeyiz: yüreği olmayan birine verilemeyecek kişisel anılar ya da
tipolojik, duygusal ilişkiler” (Pierre Sansot, Variations paysagères, Paris,
Kilncksieck, 1983.Pierre Sansot, "N os chem ins", in Solaire, 1983,
Bachelard ou le droit de réver., 1983, 78).
**
"KIYAMETE KADAR TÜRKİYE"
Yahudiler’in Türkiye’ye göçlerini en
iyi tasvir edenlerden biri 16. yüzyılda Osmanlı ülkesine gelen Avusturyalı
Dernschwam’dır. Göçü, ‘Yeryüzünde herhangi bir memleketten Yahudiler kovuldular
mı doğruca hepsi Türkiye’ye gelirler” şeklinde tasvir eder.
Kaynak: Hans Demschwam, İstanbul ve
Anadolu’ya Seyahat Günlüğü, çev. Yaşar Önen, Ankara 1987, s. 147
--
Oderint dum metuant yani
"Korktukları sürece bırakın nefret etsinler'
Washington Post, 5 Mart 203,s. 19, A
Kame'in sütunu.
**
"Pazar günleri ayinden sonra
hastalar gelip
yardım niyaz ediyorlar; ancak onlara
karşılık
bol bol süslü laf dağıtılıyordu:
"İşte, günah
işlediniz, ve tanrı sizi ıslah etmek
istiyor. Ona
şükrederseniz bundan sonraki
yaşamınızda daha
az acı çekeceksiniz. Sabredin... Acı
çekin...
ölün... Çünkü kilise, ölülerin
üstünden duasını
hiç eksik etmez."
(Jules Michelet, Şeytanlık ve
Büyücülük Sanatı
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar