“AKLISELİM” İle DİNSİZLİĞİN TEMEL İLKELERİ
Hzl.
Tarihçi Ziya UYGUR
İslâm
aklıselimi hakkı ve hakikati kabul ve tasdika hizmet ettiği halde Garp
aklıselimi inkâr, ric’at ve dolayısile cehil, taassup, irtica ve istibdadı
hazırlamaktadır.
İslâmiyet sade uhrevî
bir din olmadığı için dünyevîleşmekte Garbın irşad ve ikazına ihtiyacı yoktur.
Zira Garp zihniyetinin dünyacılığı ile İslâm zihniyetinin dünyayı ve hayatı
anlayışı arasında kapanmasına imkân olmayan mesafe vardır. Her iki zihniyetin
birbirine irca edilecek tarafı da yoktur. Yalnız makul ve mutedil olan beşerî
ve hayatî bir yola gidilmek lâzımsa o da ancak İslâmiyetin açtığı büyük
caddedir. Bu yol her türlü ifratlardan ve taassuplardan, hayal ve safsatalardan
uzak, hakikat ve saadet yoludur. İslâmiyetin geliştirdiği zihniyet ve akıl ile.
Garp zihniyetini geliştiren ve karıştıran istikrarsız, şahsî ve hususî
düşüncelere istinad eden akıl arasındaki büyük fark aşağıdaki ifadelerinden
anlaşılacaktır. Bu aklın yegâne vasfı inkâr, ifrat, taassupta müsamahasızlık,
hunharlık, zulüm ve istibdattan başka bir netice vermediği ve vermeyeceğidir.
Düşünülebilir ki aklî
faaliyet inkâr sınırlarına yâni aciz hudutlarına dayanıncaya kadar sarfettiği
cehidler neticesinde bazı kıymetli hakikatlere ulaşabilir, ilim kimde ve nerede
olursa olsun bir kıymet, hakikat ise her zaman muhteremdir. İlim bu kıymet ve
ihtirama ancak, ilim hüviyet ve şahsiyetini muhafaza ettiği müddetçe lâyıktır.
Ne zaman ki siyaset levsine [Kirli ve pis şeyler ] batırılıp âdi maksatlara
maskelik vazifesile kirletilirse o zaman o ilmin ve sahibinin zerre kadar
değeri yoktur. O ilim milletleri ahlâk ve anarşi vadisinde boğmak isteyen
şeytanî bir şeamettir, işte ilmin haysiyetini iki paralık eden o karanlık
gayeli hilekâr akılda insanlığın ebedî düşmanı şeytandan başka bir şey değildir.
Çünkü vatan, millet, din ve ahlâk ilimden evvel ve elzemdir. İlim bu unsurların
sıhhatli varlığile hasıl olur ve bir kıymet ifade eder. Garbın aklıselim dediği
bütün dünya nizamını bu akla göre kurmak ve değiştirmek istediği zihniyetin
mahiyet ve hakikati maddî ve Tevratî (gerçek Tevrata göre) olmayan bilcümle
dinî, millî ve tarihî nizam ve istikrar müesseselerinin yıkılması demektir.
Bunun gayesi insaniyeti ahlâksızlık, Allahsızlık, vicdansızlık vadisinde
hayvanlarla birleştirmektir. Allahsızlığı hürriyet ve her nevi ahlâksızlığı en
tabiî bir meziyet olarak tanıyan bu “aklıselim” İslâmiyet bakımından mel’un,
meş’um, menfur ve iğrenç olduğu için merduddur.
Aşağıdaki satırlar (J.
MESLİER = JAN MELÎYE) adlı bir rahibe isnad edilen ve VOLTER tarafından neşredilmiş
bulunan ilk defa dilimize ABDULLAH CEVDET tarafından tercüme edilen sonra da
Millî Eğitim Bakanlığı neşriyatı arasında yeni yazı ile tekrar bastırılan
“Aklıselim” adlı kitaptan alınmıştır.
“Materyalizmin nev’i
beşer için muhilli haysiyet olması doğru değildir.”
“Her mevcut olan şey
maddenin sinesinden çıkmıştır.”
“Cihan yaratılmamıştır. Ve madde kendi kendine
hareket eder.”
“Felsefe vasıtasile
iktisap olunan ahlâk fazilete kâfidir.”
“Dinin yerine felsefe kaim olsaydı cihanda ne
kadar mes’ut ve büyük inkılâp husule gelirdi.”
“Bir Allaha inanmak
lâbüd [şüphesiz, kesin. ] değildir ve en makbulü onu hiç düşünmemektir.”
“Allahın mevcudiyeti
isbat edilmemiştir.”
“Ruhaniyet bir hayali
hamdır.”
“Allaha perestiş etmek
bir mevhuma tapmaktır.”
“Havariki tabiat Allahın varlığını isbat
etmez.”
“Nev’i beşer mevzu ve
gayei hilkattir demek saçmadır.”
“Ne Allah insan için yapılmıştır. Ne insan
Allah için.”
“Lûtfu Subhanî denilen şey boş bir kelimeden
ibarettir.”
“Bu sözde lûtfu Rabbani, dünyayı hüsnü muhafaza
etmekten ziyade bozmakla meşgul ve insanın muhibbi olmaktan ziyade hasmıdır.”
“Hayır cihan zekâ sahibi bir mevcut tarafından
idare edilmez.”
“Allah lâyetegayyer (Kayyum) olarak
tanınamaz.”
“Hayırlar ve şerler esbabı tabiiyenin ûsarı
zaruriye sidir. Bunda hiçbir şeyi değiştirmiyen Allah ne Allahtır.”
“Bir lûtfu Rabbaniye, namütenahi iyi ve
zi-kudret bir Allaha inanılamaz.”
“Fenalık Allahtan gelmez demek saçmadır.”
“İradei cüz’iye bir hayali hamdır.”
“Bu dünyanın zulüm ve sefaletlerinin diğer bir
âlemde (âhiret) tamiri bâtıl bir zuum, abes bir faraziyedir.”
“Bir ruhun mevcudiyeti saçma bir faraziyedir.
Lâyemut bir ruhun mevcudiyeti daha ziyade saçma bir faraziyedir. “Bu bedihîdir
ki insan tamamen ölür, yâni insanın ölümü tam ve kat’îdir.”
“Mucizelerin doğru olduğunu hiçbir şey isbat
etmez.”
“Hayat uhrevî akidesi, ancak halkın
safderunluğu vasıtasile bunu istismar edenler için faydalıdır.”
“Allah bir kuruntudur ve ona verilen sıfatlar
yekdiğerlerini tahrip ederler.”
“Yalnız tek din hak olduğunu talim etmek, bir
saçmadır ve milletlerde bir şuriş [Karışıklık, kargaşalık. ] sebebidir.”
“Allah korkusu ihtiraslara karşı âcizdir.”
“Bir Allahın mevcudiyetini farzetmek Allaha
ahlâka lâzım değildir.”
“Allahsızlığın bütün cemiyet bağlarını
parçaladığı doğru değildir.”
“Her din tahakküm etmek
arzusundan doğmuştur.”
“Din ahlâk ve fazilet için hiç lâzım
değildir.”
“Din ihtiraslara karşı en kudretsiz bir
maniadır.”
“Din politika için meş’umdur. Din., edepsiz,
fasik müstebidlerden ve müstekreh ve bedbaht tebaadan gayri bir şey vücude
getirmez.”
“Din hunharlığı meşru kılarak gaddarlık
dizginini gevşetir, ve ilahi maksadlara muktazi olabileceğini talim ederek
cinayeti rnübah kılar.”
“Her ahlâk dinî içtihadlarla gayrikabili teliftir.”
“Din ve dinin fevkattabia ahlâkı akvam için
meş’umdur ve fıtreti beşere zıddır.”
“Din ahlâkı felce uğratır.”
“İbadetler ağır ağır ekseriya milletler için
yıkımdırlar.”
“Akıl insanı din yokluğuna ve Allahsızlığa
sevkeder; çünkü din saçmadır ve rahiplerin Allahı fena ve korkunçtur.”
Yukarıdaki ifadeler lâik Garp zihniyetini dokuyan ana
fikirlerdir.
İslâm âleminin ihtiyacı, Garbın bu eğri ve iğrenç zihniyetine, bu zihniyet ve
akidelerden çıkmış bir takım yıkıcı, uyuşturucu ve yok edici (komünist) içtihadlara
değil, hakikî ilme ve teknik medeniyetedir.
Garbın özü ve mahiyeti
bilindikten sonra İslâm milletlerin ittihad ve ittifakları her Müslümanın canı
gönülden arzusudur. Hiç değilse, hür ve mukaddes dinimizin, yüksek ve müşterek
tarihimizin, medeniyetimizin ve harsımızın hür ve parlak mihverine bağlanarak
yakınlaşmak ve yardımlaşmak suretiyle İslâm düşmanı müfsid politikanın devam
eden gayretlerini hiçe çıkarmak İslâm milletlerin hakikî gayesi olmalıdır. Bu
garazsız ve halis çalışmalar İslâmları emperyalistlerin zulmünden ve yine aynı
zümreden olan komünistlerin şerir, hak ve ahlâk tanımaz istilâlarından
kurtaracak ve koruyacaktır. Bu suretle meydana gelecek feyizli ve imanlı yüksek
bir medeniyetin nimetlerinden bol bol istifade edecek olan yarınki insanlık
yüksek dinimize şükranı bir borç bilecektir.
Bu birleşmenin ve
kaynaşmanın husulünü temin yolunda gayret sarfedenlerden Allah razı olsun ve
emeklerinin mükâfatlarını ihsan buyursun âmin..
Sh:
288-291
Kaynak: Ziya UYGUR,
Tarih Boyunca İnkilâplar – İhtilâller ve SİYONİZM, Kardeşler Basımevi 1952
İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar