HZ.MUHAMMED sallallâhü aleyhi ve sellemin AHLÂKINI REFERANS ALAN BİR KARAKTER EĞİTİMİ MODELİ
İnsanın,
aynı dünyayı paylaştığı varlıklardan, ayırt edici antropolojik niteliklerinden
biri de öğrenen ve öğreten bir canlı olmasıdır. Tabiatın bir parçası olarak
insan, diğer canlıların statik dünyası karşısında maddi ve manevi yönüyle
dinamik bir yapıya sahiptir. Onun kendine özgü fenomenlerle, kendisine
bahşedilmiş ömür sürecinde bu özellik ve yeteneklerini kullanarak sürekli
kendini yenileme karakteristiği vardır. Bu şekilde hayatına yeni formlar
kazandırma irade ve enerjisine sahip olan insanın, yapıp ettiklerinden sorumlu
olmasının asıl sebeplerinden biri de budur.
Hayatın
her alanını kuşatan dinin ve hayatın her anının zorunlu bir fenomeni olan eğitimin,
insanın mevcut dinamizmini yukarıya çevirme; var olan iradesini olumluya
yöneltme gibi iki ortak misyonu vardır. Eğitimi olmayan bir dini ve üzerinde
yükseldiği manevi değerleri olmayan bir eğitimi düşünemeyiz. Çünkü eğitim,
aradığı eksilmeyen enerjiyi dinin inanç, ibadet ve ahlâk prensiplerinde
bulabildiği ölçüde başarılı olabilir. Başka bir deyişle eğitim, dinin bu
imkânlarını sağlıklı kullanabildiği, evrensel ilkelere bağlı kalabildiği ve
bilimin verileriyle yolunu tayin ettiği ölçüde hedeflerine ulaşır. Dini ve
eğitimi iki ayrı alan olarak düşündüğümüzde, birincinin ikinciyi kuşattığı,
ortak hedefleri bulunan, aynı obje üzerinde çalışan, hayatın vazgeçilmez iki
olgusu olduğunu görürüz.
Din
ve eğitimin bu kısa analizinde her ikisinin de evrensel vazifesini yerine
getirmede 'insan' faktöründe temerküz ettiğini görmekteyiz. Yani insan hem
eğiten hem eğitilen durumdadır. Bir insanın eğitimi söz konusu olduğunda ilk
akla gelen 'iyi eğitilmiş başka bir insana' duyulan ihtiyaçtır. Bu hakikat,
topyekûn insanlığı eğitmek için gönderilen Hz. Muhammed sallallâhü aleyhi ve
sellemin getirdiği ilâhî mesajda "Şüphesiz sen yüce bir ahlâk
üzeresin."[1] şeklinde
ifadesini bulmuştur. Onun, insanlığı iyiye, güzele ve doğruya götüren evrensel
eğitimci olduğu da şu ilâhî fermanla ilan edilmiştir:
"Yanlarındaki
Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var
ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara
temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki
zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp saygı gösteren, ona yardım eden ve
onunla birlikte gönderilen nûra (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa
erenler onlardır."[2]
Genelde
din eğitiminde, özelde karakter eğitiminde diğer ilke ve tekniklerin yanında
"model olma ve model alma" çok önemli iki olgu olarak karşımıza
çıkar.[3] Bu
bağlamda model olan Hz. Peygamber sallallâhü aleyhi ve sellem ile model alan
sahabeler arasında yaşanan canlı eğitim uygulama örnekleri bugünün eğitimi için
de son derece önemli birer vesikadır. Asr-ı saadetten günümüze yansıyan Allah
Resûlü’nün örnek şahsiyeti, en güzel davranış örnekleri ve bugün de ahlâk
eğitiminde veya “karakter eğitimi”nde çok önemli ilham kaynaklarıdır. Ondan
bize akseden, mesuliyet duygusu, fedakârlık, cömertlik, alçakgönüllülük,
cesaret ve hoşgörü gibi bütün ahlâkî değerlerin birer erdem ve fazilet
zirveleri her çağda gönülleri aydınlatmıştır.
Güzel
ahlâklı, üstün karakterli insanlar yetiştirmede medeniyetimizin ve milletimizin
kendine mahsus milli karakteristiğinden süzülerek gelen bu ahlâkî değerlerin
bir kültür ve medeniyet unsuru olarak muhafaza edilmesi, bugünün din
eğitimcilerinin üzerine düşen bir vazifedir. Zira biz, dini ve kültürel
değerlerimizi bizden sonraki nesle doğru, sağlıklı ve yeterli ölçüde
aktarabildiğimiz ölçüde fıtrî ve vicdanî vazifemizi yerine getirmiş ve başarılı
olmuş sayılabilir. Ancak bu durumda din eğitiminin nihai hedefi olan “kâmil
insan”lar yetiştirme idealine hizmet etmiş oluruz.
Tabiatı
itibarıyla eğiten ve eğitilebilen bir varlık olarak insanın,[4] kendi
varlığı kadar kadim olan, bilgi edinme ve eğitim alma ihtiyacı, tarih boyunca
farklı şekillerde ve çeşitli kanallardan sağlanmıştır.
Bugün
insanlık, her alanda olduğu gibi bilgiye ulaşma ve onu kullanmada büyük mesafe
kat etmiş, buna bağlı olarak gelişen eğitim bilimleri, insanın en ideal eğitimi
için bize birçok program ve teknikler sunmuş ve sunmaya da devam etmektedir.
Günümüze
geldiğimizde ise, dünyaya şekil veren küresel kültür içinde, bilgi akışının sağlandığı
kanalların çokluğu ve çeşitliliği, talep edilen bilginin niteliği ve niceliği
ne olursa olsun, arayanı bile şaşırtacak hızda adresine ulaşmaktadır. Bilgiyi
arayanın artık ona ulaşamama gibi bir problemi yoktur. Görülmektedir ki artık,
dünyada örgün eğitim kurumları öğrencilerin bilgi boyutunda tatmin edici
eğitimi vermekte zorluk çekmemektedir. Modern eğitim, geliştirilen yeni metot
ve tekniklerle öğrencilerin akademik başarı seviyelerini yükseltirken, var olan
eğitimi destekleyici eğitim öğretim materyalleriyle öğrencinin motivasyonunu ve
performansını artırmaktadır.
Ne
var ki modern dünya, duygu ve davranış boyutunda insanı ihmal ettiğinin, en
azından tatmin edemediğinin farkına varmaya başlamıştır. Okullarda her gün, yüz
kızartıcı suçlardan cinayetlere; uyuşturucu kullanımından gasp ve çeteciliğe
kadar işlenen suçlar eğitimcilerin gözünü açmıştır. Bilgi ve becerilerle
donatılmış insanların hayatın zorlukları karşısında kendilerini
yönlendirebilecek ahlâkî nitelikler ve faziletler hususunda yani karakter
gelişiminde, ne kadar zayıf olduğu anlaşılmıştır. Özellikle Batı’da, Avrupa
ülkelerinde, okullarda karakter eğitimi programları hazırlanmış, öğrencilere
ahlâkî gelişimlerine katkıda bulunacak çeşitli programlar geliştirilerek
uygulamaya konmuştur. Bu doğrultudaki çalışmalar yeni arayışlarla birlikte
artarak devam etmektedir.
Hayatın
her alanında iyi karakterli insana duyulan ihtiyaç artmaktadır. Toplumlarda
yaşanan sosyal, ekonomik, politik problemler yaşanabilir bir dünyada iyi
eğitilmiş insan faktörünün ne kadar önemli olduğunu bir kere daha gözler önüne
sermektedir. Bu da eğitim sistemlerini, öğretim programlarını öğrencilerin karakter
gelişimine yönelik yenilik arayışlarına, daha etkili ve verimli uygulamalar
geliştirmeye zorlamaktadır.
Ülkemizde
ilköğretim okullarında öğretmenlerin ve özellikle Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi
dersi öğretmenlerinin, mevcut öğretim programının, ahlâk öğrenme alanında
karakter eğitimine yönelik özel pratik çalışmalara ihtiyaç duydukları
görülmektedir. Müfredat konularını ve süre giden uygulamaları destekleyecek
yardımcı programların öğretmenlerin önemli bir ihtiyacını karşılayarak onlara
destek olması; söz konusu eğitimin hedeflerine ulaşmasında büyük fayda
sağlayabilir.
Ahlâk
öğrenme alanında, yardımcı bir karakter eğitimi modeli, öğrenci- öğretmen
ilişkilerinde “örnek alma” ve “örnek olma” bilincinin gelişmesine destek
olacağından her iki tarafı da kendi kişisel gelişimleri konusunda daha aktif ve
dinamik hâle getirebilir.
Sosyal
hayat şartlarının, fertleri ekonomik ihtiyaç ve sosyal statü kaygıları sebebi
ile akademik başarının kişinin yegâne başarısı olarak algılandığı günümüzde,
tabii olarak fertlerin kişilik gelişimlerinin tamamen öğrencinin kendisine ve
ailelere bırakma eğilimi vardır. Bu konuda eğitim kurumlarında öngörülen
hedefleri ile ulaşılan sonuçlar arasında bir uçurum söz konusudur. Bu da, bir
an önce eğitim programlarında özel bir karakter eğitimine daha çok önem
verilmesini zorunlu kılmaktadır.
Karakter eğitiminde
öğrencileri bütün ilgi alanları ile kavrayacak, ortak hedefler doğrultusunda
onları duygu, düşünce ve davranış boyutunda harekete geçirecek eğitim
modellerine ihtiyaç olduğu bir gerçektir. Bu eğitim modellerinin hayatın
içinden, gerçek ve doğru modellerle ve bizzat yaparak ve yaşayarak öğretmeyi temel
alması ve kalıcı davranışlar kazandırmayı hedeflemesi gerekir.
Sh:1-4
Kaynak:
Faruk KANGER, Hz. Muhammed Ahlâkını
Referans Alan Bir Karakter Eğitimi Modeli
T.C. Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İlahiyat Anabilim
Dalı Din Eğitimi Bilim Dalı ,Doktora Tezi ,
2007, İstanbul
[3] bkz. M. Faruk Bayraktar, İslâm Eğitiminde
Öğretmen Öğrenci Münasebetleri, İFAV Yayınları İstanbul 1989, s.158-163ayrıca
bkz. Mevlüt Kaya, Din Eğitiminde İletişim ve Dini Tutum, Etüt Yayınları, Samsun
1998, s.17 vd.
[4] Takıyyettin Mengüşoğlu, Felsefî Antropoloji,
İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1971, s 212-221
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar
Yorum Gönder