ALLAH TEÂLÂ’YA KAVUŞMAK
Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve
sellem buyurur.
Bu ise Allah’tan korkmanın, O’nu
bilmenin, marifetine ermenin derecesine göre olur.
O’na itaat eden, O’nu sevmiş demektir.
Kim herhangi bir şeyi O’nun için terkederse Allah da ona onunla azab etmez.
Nitekim Hz. Rasûlu'llâh salla’llâhu aleyhi ve sellem buyururdu ki.
Zira sen Allah için terk ettiğin bir
şeyin, yokluğunu duymayacaksın.
Kötü gördüklerini iyiye yormak
suretiyle kalbini su-i zandan koru. Emellerini azaltmak suretiyle hasedi kov.
İzzeti bürünerek kibri yok et. Seni özür dilemek zorunda bırakacak her işi
terket. Seni külfete atacak her halden uzak dur. Hakk’a uymakla dinini koru,
ilim öğrenmekle emanetini muhafaza et. Halım kimselerin adabıyla aklını
emniyete al. Her yerde sabra hazır ol. Zikrullah ile helvette kal.
Nimetlerle beraber şükür bulundur.
Her işte Allah’tan yardım dile. Her
halükârda Allah’tan hayır talep et (istihare yap). Allah senin için bir şey
diledimi artık onun hakkında itirazda bulunma. Hangi amelinle Allah’ a kavuşmam
istiyorsan onu kendinden ayırma. Başkalarında gördüğünde hoşlanmadığın her şeyi
ahlâkından kopar at. Her gün senin bir hayrım artırmayan arkadaşın arkadaşlığım
terk et. Affetme ve bağışlamadan nasibini al.
öyleyse Hakk yolda sabit kal. Çünkü
sen, yardımı istenensin. Talebinde sadık ol ki, basiret ilmini elde edesin ve
marifet kaynaklarım göresin. Kendini, Allah'ın halis tevfik ve inayetiyle
doğacak şeylerin ilmine ayır. Çünkü öncelik çalışanındır. Ürperti (Haşyet)
bilende olur, tevekkül güvenende bulunur, korku yakîn ilmi olanda vardır,
şükredeninki artırılır.
Bil ki, kulun varabildiği anlayış
derecesi; aklım nefsi arzularına tercih etmesi, mevcut ilmi ye bunlarla beraber
Allah’a olan takvası ve taatı ölçüsündedir.
Her kime Allah akıl nasip eder,
imanından sonra onu ilimle ihya eder ve yakîn bilgisiyle ona kendi ayıplarını da
gösterirse o kimse için artık “Birr”
(iyilik, hayır) hasletleri dizilmiş demektir. Öyleyse “birr”i takvada ara. İlmi
Allah korkusu olanlardan al. Sıdkı tefekkür diyarlarında sıdkı araştırmakla
celbet. Allah Teâlâ şöyle buyurur:
Sh: 32-34
Halktan bir şey beklememek suretiyle
tamah kapısını kitle. Kanaat etmekle toklukluğuna, zenginlik ihtiyaçsızlık
kapısını aç. Allah’a yapacağın zikri, O’na hoş olmayan şeyleri izafe
etmekten temizle.
Vakitlerini değerlendir. Gecenin ve
gündüzünün alıp götürdüklerini öğren. Her an tevbeyi yenile, ömrünü üç zamana
böl: Bir bölümünü ilme, bir bölümünü amele, bir bölümünü de nefsinin haklarına
ve sana lazım olacak şeylere kullan. Gidenlerden ibret al.
İki grubun Allah Teâlâ’nın huzurunda
varacakları yeri düşün: Bir grup O’nun rızasıyla Cennet’te, bir grup da
gazabıyla Cehennem’de...
Allah’ın sana yakın olduğunu öğren.
Yazıcı Hafaza Melekleri’ne ikramda bulun. Allah’ın nimetlerinden anlayarak
istifade et. Karşılıklarında da O’na sana ve şükür gönder.
Nefsini, birtakım makamları görmekle
itham etmekten ve insanları küçümseyerek Hakk’ı kabulde sefihleşmekten sakın. Zira
bu, öldürücü bir zehirdir. O’nun kızmasını hesaba katarak, insanların gözünden
düşerim korkusundan uzaklaş. Ecelin yakın olduğunu düşünerek fakirlik korkusunu
at. Yaptığın salih işleri elinden geldiğince gizli tut.
Danışma vukuunda (Doğruyu bulmak için)
bütün gücünü sarfet. Allah için azim (kesin kararlılık) ile sev. Allah için
alâkayı kestiğinde de mütereddid olma. Mütteki ve alim olandan başkasıyla
dostluk kurma. Akıllı ve basiretli olandan başkasıyla düşüp kalkma. Senden önce
geçen imamlara (Müctehidlere) muktedî, Ümmet’in senden sonra geleceklerine de
muallim ol. Müttekilerin imamı, irşat arayanların sığmağı ol.
Sakın ha! Kimseye bir şikâyette
bulunma. Dininle dünyayı yeme. Uzletten nasibini al. Helaldan başkasına el
sürme. Haramdan kaçın. Dünyadan yetecek kadarıyla kanaat et.
Edebi ilim bağlarında, ünsiyeti halvet
mevzilerinde, hayayı nefsin dar sokaklarında, itibarı (ibret, va’z ve öğüdü)
tefekkür vadilerinde, hikmeti havf (Allah korkusu) bahçelerinde ara. Emrine
muhalefet ettiğin halde Allah'ın ikramının devam etmekte olduğunu, zikrinden
Iraz ettiğin halde O’nun sana halim davrandığı O’nun çok az utandığı halde
günahlarını örttüğü ve sen O’na muhtaç olduğun halde O’nun sana ihtiyacı
olmadığını öğren.
Nerede Rabbini bilen alim?..
Nerede günahından korkabilen?..
Nerede (Allah’a) kurbiyetiyle
sevinen?..
Nerede O’nun zikriyle meşgul olan?..
Ve nerede O’na uzaklığından ürperti
duyan...
Ey aldanmış, mağfiret olunan budur
işte!.. Senin perdeleri yırttığım Celîl olan Allah görmedi mi zannediyorsun?..
Sh: 45-46
Kaynak: SELEFİ TASAVVUF, İmam Haris el MUHASİBİ, Tahkik-
Abdülfettah EBU GUDDE, Tercüme, Dr. Faruk BEŞER, Şubat/1990 – İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar