Print Friendly and PDF

ANLATMADIĞINI ANLAMAK İÇİN


(Benin gizim-sırrım-iniltimden ya da çığlığımdan uzak değildir.
 Neyleyimki onların gözünde kulağında ışık yok.)
Mevlana

Ey şair! Kulak asma, sevgisine sen halkın
O canım methü sena, anlık gürültü, geçer;
Kuru kalabalığın gülüşünü duyarsın,
Ve aptalın hükmünü; fakat metin ol, boşver.
Sen Çarsın; yalnız yaşa, yolunda yalnız yürü,
Yürü, hür vicdanının seni çektiği yere,
Olgunlaştır, sevgili meyveyi, tefekkürü;
Hizmetine karşılık bir mükâfat bekleme.
Her şey sendedir, sende; büyük mahkeme sensin;
Eserine, elden çok, kıymet biçebilensin,
Söyle ey titiz şair, sen ondan memnun musun?
Memnunsan, kalabalık varsın küfretsin sana,
Tükürsün, ateşini yakan ulu mihraba,
Şamdanını, çocukça öfkeyle, sarsadursun.
Aleksandr Sergeyeviç PUŞKİN
Çeviri: Sefer AYTEKİN TANRI ANTONİUS’U BIRAKIYOR

 Constantinos KAVAFİS
Birdenbire duyarsan gece yarısı
görünmeyen bir alayın geçtiğini
eşsiz ezgilerle, seslerle
-artık boyun eğen yazgına, başarısız
yapıtlarına, tasarladığın işlere,
hepsi aldanışlarla biten- ağlamayasın boş yere.
Çoktan hazırmış gibi, bir yiğit gibi
hoşçakal de ona, giden İskenderiye'ye.
Hele kendini aldatmayasın, demeyesin:
“bu bir düştü, kulaklarım iyi duymadı”;
böyle boş umutlara eğilmeyesin.
Çoktan hazırmış gibi, bir yiğit gibi
böyle bir kente erişmiş sana; yaraşırcasına,
kesin adımlarla yaklaş pencereye,
dinle duygulanarak ama yanıp yıkılmalarıyla değil korkakların…
Son bir kez, dinle doya doya ezgileri,
o gizli alayın eşsiz çalgılarını,
hoşçakal de ona, yitirdiğin İskenderiye'ye.

Çeviri : Ionna KUÇURADİ ve A.Turan OFLAZOĞLU

Orman sen elimi tutunca başlardı,
Yarılırdı bir incir gibi ortasından.
Koşardıkyukarı iki büklüm, soluk soluğa.
Alabalıklarla düşe kalka, çam pürleri
Keserdi hızımız, Elimi Bırakma, Elimi 
Bırakma...
                   Sonra kayardık ta aşağılara.
Ve alçalırdı sessizlik bir ağaç gibi
Kök salardı sende ve bende, arayarak
Toprağın sıraya dizilmiş suyunu.
Ayçiçeğinden göğüslerin döner ışığa,
Yürürdüm göğsünde öğle saatleri gibi,
Yürürdüm bir anıt kemeri gibi iki yanında.
             Sonra gene başlardık koşmağa,
Yukarı, daha yukarı, çukur sularına
Göklerin. Öperdim seni, titrerdin, parçalanmış
Anları birleştiren sevi düş görmez. Ey orman,
Ey avlanmış atın falı, ey yeniden başlamanın
Aç güvercini! Falımız yok bizim.
Yaktık onu göçmen kuşların gözlerindeki
Benek, gagalarındaki tekçil dane gibi
Daha gün doğarken. Falımız yok bizim.
           
                        Melih Cevdet ANDAY


Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütün süz, uykusuz kaldım,
Terketnıedi se\'dan beni...
(Ahmed Arif)


Seni iniyorum Yüksekkaldırım’ dan
Seni dolaşıyorum insanların içinde
Düşünüyorum düşünmek boş
Seni bakıyorum en iyisi
Seni toriklerin mavisine
Seni sandal
Seni martı
Seni Köprü’ nün direkleri
Seni yoksul kişi boynu bükük
Bir kadın geçiyor yanımdan
Bir sen varsın senden öte
Seni geçiyor
Seni gidiyor 
Oktay Rifat
Bu şehre lanet okuyacağım:
Sevgilim silah bırakacak
Topu topu bir günde bitirdim ömrümü
Bir oturuşta hesapladık eksiğimizi, bir gecede seviştik çünkü
Eh, aşkın zaviyesi böyle, müstakil ve ölümcül
Kimimiz hep sarhoş, kimimiz hep malum kişi
Keskin nişancılar var sersemleten bakışlarında
Elleri el değil, elleri ellerimde belirsiz su birikintisi
Adı da ad değil meymenetsizin
Adı sanki yaralı cin iniltisi
Bu şehre çok lanet okuyacağım:
Sevgilim silah bırakacak
Mamafih, her şeyi yarısında terktir özgürlük
Annem doğurup başlattı, işi ne, artık o tamamlayacak!
                                 Kitaplık, 128, Haziran


Sana
ağlaya ağlaya attığım bir tokat
gibi bu son öpüşümdeki çöl
İçimdeki hayvanlar
kurtulmuşken kanlı zincirlerinden,
İçimdeki gardiyan
gizlice açmışsa mahkumların kapısını,
haydi gel sahte misafirlerden söz edelim biraz
çok sarhoşken üstünde düz yürümeye çalıştığımız
o çizgi değil mi taşbaskısı alınyazısı,
aslında aşk, başkasının ötelediği öte yarısı
gibi bu son sözlerimdeki tuhaf…
her neyse
Güzel görün bana, bana ait bu ayrılık gecesinde
Nasılsa silahım, sadece hoyrat hayatın ensesinde
Kitap-lık, Şubat 2008

Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.

Benzer Yazılar

Yorumlar