"ANLAYANA SİVRİSİNEK SAZ" - AİSOPOS
(Sözden anlamayana masal
bir mana ifade etmez ama, yine de söylemek lazım)
Aslanın biri bir çobanın kızına âşık olmuş,
gitmiş kızı babasından istemiş. Zavallı çoban ne yapsın? Öyle yaman bir
hayvana kızını verse olmaz, vermem dese olmaz. Çok korkmuş, ama sonunda bir
yolunu bulmuş. Aslana demiş ki: "Yiğitim! Ben kızımı sana vermeyeceğim de
kime vereceğim? Ama bir koşulum var: Benim kızım senin cırnaklarından da,
dişlerinden de korkuyor; sen git, dişlerini çektir, cırnaklarını kestir, ondan
sonra gel; al gelini." Aslan kanmış; âşıklık bu, neye katlanmaz ki!
Dişlerini çektirip cırnaklarını kestirmiş, gelmiş çobanın kapısına. Artık çoban
korkar mı ondan? Sopasını kaptığı gibi kapı dışarı etmiş.
Başkalarının
sözüne kanıp da üstünlüklerini kolayca elden çıkaranlar, bir daha kimseyi
korkutamaz, kendilerinden yılmış olanlara bile yenilirler. (Hikaye: 198)
Birkaç yolcu deniz boyundan giderken bir tepeye
varmışlar. Bakmışlar, uzakta çalılar görmüşler: "Bir savaş gemisi olacak,
şimdi gelir buraya yanaşır" diye beklemişler. Az sonra yel çıkmış, çalılar
yolculardan yana eğilmiş: "Savaş gemisi değil, yük gemisi" demişler,
gene beklemişler. Bakmışlar ki geminin yaklaştığı yok, kendileri ona doğru
yürümüşler. Çalı olduğunu görünce: "Biz ne alıklık etmişiz! Bir
hiçe kanıp da beklemişiz" demişler.
Bazı insanlar da vardır, uzaktan bir şey sanıp
korkarsınız: yanlarına vardınız mı hiçlikleri belli olur. Bu masal onlar için
söylenmiş.
Başkalarının üstünlükleriyle övünmeye kalkanların
durumu böyle olur, herkesi kendilerine güldürürler. (Hikaye: 258)
Eşeğin biri eline bir aslan postu geçirmiş, sırtına
alıp öteki hayvanların arasında dolaşmış, hepsini korkutmuş. Bir tilki görmüş: "Şunu da bir korkutayım" demiş. Ama tilki önceden o eşeğin sesini duymuşmuş:
"Ben de korkardım, korkardım ya, senin anırdığını işittim, kanmam
artık" demiş. Eğitilip inceltilmemiş insanlar da öyledir. Giyimlerine
kuşamlarına bakıp bir şey sanırsınız, ama bir türlü susamazlar; ağızlarını da
bir açtılar mı ne oldukları ossaat anlaşılır. (Hikaye: 267)
Sivrisineğin biri aslanın yanına gitmiş, demiş ki:
"Senden korkum yok benim, sen benden güçlü değilsin. Daha güçlüyüm
diyorsan, göster bakayım kendini, elinden ne gelirmiş, bir görelim. Cırnaklarınla
tırmalar, dişlerinle ısırırsın... O da bir şey mi? O kadarını kocalarıyla
dövüşen kadınlar da beceriyor. Ben senden daha güçlüyüm; istersen seninde
dövüşe de hazırım." Bunu söyler söylemez borusunu öttüre öttüre atılmış
aslanın üzerine, zavallı hayvanın burnunun ucunu tüysüz bulup başlamış
ısırmaya. Aslan debelenmiş, debelenmiş, ama kendi kendini parçalamaktan başka
bir şey gelmemiş ki elinden. Sonunda pes demiş. Sivrisinek aslanı yenince gene
borusunu öttürmüş, bir zafer türküsü tutturmuş, kurula kurula uçup gitmiş.
Uçmuş, uçmuş bir örümcek ağına takılmış. Kurtulamayacağını, örümceğin kendisini
yiyeceğini anlayınca başlamış inlemeye: "Ben ki koca koca aslanlara meydan okudum, onlarla boy ölçüştüm; böyle
bayağı bir hayvana, bir örümcek parçasına ezilmem reva mıydı benim?" demiş. (Hikaye: 188)
Horozun biri bir gün çayırda bir eşeğin yanında
çöpleniyormuş. Öteden bir aslanın eşeğin üzerine atılmaya hazırlandığını
görünce avazı çıktığı kadar bağırmaya başlamış. Meğer aslan horozdan korkarmış,
o sesi duyunca kaçmış oradan. Eşek, aslanın kendisinden korkup kaçtığını
sanarak peşine düşmüş, kovalamaya başlamış. Gitmişler, gitmişler, horozun
sesinin yetişemediği bir yere varmışlar: Orada aslan dönüp eşeği
parçalayıvermiş. Zavallı eşek ölürken: "Benim babam asker değildi, dayım
asker değildi, ben ne dedim de kalktım savaşa heves ettim" demiş.
Düşmanın kendini küçük göstermesine kanmayın, sizi
pusuya düşürüp kolayca yenmek içindir: bu masal onu gösteriyor. (Hikaye: 269)
Bir gün pirenin biri bir insanı rahatsız edip
duruyormuş. Sonunda adam pireyi yakalamış: "Sen kimsin böyle! benim her
yerimi ısırdın, her yerimden kanımı emdin?" demiş. Bunun üzerine pire
yalvarmaya başlamış: "Dokunma bana, benim geçimim böyledir. Görüyorsun ya!
sana büyük bir kötülük etmiyorum!" demiş. İnsan gülmüş bu söze: "Seni elime bir geçirmişken bir daha bırakır mıyım? Şimdi
geberteceğim. Bana ettiğin kötülük ister büyük olsun, ister küçük, o kötülüğü
bir daha etmene meydan bırakamam!" demiş.
Bir kötü güçlü olsun, güçsüz olsun, acımamalı, hemen
başını ezmeli. (Hikaye: 357)
Çobanın biri, yeni doğmuş bir kurt yavrusu bulmuş,
evine götürmüş, köpekleriyle birlikte büyütmüş. Kurt yavrusu büyümüş. Bir kurt
gelip de sürüden bir koyun kaçırırsa o da köpeklerle birlikte kurdun peşine
düşer, kovalarmış. Köpekler kurda yetişemezler de geri dönerlerse o gene gider,
yetişir, kendi de bir kurt olduğu için payını istermiş; sonra döner gelirmiş.
Gelen kurt ağıldan koyun kaçıramazsa bu kez o, koyunlardan birini gizlice
öldürür, köpeklerle paylaşırmış. Sonunda çoban işi anlamış, kurdu bir
ağaca asıp öldürmüş. Yaradılışından kötü olan sonradan uslanıp iyileşemez; bu masal onun için söylenilmiş. (Hikaye: 314)
Kaynak:
AISOPOS MASALLAR Çeviren: Nurullah Ataç Eylül 1998
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar