ATEŞÎN, AŞK’A DÖNÜŞÜMÜ
Ateş
ve ısı çok değişik alanlarda açıklama araçları sağlar, çünkü bizim için ölümsüz
anıların, yalın ve kişisel yaşantıların vesilesidir. Bu yüzden ateş herşeyi
açıklayabilen ayrıcalıklı olaydır.
Sh: 13
Eğer
ateş aldatıcı, belirsiz ise, nesnel bilginin psikanalizine her zaman ateş
sezgilerinin psikanaliziyle başlamak gerekir. İnsan zihninin yansıtıldığı ilk nesnenin, ilk olayın ateş olduğuna inanmaktan uzaklaşmış
değiliz; bütün olaylar arasında yalnız ateş, tarihöncesi insanı için tam da
sevmek arzusuna eşlik ettiği için bilmek arzusunu hak eder. Şüphesiz ateşin
fethinin insanı hayvandan kesinlikle ayırdığı defalarca tekrar edildi, ama
zihnin, ezeli kaderinde, şiiri ve bilimiyle, ateşin düşüncesine dalarak
şekillendiği belki görülmedi. Homo faber
yüzeylerin adamıdır, alışılmış birkaç nesne üzerinde, birkaç kaba geometrik şekil
üzerinde zihni katılaşır. Onun için kürenin merkezi yoktur, küre yalnız
avuçlarının iç yüzünü bitiştiren yuvarlak hareketi yapar. Tersine, ocağının
önünde hayal kuran adam ise derinliklerin
adamı ve bir oluşun adamıdır. Ya da daha iyi söylenirse, ateş hayal kuran adama
oluş halindeki bir derinliğin dersini verir: alev dalların yüreğinden çıkar.
Max Scheler'in yorumlamadan, açık seçik ilkel vasfını elbette görmeden
aktardığı, Rodin’in şu sezgisi de bundan ileri gelir:
Ateşi
fikirlerimizin ve rüyalarımızın etmeni olarak kavrayan, filiz olarak
değerlendiren, oluşturucu mahrem ateş anlayışımız olmadan, tamamen yok edici
olan nesnel alev, Rodin’in derin sezgisini açıklayamaz. Bu sezgi üzerinde iyice
düşünülürse, Rodin'in bir anlamda derinliğin heykeltraşı olduğu ve bu şekilde,
mesleğinin gereğine karşın, bir hayat gibi, bir alev gibi, içerinin çizgilerini
dışarı ittiği anlaşılır.
Bu koşullarda, ateş kitaplarının
bu kadar kolayca cinselleştirilmiş olmasına şaşmamalıyız. D'Annunzio bize
Stelio’yu cam ocağında, "eritme
fırınının uzantısı olan soğutma fırınında, hala ateşin kölesi olan, hala ateşin
hükmü altındaki parlayan vazoları ... ” seyrederken gösterir.
"Sonra güzel
narin yaratıklar babalarını terk ediyor, ondan ebediyen kopuyorlardı; soğuyor,
soğuk taşlar haline geliyor, dünyadaki yeni hayatlarını yaşıyor, şehvetli
adamların hizmetine giriyor, tehlikelerle karşılaşıyor, ışığın
değişimlerini izliyor koparılmış çiçeğe
veya sarhoş eden içkiye kap oluyorlardı. Dolayısıyla "ateş sanatlarının
yüksek vakarı", eserlerinin
en derin insani damgayı, ilk aşkın damgasını taşımalarından ileri gelir. Bunlar
bir babanın eserleridir. Paul Valery’nin çok güzel söylediği gibi, ateşin
yarattığı biçimler herşeyden çok "okşama
amacıyla" kalıba
dökülür.
Ama
nesnel bilginin psikanalizi daha da ileri gitmeli. Ateşin olayın ilk etmeni olduğunu kabul etmeli. Gerçekten de
ancak görünüm değiştiren bir dünya
karşısında bir olay dünyasından, bir görünümler dünyasından bahsedilebilir.
Oysa aslında, yalnız ateşin yol açtığı değişimler derin, çarpıcı, çabuk,
harikulade, kalıcı değişimlerdir. Gündüz ve gece oyunları, ışık ve gölge
oyunları nesnelerin tekdüze bilgisini pek bulandırmayan yüzeysel ve geçici
görüntülerdir. Filozofların da dikkat çektiği gibi, nöbetleşe gelip gitmeleri
sebep-sonuç vasıflarını bertaraf eder. Gündüz gecenin babası ve sebebi ise,
gece de gündüzün anası ve sebebidir. Hareketin kendisi düşünmeye itmez. İnsan
zihni bir fizik dersi gibi başlamaz. Ağaçtan düşen meyve ve akıp giden dere saf
bir zihnin önüne hiç bir sır koymaz. İlkel insan dereyi düşünmeden seyrederdi:
Ama
bir de şu tözsel değişimlere bakın: ateşin yaladığı bir şey insanların ağzında
başka bir tat bırakır.
İlk
olay yalnızca boş saatte, yaşaması ve parıltısı içinde, temaşa edilen ateşin
olayı değildir, ateşin yol açtığı olaydır.
Ateşin yol açtığı olay en hassas olaydır; en iyi göz kulak olunması gereken
odur kızdırmak veya yatıştırmak gerekir; bir töze damgasını vuran ateş noktasını bir varoluşa damgasını vuran aşk anı
gibi ele almak gerekir.
sh: 54-56
Sh:26
Novalis
aynı temayı aşk rüyalarının dünyasına aktaracaktır: "Aşkımızın bir gün alevden kanatlar haline gelmeyeceğini
kim bilebilir, işte o zaman, yaş ve ölüm bize yetişmeden, bizi gökteki
yurdumuza götürecekler.”
sh: 53
İnsanda
evrensel olanı kendi kalbimizde keşfettiğimiz zaman, kendimizi irdelemeyi
dürüstçe ruhî analizden geçirerek ahlak kurallarını psikoloji yasaları ile
birleştirdiğimiz zaman ne kadar büyük olur. İşte o zaman bizi
yakan ateş ansızın aydınlatır:
Bu
normalleşme, bu toplumsallaşma, bu aklileşme yeni anlamlarının yüküyle
genellikle soğuma gibi değerlendirilir. İlkel içgüdülerle hala sımsıcak,
kendiliğinden, başıboş aşk yandaşlarında ucuz bir alay uyandırır. Ama mana
âlemine yükselen için arınmanın tuhaf bir tadı vardır ve arılık bilinci tuhaf
bir ışık saçar. Derin bir aşkın sadakatini yok etmeden diyalektikleştirmeyi
[zıtların sentezine ulaşmayı] yalnız arınma sağlayabilir. Yüklü bir madde ve
ateş kütlesini bırakmasına rağmen, arınmanın imkanları doğal dürtünün
imkanlarından az değildir, hatta daha çoktur. Yalnız arınmış aşkın sevecen
buluşları vardır. O bireyleştiricidir. Özgürlükten kişiliğe geçmeyi sağlar.
Kararlılık
ihtiyacı serüven ihtiyacına en çok tutkuda üstün gelmelidir.
Sh: 92-93
Kaynak: ATEŞİN PSİKANALİZİ, GASTON
BACHELARD, La psychanalyse du fen Gallimard Collection idees, Fransızcadan
Çeviren: Aytaç YİGİT, Bağlam Birinci Basım: Ekim 1995,İstanbul
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar