Aziz Sancar
Doğum
|
|
Milliyeti
|
|
Dalı
|
|
Çalıştığı yerler
|
|
Öğrenim
|
|
Aldığı ödüller
|
|
Evlilikleri
|
Aziz Sancar, (d. 8 Eylül 1946, Savur), Kuzey
Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik bölümü öğretim üyesi Türk[1] -Amerikalı [2] bilim insanı. Hücrelerin hasar gören DNA'ları nasıl
onardığını ve genetik bilgisini koruduğunu haritalandıran araştırmaları
sayesinde 2015 Nobel Kimya Ödülü'nü kazandı.
Ödüle ABD'li Paul Modrich ve İsveçli Tomas
Lindahl ile
birlikte layık görülen[3] Sancar daha önce de kanser tedavisinde sirkadiyen saat
kullanımıyla ödüller almıştı.[4][5] Kanser oluşumunda ve tedavisinde
önemli bir unsur olan DNA onarımı üzerinde yıllardır çalışan Sancar bu
mekanizmayı 35 yılda çözdüklerini, ancak bunun hastalara ulaşmasının biraz
zaman alacağını ifade etti.[6]
Aziz Sancar, Nobel Ödülü alan
ikinci, bilim alanında bu ödülü alan ilk Türk vatandaşıdır. Nobel ödülünü alan
ilk Türk vatandaşı olan Orhan Pamuk, Sancar gibi İstanbul Üniversitesi mezunudur
ve ödülünü edebiyat alanında almıştır.[7]
Mardin'in Savur ilçesinde, orta gelirli bir çiftçi ailesinin sekiz çocuğundan yedincisi olarak dünyaya
geldi.[8] Anne-babasının okuma yazma
bilmediğini söyleyen Sancar "Ancak eğitimin önemini biliyorlardı ve
çocuklarının tümünün eğitim alması için ellerinden geleni yaptılar" diyor.
İlk eğitimini Mardin'de tamamladı. İyi bir öğrenci olmasının yanısıra lise
futbol takımında kalecilik de yaptı ve Genç Milli Futbol takımı denemelerine
çağrıldı.[9]
1963'te girdiği İstanbul Tıp Fakültesi'ni 1969'da
bitirdikten sonra Savur'da iki yıl sağlık ocağında hekimlik
yaptı. Daha sonra Dallas'a giderek Dallas Texas Üniversitesi'nde Moleküler Biyoloji dalında
doktora yaptı. Yale Üniversitesi'nde DNA
onarımı dalında doçentlik tezini tamamladı. Daha sonra DNA onarımı, hücre
dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerinde çalışmalarını sürdürdü.
415 bilimsel makale ve 33 kitap yayınladı.
Kendisi gibi biyokimya profesörü ve öğretim üyesi olan
Gwen Boles Sancar ile evlidir.[10] Eşiyle birlikte ABD'de okuyan Türk
öğrencilerine yardım etmek ve Türkiye-Amerikan ilişkilerini geliştirmek
amacıyla Aziz&Gwen Sancar Vakfı'nı kurmuştur. Vakfın ABD'nin Kuzey Carolina eyaletinde
"Carolina Türk Evi" isimli bir öğrenci misafirhanesi de
bulunmaktadır. [10]
- ABD
Ulusal Bilim Vakfı (National Science Foundation) Genç Araştırmacı Ödülü
(1984)
- Amerikan
Fotobiyoloji Derneği (American Society for Photobiology) Ödülü (1990)
- ABD
Ulusal Sağlık Enstitüsü (National Institutes of Health) Ödülü (1995)
- TÜBİTAK Bilim
Ödülü (1997)
- ABD Fen
ve Sosyal Bilimler Akademisi (American Academy of Arts and Sciences) Ödülü
(2004)
- ABD Ulusal Bilimler Akademisi üyesi (2005)
- TÜBA
(Türkiye Bilimler Akademisi) üyesi (2006)
- Vehbi Koç Ödülü (2007)[11][12]
- Nobel Kimya Ödülü (2015)
[8][5]
Aziz Sancar, İsveç
Kraliyet Bilimler Akademisi tarafından verilen Nobel Kimya Ödülü’nü İsveçli Tomas
Lindahl ve ABD'li Paul L. Modrich ile
paylaştı. Toplam 3 milyon İsveç kronu (yaklaşık 2.8 milyon TL) tutarındaki
ödül, Alfred Nobel’in ölüm yıldönümü olan 10 Aralık'ta
düzenlenecek törende verilecek.[13]
1.
a b "Nobel ödüllü Sancar duygularını AA ile
paylaştı". 9 Ekim
2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 8 Ekim
2015.
2.
"Nobel Kimya Ödülü'nü Türk asıllı Aziz Sancar
kazandı". 8 Ekim
2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ekim
2015.
3.
"The Nobel Prize in Chemistry 2015"
(İngilizce). 7 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Ekim
2015.
4.
"TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz Sancar’ın
Kansere Karşı ‘Sirkadiyen Saati’ Buluşu". 8 Ekim
2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 07 Ekim 2015.
5.
"Chapell Hill Üniversitesi Aziz Sancar
Profili". 7 Kasım
2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 07 Ekim
2015.
6.
"Nobel
kazanan Sancar, kanser hastalarına umut veren çalışmasını anlattı". 8 Ekim
2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 07 Ekim
2015.
9.
"Savur'dan Nobel'e... Prof. Dr. Aziz Sancar
kimdir?". 8 Ekim
2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 07 Ekim
2015.
11. "Ödül Alanlar: Prof. Dr. Aziz Sancar - 2007". Vehbi Koç Ödülü. 15 Ekim
2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ekim
2015.
12. "Vehbi
Koç Ödülü Prof. Dr. Aziz Sancar'ın" (PDF). Vehbi Koç Ödülü. 15 Ekim
2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ekim
2015.
13. "TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. Aziz Sancar 2015
Nobel Kimya Ödülü'nü Kazandı". TÜBA. 13 Ekim 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Ekim
2015.
Nobel Kimya Ödülü SAHİBİ ilk
kez bir Türk'ün. Mardin doğumlu Prof. Aziz Sancar "Yıllarca yaptığım çalışmaların bir ödülüdür.
Büyük kısmını Türkiye’ye borçluyum çünkü Türkiye bana üstün dereceli bir eğitim
verdi" dedi.
"Ödülün
büyük kısmını Türkiye'ye borçluyum çünkü Türkiye bana üstün dereceli bir eğitim
verdi"
Prof. Aziz Sancar, ödülü kazanmaktan onur duyduğunu
söyledi. 69 yaşındaki Sancar , "Yıllarca yaptığım çalışmaların bir
ödülüdür. Büyük kısmını Türkiye'ye borçluyum çünkü Türkiye bana üstün dereceli bir
eğitim verdi. O dönemin koşullarında ilk ve ortaokulda, lisede olağanüstü bir
eğitim aldım. " diye konuştu.
Sancar okuma yazma bilmeyen ancak
eğitime önem veren 10 çocuklu bir anne babanın çocuğu olarak 1946'da doğdu.
Kendi deyişiyle orta halli bir çiftçi ailesinin çocuğuydu. Mardin'den Nobel'e uzanan hikâyesi azmin göstergesi. İlk ve
ortaöğrenimini Savur ve Mardin'de tamamladı. Daha sonra İstanbul Üniversitesi
Tıp Fakültesi'nden mezun oldu. Sancar, Savur'da iki yıl doktor olarak çalıştı.
Doktorluk yaptıktan sonra araştırma
yapmak için yurt dışına gitmek istedi. O dönemde Türkiye'deki imkânlarla yüksek
seviyede bilim yapmanın mümkün olmadığını söyleyen Sancar, "1974'te… O
zaman imkanlar yoktu ama çok şükür şimdi var. Türkiye'de bilime çok yatarım
yapılıyor. Bilim adamları teşvik ediliyor. 10-15 yıl içinde Türkiye'den de ödül
alacaklar çıkacaktır" diye konuştu.
10 kişilik ekibi ile çalışmalarına
devam ettiklerini söyleyen Sancar, "Haftanın altı buçuk günü günde 12 saat
çalışıyoruz" diyor. Çalışmalarına Türkiye'de devam etmeyi düşünmediğini
söylüyor:
"Çok oturmuş bir ekibim var.
Onu Türkiye'ye taşımak mümkün değil. Elimde geldiği kadar Türkiye'deki
çalışmalara bilimsel katkı sağlamaya devam ederim."
Sancar ve meslektaşları hücrenin
DNA'sını nasıl onardığı ve genetik bilgisini koruduğunu ortaya koyan
araştırmalarıyla ödüle layık görüldü.Dr. Sancar hücrenin DNA üzerinde oluşan
morötesi zararı onarmasını sağlayan mekanizmayı haritalandırması sayesinde
ödüle ortak oldu. Londra Francis Crick Enstitüsü'nden Dr. Lindahl, hücre
döngüsü esnasında DNA'nın onarılmasını üstlenen hücresel mekanizma hakkındaki
keşifleri, Howard Hughes Medikal Enstitüsü'nde araştırmalar yapan Dr. Modrich
ise hücre bölünmesi esnasında DNA üzerinde oluşan hataları düzelten mekanizma
üzerindeki analizleriyle ödülde pay sahibi oldu.
İsveç Kraliyet Bilim Akademisi'nden
yapılan açıklamada, "Üç bilim insanının sistematik çalışmaları canlı
hücrelerin nasıl çalıştığının yanı sıra, kalıtımsal hastalıklar ile kanser ile
yaşlanmanın arkasındaki faktörleri anlamakta büyük rol oynadı" ifadesi
kullanıldı. Dr. Sancar ve meslektaşları 960 bin dolarlık ödülü aralarında
paylaşacak.
Dr. Sancar kazandığı ödülle 1901
yılından bu yana Nobel ödülüne layık görülen 169 isimden biri oldu. Sancar aynı
zamanda son yıllara kadar ABD'li bilim insanlarının öne çıktığı Nobel
ödüllerinde, uluslararası alandaki bilim insanlarını öne çıkaran isimler
arasında yer aldı. İsveç asıllı Tomas Lindahl, Nobel'e layık görülen 29'uncu
İsveç vatandaşı oldu.
Tıp fakültesini Türkiye'de okuyup,
iki yıl doktorluk yaptıktan sonra Sancar, ABD'ye gitti. 1977'de Dallas'taki
Teksas Üniversitesi'nde doktorasını moleküler biyoloji dalında, DNA onarımı
üzerinde tamamladı. Yale Üniversitesi'nde de yine DNA onarımı dalında doçentlik
tezini verdi. Sancar biyokimya ve biyofizik alanlarında çalıştı. DNA onarımı,
hücre dizilimi, kanser tedavisi ve biyolojik saat üzerine araştırmalar yaptı.
Kanser tedavisinde 'ritmik saat' buluşuna imza atarak dünyaca çapında üne
kavuştu. Şu anda ABD'deki Kuzey Carolina Üniversitesi Biyokimya ve Biyofizik
Bölümü Öğretim Üyesi. Yaklaşık 300 ve 33 kitap yayımladı. Yayımlanan
makalelerine 12den fazla atıfla, bilimsel araştırmada eşine az rastlanır bir
başarıya imza attı.
Amerikan Ulusal Bilimler
Akademisi'ne kabul edilen Sancar, buraya kabul edilen üç Türk'ten biri oldu.
Amerikan Sanat ve Bilimler Akademisi ile Türk Bilimler Akademisi üyesi ve Vehbi
Koç Vakfı'nda 2007 yılında ödül aldı.
Mardin'in Savur ilçesi doğumlu olan
Prof. Dr. Aziz Sancar'ın Nobel Kimya Ödülü'nü
kazanması, akraba ve hemşehrilerini gururlandırdı. Prof. Dr. Sancar'ın yeğeni
Abdulgani Sancar, amcasının çok zor şartlar altında okuduğunu belirterek,
ilçede doktorluk yaptığı dönemde vatandaşların tedavisi için elinden gelen
çabayı gösterdiğini söyledi.
Mardinli bilim adamı Prof. Dr. Aziz
Sancar'ın İsveç Kraliyet Bilim Akademisi tarafından Nobel Kimya Ödülü'ne layık
görülmesi, doğup büyüdüğü Savur ilçesinde büyük bir sevinç ve gururla
karşılandı. İlçede yaşayan Sancar'ın yeğeni Abdulgani Sancar, amcasının tarihi
bir evde doğduğunu belirterek, 'Amcam zor şartlar altında okudu. O zaman
elektrik bile yoktu. Eskiden futbol ile ilgileniyordu. Doktor olduğu zaman
buradaki halkı tedavi ediyordu. Elinden geleni yapıyordu. Çok destek oluyordu.
Babası burada, annesi Mersin'de vefat etti. Annesi ve babası okumamıştı ama
bütün kardeşleri okudu' dedi.
Komşularından Hamide Erol, Prof. Dr.
Sancar'ın kendini gururlandırdığını anlatarak, 'Çok iyi bir insandı. Şimdi bile
her yıl bir liseye ve öğrencilere yardım yapıyor. O bizim gururumuzdur, her
zaman da arkasındayız' diye konuştu.
İlçe sakinlerinden Nedim Şahin ise,
'Çok başarılı bir doktorumuz. İlçemize de faydaları dokunuyor. Onur ve gurur
duyuyoruz' diyerek duygularını dile getirdi.
Tarihi bir evde doğan ve doğduğu ev
şuanda boş olan Prof. Dr. Sancar'ın okuduğu kitaplar halen evinde duruyor.
Sancar'ın eğitim ve öğretim gördüğü ilkokul şuanda Halk Eğitim Merkezi İlçe
Müdürlüğü olarak kullanılırken, burada yüzlerce kişiye eğitim veriliyor.
|
Nobel ödülü Aziz Sancar
adını tüm Türkiye’ye duyurdu. Bu adın arkasında parlak zekânın ve çalışkanlığın
yanı sıra müthiş bir irade ve geniş bir vizyon var. Sancar’ın yaşamı alınacak
derslerle dolu
Aziz Sancar’ın tıp, genetik,
biyokimya ve fizyoloji bilimlerine büyük katkıları Nobel ile ödüllendirildi.
Ondan öğrenebileceklerimiz bu alanlarla sınırlı değil. Yaşam öyküsü bize
bunların ötesinde de ışık tutan ayrıntılarla dolu. Bu seçkin bilim adamının
kariyerini incelediğimizde, bilim insanı nedir, nasıl yetişir, bilim nasıl
ilerler, bilimsel araştırmanın amacı nedir gibi birçok soruya cevap buluyoruz.
Çok sevdiği anavatanına bu yönüyle yaptığı katkı, neredeyse ona Nobel ödülü
kazandıran bilimsel çalışmaları kadar önemli.
Sancar, 1963’de üniversite giriş
sınavında aldığı yüksek puanla istediği iki alandan birini seçer, kimya yerine
tıp okumaya karar verir. İstanbul Tıp Fakültesi’ne
kaydolur. İkinci sınıfta kimyaya olan ilgisi, bilmsel merakı ve biyokimya
hocasının olumlu etkisiyle bu alanda araştırma yapma kararı verir. 4 yıl sonra
fakülteden birincilikle mezun olduktan sonra 2 yıl doğduğu yörede pratisyen
hekim olarak çalışsa da, temel bilim araştırmacısı olma kararlılığı
değişmemiştir. Genç yaşta bir hedef seçmesini sağlayacak fikri formasyonu,
bin bir güçlüğe ve bilinmeze rağmen kararlılığını sürdürmesi ve o sırada
İstanbul Tıp Fakültesi’nde olan teşvik edici ortamı görmesi Sancar’ın takdir
edilecek ve örnek alınacak özelliklerinden bazıları.
Genç doktor daha Türkiye’deyken
fotoreaktivasyon denen konuya ilgi duymaktadır. Derinlemesine araştırmak
istediği alanda önemli buluşlara imza atmış bir bilim insanı olan Profesör
Claude Rupert’in yanında Dallas’taki Texas Üniversitesi’nde doktora çalışmasına
başlar. Ne istediğini bilmesinin ve amacına ulaşacabileği ortamını
seçmesinin genç Sancar’ın bugünlere gelmesinde rolü büyük.
2005 yılında bir bilim dergisine
verdiği röportajda, Sancar doktoraya ilk başladığında deney yapmakta yeterli
bilgi ve birikiminin olmadığını söylüyor. “Bu yetersizliği telafi edebilmek
için basit ama araştırdığım problemin özünü hedefleyen deneyler tasarlardım”
diyor. Buna rağmen deneylerinden biri ne yaparsa yapsın başarısızlığa uğrar.
Bunu gören diğer bir doktora öğrencisi, “Aziz, senin deneysel araştırmaya
kabiliyetin yok, sen en iyisi doktorluğa geri dön” der. Ama o yılmaz, deneylere
devam edip sonuca ulaşır ve onu bugünlere getiren yoluna devam eder. Yılmama,
özgüven ve en karanlık günde bile tünelin ucundaki ışığı görebilme Sancar’ı
başarıya götüren örnek alınacak karakter özelliklerinden bazıları.
DNA’daki harflerden birinin veya bir
kaçının yer değiştirmesi ya da aradaki bağların kopması yazılımın tüm anlamını
değiştirir. Sigara dumanından haraketsizliğe, radyasyondan çeşitli kimyasal
maddelere kadar birçok etken DNA hatalarına yol açabilir. Her gün DNA’mızda,
çoğu sebepsiz binlerce hata oluşur. Eğer DNA bu değişikleri saptayıp onarmasa,
insanoğlunun nesli çoktan tükenirdi.
Aziz Sancar tıp öğrencisiyken
morötesi ışınların DNA’da hasara yol açtığını ve bu hasarın başka tür bir
ışığın yarattığı fotoreaktivasyonla düzeldiğini bilmektedir. Bu reaksiyon için
gerekli olan fotoliyaz adlı enzim de bulunmuştur ama bu maddenin oluşmasından
ve işleyişinden sorumlu olan gen bilinmemektedir.
Doktor Sancar bakteriler
üzerinde yaptığı, yıllar süren deneyler sonunda fotoliyaz enziminin yaratılış
ve işleyiş talimatını içeren geni buldu. Bu başarılı çalışmasıyla 1977 yılında
doktorasını tamamladı. Bu konuda yapacağı daha çok iş olduğunu biliyordu.
Fotoliyaz üstünde çalışan 3 araştırma laboratuvarına başvurdu ama hepsinden ret
cevabı aldı.
Organlarımızı
oluşturan hücrelerin çekirdeğinde bulunan kromozomların içinde paketlenmiş
halde bulunan DNA’da tüm genetik bilgimiz saklıdır. DNA sarmalının her
basamağında bulunan nükleotid denilen protein yapı taşlarının dizilişi genleri
oluşturur. Bu sıralamada oluşacak hatalar çoğu zaman bir olumsuzluğa neden
olmasa da bazan kanser ve başka ciddi sağlık sonuçlarına yol açabilir.
Yale Üniversitesi’nde DNA onarımı
konusunda çalışılıyordu ama uygun kadro yoktu. Teknisyen kadrosunu kabul ederek
işe basladı. Bu dönemde DNA onarımının karanlıkta kalan birçok noktasını
aydınlattı. Daha önce bakterileri kullanarak kanıtladığı kavramların insanda
nasıl çalıştığını ortaya çıkardı. İnsan hücresinde DNA onarımında ışık
gerektiren fotoliyaz değil başka bir yöntem kullandığını buldu. Hücrelerin DNA
hasarının yapacağı tahribatı önlemek için geliştirdikleri kontrol
mekanizmalarını keşfetti.
Çok başarılı olmasına rağmen uygun
kadro bulamayınca küsmemesi, yoluna devam etmek için ünvanın ne olduğuna
bakmadan, muhtemelen iyi olmayan mali koşullarda çalışmaya devam etmesi,
Sancar’ın azminin ve yaptığı işin önemine olan inacının hayranlık uyandıran
göstergeleri.
DNA
hatalarından biri yan yana düşmüş olan 2 T’nin, A’ları bırakıp birbiriyle
birleşmesidir. Sancar bu hatanın “nükleotid kesim onarım” yöntemiyle
onarıldığını buldu. Özel bir enzimin DNA boyunca dolaşıp hata bulduğu yerde
DNA’nın o bölümünü kesip çıkardığını keşfeden Sancar başka tamirci enzimlerin
bir makineye yeni parça takar gibi o bölümü onardıklarını gösterdi. Daha sonra
bu yöntemin başka onarımlarda da kullanıldığı bulundu.
1982’de çalışmaya başladığı Chapel
Hill Üniversitesi’nde odaklandığı alanlardan biri de vücudumuzun iç saatinin
nasıl çalıştığıydı. İngilizce’de “Jet lag” denilen, iç saatin
şaşırmasının yarattığı rahatsızlık halinin altında yatan moleküler
değişiklikleri ve bunları belirleyen genetik temelleri Sancar açığa çıkardı.
Daha önemlisi, iç saatle fotoliyazın, hücre düzenin korunmasının ve DNA
onarımının ilintili olduğu fikrini geliştirdi.
Sancar bir söyleşisinde, kariyeri
boyunca 3 ana alanda çalıştığını ama son yıllarda bunların birbiriyle olan
ilintilerine odaklandığını söylüyor. Sancar’ın bu ifadesinde saklı olan, büyük
bilim insanlarında görülen, doğadaki olayların gerçekte bir olduğunu ve
aralarındaki ilişkileri görebilme özelliği.
Bağırsaklarımızın
çalışma hızından çeşitli hormonların salgılanmasına, uyku düzenimizden vücut
ısımıza kadar vücudumuzun istemsiz bir çok fonksiyonu iç saatimize göre
düzenlenir. Sancar’ın 2000’lerin başındaki buluşları iç saatimizin çalışmasında
görev alan genlerin ve moleküllerin anlaşılmasına ışık tuttu.
Nobel ödülü aldıktan sonra
kendisiyle yapılan söyleşilerden birinde Sancar, bir kadirbilirlik ve gerçek
tevazu örneği veriyor: “Savur’dayken çok güzel bir ilkokulumuz vardı. Çok iyi,
çok fedakâr öğretmenlerimiz vardı. Mardin’deki lisede de aynı şekilde çok iyi öğretmenlerimiz
vardı. İstanbul Tıp Fakültesi, Avrupa’nın en iyi üniversitelerinden biriydi. Türkiye’de
gerçekten çok iyi bir eğitim gördüm. Bu ödülü, memleketime ve Cumhuriyet devrinin
başlattığı eğitime borçluyum.”
Çalışmakta olduğu üniversitede
dünyanın dört bir yanından gelen genç araştırmacılara bilimsel önder ve öğretmen olmasının yanı sıra, onların her
ihtiyacını düşünen bir aile büyüğü gibi davranması ne kadar gönülden verici
olduğunu gösteriyor. Kendisi gibi profesör olan eşi Gwen Sancar ile, kişisel
bütçelerinden katkıda bulunarak gerçekleştirdikleri, ‘Türk Evi projesi’
Sancarlar’ın diğerkâmlığına çok güzel bir örnek. Chapel Hill’deki Türk Evi,
anavatandan gelen genç öğrenciler için ev, ziyarete gelen bilim insanları için
misafirhane, vatandaşlar için sosyal faaliyet mekanı olarak hizmet veriyor.
Nobel ödülünde DNA onarım
yollarından bazılarının aydınlatılması konusunda 1970 ve 80’lerde yaptığı
araştırmalara atıf yapılsa da gerçekte yapılan, 40 yıldan uzun bir süredir odağından
şaşmadan, iğneyle kuyu kazar gibi ilerleyen araştırmalarla dolu, insanlığa
adanmış bir yaşamın takdir edilmesidir. Bir öğrencisi hocasını anlatırken şöyle
diyor: “Laboratuvarda çalışırken, her yaptığımız deneyin asıl projenin hedefine
hizmet edecek nitelikte olmasına özen gösterirdi.” Bu fevkalade önemli bir
nokta. Sancar Hoca bu özeniyle bize, bilinmeyeni bulmanın ve anlamanın ancak,
disiplin sabır ve vizyon gerektiren uzun soluklu bir yaklaşımla mümkün olduğunu
anlatıyor.
09 Ekim 2015
Prof. Dr.
Aziz Sancar’a Nobel
getiren buluşun önemine değinen Ankara Üniversitesi'nden Tıbbi
Onkolog Prof. Dr. Taner Demirer, buluşun dünya tıbbı alanında büyük bir
başarı olduğunu ifade etti.
Demirer, DNA hasarının nasıl
meydana geldiği konusunda şunları söyledi: “Hücrelerin içerisinde DNA var.
Normalde insan vücudunda hücreler çoğalıyor. DNA kendisini yeniliyor ve
çoğalıyor. Normalde DNA bu çoğalmalardan hasar alabiliyor ve kendini tamir
edebiliyor. Bazı insanlarda bu tamir mekanizmalarında bozukluk olabiliyor.
Tamir mekanizmalarında doğuştan kalıtsal bozukluklar oluyor. Bu bozuklukları
tamir etmede sıkıntısı olan hastalara çevresel faktörler devreye girmeye
başladığı zaman güneş ışınları, ultraviyole ışınları, toksit maddeler veya sigara, alkol gibi devreye giren çevresel faktörler hastalığın
ortaya çıkmasına neden oluyor.”
Sancar’ın buluşunun DNA’nın tamir
mekanizmalarındaki bozuklukları ortaya koyacağını kaydeden Demirer
“Kalıtsal bozukluklar önem arz ediyor. Kalıtsal olarak DNA’nın kendisini
kopyalamasında kalıtsal bozukluklar mevcut. Bu kalıtsal bozukluğu mevcut
olanlarda çoğalma aşamasında kolon kanseri gelişiyor. Tamir mekanizmalarının
ortaya konması mekanizmanın aydınlatılması bize neyi sağlayacak? İleride bu
mekanizmalar tanımlandıkça bunlara uygun ilaçların geliştirilmesi, tamir
mekanizmalarının düzeltilmesi, tamirdeki hatanın ortadan kaldırılmasına
sağlayacak. Önümüzdeki 20-30 yıllık vadede buna uygun ilaçların geliştirilmesi
bu kanserlerin ortaya çıkmasını engelleyecek. Kanserin oranını ciddi şekilde
azaltacak. Önemli bir adım tıpta. Özellikle bu tür ilerlemelerle tıpta öyle bir
aşamaya geleceğiz ki 50 yıl sonra kemoterapi uygulamaları ortadan kalkacak. Gen
tedavileri devreye girecek. Öyle bir zamana geleceğiz ki kanser artık dünyada tehlike olma riskini gittikçe azaltacak. İlaçların yerini
yeni tedavi yöntemi alacak. Özellikle DNA tamir mekanizmaları kalıtsal olarak
bazı ailelerde bozuk. Bunun teşhis edilmesi mekanizmaların bilinmesi bu aile
bireylerinde bozuk mekanizmalara yönelik ilaçların geliştirilmesi ve
kullanılması sağlanacak. Dolayısıyla deri, kolon kanserlerinin oranı azalacak”
ifadelerini kullandı.
Aziz Sancar, Nobel'den
kazandığı parayı nereye bağışlayacağını açıkladı
Bu yıl Kimya dalında Nobel Ödülü’nü
kazanan 3 bilim insanından biri olan Sancar, planlarını anlattı. Sancar,
‘ABD’deki Türkevi’ni sağlam bir temele koymak istiyoruz. Bu parayı o vakfa
yatıracağız’ dedi.
Prof. Dr. Aziz Sancar, Nobel'den
kazandığı para ödülünü, ABD'deki Türkevi'ne bağışlayacağını açıkladı.
"Biz
Türkevi’ni sağlam bir temele koymak istiyoruz, çünkü şimdi biz yönetiyoruz. 69
yaşındayım. Eşim 66 yaşında. Biz gittikten sonra ne olacak, onun
derdindeyiz" diye
konuşan Sancar, "Bu parayı o vakfa yatıracağız ki Türkevi devam
ettirilebilsin" şeklinde konuştu.
Milliyet gazetesinden Sema
Emiroğlu'nun sorularını yanıtlayan Sancar, Nobel'i kazanmasının sürpriz
olmadığını belirterek, "Büyük bir ihtimalle alacağımı söyledim. Stanford
Üniversitesi Biyokimya Bölüm Başkanı’yla eskiden beri tanışırız, 4 yıl once
onunla yazışıyorduk. Emekli oluyordu, tebrik ettim. Bana ‘DNA onarımında Nobel
ödülü listesinin en tepesindesin’ diye bir şey söyledi. Yani ilk defa ABD’de o
söylemişti. Ama sürpriz olan şu oldu. Ödülü kazanan öteki kişi Paul Modrich, o
da Duke Üniversitesi’nden iyi arkadaşımdır. Yıllardır onu aday olarak koyuyorum
ve adaylar içinden ondan CV istiyorum, ne için koyduğumu söyleyemiyoruz tabii.
Seni bir yere aday koyacağım diyorum, CV’sini alıyorum. Fakat beni arayan soran
olmadı o konuda. O bakımdan bir gün olacak diyordum ama bu yıl beklemiyordum.
Bir tek o açıdan sürpriz oldu" ifadelerini kullandı.
ABD’ye ilk
geldiğinizde Türk olarak zorluk çektiniz mi, bir ayrım gördüğünüzü hissettiniz
mi?
- Tabii oluyor, ama onun için
Amerikalılara kızgın değilim. Mesela 40 yıldır buradayım, ama ders verirken
hâlâ ağır bir Türk şivesi var. Özellikle ilk ders vermeye başladığımda
öğrenciler anlamakta güçlük çekiyorlardı. Bilirsiniz, üniversitede yıl sonunda
öğrencilerin doldurduğu ders değerlendirme anketi var. Hatırlıyorum, ilk
geldiğim zamanlarda bir çocuk İngilizce şöyle yazmıştı: “Bence o ilk gemiyle
Türkiye’ye geri gönderilmeli!” (gülüyor) Beni buraya alan bölüm başkanı, Mary
Ellen Jones diye bir hanımdı. Vefat etti yıllar önce. O bana kendi çocuğundan
daha çok destek verdi. Beni her türlü ödüle aday gösterdi. Belki biliyorsunuz,
‘Presidential Young Investigators Award’ (Cumhurbaşkanlığı Genç Araştırmacılar
Ödülü) var. Reagan başlattı bunu. Ona adaylığımı koydu ve onu kazanmamı
sağladı. Vefat ettikten sonra bir binaya onun ismini verdik.
‘Sosyal
medya hesabım yok’
Bundan sonra
ne yapmayı düşünüyorsunuz? Özellikle Nobel’den alacağınız para ödülünü nasıl
kullanacağınız konusunda bir projeniz var mı?
- Biz Türkevi’ni sağlam bir temele
koymak istiyoruz, çünkü şimdi biz yönetiyoruz. 69 yaşındayım. Eşim 66 yaşında.
Biz gittikten sonra ne olacak, onun derdindeyiz. Bu parayı o vakfa yatıracağız
ki Türkevi devam ettirilebilsin. Bu arada şunu da belirteyim, benim ne
Facebook’um, ne de Twitter’ım var. Birisi başlatmış, onları kapatmaya
çalışıyoruz.
Sosyal
medyayı bundan sonra kullanmayı düşünüyor musunuz?
- Burada sosyal medya konusunda en
başarılı insan, bizim üniversitemizde Zeynep Tüfekçi diye bir hanım. Belki ona
bir danışırım belki bana bir akıl verir.
‘Senede bir
geliyorum’
Sık sık
Türkiye’ye gidiyor musunuz? Yazları orada mısınız genellikle?
- Senede bir
gitmeye çalışıyorum.
9 Eylül’de oradaydık. İzmir’de
Biomedicine and Genome Center (İzmir Biyotıp ve Genom Merkezi) diye bir yer
açıldı. Mehmet Öztürk onun başkanı. Ben de oradaydım. Gökhan Hotamışlıgil’le
birlikte Bilimsel Danışma Kurulu’ndaydık.
‘Bunu bir Türk yaptı, biz de
yapabiliriz’
Sizin
bulunduğunuz yerde Türkiye’yle ilgili, Türk öğrencilere yardımlarınızla ilgili
bir çok faaliyetleriniz var. Orada açtığınız bir Türkevi ve eşinizle birlikte
kurduğunuz vakıf var. O etkinliklerinizi biraz anlatabilir misiniz?
- Orası Türk yurdu aslında. Ama öyle
yüksek sayıda öğrenci alacak kadar değil, en fazla 5 kişi kalabiliyor. Orada
mesela bu hafta iki yüksek lisans öğrencisi, iki tane de Türkiye’den profesör
vardı. Öyle hem uzun süreli, hem de kısa süreli kalmak için gelenler orada
kalıyor. Müstakil bir evdir, büyük bir bahçesi var, harika bir mutfağı var.
Türk hanımları orada Türk yemeği dersi veriyorlar. Milli ve dini bayramları
orada kutluyoruz. Birkaç konferans da oldu.
Türk
gençlerine neler tavsiye edeceksiniz?
- Onların kitaplarda benim yaptığım
buluşları görüp ‘Bunu bir Türk yaptı, biz de yapabiliriz’ demelerini. Bir de
gittiğinde Amerikalı’dan saygı istiyorsan, önce kendine saygı göstereceksin.
Kendine saygı demek, Türk olduğunu unutmayacaksın. Ben Türk’üm dediğinde kendinizle
gurur duyacaksınız ki karşınızdaki adam da size hürmet göstersin, onu söyledim
gençlere.
‘Hâlâ
karıştırıyorlar’
- Kızıyorum ona, çünkü bunlar
Allah’ın gavuru, orayı karıştırdılar yüz yıl önce, hâlâ karıştırıyorlar.
İngiltere’de kaç çeşit etnik grup var, ben sana soruyor muyum? ABD’de Katolik’i
var, Alman’ı, İngiliz’i var. Nerelisin deyince “Amerikalı” diyor, o kadar.
Onlar illa yok Kürt müsün, yok Arap mısın?
Size “Kürt
müsünüz, yoksa Arap mı” diye soruldu?
- İlk sorusu oydu.
A lifelong
dream project for Drs. Aziz and Gwen Sancar, two professors at UNC-CH,
the idea of a Turk Evi by a university campus goes back many years.
"The day I stepped off the airplane in Dallas-Texas, I essentially
saw the need for such a house on college campuses and promised myself to
eventually dedicate my resources to a project of this kind" said
Dr. Sancar, proudly after the purchase of the property.
The
Carolina Turk Evi is owned by the Aziz & Gwen Sancar Foundation (AGS
Foundation) of Chapel Hill. The mission of AGS Foundation is to
establish a permanent Turkish Center in close proximity to the campus of
UNC-CH. The center will provide graduate housing for Four Turkish
researchers at UNC-CH, as well as short term guest services for Turkish
visiting scholars. UNC-CH currently hosts approximately 100
Turkish students and scholars. These individuals often initially have
difficulty adapting to American culture. Carolina Turk Evi will
facilitate their transition.
About
Prof. Aziz Sancar:
Aziz
Sancar, MD PhD is Sarah Graham Kenan Professor of Biochemistry and Biophysics
at the University of North Carolina School of Medicine. He was born in
Savur-Mardin, Turkey in 1946. He obtained his primary and secondary education
in Savur and Mardin, and then received an M.D. degree in 1969 from the
Istanbul University School of Medicine. After practicing medicine in Savur
for two years he attended the University of Texas at Dallas and obtained a
Ph.D. degree in Molecular Biology in 1977 with his work on DNA repair.
Dr.Sancar conducted postdoctoral work at Yale university
on molecular biology of DNA repair in the period 1977-1982. He
joined the Department of Biochemistry and Biophysics at UNC Chapel Hill in
1982 where he has been conducting research on DNA Repair, Cell Cycle and
cancer treatment, and the Biological Clock. He has published 288 research
articles and 33 book chapters. Prof. Sancar is a Member of the National
Academy of Sciences USA, a Member of The American Academy of Arts and
Sciences, a Member of Turkish Academy of Sciences and the recipient of
the Vehbi Koc Award from the Koc Foundation of Turkey in 2007. Aziz
Sancar lives in Chapel Hill with his wife Gwen Sancar, also a professor at
UNC-Chapel Hill.
About
Prof. Gwen Sancar:
Gwen
Sancar, Ph.D. is Professor of Biochemistry and Biophysics at the University
of North Carolina at Chapel Hill, School of Medicine. Born in Waco ,
Texas , she attended public schools there, and in 1972 graduated with a B.S.
in Biology from the Waco campus of Baylor University . Dr. Gwen Sancar
entered the graduate program at the University of Texas at Dallas in 1972
and, after 4.5 years of study on the mechanism of DNA replication in Physarum
polycephalum, she was awarded the Ph.D. in 1977. She performed
postdoctoral research at Downstate Medical Center in Brooklyn , New York ,
for three years, during which she elucidated the arrangement of globin genes
in alpha-thalassemia in African Americans and Ashkenazi Jews. In 1980
she joined her husband, at Yale University , where they collaborated on
studies on the regulation of DNA repair genes in E. coli. Dr. Gwen
Sancar joined the Department of Biochemistry and Biophysics at UNC Chapel
Hill in 1982. In addition to carrying out research in DNA repair
enzymology and on the regulation of genes in response to DNA damage, and
publishing over 40 original articles and book chapters on these topics, she
has been very active in graduate and undergraduate education and in promoting
research experiences for undergraduate student. Dr. Gwen Sancar hopes
that Turk Evi will be a catalyst to promote understanding of Turkey , its
people , and its contributions to the cultural heritage of the world by her
fellow Americans.
|
UNC-CH
öğretim görevlileri Prof. Dr. Gwen ve Aziz Sancar'ın yaşamları boyunca
düşledikleri Türk Evi projesinin geçmişi çok eskilere dayanıyor. "Texas
Dallas'ta uçaktan indiğim gün üniversite kampüslerinde böyle evler olması
gereğini gördüm ve zaman içinde kendi kaynaklarımı bu tür bir projeye adamaya
karar verdim" diyen Dr. Sancar yaptığı yatırımdan ne kadar gurur
duyduğunu ifade ediyor.
Prof. Aziz
Sancar hakkında;
Aziz
Sancar, Kuzey Karolayna Üniversitesi Tıp Okulu Biyokimya ve Biyofizik
profesörü. Savur-Mardin'de, 1946 yılında doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Savur
ve Mardin'de tamamladı, ardından İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesinde
eğitimini tamamladı. Savur'da iki yıl doktor olarak çalıştıktan sonra,
Dallas'ta Teksas Üniversitesinde doktorasını, Moleküler Biyoloji dalında, DNA
onarımı üzerinde 1977 yılında tamamladı. Dr. Sancar Yale Üniversitesi'nde
yine DNA onarımı dalında doçentlik tezini tamamladı. 1982 yılında UNC Chapel
Hill'de Biyokimya ve Biyofizik alanlarında çalıştı. Burada da DNA onarımı, hücre
dizilimi, kanser tedavisi ve Biyolojik saat üzerinde çalıştı. 288 makale ve
33 kitap yayınladı. Prof. Sancar, ABD'de Ulusal Bilimler Akademesi ve
Amerikan Sanat ve Bilimler Akademisi, Türk Bilimler Akademisi üyesi ve Vehbi
Koç Vakfı'nda 2007 yılında ödül aldı. Sancar, Chapel Hill'de eşi Gwen Sancar
ile yaşıyor ve UNC-Chapel Hill'de bir profesör.
Prof. Gwen
Sancar hakkında;
Gwen
Sancar da tıpkı Aziz Sancar gibi, Kuzey Karolayna Üniversitesi'nde Biokimya
ve Biyofizik profesörü. Teksas Waco'da doğan Gwen Sancar, Baylor
Üniversitesinin Biyoloji bölümünden 1972 yılında mezun oldu. Sancar, 1972'de
Teksas Üniversitesi'nde mezuniyet programına katıldı ve 4.5 yıl boyunca DNA
çoğaltma mekanizması üzerinde çalıştıktan sonra 1977'de doktorasını
tamamladı. Doktora sonrası çalışmalarını Brooklyn'deki Donwstate Tıp
Merkezinde yürüttü. Afro-Amerikalılarda talasemi genlerindeki protein
dizilimi üzerinde çalıştı ve E. coli'de DNA onarım çalışmalarına katıldı. Dr.
Gwen Sancar 1982'de Chapel Hill'de Biyokimya ve Biyofizik Bölümüne dahil
oldu. Yayınlanmış 40 orijinal makalesi ve bu konular üzerine kitaplarda
ayrılmış bölümleri bulunuyor. Sancar, Türk Evi'nin Türkiye'nin, Türk
insanının ve onların dünya mirasına yaptıkları kültürel katkının doğru
anlaşılmasında katalizör rolü üstleneceğini umut ediyor.
|
Not: Bazen Büyük Dosyaları tarayıcı açmayabilir...İndirerek okumaya Çalışınız.
Yorumlar